25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14OCAK2003SALI CUMHURİYET SAYFA JV U L 1 LJ 1 \ kultur(g cumhuriyet.com.tr Ankara Devlet Tiyatrosu oyunu 'Sevda Dolu Bir Yaz'm İstanbul prömiyeri bugün yapılacak 15 Ezilmişliğin ğlıklarıAYÇA TEZER Sınıf farkı yüzünden bir aileye sahip olma hakkı elınden alınmış bir kız çocuğunun yıllar sonra, hem 'küçük kı- zın' hem de 'olgun ka- dın'ın penceresınden ya- şadığı acılan ve kimlik bunalımını dışavurması anlatıhyor Ankara Dev- let Tiyatrosu oyunu olan 'Sevda Dolu Bir Yaz'da. Füruzan'ın yazdığı ve Vacide Ök- süzcü'nün sahneye koy- duğu ve oynadığı 'tek kişilik" oyun, 19 Ocak'a kadar istanbul Devlet Ti- yatrosu 'nun konuğu ola- cak. Sınıffarklılığının kurbanı - Sizi bu konuya yö- nelten psikolojik ve toplumsal nedenler ne- ler? FÜRUZAN - însanın doğumuyla katıldığı top- lumun ona koyduğu geç- mesı zorunlu eşikler var- dır. însanın biyolojik aşa- malan yıllarla kodlanır- ken duygulan. ıstekleri toplumun belırlediği de- ğerlerle etiketlenip sınır- landınhr. Bu çok önceden onaylanmış değer yargı- lannın vaaz edicıleri de güçlü konumda olanlar- dır. Hayatın değişik, fa- kat belirgin noktalannda yer alan bu öğretıcilerin ahlaki buyurgan- lıkları, uyumlu saymadıklan du- rumlan daima yok etmeyi amaçlar. Gerçek bir aşkın, yaşanabilecek bir mutluluğun parametrelerini ne- dense bir onlar bilmektedir. Onlar için iyilik, içini boşalttıkları bir kavramdır. Bir delikanlının varsıl ailesini ürkütecek bir boyuta ulaşan aşkı, bir çocuğun doğumuyla ciddi- yet kazanınca 'öteki'lerden olan genç kız - annenın aıt olduğu yere i 3 ımfsalfarklılıklar nedeniyle bir aileye sahip olma hakkı elinden alınmış bir çocuğun yıllar sonra hem 'küçük kız 'ın, hem de 'olgun kadın 'ın penceresınden, yaşadığı acılan ve kimlik bunalımını dışavurmasını anlatan 'Sevda Dolu Bir Yaz'ın yazarı Füruzan "Vacide Öksüzcü bence çoksevdiği bir oyunu, çokyalın bir oyunu isîekle izleyicisine sunuyor. îzleyiciyle içsel bir ilişki kurmayı başardığını düşünüyorum. Üstelik tek kişinin oynadığı, fakat çok kişinin aktarıldığı bir oyun bu " diyor. itilıp sılinmesı zorunludur. Çocu- ğunun reddine içi elvermeyen genç adamın oyalanacağı yıllann planı kurulur. Varsıl ailenın büyükleri, böylece ıstedikleri sonucu elde edecektir. Donmuş bir güç olan paranın sağ- ladığı ayncalıklan her şeyin önün- de tutanlann 'geçmişlerinin' ben- zersizliğine hayran olanlann hırsı- nı, kibrini çevremizde görmemek olası değil. 'Sevda Dolu Bir Yaz'ın yazılması bu nedenlerdendir. Yazdıklanm bir tanıklığa dayan- masa da ınsanlara daır olduğu da o denlı kesindir. Psikolojisiyle, sos- yolojıyle, dünyadaki yeriyle... Ay- nca ne kadar acıdır ki ınsanoğlun- da en geç değışen şey psikolojidir. Toplumlarda en zor yenilenen yan dabu. unutulmayan anılar... - Oyunu tek kişilik olarak mı yazdınız? Yoksa bu, yönetmenin bir yorumu mu? FURUZAN - 'Sevda Dolu Bir Yaz' aynı adh kitabı- mın ilk öyküsüdür. Diyebilirim ki, sahneye metnin aynısı aktanldı. Yönetmenin yorumu, yazılanın iç dinamiğini izleyiciye taşımak oldu sanınm. - Babasının nüfusuna geçirme- diği bir çocuk olduğu halde, oyu- nun adını babasıyla geçirdiği son yazdan esinlenerek 'Sevda Dolu Bir Yaz' koydunuz. Bu dönemi bu kadar öne çıkaran nedir? FÜRUZAN - Babasının çocuğu- nu nüfusuna geçirmediği değil, is- tese de geçiremediği diyelim yaşananlara. Kınlma, parçalanma aslında tam bu noktada başlıyor. Çocuklar de- rinden duyarlıdırlar. Yıllann henüz körelte- mediği algılamaları di- ridir. Çocuğun köşkte ko- numlandınldığı duru- munu henüz yitirmedi- ği son yazdır o. Bir ışık topu gibi yıllar sonra yetışkinliğinde bile yü- reğinden, arulanndan o yaz ikide bir çakarak neşesiyle hüznüyle ge- çecektir. Yazarın çalışması aralıksız sürer - Yeni oyun projele- riniz var mı? FÜRUZAN-'Sevda Dolu Bir Yaz' benim üçüncü çahşmam. Ilki 'Redife'ye GüzeUeme' bir müziklı oyun. 8O'lerden beri Ankara Devlet Tiyatrosu repertuvann- dadır. Hâlâ sahnede değil. Neyse ki oyun kitap olarak ba- sılmayı sürdürüyor. tkinci ça- hşmam 'Kış Gelmeden'i 1996'da bitinp aynı yıl Ar- alık'ta Ankara Devlet Tiyatro- su'na verdim. Sayın Bozkurt Kuruç'un genel sanat yönet- menı olduğu zamandı. Hemen reperruvara alındı. Fakat sah- nelenmedı En son yazılansa, izleyiciye en hızlı ulaşan oldu. Yeni projelere gelince... Bence bir yazann çahşmalan kafada aralıksız sürer. Kurgulayacağı şeyin anatomi- sine, kılcal damarlanna değin ulaşa- mazsa konuyu olgunlaştıramamış sayar kendini. Sonra o konuya bü- yütecinı değiştirerek yeniden girer. Ta ki onu kendisinin ektiğine ina- nıncaya dek. (Oyun, 14-19 Ocak tarihleri arasında saat 20.00'de Oda Tiyat- rosu 'nda sahnelenecek. Tel: 0 212 251 56 00) 30. ölüm yıldönümünde andığımız Sabahattin Eyuboğlu bir aydınlanma savaşçısıydı Halkımızın tarihiAnadolu'nun tarihidir AYŞE EMEL MESCİ "Ne mutlu o insanlara ki, / Uzlaştırıp akıllarıyla yüreklerini, / Birer kavala dön- mezler kör feleğin elinde, / Onun dilediği sesleri çıkararak." Ruhum çok bunaldığında. kendimden kaç- mak istediğımde \eya kafamda bazı düşün- celer bir türlü sıraya girmeden dolandığında ya da keyiflı olduğum günlerde ve sadece keyfim yerinde olduğu için Harnlet'in sayfa- lannı kanştırmayı severim. Shakespeare'in insanı her okumada ayn bir ummana sürük- leyen, farklı bır sahıle çıkaran imge fırtınala- n içinde kimi zaman yeni anlamlar bulduğu- mu sanınm, kimi zaman da bir el hayal gü- cümün ya da belleğimin kapılannı aralar usulca, okuma kendi içimde bir yolculuğa dönüşür. Elimdeki 1974, Remzı Kitabevi bas- kısı Hamlet'ın kapağında, yukanda Shakes- peare yazıyor, başlığın altında da 'Çeviren: Sabahattin Eyuboğlu.' Gerçekten 'çevireni' midir Sabahattin Eyuboğlu bu oyunun ve daha birçoğunun, yoksa içinde ruhumu serinlettiğım o eşsiz de- yişlerin ortak yapıcılanndan bıri mi? Kendi- si şöyle nıteliyor çabasını: "Bir tatlı bela bu dilden dile söz çevirme, hele Shakespeare gibi karanhğı ışıklı, ışıgı karanlık bir şairi çevirme." Sayfalan kanştırıyorıim bıraz da- ha, herhalde 20-25 yıl önce okuduğum bu baskınm bır tek yerine not düşmuşum. 'Çe- virenin Sözü' bölümündekı şu satırlann ke- nanna "İşte Hamlet'in Kişüiği" dıye yaz- mışım: "Her çeviren kendi dünyasına çek- miş Hamlet'i. Ama Hamlet de buna en d- verişli eserlerden biri doğrusu. Kişileri, sözleri, olayları ne kolay benimsenebiliyor, kendi çevremizde gördüklerimize benzeti- lebiliyor. Hamlet hem ne kadar kendısı, hem ne kadar her insan, hem ne kadar bel- li bir çağın, hem ne kadar bütün çağların adamı." Sabahattin Eyuboğlu, Hamlet'i an- lamanın değil, anlamlandırrnanın anahtannı sunuvermiş iki satırda. Sonra riızgârgüllen geliyor gözümün önüne. Renk r e n k, bıçım biçim, dönüp durdukça sarmallanyla kendı- lerini dönüştüren, sankı l^ada çizgı'er bıra- kan rüzgârgülleri. Yıl 1971, Ma'tepe asken tutukevindeyiz. Sabahattin Eyubojpu erkek- ler bölümünde, eşi Magdalena Ruffer ıse Azra Erhat ve Tilda Gökçeli ik bırlıkte bı- zim kadınlar koğuşunda. Eyubol lu durma- dan rüzgârgülleri yapıp gönderiyor. Çelişkiler ormanı Türkıye'nin yakın tarihine sadece temel yö- nelişlerin ana hatlanyla bakmaya çahşınca, ortaya çelişkilerden oluşan tuhaf bır manza- ra çıkıyor. Bugün kapalı toplum olmakla. de- mokrasiden uzaklıkla. tepeden toplum inşa etmekle suçlanan dönemin kültür ve eğitim alanmdakı çabalanna bakıyorsunuz örneğin; Halkevleri, Köy Enstitüleri, Tercüme Büro- lan, sadece Batı'nın değil insanlığın kültürel mirasının zeminini oluşturan klasiklerin Türkçe'ye kazandınlması yönündeki sistem- li uğraş çıkıyor karşınıza. Sonra 1950 seçim- leri ve hem kültür hem de eğitim alanlannda Türk-Islam sentezciliğinin engellenemez yükselişi, 1970'lerle birlikte devlet katına kJ abahattin Eyuboğlu 'nun adına Türk aydınlanmasının tüm aşamalarında rastlamak mümkün: Tercüme Bürosu 'nda var, Köy Enstitüleri 'nde var, Anadolu birikimini dünyaya tanıtma çabalarında var, Türk-lslam sentezcilerinin tarih anlayışıyla Türk ulusuna, laiklik anlayışıyla da Islama zarar verdiği için ana hedeflerden biri olarak gördüğü Türk hümanist hareketi içinde ve düşün yaşamımızda var. damgasını vurması, önce 12 Mart, sonra da 12 Eylül'le birlikte konumunu pekiştirmesi... Sabahattin Eyuboğlu'nun adına bu çabala- nn ve çatışmalann hepsinde rastlamak müm- kün: Tercüme Bürosu'nda var; Köy Enstitü- lerinde var (Hasanoğlan); Anadolu birikimi- ni dünyaya tanıtma çabalannda var (belgesel film: Hitıt Güneşi, Berlin Film Festivali, gü- müş ayı): Türk-lslam sentezcilerinin tarih an- layışıyla Türk ulusuna, laiklik anlayışıyla da İslama zarar verdiği için ana hedeflerden bi- ri olarak gördüğü 'Türk hümanist hareke- ti' içinde ve düşün yaşamımızda var. Tarihin cilvesine bakın ki, 1970'lerde Türk-İslam sentezi anlayışının yaygınlaştınlmasınm önemli odaklanndan biri olan Ilim Yayma Cemiyeti'nin ilk üyelerinden Turgut Özal, 1988'de başbakanlığı sırasında kendi imza- sıyla, Fransızca olarak yayımlanan 'La Tur- quie en Europe' adh kitabında, Halikarnas Balıkçısı ile Sabahattin Eyuboğlu'nun eser- lerinden kaynak belırtmeksizin yaptığı alın- tılan, Avrupa'ya karşı savunu mantığının ek- senine oturruvermekte hiçbir sakınca gör- mez. Çünkü dışanda farklı konuşup, içeride farklı davranmak önemli bir sorun değıldir. Ne olursa olsun, Avrupa'ya girilecek ya... Eyuboğlu'nun rüzgârgülleri Sabahattin Eyuboğlu bizi, Anadolu topra- ğında zaten mevcut olan sentezle, yani ken- di tarihimizle banştırmanın, insanlık kültü- rünü bir bütün olarak kucaklamanın ve top- lumuna bu kültürün temel kaynaklannı ka- zandırmanın uğraşını verdi hep, deyim yerin- deyse geç kalmış bir rönesansın öncülerin- den oldu: "Biz bu toprakları yoğurmuşuz, bu topraklar da bizi. Onun için en eskiden en yeniye ne varsa yurdumuzda öz malı- mızdır bizim. Halkımızın tarihi Anado- lu'nun tarihidir. Paganmışız bir zaman, sonra Hırisriyan olmuşuz, sonra Müslü- nıan. Tapınaklan kuran da bu halkmış, ki- liseleri de, camileri de (...) Kâh bozkıra çalmışız, kâh mavi denize. (...) Doğu'yla Batı sarmaş dolaş olmuş bizim içimizde. Ya o ya bu değil, hem o hem buyuz biz." 1953'te, Istanbul'un fethinın 500. yılı mü- nasebetiyle Mazhar Ipşiroğlu ile birlikte yayımladıklan 'Fatih Albümüne Bir Ba- kış' adh yapıtın önsözünde 'Şark sanatın- daki büyük ustalar' hakkında şöyle bir de- ğerlendirme yapılıyor: "Hele geçiş devirle- rinde, geleneklerin kırıldığı, kıymet hü- kümlerinin değiştiği, bir dünya görüşü- nün çöküp bir yenisinin onun yerine geç- tiği zamanlarda, bu şahsiyetler kendileri- ni daha açıkça belli ederler." Bu satırlan - bıraz bağlamı dışına taşırmak pahasına- yüz- yıllann ağırlığını omuzlanndan atmaya çalı- şan genç bir cumhunyetin kendi ufkunu kur- ma çabalan içinde, evrenseli kucaklayan hü- manist bakışınm odak noktasına Anadolu'yu oturtan Sabahattin Eyuboğlu ve yapıtları için de kullanmak mümkün sanınm. Dün Sabahattin Eyuboğlu'nun 30. ölüm yıldönümüydü. Gözümün önünde, Maltepe askeri rurukevinin kadınlar koğuşuna asıl- mış, rengârenk, biçım biçim rüzgârgülleri, havaya çizilen sarmallar... Necati Cumalı Beşiktaş 'taki heykeli önünde anıldı Kültür Servisi - Üti yıl önce yitirdiğimiz yazın emekçisi Necati Cumalı dün Beşiktaş Viznezade Parkı'nın içinde bulunan Şairler Sofrası Parkı'ndaki heykelinin önünde anıldı. Heykeline çelenk konulmasının ardmdan konuşan Beşiktaş Belediye BaşkanıYusuf Namoğlu Cumah'yı sadece bugün değil, hep yaşayacak ve gelecek kuşaklara bıraktığı eserlerle Türk kültür ve sanat yaşamına hizmet verecek bir yazın emekçisi olarak tanımladı. Aynca "Şairler Sofrası'nda yazın dünyamıza çok şey veren ve bölgemizde yaşayan Necati Cumalı'yı ölümsüzleştirmek adına bir heykelini yaptık" dedı. Akatlar'da yapımı tamamlanmak üzere olan Sanatçılar Parkı'nın da açılışının yakında yapılacağını söyleyen Namoğlu, burada yedi sanat dalında iz bırakan isımlerin yapıtlannın yer alacağını belirtti. Törende bir konuşma yapan Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı Cengiz Bektaş Necati Cumah'yı "özüyle sözü bir olan bir insan" olarak tanımladı. Bektaş sözlerinı "Burada gerçekten dostların sofrasındayız ve o da yerini almış. Onlara ve ona bu yeri veren Beşiktaş Belediyesi'nin başkanına bütün yazarlar ve Türkiye Yazarlar Sendikası adına teşekkürlerimi sunuyorum" diyerek tamamladı. Törene Necati Çumalı'nın eşi Berrin Cumalı, kızkardeşi Müfıde Çalık, kayınbiraderi Rekin Teksoy, Sami Karaören, parktakı heykelini yapan heykeltraş Gürdal Duyar, PEN Yazarlar Derneği Başkanı Üstün Akmen, yazar Konur Ertop'un yanı sıra dostlan dakatıldı. Hasan Cihat Örter CRR'de • Kültür Servisi - 'III. Uluslararası CRR Gitar Festivali' çerçevesınde 17 Ocak Çuma günü saat 19.30'da Hasan Cihat Örter'in 'Dünya Klasiklerinden Anadolu Ezgilerine' adlı konseri dinlenebilir. Çemal Reşit Rey Gençlik Festivali, Uluslararası Gitar Festivali gibi birçok uluslararası festıvalde çalan Örter, Amerikan Bilboard dergisi tarafindan albümleri 30 ülkede satılan ilk Türk sanatçısı ilan edildi. 'Kadın'ın Senfonilen', 'Modern Folk Üçlüsü istanbul Şarkılan', 'Reformation ', 'Inspiration Re- mix', 'Aşk ve Hüzün', 'Mektup', 'Re-formation 2' adlı albümleri yayımlandı/O 212 232 98 30) Nâzıni Kültüpevr'nde Marksizm • Kültür Servisi - istanbul Nâzım Kültürevi, film gösterimi, tiyatro oyunlan, şiir ve müzik dinletısi, sergi, panel ve konferans gibi etkinliklerinin yanı sıra bu aykı programında, Marksizm seminerlerine de yer verecek. istanbul Nâzım Kültürevi'nde yapılacak ve ılki bugün başlayacak seminerde 'Marksizm Nedir' konusu masaya yatınlacak. 21 Ocak'ta 'Marksist Iktisada Ginş' başlığıyla devam edecek olan semınenn ardından, 28 Ocak'ta ise 'Lenınizm Nedir?' konusu ele alınacak. Seminerlerin ardından, yine istanbul Nâzım Kültürevi'nde, 31 Ocak günü Türkiye Komünist Partisı Genel Sekreteri Kemal Okuyan, 'Dünya Solu Nereye Gidiyor?' başlıklı bir konuşma yapacak. BUGUN • AKM'de 20.00'de tstanbul Devlet Opera ve Balesi'nın 'Prens Igor' operasının galası. (0212 251 56 00) • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZİ'nde 'Jazz Günleri' kapsamında 20.00'de Modern Jazz Trio konseri. (0 212 252 35 03) • NARDİS'te 21.30'da Metin Çotal Trio konsen. (0 212 244 63 27) • BORUSAN KÜLTÜR SANAT MERKEZİ'nde 18.30'da Prof. Filiz Aü'nin 'Elektronik Müziğin Öncüsü Bülent Arel' konulu söyleşisi. (0 212 252 45 91) • BİLGt ÜNTVERSİTESÎ KUŞTEPE KAMPUSU'nda 19.30'da Mohsen Makhmalbarın 'Kish Hikâyeleri' filminın gösterimi. (0 212 293 50 10)' • YAPI KREDİ KÜLTÜR SANAT MERKEZt SERMET ÇİFTER SALONU'nda 18.30'da Doç. Dr. Recai Tekoğlu'nun konuşmacı olarak kahlacağı 'Anadolu Ne Zaman Yazmaya Başladı? Çözülen, Çözülemeyen Diller' konulu dıah söyleşi, Turkcell Salonu'nda ise 19.30'da 'Anadolu Destanı' belgeselinin gösterimi. (0 212 252 47 00) CRR GlTAR FESTtVALl'NDE BUGÜN • CRR'de 19.30'da şef Rengim Gökmen'ın yöneteceği. Hanan Feinstein'in (gitar) solist olarak katılacağı İstanbul Oda Orkestrası'nın konseri. (0 212 232 98 30)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear