01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 EYLUL 2002 SALI CUMHURİYET SAYFA •X I J I i I L J j l . [email protected] 15 27. Toronto Uluslararası Film Şenliği, 50 ülkeden 344 yapımın katılımıyla 5 Eylül'de başhyor Çok yönlü bir gösteri şöleni• Şenlik Direktörü Piers Handling 'in titiz g-özetimindeki izlencede, yeni bölümler Kanada Görünümü, Keşifler, Yerküre Afrika, Gerçekten Film Makarasına, Dalga Uzunlukları, Ulusal Sinema, Ramiro Puerta 'yı Anımsarken gibi adlardan oluşuyor. Bu yıl, Türkiye den hiçbir fîlmin katılmadığı şenlikte, 16 gala tanımlı yapımı izleyeceğiz. ENGİN AŞKIN TORONTO - 50 ülkeden 344 yapımm katıldığı Toronto Ulusla- rarası Film Şenliği, 27. yıldönü- münde içeriği çok yönlü bır göste- ri şölenini sunuyor yine. Her yıl ol- duğu gibi, bu yılki şenliğin sünge bölümlerinde; Ustalar, Vizyon Odaklan, Özel Sunular, Çağcıl Dünya Sineması adıyla belirlenen izlence dizisinın kapsamını genış- leten yetkililer, bir dizi özgün ya- pımın da değişik bölümlerle izlen- ceye alındığını açıkladı. Şenlik Di- rektörü Piers Handling'in titiz gö- zetimindeki izlencede, yeni bölüm- ler Kanada Görünümü, Keşifler, Yerküre Afrika, Gerçekten Film Makarasına, Dalga Uzunlukları, Ulusal Sinema, Ramiro Puerta'yı Anımsarken gibi adlardan oluşu- yor. Bu yıl, Türkiye'den hiçbir fîl- min katılmadığı şenlikte, 16 gala tanımlı yapımı izleyeceğiz. 5 Eylül'de açılışını Atom Ego- yan'ın "Ararat" adlı filmiyle ya- pacak olan şenlik, 14 Eylül'de ABD'li seçkin yönetmen Brian De Palma'nın "Femmc Fatale" adlı yapımıyla kapanıyor. Kuzey Ame- rika'da ilk gösterimi sunulan bu ya- l luslararası Toronto Film Şenliği'nin açılışı Ermeni yönetmen Atom Egoyan'ın olay fılmi 'Ararat' ile yapılacak. pımlardan "Ararafta, David AJ- pay, Charles Aznavour, Eric Bo- gosian, Brent Carver, Marie- Jo- see Croze, Bruce Greenood, - Egoyan'ın eşi- Arsinee Khanjian, Elias Koteas ve Christopher Plummer, gibi, Kanadalı, Fransız, Amenkah oyuncular var. "Femme Fatale" adlı ABD yapımının oyun- cuları ise Antonio Banderas'la. Rebecca Ronıijn-Stamos. Gala yapımları Hollywood'un "irdeJeyen zekâ- sı" Joel Schumacher, yönetmen- liğini üstlendıği yeni yapımı "Pho- ne Booth - Telefon Kulübesi"nde, bir telefon söyleşisiyle tüm yaşamı değişen bir adamın ürkünç dramı- nı öykülüyor. Yönetmen Neil Jor- dan'ın "İlk Dünya Gösterimi" olan "The Good Thief-tyi Hır- sız", uyuşturucu bağımlısı bir ada- mın, bır ikilem açmazındaki yaşa- mına ışık tutuyor. Bu yapımda emektar Nick Nolte'yi göreceğiz. Yönetmen Daniele Thompson'un " Jet Lag-Uçak Yolculuğu Sarsın- tısı", olanaksızhklan bir raslantı sonu aşabilen bir genç kadının se- rüveni olarak karşımıza çıkarken, yönetmen Todd Haynes "Far From Heaven" adlı filminde, Hollywood'un gündeminden çık- mış olan ev içi bir melodramı, ye- nıden beyazperdeye aktanyor. Geçmışle, güncellik arası bir ruhsal depremin konu olduğu ve yönetmen Jim Sheridan'a ait "In America" da. dışlanmış bir aıle portresınden kesitler aktanyor se- yirciye. Şenlikte "TheOther Side Of The-Yatağın Diğer Bölümü" adlı film, arkadaşlık öğesıni yoğun yargılarla irdelerken, Fransız yö- netmen Patrice Leconte, "L'Homme Du Train-Tren Ada- mı" adlı yapımda. karşıt yaşam düşlerindekı iki arkadaşınportrele- rine ışık tutuyor. Bu yapımda, Fransa'nın saygın aktörleri John- ny Hollyday ve Jean Rochefort başrolleri oynuyor. Fransız sineması Şenliğe 10 yapımla gelen Güney Kore, çağcıl sinemanın yepyeni bir "Rönesansı" olarak değerlendiri- liyor. Her yıl olduğu gibi. bu yılki şenlikte büyük sürprizler sunacağı- na inanılan Fransız sinemasından, 25 tam çekim yapım yanı sıra 23 "ortak yapım" var. Torontolu si- nema tutkununun merakJa bekle- diği Fransız sinema "ikonları" arasında, Catherine Deneuve, Ju- liette Binoche, Jean Reno, Claire Denis, Catherine Breillat, Beno- it Jacquot ve Lucas Belvaux da yer alıyor. Şenlik izlencesinde "Gece Yarısı Çılgınüğı" adlı bö- lüm, gece yansı gösterilen ve bü- yük çoğunluğu klasik yapımlan içeren örnekleri sunuyor. Örneğin, Küba'nın söylence filmcisi yönet- men Tomas Gutierrez Alea'ın "Strawberry And Chocolate-Çi- lek ve Çikolata" adlı unutulmaz yapıtı, Francis Ford Coppola'nın klasik filmı "The Conversation- Söyleşi", "Gece Yarısı Çılgınlı- ğı" adlı dizideki çokuluslu 16 ya- pım arasında yer aldı. Büyük Chaplin, bu izlencede 1936 yapı- mı "Modern Times" adlı filmiy- le bizleri yine büyüleyecek. GönüUûler "Ustalar" bölümünde, Kanada- lı yönetmen David Cronenberg'in "Spider-Örümcek" adlı yapımı- nı, Iranlı yönetmen Abbas Kiaros- tami'nin "10" adlı filmini, îngiliz sinemasmın söylem ve inanç sa- vaşçısı Ken Loach'ın "Sweet Six- teen-Tath Onaltı Yaş" adındaki yapıtını izleyeceğiz. 64 filmle şen- liğin en yoğun katılımcısı olan Ka- nada, ülkenin iki ayn kültüründen örnekler getiriyor sinemaseverle- re. Uzun yı1lardan beri, evrensel si- nemayaağırlığını koyan çağcıl Iran sineması, bu yıl yönetmen Nasır Refai'nin "The Exam-Smav" ve yönetmen Ali Rıza Amini'nin "Letters In The Wind- Rüzgâr- daki Yazıtlar" adlı yapımlanyla karşımıza çıkıyor. 5440 film tutkunu "gönül- lü"nün katkısıyla oluşan şenlikte, tüm gönüllüler "Şenliğin Gömle- ği" ile ödüllendiriliyor. Gönüllüler arasında Fransa, Filipinler, Güney Kore, ABD ve îngiltere gibi ülke- lerde yaşayan Kanadahlar da var. 53 dünya dilini konuşan şenlik çe- virmenleri de gönüllü kişiler. Gö- nüllüler arasında 33 okul öğretme- ni, 24 filmci, 18 cimnastik hocası, 19 disk- jokey ve bir de profesyo- nel sihirbaz yer alıyor. Her gönül- lü günde 10 saat görev yapıyor. Yıl- lardır, bir örgütleme harikası olan Toronto Film Şenliği'nin başansın- da, seçkin profesyonellerin ve gö- nüllülerin paylan var. 32. sayıya ulaşan Cogito, \eni sayısında hayvan, insan ilişkisini ele alıyor. Derginin dos>a konusu ise •Hayvan: İmgc, Simge, Gerçeklik' Cogito y nun yeni saytsı Kûltür Servisi - Yapı Kredi Yayın- lan'nın üç ayda bir çıkardığı düşünce dergisi Cogito'nun 'Hayvan: îmge, Simge, Gerçeklik' konulu 32. sayısı çıkü. Hayvan-insan ilişkisinin irdelen- ' diği Cogito'nun bu sayısının 'klasik' metinleri, Abbasi kültür adamlanndan Cahız'm hayvanlarla ve onlann insan- lara uyum sağlaması hakkındaki göz- lemlerine; Fransız düşünürü Buffon'un toplu halde yaşayan hayvanlann insan toplumuyla karşılaştınlamayacağına daır kesinlemesine yer veriyor. 'Hayvan: fmge, Simge, Gerçeklik' konulu dosyada, Paul Clarke ve And- rew Linzey'in 'Siyaset Kuramı ve Hayvan Hakları', Steven Wise'ın ko- nuyu hukuk açısından ele alan 'Hay- vanlann Tüzel Şeyliği', Hugh Lafolet- te - Niall Shanks ın 'Türcülüğûn Kö- keni',BekirKarmlığa nm 'islamDü- şfincesinde Canh Varhk Anlayışı' ad- lı yazılar yer alıyor. Dosyada, aynca, Nazlı Ökten'in 'Hayvan Kinıin Kur- banı?',Akın Atauz'un antik çaglardan günümüze kentin hayvanlar bağlamın- danasıl biçimlendiğini ele aldığı 'Kent ve Hayvan', Gifles Deleuze-Feliî Gu- attari'nin 'hayvan-oluş'u 'hecceite' kavramı çerçevesinde irdelediği 'Bir Molekülün Hatıralan', Tom Re- gan'ın eşitlik ilkesini baz alan 'Hayvan Haklan Mücadelesi', Alberto Man- guel-Enis Batnr'un 'Kurtnaca Hay- vanlar: İmgelemin Sınınnda' veTuğ- nıl Tanyolun 'Dosrunu Yemek' adlı yazılan bulunuyor. 'Söyleşi' bölümünde Bilgi Ümversi- tesi Tarih Bölümü Başkanı Mete Tun- Ç«y'm Türkiye'nin son elli yılını içeren "yaşamı yer alıyor. 'Yeni Perspekrif- ler'de fhomas Friedman ve Robert Kaplan'ın ulus-devletin geleceği üze- rine yaptığı yazılı tarhşma, 'Gündem' bölümünde ise Haldun Gülalp'ın sivil toplum üzerine kavramsal degerlendir- mesi okunabilir. 45yıldır müzikyapan Vedat Sakman, daha söyleyecek çok sözü olduğunu belirtiyor Yaşamın içinden usulcaSELCEN AKSEL Yaşamın neresinde durduğunu anlatan birçok kişi var. Sergilediği kimliğinin dışandan nasıl göründü- ğünü bir sorun haline getirmeden 'yaşayan' birisi bunu yaptığında, daha bir gerçek oluyor bu sözler. Sanatçı olunmaz, o yol seçilır ya da seçilmez, sanatçı olarak var olması gereken insanlar vardır. Vedat Sak- man, yıllardır şarkılannı söylüyor. Herkes ıçın. O, besteci, söz yazan ve aranjör. Müzik ve yaşam adına yoğun deneyimiyle, 8 yıl sonra 'Usulca'yla çıktı karşımıza... "Bu kadar basit" de dıyebiJiyor. "Süs- lü sözlere gerek yok". - 8 yıl aradan sonra 'Usul- ca'... SAKMAN - 45 yıldır müzik ya- pıyorum. Gitarist değılim. Kendime eşlik ediyorum. lOseneöncekisöz- lerimi inkâr etmiyorum, söylene- cek sözüm var, yaşamımı anlahyo- rum. 8 yılda yaşananlann özeti var 'Usulca'da. Yaşama bakış açüan- nın değiştiği bir süreçti bu sekiz yıl... Söylenen bir aşk şarkısı da ol- sa, iç ses daha derınden sesleniyor. Halkın içinden müzik yaparak gel- dim. Derinlerdeki toplumsal boyut- lar, ka\Tamların içini doldurmak kadar, boşalan kavramlarla dolu olanlannın çatışmalan da söz ko- nusu. Ruhunuz ve beyniniz açıksa, yaralı dolaşıyor insan. Ama sanat- ta dengeler olmahdır. Bir sınır var, aşılmaması gereken. Sanatın popülizmı olmaz, abartı- sı olmaz, olduğu gibi olması gere- kir. Olduğu gibi anlatmak, abart- madan, o iç sesi duyurabilmek için. tnsanlar, sahnedeki Vedat Sakman'ı unutuyor. Ortaya bir konu atıyor- sun, çekıliyorsun diyorlar. Güzel olan bu aslında. Sanatın görevi de bu değil midir? Üstbeynimizin el- verdiğinin dışında, başka bir şeyle- rin de var olduğunu hissetirmek. Şımdi resme bile daha derinlerden bakıyorum. Bu bir sûreç, dersinizi aldığınız. Ne dersler veriyor hayat, öyle ki, 'güç' kelimesi anlamını yi- tirebiliyor. Boynunu biraz bükme- yi öğrenmek belki de... Tevekkül- den söz etmiyorum. Tekamül... Tüm bunlan, neyın savoınucusu ol- duğunuzu bilerek yaşamak önemli. Direncin sınırlannı biraz açarak, sorgulamanın da ötesinde, gerçek- leri hatırlatmak. Her gün bir şeyler öğrenmek üzerine kurulu bir geli- şım bu. Kendini ifade etmek... -Bir rock topluluğundan solo çalışmalara geçtiniz... Sizin müzi- ğe bakışınızdaki etkileri ne oldu? Ve o dönem topluluk sayısının fazla oluşunun nedeni sizce ney- di? VEDAT SAKMAN - Bizler, bir- likte bır şeyler yapabilmek adına yetiştirildik, buna hâlâ inanıyorum. Rock müzik felsefe içerir. Bır du- ruştur. protest yönü de olan, özgür yönü de... Iç dısiplinı de... O döne- min insanlannın felsefesi vardı. Keşke başarabilselerdi. Çok büyük kıtlelere ulaşıldı, ka\Tamlann içi doluydu. Bu, müziğe de yaşam şek- line de yansıyordu. Daha alt seviye- de de olsa, dünyadaki oluşumlar- dan etkilendiğimiz için küresel bak- mak gerek olaylara. Grup Doğuş olarak, dönemin ünlü gruplannı, Jetro Tull'ın şarkılannı çalıyorduk. Bir öğrenme süreci gibi ele alınabi- 8yılda yaşananlann özeti var 'Usulca'da. Yaşama babş açılarının değiştiği bir süreçti bu sekt yıl. Direncin sımıiarım biraz açarak, sorgulamanın da ötesinde, gerçe/deri hatırlatmak Hergün bir şeyler öğrenmek üzerine kurulu birgelişim bu. lir. Ama söyleyebileceğin bir şeyler olması gereken yaş geliyor. lyi ve- ya kötü, kendini ifade etmek önem- li olan. Hocalar iyiyse düzelir zaten. - Kendinize ozan-şarkıcı ismini yakıştınyor musunuz? SAKMAN - Bu tanımı benimsi- yorum, 'şehir ozanı' da diyorlar bana. Köyde yaşasam, bağlamamı alıp deyişler söylerdim belki de. Hangi sazı elinize aldığınızın öne- mi yok, yaşadığınız duygulan ifa- de etmek doğuştan gelen bir yete- nekle kendiliğinden ortaya çıkı- yor... Kent ozanlığı tüm dünyada yok, yaşam şeklinin getirdiği bir so- nuç bu. Bu noktada, sorgulanması gereken şeylenn çokluğunun da al- tı çizilmeli. Duygusal yapımız, her şeye hassas yaklaşmarmz, bunlar hep üretimi arttıran şeyler. -Müzikteki yozlaşma, etnik müziğin kötü şekilde modernleş- tirilmesi... SAKMAN - Gerçeği görmek ge- rekiyor. Göç, kültür ve müziğini de getirdi. Yönetici kadrolar, buinsan- lan konuk etmeyi beceremediler. Metropoller göç alır, ama o kentler konuk gelen insanlara altyapı ha- zırlar. Bu sahipsiz insanlar, kendi- lerine özel bir biçim oluşturmaya çalıştılar burada. Bu kitle, pastanın büyük dihmı. Reklam onlara veri- lıyor. Yayın politikasını bilançoya göre belirleyen medya başrolde. K- itch isteniyorsa kitch, kan revan is- teniyorsa kan revan. Müzik için ge- çerli olan şartlar da bu. Büyük pa- ralar dönen bu pazarda, çabuk üre- tim yapılıyor. Seçme şansı bırakıl- mayacak kadar çok yayımlanıyor. Stüdyolarda artık müzik adamlan olmamaya başladı. Bu kavramlann da aslında bu- düzene konması ge- rekiyor. Aydınla halk arasında ise birhava yasttğı var. Daha iyisini su- nanlar savaşıyorlar. Evet, belki 50 yıl sonra bunlar tartışma konusu ol- mayacak. Ama bu sürecin azaltıl- ması için hepimizin bir şeyler yap- ması lazım. -Albümlerinizde tamamıyla canh sazlar kullanmamanızın ne- deni ne? SAKMAN -Aranjörlüğünü üst- lendiğim albümlerde, Zuhal'inki gibi, bir gong sesi bile canlı kayde- dildi. Ama bu noktada para etken oluyor. Ben, verdiğim hiçbir şarkı- yı satmadığım içinmüzikten büyük paralar kazanmadım, telif dışında bir ücret talep etmedim. Şarkıya bir bedel biçip de benim şarkım bu ka- dar lira demek hiç içimden gelme- di. Telif dışında bedel biçilmesi, te- melinde yasal değil. Ama besteci- ler suiistimale uğradı ve kullanım hakta gibi tanımlarla paraya dönüş- türmeye kadar vardı. Yapımcılığmı yaptığım albümlerinkaydına 40 ki- şilik orkestrayla girildi, ama kendi albümümde bunu yapamadım. Dı- şandan halin böyle olduğu görün- müyor tabii. "Usulca" albümünde bana eşlik eden müzisyen arkadaş- larla bu konuyu konuşmadık bile. Şarkılan milyonlar satan şarkı sözü yazan için de aynı şey geçerli, bu aslında ciddi bir sorun. - Projeleriniz ? SAKMAN - Yılbaşından sonra eski şarkılanmı seslendireceğım bir albümün çalışmalanna başlayaca- ğım. Her yıl bir albüm çıkarmayı hedefliyorum. Yıllardır gerçekleş- tirmek istediğim bir de müzikal projem var. Bedenler ve Odalar • Kültür Servisi -Karşı Sanat Çalışmalan, 28 Eylül tarihine dek Gülsün Orhon'un 'Bedenler ve Odalar' adını verdiği kişisel sergısine ev sahipliği yapacak. Sanatçının son on yılda gerçekleştırdiği çalışmalanndan kesitler sunduğu sergı, 1994 yılmda Kadın Eserleri Kütüphanesı'nde 'Virginia Woolf'a Saygı' kapsamında gerçekleştirmiş olduğu 'Kendıne Ait Bir Oda' adlı çalışmayı referans olarak alıyor. Sergide sanatçının 1995 yılında gerçekleştirdiği '38-40 Beden Etekler (I)' adlı çalışmanın ikınci serisi, 1994 tanhlı 'Kendine Ait Bir Oda-Virginia Woolf'a Saygı' adlı yerleştirmesi, 'Paralel Odalar' adlı bir yerleştirme ve '38-40' adlı video çalışması yer alıyor. Gülsün Orhon'un çalışmalannda mekâna özgü yerleştirmeler önemli bir yer tutuyor. Sanatçı, sergide yer alan 'Paralel Odalar' projesı ile odalann sayılarını çoğaltırken odalann mimari ile birlikte algılanmasını, beton du\arlarla metal duvarlar arasında, ızleyicinin sıkışmışlık duygusunu bedeniyle algılamasını hedeflediğini belirtiyor. (0 212 245 15 08) Side'de Bizans hastanesi I Kültür Servisi - Antalya'nın Manavgat ılçesine bağlı Side antik kentinde yapılan kazı çalışmalan sonucu, Bizans dönemine ait bir hastane bulundu. Hastane binasının tamamına yakın kısmının ayakta kalmış olması dikkat çekti. Binanın, Kral Iustinianus (Justinyanus) tarafından, Pamfilya'daki . u ünlü bekim azizlerinden biri adına . . ...,M yaptrnlan Cosmas Hastanesi olduğu sanılıyor. Side Müze Müdürü Melek Yıldızturan'ın yaptığı açıklamaya göre bölgede bir de sinagog bulunması umuluyor. Eğer sinagog bınası da bulunabilirse, Side, bünyesinde banndrrdığı kilise, sinagog ve camisiyle, 3 dinin kesiştiği bir antik kent olarak tanımlanabilecek. 6. yüzyıla ait olduğu sanılan 2 katlı bina, yan yana sıralanmış üstü tonoz örtülü 6 iç mekândan oluşuyor. Alt katı ve duvarlan tamamen sağlam olan binanın, yalnızca tonozlannın yıkılmış olduğu açıklandı. Yapılan araştırmalar hastane binasının antik dönemdeki Side'nin Büyük Fabnka Mahallesı'ne ait olduğunu gösteriyor. Öte yandan antik kaynaklar Side'de bir de sinagog olabileceğini gösteriyor. Üstelik, 1947 yılında bulunan ve Side Müzesi kasasında saklanan, Yahudiliğin simgelerinden 7 kollu şamdan, Side'de bir sinagog bulunduğu yolundaki varsayımlan güçlendinyor. 'Deauville Film Festivali' başladı LONDRA (BBC) - Fransa'da gerçekleştinlen önemli sinema etkinliklennden Deauville Film Festivali, ünlü oynuculann katılımıyla sürüyor. Tom Hanks, Harrison Ford, Gwyneth Paltrovv ve Matt Damon bu oyunculardan birkaçı. Festivalin en önemli özelliği, Amerikan yapımı filmlerin Avrupa'da tanıtılması. Etkinlik kapsamında gösterilecek yaprmlar arasında 'Signs', 'The Bourne Identity', 'Road To Perdition', 'Possession', 'Full Frontal and Insomnia' sayılabilir. Festivalin yanşma bölümünde, Nicolas Cage'in ilk yönetmenlik denemesini yaptığı 'Sonny', 'The Good Girl', 'Kissing Jessica Stein and One Hour Photo' yer alıyor. 9 Eylül'e dek sürecek olan festivalin kapanışı 'The Banger Sisters' adlı, Susan Sarandon ve Goldie Hawn'un rock yıldızlarını canlandırdıklan filmin gösterimiyle yapılacak. Etkinlik kapsamında, Matt Dillon ve Harrison Ford'un rol aldığı filmlerden bir seçkinin gösterilmesinin yanı sıra aralık ayında 70 yaşına girecek olan Ellen Burstyn, yapımcı Robert Evans ve John Frankenheimer adına onursal etkinlikler gerçekleştirilecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear