Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
15EYLÜL2002PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
ç ş
'm ğHtarMseyıdbrtaĞay
t tstesineatmf.
£ Oeaekkiıurtiyi
cc ttrihs gomcctk!
90 iş günü
Dr. Ayşe Dolay, Cine 5
üyeliğinden çıkmak
için başvurusunu
yapıyor... Cine 5
ilgililerinin uzun
yakanşlanna
rağmen
üyeliğini
brtiriyor... Tam
da o sıra evini taşıdfğı
için fırsat bulup şifre
çözücüyü Cine 5
bayisine götürüp geri
veremiyor... Zaten
cihazın iadesi için
kendisine bir tarih
bildirilmemiş... Dr.
Ayşe Dolay, üyelikten
çıktığını sanırken
birkaç gün sonra kredi
kartı hesabından, Cine
5'in 100dolar karşılığı
üyelik ücreti çektiğini
görüyor... Hemen şifre
çözücüyü götürüp
parasının iadesini
istiyor... Aldığı yanrt
paranın 90 iş günü
içinde iade edileceği
oluyor... Dr. Dolay, "90
iş günü dört ay eder.
Benim paramı dört ay
boyunca bloke etmeye
ve kullanmaya kimin
ne hakkı olabilir"
dtyor... Bu "hak"
galiba, satıcılann
tüketiciye imzalattığı o
minicik yazılarla
doldurulmuş tek tip
sözleşme metinlerinde
yatıyor...
Bektroruk posta: deniKom@cumhuriyetxom.tr Tei: 0.212£12 05 05 Faks: Û.212.512 44
- Mesut Yılmaz,
seçimin 15Aralık'a
ertelenmesini istemiş...
"Uzatmalan ovnuvor da!"
asa değişiklikleri ile Avrupa Birfiği'ne uyum
sağlamaya çalışıyoruz ama kendi içimizde
demokrasinin evrensel kuralı hukukun üs-
tünlüğünü kabul etmeye birtürlü uyum gös-
teremiyoruz. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası ve
ODTÜ öğretim Elemanları Derneği'nin, Bergama
Ovacık'taki siyanüriü altın üretimini durdurmak için
Adalet Bakanı Prof. Dr. Aysel Çelikel e yaptığı yazı-
lı ve sözla başvuru yargı karariarına karşı uyumsuz-
luğun en somut örneğini sergiliyor:
"Ovacık'ta altın işletme projesi 1989 yılından beri
kamuoyunun gündemindeki yerıni korumaktadır.
Çamköy-Ovacık-Narlıca mevkiınde 'altın madenı ış-
letilme izninin iptali' amacıyla 1994'te Bergamalı 652
yurttaş Izmir 1. idare Mahkemesi'nde üç dava açmış-
tır. Davalar, çok ayrıntılı ve tartışmalı aşamalardan
sonra 1997'de Izmir 1. İdare Mahkemesi'nin kararı
ve 'yörede madenin işletilmesinde kamu yaran bu-
lunmadığı ve projenin çevre açısından olumsuzluk-
lartaşıdığı' gerekçesi iledavacı yurttaşların lehineso-
nuçlanmış ve Danıştay denetiminden de geçerek ke-
sınleşmiştir.
Danıştay kararları kesin olduğu halde, şirket mah-
keme karannın yeniden gözden geçirilmesini talep et-
miştir. Bunun üzerine, BaşbakanlıkTÜBlTAK'a birra-
por hazırlatmış ve Sağlık Bakanlığı da madenci şir-
kete bir yıl süre ile deneme izni vermiştir. Ancak bir
grup yurttaşın bu karann iptali için açtığı dava gere-
ğınce Izmir 3. İdare Mahkemesi, Sağlık Bakanlığı ta-
rafından tanınan bir yıllık deneme üretim iznini iptal
etmiştir. Bütün bu mahkeme karariarına karşın Ba-
kanlarKurulu'nun Nisan2002'deOvacık altın made-
ninin işletilmesinin sürdürülmesi konusunda 'prensip
karan' aldığı öğrenilmiştir. Ancak tüm aramalara kar-
şın DU karara ulaşılamamıştır.
Aradan geçen beş yıldan fazla süreye rağmen, mah-
keme kararları Anayasa hükmüne rağmen yürütme
tarafından uygulanmamıştır. Siyasi irade, yargı karar-
larını uygulamayarak çağdışı biryönetim anlayışı sür-
dürdüğü gibi toplumumuzun huzuru, sağlığı, refahı,
güvenliği yerine, ulusötesi şirketlerin çıkarlannı göze-
terekyöre insanını, çevresini, bölgenin değeri biçilmez
tanm ve tarihj zenginliğini büyük bir felaketin içine rt-
meye devam etmektedir. Yapılmak istenen, ekonomik
kriz koşullannı fırsat bilerek ülkemizin toprağını, suyu-
nu ve havasını geri dönülemeyecek boyutta tahrip
edecek birtalana ortak olmaktır. Siyasal iktidar bu ha-
liyle toplumsal istencin değil ulus ötesi tekellerin tem-
silciliğine soyunmuştur. Hukukun üstünlüğüne sahip
çıkıp, mahkeme kararlarının uygulanmasını ve Ovacık
altın madeninin kapatılmasını talep edıyoruz."
Seçim döneminin tarafsız Adalet Bakanı, hukukun
üstünlüğü ilkesine acaba nasıl uyum gösterecek?
SESSÎZ SEDASIZ (!)
Yüksek Yerilim Hattı
erdincutkua yahoo.com
Seçim barajını aşmak kolay!
Sıkıysa lider barajını aş...
Milas-Bodrum Havaalanı ve taksiciler
Milas-Bodrum Havaalanı'nın dış
hatlar terminalinden yolcusunu karşı-
lamak isteyen vatandaşa, taksi şoför-
leri engel olmuş ve özel otomobile bi-
necek yolcu için 30 milyon lira para al-
mışlardı.
Once Havaalanı Emniyet Şube Mü-
dürü Aytekin Batu aradı... Böylesi bir
olayı onaylamadıklannı bildirdi ve ko-
nuyu açığa çıkartmak için şikayetçi va-
tandaşla iletişim kurmak istediklerini
söyledi. İletişim için vatandaşın e-pos-
ta adresini verdik.
Sonra vatandaştan bilgi geldi:
"Sayın Aytekin Batu ile görüştük.
Son derece uygar, beyefendi ve yurt-
sever yaklaşımıyla ülkenin aydınlık bir
yüzüyle karşılaşmaktan çok mutlu ol-
duğumu ve umutlarımı körüklediğini
söylemeliyim. Sayın Batu, Birleşmiş
Milletler'de yürüttüğü görevinden bu-
raya atanalı bir ay olduğunu ve bu kı-
sa sürede ne yazık ki benzer şika-
yetlerie karşılaştıklannı, Muğla
II Emniyet Müdürü'nün ve
kendisinin konuya çok hassa-
siyetle yaklaştığını, kısa süre-
de çözüm için yoğun çaba har-
cadıklannı belirtti. Benzer olaylar-
la karşılaşan yurttaşlann da yılmayıp
hemen Havaalanı Emniyet Şube Mü-
dürlüğü'ne başvurmalannın olayın tek-
rarianmasının önüne geçeceğini iletti.
Kendisine duyarlılığı için teşekkûr edi-
yorum. Sayın Batu gibi açık sözlü ve
aydınlık bir Emniyet Şube Müdürü'nün
variığını da bilmenin topluma güven ve
moral vereceğini düşünüyorum."
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKtNCİ
'Yapı' 30 Yaşında...
Yapı Endüstri Merkezi'nce
(YEM) aylık olarak yayımlanan
"Yapı" dergisi. Eyl'ül'2002'ye
ait 250. sayısıyla birlikte "30.
yıhnı''dalaıtluyor...
Ülkemizin mimarhk, kent so-
runlan. ımar. kültür. sanat ve in-
şaatsektörü alanındaki bu uzun
soluklu yayın kararlıiığının as-
lında her yönüyle "inatçı bir di-
reniş" olduğunu görebilmek
için. geçmiş 30 yılın bütün bun-
lara yükledigi "geritimlere"
bakmak yetiyor...
Çünkü, Yapı"nın yaşı kadar
geriye gidip. yeniden bugüne
dogru bakan herkes, aynı zaman
diliminin Türkiye'nin mimar-
lıktan. şehircilikten ve genelde
kent ve uygarhk kültüründen
hızla "uzaklaşünlmaya" başla-
dığı bir dönemi de içerdiğini
açıkça görebiliyor.
Işte böylesi bir "zorlu" süreç-
te aynı bunalımlann nedenleriy-
le sürekli hesaplaşarak mimar-
lığı ve kültürü savunmak; bu-
nun yarattığı çatışmalarda ise
her türlü özveriyı de belli bir ka-
lite ve derinlikten ödün verme-
den sürdürerek 250. savıya u-
şullannı" da sergilediği yazısın-
da 250. sayının değerini şöyle
özetliyor: "Yapı, bir mimarlık
dergisinin düzenli tempoyia çı-
kanlabüeceğini, Türkiye'de ka-
nıtiayan ilk örnek oldu_."
Peki, bu örneğı yaratan "giz"
,- neydi?,,, Böylesine bir "örnek
djreniş" nasıl gerçekleştirilebil-
di?..
Doğan Hasol, hem konumu
gereği, hem de her zamanki ki-
barlığından ötürü bu sorunun
yanıtını elbette ki; "Benim ve
arkadaşlanmın mimarüğa. sa-
nata ve küJtüre olan gönül bağ-
lannuzdan ötûriL." diye vere-
miyor...
Ancak, aynı başannın teme-
linde işte bu söyleyemediği "ay-
dın" kimhğinın yattığını ıse Ya-
pı'yı yaşatan "yayın ilkelerine"
değinirken bir bâkima "anım-
satmış" oluyor...
Çünkü Yapı, 30 yıldır hep;
"İnsancıl değerleri, toplum çı-
karlannı, doğal-kültürel-tarih-
sel çevreyi ödûnsüz bir şekilde
savunup koruyan birdergi" ola-
rak çıkıyor...
Buna koşut olarak ve yine
"Her şeyin miman var",
YAPI'nın miman da
Doğan HasoL.
laşmak.. çok da kolay yaşanma-
yan bir serüvenin kimbilir ne
denli yıpratıcı ve kahırlı aynn-
tılannı da geçmişte bırakıyor...
Umanm bu benzetme için
kimse danlmaz; bir Azeri atasö-
zünde deniyorki; "İt balasıdaso-
nında>azaçıkü; ama, kışboyun-
ca >ediği ayan kendisi büdL."
Şimdı. biz ne dersek diyelim;
Yapı'nın 30 yıl hiç kesintisiz ya-
yımlanarak bugünkü kalıcı ve
kurumsal kimliğine ulaşmasın-
daki mutluluğun tüm emektar-
lan, artık sadece anılanyla baş-
başalar.
Eğer bize bir armağan daha
vermez ve bu bü>r
ük direnişin
öyküsünü hiç değilse bir kitap
şeklinde mimarhk ve toplum
belleğimize kazandırmazlarsa,
a>Tiı 30 yılda neier yaşadıklan-
nı da sadece kendileri anımsa-
\acaklcir...
• • •
Nitekim. dergimizin kurucu-
su, YEM adma sahibi ve Genel
Yayın Yönetmeni mimar Doğan
Hasol da işte bu merakımızı bi-
raz olsun gidermeye niyetlen-
miş olmalı ki; aynı serüvenin
yaşandığı 30 yıla ait "ülke ko-
Hasol'un vurgulamasıyla: "Bi-
lünden, sanattan. haktan, hu-
kuktan >ana olan ve yajında sü-
rekli bu ilkeleri gözeten bir der-
gi künhgiyle'', artık yeni 30 yıl-
lara da mimarlığın > ine a>ıu ev-
rensel ilkelenyle yelken açı-
yor...
îşte. 1972'den beri yukardaki
tüm değerlerin hep "tersini"
güçlendiren siyasal, sosyal ve
kültürel ortamİar içersınde Ya-
pı'nın varlığuıı ve kurumsallaş-
masını durmadan daha ileriye
götüren "sır", üstlendiği bu
u
çağdaş uygarhknrisyonıTndan
başka bir şey değil.
' • • •
Doğan Hasol. 250. sayı yazı-
sını; "Yapı'j-agönûlveomuzve-
renlere binlerce teşekkûr" diye-
rek noktalamış.
Ben de bu yazıyı "Yapı'yı ya-
ratanlara ve yaşatanlara" on
binlerce teşekkûr ederek bitiri-
yorum.. Gelecek kuşaklann da
aynı teşekkürü etmeleri için. da-
ha sayısız 30 yıl mimarlığımıza.
kültürümüze ve uygarlığımıza
sahip çıkmasını diliyorum...
Oekinci(« cumhuriyet.com.tr
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behKak@turk.net
HARBt SEMİH POROY semihporoyCoyahoo.com
TARİHTE BUGÜN MLMTAZARIKAN 15Eylül
BÛYÜKFİLM YÖNETMENİ RENOIR..
f894're
(
SAM *U6USr£££MOlK'tN OSiM
BİR S4NAT o/e&Mit/D* yer/çf
YfUA&JNOA S/N£MAr* Me/MK SAfMffTT. 8l£K4Ç PB-
SONtA BU l'Şİ M£SL£K S£Ç£AJ S£NOtB,
SAMAr SAyUMA£fMM £Me& G£Ç£N-
L£*£>£/V Btei S4mACXXT?ie. 'S/ANA", "MAOAME gO-
VAgy", "8fG Zte£6C£VC£S/'", *8ÜrÜeAU>dW$" 6İ-
Bi ÇOK SArrC* NireLİKÜ P/cM MP#u SAfi/Arçı-
NtN, ÖZELLİKL£ 'OruHUN KU/^ICf'O^ &GİŞ PU
VHPtTt, £l£ŞTr&M£NL£gCE, PÜM/A SİfJE-
"ruermş KANE"OEN*SONBAK/ (tüNa sı-
binbiri
masaltatv binbir kadın
masalları
nuray çiftçi
"Her sayfada başka bir kadının
Çizgili öyküsü var.
Kimi çok benziyor size,
kimi az.. kimiyse bambaşka
sizden, bizden..."
K İ T A P Ç I L A R D A
SATILIK
Şarlcöy'de denize sıfir
dublex imarlı parseller.
Xel: O 232 25O 65 86
OĞUZ
Başka Türkiye Yok
Haycii Fidan Dikelim
ORMANBAKANUĞI
AĞAÇIAVDIRMA VT EROZYON
KONTROLÜ
GENEL MUDURLÜĞU
CEM RADYO
SILAYA DOĞRU 13.00Serpil Kara YurtdışındaJa
dinleyidlcrle söyieşiyor.
YENİSESLER 16.00Ccm Radyo yenl sesler
yanşmasında yanşmaalara
oy vcınıek için
wuiw.cemradyo.cofn
TELDEKİ DUYGU 18.15Türkülcrle iç dünyamıza yolculuk
TÜRKÜLER TÜM DÜNYADA
www.cemradyo.com / ATV Ses Frekansı 7.38
Tel: 0 212 6397431 (pbx) Faks : 0 212 6397435
PANO
DENİZ KAVUKÇUOĞLU
Küskünler
Aday listelerinin açıklandığı gün parti genel mer-
kezlerınin, il merkezlerinin önlerinde tanık olduğu-
muz görüntüler, insana, "Televizyon denen şeykeş-
ke icat edilmeseydi de bunlan görmeseydik!" de-
dirtecek kadar iç parçalayıcıydı... Ekranlarda izledik-
lerimizin, dev bir buz dağının su üzerinde görünen
küçük parçası olduğunu, asıl dramlann ülkenin dört
bir yanında evlerde, kapalı kapılann ardında yaşan-
dığını da biliyorduk... Koca koca adamlar bir yerle-
re kapanmışlar hüngürhüngürağlıyorlar, dövünüyor-
lar, saçlannı başlannı yoluyortardı. Gördüğümüz ya
da gönmediğimiz, ama mutlaka yaşandığını bildiği-
miz bu dramlann nedeninin "hayata geçirilme yol-
lan tıkanan vatan ve millet sevgisi" olduğunun bilin-
cinde olmamız büsbütün dağlıyordu yüreklerimizi...
Sürekli nüfus artışının böylesi facialara yol açtığı
bir başka ülke belki de yoktu yeryüzünde. Nüfusu-
muz arttıkça, nüfusumuza hizmet etmek için ortaya
çıkan siyasi partilerimizin sayısı da artıyordu. Kuru-
lan her yeni parti, milletvekili aday adayı sayısının da
artmasına neden oluyordu tabii... Bu, matematiksel
olarak 3 Kasım günü 81 ilde 19 partiden 10 bin 450
adayın milletvekilliği yanşına çıkması demekti... Fa-
kat ne yazık ki içlerinden yalnızca 550'si göğüsleye-
bilecekti o kutsal hizmet ipini... Yan yoldakalan 9 bin
900 yanşmacı, geri dönecekler, kendilerine biraday-
lığın bile çok görülmesini içlerine sindirememiş, 36
bin 483 aday adayı küskünün arasına katılacaklar-
dı. 46 bin 383 kişilik bir "küskünler ordusu" yarata-
caktı önümüzdeki seçimler... Verdikteri adaylık pa-
ralanna mı, çoluk çocuklanna mahcup olmalanna mı,
yoksa memlekete hizmet edemediklerine mi yansın-
lar, bilemeyen talihsizlerin oluşturduğu kocaman bir
ordu...
Bir de "pariamenter" küskünler vardı Türkiye Bü-
yük Millet Meclisi'nde... Partilerinin açıkladığı aday
listelerinde adlannı göremeyince dehşete kapılıp,
çılgına dönmüşlerdi gayet haklı olarak... Çünkü kal-
bi tertemiz, vatan ve millet aşkıyla dolu bir milletve-
kili için yan yolda bırakılmak kadar korkunç bir şey
olamazdı dünyada... Yaşamlannda bir kerecik bile
olsun milletvekili olamamış küçük insanlann bileme-
yecekleri kadar yüce duygulara sahipti o insanlar.
550'si bir araya gelip parmaklannı oynatarak, birta-
kım düğmelere basarak 65 milyon insanın yaşamı-
na yön veriyorlar, geleceklerini belirliyorlardı. Bu ağır
sorumluluklan ancak onlann sahip olduğu o yüce
duygulan taşıyabilen "özelinsanlar" yerine getirebi-
lirlerdi. Kendileri de bunun bilincinde olduklanndan,
genel başkanlan tarafından es geçilmelerine, aday
listelerine alınmamalanna müthiş öfkeleniyoriardı.
Pariamenter küskünler, benzer müthiş öfkeleri
daha önce yaşamış "eskiparlamenter" küskünler-
le de "irtibat halinde " idiler. Onlarla kafa kafaya ve-
riyorlar, memleketin kaderini nasıl değiştırebiliriz,
diye düşünceler üretiyorlardı. Çünkü memleketin
kaderi demek, "eskipariamenter" küskünlerle, "ha-
len parlamenter" küskünlerin de kaderi demekti
aynı zamanda... Gazetelere, televizyonlara toplu
ziyaretleryapıyorfar, gazetecilere, televizyonculara
telefonlar ediyorlar, destek istiyorlardı... Kendileri-
nin olmadığı bir Türkiye Büyük Millet Meclisi han-
gi büyük görevlerin üstesinden gelebilirdi ki? Nasıl
olmuşsa, yüzde 10'luk barajı indirmeyi unutmuşlar-
dı. Kendilerine yeni bir şans verilse, hemen yapa-
bilirlerdi bunu!.. Erken seçimlere 'evet" derlerken
de genel başkanlarının oyununa gelmişlerdi. Oyu-
na, dolduruşa geldiklerini, getirildiklerini şimdi an-
lıyorlardı. Fakat bu da düzeltilemeyecek bir durum
değildi...
Tıp biliminde "megalomanik-paranoya" diye ad-
landınlan bir hastalık var mıdır? Bilemiyorum, fakat
bizim "küskünlerl gördükçe onlann bu türden bir
hastalıöa yakalanmış okjuklan izlenimine kapılıyo-
rum... İnsanlann kendilerini böylesine "en önemli"
ve "en vazgeçilmez" kişiler olarak görmelerini, sağ-
lıklı bir ruh yapısıyla bağdaştıramıyorum. Bu insan-
lar, önemliliklerinden, vazgeçilmezliklerinden birile-
ri kuşku duyacak, birileri önlerini kesecek, birileri
güçlerini ellerinden alacak korkusuyla yıllardır nasıl
yaşıyoriar, anlayamryorum.
Gazeteci dostlarımın köşelerinde kimi küskünle-
ri korumaya aldıklannı gördükçe üzülüyorum. Kö-
şe yazılanna konu oldukça o küskünler de önem-
liliklerini, vazgeçilmezliklerini "sahi" sanıp, büsbü-
tün depresyona giriyoriar. Üçü beşi dışında, büyük
çoğunluğu ruh sağlıklarını yitirmiş bu insanlara kö-
tülük yapıldığını düşünüyorum. Bırakaiım, onlar da
normal insanlar gibi yaşasınlar... Yaşamla yeniden
barışsınlar...
dkavukcuoglu@superonline.com
Faks:0212-723 84 97
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
S0LR4NSAĞA:
1/ İç sıkıntısı
veren tedir-
ginlik, korku,
dehşet ya da 3
gerginlik 4
duygusu. 2/
Genellikleta-
hıl ölçmede
kullanılan öl-
çek... Etken.
.3/ Tırnak bo-
yası... "Or- 9
han —": Oyun yaza-
nmız. 4/ Eski Mı-
sır'da güneş tannsı...
Bayındır, mamur. 5/
Canlı, hareketli. 6/
Anlam... Aşk ateşi.
7/ Göreceli..." —
Güler"; Fotoğraf sa-
natçımız. 8/Japonla-
ra özgü bir tür gü-
reş... Uygun bulma,
9
tasdik. 91 Şerif Görenin yönettiği, Şener Şen'in
başrolde oynadığı bir film.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Müzikte armoni kurallanna göre üst üste bindi-
rilmiş sesler... Birpeygamber. 2/Recaizade Mah-
mut Ekrem'ın, genç yaşta yitirdiği ve arusına en
güzel şiirlerini yazdığı oğlunun adı... Optik kay-
dırma. 3/Güreşte bir oyun... Tespihlerin baş tara-
finatakılanuzuncaparça. 4/Tavlada "üç" sayısı...
Yolsuz ya da emeksiz elde edilen şey. 5/ Ipekten,
sarımtırak dallı nakışlarla işlenmiş bir tür beyaz
kumaş. 6/ Yasa koyma işi... İlkel bir silah. 7/Halk
dilinde babarun kız kardeşine verilen ad... Mak-
sim Gorki'nın bir romanı. 8/Ruh... Koro için ya-
zılmış dinsel şarkı. 9/Bir göz rengi... Külhanbeyi.