Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 29 KASIM 2003 CUMARTESİ
HABERLER
DÜNYADABUGÜN
ALİ SİRME1V
AB'nin Kendi İşi Zor
lizim (şimiz Daha Zor
Fransız Millet Meclisi, 26 Kasım Çarşamba gü-
nj, 1 Mayıs 2004'ten itibaren, 15 üyeden 25'e çık-
n-asını öngören Atina Anlaşması'nı 19 çekimser, 3
ret oyuna karşı 503'lük bir çoğunlukla kabul etti.
Başka bır deyişle, Avrupa'nın genişlemesi plebi-
snnden Fransa'da olumlu sonuç çıkb.
llk bakışta, Avrupa'nın genişlemesi, birliğin temel
dreği Almanya gibi Fransa'da da büyük bir soru-
ra yol açmadan gelişiyor gibi görünmekte.
Ama olaylara bıraz daha yakından bakınca, işle-
ir hiç de sanıldığı kadar kolay olmadığını görmek
Tümkün.
Her şeyden önce, ortak paraya geçilmesi karan
ie birlikte yürürlüğe giren istikrar paktı, birliğin en
öremli, en zengin, en fazla üreten iki ülkesi Alman-
ya ve Fransa tarafından çiğnenmiştir.
3ilindiği gibi, Euro'ya geçilmesinden sonra, or-
tak paraya katılan ülkelerin bütçe açıklannın yüz-
de 3 ü geçmemesi karariaştınlmışrj.
Karann gerekçesini anlamak kolay. Herhangi bir
ülkenin ekonomisinde bütçe açıklannın artması,
eniasyonun yükselmesi, ulusal parayı etkileyecek
ve ülkenin parası değer kaybedecektir.
Ama ortak bir para söz konusu olduğunda, ül-
kelerden biri veya birkaçının açıklar venmesi, yal-
nzkendisini değil, diğer ülkeleri ve AB'nin ortak pa-
ras Euro'nun değerini d e etkileyecektir.
* * •
Fransa ile Almanya'nm bütçe açıklan, kritik eşik
olan yüzde 3'ü geçmiş olduğundan, Brüksel komis-
yonu 2004 için bu ülkelerden bütçede kıstntı iste-
mişti.
Yalnız Fransa için istenen kısıntı 6 milyar Euro idi.
Almanya ile Fransa bu isteğe olumsuz yanıt ver-
diler ve böyle bir kısıntının ekonominin durgunlu-
ğadüşmesi, büyümenin durması sonucunu doğu-
racağını söylediler.
Böylelikle 5 yıldır yürüyen istikrar planı çiğnen-
miş oldu.
öteyandan, Meclis'teki görüşmelersırasındada
oylamanın olumlu sonucuna karşın göz ardı edile-
meyecek eleştiriler yapıldı ki, bunlar AB'nin özüne
yönelik toplumsal hoşnutsuzluğun ifadesi olarak al-
gılanabilirier.
Aynca medyada AB büyük tarbşma konusu olu-
yor. Ülkelerin kendi egernenliklerindenfazJacavaz-
geçtikleri ileri sürülürken, aynı zamanda AB'nin bü-
yümesinin yaşamsal konularda karar alınmasını
güçleştirdiği söyleniyor.
Hatta AB'nin yeni statüsü ile Valery Giscard
d'Estaing'in taslağını hazırladığı yenı Avrupa Ana-
yasası'nın referandum konusu edilmesi gerektiği ile-
ri sürülüyor.
Kendi 1958 Anayasası'nı da referandum ile ka-
bul etmişolan Fransa'nın, içindeolacağı Avrupa'nın
anayasasını halkoyuna sunmaktan kaçınması güç
görünüyor.
•••
Avrupa'nın iki büyük ülkesinin içinde bulunduk-
lan ekonomik durum ve bunun yol açtığı işsizlik, is-
tikrarsızlık kâbusu da göz önünde bulunduruldu-
ğunda, ülkelerin iç kamuoylannda AB'nin kurum-
lan ile büyümesi tartışmasının pek kolay geçme-
yeceği, homurtulann artacağı düşünülebilir.
Bu ortamın AB'nin kapısı önünde, üyelik müza-
kereleri için tarih verilmesini bekleyen Türkiye'yi et-
kilememesi düşünülemez.
Genışleme oylamasının salıdan çarşambaya sark-
masına, hazırladığı üç dosya ile kürsüde tam dört
saat konuşmasıyla yol açan Philipe De Villiers'nin
üç dosyasından biri de Türkiye ile ilgiliydi.
De Villiers'nin Türkiye dosyasındakileri dinleyen-
ler, Türkiye'nin üyeliğinin Avrupa için bir kâbus ol-
duğunu kolaylıkla görebiliıier.
AB'nin yapısı konusundaki büyük eleştiriler dile
getiren De Villiers ile LCI kanalında bir açık oturu-
ma katlan Robert Schumann Enstitüsü Başkanı Ju-
liani. 19. yüzyılda ortaya atılmış olan, Renan'ın
ulus devlet ve egemenliği görüşlerinin 21. yüzyılda
aşılmış olduğunu söylüyordu.
Juliani, De Villiers'nin ileri sürdüğü Avrupa'nın 15
üyeden 25'e çıkmasının referanduma sunulması
önerisini de,
- On'lar AB'ye katılmayı hak etmişlerdir, referan-
dum gereksizdir, ama Türkiye'nin üyeliği için hal-
koylamasına gidilebilir, diye yanıtlıyordu.
Almanya'da Hınstiyan Dernokratlar'ın Türkiye'nin
üyeliği konusunu gelecek seçimlerin ana temala-
nndan biri haline getirip, halkoylamasına götürme
girişimlerini başlattığı da düşünülürse, Fransa'nın
da böyle biryolu tutmasının sonuçlannın ne olaca-
ğını kestirmek güç olmasa gerek.
Her iki ülkede de bu konudaki halkoylamasından
ne sonuç çıkacağını şimdiden görmek için kâhin
olmaya da gerek yok.
Kısacasj Avrupa'nın kendi içinde işi zor, Türkiye'nin
ise AB ile işi ondan da çok daha zor.
TTK denetimi kalkıyor
AKP'nin 'okula her
kitap girecek' ısran
ANKARA (ANKA) -
AKP, yardımcı ders kı-
taplannın üzerinden Ta-
lim ve Terbiye Kurulu
Başkanlığı'nın (TTK) de-
netimini ısrarla kaldır-
mak isterken, değişıklik
Anayasa'nın değiştirile-
mez maddelerini uygu-
lanamaz hale getiriyor.
Milli Eğitim Bakanlı-
ğı. okul satışlan ile 10
bin öğrencinin özel okul-
larda okutulması için ha-
zırladığı yasa değişikliği
paketinin içine sıkıştırdı-
gı Milli Eğitim Temel Ka-
mınu'nun 55'inci mad-
desinin değiştirilmesine
ilişkin düzenlemeyi bay-
ramın ardından Mec-
lis"ten geçirmeyi planh-
yor. Düzenleme, TTK'nin
yardımcı ders kitaplan
üzerindeki denetimine
son veriyor. Eğitimde,
Anayasa'nın ikinci mad-
desinde belirtilen "Cum-
huriyet'in demokratik,b-
ikvesosyalbirhukukdev-
leti" olduğu yönündeki
hükmün geçerliliğini sağ-
layan "Müti Eğitim Ba-
kanhğı tarafindan betir-
lenmeyen hiçbir kitap ve
eğitimaraaokubrda kul-
bnriamaz" yönündeki dü-
zenlemeyi değiştiren Ba-
kanlık, böylelikle her tür-
lü kitabın eğitim kurum-
lanna girmesini serbest
bıraktı.
Danıştay Başkanı Nuri Alan, Anayasa Mahkemesi karannın görmezden gelindiğini söyledi
'Türban ısrantoplumugeriyor'
Nuri Alan
LEY'LA TAVŞANOĞLU
Danıştay Başkanı Nuri Alan
yürürlükteki yasalara karşın ka-
dınlann tesettürlü olarak kamu-
sal alanlara girmekteki ısrarla-
ruun toplumu gerdiğıni belirte-
rek "Bundan hepimiz rahatsız
ohıyoruz" dedi. Alan. "Tesettü-
rii gündeme getirenler ve savu-
nanlar, 'bu konuda Anayasa
Mahkemesi"nın bir karan yok'
diyoriar. Kanımca ya Anayasa
Mahkemesinin kararlannı tam
anlanuyia değerlendiremiyDrlar
ya da sapûnyorlar" ifadesini
kullandı.
Danıştay Başkanı AJan'la ka-
musal alanlara tesettürlü gir-
mekteki ısrara ilişkin sorulu ya-
nıtlı konuşmamız şöyle:
- Kamusalalanlardayasala-
ra göre belli amaçlı ktyafetler
giyilemeyeceği açıkça hükme
Nlirİ Aİ3I1: Yargıtay'ın ilgili dairesüıde tesettürlü bir hanım duruşmaya alınmazken,
ertesi gün Ankara Adliyesi'nde birçok hanım tesettürlü olarak duruşmalara katılmıştır.
Bu soruıuın çözümünde uzlaşmacı davTanmak gerektiğini ve konunun anayasaya aykın
olmamak kaydıyla, yasa yoluyla çözülmesinin uygun olacağını düşünüyorum.
bağlanmışken künileribu alan-
lara tesettürlü girmekte ısrar-
lılar. Yasaları göz önüne ala-
rak siz bu durumda ne düşü-
nüyorsunuz?
- Bu konuda zaman zaman or-
taya çıkan bireysel olaylar, ya da
ısrarla sürdürülen ve teşvik edil-
diği ızlenimini veren toplu olay-
lar var. Bunlar toplumu geriyor.
Bundan hepimiz rahatsız olu-
yoruz.
Önce bu konunun hukuki ze-
minini ortaya koymak gerekir.
Bu konuda idari, yasal, anaya-
sal kurallar ve yüksek mahke-
melerin kararlan var. Anayasa-
nm 24. maddesı vicdan, dini
inanç ve kanaat hürriyerini dü-
zenliyor ve herkesin bu hürriyet-
lere sahıp olduğunu hükme bağ-
lıyor. Fakat son fikrasında da
hiç kimsenin devletin sosyal,
ekonomik, siyasi, ya da hukuki
temel düzenini kısmen de olsa
din kurallanna dayandıramaya-
cağını; dini, ya da din duygula-
nnı yahut dince kutsal sayılan
şeyleri istismar edemeyeceğini
ve kötüye kullanamayacağını
ifade ediyor. Anayasanm 11.
maddesi anayasanın kurallan-
nrn herkesi bağladığmı söylüyor.
153. madde de Anayasa Mah-
kemesi kararlannın yasama, yü-
riitme, yargı, idare makamlan-
m, gerçek ve rüzel kişileri bağ-
layacağını kurala bağlıyor.
- Bir deAnayasa Mahkeme-
si'nin konuyla ilgili ilk karan
vardu..
- Yüksek Mahkeme 1989 se-
nesinde bu konudaki ilk karan-
m verdi. 1989 senesinde Yük-
sek Öğretim Kanunu'na (YÖK)
bir madde eklendi ve bu ek 16.
madde ile yükseköğrenim ku-
rumlannda, çağdaş kryafetle gö-
rünmek ve bulunmak zorunlu-
luğu getirildi. Fakat bunu izle-
yen cümlede de dini inanç ne-
deniyle boyun ve saçlann örtü,
ya da türbanla kapatılmasının
serbest olduğu ıfade edilerek
aynı fikra içinde birbiriyle çatı-
şan iki düzenleme yapıldı.
Zamanın cumhurbaşkanı bu-
YÖK'ten denklik uyarısı
53 ülkeye
öğrenci
gönderiyoruzANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - Yüksek
Öğretim Kurulu (YÖK)
Yürütme Kurulu üyesi
"Rığmaç Sayraç, yurtdı-
şında bazı üniversitele-
rin para kazanmak için
lise diploması bile ara-
madan kayıt yaptığını
vurgulayarak "Türki-
ye'nin öğrenci ihraç
eden" konumda bulun-
duğuna işaret etti. Say-
raç'm TBMM Yurtdı-
şında Yaşayan Türkle-
rin Sorunlannı Araştır-
ma Komisyonu'na ver-
diği bilgiler, yurtdışın-
daki yükseköğrenim ko-
nusunda önemli uyanlar
içeriyor. Tutanaklara gö-
re Sayraç'ın değerlen-
dirmeleri özetle şöyle:
*/ Denklik konusun-
daYÖKyılda3bın500
ile 5 bin arasında müra-
caatı değerlendirmekte-
dir. Bu gerçekten kor-
kunç bir rakam. Türki-
ye yurtdışına öğrenci ih-
raç eden bir ülke konu-
mundadır. Yaklaşık 53
değişik ülkede öğrenci-
miz bulunmaktadır.
ABD'de 12 binin üze-
rinde öğrecimiz olduğu
söyleniyor. Milli Eğitim
Bakanlığı tarafindan ka-
yıt altında olan özel öğ-
renci statüsünde ve burs-
lu öğrenci olarak 20 bin
civannda öğrenci yurt-
dışında eğitim görmek-
te.
i/ Yurtdışında pek
çok kurum var, para ka-
zanmak için lise mezu-
nu olmayan öğrencileri
alıyor. Eğer başka bir
ülkede eğitim faaliyeti
veren bir kurum bulun-
duğu ülke tarafindan ta-
nınıyorsa, YÖK tarafin-
dan da tammyor. Bunun
çok makul sebeplen var.
Çünkü günümüz dün-
yasında arhk eğitim çok
fazla para getiren bir uğ-
raş. Hiç kimsenin kali-
teye falan bakûğı yok.
• Denklikte öngör-
düğümüz koşullardan
bir tanesinin ne kadar
isabetli olduğu ortaya
çıkıyor: Lise diploması
üzerine bina edilmeyen
yükseköğrenime denk-
lik verilmesi... Mesela
El Ezher ve benzeri ku-
rumlar. lise diploması
oknadanöğrenci kayde-
diyorlar. Bunlara veri-
len denklik iptal edildi.
• ABD'de okuyan
Türk öğrencilerin
ABD'ye yıllık katkısı
836 milyon dolar. Biz
velileri uyanyoruz, ço-
cuklannız yurtdışında
eğitim görüyorsa mut-
laka YÖK' e daha önce-
den başvurun.
ÎĞNELİFIRÇA ZAFERTEMOÇİN
TBMM Komisyonu, bayram tatilini izleyen günlerde raporunu tamamlayacak
Dokuıııdmazhkta son perde
EMtNEKAPLAN
.\NKARA-TBMM Dokunul-
mazlıklan Araştırma Komisyo-
nu'nun bayram tatilini izleyen
günlerde raporunu tamamlama-
sı beklenirken; CHP, milletveki-
li seçilme yeterliliğıne engel suç-
lar ile "görevi kötü\"e kuOanma"
suçunun dokunulmazlık kapsa-
mı dışına çıkanlmasını önerecek.
TBMM Dokunulmazhklan
Araştırma Komisyonu, gelecek
ayın ilk haftalannda raporunu ta-
mamlayacak. Komisyonun siya-
si partiler, sivil toplum örgütleri
ve üniversitelerden gelen görüş-
ler doğrultusunda anayasa deği-
• CHP, seçilme yeterliliğine engel suçlar ile 'görevi kötüye
kullarana' suçunun dokunulmazlık kapsamı dışına
çıkanlmasını önerecek. Komisyona öneri sunan
üniversiteler de sistemin sakıncalanna dikkat çekti.
şikliği için bir öneri paketi hazır-
laması bekleniyor. CHP, yalnız-
ca bu yasama döneminde tüm
suçlar için dokunulmazlığın kal-
dınlmasuıı, daha sonrası için ise
anayasanın 76. maddesinde sa-
yılan milletvekili seçilme yeter-
liliğine engel oluşturan ^znmnet,
ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsıznk,
dolandıncıhk, sahteciük. inancı
kötüye kuuanma, dolanh iflas gi-
bi yüz lazarücı suçiarla kaçakçı-
hk, resmi ibale ve abm saomlara
fesatkanştarma, devlet grtamaçı-
ğa vıırma, terör eykmlerine ka-
rjtana" suçlanyla "görevi kötüye
kullanma" suçlanmn dokunul-
mazlık kapsamı dışına çıkanl-
masını önerecek.
Siyasi partiler ve sivil toplum
örgütlerinin ardından ünrversite-
ler de dokunulmazlık konusunda
komisyona önerilerini sundu. Ba-
zı öneriler şöyle:
Çankaya Universitesi: Seçim-
den önce ya da sonra suç işledi-
ği öne sürülen bir milletvekili
Yargıtay"da yargılanmalıdır.
Başkent Universitesi: Ağır ce-
zayı gerektiren suçüstü hali, mil-
letvekili seçilmeye engel suçlar ve
seçimden önce soruşturmasma
başlanılmış davalarla ilgili ola-
rak dokunulmazlık olmamalıdır.
Ankara Universitesi: Yasama
dokunulmazlığı çerçevesinden
çıkanlması ilk düşünülebilecek
suçlar, riişvet, hileli iflas, ihale-
ye fesat kanşnrma gibi esas ola-
rak akçalı suçlar olmalıdır.
Galatasaray Üni: Mevcut dü-
zenlemeyle mjlletveküleri "suçiş-
leme imtiyazma sahip kjşi" ko-
numuna getirilmişûr.
na karşı iptal davası açtı ve Ana-
yasa Mahkemesi bu kuralı iptal
etti. Bu karardan kısa bir süre
sonra, 1990 senesinde. yeni bir
düzenleme yapıldı. O düzenle-
mede de yürürlükteki kanunla-
ra aykın olmamak kaydıyla yük-
seköğrenim kurumlannda kılık
kıyafetin serbest olduğu hükmü
getirildi. Anayasa Mahkemesi,
buna karşı ana muhalefet parti-
si başkanı tarafindan açılan da-
vayı reddetti. Yüksek Mahkeme,
karannda önce iptali istenen ku-
ralın kapsamını belirledi:
Getirilen ek maddedeki: "yü-
rüriükteki kanuıüara aykm ol-
mamak kaydı fle" deyimi ana-
yasayı da kapsar. Burada anaya-
sa zikredilmemiştir ama, ana-
yasa; niteliği itibanyla bir yasa-
dır. Dolayısıyla kural u
Anayasa
veyasalara aykın olmamak üze-
re yükseköğretimde kılık ve b-
yafet serbesttir'' biçıminde an-
laşılmalıdır. Mahkeme, karann-
da iptali istenen kuralın kapsa-
mını bu şekilde belirledikten
sonra ilk karanna gönderme yap-
ti; o kararda dayandığı gerek-
çeleri yineledi ve dava konusu
kuralda öngörülen kılık-kıyafet
serbestisinin dini inanç nede-
niyle örtünmeyi kapsamadığı
sonucuna ulaştı. Tesettürü gün-
deme getirenler ve savunanlar
u
Bu konuda Anayasa Mahke-
mesi'nin bir karan yok" diyor-
iar. Kanımca, ya Anayasa Mah-
kemesi kararlannı tam anlamry-
la değerlendiremiyorlar, ya da
saptınyorlar.
- TBMM Başkanı'nın, Baş-
bakan 'tn, DışisleriBakanı 'nın,
pek çok bakanın eşlerinin te-
settürlü olduklannı biliyoruz.
Ama bunlaryurtdışına gittik-
lerinde hepsi birer kamusal
alan olan dış misyonlanmızda,
büyükelçiliklerimizdeboygös-
teriyorlar. Bu durum dehşetli
bir çelişkiyi sergilemiyor mu?
- Ben de zaten bu noktalara
gelmek üzereydim. Hukuksal
zemin ana hatlan ile böyle ol-
makla birlikte, uygulamanın hu-
kuki durumla örtüşmediğini gö-
rüyoruz.
Söylediğiniz gibi, dış ülkele-
re yapılan resmi ziyaretler sıra-
sında Türkiye Cumhuriyeti top-
rağı sayılan elçiliklerde teset-
türlü hanımlar, göre\'li eşlerine
refakat ediyorlar. Cumhuriyet
Bayramı kutlamalannda Cum-
hurbaşlcanlığı'na davet edilme-
diler; dolayısıyla Cumhurbaş-
kanlığı konutuna gelmediler.
Ama gazetelerde yayımlanan
fotoğraflarda da göriildü ki, va-
liliklerde ve ordue\'lerinde dü-
zenlenen törenlere, 29 Ekim kut-
lamalanna tesettürlü hanımlar
da katılabildiler.
Bakm, bu ülkede hukukun ay-
nı biçimde uygulanması gerekir.
Me\xut yasalar buna imkân ver-
miyorsa, ya da yasalann yoru-
mu sonucu bu farklılıklar orta-
ya çıkryorsa o zaman yeni birya-
sal düzenlemeye ihtiyaç var de-
mektir. Yargıtay'ın ilgili daire-
sinde tesettürlü bir hanım du-
ruşmaya alınmazken, ertesi gün
Ankara Adliyesi"nde birçok ha-
nım tesettürlü olarak duruşma-
lara katilmıştır. Bu sorunun çö-
zümünde uzlaşmacı davranmak
gerektiğini ve konunun anaya-
saya aykın olmamak kaydıyla,
yasa yoluyla çözülmesinin uy-
gun olacağını düşünüyorum.
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr
2002 yılında, "eve dönüş" yasası
öncesinde Bingöl Cezaevi'nde 200 ci-
vannda Hizbullah militanı yatıyordu.
Bu bilgiyi Bingöl Insan Haklan Der-
neği (İHD) Başkanı Rıdvan Kızgın
verdi. Bingöl, Türk Hizbullahı'nın en
güçlü olduğu yörelerden birisiydi.
Bingöl, son bir yıldır önce deprem,
sonra PKK/KADEK eylemleri nede-
niyle de kamuoyunun gündemindey-
di.
Bingöl Insan Haklan Derneği'nin
raporlanna göre 2003 yılı içinde Bin-
göl ili dahilinde 8'i faili meçhul olmak
üzere 35 siyasi cinayet işlenmişti.
KESK'in Bingöl'de örgütlenmesini
engellemek amacıyla 20 kamu emek-
çisi sürgüne gönderilmiş, 100'ü hak-
kında ise soruşturma açılmıştı. Bu
kente ilişkin son bir yılın haberierini
incelediğimizde devletin güvenlik
güçlerinin çok etkin olduğunu görü-
yoruz. Gözaltına almalar, zaman za-
man güvenlik güçlerinin sivil toplum
örgütleri yöneticilerine yönelttikleri
tehdit gündemden düşmüyor.
Biraile, bu yoksul kentin varlıklı ke-
Bingörde Devlet Öıaleleri ve 4
Derin' Sorular...
simi olarak dikkat çekiyordu. Bu ai-
le Elattuntaş ailesiydi. Neve Şalom Si-
nagogu'na yapılan saldınnın faili olan
Gökhan Elaltuntaş'ın ailesi. Yine
gazetelere yansıyan bir bilgiye göre
Bingöllü Yamaç aşiretinden gelen ai-
lenin akrabası olan başka Bingöllü
aileler de vardı. Bu ailelerden de acı-
masız Hizbullah militanlan çıkmıştı.
Okul önlerinde erkeklerle konuşan
genç kızlara kezzap atan Hizbullah'ın
"kezzap timi"ri\n şefi Muhittin Elal-
tunkara da Yamaç aşiretindendi.
Gökhan Elaltuntaş'ın amcasının oğ-
lu ailenin başka bir ferdi Ramazan
Elartuntaş. Hizbullah'ıh ünlü tetikçi-
lerindendi ve 60 kişiyi öldürmekten
yargılanıyordu. Hizbullah lideri Hü-
seyin Velioğlu'nun şoförü de bu aşi-
rettendi ve ismi Şaban Elartunte-
ri'ydi. Burada dikkat çekici olan, bu
aşiretin Hizbullah üreten militanlan-
nın soyadlannın neredeyse hepsinin
El'le başlamasıydı. Acaba bunlar son-
radan Islam tarihinde çok kullanılan
"El" sözcüğünü mahkeme karanyla
mı değiştirmişlerdi? Bütün bunlar, bi-
linmeyen şeyler değil. Hepsi devle-
tin kayıtlannda bulunuyor.
Savaş Ay, Sabah gazetesinde,
Gökhan Elaltuntaş'ın ailesinin yaptı-
ğı işleri şöyle sıralıyor: "Elaltuntaş ai-
lesinin, Bingöl ve çevre illerde pek
çok devlet ihalesine girdiği ve mü-
teahhit firma olarak ihalelerin çoğu-
nu kazandığı anlaşıldı. Inşaat mal-
zemeleri ve elektrik teçhizatı konu-
sunda iş yapan baba Şeflk Elaltun-
taş ve oğlu Fatih Elaltuntaş Milli
Eğitim, llözel İdare, Bayındıriık Mü-
dühüğü ve bazı askeri karakol inşa-
atları için açılan ihaleleri kazanan fır-
ma olarak gözüküyor."
Bu bilgilerden sonra şu sorulan so-
rabiliriz:
1. Aralannda çok sayıda Hizbul-
lahçının yer aldığı ve halen yargılan-
dığı Elaltuntaş ailesinin mensuplan,
bütün bu ihaleleri hangi özellikleri ne-
deniyle ve nasıl kazandılar? Çünkü
Bingöl gibi hassas bir ilde, askeri ka-
rakol dahil birçok önemli devlet iha-
lesi bir aileye öyle kolay kolay veril-
mez. Her şey didik didik edilir.
2. Bingöl gibi askeri güçlerin, gü-
venlik güçlerinin yoğun olduğu, her
gelenin peşine güvenlik güçlerinin
takıldığı, herkesin birbirini tanıdığı
küçücük bir ilde, intihar eylemcileri
nasıl oldu da dikkat çekmeden ör-
gütlenip bombalama eytemlerine ha-
zırianabildiler? Bu hazırlıklar devle-
tin güvenlik ve istihbarat güçlerinin
dikkatini nasıl çekmedi?
3. Bingöl'de devlet güçleri
PKK/KADEK'te mücadele içinde çok
yoğun bir faaliyet yürütüyortar. Ara-
lannda MHP yöneticilerinin de bu-
lunduğu ve Hizbullah militanlannın
çıktığı bu aileler, hâlâ PKK/KADEK'e
karşı bir denge ve destek gücü ola-
rak mı kabul ediliyor? Böyle bir ba-
kış açısı, "Bunlarbizim çocuklanmız"
gibi bir aymazlığı beraberinde mi ge-
tirdi?
4. Bu kentte Hizbullah'ın bilinme-
mesi mümkün değil. 200'e yakın mi-
litanı Bingöl Cezaevi'nde yatıyor. Bu
arada El Kaide Türkiye'de terör ey-
lemlerine girişeceğini aylardır söylü-
yor. Bingöl'den militanlar Afganis-
tan'a, Pakistan'a eğitime gidiyoriar.
Bu bilgiler Bingöl'deki istihbarat ve
güvenlik güçlerinin raporiannda yer
alıyor mu? Almıyorsa, neden almı-
yor?
5. Saldın eylemlerinden sonra, bu
konuda bir araştırma başlatıldı mı?
Bir istihbarat zaafının olduğu saptan-
dı mı? Bu eksikleri gidermek ama-
cıyla yeni araştırmalara girişildi mi?
6. Bomba tehditlerinin sürdüğü
günümüzde acaba, yeni intihar ey-
lemcilerinin önünü kesecek ciddi ön-
lemleralındı mı? Bingöl'den gelen bil-
giler kafalan kartştırmaya devam edi-
yor. Hizbullah militanlan, devlet iha-
leleri, işletilmeyen istihbarat... So-
rulan ve şüpheleri arttırıyor...