25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 22OCAK 2O03ÇARŞAMBA 14 KULTUR kultur(" cumhuriyet.com.tr Rsssam Muzaffer Akyol'un 'KuvayiMüliye' tablosu geçmişi ve bugünüyle Türkiye'yi simgeliyor ÜÜlkemiz çankla kazanıldıSELCENAKSEL Resim, Muzaffer Akyol'u, yaşa- mının ta başlannda dünyasına ka- bul etmiş... Kuşağından birçok sa- natçı gibi, seçimi. yaşamını yeniden biçimlendirmiş. En önemlisi de, Akyol yaptıklanyla, sanatla, sana- tıyla soluk alıyor: bu kolayca dıryum- sanıyor. - Sanatın farklı söylemleri, şiirle, müzikk bağınız ne?.. MUZAFFER AKYOL - Müzik. şiir ve resim, kılcal damarlarla bağ- lıdır. Birinin olmadığı yapıt eksik- tir, devinim halinde değüdir. Yaşa- dığım bir gerçek bu... Bu iki öğey- le, coğrafyamın kültüriinden yola çı- karak bezemeliyim resmimi. Ka- racaoğlan, Pir Sultan, Dadaloğlu, Bayburöu ZihnL. Nefes ahyorum bu güzel insanlarla. - Belki de bu bakış açınız sizin yaptığınız işte içten olmanızı destek- Hyordur... AKYOL - Sanat potansiyelimiz Batı'dan geri değil... Yaşadığımız 776 bin kilometrekarelik coğrafya- nın zenginliklerinden, dağımız, de- nizimiz, ağaçlanmız, çiçeklerimiz- den, insanımızın yaşadığı her şey- den yola çıkmalıyız... Kopya, mon- taj ve yabancüaşmanın başlaması bü- yük bir tehlikedir. Bunu yapmama engel olansa sadece yüreğimin se- sidir. 'Başaramazsam yok ederlm' - Kendinizi sorgularken ya da tu- valin başmdayken sorulannız ne- dir ? 'Şöyle obnamalT denen bir nok- ta vardır. AKYOL - Bozmak, daha iyisini yapmanın bir yolu. Yanlış bir şey- ler varsa, çözmeye çalışır, başara- mazsam yok ederim. Olumsuzluk- lan içimde banndırmam. En uç, en yakın, en uzak içiçe olabilmeli. Melodinin, söylemin, şiirselliğin birbırini incitmeden ak- ması gerek. - Belki de içinizdeki korkusuz bir . nadolu görünümündeki kompozisyonda, devenin arka ayaklannda çank var. Mücadelenin çankla başladığı gibi. Anadolu insanının özgürlük savaşmı nasıl verdiğinin simgesi figürlerle yoğruldu. Mustafa Kemarin ardından, Anadolu, bir takım haddini bilmezlerin, yalancı ve sahtekârlann, banka soygunculannın, ahlak dengeleri altüst olmuş kişilerin cirit attığı bir yer haline geldi. Portreleri resimde var.' şeyler karşıbk bulduğu için bunun da Ozerine gidebilmişsinizdir... AKYOL - Akademı ikıncı sınıf- ta soru işaretleri oluştu. dışarıda farklı bir dünya olduğunu gördüm. Diğer sanat adamlan vardı. Bedri Rahmi, Edip Cansever, Cemal Sü- reya, Can Yücel, uzun yıllar can dostum olan Mehmet Ketnal, Hasan Hüseyin... Ben ve resmim böylece beslendi. - Bu noktada yaşamın ve sanatın snuriannızorlad^Diızortayaçıkıyor- AKYOL -Tabii, yaşamadan hiç- bir şeyin hakkını veremeyiz, algı- layamayız. Bunun yanı sıra, akademi öğren- ciliğim süresince en sık atölye de- ğiştiren öğrencilerden biri oldum. Neşet GünaL, Bedri Rahmi, Femıh Başağa, Sabri Berkel, Dinçer Eri- mez— Yolumu çizerken hepsinden çok şey öğrendim. - Ressam olarak ustahğınızıvçval- nızca toplumsal olgulara dayanma- dığuuzı göz önünde bulundurmak gerek. Hiç kendinizi savunmak zo- runda kaldınız mı? AKYOL - Sanatçı övgüden de, yergiden de etkilenmemeli. Nerde olduğum kadar, ne yapamadığımın da bilincindeyim. Ileriye bakıyo- rumben. - Çok farklı anlatımlan denemiş- siniz... AKYOL- lniş çıkışlar, araştırma ve arama döneminde gelişir. Arın- ma döneminde ahenk, denge, mü- zik ve şiirsellik yakalanır. 'Anadolu dlrenen bir devedir' - Kuvayı MUHye adlı tablonuz... AKYOL- Anadolu çok büyük be- deller ödenerek kazanıldı: çankla. yalınayak, aç susuz, emperyalist saldırganlara karşı savunuldu. Bu- gün soygunlar, hırsızhklar, çıkar için oynanan garip oyunlar beni ya- ralıyor. Anadolu, benim gözümde, direnen bir devedir. Sırtındaki bin- biryüke rağmen, sıcaga, açlığa, su- suzluğa katlanabüen bir varlıktır deve. Anadolu görünümündeki kom- pozisyonda, devenin arka ayaklann- da çank var. Mücadelenin çankla başladığı gibi. Anadolu insanının özgürlük savaşmı nasıl verdiğinin simgesi figürlerle yoğruldu. Mus- tafa Kemal'in ardından, Anadolu, bir takım haddini bilmezlerin, yalancı ve sahtekârlann. banka soyguncu- lannın, ahlak dengeleri altüst ol- muş kişilerin cirit attığı bir yer ha- line geldi. Portreleri resimde var. Çankla kazanılan bu ülkenin ön ayaklanna kırmızı pabuç giydiril- mek isteniyor. Hak etmediğimiz bu garipliği yenmek zorundayız. Ülke sevgisiyle, gerçek aydınlann yar- dımıyla, kırmızı ayakkabı imajınm silinmesi gerekiyor. Bize düşen. bozgunculan, hırsız- lan, soygunculan, sahtekârlan tarut- mak. Herkes günü kurtarmaya ça- lışıyor, bencillik ve bireysellik al- kışlanıyorsa tehlike çanlan çalıyor demektir... Yapı dergisinin 254. sayısı Müze yapma savaşı Kültür Servisi - Yapı Merkezi ta- rafından çıkanlan Yapı dergisi, 254. sayısında yeni boyuruyla okuyucula- nyla buluştu. Dergi son sayısında, anrik dünya- nın bilgi merkezi îskenderiye Kü- tüphanesi'nin tarihi ve Şeniden do- ğıişu' olarak nitelenen yenı kütüpha- ne projesini, Dolmabahçe Stadı'nın yapılış öyküsünü, tstanbul'daki Bi- zans Imparatorluk Sarayı kurtarma ka- zılan buluntulannı, 'Küresel Mimar- lık'ta küreselleşmenin biçimsel ve kavramsal açıdan mimari karşıhğını ele alan yazılara yer veriyor. Dergi, son yı 1larda 'dünyanın şansh, başa- nh ve gözde mimarlan' arasında sü- ren müze yapma yanşını, mimarlan ve müze yapılannı işlev, simge ve tasanm özellikleriyle değerlendiren yazılarla da müze kavramını sorgu- luyor. Modern mimarlığın ön- de gelen adlann- dan Frank LloydVVrighfın mimarlık anla- yışının uzantısı olan ve günü- müzde yeniden üretilenmobil- yatasanmlan, Turan Erol'un sanatı üzerine bir ya- zı, 'Kemalpaşa Çokamaçlı Kültür Merkezi ve Kültür Sitesi' projesi de bu sayıda yer verilen konular arasın- da. Yapı'nın güncel sayfalannda New York'taki Dünya Ticaret Merkezi için önerilen yeni tasanmlara. ar+d Ödül- leri'ne, gündemdeki tartışmalara, mi- marlıkve sanat haberlerine, yeni üre- tilen yapı malzemelerine ve yeni çı- kan kıtaplara yer venlıyor.Fizikçi ve bilim filozofu FVitijofCapra'nın 'Ya- şamın Orgüsü' olarak dilimize çev- rilen (The Web Of Life) adlı kitabı da Yapı Merkezi'den yeni çıkan ki- taplar arasında. Capra'nın son kitabı olan 'Yaşa- mın Orgüsü', son zamanlann bilim- sel buluşlanna aıt parlak ve köklü bir sentez sunuyor. Bunlar arasında karmaşıklığın kuramı, Gaiakuramı, kaos kuramı ve organizmalann, top- lumsal sıstemlerin ve ekosistemle- rin dığer özellikleriyle ilgili açıkla- malar yer alıyor. Tiyatro Stüdyosu Yasmina Reza'nın 'Yaşamın Üç Yüzü' adlı komedisiyle Iş Sanat'ta Küçük insanın büyük düşleri ÖZLEM ALTUNOK Tiyatro Stüdyosu. geçen sezon sahnelediği 'Dünyanın Başkenti: Speer' ve 'Sonsuz Döngü' oyunla- nnın sonrasında, yine zor bir me- tinle Iş Sanat'ta perde açtı. Yasmi- na Reza'nın 2000 yılında kaleme al- dığı ve birçok ülkede oynanmış, ödüller almış oyunu 'Yaşamın Üç Yüzü'nü Türkiye'de ilk kez sahne- leyen ekip, farklı bir kadroyla çıkı- yorkarşımıza bu kez. Oyunda, Dost- lar Tiyatrosu oyuncusu Omer Ço- lakoğlu, Devlet Tiyatrosu oyuncu- lan Mehlika Balkan ve Mutiu Gü- ney, tiyatro ve sinema sanatçısı Ya- semin Alkaya rol alıyor. Çetin tpekkaya nın dilimize çe- virdiği oyunu Ahmet Levendoğju yönetiyor. Bir akşam yemeği dave- tine, konuklann bir gece önce gel- mesiyle yaşanan karmaşayı ve şa- şırtıcı gelişmeleri, aynı durumun üç farklı versiyonu bıçiminde su- nan bir güldürü izlediğimiz. Ben- zer olansa, öncekı oyunlardaki gi- bi bilim adamı karakterlerinin yer alması. Levendoğlu, bu durumu bir rastlantı olarak tanımlasa da önce- • Yasmina Reza'nın 2000 yılında kaleme aldığı ve birçok ülkede oynanmış, ödüller almış oyunu 'Yaşamın Üç Yüzü'nü Türkiye'de ilk kez sahneye taşıyan Tiyatro Stüdyosu, farklı bir kadroyla çıkıyor karşımıza bu kez. Çetin îpekkaya'nın dilimize çevirdiği oyunu Ahmet Levendoğlu yönetiyor. ki oyunlan 'Sonsuz Döngii'deki demde olan bir yazarolduğu tartış- VVittgenstein'dan bir alıntıyla ta- mamlıyor yönetmen yardımcısı Oz- gür Erkekli, Levendoğlu'nun sö- zünü: "Tüm bilimsel sorulann ya- nnian verildiğinde bile, yaşamın so- nınlan tümden yanıtsız kalacak- ür." Tiyatro Stüdyosu, sahneye koy- duklan oyunlarla büyük bir öner- menın parçalannı tamamlamaya çalışır gibi... 'Tlvatro bir meydan okuma' -Yasmina Reza, ödülalmış, ovnn- lan şu sıralar birçok yerde sahnele- nen bir yazar. Nedir günceDiğinin nedeni ve siz neden seçtiniz? AHMET LEVENDOĞLU -Gün- masız. 9O'lı yıllann başından bu yana yazdığı bütün oyunlar kapışı- lıyor. Hemen hepsi Avrupa'nın ti- yatro başkentlerinde eşzamanlı ola- rak oynanıyor. lyı bir yazar oldu- ğunu zaten biliyorduk, ama metni görünce nitelikli ve zor bir metin ol- duğunu anladık. İlk bakışta kolay çözümlenebilecek, sahneye rahat taşınabilecek bir metin olarak dü- şünüyorduk, bunun böyle olmadı- ğı kısa zamanda anlaşıldı. - Siz geneldezor metinleri seçiyor- sunuz. Bu tercihinizin nedeni ne- dir? LEVENDOĞLU - Bu bilinçli bır yaklaşım ve seçim. Tiyatro bir mey- dan okuma, bir şeylerin üstesinden gelebilme çabası. Bunun yanı sıra 'Yaşamın Üç Yüzü' çok soyut bir ortam içinde geçse de içerikte insana dair çok somut şeyler söylüyor. her zaman insanoğluna ilişkin öz- gün, tutarlı bir sözü olması gereki- yor. Bu oyun da zorluğuna karşın sahnelenmeye değer bir oyun. CalaksHere uzanma duygusu - Sahnelemeyöntemleri de önem- B olsa gerek bu dunımda? LEMLNDOĞLU - Çok soyut bir ortam içinde, aslında hiç de soyut olmayan şeyleri söylüyor bu oyun. Şu gördüğünüz uzamda yazarın özellikle ıstediği. bir oturma odası ya da yaşanan bir yer. Ama metne baktığımız zaman, buna koşut ola- rak oyundaki iki erkeğin uzaybi- limle uğraşan kişiler olduğunu gö- rüyonız. Galaksilere uzanma duy- gusu istiyor sahne üzerindeki oyun alanı. Işıkla galaksileri çağnştıra- cak öğelerkullanmaya çalıştık. Oy- le özel bir çabamız da oldu tasanm açısından. Ama bu soyutluk, içerik- le ilk planda bağdaşmayan bir şey. İçerikte daha somut şeyler söylü- yor insana ilişkin, bu bakımdan da zorluklar vardı. - İki aile ve onlann sohbetleri üze- rine kurulu bir komedinin bugü- nün dümusına göndermeJeri de var- dn- elbette. LEVTNDOĞLU-Özellikle Tür- kiye'ye çekilecek göndermeleri de- ğil de bugünün insanına söylediği sözler var. Bugünün küçük ınsanı- nm, aslında galaksilere kadar uzan- mayı teknik ve bilim olarak başar- mış, on yıl, yüz yıl sonrasının ga- laksiler arası yolculuklannı planla- yan insanoğlunun, kendi yaşamın- da. kendi doğasıyla baş edemedi- ğini, modern dünyayı algılayama- dığını görüyoruz. Bu doğrultuda bütün yaşammı küçük didişmele- re, küçük hesaplara, anlamsız du- rumlara hapsediyor. Bu uzun eksen üzerinde oynuyor oyun bir yandan. Bir ucunda galaksileri fetheden in- sanoğlu, diğer ucunda kendi yaşa- mıyla baş edemeyen. doğasını ye- terince algılayamayan. modern ya- şamla uyum sağlayamayan ve tüm yaşantısını didişmelere, komiklik- lere hapseden bir msan yapısı çıkı- yor karşımıza. f Yaşamın Üç Yüzü' Iş Sanat 'ta sahneleniyor. Tel:0212 3161083) DEFNE GOLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ '1001 Şiir' İçinde 1970'lerin sonlarıydı. O zamanki Türk Dil Ku- rumu'nun da genel sekreten olan ünlü şairimiz Cahit Külebi, genç şairleri cdeğerlendirirken iki ismin altını çiziyor ve Yaşar Miraç ile Ahmet Er- han'ın ellerinde "şiir cenne:> i nin altın anahtan- nın bulunduğunu" söylüyordu. Gerçekten de o yıllarda bu iki genç şair, yaz- dıklan şiirlerle yeni bir biçim ve duyarlığı taşıyor- lardı şiirimize. Her ikisinin des ilk yapıtlan büyük ilgi görmüştü. 1979'da yayımlanan Yaşar Mi- raç'm ilk şiir kitabı Trabzonlu JDelikanlı, dönemin en önemli şiir ödülü olarak kabul edilen Türk Dil Kurumu ödülü'nü kazanmışt ı. Ardından peş pe- şe başka kitaplan da yayımlandı. Çok üretken bir şairle karşı karşıyaydık. Ne ki Yaşar Miraç'ın 1983te Almanya'yayer- leşmesi, onun ülkemiz şiir olcurlanyla olan bağı- nı da koparmasına neden oldu. Kimi kitaplan Al- manya'da yayımlandı. Son yıllarda şairi yeniden sık sık ülkemizde görür olduk. Elinde ilk şiirlerin<ien bu yana hiç ya- yımlanmamış bin bir şiiri olduğunu ve bunlan tek bir kitap olarak yayımlatmate üzere yayıncı ara- dığını söylüyordu. Yayın dünyasının türlü sorur»larta boguştuğu son yıllarda en az 800 sayfa tutacak bir şiir kitabını yayımlama cesaretini gösterecek yayıncı bul- mak kolay değildi. Bu yüzden Yaşar Miraç'ın arayışlan birkaç yıl sürdü. Sonunda Bilim Sanat Gal«risi Yayınlan 1001 Şiir'\ yayımladı. Şu anda elimizde, büyük bir özenle, kuşe kâğıda, içinde renkli resimlerle ba- sılmış, 824 sayfalık ciltli bir kitap var. Bu kitaba, tek bir şiir kitabı gibi de bakılabilir, eski divan şairlerinin bütün şiirlerini topladıklan divanları gibi de. Çünkü 1091 Şiir, şairin ilk şiir- lerinden son şiirierine dek büıtün dönemlerinden ürünlerini içeriyor. Çeşitli ned«nlerleyayımlanmış kitaplannda yer alamamış, ama onun yaratıcılı- ğının, veriminin ürünleri. Benim gözlediğim, şiir dünyasının Yaşar Miraç'a iki ayn dönemde iki farklı yaklaşımı oldu: Şiirie- rinin yeni yayımlanmaya başladığı 1970'lerin ikin- ci yansıyla 1980'lerin ilk yıllarında büyük beğe- ni ve övgülerie karşılandı. Bunun başlıca nede- ni, Trabzon folklorundan yola çıkıp, yöresel bir sesle çağdaş bir şiire ulaşabi Imiş olmasıydı. Hat- ta bu yönüyle Lorca'ya benzetenler oldu onu. özellikle Almanya'ya yerleşip, şiirleri ortalıkta görünür olmaktan çıkınca Yaşar Miraç'a karşı değerlendirmeler de farklılaşmaya başladı. As- lında hece ölçüsüne dayanan sıradan şiirler yaz- dığı savunulmaya başlandı bu kez. Şimdi 1001 $iir ile şiir okurian için güzel bir de- ğeriendirme yapma fırsatının ortaya çıktığı gö- rülüyor. Bir şairin on beşinden kırk beşine dek otuz yıllık şiir serüvenine topluca bakabilir ve siz de kendi yorumunuzu yapabilirsiniz. Benim düşüncemi soracak olursanız, Yaşar Miraç önemli bir şair. özellikle de ilk dönem şi- irleri Türk şiiri için yenilik taşıyor. Yeni bir söyle- yiş, yeni bir duyarlık. Bugün de o şiirleri etkile- nerek okudum. Içimi kıvıl kıvıl oynattı dizeleri. Ancak bir başka sorudan da kurtulmak olası değil. Çağdaş şiirimizde ikinci bir örneğini yal- nızca Fazıl Hüsnü Dağlarca'da görebildiğimiz bu denli çok sayıda şiir nasıl yazılabilir? Elbet şi- ire teknik bir ustalık ürünü olarak yaklaşmakla. Böyle yaklaştığınızda da şiire bir teknik çoğalt- maca unsuru egemen olmaz mı? Şairlerimizin yaz- dıklannda da yer yer düşünce ve duyarlığın ge- riye çekildiği, teknik ustalıklarla oluşturulmuş şi- irlere rastlıyoruz. Benim düşüncem, şiirin bu denli çok üretilme- sinin zor olduğu. Bu denli çok şiir yazıp arada boş atmamak olanaklı değil. Ama aslolan elbet- te boşlara değil, dolulara bakmaktır. 1001 Şiir, dolu dolu şiirterledolu bir yapıt. Kaç kişi otuz milyon lira verip bu kitabı edinebilir bil- miyorum ama, okuyanlan mutluluk ülkelerinde dolaştıracak sayfalarta dolu olduğunu söyleye- bilirim. gülsüz bir güiüşe gömdüm ben o gümüş serçeyi tfisekci a superonline.com K Ü L T Ü R İ Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear