24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
-19 EKİM 2003 PAZAR 4- CUMHURİYFT SAYFA 17 Çtçekln yatattKbm sart, hrsa, arsB angr angrmş. BkceöyleöeğHrŞÖyied*: 29 Ekim!Fethiye'den anıkat Mustafa Bilbay: Atatürkçü Düşünce Darneği Fethiye Şube Başkanı'nın eşi beni anyor. 29 Ekim'de verilmesi gereken Cjmhuriyet Balosu ycmeğinin ramazana denk gelmesi nedeniyle 24 Ekim gecesi dûzenleneceğini, dernek ûyelerinin büyük çcğunluğunun oruç bnup içki içemeyeceklerini beyan etneleri üzerine böyle bir karar alındığını açıkiayarak beni yemeği davet ediyor. Laik bir cumhuriyette, onu kutlayıp yüceltmek isteyen insanlann, yasaklayıcı din kurallan ile kendilerini bağlı sa/amayacaklannı, böyle bir davranışın laisizmin özüne ters düşeceğini ifade ederek yemeğe asla gelmeyeceğimi ifade edıyorum. Telefonun diğer ucundaki kadın gülerek 'yine de akhnızda olsun' diyor." İhracat Akif Kökçe: "Tûrkiye'nin ihraç ürünlerini sayınız? Yaş meyve, tekstil, deri ve asker." Befctrora* posta: denizsom@cumhuriyetcom.tr Tei: 0.212,512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Deprem vergisi kalıcı olmuş... "Deprem öldürmez. veraisi öldürür!" evlet memuru olduğu için adının saklı kalma- sını istiyor; hükümet tarafından hazırlanan ve basının gündemine bir türlü giremeyen Ka- mu Yönetimi Temel Kanun Tasarısı'na dik- kati çekiyor: 'Tasarı ile merkezi devlet yapılanmasın- dan çıkılarak hemen tüm yetkilerin valilikler ve bele- diye başkanlıklan eliyle kullanılacağı mahalli idarele- re dayalı bir yönetim yapısı getirilmektedir. Bakanlık- lar eliyle yürütülen pek çok hizmet bu anılan birimler eliyle yerine getirilecektir. Tasarıda yer alan vahim noktalardan biri, kamu hiz- metinin güvenlik dışında tamamen piyasadan talep edilebiliyor olmasıdır. Kamu hizmetinin en başta 'ka- musal' niteliği kaldınlmaktadır. Bu, ulus-devletten u- lus-devletçiklere geçişin bariz göstergesi olacaktır. öte yandan, merkezi devlet yapılanmasında her türlü yolsuzluk ve suiistimale karşı kurulan kontrol mekanizmaları olan teftiş kurullan da tasfiye edilmek istenmektedir. Bu, tasanda zımnen; tasannın gerek- Kamu yönetimiçesinde ise açıkça belirtilmektedir. Teftiş kurullan ye- rine, denetim adı altında yolsuzlukların önlenmesin- den ziyade, sadece idarenin iyileştirilmesine dönük düzenleme girişimi bulunmaktadır. Bu işin kimin ta- rafından yapılacağı bile belirsizleştirilmektedir. Teftiş kurullan, her türlü siyasi ve idari engelleme- lere rağmen şimdiye kadaryolsuzluklann önündedu- ran ve sıyasetin çok az nüfuz edebildiği kurumlardır. Bu kurullar, köklü ve gelenekleri yerleşmiş kurumlar olarak her türlü hukuk ve etik kurallan içinde çalışan bireylerden oluşmaktadır. Bunların yok edilmesi kamuda denetimin de yok ol- ması anlamına gelmektedir. AB ülkelerinde son de- rece güçlü, siyasi yapılanmadan bağımsız teftiş ya da denetim birimleri varken, bizdeki benzerlerinin orta- dan kaldırılma çabasına anlam verilememektedir. Hükümetin bazı bireylerinin geçmiş belediye tec- rübelerinde karşılaştıkları ve pek çoğu yargıya intikal etmiş denetimin, bugün bütün teftiş-denetim birim- lerinin tasfiyesine dönüşmesi son derece insafsız ve kamu yönetimi anlayışıyla bağdaşmayan bir girişim- dir. Hükümet, bürokratik mekanizmalarda çeşrtli kaza- nımlar elde etmek adına çok sayıda teftiş kurulu ol- duğunu, yolsuzlukların önlenemediğini bahane olarak dillendirmektedir. Mevcut mekanizma ile bile önlene- mediği iddia edilen yolsuzluklann, hükümetler tara- fından atanmış, emir-komutazinciri içindeki bürokra- tik mekanizmalarla önlenebilmesi mümkün değildir. Tasarıda müsteşar, genel müdür gibi üst düzey ka- mu görevlilerinin hükümetlerle gelip gitmelerinin ta- sarlanması ise, siyasi kamu görevlileri arayışını orta- ya koymaktadır ki; bu, 'kamu görevlisi' kavramının en dejenere edilmiş halidir." SESSİZSEDASIZ(') Yüksek Yerilim Hattı erdincutkura yahoo.com Ingiliz sihirba2 canlı yayında Rus ruleti oynamış: Bizim medyamız canlı yayınlarla Rus ruleti oynuyor! İki Müslümandan hangisi şehit sayılır? Izmir Dikili'den Mustafa Yıldınm'ın, Diyanet Işleri Başkanlığı'na üç sorusu var: "Kutsal bir ülkü veya inanç uğruna savaşırken ölen kişi şehit sayılır. ABD, Irak'ı haksız olarak işgal etti. Iraklıiar da ülkelerini işgalden kurtarmak için kutsal bir ülkü uğruna gerilla savaşına giriştiler. Türk askeri, Irak'ı işgal eden ABD'ye yardım etmeye gidiyor. Bunda bir kutsallık yok. Bu durumda: 1. Bir Türk askeri, dindaşı bir Iraklıyı öldürürse, Iraklı şehit sayılır mı? 2. Iraklı bir Müslüman, bir Türk askerini öldürürse, Türk askeri şehit sayılır mı? 3. Müslüman bir Iraklı ile Müslüman bir Türk askeri karşılıklı olarak birbirlerini öldürürse hangisi şehit sayılır?" Soruları çoğaltalım: Hıristiyan bir ABD askeri, kaza kurşunu ile Müslüman bir Türk askerini öldürürse, Türk askeri şehit sayılır mı? ABD askeri, kutsal bir ülkü için savaşan Müslüman bir Iraklıyı öldürürse, Iraklı şehit sayılır mı? Müslüman bir ABD askeri ile Müslüman bir Iraklı karşılıklı olarak birbirlerini öldürürse hangisi şehit sayılır? Müslüman bir Iraklının vurduğu Hıristiyan bir ABD askeri, son nefesini verirken kelime-i şahadet getirirse şehit sayılır mı? Hıristiyan bir Iraklının öldürdüğü Müslüman bir ABD askeri şehit sayılır mı? ÇED KOŞESI OKTAY EKİNCİ YÖK Yasası'na 'etik' öneriler... AKP'nin yeni YÖK Yasa- sı'nı "siyasi vedinci hedefleri- ne" göre düzenleme inadına karşı onurlu bır direniş sürdü- ren "Üniversitelerarası Ku- ruT (ÜAK), tüm öğretim ûyelerinin de görüşünü alan ^bilimsel özerkBği'' gözeten alternatif bir taslak hazırlı- yor... Buna katılım için dağıtılan "anket" formunda ise özel- likle "akademik etik" ve "akademik kültür" için de öneriler isteniyor. Biz de özellikle "kent, çev- re ve kültür değerterimize" çok daha duyarh ve "ulusal değer- lerimizi gözeten" bir üniversi- te anlayışının kurumsallaşma- sı yönündeki özlemlerimiz açısından anketteki bu irdele- meye katkıda bulunmak iste- dik. Işte, üniversitelerin "bflim- selsorumhıhıklan" bağlamın- da "yasada da yer alması"nı önerdiğimiz bazı "etik" önce- lıkler: 1- Planlamaya saygı: Yeni üniversite yerleşkeleri (kam- pus) için kentin yaşam kay- naklannı gözeten planlama kararlanna aykın yer seçimi yapılmayacaktır... Yerleşkelerde şehircilik ve çevre ilkelerine uyulacak; orman- larda ve diğer i doğal alanlar- . da üniversite kurularak "kente kar- şı suç" iş- lenmeye- cektir... 2-Bulunu- lan kente kat- la: Üniversite binalan için kentteki "tarihsel mimariık örneklerinin de uygun işlevlerle değerlen- dirilerek "kültür mirasına" sahip çıkılacaktır. Kentin peyzajını zedeleyen özensiz ve uygunsuz yapılaş- malardan kaçınılacak; özel- likle öğrencileri ve eğitim or- tamını kent kültüründen uzaklaştıran, üniversite- top- lum arasında kopukluğu art- tıran kent dışı "kışlalar" yeri- ne, sosyal yaşamla bütünle- şen yerleşkeler yeğlenecektir. 3- Döner sermaye ticareti: Bilim ve sanat eğitiminde "uy- gulamaya dönük uzmanlaş- ma" amacıyla oluşturulan üni- versite döner sermayelerinin "kâr amaçta işler" yapmalan önlenecektir. Her meslek alanında piya- saya "rakip" olarak değil, yol gösterici ve bilimsel düzeyi yukseltmeyi amaçlayan hiz- metler gerçekleştirilecektir... 4- "Akademik unvan" piya- sası: Akademik unvanlar, özel hizmetlerde ve meslekı reka- bet ortamında "ticari amaçh" kullanılamaz. Akademik kadrolar, eğitim, öğrenim, araştırma ve yayın dışında, aynı uzmanhk ala- nındaki diğer serbest çalışan meslektaşlanndan "farkh ve üstün" olduklannı çağnştıran unvanlanyla profesyonel ça- lışmalar yapamazlar... 5- Bilimsel altyapı: Yükse- köğrenim için gerekli asgari bilimsel kadrolar, akademik ve teknik altyapı sağlanma- dan yeni üniversite ve fakülte açılmayacaktır. Bu yetersizliğin sürdüğü okullar yeterli kadro ve ekip- mana kavuşturulmadan, "mesleki yetki ve sonımluluk taşıyan" mezun veremeye- ceklerdir... -Ve 'yol gösterici üniversite' Işte bu beş temel "etikyasa flkesi"yle bırlikte yine üniver- sitelerin "uhısa yol gösteren" bilim kurumlan olmalannı güvenceye bağlayacak yeni düzenlemeler de gerekli... Örneğin, hükümetin çevre planlaması bilimıni yok "fi* sayarak, tüm doğal *V sitlere ülke düze- yinde"aynıoran- da" yapılaşma istemesini sa- dece kimi ho- calann "kişi- sel" çıkışlany- la değil, bunun yanlışlığını kurumsal ola- rak açıklayan" bır üniversite gerçek- ten "özerk" olabilir... Benzer şekilde 2-B ara- zilerinin orman işgalcilerine pazarlanmasına karşı adeta "tek başına" direnen Cum- hurbaşkanımız Sezer'in ya- nında. yine kimi hocalar ve meslek kuruluşlanyla birlik- te, tüm Orman Fakültele- ri'nin de yine "üniversite kim- Kklerijie'' yer almalan gerek- miyormuydu?.. Bu gibi "büimsel öndertik- leri" ve toplum adına "aka- demikuyanlan" yerine getir- meyen bir üniversiteyi sadece "türbana" ve "imam-hatipli- lere" karşı korumaya çalışma- run da "cağdaşhk" açısından yeterli derınlığı olamıyor... Çünkü. dincilik ve gerici- lik, yıllardır çevre ve kültürü de göz ardı eden politikalarla besleniyor ve örgütleniyor... Oekinci ' cumhuriyet.com.tr. KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak <ı turk.net ÇİZGtLİK KÂMİL MASARACl kamilmasaraci < mynet.com EPİK TİYATROSU MUSTAFA BILGİS AOAY OLM/AYACA5INI HALDE. BAHÇELÎ'yt Ç D E &AŞKAN SECTÎKLER1NE (5ÖRE BUNLARIN HEPSÎ ÖYLE DEMEK »• KÎ BA5LICA BELtRTtSt UNUTKANLIK OLAN BEYİN HASTALIĞI... YEDE ALZHEİMER VARMIS !.. ALZHEIMER NEYDİ? • L . . 1 " L. .1... I ., Ii 1 OTOBÜSTEKİLER KEMAL LRGENÇ k_urgenc(h yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAX 19 Ekim tctnc.mumtaz-arikan.com DEVGKUSU YARISLARl! ( ) t>eveıcu- ŞU VMIÇLAJU ytkPIUM. YENİ UOOA OLMAYA gAŞLA- YAN Sü YARIÇLAR, OAfM ÖKICE 0£ 31AĞUSTOSn* BERÜN'OE »VVMtçrr.BİMİCİÜk: V£ A8A8A 7VH- UERİMDBKİ KARŞIIAÇMALAH SÛrÜK il£i TOPLA- MlŞTl. PÛNYAHtU EAJ İÜİ KUŞU OlAti 8(J İUSİHÇ HAYVAMLAR ÜÇAMAMALARINA KARŞIM ÇOK HI2- U KO^MA/cmYDI^SAATTB SO-6O */»). /ÜDfAg KEA/ 8İR AD/MtAkt 4--4,S UETBE AÇIKUĞA ULAŞMAtCTHYOf. YUMUŞAK V£ GÜZBC TVYLE- RİYLE YUMUtnîHLAlil /<TM/ 19. YÜZY/LDA Ç/FT. LİIOSIİDE BESLENEM D£Y£/CU$UUUN', ÇOK LEZ •ZETL.İ OLAU YUMUR-miAZININ HER BİZİ, Z ~ DÜ2İNE. TAl/UM: YUK4UKTASINA EŞOTİ. ÖZMUJk LE OMİ-ET /Ç/AJ ARAUIYORDUl. " PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Abukluklar Kimi "eski" solcular var ki, insan bunlann tartış- tıkları konulara, ortaya sürdükleri düşüncelere, yaptıklan önerilere bakınca, "Nasıl bu kadarabuk olabiliyoıiar" diye sormadan edemiyor. Zamanın- daFilistin'e "gönü//üas/cer"yazılmış, "kurtuluş"u dağlarda aramış, "işçi sınıfının kaderine ortak ola- bilmek" için evini barkını gecekondu mahalleleri- ne taşımış olanlar var aralarında. önce iki askeri darbe, arkasından da "reel sosyalizmln çöküşü gelince her biri bır yana dağılmış. Ne yapacakla- nnı, ne edeceklerini bilemeden bir süre henüz ta- zeliğini koruyan "devrimci" serüvenleriyle idare etmişler. Ama görmüşler ki "solculukmodası" ger- çekten geçmiş, artık ne varsa "liberalizm"de var, oraya yönelmişler. Ha gayret, birkaç yıl içinde ül- kenin en gözde ve en güzide liberalleri olarak "te- mayüz" etmeyi başarmışlar. Ne var ki burjuvazisinin, üzerine sinmiş saman kokusunu henüz atamadıgı Türkiye gibi ülkelerde olmayan liberalizm adına kalem oynatmak öyle kolay değil, her şeyden önce efendilere "sada- kat" gerekiyor. Sadakatini ispat etmeyene ekmek yok yeni dünyalarında. Ne yapsınlar? En ağır zil- leti sineye çekip başlamışlar kendi geçmişlerine sövmeye... Işler başında hiç de fena gitmemiş. Epey prim toplamışlar sövüp sayarak. Fakat salt sövüp saymalarla, çamur atmalaria hayat kurul- muyor. Bir gün gelmiş, yeni efendileri de bıkmış bunlardan. Kulaklarından tutulup kapı önüne ko- nulunca anlamışlar bu gerçeği. Başlamışlar o ka- pı senin, bu kapı benim, yeni efendiler aramaya. Gazeteler, dergiler arasında "fırdöndü"ye dön- müşler. Her yeni gazete ya da dergi aynı zamanda yeni bir okur kitlesi demek. Bir yandan yeni efendiye "sadakat ispatı", öte yandan yeni okurlara "oriji- nal görünme" kaygısı, ortaya yukarıda sözünü et- tiğim abukluklar çıkmış. • • • Abukluğun sının yok. Şimdi de "aydınlardakisi- yasal çözümsüzlüğün onları kulüp yandaşlığına yönlendirip yönlendirmediğini" tartışıyoriar ara- lannda. Tartışmayı, birzamanlar "işçi sınıfının ka- derine ortak olabilmek" için evini barkını gecekon- du mahallesine taşımış, solculuktan dönüp "libe- ral" olduktan sonra ise "sübyancılık"ave "sübyan- cılar"a verdiği destekle ünlenmiş bir köşe yazarı başlatmış. Kadın yazar, yeni gazetesi Tercüman'daki köşe- sinde, çevresindeki çok sayıda "aydın "ın kendisi- ni siyasi bir boşluk içinde hissettiğini söylüyor. Çevresindeki "aydınlar" bu boşluğa AKP'nin ikti- dara gelmesiyle düşmüşler. Bunların önemli bir bölümü daha önce AKP'nin temsil ettiği anlayışa karşı mücadele verdiklerinden şimdi AKP'nin ba- şarılannı gördükçe ne yapacaklarını bilemiyoriar- mış. AKP'nin yeminli düşmanları ile fanatik taraf- tarları arasında sıkışıp kalmışlar. Artık bu "aydınlar" her kimse, insan durumları- na üzülmeden edemiyor doğrusu. Kadın yazar, "nihayetinde AK Parti'yi bir kaşık suda boğmak isteyenlere karşı onun haklarını ko- ruyacak olan da; partinin etrafını saran dalkavuk- lardan farkh olarak, yanlış gidişata karşı ilkuyaran da bu kesim_ olacak" diyor. Ertuğrul Özkök de katılmış tartışmaya. "Arada kalan bu kesimi, çoğumuzun arkadaşı olan Nec- la Zarakol temsil ediyor" diye yazmış köşesinde. Bu görüşünü Zarakol'un, "işte bu nedenle ellim- den sonra Galatasaraylı oldum" cümlesine da- yandınyor. "Şaşkın aydınlar"a somut seçenekler sunuyor özkök: "Döneklikle suçlanmaktan kork- mayarak fikrini söyleyebilmek veya futbolculuk!" Sonra da, "biliyorum, anlattıklanm bir siyaset te- orisinden çok psikiyatrik konsültasyona dönüştü " diye ekliyor. Bunca laftan sonra ben ne diyebilirim ki artık? (e-posta: dkavukcuoglu " superonline.com Faks: 0 212 234 68 73 BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLBANSAĞA: 1/ Bir sözün fonetik ya da morfolojik yapısındaya- 3 pılan büyük yanlışhk. 2/ Orta Anado- 5 lu'dabirgöl... Halk dilinde "heykel, abi- de" anlamın- da kullanılan sözcük. 3/ Ruh... Kötü bir işte- kiyardımcılar. 4/Bir 1 zamanbirimi... Işbı- 2 rakımı. 5/ Asbestli 3 çimentodan yapılan 4 ve çatılann kaplan- 5 masında kullanılan 6 gereç. 6/Gelir... Ba- 7 ğışlama. 7/Biryapı- 8 nın damında çevTesi 9 ve üstü açık yer... Telefon sözü. 8/ Paylama... Hat- tatlann kâğıt cilalamakta kullandıklan özel bile- şim. 9/Eski kültür ve sanat yapıtlannı yakıp yık- ma düşünce ve davranışı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Radyoaktif elementlerin yaydığı üç ışından bi- ri... En uygun durum ve zaman. 2/ Şık, lüks ve gösterişli giyim tarzı... Sıkınh verme, üzme. 3/Ev- cil bir geyik türü... Zorba hükümdar. 4/ Brezil- ya'nınplakaişareti... "—Depardieu": Fransız ak- tör. 5/ Fransa'da bir kent. 6/ Hekimlikte kullanı- lan, iri gövdeli ve büyük yapraklı bir bitki... Bir renk. 7/Konya'nın Cihanbeyli ilçesinin eski adı... Fütüvvet şeyhi. 8/ Sanı... Dalga, kasırga. 9/Bir sa- nayi kuruluşumuzun kısa yazılışı... Bir şeyin is- tenilen ve olması gereken durumu. Türkiye Gazeteciter Cemıyeti'nın yayınladığı günlük Bizim Gazete Ülke sonınlanna ilişkin raporfanyla, araştırmalanyla, koşe yazılanyla, tarafsız haberteriyte sivil toplumlann gazetesi. Düzenlı okumak için abone olun. Tet: 0^12.511 08 75 'Ehlıyetuni ve asken kımlığimı kaybettim. Hükümsüzdür." SÜLEYM'LS ÖLMEZ -
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear