25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 2 KASIM 2003 ÇARŞAMBA CUMHURİYEr SAYFA 17 - Türkrye'de 10 kişiden biri sabıkalıymış... 'Önemli değil... Önemli olan sabıkalılann vönetimdeki oranı!" Kırşehir'de Cumhuriyetin 80. yı- lı kutlamalan çerçe- vesinde Türkiye ge- nelindeki kamu kuru- lu^annda, Mustafa Ke- mal Atatürk hakkında küçük seminerier düzen- leniyor... Kırşehir'deki seminerden öğreniyoruz ki, Mustafa Kemal Paşa asbnda Sultan Vahdet- tin'in çok samimi bir ar- kadaşıymış... Vatanın kurtanlmasında Vahdet- tin'in çok büyük fedakâr- lıklar yaptığını bizzat Mustafa Kemal Paşa söylemiş... Mustafa Ke- mal Paşa'nın en büyük destekçisi Vahdet- tin'miş... Kurtuluş Sava- şı'nın ardından Vahdet- tin, "Bu ülkeyi terk etmek bana düşer" demiş... Amasya Tamimi'nin halk- tan gizlenen üç maddesi varmış... Bu maddeler açıklandığında gerçekler anlaşılacakmış. Pasif • Akrf Kökçe: "Pastf içici gibi pasff yiyici bir kesim de oluştu ülkemizde. Bunlar, kendileri doğru- dan yemiyoriar. Polrtika- cı, bürokrat, mafya, iş adamı, gazeteci, bilim adamı gibi kimlikleriyle, hortumcunun yanında yer alıp hortumla besle- niyorlar." ükümet, yerel seçimler öncesi belediyelere ait prim borçlannın yeniden yapılandınlma- sı yani ertelenmesi için karar alıyor... Uygu- laması bir süre önce sona eren 4958 sayılı yasanın sadece kamu için bir kez daha uygulamaya sokulduğu belirtiliyor. Bunun üzerine de SSK Yöne- tim Kurulu 24 Eylül'de yaptığı bir toplantıda özellikle belediye borçlannın yeniden yapılandınlması için bir çaiışma yapılmasına karar veriyor. SSK Yönetim Kurulu'nda bu karara itiraz eden üç üyenin gerekçesi; karann özel sektör ile kamu sek- törü arasında aynma yol açması oluyor. SSK Yönetim Kurulu karannın gerekçesinde ise; resmi kurum işyerleri arasında özellikle belediyelerin çok yüksek miktarlara ulaşan prim borçlannın yeni- den yapılandınlmasının gerekli olması gösteriliyor... Bu gelişmeleri Tıp Kurumu Genel Sekreteri Dr. Ali Rıza Uçer şöyle yorumluyor: "SSK'nin prim geliri 2002'de, 9.6 katrityon lira, Hlas emekli ödemesi ise 9.8 katrilyon liradır. Prim gelirie- ri emekli aylıklannın yüzde 98'ini karşılamaktadır. Büt- çe tahminlerine göre, 2003'de, SSK'nin geliri 15.6 katrilyon lira, gideri 20.2 katrilyon lira, bütçeden kar- şılanacak açığı da 4.6 katrilyon lira olacaktır. SSK'nin 2003 Haziran verilerine göre prim alacağı 4.2 katril- yon liradır ve yüzde 69'u özel sektöre, yüzde 22'si ye- rel yönetimlere ve yüzde 5'i kamu kuruluşları ve KİTIere ait olan bu alacak tahsil edilebilse, kurum 2003 'de de açık vermeyecektir. Yerel yönetimlere ta- nınan bu ayncalıkla kurumun alacaklannın tahsil edil- mesi yerine ötelenmesi yani SSK'nin aktüereyal den- gesinin daha da bozulması söz konusudur. Yerel yö- netimlerin kaynaklannı etkili ve verimli kullanması ye- rine palyatif bir yaklaşımla sorun dennleştirilmekte, içinden çıkılamaz hale getirilmektedir. TBMM'nin gündemindeki Kamu Yönetimi Temel Kanunu ile merkezi devlet küçültülmekte, yerel yö- netimler ve özel sektöre oluşturulan boşluğu doldur- ma işlevi yüklenmektedir. Oysa ki yukanda da görül- düğü gibi ülke nüfusunun yansını kapsayan SSK'de asıl sorun özel sektör ve yerel yönetimlerin prim borç- lannı ödeme yükümlülüğünü yerine getirmemeleridir, zira prim alacaklannın yüzde 90'ından fazlası özel sektör ve yerel yönetimlere arttir. Kamu kuruluşlan ve KlT'ler büyük ölçüde bu yükümlülüğü yerine getir- mekte ve SSK'yi ayakta tutmaktadır. Kamu yönetimi reformu ile sağlam olan bu kamusal ayak kınlmakta ve soruna neden olan yerel yönetimler ve özel sek- tör çözümmüş gibi ön plana çıkanlmaktadır. Böyle- ce toplumun yansını kapsayan bir sosyal güvenlik sistemi de iflasa sürüklenmektedir. Ancak bu küresel denklemle yalnızca SSK değil, Türkiye de iflasa sürüklenmektedir." Yüksek Yerilim Hatt erdincutku a yahoo.com Çağ atladılar. Görücü usulle değil, "ben evleniyorum evi"nde, TV'de görücü usulle evleniyorlarî Şark Meselesi'ndeki Ermeni Meselesi Kara Kuvvetleri Dergisi'nde yayım- lanan araştırmacı yazar Ahmet Kadri Ergin'in "Ermeni meselesinde dış etkenlere genel bir bakış" başlıklı ya- zısından: "Siyasi tarih terminolojisinde Os- manlı Imparatoriuğu'nun parçalan- masının kod adı olarak ortaya çıkan 'Şark Meselesi'nde Ermeniler, em- peryalist devletlerin kendi siyasi çı- karian için kullanılarak 'Büyük Erme- nistan' hayali ile Türk devleti ve mille- ti aleyhine nesilden nesile geçen kin, nefret ve intikam duygulanyla doldu- rulmuş, Türk milletinin canına kasta hazır robotlar haline getirilmişlerdir... Esas haliyle 'Ermeni Meselesi' 1877- 1878 Türk-Rus Harbi'nin sonuçlan 3 Mart 1878'de Ayastefanos'ta imzala- nan sulh anlaşmasında Ermenilerin le- hinde maddeler konularak Ruslann hi- mayelerini sağlamalanyla ortaya çık- mıştır. Bu tarihten hemen sonra 4 Ha- ziran 1878'de imzalanan Türk-lngiliz anlaşmasına Doğu Anadolu'da Hıris- tiyanlann bulunduğu yerierde ıslahat yapılması yolunda bir madde koydu- rularak Ingiltere'nin de himayesini sağlama yoluna gidilmiş ve bunda ba- şanlıdaolmuşlardır... Osmanh'nın devlet hizmetinde en yüksek mevkilere çıkmış Ermenilerin, 1. Dünya Savaşı'nda Batı'nın ve Rus- lann desteğini alarakTürkOrdusu'nun ikmal yollannı kesmek, sivil silahsız in- sanlara saldırmak gibi yaptıklan yan- lışlıklar Osmanlı idaresinin karşı ted- birieri almasına sebep olmuştur." ÇED KOŞESI OKTAY EKÎNCÎ Can Baba'nın sokağında, 'demlenerek okumak'... Başka dıllerde karşüığı nedır bilmıyorum ama içkı kûltürü- müzdekı "demfenmek" sözü ka- dar rakıya ve şaraba yakışan bir başka tanım bulunamaz... Öylebirdenbire "yuvariama" şeklinde değil, konuşa konuşa, söyleşe söyleşe, Azerilerin dedi- ği gibi yavaş yavaş "keyifleni- len" bir yudumlama, başka na- sıl tanımlarıabilirdi?... Çay nasıl kı ancak "ımıkateş- te" tavşan kanı demleniyorsa; içkınin de "kafada" demini ala- bilmesi için, yalnızken "düşleri- ninn", dostlar varsa "mahabbe- tmizm'" aynı sıcaklıkta derinleş- mesi gerekiyor... Bir şairin 'evinde'™ Geçenlerde Izmir'deyken, ta- nhçi dostum Fikret Yıtanaz tut- tu beni Alsancak'taki 1452. So- kak'taMîko'yagötürdü... Masa- mızın dayandığı duvarda, Can Yücei'in el yazısı; "Evime gefr gibi gelece- bir yer şuyazıü: "MevsimlikEgekültü- rûdergisL'" Bu ilk sayısı, "sonbahar"a ve "Can Baba"ya adanmış.. Say- falarını çevırince, tanıdık, tanı- madık ısımlerden Ege'nin ya- şanmışlığını izliyorsunuz... Okuma tûrlerinizin arasına "demlenerek okuma"yı da ka- zandıran bir dergı. Yanıruzda ar- kadaşınız olmasa bile, Mi- ko'nun masalannda Miko'yla birlikte saatlerce demlenmeniz mümkûn.. Üstelik, hem öğrene- rek, hem yine öğrenerek... Okni gibi meyhane Bu çok özel kent ve kültür hizmetini yapanlar; yani Mi- ko'nun sahıbı Cenap Tfirksa- vaş, yazıişlen sorumluluğunu üstlenen Av. Orhan Çetinbüek, Genel Yayın Yönetmeni Dr. Erkan Serçe ve görsel yönet- men A. TansdOzalp, eminim ki "eğföm tarihimize" de geçecekler... "Mevha- Izmir'de incir hasaduu da Miko'da oknyabilirsiniz» tw_" demiş ve emeği geçenleri cudamış... Adresi unutmamak için "so- kat numaraa ne\ di" dıye sor- iuiumda: "Ezbertemene gerek voİ, Can Yûcel Sokağı otdu-." lenesinlermi?... öözümün önüne, Eski Dat- ça'laki evine giden ve adının ve- rildği tarihi sokak geldi... Şim- ± ie Izmir'de bir sokağı daha va: Üstelik "evimgibL" dediği, bata şimdi de bir köşesinde Efan Arman'm armağaru "hey- brinin" bulunduğu Miko'nun soiağı... üunet Piriştina'nın ve Bû- v&şehir Bekdne Mecfiâ'nın bu vealı kararına da kadeh kaldır- iltan sonra. Fikret'e sordum: - Burada neyapıyorsunuz?.." -leyhanede ne yapılır?.. A- nii sanki içmenin ötesinde bir cnmı var Miko'nun: •- Okuyoruz...'' dedi ve ekle- cji "Hem okuyor, hem içiyo- •n»" ya, yine abar- tıyr sandun... "Ne oknyorsu- •K" dememe kalmadan, masa- 3îbir "dergi" konuldu. Adı; •*TBkon ... Adının üzerinde ise neyi okul yapanlar" olarak... Dergide imzalan olan, tz- mir'in en çalışkan kadmlann- dan Dflara Sürgü Ersözlü ile en zarif aydrnlanndan ÜnalErsöz- lü,efsanevi HaMkarnas Bahkçı- a'nın bence en değerli mirası olan Şadan Gökovan, antik dünyanın "şarap uygarhğuıa" sevdalanan arkeolog Ersin Do- ğer, zeybekleri "sosyal eşkrya" yönleriyle tamtan Sabri Yetkin ve diğer tûm yazarlar da aynı okulun "hocabuı" olma yolun- dalar... Bu "derster" arasmda, yine FOjret Yümaz'ın ille de «Izmir Limam'ndaki Eski Meyhane- ler"i anlattığını görünce, artık şaşırmadım... Alsancak'ta 5 yı- lını geride bırakan Miko için Yaşar Aksoy'un duygulannı okuyunca da bu yazıyı, tzmir'i bu en yûrekten sevenin sözle- riyle noktalamaya karar ver- dim: "Kr şehri, bir semti şairlerle, şiirierk yaşamakistejenkr için Miko, davetkâr bir dergâhtir, çünküCanBaba'nmrürbesigH bidir aynı zamanda_." Oekinciın cumhuriyetcdm.tr KİM KtME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net ÇtZGİLlK KÂMtL MASARACI kamilmasaraciı mynet.com J ^ HARBÎ SEMİHPOROY semihporoy(ayahoo.com HAYAT EPtK TtYATROSU MJSTAFA BtwtN BUCA CEZAEVINDE ÇOCVK MAHKUMLARA BU SISTEMIN BONUS'U EFENOİM I.. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAIS 12 Kasun ıctrıc.mumtaz-arikan.com TIRPTTZ'fN SONU! 1944'TE BUGÜAl *KUZ£YİN Si* APIYLA OAANtUİN AUMAN SA- VAŞGEMlSİ Tfizprrz, /A/eiU'Z HAVA tJi BABPIMAAH SONUCU eA f33 INPİK.İLMİŞ OLAfJ SS 8İN TONUiK 6£Mİ, CİNLÛ %ISMABCK' SAU4Ç S£MİSİN/M KASIDEŞİYPI. MÜ77 6£MİL£RlNİU /OJZerD&J yM>TJKLAief D6Nİ2. O e A/OGVEÇ 'M ZUZeYİMOe Ş TrKPrrZ, G&JEL. OLARAIC BÜYÜ/C Ç Ç 8ULUMMAMlfTt. AMCAK, OG4O4 DÜŞMAMLARf rçttj ZORKUUJ &£. DUŞ OLMAYI SÜBÜÛGÜYOePU. F/YOBDLAB- SAKLANIP KOHU/VMASIfJA tZARŞlUK, Ç£Ç(TLİ HAV/I SALOtRU-AerNA UgGAYAM GEMİ, Sof/UMD* İHGİLİZ LAAJGA&& BOMŞARDIMAN UÇAKLAfZI 77U&&HPAAI SATretLMffn PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU ülü Üzerine Pazartesi akşamı Taksim'de, büyük bir otelin gi- riş katındaki pastanede kahve içerek bir arkada- şımı bekliyorum. Karşı masada iki kadınla bir er- kek oturuyor. Üçü de genç, şık, bakımlı insanlar. Erkek gazete okuyor, kadınlar da aralarında konu- şuyoriar. Herhalde o anda yapacak başka bir şe- yim olmadığından gözlerim, dikkat çekici, özel, il- ginç hiçbiryanı olmayan bu masaya takılmış, izli- yorum. Erkek bir ara okuduğu yazıdan başını kal- dırarak kadınlara bir şeyler söylüyor. Kadınlar ko- nuşmalannı kesip arkadaşlanna bakıyoriar. Erkeğin ne söylediğini duyamıyorum, fakat ka- dınlann yüzlerini buruşturmalanndan duyduklan- nın "hoş olmayan bir şey" olduğunu anlıyorum. Kadınlann yüzlerinde "Anlatma! Söyleme!" gibi- sinden mimikler beliriyor. Fakat adam oralı değil, susmuyor, tam tersine söylediklerini bu kez daha yüksek sesle yineliyor. "Sidik", "işkence"g\b\söz- cükler çalınıyor kulağıma. Genç erkek sanki ma- sa arkadaşlannın canını sıkmaya karar vermiş, elindeki gazeteden tümceler okuyor. Okudukça da kadınlann yüzü allak bullak oluyor. Bir süre sonra hep birlikte kalkıp gidiyoriar. • • • Onlar gittikten sonra masanın üzerinde bıraktık- lan gazeteyi alıyorum. Gazetenin baş sayfasında "Birzamanlar bir cezaevinde..." başlıklı bir haber var. 1981-1984 yıllan arasında 34 tutuklunun öl- düğü, yüzlerce insanın sakat kaldığı dehşet olay- lan anlatılıyor. Haberin devamı 5. sayfada.. açıp okuyorum... Son yirmi yılda belki yüzlerce kez karşılaştığımız işkence tanıklıklan. Okurken_yüreği burkuluyor in- sanın. Bir tanık anlatıyor: "Üzerinde 40 çivi olan birsopa vardı, onunla vuruyoriardı... Bizherza- man copu tercih ediyorduk..." Bir başkası anlatı- yor: "Onu kann içine yatırmışlardı ve bana dedi- lerki 'Ağzına işeyeceksin'. 'Yapmıyorum' deme- dim. 'Gelmiyor komutanım' dedim. Benidövme- ye başladı." Bir diğer tanık: "Bir gün gardiyan ça- ğınp beni dövdükten sonra ağzıma cop sokup 'Dişle!' dedi. Copu dişlediğimde hızla çekti ve ön- den iki dişim kınldı. Kınlan dişlerimin kökleri kal- dı. Bir hafta sonra yüzüm, gözüm balon gibi şiş- ti. Aynı gardiyan 'Niye yüzün şiş?' diye soruyor- du. 'Ranzadan düşerken dişlerim kınldı komuta- nım...' diyordum." Bir başkası: "Dövüyohar, mu- hakkak dövdüğü kişinin bir tarafını da kınyohar- dı. 'Ne oldu sana?' diyoriar, 'Ranzadan düştük komutanım...' diyorduk. Herkese avuç avuç bok yediriyoriardı, bu çok sıradandı. 23'üncü koğus- ta Y. A. adında birarkadaşımız vardı. Herkesin gö- zü önünde ona cop soktular. Cop sokma, bokye- dirme âdettendi." • • • Bu olaylann üzerinden yirmi yıl geçmiş... Insan- lara bok yedirenler, sidik içirenler, cop sokanlan in- sanların dişlerini kıranlar, kemiklerini parçaJayan- lar yaptıklanyla kalmışlar. Hiçbir ceza verilmemiş bunlara. Yargı önüne çıkanlmalanna bile gerek du- yulmamış. Yirmi yıldır aramızda yaşıyor bu soysuz- lar. Insan kendini bir an için o ağır işkencelerden ge- çenlerin yerine koyunca öfkeden çıldıracak gibi oluyor. Düşünebiliyor musunuz? Birileri sizi yere yatınp bir arkadaşınızı ağzınıza işemeye zoriuyor, dişlerinizi kınyoriar, makatınıza cop sokuyoriar, si- zi çivili sopalaria dövüp kemiklerinizi kınyoriar... Hiçbir yere başvuramıyorsunuz, şikâyet edemi- yorsunuz, hakkınızı arayamıyorsunuz. Size en ağır işkenceleriyapan o soysuzlara, "Komutanım!" di- ye seslenmek zorundasınız üstelik. Sonra bir gün, "Artık özgürsün!" diyoriar size. Ağzına işenmiş, bokyedirilmiş, çivili sopalaria ke- mikleri kınlmış bir insan, hayatlann hiçbir şey ol- mamış gibi, "eskisi gibi" yaşandığı bir dünyada "özgür" olabilir mi? O insanlar "özgür" değilken biz özgür olabilir miyiz? Salt öyle sanmakla "öz- gür" olabilir mi insan? (e-posta: dkavukcuoglu(a superonline.com) (Faks:0212 234 68 73) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 SOLDANSAĞA: 1/Orkestrave askeri bando- larda kullanı- lan en tiz ses- li nefesii çal- gı...Satrançta birtaş. 2/Kaz Dağı'nın an- tik dönemler- deki adı... Ünsüzle bi- ten bir sözcü- ğün ünlüyle başlayan sözcüğe bağlanarak okunma- sı. 3/Mekik oyasına benzerbirtürdantel. 4/ Tuzlanmış ve deri tuluma bastınlmış peynir... Çemberin çe\Tesinin çapına oranını gösteren sa- 8 yı. 5/ Olumsuzluk 9 belirten bir örnek... "Kaknn" da denilen kürk hayvanı. 6/Bayağı, sıradan... Aynı ahır adına ko- şan yanş atlanna verilen ad. 7/Mersin ilinin eski adı... Gemileri, farklı iki su düzeyinin birinden öbürüne aşırmak için yapılmış ara havuz. 8/Muş- mulayabenzerbiryemiş... tslamda geçici evlilik. 9/ Suudi Arabistan'ın plaka işareti... Islam inan- cına göre kıyamet günü bütün ölülerin dirilerek toplanacağı yerin adı. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Küçük taneli bir fAndık cinsi... Aritmetikte bir kuvvetin derecesini veren sayı. 2/ Çok sevilen kimse ya da şey... Yeteneği ve saygınhğıyla ünlü kadın şarkıcılar için kullanılan sözcük. 3/Padişah ve yüksek dereceli devlet görevlilerinin giydiği kolsuz, devrik ve geniş yakalı kürk. 4/Gözleri gör- meyen... Sıkıntı verme, üzme. 5/Karara'' da de- nilen beyaz ttalyan mermeri... Yabancı. 6/ tm- kân... Eski dilde su. 7/Bir renk... Arap abecesiy- le yazılan bir yazı türü. 8/ Sularda yaşayan tek nücreli bir canlı... Bir gemi ya da uçağuı izlediğL. yol. 9/Uzaklık işareti... Toplanma/birleşim.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear