22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13 OCAK 2003 PAZARTESl HABERLER »İGARA Ehıdak çevresini kınşürıyor İstanbul Haber Servisi - Zararlanna her gün bir yenisi eklenen sigaranın, bayanlarda dudak çevresi kınşıklarına yol açtığı ve en çok "kücal damarlarT etkiledığı belirtildi. Sigarayla Savaşanlar Derneği Genel Başkanı Dr. Mustafa Aydm. sigaranın görünmeyen zararlannın yanında, görülen zararlannın da olduğuna dikkat çekerek şunlan söyledi: "Sigara içenlerin cildi, gözleri, dudaklan saranyor, kınşıyor. En fazJa da bembeyaz dişlere zarar veriyor. Sarartmakla kahmyor, içerdiği nikotink dişleri çürütüyor. Ses telleri zarar görebiByor. Sigara en çok kücal damarian etkiüyor. Kılcal damariann nkanmasıyla derinin beslenmesi, oksijen alınu azatayor. Sigara içen kişilerin damarlannda oluşan tahribatiardan dolayı, cütte kınşmalar ve sararmalar meydana geliyor ve hassas olan gözter de zamanla parlakhğnu yitiriyor. Diğer taraftan sigarayı içmek için yapılan dudak hareketi, hassas olan bu bölgede lonşıkhklar meydana getiriyor." RAD»YOFREKANS Anestezi vedîkise son İstanbul Haber Servisi - Radyo frekans dalgalannın değiştirilmesi yoluyla elde edilen akımlar, jinekoloji alanında dokulann kesilmesi ve yakılması amacıyla kullanılıyor. Elektrik akımı, lazer ışınlan ve ultrasonik kesicilere altematif olan bu yöntem, siğiller, rahim ağzındaki polipler ve rahim ağzı yaralannın tedavisinde kullanılıyor. Jinemed Kadın Sağlığı Merkezi'nden Dr. Erhan Cankat, bu yöntemle operasyon bölgesinin, kesin sınırlar içinde yapılabildiğini belirterek, diğer dokulara zarar verilmediğini söyledi. Hasta hemen l$e döneblllyor Radyo dalgalannın, kullanım yerine göre özel dizayn edilmiş tellerle yüksek ısı vermeye yarayacak şekilde dönüştüriildüğünü anlatan Cankat, "Bu yöntemi siğiller, rahim ağzmdald polipler ve rahim ağa yaralannın tedavisinde kullanıyoruz. Aynca son yıllarda yaygm olan, rahim ağzında kanser öncüsü ohışumlan radyo dalgalan fle çıkartabiKyoruz" dedi. Bu yöntemle elde edilen dokunun çok düzgün olacağı için laboratuvar sonuçlannın da ona göre doğru olacağını dile getiren Cankat, "Aynca operasyon sırasında hastanın anestezi ahnası gerekmiyor. Operasyonda dikiş bile kuDandmıyor ve bu sırada kanama obnuyor. Hasta işjemden hemen sonra işinin başına dönebiHyor" diye konuştu. Her annenin çocuğunun yaşama başlama sürecine katılması büyük önem taşıyor NormaldoğumeniyisiSAADETUSLU Normal doğum ve sezaryenle do- ğumun her birinin kendine göre avan- taj ve dezavantajlan olduğunu belirten uzmanlar, çoğunlukla epidural anes- tezi (belden aşağısı uyuşturularak ya- pdan anestezi) ile normal doğumu öne- riyor. Amerikan Hastanesi Üreme Sağh- ğı Ünitesi'nden Dr. Alp Nuhoğlu, epi- duralli normal doğumla.anne adayının ağn hissetmeden bebeğini kucağına alabildiğini behrtiyor. Bazı kadınla- nn korkmasına karşın, ehil ellerce ya- pıldığında epidurahn sadece sıkhkla ba- şağnsına neden olduğunu ıfade eden Nuhoğlu, en iyi yöntemin bu olduğu- nu vurguluyor. Sezaryenin hekimler için kolay ol- duğunu vurgulayan Dr. Nuhoğlu, "Ran- devuveriyorsunuz ohıyor.Geceninbir yansı doğum olacak diye bir şey yok. • Sezaryen yöntemi doktorlar için kolay. Uzmanlar kadınlann doğum sancıları başladığmda korkarak sezaryen istediğini söylüyor. Ağndan korkan kadınlar için bir başka seçenek de epidural anestezi (belden aşağısı uyuşturularak yapılan anestezi) kullanılarak yapılan normal doğum. Kadın Hastalıklan ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Moşe Benhabib, çocuğunun doğumuna aktif olarak katkıda bulunduğunu hissetmesinin her anne adayının yaşaması gereken bir duygu olduğunu savunuyor. Özel hastanelerde yüzde 80 oranmda sezaryen,yüzde20oranmda normaldo- ğum oluyor. Türkiye geneli ise bunun tam tersi, böyle de ohnası gerekiyor. Bağn*an bir kadına müdahale etmez- senKkötüdoktorohıyorsunuz'"diyeko- nuşuyor. Sezaryeni daha çok Akdeniz ülkesi kadınlannın tercih ettiğini an- latan Nuhoğlu, sigorta şırketlerinin her operasyonu ödememesiyle bu du- rumun düzelebileceğini kaydediyor. Kadınlann çokbilmçli ohnalan ge~ rektiğini vurgulayan Alp Nuhoğlu, "Kadın önce normal doğum istiyor. Sancı başlaymca sezaryen dryor. Kadın ne aşamalardan geçeceğini bflirse hem kendisi hem de heknniçin iyiolur. Mut- laka kurslara gıtmelL Normal mi, se- zaryen mi diye düşünen kadınlar hiç normal doğuramryor" dıyor. Kadın Hastahklan ve Doğum Uzma- nı Doç. Dr. MoşeBenhabib de anne ada- yının problemsiz seyredebilecek do- ğum sürecıni hissetmesinı önerdi. Ben- habib, "Annenin çocuğun doğumuna aktif olarak katkıda bulunduğunun hissi, bence her anne adayının yaşa- ması gereken bir duygudur. Birçok an- ne doğum sürecini ve bu duygulan ya- şadığı için kendini mudu hissediyor" diye konuşuyor. Normal doğum yapan kadınlann yüzde 90'ının perine bölgesinin ke- sildiğini söyleyen Benhabib, bu kesil- me sonrasında yumru şeklinde izlerin kalabileceğinı ve vajinanın genişleye- bileceğini ifade ediyor. Sezaryenle do- ğumda ise bu tür sorunlann yaşanma- yacağını dile getiren Benhabib, sezar- yende de ameliyat sonrası ağn ve gaz problemlerininyaşanacağına dikkati çe- kiyor. Normal doğumda annenin vü- cudunun daha çabuk eski haline dön- mesinin söz konusu olmadığını da işa- ret eden Benhabib, "Sezarvende ve J3 ebek anne ilişldsi giderek kuvvetlenen bir süreç. Normal, sezeryanyada suda doğum yapan annelerin bebeklerine sevgisi değişmiyor. Metodu ne olursa olsun birçok anne çocuğun doğumuna katkıda bulunduğunu hissetmekten büyük mutluluk duyuyor. normal doğumda lohusahk süreci ve problemleri eşit olarak yaşanaeakür. Normal doğumda perinebölgesi dfldş- leri ağrıdığı kadar, sezaryen sonrası ameliyat yeri ağnyacakar" şeklinde konuşuyor. Sezaryenin gerekli olduğu birçok durum olduğuna da dikkati çeken Ben- habib, "Bebeğin makafla gelmesi, yan durması, baş ile gehşlerde bazı prob- lemh" durumlarda, plesantanın (bebe- ğhı eşi) önde gelmesi, aniden aynlma- sı ve doğum sürecinin ilerlememesi" durumlannda sezaryen yapıldığını an- lattı. Benhabib, anne vücudunun bozul- masınm ise doğum sayısı ile ilgili ol- madığmı belirterek, "Annevücudubir doğumda da bozulabilir, birkaç do- ğumda bozuhnayabflir de_ Yeterid do- ğum sonrası, anne kilolannı versin ve jinıııastiğmigereğinceyapsur diye ko- nuşuyor. SuDA DOĞUM Ikiyüz yıllık yöntem Türkiye'deki ilk suda doğumu gerçekleştiren iki çocuk annesi Valerie Harrington: Bebeğim için en doğalını yaptımİlk çocuğunu tngiltere'de yı- ne suda doğuran Valerie Har- rington, bebeğı ıçın en doğal ve en iyi yöntem bu olduğu için su- da doğum yaptığını söylüyor. Harnngton, "Bebek 9 ay bo- yuncasuyun içinde. Doğardoğ- maz da tşıklan azaltümış bir ortamda, suda oünasıyla haya- ta daha yumuşak başûyor" di- ye konuşuyor. İlk bebeğinin ardından ikin- cisini de suda doğurmaya ka- rar veren Valene Harnngton, Amerikan Hastanesi'nde ger- çekleşen doğumu için Ingilte- re'den özel havuz getirtmiş. Mum ışıklanyla aydınlatılmış, hafif bir müziğın çaldığı or- tamda Harnngton'un isteğiyle cıhazlann sesleri mümkün ol- duğunca kısıhnış. 3 kilo 240 gram olarak dünyaya gelen kız bebeğinin sağhğı son derece iyi olan Harrington, son dö- nemde doğumlarda çok fazla tıbbi müdahale yapıldığını söy- leyerek, doğal yöntemlerin hem anne hem de bebek için daha iyi olduğuna inandığını behr- tiyor. Karannı verirken bebeğin perspektıfinden baktığını söy- leyen Harrington, şöyle konu- şuyor: "Ben neyin olacağını biliyo- rum. Ama bebek bilmhor. Su içindebüyüdüğü için doğar doğ- mazda dümaya daha yumuşak girmesini istedim. Diğer yön- temkrdeüaçakügnuzdayineaa çekryorsunuz. CMa>iarm benim kontrolümde olması beni ra- haüatn. Üaç bebeğe az da oba zarar veriyor. Ben de acı çek- tim ama bebeğim için doğrusu buydu." Tüm annelere bilinçlenmele- rini öneren Valerie Harrington, "Bir anne adayıyla konuşuyor olsaydını olabildiğince çok oku- masmı isterdim. Onun için en doğru olana kendisinin karar vermesini isterdim. Ben hiç ce- sur değilim, ama bebeğim ve benimiçindoğru olanıyapam" diye konuşuyor. İstanbul Haber Servisi - Suda doğum ilk kez 1778'de Thomas Cook'un Hawaii Adalan'nı keşfi ile başladı. Panama ve Güney Amerika Kızılderilileri, Yeni Zelanda Maoris Adası yerlileri ve eski Mısırhlann da suda doğum yaptıklan bilinmektedir. Avrupa'da ilk suda doğum bundan 200 yıl kadar önce Fransa'da kaplıcalarda yapıbnaya başlandı. 1980'li yıllarda Batı tıbbı, suda doğumu tekrar keşfetti. 1990'lıyıllarda Ingiltere, îsvıçre, Amerika Birleşik Devletleri, Avusturya, Yeni Zelanda ve Almanya'da suda doğum hızla artmaya başladı. 1993 yılında Ingiltere ve Wales'teki tüm doğumhanelerin yansmdan çoğunda suda doğum havuzlan kuruhnuştu. Suda doğjom için özel bir doğum havuzu kullanılıyor. Kullanılan suyun temiz, içme kalitesinde ve ılık olması gerekiyor. Su ısısı devamlı kontrol edilerek sabit tutuluyor. Tüm doğum boyunca su sirkülasyonu sağlanıyor, özel su geçirmez problarla bebeğin kalp sesleri takip ediliyor. Birçok kez bebeğin doğurtulması için kesi yapmaya (epizyotomi) gerek kalmıyor. Doğan bebek hemen su üzerine çıkarılıyor ve annenin göğsüne yatınlıyor. SANA DAHA YAKIN OLMASI ETKÎYİ20 KATA ÇIKARIYOR HER 5 KÎŞİDEN BİRlNtN TAKINTISI VAR Cep 'baz'dan daha zararlı Ya mikrop kaparsami İstanbul Haber Servisi - Hayatımıza yak- laşık 15 yıl önce giren ve büyük kolayhk sağlayan kablosuz iletişimın zararlan üzeri- ne tartışma giderek büyüyor. Dünya Sağlık örgütü'nün 1996 yılında başlattığı ve 2005 yılında ilk sonuçlannın açıklanması bekle- nen araştırma ise sadece mevcut durumu or- taya koyacak. Doğuş Üniversitesı Elekt- ronik ve Haberleşme Mühen- dısliği Bölümü'nden Prof. Le- vent Sevgi, "bildiklerimiz, bil- mediklerimizden daha az" di- yerek insanlann cep telefonu kullanırken daha dikkatli ol- malannı istiyor. Dünyada halen 700 milyon cep telefonu kullanıcısı var ve burakamın 2005 yıhnda 1 mil- yar 600 milyona çıkması bek- leniyor. Türkiye'de ise 22 mil- yon kuUanıcı var. Prof. Levent Sevgi, baz istasyonlannın ola- bildiğince insanlardan uzak alanlarda ohna- sı gerektiğmi \iirgulayarak "Suurdeğerler24 saat maruz kahna üzerinden hesaplanıyor. Bu nedenlebazistasyonlan biderinveçocuklann 24 saat bulunduğu yeıierden uzak olmah. Ca- miler ve parklar bunun için en uygun yerler." diye konuşuyor. Cep telefonlannın tahmin edılenden çok daha fazla patlama yaptığuıı ve bunun doğal sonucu olarak da baz istasyon- lannın arttığına dikkat çeken Sevgi, "Hemai- lede herkese cep telefonu alacaksınız hem de baz istas>onlannı kaldıracaksınız. Bu teknik olarak mümkün değiL Duvarühk iyi ama yan- hş yönlendirme olmamah" diye bilgi veriyor. Cep telefonlannın daha yakında ohnası ne- CAN HACIOĞLU denıylebaz istasyonlann- dan 15-20 kat zararlı oldu- ğunu da vurgulayan Prof. Sevgi, duyarlı insanlann öncelikle bu konuda ön- lem almasını istedi. Le- vent Sevgi şöyle konuşu- yor: "Mademldzararlan- nı kesin olarak bilmhoruz, gekceknesiBerimb çokbü- yük tehüke alünda olabüir. Büyümeçağındaki çocuk- larda ufak bir tetikfcme bi- le ciddi sorunlara yol aça- büir. Hamile kadınlar ve çocuklar cep telefonu kuDanmamah. Telefon- lar, gençlerin kişfliğinin bir parçası gibi göste- rümemeti. Telefonla konuşurken kulağouzdan mümkün olduğunca uzak tutun." Prof. Sevgi, cep telefonu ve baz istasyonlannın sağlığa zararlannın kesin olarak bilinmediğini de vur- guladı. • Cep telefonlannın tahmin edılenden çok daha fazla patlama yaptığını ve bunun doğal sonucu olarak da baz istasyonlannın arttığına dikkat çeken Sevgi, "Hem ailede herkese cep telefonu alacaksınız hem de baz istasyonlannı kaldıracaksınız. Bu teknik olarak mümkün değil" diyor. ESKİŞEHtR- Kaldınm çizgilerine basma- ma, plaka okuma gıbı örnekleri bulunan ve tıp dilinde "obsesif-kompülsif bozukluk olarak bi- lınen takıntılı davTanışlar, insanlann yaşam kalitesını olumsuz etbliyor. Ülkemizde yaşayan birçok insan dışan çıkar- ken, ocağı kapatmamış olacağı kuşkusuna kapılarak e\ine ge- ri dönüyor. Yine birçok kdşi evn- nin kapısını kilitlemeyi unuttu- ğunu düşünerek geri dönüyor. Pek çok kişi, yürürken kaldı- nm taşlannın çizgilerine basmı- yor. Bazı kişilerde de yolda gör- düğü araçlann plakalannı ezber- leme özelliği oluşuyor. Tıp literatüründe "obsesif- kompiüsiT" bozukluklar olarak bilinen bu takıntı ve zorlama biçimine 50 kışiden bırinde mut- laka rastlanıyor. Bu da\Tanış bi- çimleri insanda ciddi bir sıkınhya yol açmaz- İcen, zaman kaybına neden oluyor. Psıkolog Sidıka Oksa>r , insanlann hayatlann- da zaman zaman takıntılı durumlann görüldü- ğüne dikkat çekerek, şu bilgileri veriyor: "Böyle insanlannciddi sorunlanyokrur. An- cakvicdanıve ahlaki durumu etkileyen olaylar, cinsel olarak yasak bir şe>i yapma korkusu, Tannya küfretme. hastahk kapma, akrabala- nma bir şey olur korkusu gibi düşünceler için- de bulunan insanlann yaşam kah'tesi bozulur. O zaman o insanda obsesif-kompülsif adı veri- len bozukluklardan söz edebiüriz. Bu bozuk- hüdarda kişinin yetişnıe şekünden kaynaklamr. Çocuk yaşlardan itibaren tutum ve davranışlan bas- kı altında tutulan kişiler, büyüdüklerinde yaşamla- nnda kendüeriıün mükem- melolduğunu ispatagirişir- ler ve sonuçta bozukluklar ortaya çıkar. Takınti türle- ruün temetini ilk yaş ohış- turur. Bilinçaltına ahlan olaylar ileri vaşlarda orta- ya çıkar. Bozukluklar. te- rapi uygulayarak zaman içindeçözühlr. tlaçla daçö- züm sağbmır." Takıntılar ve rastlanma oranlan şöyle: • Cinsel içerikli düşünceler yüzde 13. • Birden çok içeriği olan takıntılar yüzde 30. • Kontrol etme yüzde 32. • Yıkama yüz- de 25. • Sayma yüzde 18. • Sorma-itiraf et- me yüzde 15. • Biriktirme yüzde 9. • Birden çok içeriği olan zorlantılar yüzde 48. • Bazı takıntılar ve oranlan şöyle: • Mikrop kapma korkusu yüzde 23. • Patolojik kuşku yüzde 21. • Vücudun bazı işlevlerin- den tiksinme yüzde 18. • Düzen simetri gereksini- mi yüzde 15. ^ Zarar verme korkusu yüz- de 14.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear