25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 OCAK 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Orgeneral Ûzköt "TürtdyebötoeHn katadsytsı değt." ABDva*mMuılüşmezl - Vergi affı genişletiliyormuş... "Vemisini ödevenlerden de bari özür dilesinleri" Erciyes Üniversitesi'nden türbanlı bir kız öğrenci, geçenlerde yazdığım bir yazrya alınmış... Türbanın altına taktıkları bez parçasının çok önemli .olduğunu 'anlatıyor, "Şunu bilmelisiniz ki saç telinin kimyası her insanda aynıdır ve ipek başörtüsü örtüldüğünde kayması bir gerçektir" diyor. Zavalh kızcağız... Yine kandırılmış... İpek diye satın aldığı türbanların sentetik iplikten dokunan floş olduğunun bile farkında değil.. Operasyon Akif Kökçe soruyon "ABD'nin yıllarca PKK ile dost ilişkiterini sürdürdükten şonra, Abdullah G enelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Öz- kök, tarikat ve cemaat ilişkilerinin Türk Si- lahlı Kuvvetleri'ndeki emir komuta zinciri — 1 içinde yeri olmadığını söylüyor. Genelkur- may'ın basın kokteylinde konuşan Özkök, "Cemaat üyesi bir binbaşı, bir astsubayın emirlerini yerine ge- tirir duruma geliyor. Bu kabul edilemez bir şey. Sıkın- tının özünde bu vardır" diyor... Astsubay, tarikatın mürşidi... Binbaşı, tarikatın müridi... Binbaşı, astsubayın emrinde... Basın kokteylinde generaller, gazetecilere bu tür ilişkilerden örnekler anlatıyor... Orneğin subay na- maz saati olduğu gerekçesiyle nöbet tutmak istemi- yor... Tatlı su demokratlan bile askerlere hak veriyor... Gi- dip "ulema"dan görüş soruyorian askerin, komuta- nının emrine uymak yerine şeyhi isterse düşman sa- fına dahi geçebileceğini öğreniyorlar... Emip Komuta Irticai faaliyetlere katılanlann Türk Silahlı Kuvvetle- ri'nden atılmasıyla ilgili Yüksek Askeri Şûra kararı toplumun genelinde kabul görüyor... Amaöteyandan... Aynı mürit-mürşit ilişkisi devletin başka kurumla- nnda bütün hızıyla devam ediyor... Bürokrasinin göbeğindeki memur, amir, müdür, ge- nel müdür, müsteşar, bakana kadar çok kişi tarikat mensubu... Polis, emniyet müdürü, öğretmen, öğ- retim üyesi, dekan, rektörtarikatçı... Irticai faaliyetler, devleti irin gibi sarmış... Bir tek Türk Silahlı Kuvvetleri irticaya karşı savun- masistemini kurmuş, kendini koruyor... Ama Necmettin Erbakan'ın bile imzaladığı Yük- sek Askeri Şûra kararlanna ilk kez Başbakan Abdul- lah Gül, "muhalefet şerhi" koyuyor... Ordudan ihraç edilenlere iş veriyor, milletvekili yapıyor.... Başbakanın muhalefet şerhi gedik açamıyor, ama Genelkurmay Başkanı'nın söylediği gibi, irticai faali- yetlere bulaşanlara cesaret veriyor. Cesaretlenen sadece Türk Silahlı Kuvvetleri içinde kamuflaj yapan yobazlar değil... Devletin her kade- mesindeki gizli-açık yobazlar her geçen gün daha çok cesaretleniyor. İrticaya bulaşmış askerin komutanının sözü yerine şeyhinin sözünü dinleyip düşman saflanna katılma- sı hiç şüphesiz vatana ihanettir... Peki, irticaya bulaş- mış memurun, müdürün, polisin, öğretmenin, baka- nın, dekanın, emirleri şeyhinden alan her kamu gö- revlisinin Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkelerini di- namitleyen kararlan, davranışlan vatana ihanet değil midir? Tatlı su demokratları, bir gün bu gerçeği de keş- fedecektir. apar topar Suriye'den çıkartılıp ardından Türkiye'ye teslim edilmesinin hikmeti, Irak operasyonu için bölgenin huzura kavuşturulması mıydı?" SESŞlZSEDASIZ(i) Yüksek Yerilim Hattı erdincutku(& yahoo.com Işte Bush'a biyolojik savaşın daniskası: Saddam'dan binlerce klonlayıp ABD'ye salmak! Tupizm Bakanhğrnın limuzinleri Turizm Bakanı Güldal Akşrt, şeffaflık- tan yana ise eğer, Londra'daki tekne fu- anyla ilgili harcamalann belgelerini gön- derecektir diye beklemeye devam ediyo- ruz... 650 bin stertin harcanan fuann Tür- kiye'ye yaran Bayan Bakan'ın söylediği gibi uzun vadede mutlaka görülecektir... Umanm, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidannda bu yararları görürüz! Sayın Bakan, Londra'da bulunduğu sı- rada limuzine değil, büyükelçiliğin oto- mobiline, yanındakilerin de kiralanan bir minibüse bindiğini açıklamıştı... Bakanın bindiği otomobile bir itirazımıztabii ki söz konusu olamaz... Ancak ortada üç adet limuzin vaıi Şöyle ki... Tanıtma Genel Müdüriü- ğü'nün onayı ile Londra'daki fuar etkin- likleri için aynlan "seyahat" parası 19 bin 900 sterlindi... Bu parayla 21 kişi Londra'ya götürüldü; yenildi, içil- di... 8 bürokrat, eşlerini de devlet kese- sinden yanına aldı; dolayısıyla çifte har- cırah ödendi. Yeşil pasaportu olmayan kişilerin vize parası bile devletten çıktı... Tahmini olarak 8 bin sterlin ikram kalemi- ne harcandı... 2 bin sterlin basın toplan- tısınagrtti... 7 bin 500 sterlin, havaalanın- dan transfere harcandı... Bayan Bakan, faturalan dikkatlice in- celediğinde transfer kaleminde gösteri- len 7 bin 500 sterlin yani yaklaşık 20 mil- yar liranın kafilenin havaalanından şehir merkezine gitmesi için oldukça fazla ol- duğunu fark edecektir... Işte bu para, üç adet limuzinin kira pa- rasıdır... Limuzinlere Bakan binmediğine göre kim bindi? ÇEDKÖŞESÎ OKTAY EKİNCt Arap Şükrü... Yaklaşık 50 yıldır kentleri- mizi tutsak alan ımar rantıyla en erken tanışanlar arasında Bursa da var... Ancak o denli güçlü bir "uygarhk birikimi- ne" sahip ki, tüm duyarsızlık- lara rağmen "tarihsel IdmUği- ni" yok edemediler... Ne yeşil ovasını kemiren sözde "yeşilşehirler", ne san- ki Uludağ'da yanşan o görgü- süz "gökdeâen" özentileri, ne de geleneksel dokuyla sözde "modern"(!) yaşam adına çul- lanan yap-sat apartmanlan, bu kenti geçmişinden ayırabildi... Tıpkı tstanbul gibi, onca mirası yok olsa da "eJde kala- bilen değerleriyle" çağlann kenti olduğunu hâlâ kanıtlıya- biliyor... Istanbul'dan "farkh" olarak ise "elden çıkmak üze- re olan değerlerini" de kurta- ran bir yerel yönetim ve ka- mu-sivil dayanışmasıyla tarih- sel mekânlannı yeniden kent yaşamına kazanıyor... Zaten, bu nedenle de "Tari- hi Kender BiriiğTnin 2000 yı- lındaki kuruluşuna öncülük ve ev sahipliği yapmanın yanı sı- ra, aynı birliğin "merke- zi" olma görevini de 2 yıldır coş- kuyla sürdü- rüyor... Örneğin daha düne kadar "ar- ük bitti" denilen bir Cumalıkı- ak, özel sektör- ÇE- KÜL ve meslek kurumları işbirli- ğiyle gerçekleştirilen koruma uygulamalanyla şimdi "Bur- sa turizminin" de gözbebeği... Benzer şekilde bir Kale So- kak, bir Tophane yamaçlan, Ulucami ve çevresindeki tari- hi "hanlar" bölgesi ile tüm kaplıcalann başkenti Çeldr- ge'deki koruma planlamalan her kentimiz için "ders" alına- cak çabalar... 1922'den bu ya- na anılarda kalan ünlü "Irgan- dı Çarşı Köprüsü" de eski dükkânlanyla yeniden kente kazandınlmak üzere... 'Sürdürülebilir' çağdaşhk Işte bu duyarlılık içersinde alçakgönüllü bir kent kültürü örneği olarak gerçekleştirilen "TarihiYahudüikArap Şükrü Sokağı" düzenlemesinin ise "Bursa knnliğinde" çok özel bir yeri var... Çünkü, özellikle Osman- h'nın ilk başkenti olmasıyla da bütünleşen anıtsal cami ve türbelerinden ötürü, adeta "dinsel bir peyzaj" sergileyen Bursa'da, yine aslında Osman- lı döneminden miras bir "kent kültürü" geleneği olarak "meyhanderin" de kendine özgü geleneksel mekânlann- da "sürdürülebilir" kılınması tam bir uygarlık gösterisi... Böylece kentin geçmişin- den geleceğe akan zamanın al- gılanmasmda, tarihten gelen kültürel birikimlerin "yaşa- mın her alanında" duyumsan- ması da Arap Şükrü'deki eski ama bakımlı lokantalarda ve doyumsuz sokak masalannda gerçekleşiyor... 'Sivil' korumacüık™ 1324'te Bursa'nın Osmanlı kenti olmasından sonra Or- hangazi döneminde Yahudile- rinyerleştiğisokakta, 1492'de Ispanya'dan göçe zorlanan Ya- hudiler de 2. Bayezıt' ın emriy- le yaşamaya başlarlar... Günü- müz Bursası'nda ise buradaki ilk meyhanenin sahibi "Arap" lakaplı ŞükrüÇetin olunca, bu isim artık tüm sokağı simge- ler... Osmangazi Belediyesi'nin 1991 'deki yayalaştırma kara- nnın ardından kent yaşamın- daki yeri güçlenen Arap Şükrü için bugünkü mutlu gelişmeyi sağ- layan "Koru- ma ve yenik- yerekdüzen- İeme" proje- si ise her yö- nüyle bir "si- vil dayanış- ma" örneği... Yine belediye- nin desteğinde, ancak bu kez sokak esnafi ve sa- kinlerinin örgütlendikleri "Arap Şükrü Koruma veGeliş- tirme DerneğPnin etkin katılı- ını ve Tuborg'un sponsorluğu ile gerçekleştirilen uygulama- da, "mimaıiık'' katkısı da, ÇE- KÜL Vakfi'nın Bursa militan- larından Belgin Çetiner Lüma- b ve Selim Lümah'ya ait... Restorasyonda meyhaneler- le birlikte çiçekçiler, çay ocak- lan, berberler, boyacılar vb. gibi diğer işyerlerinin de pro- je kapsamında yenilenmesi ise "sokak IdmKginin" bütünsel- lığini sağlıyor... Böylece Bursa'yı ziyaret edenler, anıtsal yapılarda tari- hin görkemli becerilerini iz- lerken, Arap Şükrü'de de ayru geçmişin "insan sıcakhğryla" buluşmuş oluyorlar... Korumamız ve gelecek ku- şaklara aktarmamız gereken <fc işte bu tarih ve yaşam ku- caklaşmasının "keylî" değil midir?.. Oekinci(a<;umhuriyet.com.tr. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicakio turk.net - O $ Jonrajı fcmr<//ac«£- cnce. ÇİZGtLİK KÂMtL MÂSARACI HARBİ SEMİHPOROY semihporoyOiyahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 12Ocak The strictest eumi&er iry cvery tctt of sıghı wıthouı di are otber thaa Velveis they so scmble, whtle the i resuJ P>le would ai fuuT uroe 1 KADIFENIN YUMUŞAKLIGL 188i 'DA 8U&LM, İU6İÜ2 BASM/NDA BİR KUUAf REKlAMI Y£g AİMffTT. "LOUIS"'MARKA PAMUK- LU KAPİFEYİ KONU £PİMEM R£&J*M, BüNLA- RfU EN KALİTEÜ İPEK KADİFEtSRLB YAKIŞA- DA PÖeTTE 8İ& KAPAK. UCÜZCHJ. O S'GALAR SAJ ÜA/LÜ 'A/7/V Ki yüzü n4ecv. ÖA/OE TÛYUJ YUMU- ŞAK, ABK4DA DÜZ ->İJZ£ri-£g Y£K AVUJKmr- P/. OAHA SOH&ACAGf t'Kf y»NI OA YUMUŞAK KAOfF£L£R 0£ OOKUUMA** &4Ç£J4P/MIŞTl'. ÛESEA/L&? İSB JAKAK TEZGAHL4&MÛA ŞİŞLİ3. ASIİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Esas No: 2001 14 Davacı Deniz Factoring A.Ş. vekili tarafından davalılar Muhammet Kondakçı, Aykon Yapı Turizm San. ve Dış Tic. Ltd. Şti. ve Fikri Genç aleyhine açılan dava konusu tst. ili, Kâğıthane ilçesi. 8476 ad, 5 parsel ile Aydtn ili. Kuşadası 134 ada, 35 parsel sayılı taşınmazlar ile ilgili tasarrafun iptali ile taşınmazlar üzerinde cebri icra yapabilme yetkisi tanınması. masraf ve ücreti vekâletin davalılara yükletilmesi davasının yapılan açık yargılamasında verilen ara karan uyannca: DIKİLİTAŞ MAH. ŞENOL SOKAK NO: 19/2 GAYRETTEPE / İST. adresinde ika- met eder davalı AYKON YAPI TURtZM SAN. \r E DIŞ TlC. LTD. ŞTl.'ne da\a dilekçesinin tebliğ edilemediği.zabıta araştırmasından da el- verişli adresinın tespit edilemediğinden dava dilekçesi özeti ve duruşma gününün ilanen tebliğine karar verilmiştir. Yukanda ismi yazılı da- valının duruşma günü 01.04.2003 günü saat 11.00'de mahkememizde hazır bulunması veya bir vekil ile kendisini temsil ettirmesi, delillerini ibraz etmesi. duruşmaya gelmemesi veya mazeret bildirmemesi halinde HUMK'nun 213. maddesi uyannca yargılamanın yokluğunda yapı- lacağı ve hüküm kurulacağı da\a dilekçesinin tebliği yerine geçerli olmak ûzere ilan olunur. 30.12.2002. Basın: 362 PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU 'Şimdi Biz Ne Yapacağız?' Geçen haftaki, "Beynimi boşaltmak istiyo- rum..." başlıklı yazıma ilişkin olarak Türkiye'nin çeşitli yeıierinden yirminin üzerinde ileti, mektup, telefon aldım. Birini sizlerle paylaşmak istiyorum. "Pano" köşesi bugün Sayın Ayşe Duygu Aktaş'a ait... • • • Kusura bakmayın ama ben de beynimi boşalt- mak istiyorum. Hatta beynimi değiştirmek, mev- cut beynimi geri verip nispeten daha küçük, gör- me sinirleri zayıf, sorgulamayan, sormayan hatta hiçbir şeyi umursamayan bir beyin istiyorum. ye- rine. "Asker baba"\\, "öğretmen anne"\\ tipik bir ai- lenin ikinci ve son kızıyım. Devlet lisesini iyi dere- ceyle bitirdim. Devlet üniyersitesine ilk hakkımda girdim. Istanbul Teknik Üniversitesi Işletme Mü- hendisliği Bölümü'nü biraz salianarak da olsa 5.5 yılda bitirdim. Okurken, çalışabileceğim bütün iş- lerde çalıştım. Okulu bitirdiğim yıl Körfez Savaşı çıktı. Çalışıp üretmeliydim... Yılmadım, sekreter- lik/yöneticilik asistanlığı arası bir görevle başla- dım iş hayatına. Büyüdüm, öğrendim, çalıştım. Fi- nansman ve satınalma müdürü bile oldum. Hiç Televole özentisi olmadım. 126 BİS Model bir arabam oldu, kendimi dünyanın en lüks araba- sına sahip hissettim. Tek lüksüm, hayatımı tek ba- şıma sürdürme inadım oldu 35 yaşında. Kimseye bilerek zarar vermedim. Kimseyi dolandırmadım. Yalandan hep uzak durmaya çalıştım. Okudum, öğrendim, kazandığım paranın çoğunu çula çapu- ta değil kitaba, dergiye yatırdım. En iyi ve en bü- yük yatınmım kütüphanem oldu. Peki şimdi ne oldu? 6 aydır işsizim. Yaşamak için çalışmak zorunda olmayı boş verin, hiçbir şey üret- meden yaşamak ölümden beter. Sabah uyanılan bomboş günler, bankada eriyen biraz para, ulke- min karanlık geleceği. İşsizim ya, şimdi de Irak sa- vaşı istiyor Amerika. Bilmesem, "benimle uğraşı- yor" diyeceğim. Ama bu işsizlik, bu umutsuzluk- ta yalnız olmadığımı biliyorum. Artık çalışandan çok işsiz arkadaşım var ve çalışanlar da her an iş- siz kalmaktan korkuyorlar. Işverenleri onları işten çıkarmasın diye zamdan, daha iyi çalışma koşul- larından vazgeçtim, mevcut çalışma koşulların- dan bile kötüsüne razılar. Işverenler, "Sokaklar aç insan dolu!" gerçeğine sırtını dayamışlar, diledik- leri gibi at koşturuyorlar. Açıkçası ben de son al- dığım maaşın azına, son çalışma koşullarımın da- ha kötüsüne razıyım. Yeter ki çalışayım. Gelecek mi? Boş verdim. Nasıl olsaşekli, niteliği konusun- da yapabileceğim hiçbir şey yok geleceğimin... Bu ülkede yaşamayı seçerek, başıma gelecekleri seçme özgürlüğümden yıllar önce vazgeçmişim ben, şimdi uyandım. Inanın, Televoleci, sadece paraya inanan borsa- cılar ağlamayı hak ediyorlar diye düşünüyorum. Peki ya bizler?.. Bizler yaşadığımız uykusuz gece- leri, bu gözyaşlarını hak ettik mi? Ülkesini seven ailelerin çocuklarıydık, doğru dürüst yetiştirildik. Ama bizim devletimiz kendi evlatlarını yedi, gele- ceksiz, umutsuz nesiller yetiştirdi. Şimdi ne yap- mamızgerektiğini bilmiyoruz. Siz, Sayın Kavukçu- oğlu, biliyor musunuz? Şimdi biz ne yapacağız? • • • Ayşe Duygu Aktaş'ın mektubu böyle... Okurum, "Şimdi biz ne yapacağız?" sorusunu yüz binler- ce, milyonlarca düzen mağduru adına soruyor ba- na... Kırk yıldır bu ülkede "siyasetadamı", "dev- let adamı" diye ortada dolaşan beylerin, hanımla- rın ezip, un ufak ettiği, geleceklerini kararttığı, umutlannı tükettiği insanlar adına soruyor, "Şim- di biz ne yapacağız?" diye. Ben bilmiyorum, bilemiyorum... Siz, değerli dostlarım, biliyor musunuz? (e-posta: dkavukcuoğluc» superonline.com) (Faks:0212 234 68 73) B U L M A C A SEDAT YAŞAYA1S 1 2 3SOLDAN SAĞA: 1/ Atlas Ok- 1 yanusu'nda bir takımada 2 veülke.2/Bir 3 şeyin, bir ye- rinmerkezi... Bir tahta par- çası üzerine tutturulmuş kösele bir üstlükten olu§an ayak- kabı. 3/Yaşamsal sı- vı... Bir çatuıın çı- kıntı yapan bölümü. 4/ Ilaç... Endonez- ya'yı oluşturan ada- lardan biri. 5/Japon- lara özgü çiçek dü- zenleme sanatı. 6/ Yabani elma... Bir gösterme sıfatı. 7/ Kuzulama dönemi- ne girmiş ya da doğurmuş koyun... Gümüş. 8/ Duyuru... Yağı çıkanlan bir cins fasulye. 9/Fran- sa ile Ispanya arasındaki dağ sırası. \TKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Şampiyon... Ülkemiz sulannda yaşayan ve "biz" de denilen mersinbalığı türü. 2/En büyük, en çok... Asya'da bir ırmak. 3/Güneydoğu Asya'da kullanı- lan bir tür org... Bir peynir cinsi. 4/"— gerdan üs- tüne bir de ben gerek" (Karacaoğlan)... Avcılar için göl kenanna yapılmış kulübe. 5/ Doğu Karade- niz'in dağlık kesimlerinde yaşayanlann giydiği, bacağı çorap gibi saran bir tür çizme. 6/Başkalan- nın sırtından geçinen kimse... Tavlada "üç" sayısı. 7/Atmaca, doğan... "Sağ yanımda yârem var/ — yana dönder beni" (Türkü). 8/Kalın \ e kaba bir ku- maş... Şık, lüks ve gösterişli giyim tarzı. 9/ Sat- rançta özel bir hareket... Çıkar yol, çare. ! OCAK 2003 • MAOÎ CAKAN T I Y A T R O S U N D A TURKUSEVERLE9 rC••*• f "UFUK KARAKOÇ * KONSERİ" Adre? TeşvikiycCad. Karakol Karşü Rez Tel 0212 219 36 29
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear