25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 OCAK 2003 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Gecikmiş kararın apdı Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun 23 Ekim 2002 günü A-K-P'nin kapatılması için dava açarken ileri sürdüğü "Recep Tayyip Erdoğan'ın genel başkanlığının tedbiren önlenmesi"ne ilişkin istemini ivedilikle mahkemenin gündemine taşısaydı, bugün çok şey değişirdi, çok şey! Görünen şu: Bumin, Recep Tayyip Erdoğan'ın yaranna çıkanlan "kişiye özel" anayasa değişikliklerini beklemiş, ondan sonra toplamıştır mahkeme heyetini... Heyetin gecikerek verdiği karar da bellidir Recep Tayyip Erdoğan A-K-P Genel Başkanı değildir! Bu karann, 2.5 ay önce, hem de 3 Kasım seçimlerinden önce verildiğini bir düşünün!.. Heyetin bu karanna karşı çıkanlar kimler? Başta Mustafa Bumin olmak üzere Haşim Kılıç, Sacit Adalı, Yalçın Acargün ve eski başbakan Yıldınm Akbulut'un eşi Samia Akbulut. Bu beş üyenin ortak özelliği ne? Hepsi de, eski ANAP Genel Başkanı Turgut Özal'ın Cumhurbaşkanlığı döneminde Anayasa Mahkemesi'ne atanmışlar. Söz Turgut Özal'dan açılmışken, Turgut özal'ın kardeşi Korkut Özal, Recep Tayyip Erdoğan için bir televizyon kanalında ne demişti, anımsayalım: "Bizden feyiz almıştır, etkilenmiştir. O, 'seçilmiş insan'd/r." Anlamlı yanıt Demokratik kitle örgütlerinin "Savaşa Hayır" programlannın ön hazırlıklanndan bir öykücük: Sakatlar Federasyonu Başkanı Faruk Oztimur, "Biz hazınz" demiş, "ne zaman isterseniz yüzlerce üyemiz meydanlarda olur. Sakatlık bizde kalsın." Son tümcenin ne anlama geldiği sorulunca öztimur ikiletmeden yanıtı yapıştırmış: "Çünkü, savaş yeni sakatlar demektir." ISIK KANSU Mumcu'yu özlemle anarken.Uğur Mumcu'nun aramızdan zorla alınışının 10. yıldönümündeyiz. Mumcu bizim toplumsal belleğimizdir. Unutturulmak istense de, unutmak olası değildir. Uğur Mumcu, "Rabıta" kitabında Al Baraka Türk finans kurumunun kuruluş sürecini anlatırken, o dönemdeki Al Baraka Türk'ün yönetim kurulunda Suudilerle birlikte yer alan Kemal Unakıtan'dan da söz eder. Unakıtan, Mumcu'nun kitabının ilk baskısından tam 15 yıl sonra karşımıza A-K-P'nin Maliye Bakanı olarak çıkar. Mumcu, aynı kitabın bir başka sayfasında da bir vakfın kuruculannı sayar. Kuruculardan biri Mustafa Latif Topbaş'tır. Mustafa Latif Topbaş bugün -araştırmacı yazar Ergün Poyraz'ın Patlak Ampul kitabındaki saptamalanna göre- BİM AŞ'nin ortakları arasındadır. BİM AŞ'nin diğer ortağı bilindiği üzere Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanı, A-K-P'nin kuruculanndan CUneyd Zapsu'dur. Mumcu'nun sözünü ettiği bu vakfın diğer bir kurucusu ise yine bugünün Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'dır. Vakfın adına gelince! Çok dikkat çekici: "Bereket Vakfı." Bugün yaşasaydı, Uğur Mumcu'nun, vergi affı çıkararak kendini kurtaran Kemal Unakıtan ve tüm "dava" arkadaşlan için ne söyleyeceğini duyar gibiyiz: "Allah bin bereket versin..." Manisa'da gençlere işkence yaptıkian gerekçesiyle 10 polis memurunun 60 ile 130 ay arasında hapis cezasına çarptıntmalarına ilişkin karar, geçen ekim ayında verilmişti. Karar sonrası konuştuğumuz gençterin avukatlanndan Sabri Ergül, davanın Mayıs 2003'te zamanaşimına uğrayacağını vurgulamış, özellikle kJarenin engeltemeleri yûzönden sürecin uzatıtdığı kaygısını iletmişti. Ekim ayından bu yana 2.5 ay geçti. Ergül, bu sûre içinde kaygılanmakta ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gözledi: "Mahkeme karannın sanıklara iletilmesi aşamasında yine zortuklar Kaygı sürüyor yaşadık. Tek tek iigilendik tebligatlann zamanında yerine ulaşması için. Zaman zaman tebliğ mazbatalannın kaybolması ile karşı karşıya kaldık. Avukatlar olarak muhtartarta, PTT idaresi ile yakın temas kurduk. Buna rağmen, tüm aşamalar tamamlanıp dosyanın Yargrtay Cumhuriyet Başsavcıtığı'na ulaştınlması sûreci tam 2.5 ay sürdü. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, dosyanın kendisirte utaşmasından yaklaşık bir hafta sonra onama tebliğnamesini açıklaması ise takdire şayan bir durumdur." Sabri Ergül, Türk yargısına gönülden inandiklannı özenle belirtiyon "Herşeye rağmen yargı çalışıyor bu ülkede. Kimi zaman hatalar yapıyor, ama kendi iç işleyişi içinde o hatayı da düzeltiyor. Türkiye'de yasama ve yürütme yargının arkasında dursa, tüm olanaksızlıklara karşın yargının, bugünkü yasalaria bile çok daha kararlara varacağı inancındayım. Ama, izlediğimiz Manisa davasında gördüğümüz gibi idare elini kolunu bağlıyor yargının. Adaletin yerine getirilmesini geciktiriyor." Manisa davasında mahkûm olan 10 polisin dosyast şimdi Yargrtay 8. Dairesi'nde görüşülecek. Ergül, yine zamanaştmı açıstndan kaygılı: "Aynı süreç yine yaşanabilir. Çok süratli olmak gerekiyor. Onama tebliğnamesi sanıklara tebliğ edilecek. Daireden dunjşmalı murafaa istenecek büyûk olasılıkla. Dunışma günü bildirilecek, Se/fe' murafaa ertelenecek, o da tek tek bildirilecek. Idarenin bu tebligatlan da geciktirme olasılığı çok yüksekr Sabri Ergül, özetle yaıgı açısından umutlu, idare açtsından umutsuz. ARAYIŞ TOKTAMŞ ATEŞ Halka Rağmen... Rivayet olunur ya da kimile- ri dillerinden düşürmezler ki, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın ör- gütlenmeye çabalandığı günler- de, Ismet Paşa yanındaki genç subaylara, yoldaki köylüleri gös- tererek, "Bize herkes düşman" demiş, "Bize bu insanlar bile düşman"... ve Cumhuriyet'in, "halka rağ- men" gerçekleştiğini "zanne- den" ya da "vehmeden" kim- seler, sürekli olarak bunu anım- sarlar ve anımsatırlar. Aslında, yalanda değildir. Muhtemelen böyle bir konuşma gerçekten olmuştur. Ama o günlerin ko- şullan, kimsenin aklınagelmez. Halk yorgundur, bezgindir, umutsuzdur. Libya savaşından beri, neredeyse 10 yıldır savaş- maktadır. Balkan Savaşlan, 1. Dünya Savaşı... Ve "artık bitti" denildiği bir dönemde "Hadi arkadaşlar" denilmektedir, "Va- tan elden gidiyor, yeniden to- parianalım..." Acaba toplana- cak hal kalmış mıdır? Ve cahil bazı insanlann, ken- dilerini yeniden savaşa davet edenlere "sıcak bakmaması" doğal değil mi? Ancak bu, "hal- kın subaylara düşman olma- sı" olarak açıkJanamaz. Açıklan- maması gerekir. Bunu böyle açıklamak, insafsızlıktır. • • • Fakat bu düşünce, sadece Cumhuriyetimizin düşmanlan tarafından dile getirilmez. Kimi zaman Cumhuriyetimizin dost- lan da, bu görüşü "doğru birgö- rüş" olarak değeriendirirler. Bundan bir süre önce bir te- levizyon programında, Kıbrıs tartışılıyordu. Çok sevimli bul- duğum Altemur Kılıç, Kıbrıs konusundaki görüşlerini anla- tırken, sözü Ulusal Kurtuluş Sa- vaşımıza getirdi ve bu savaşın "bir avuç aydın ve subayla" yapıldığını vurgulayarak, "Ulu- sal Kurtuluş Savaşımız, halka rağmenyapılmıştır" deyiverdi. Sayın Kılıç'ın içtenliğinden ve Türk Devrimi'ne bağlılığından şüphe edemeyiz. Ve o gece toplantının heyecanı içinde di- le getirdiği bu görüşü, başka or- tamlarda da aynı rahatlıkla di- le getirebilir mi, bilemiyorum. Fa- kat dile getirseler de, getirme- seler de, "Türk devriminin hal- ka rağmen gerçekleştirildiği- ne" inanan çok kişi vardır. Ve maalesef bunlardan bir bölümü, Türk Devrimi'ne bağlı olduğu- nu ve Atatürkçü olduğunu zan- neden kişilerdir. • • • Geçen haftalardaki bir ya- zımda, Sayın Suat llhan'ın bir konuşmasmı eteştirmiş ve MGA Kumandanı olarak tanıdığım "Paşa "nın, Atatürkçülük konu- sundaki yaklaşımını yadırgadı- ğımı dile getirmiştim. Nazik bir mektup gönderdi- ter ve kendilerini, ifbhar ettiği kar- deşleri Sedat llhan'la kanştır- dığımı açıkladılar. Suat Paşa, Akademi Kumandanlığı göre- vinde bulunmamış. Fakat böy- lesine bir yakınlığı tahmin bile edemediğim için, "llhan" so- yadını görünce, Suat ve Sedat paşaları kanştırmıştım. "llhan Ailesi"ne ne mutlu. Eminim ev- latları da, aynı aydınlık çizgiyi sürdürüyorlardır. Her ikisine de, uzun ve başanlarla dolu yaşam diliyorum. • • • Sayın Kılıç ve Sayın llhan'ın Atatürk anlayışı, benim anla- yışıma göre "katı Atatürkçü- lük" çerçevesinde değerlendi- rilmeli. Aslında, görüşleri arasın- da farklar olmasına karşın, bu değerli iki kişinin ortak nokta- sı, "ödünsüz" olmalan. Oysa- ki benim Atatürk veAtatürkçü- lük anlayışım, biraz daha "es- nek". 12 Eylül darbesinden önce Atatürkçülük, en azından bizim çevremizde, hiç tartışılmazdı. Bazı istisnalanna karşın, üni- versite çevrelerinde hernangi bir meslektaşımızın, "Atatürk- çü olmaması" düşünülemez- di. Fakat 12 Eylül sonrasında, öyle "Atatürkçüler" ortaya çık- tı ki, kimi arkadaşlarımız ken- dilerini onlarla özdeş göreme- diler. Belki yanılıyorum ama ben hâlâ Atatürk'ün "güler yüzü- ne" gölge düşürülmemesinden yanayım. Atatürk, halkı sevgiy- le kucaklar ve sarmalardı... Ve doğrusu budur. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicakfa turk.net ÇİZGÎLİK KÂMİL MASARACI HARBl SEMİH POROY semihporoy(a yahoo.com KEDİ LEVO APTÜüKA Ci ÇÖZÜMSÜZLLk, I /^TIPKI ORJADOSa'ûAKl VUNAN \ r / FİÜSTİN \/£/SKAı2- V UL USCUJ- UKLAR/MH K£. aptulika <ı studyoimge.com. 2000 Model Opel Astra CD HB. 120.000 km'de, temiz, sahibinden 19.000.000.000.-TL."ye 0 532 315 11 58 Ç TÜRK VE VUNAN Ü$CULUĞü ZEKABET/A/- SATILIK BMW 1997 Model 320i Deri döşeme full aksesuvar 120.000 km'de, ilk sahibinden. Tel: 0 532 314 16 70 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAIS 25Ocak SATILIK 90 Model HONDA ACCORD full-otomatik vites 0 532 616 05 29 - 0 212 23182 66 EGZOTIK ULKELERIN ÇEK/CIUGt.. 1874'TE BUGÛN, ÜA/LÜ /N6İLİZ Y/OARI SOME£Ş£r MAÜSMAM (SO- MfZS/r MOH/M') PAKİS'TS OOĞOü. BAeASI İtVGİLiZ £L.ÇİUĞıUOE &Ö&BI/U OU>U6UAf0AAt, YAŞANTrS'lUlN İLK YfLLA&tMDA BİR FRAUSIZ. KAPAe iri Ö<$&€*/£>/ BU YABAMCf OİLİ.. 4NCAIC AKJNESıUİN ÖLÜMÜNOEU SOfJISA, 1O ZoeuyLA TTP ÖĞKEN/Mİ yAfTt AMA, OOK TCRl.UK Y£&ME, LfESLEK OLAISAK yAZA/StJĞ/ SEÇTr'. yAPtTlARtNPA, İNSAMIN OO&ASINI, LİK SOtZUN(-A£tNt &4ŞA/Z/L/ SİS OİLLE ANLA- TAN MAUGHAM'IM D/GER ÖNEAAÜ ÖZ£C-U- Si PE, YAŞANAM ORTAMI ÇCGU KEZj İYI TA- NIPIĞI PASİFİK VE UZAK0OĞU ÜL.KELBEİN- DEN secMes/yo/. EGZOT/K ATMOSFEIZ, OAJUN VAZGE-Ç&MeO/Ğf ÖĞELE&İH BAÇ'NDA GEüRbİ SAGNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Çırağan Zirvesi: Şeytan Ayrıntıdadır. Göz kamaştıran pınl pınl bir kış güneşi... Salonla- n boydan boya kaplayan pencerelerden dışanya bak- tığınızda hemen kıyıya yanaşmış; NATO'ya ait bir sa- vaş gemisi görüyorsunuz... Olağandışı ilk sinyal... Bakışlannızı içeri çevirdiğinizde sanklı, cüppeli, ke- fıyeli delegasyon mensuplan... Koridorlarda türban- lı, çarşaflı kadınlar... Alışılmışın dışında, değişik, ye- ni bir atmosfer bu... Adını koyamadığınız ve mantı- ken de tam olarak temellendiremediğiniz, hafif bir "ga- ripseme", "yabancılaşma" duygusuna kapılıyorsu- nuz. "Osmanlı Batılılaşmasının" simgelerinden biri olan Çırağan Sarayf nda, güçlü bir "Doğu havası", bir "Doğu rüzgân" esiyor. AGİT ve daha sonra AB - Islam ülkelerini bir ara- ya getiren "Uygariıklar Buluşması" doruklan ardın- dan önemli bir toplantıya daha tanık oluyor tarihi sa- ray. Beş Ortadoğu ülkesinin dışişleri bakanlannı Tür- kiye'nin "banş çağnsı" altında birieştiren doruk bu... Basın mensuplanna aynlan "yiyecek-içecek" bö- lümünde içki servisi yapılmıyor ömeğin. Çay, kahve, kola, meyve suyu, meşrubat... Şöyle soğuk bir bira yok. llla olması mı lazım? Hayır ama çok değil bun- dan bir yıl önce, 11 Eylül'ün ertesinde yapılan AB - Islam ülkeleri doruğunda vardı. Efes Pilsen'in aynı bö- lümde kurduğu "sfand"lerde buz gibi biralaria susuz- luğumuzu giderip soluklanmıştık. Fark dikkat çeki- yor. Yer aynı yer. Ancak konuklar arasında bu kez AB ülkeleri yok. Ve işbaşında AKP iktidan... "Bu bir dönemeç mi? Kopenhag'da istediğini el- de edemeyen Türkiye, yüzünü Ortadoğu'ya mı dö- nüyor?" Zirve koridorlannda Batılı gazetecilerin en çoksor- duklan soru... Içerik ve taşıdığı mesajlar açısından hiç- bir biçimde AB ile çatışan bir doruk olmadı bu. Bila- kis. Malum, en önemli iki AB ülkesi Almanya ve Fran- sa, 15'ler içindeki "anti-savaş "cephesininbaşınıçe- kiyor. Türkiye'nin bölgede aldığı banş inisiyatifi hem "zamanlama", hem "diplomatik içerik" açısından Çı- rağan'daki buluşmayla eşzamanlı olarak Istanbul'a gelen Alman Dışişleri Bakanı Joschka Fıscher ve Or- tadoğu'ya banş çıkarması yapmaya hazırlanan AB Dönem Başkanı Yorgo Papandreu tarafından tered- dütsüz takdir topladı. Ama dediğim gibi bu aynı za- manda bir tarz, bir üslup meselesi. Türkiye gibi "Ba- tı" ve "Doğulu" kimliği arasında sürekli yalpalayan bir ülkede aynntılar dikkat çekiyor. "Şeytan Aynntı- da" misali, aynntı bazen içeriğin önüne geçiyor. Sözle öz arasındaki uçurum Bu toplantının en ilginç yanlanndan biri, zirveyi iz- leyen yabancı gazetecilerin kulis arkasında yapbğı yo- rumlardı. Bir Arap kadın gazeteci mesela: "Ortado- ğulu dışişleri bakanlannın kendi aralannda içerde konuştuklanyla dışanya verdikleri mesajlararasında uçurum var!" dedi. "Aralannda sürekli Saddam'yn sürgüne gitmesi meselesini konuşuyoriar. Bunun Irak krizine en iyi çözüm olduğunu söylüyoriar. An- cak mikrofon tuttuğunuzda, söylemler radikal bi- çimde değişiyor. 'Bu Irak halkının bileceği iş! Biz ka- nşmayız' diyoriar..." ' ' ' İçki servisinden çok daha belirieyici olan bu "şef- faflık" farkı, Çırağan'daki son zirveyi önceki ömek- lerinden ayırt edici en önemli özelliklerinden biriydi. Bir Iranlı gazeteci mesela, Iran'da zirveye ilişkin çı- kan haberierin iki ana noktadan ibaret olduğunu söy- ledi: "Bir: Yabancılar bu işe kanşmasın. İki: Irak hal- kı kendi kaderini kendi tayin etsin." Ve hemen ardın- dan ekledi: "Biz sizin gibi her şeyi öyle uluorta ko- nuşmayız!" Başka bir "zihniyet", başka bir "duruş"... Kaynak- lara doğrudan ulaşamamak. Delegasyon mensup- lanyla doğrudan diyalog kuramamak... Çırağan Sa- rayfnda en çok bu "kopukluğu" hissettim önceki gün. Bir ara aralannda sanklı bir adamın da olduğu bir Iranlı gruba yaklaşıp soru sormaya çalıştım. Gör- mezden geldiler. Şefrafmışım gibi sanki... "VVashington Post"un muhabiri Kari Vıck'in "zir- ve izlenimleri" Çırağan'daki havanın en kısa özetiy- di. "ABD ve Islam-Arap dünyası (Batı ve Doğu), bu iki kanalı nasıl birarada tutacak Türkiye? Kafam ka- nştı" dedi Vick. Ne yalan söyleyeyim. Benim de... Be- nim de kafam kanştı. BULMACA SEDAT YAŞAYÂN SOLDANSAĞA: l/31Ocak-21 Mart arasın- daki 50 gün- lük kış döne- 3 mine verilen 4 ad... Yapısına girdiği sözcü- ğe "iki, çift" 6 anlamı katan 7 yabancı önek. « 2/ Yürürken dayanmak 9 için kullanılan kalın sopa... Tekke edebi- yatı şiir türlerinden biri. 3/Azgelişmişbir „ ülkeyi Birleşmiş Mil- letler adına yönetmek için kimi büyük dev- letlere verilen vekil- lik...Yapma,etme. 4/ Yirmi sekiz taşla oy- 8 nananbiroyun. 5/Ye- ® niçeri aylıklanna yapılan zam... Halk dilinde m- sıra verilen ad. 6/Neon elementinin simgesi... Şr- nak'ın bir ilçesi. II Bir müzik parçasınm son b>- lûmü... Gümüşün simgesi. 8/ Bir yere süslene amacıyla verilen düzen... Katışıksız, saf. 9/Birpe/- gamber... Konya'nın, kaplıcasıyla ünlü bir ilçeâ. YUKAMDAN AŞAĞr^A: 1/ Doğu Akdeniz havzasında görülen sıcak, toru ve kuru rüzgâr... Fül çekiminde "yaşanan geçmş zaman" eki. 2/Fotoğraf duyarhğını belirtmekte kü- lanılan sayısal değer... Soluk. 3/ Susığm... Tük nıüziğinde "usul" anlamnîda kullanılan sözcük. t/ Maskeli balolarda giyilen kukuletalı uzun giysi. V Emanet... Buğdaygillerdenbirbitki. 6/Birsorus>- zü... Kır yaşamı içinde aşk konusunu işleyen kıa şiir. 7/Yanşmalarda sonucu belirleyen son karşıl^- ma... "Alçak Gerilim' anlamında kullanılan kısat- ma. 8/Tiyatroda, olayın geçtiği yeri göstermek içn kullanılan nesnelerin tümü... " — biziz bal bizd- dir" (Hasan Dede). 9/"— Çelik": Fotoğrafçumz.. Akdeniz yöresinde yetişen bir ağaççık.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear