22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2«D KASIM 2003 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA J V LJ J_i 1 LJ JA kultur@cumhuriyet.com.tr 15 İİUYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ LJrartu'dan miras görkemli kale, Cumhuriyet'in mirası 'kimlikli kentini' arıyor Elazığ'la HarputbakışırkenKuşkusuz. Harput olmasaıydı, Elazığ da olraazdı... Ana. "Elazizli aydınlar" da olmasaydı; daeın başında yapayalnız kalan Harput'u ar- tık kim tanırdı?.. Örneğin, Bedrettin Keleştimur, 17. 10. 2003 tarihlı Günışığı gazetesindekı köşesin- de, bilge şairŞeref Tan'ın ünJü "Çayda Çı- r a " şiirini anımsatıyor; "Eriyen damla damla mum değil, gözyaşıdır, Harput akşamlannda kalan sxm haaradan..." Valı Osman Aydın öncüliLğünde kurulan Harput Vakfi'nın (HARVAKL) dergisinde de Doç. Dr. Nevzat Çelik, böylesi bir "karasev- danın" biraz da "pişmanlılitan" kaynak- landığını sanki "sezdirir"cesine yazmış; "Herkes ihanet etti baş döndürücü Har- put'a; yerlisi, yabancısı herkes. Belediye binasını yıkarak ilk yıkımcı olan Feyzı'den (1944) günbegün çoğalan bir terk edişle..." Osmanlı terk edlnce... III. Murat dönemi tapu kayıtlannda "Baş Döndürücü Kaya" diye anılan Harput, as- hnda 1944'ten bile 110 yıl önce, ta 1834'te "terk edilmeye" başlamış... O yıl, II. Mahmut'un Doğu Anadolu'da "Osmanlı otoritesini" sağlamak için görev- lendirdiği Reşit Mehmet Paşa, Baş Döndü- rücü Kayanın "Mezra" denen yamaçlanna kurduğu şimdiki yerleşmeye "vilayet merke- zi"ni de taşımış... tşte o gün bugündür Harput. "40 kuyular sularını" bile hâlâ sevgiyle gönderdiği aşa- ğıdakı Elazığ ını "sessiz bir hüzünle" sey- rediyor... 10 2000'lerdeki HurrTlerden mi- ras bu "anıtsal" kentin, ÎÖ 9. yüzyıldaki efendilen "Urartu"lardan kalma görkemli kalesinı sarmalayan, Roma. Sasani, Bizans, Çubukoğulları, İlhanlılar, Dulkadiroğul- ları, Akkoyunlular, Artuklu ve Osmanlı dönemlerinin yarattığı eşsiz mimari dokusu tarihe gömülmüş... Bu yok oluşu umarsızca seyreden 170 ya- şındaki Elazığ ise özelhkle son 20 yılın "i- mar rantına tutsak" polıtıkalanyla yakın tarihine ait özgün binalannı bile yok eden, acımasız bir betonlaşma altında... O kadar ki, yeni kentin eski simgelerinden tzzet Paşa Camisini bile "küçük" görmüş- ler, kent dokusuna da zor sığan dev bir "din- sel rant" camisine çevirmışler... Aynı şekilde, Harputlu "saray beylerinin" yaptırdığı, anılarla yüklü "Mahpushane Ca- misi" bile artık yok; yerinde ise yine kosko- caman bir "çarşılı cami" var... Bunlarla birlikte Cumhuriyet'in önce 2 ve 3 katlı planladığı tüm semtlerde 8-10 kat "ta- lan hakkı" da verilince. "Elaziz" gitgide kaybolmuş... Elazığ'uı "sanatsal" müziğinden "Hüsey- ni" makamındaki ünlü "Yemen Türküsü" bile sanki kentin bu "geri gelmez" değerle- rine de bir ağıt gibi; "Burası Huş 'tur, yolu yokuştur; giden gelmiyor, acep ne iştir?.." "Yenlden var olmak" Içln... Işte böylesi bir "uygarlık soykınmına" artık son verilmesi için başta HARVAK ol- mak üzere, yerel yönetim ve kent aydınlan, hatta Elazığ Ticaret ve Sanayi Odası (ET- SO) bile adeta bir "yeniden varolma" daya- nışması içindeler... Valı Osman Aydın'la görüşmemizin en önemli konusu da inşaatı devam eden "Har- put Evi" projesi... Harput Kaiesi yanında ıkinci bir "kale" gibi dursa bile hatta onca parayla yine Harput'taki "son kalan tarihi evlerin kurtanlması" da mümkün gibi gö- rünürken, yine de özenli mimarisi ve "kül- tür öncelikli niyeti" ile kentteki yeni heye- TARİHİN "DİRENDÎĞİ" ŞAİR KENTtMtZ - Harput'ta son kalan sivil mimarlık mirasını ve tarihin izlerini yaşatmak için harekete geçen Elazığlı kültür neferleriyle (üstte); rant apartmanları uğruna betonlaşan kentin içinde "sanat vahasr olarak yaşatılmaya aday Kazımefendi Sokağfndaki Elazığ evleri (solda). cantn anlamlı bir ürünü... Belediye Başkanı Hamza Yanılmaz'ın da aynı heyecanla anlattığı; "Harput-Kayaba- şı Parkı" projesi ise tarihi Hoca Hamamını, Artuklu'dan kalma Alacalı Cami'yi. Osman- lı'dan kalma Kurşunlu Cami'yi ve Harput girişindeki "Hacıkerimefendi Konağı" ile komşu evıni de içeren bir "koruma ve rek- reasyon" projesi olarak tasarlanmış... Artuk Bey'in torunu, Behram Bey'in oğ- lu, büyük Harput Hükümdan Belek Gazi için yontucu \urettin Orhan'ın 1964'te yaptığı "anıt heykel", Kayabaşı'nda artık bu düzen- lemeyle yükseiecek... Böylesi bir kenti yönetmesine rağmen hâ- lâ bir "mimarın" görevli olmadığını öğren- diğımiz belediyeden aynldıktan sonra HAR- VAK'taki toplantı ise artık hemen herkesin "tarih için harekete geçtiğini" gösterdi... Örneğin, elde kalan son Elazığ evlerinin bulunduğu "Kazım Efendi Sokağı"nın ko- runarak "kültür ve sanat sokağı" şeklinde yaşatılması; Kapalıçarşının onanlıp düzen- lenerek "ahşap çatılı özgün mimarisiyle" ömrünün uzatılması; tarihi bir bınada"kent arşivi ve müzesinin" kurulması, gündem- dekiprojeler... Mimarlar Odası Temsilcisı Yümnü Saat- çiyle kenti gezerken gördüğümüz "Buğday Meydanı", "Yemeniciler", "Demirciler", "Bakırcılar" çarşılan ve "Şıra Meydanı" gibi geleneksel ticaret mekânlannın da mut- laka korunarak yaşatıhnasını "bizim şartı- mız" olarak öneriyoruz... Böylesi "umut yüklü" bir toplantının ar- dından, ÇEKÜL'ün Elazığ neferi Mustafa Balaban, Malatya neferi Bekir Sözen ve başkomutanı "Elazığlı" Prof. Dr. Metin Sö- zen'le birlikte ziyaret ettiğimiz ETSO ise san- ki tüccarlann değil_"sanatçılann" odası gi- bi... Başkan Suat Öztürk ile arkadaşlannca desteklenen şiir, müzik, edebiyat ve tiyatro etkinliklerine ekledikleri ve ETSO'nun sanat sorumlusu Etem Yalın tarafından hazırlanan "Aksata" adlı oda dergilerinde bile "Har- put ve Elazığ tarihi" kapak konusu... Fırat Cniversitesi, Rektör Prof. Dr. Fevzi Bingöl'ün yakın ilgisiyle yerel sanat dünya- sına bilimi armağan ediyor... Yakınlarda ya- pılan "Elazığ Kültür Kurultayı" hâlâ konu- şuluyor. Kentin kültür neferi Şener Bulut, Elazığ'a 25 km'deki, "mavi bayraklı plaj- larıyla" ve "martılarıyla" ünlü Hazar Gö- lü kıyısında her yıl düzenledikleri "Hazar Şiir Akşamlan"nın, bu kez aralık ayında (2003) Bakû da ve "Büyük Hazarın koy- nunda"yineleneceğini söylüyor... 1800 yıllılc klllsedeylz... Işte bu gözlemlerin ardından sıra artık Harput Kalesine geldiğınde, önce İS 179 yılında kalenin bulunduğu kayanın "içine" oyularak yapılan "Kadim Meryem Ana Ki- lisesi"nı ziyaret ettik. 1920'lere kadar orada- ki "Tabakhane Deresi"ni kaplayan, ancak şimdi "harabeleri" bile kalmayan eski "Süryani Mahallesi" sakinlerinin bugünkü temsilcisi tshak Tanoğlu, kiliseyi 1999 da temizleyip onararak yeniden ibadete açmış. Artuklu'nun Ulu Camisi ve Akkoyunlu- lar'ın Sarahatun Camisi'nın ardından Ka- yabaşı'nda durup, yukandaki Harput'la aşa- ğıdaki Elazığ'ın karşılıklı "bakışmalanm" paylaşırken bu iki kader arkadaşına elimde- ki tunzm kitapçığından "yerel duaları" oku- dum: "Muhannete muhtaç olmayası- nız/Dünya durdukça durasınız...." Dönüşte Elazığ'dan Harput'a doğru "hoş- ça kal" dercesine baktığımda ise Belek Ga- zı'nin ve tarihi Kale'nin özenle "korunma- ları" gereken kutsal siluetlerine saygısızca eklemlenen dev bir "özel yurt ve lise bina- sı"nı görünce. ister istemez gözüm aynı ki- tapçıktaki "yerel beddualar"a takıhverdi; "Etin töküle, inim inim inleyesin"... Türkiye'den 'Uzak've 'Çamur'un gösterileceği 44. UluslararasıSelanikFilmFestivaliyannbaşlıyor Kitano'nun 'ZatoichVfilmiyle açüacak ASLI SELÇUK 3ı) Kasım'a dek izlenecek olan Selınik Film Festivali yann merak- lılanyla buluşacak. Etkinlik boyun- ca 200 fılm gösterime giriyor, lOO'e yakın konuğun da festivale katlması bekleniyor. Takeshi Kitano'nun son çalışma- sı •Zatoichi" ile açılacak etkinli- ğir^Balkanlar'a Bakış" bölümün- de Türkiye'den 2 önemli çalışma var "Uzak" ve "Çamur". Nuri Bilşe Ceylan'ın özgün dünyasını "Ivasaba" ve "Mayıs Sıkıntısı" filnlennden tanıyan sınemasever- leı bu kez yönetmenin çok ödüllü, baanlar kazanan "Uzak"ını gör- mealanağını bulacaklar. Derviş Za- inulk çalışması "Tabutta Röveşa- ta'ile 1997'defestivalinuhıslarara- sı anşma bölümüne katılmış, Gü- mis Iskender Jüri Özel Ödülü ile En ly.Erkek Oyuncu (Ahmet Uğurlu) ödıllerini almıştı. Zaim, 98'de, Cey- larise 2001 'de uluslararası yanşma scıci kurul üyesi olarak festivaldey- dıa. işnca sinema eleştırmeni-belge- se:i Necati Sönmezin Theo An- geopoulos'un üçlemesinin ilk bölü- m/'Gözü Yaşb Çayir"ın çekim ve segörüntüleri ile ekıple söyleşiler- da oluşan, yönetmenin özel dün- yaanı irdelediği belgeseli "Theo'nun Bakışı" da gösterile- ca Jalkan ülkelerinden katılan senar- ytDrojelerine maddi olanak sağla- yn "Balkan Fonu" bu >il da sine- nmlardan oluşan bir seçici kurulun 30 Kasım'a dek sürecek olan Selanik Film Festivali'nde toplam 200 film gösterilecek. Altın ve Gümüş İskender'in sahiplerini yedi kişiden oluşan uluslararası jüri belirleyecek. değerlendırmesiyle bazı çalışmala- ra destek \erecek. BaşMirular için- de Türkiye'den Kutluğ Ataman ın "Palto" adlı yeni projesi de var. Festivaltle 14filmyarışacak Uluslararası jüri, yönetmen Otar Iosseliani'nın (Gürcistan-Fransa) başkanlığında, görüntü yönetmeni Walter Lassaly (Ingiltere). oyuncu Tamila Kulieva (Rusya-Yunanis- tan), film eleştirmeni Samir Farid (Mısır), yönetmenler Cafer Panahi (tran), Xiaoshuai Wang (Çin), Je- an-François Amiguefden (Isviçre) oluşuyor. Yedi kişilik jüri uluslara- rası yanşmadaki 14 ilk ve ikincı ça- lışmayı değerlendirerek Altın (36.700 Euro) ve Gümüş Iskender (22.000 Euro) ödüllerini sahiplerine verecek. Festivalin yöneticisi Michel De- mopoulos'unseçtiği 14 yanşma fil- mı şunlar: "Ana and the Others" (Arjantinl, "The Gift" (Italya), "Free Radicals" (Avusturya- Al- manya-Isvıçre), "The Last Train" (Rusya), "A Narion without Wo- men" (Hindistan), "Little Men" (Fransa-Kazakistan), "The Brown Bunny" (ABD). "For She is a Jol- ly Good Fellow" (Fransa), "Girlie" (Çek Cumhuriyeti), "Before Things Change" (Portekız), "Ea- ger Bodies" (Fransa), "Tiny Sno>\'flakes" (Iran), "A Songis not Enough" (Yunanistan) ve "Totally Married" (Yunanistan). 'Yeni Ufuklar'da 45 yapım Selanik Belgesel Film Festiva- li 'nin yöneticisi Dinıitri Eipides'in düzenlediği bağımsız, aynksı, öz- gün fılmlerin gösterildiği en popü- lerbölüm "Yeni Ufuklar"da her yıl olduğu gibi yine yaratıcı, ilginç yak- laşımlann görüleceği bir programla izleyicınin karşısında. Bölümün sa- dık merakJıIan da çoğunluk üniver- sıte öğrencileri. Eipides'e göre bu bölümün amacı dünyanın her yö- nünden kişisel vurgulan çok güçlü olan yapıtlan izleyiciye sunmak. 45 yapımın gösterileceği bölümde Ka- nadalı avangart sanatçı Michael S- now ve kült-eğlence filmJerinin ve- rimli yönetmeni Japon Shinya Tsu- kamoto'nun toplu gösterileri de var. Tsukamoto'nun sibernetik dünya- nın en iyı ve benzersiz vizyonunu yansıttığı hem izleyiciler, hem de eleştirmenlerce kabul edilen "Tet- suo The Iron Man" ve "Tokyo Fist" adlı filmleri de programda. "Yeni Ufuklar" aynca Cafer Pa- nahi'nın "Crimson Gold" (Chica- go Festivali Altın Hugo ödülü). Fransız Bruno Dumont'un "Tvventynine Palms". Jacques Doillon'un "Raja" ve ikinci uzun metrajı "Lost Killers" adlı filmle- riyle 2000'de Gümüş İskender Ödü- lü'nü kazanan Gürcü Dito Tsint- sadze'nin "Schussangst" çalışma- sıru sunuyor. Uluslararası jüri 29 Kasım Cu- martesi günü Olympion sinema kompleksinde gerçekJeştirilecek ka- paruş töreninde Altın ve Gümüş Is- kender ödüllerini kazananlan açık- layacak, böylece gerçek bir şenlik olan 44'üncü etkinliğin ardından il- gililer bir yıl sonrası için yeni çahş- malanna girişecekler... ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Nasıl Bir liyatro İstemeliyiz? (3) Geçen haftaki yazımızın sonunda, 'istememiz gereken tiyatro' uğruna düşmanı kesilrr.emiz ge- reken noktalardan birini şöyle vurgulamıştık: "Yapmamız gereken, bu türden bir tarih ve kültür bilincinden yoksun sanat ve tiyatro eğitimine kar- şı çıkmak, aynı bilinç yoksunluğuyla tiyatro adı al- tında sergilenenlerin de neden 'asla istememe- miz gereken' tiyatro otduğunu gerekçelehyle göz- ler önüne sermek!" Batı'nın Aydınlanma Çağı, kültürieri tarihleriy- le ve tarihsel temelleri aracılığıyla kavramayı bir tür zorunluluğa dönüştürmüş, kültür tarihi araş- tırmalarını da sistemli bir bilimsel araştırma ko- nusu olarak ilan etmışti. Ondan bir sonraki yüz- yılda, 19. yüzyılın sonlannda, sanatın artık o gü- nün dünyasını ve insanını yakalamaktaki yeter- sizliği nedeniyle doğan ve bilimsel yöntemlerin özellikle malzeme toplama aşamasında sanatta da uygulanmasını öngören Natüralizm, sanatın kurmacalar dünyasında insanı ve yaşamı sade- ce masa başında veya dış dünyaya sımsıkı ka- palı prova ortamlarında tasanmlama çabalarının tümünü gerçekçi sanatın dışına sürdü. Böylece ortaya çıkan yeni gerçekçilik anlayışı, gelecekte sanattakı soyutlama adı altında aslında hiçbir ir- delenmişsomut'tanyolaçıkmayan, seyircinin uf- kunu çok somut biçimde, yani neyin soyutlanma- sı olduğu anlaşılır tarzda sergilenmış soyutlama- lar aracılığıyla yeni düşünsel boyutlarla zengin- leştirmek yerine, ona sahneden: "Bilbakalım ben neyin soyutlamasını yaptım?" gibi anlamsız bir soru yönelten, sahnede buluş yapma adı altında prova sahnelenndeki tüm gelişigüzellikleri bir ka- lıba yerleştirme gibi umarsız girişimleri tiyatroda- kJmodemlik diye adlandıran, altematiftiyatro ara- yışlan(!) süreçleri boyunca neyin alternatifi? so- rusuna bir türtü net yanıt veremeyen ya da bu ara- yışları sonunda salt biçimsel gözboyamalarla sı- nırlandıran, sürekli okuma ve gözlem yoluyla bil- gi edinme temeline adeta yabancı tutumları, da- ha bunlar ortaya çıkmazdan önce geçersiz kıldı. Stanislavskinin "Karakterleri sahneye toplum- sal oluşum koşulları ile birlikte getirin!" yolunda- ki istemi, Brecht'in, kendi araştırmacı tiyatro an- layışı bağlamında sık sık "Natüralizmin çocuğu" olduğunu vurgulaması, Patrice Pavis'in "Sahne- deki her uygulamanın, göze görünmese bile, ku- ramsal bir çizgisi olmalıdır!" önermesi; bunların tümü de 19. yüzyılın sonunda, doğrudan sanat düşüncesinde bir dönüm noktasını gerçekleştir- miş ve sanattaki modernleşmenin temellerini at- mış olan Natüralizmden kaynaklanma olgulardır. Natüralizmin öngördüğü araştırmacı tiyatro'nun en temel nitelikteki hedeflerinden biri, belki de bi- rincisi ise, sanatın da bir iletişim biçimive kana- h olduğu gerçeğini göz önünde tutarak, sahne ile seyirci arasında doğru iletişimin koşullarını taşı- yan bir iletişim ortamı kurabilmektir. Martin Ess- lin, "Tıyatroda Yeni Biçim Arayışı" adlı deneme- sinde, bu bağlamda şu yalın saptamaya yer ve- rir: "Bir iletinin (mesajın) ileteni ile alıcısı arasında en azından belli ölçüde ortak denilebilecek bir zemin yoksa eğer, o zaman bir iletişimin varlığın- dan da söz edilemez..." Esslin'in burada sözünü ettiği, en azından belli ölçüde ortak denilebilecek zemin, sahneleme eyleminde her temsil seyirci- sinin temsil ortamındaki şimdi ve burada'sma eş- lik eden kültürel kimliğini ve bu kimliğin oluşum koşullarını çözümleme çabalannın tümünü içeren bir zemindir. O halde: Tiyatronun iletilerinin alıcısı olan se- yirciye sırt çeviren, ta ilk temsil akşamı perde açı- lana kadar ona hangi dille seslenilmesi gerekti- ğini asla araştırmayan ve umursamayan, prova- lar boyunca "sahnenin mahremiyeti" içersinde tiyatronun araçlanna giderek tiyatronun amaçla- n karşısında neredeyse mutlak bir egemenlik ve öncelik tanıyan, oyun'dan yalnızca oyuncuların anladığı gibi at gözlüğünden farksız bir tiyatro estetiği(!) anlayışıyla, kendini hertürlü bilgi alış ve- rişi ımecesine kapayan, "avangart" olmak iste- yen, ama neyin öncülüğünü yaptığı veyayapma- sı gerektiği üzerinde düşünmeyi gereksiz bulan ve bütün bunların ardından, perdeler açıldıktan sonra: "Seyirci anlamadı!" suçlamasıyla, bir sa- natsal biçim olduğu kadar, özü gereği bir toplum- sal kurum da olan tiyatro sanatıyla bağdaştırılma- sı olanaksız tüm yanlışların sorumluluğunu seyir- ciye atmaya kalkan bir tiyatronun en amansız düşmanı olmalıyız! Konuyu haftaya sürdüreceğiz. e-posta: ahmetcemal'(superonline.com acem20 « hotmail.com BUGUN • KOÇ ÜNtVTRStTESİ SEVGİ GÖNÜL ODİTORYTJMU'nda 19 30da Emre Can Karayel (pıyano) dinletisi. (0 212 338 17 53) • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZİ'nde 18 30da Alesander Markov'un katılacağı 'masterclass'. (0 212 252 35 00) M NARDİS JAZZ CLUB'da21 30da Meriç Demirkol & Emre Kayhan Project konseri. (0 212 244 63 27) • YAPI KREDİ TURKCELL BİNASI'nda Ela Kori Mu konseri. (0 212 252 47 00) • BABYLON'da 21.30'da Göksel'in katılacağı Akatay Project konsen. (0 212 292 73 68) • EMEK SİNEMASI'nda 20.30'da Feridun Düzağaç konseri. (0 212 263 75 80) • YAPI KREDt SERMET ÇtFTER SALONUnda 18.30'da 'Selahattin Giz Arşivi' 'saydam gösterisi". (0 212 252 47 00) • ÖZEL KALAMIŞ LİSESİ'nde 14.00-16.00 arasında Metin Uca'mn katılacağı 'Medya ve İnsan HaklarT konulu söyleşi. (0 216 302 90 53) • BİLGİ ÜNTVERSİTESİ DOLAPDERE KAMPUSU'nda 14.00'teve 19.00'da '11 Eylül', 16.30 ve 21.30da'BenimCici Silahım' adlı filmlerin gösterimi. (0 212 293 50 10) • ATATÜRK KITAPLIĞInda 19 OO'da Doç. Dr. Mahmut Erol Kılıç'ın katılacağı 'Sufizm Doktrin ve Kültür' konulu söyleşi. (0 212 249 48 19)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear