22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 OCAK 2003 ÇARŞAMBA DIZI YTÜ Rektörü ,4/foj, yapılmak istenen değişikliklerin rejim açısından kaygı yarattığını söyledi AKP'ninkuşkuluplanıFİGEN AIALAY/ESRA AÇIKGÖZ Hükümetçe hazırlanan "Acfl Eylem Planı", rektörlerce eleştiriliyor. YTÜ Rektörü Prof. Dr. Ayhan Alkış, "plan"da olumlu görünen konular olduğu gibi rejim tartışması açısından kaygılar ve kuşkular yaratan maddeler bulunduğunu da vurguladı. Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ayhan Alkış'ın görüşleri şöyle: Ülkemizde yükseköğretimin; YÖK ve üniversitelerin katılımına açık, merkezi olmayan yapısal değişikliğe ihriyacı vardır. YÖK eşgüdüm ve planlama işlevleriyle sınırlı bir yapıya dönüştürülmelidir. Üniversitelerarası Kurul'a işlevsellik ve etkinlik kazandınlmabdır. Bugün vazgeçümez tek çözüm olarak görülen yükseköğretim MSUREKTORU: Hükümet konuyu yeniden ele almalı Mimar Sinan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmet Vfldan Alptekin'in görüşleri şöyle: YÖK ya da benzeri bir kuruluş gereklidir. Çünkü Ismet Alptekin. Türkiye'de 76 üniversite bulunmaktadır. Özellikle taşra üniversitelerinde genel çerçevede bir eğitim öğretim birliği olmalıdır. Bu ise ancak bir merkez idare ile sağlanabilir. Elbette ki bu açıklama üniversitelerin özerk olmasını engelleme amacında değildir. Bütün bunlann yanı sıra çağdaş yapılaşmanın tüm üniversitelerde geçerli olması ve Atatürk ilkelerinden asla taviz verilmemesi, bu konudaki sapmalann kontrol altına alınması da gerekir. Detaylar bellrtenmell "Acfl Eylem Planı"nın, üniversitelerin, onların bağlı bulunduğu ve temsil edildiği YÖK işbirliği çerçevesinde yeniden ele alınması gerekir. Ana çerçeve yeniden çizilmeli ve detaylar tespit edilmelidir. "Acil Eylem PIanıw nı biz mevcut sorunlan ortadan kaldıracak yenilikçi ve çağdaş bir bakışla uygulanacak bir plan olarak algıhyoruz. Plan politik, kişisel görüşlerin dışında objektif kriterlere dayanılarak ele alınmalı ve geliştirilmelidir. YTÜ Rektörü Ayhan Alkış'tan: "Asıi acii oian üniversitelerin bugün tam bir çıkmaz ve darboğaz içinde olduğu kaynak sorunudur. Hükümetin üniversitelerin mali kaynağının arttınlması için atacağı öncelikli bir adım, üniversiteler ve toplumca olumlu karşılanacak, hatta alkışlanacaktır." giriş sistemi; bilgi ölçme ve sıralama yerine yaratıcıhğı, sorun çözebilme ve analitik düşünebilme yeteneğini ölçecek bir içerikten yoksundur. Öte yandan ortaöğretim sistemimizin verimi düşüktür. Sınava giren beş son sıruf öğrencisinden ancak biri başanlı olabilmektedir. Bu nedenle ortaöğretim, okullardan çok dershanelere bağımlı hale gelmiştir. Liselerin 4 yıla çıkanlması, mevcut sınavın olgunluk sınavına dönüştürülmesi, üniversiteye hazırhğın dershaneler yerine üniversitelerin açacaklan hazırlık sınıflanna yönlendirilmesi, orta erimli süreçte yeni çözümler sunabilir; ÖSS sınavı aşamalı olarak kaldınlabilir. Mall sorunlar... Son 10 yıl içinde; yükseköğretimin toplam bütçe içindeki payı ve öğrenci başına düşen harcama yaklaşık yanya düşmüştür. Öte yandan akademik personel maaşlan da yüzde 50-60 oranında kötüleşmiştir. Kısaca devlet kaynaklan yetersiz ve dağılım dengesizdir. Kaynak kullanımında ise verimlilik ve etkinlik düşüktür. Mali istikrarsızlıklar ve mevzuat değişiklikleri mevcut kaynaklann bile verimli kullanılmasını engellemektedir. Öte yandan üniversiteler kendi ürettikleri özkaynaklann kullanımında (döner sermaye, araştırma fonu vb.) ciddi bürokratik engellerle karşılaşmaktadır. Sonuç olarak kaynak yaratmak için de bir Prof. Dr. Ayhan Alkış, yükseköğretim giriş sisteminin; bilgi ölçme ve sıralama yerine yarancılığı, sorun çözebilme ve analitik düşünebilme yeteneğini ölçecek bir içerikten yoksun olduğunu vurguluyor. kaynağa ihtiyaç vardır. Hiç olmazsa başlangıçta üniversiteler kendi ürettikleri özkaynaklann kullanımında mali özerkliğe sahip olmalıdır. 'Plan kavfli yarattı' Hükümetçe hazırlanan "Acfl Eylem Planı"nmda yükseköğretimle ilgili yürütülecek faaliyetlerde etldn insan gücü planlaması, mesleki ve teknik eğitime ağırlık verilmesi, sanayi kuruluşlanyla işbirliği vb. gibi olumlu görülen konular olduğu gibi; ÖSYM'nin YÖK'ten bağımsız özerk bir yapıya dönüştürülmesi, üniversitelerin bölünmesi, meslek yüksekokullannın üniversite dışına alınması ve "YÖK'ün müdahalesini ve rektörlükkrin yapısını özgürce düşünmenin ve bflimsel üretimin önündeki en bûyûk engel" gören ifadeler geniş bir tartışma yaratmıştır. Her ne kadar acil eylem planında belirtilen metinlerin 8. Kalkınma Planı'ndan aktanlan bir içeriği olsa da özellikle buna ilave edilen metinler rejim tartışması açısından kaygılar ve kuşkular yaratmıştır. Seçim sonrası hükümetçe ülkenin temel konulanna ilişkin acil eylem planı hazırlanması her ne kadar doğal olsa da özellikle yükseköğretim gibi geniş uzlaşı gerektiren bir konuda akademik beklentileri aşan radikal eylemlere dönüşecek söylemlerin bulunması, üniversite kamuoyunda tedirginlik yaratmıştır. Asluıda özü itibanyla seçkinci bir yaklaşım gerektiren konuya siyasi ve popülist bakış açısı geçmişte yaşananlan çağnştırmışhr. Yükseköğretim sorunlan aceleci, hazırlıksız, ben yaparsam olur biçiminde çözüm getirilebilecek acil bir konu olmayıp aslında çok önemli yaşamsal bir olgudur. Bu nedenle istikrar ve güven ortamında paydaşlann tümünün katıldığı bir platformda tartışılarak anayasamız gibi bir toplumsal uzlaşı arayışı ile çözülebilecek, ulusal bir niteliğe sahiptir. Bu yaklaşımla tüm eğitim sistemi beşikten mezara bütünsel olarak ele alınmalı ve eğitim kademeleri bu yapı içinde modüler bir biçimde tasarlanmalıdır. Acil olan nedlr? Acil olan 20 yıldır süren bir sistemin bugünden yanna aceleci ve ivedi bir biçimde değiştirilmesi değil; sistemin sağduyulu ve katılımcı bir diyalog ortamında çağcıl gereksinimlere uygun bir yapıya dönüştürülmesidir. Böyle bir değişimin toplumsal talebi vardır. Asıl acil olan üniversitelerin bugün tam bir çıkmaz ve darboğaz içinde olduğu kaynak sorunudur. Hükümetin üniversitelerin mali kaynağının arttınlması için atacağı öncelikli bir adım, üniversiteler ve toplumca olumlu karşılanacak; hatta alkışlanacaktır. Yarifi: Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nusret Aras, ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut, Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Osman Ince, Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Emin Aha. Fakirlik çemberi kınlmalı Üniversitelerin en önemli sorunu kaynak ve bu kaynaklan kullanabilme sorunudur. Üniversitelere konsolide bütçeden aynlan kaynak 1993'te yüzde 4.1 iken bugün yüzde 2'ler dolayındadır. Diğer bir anlatımla, 1981'de 1487 dolar, 1990'da 1000 dolar, 2000'de 534 dolar Engin Ataç. düşen öğrenci başına harcama, Avrupa Birliği ülkelerinde öğrenci başına yapılan harcamanın altıda bir düzeyindedir. Öğretim elemanlannın mali sorunlan da dahil olmak üzere sorunlann köklü olarak çözümü için mevcut fınansman modelinde, konsolide bütçeden aynlan payın yüzde 10'lara arttınlması gerekir. Üniversiteler nitelikli öğretim elemanı istihdam edemedikleri ve bunlann yetiştirilmeleri için gerekli çağdaş, bilimsel ve teknolojik altyapıyı sağlayamadıklan takdirde nitelikli eğitim-öğretim hizmeti ile bilimsel araştırmalann yapılması mümkün değildir. Fakirlik çemberini kırabilmemiz, ekonomik krizleri daha kolay aşabilmemiz, gelişmiş ülkelerin insanlanyla rekabet edebilmemiz için insana, yani eğitime ayırdığımız kaynaklann mutlaka arttınlması gerekmektedir. Çünkü bir ülkede eğitimli insanlann varlığı yalnızca sağlıklı işleyen bir ekonominin değil, aym zamanda, o ülkenin demokratik ve hukuk devleti olmasının da güvencesidir. Bu nedenlerle, "Acfl Eylem Ptanı"nda, bu konulann öncelikli yer alması gerektiğini düşünüyorum. EDtTEPE ÜNÎVERSİTESÎREKTÖRÜPROF.DR. AHMETSERPİL: Problem eğitim sisteminde Dünyanın üzerindeki bütün ciddi devletler eğitime ve bilhassa üniversite eğitimine büyük yatınm yaparlar ve her ülkenin YÖK'e benzeyen kurumlan vardır. Amaç, genelde yükseköğretim kurumlannın iç işlerine kanşmak değil, yükseköğretimi merkezden planlamak, koordine etmek ve kontrol etmektir. Anayasa gereği bölücülüğe ve irticaya karşı hassas olan bizim YÖK'ümüz de aynen bu faaliyetleri yürütmektedir, dolayısıyla, aynen muhafazası gereklidir. Türkiye'de sorun gençlerin sebep sonuç ilişkilerini kavramalannı güçleştiren ve müstemleke eğitimini andıran ilköğretim ve lise öğretim sistemindedir. Acil olarak seçimlık derslerin kaldınlıp öğrenciyi AhmetSerpiL düşünmeye ve araştırmaya sevk eden felsefe, mantık, geometri, sosyoloji ve psikoloji gibi dersleri bütün bölümlerde mecburi yapmak, aynca Türk dili ve edebiyatı eğtimini kompozisyon yazımına ağırlık vererek daha kapsamlı yürütmek günümüzün olmazsa olmaz gereksinmesidir. Yükseköğretim kurumlan kendilerine tahsis edilen ve her yıl göreceli olarak azalan tahsisatlar ve kendi ürettikleri imkânlarla mali ihtiyaçlaruıı mucizevi bir şekilde karşılayabilmekte ve eğitim ve araştırmalannı kalitatif ve kantitatif açılardan her yıl daha iyiye taşıyabilmektedir. Bu nedenle, daha fazla mali imkân sağlaması dışında, acil bir sorunlan olduğu kanısında değilim. AVRUPA'DAN GÜRAY ÖZ Elimizden Ne Gelirse... Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEO) söz- cüsü Mark Gvvozdecky, Irak'ta araştırmalannı sürdüren Birleşmiş Milletler uzmanlannın, güveni- lir bir sonuç alabilmek için, en az bir yıla gereksi- nimleri olduğunu açıkladı. IAEO şefi Muhammed El Baradai ile BM uzmanı Hans Blix in bu konu- da fıkir birliği içinde olduklarını da belirten Gvvoz- decky, "Biraz daha fazla beklemek savaşmak- tan iyidir" dedi. Süddeutche Zeitung'un haberinde BM Güven- lik Konseyi'nin, uzmanlara gerekli gördükleri ka- dar zaman vereceği de belirtiliyor ek olarak. Almanya'da ABD'yeyeşil ışıkyakmayanlısı mu- halefet partileri CDU-CSU'da da savaş karşıtı ses- ler yükselmeye başladı. CSU'lu Peter Gauvve- iler, Almanya'nın hiçbir koşulda savaşa destek vermemesi gerektiğini söyledi. Ama CDU'nun Ro- land Koch gibi şahinleri Bush'u desteklemekte ıs- rarlı görünüyorlar. Koch, Der Spiegel'de yayımla- nan söyleşide, "Şecaat arz ederken sirkatini söyteyen merdi kıpti"ye benziyor "Biz Irak'ın elin- de kaç ton zehirli gaz bulunduğunu biliyoruz." Kuşkusuz biliyorlardır. Zaten onlar satmışlardı. Yok edilmiş olabileceğini ise düşünmek bile is- temiyorlar. Savaş karşıtı söylemlerinden biraz cayar gibi görünen Schröder ve Fischer ise, şiddetli bir par- ti içi muhalefetle karşılaştılar. Yeşiller Partisi'nin Fischer'e "reelpolitik" yaptırmayacağı yolunda işaretler artarken, hükümetin Doğu Almanya'dan sorumlu bakanı SPD'Iİ Manfred Stolpe, savaşa karşı çıkma konusunda gösterilecek zayıflığın, iş- sizliğin artmasından daha fazla hayal kınklığına yol açacağını, Doğu'da halkın hükümetin kararlı- lığını sürdürmesini istediğini söyledi. • • • Gerçekte Bush ve kumpanyasının savaşını des- tekleyenlerin sayısı pek azdır. Son günlerde Ingil- tere'de şahınlerin bile, kuşkuya, belki de yalıtlan- ma korkusuna düştügünü yazdı gazeteler. Papa Johannes Paul'ün yeni yıl mesajı ise, doğrudan doğruya savaş baronlarına yönelmişti. Bush'un "önleyici savaş" teorisini açıkça reddeden Papa, Hıristıyanları savaşa karşı çıkmaya çağırdı. Bütün bunlann anlamı var mı? Savaşa karşı çıkan her cümle, her kelime anlam- lıdır. Her imza değerlidir. Sokağa çıkan her pan- kartsorumluluğumuzun işaretidir. "Önleyemeye- ceğiz, bari kârlı çıkmanın yollannı arayalım" di- yen siniklere, "ABD yarın bize hesabını sorar" diyen çamuriara karşı, her dik duruş anlamlı ve önemlidir. Gerçekleri usanmadan, tekrartekraryazmak da bu nedenle hiç boşuna bir iş değildir. • • • Bush ve kumpanyasının savaş hazırlığı ve teh- didinin nedeni petroldür, herkes biliyor. Gizleyen de yok zaten. Henry Kissinger'den başlayalım: "Petrol Araplara bırakılamayacak kadar önem- lidir." Eski BM Genel Sekreten Butros Gali'den de bir iki cümle: "ABD 19 ve 20'nci yüzyılların sömürgecileri gibi davranıyor. ABD Başka- nı'nın politikasında Bağdat'ın petrolüne doğ- rudan el koyma isteği de açıkça ağırlıklı bir rol oynuyor. Unutmayın, Irak'ın petrol rezervleri devasadır." Irak'ın petrol rezervleri konusunda birbaşka uz- man ise, bir zamanlar OPEC'in etkin önderlerin- den birisi olan, 62'den 86'ya kadar Suudi Arabis- tan'da petrol bakanlığı yapmış, herkesin bildiği ta- nıdığı Şeyh el Yamani. Der Spiegel soruyor: "Sizin için Bush'un sa- vaş nedeni petrol mü?" Cevap tek kelimedir: "Evet!" Yamani'nin muhtemel bir savaşın sonuçlan ko- nusunda çizdiği senaryolar ise korkutucudur. En kötü senaryo: Petrol kuyuları yanar, üretim durur. Petrol fiyatları varil başına 100 dolan aşar. Bu so- nucu hiçbir endüstri kaldıramaz. Ikinci senaryoda; Bush işi bir ayda bitirir, ama yine de petrol fiyatla- rı 60 dolara kadar çıkar. Krizi önlemek aylar surer. Üçüncü senaryo: Savaş birkaç gün içinde tarram- lanır, ABD'Iİ bir vali iş başına geçer. Petrol fiyatla- rı düşer. Petrol üretimi hızla artar. Bu, Batılı tüke- ticiler için mutluluk verici, üretici ülkeler içinse fe- laket demektir. Yamani'nin söyledikleri gerçekten de ilginçtir. özellikle OPEC ve petrol üreten ülkelerin gelece- ği konusunda söyledikleri. Ama bu, bir başka yazının konusu olacak kadar geniş ve heyecanlı bir konudur değerii okuyucu- lar... VEFAT ve BAŞSACLICI Baromuz üyelennden A V U K A T VEDAT DAYICANvefat etmiş olup, cenazesi 11.01.2003 Cumartes günü kaldınlmıştır. Aılesine, yakınlanna ve meslektaşlarımıza başsağlığı dileriz. İZMİR BAROSU BAŞKANLIÖI TEŞEKKUR Eşim İZZET VARIŞ'ın uzun süren rahatsızlığı boyunca gerek teşhis gerekse titizlikle yürüttüğü tedavi sürecınde bızlere verdiği destek, ilgi ve şefkatinı hayatım boyunca minnetle anacağım. Sn. Prof. Dr. NEVZAT AKYATAN'a son ana kadar gösterdiği özen ile moral bulduğum, Tıp bilgisine kattığı sıcak ve samirn ilgisinden güç aldığım Sn. Tabip Bnb. ERGÜN KOÇER'e son yolculuğunda bizlen yalnız bırakmayan, acımızı paylaşan can dostlanmıza teşekkürlerimi sunuyorum Yüreğimi ısıttınız. AYTENVARIŞ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear