23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15EYLÜL2002PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 ç ş 'm ğHtarMseyıdbrtaĞay t tstesineatmf. £ Oeaekkiıurtiyi cc ttrihs gomcctk! 90 iş günü Dr. Ayşe Dolay, Cine 5 üyeliğinden çıkmak için başvurusunu yapıyor... Cine 5 ilgililerinin uzun yakanşlanna rağmen üyeliğini brtiriyor... Tam da o sıra evini taşıdfğı için fırsat bulup şifre çözücüyü Cine 5 bayisine götürüp geri veremiyor... Zaten cihazın iadesi için kendisine bir tarih bildirilmemiş... Dr. Ayşe Dolay, üyelikten çıktığını sanırken birkaç gün sonra kredi kartı hesabından, Cine 5'in 100dolar karşılığı üyelik ücreti çektiğini görüyor... Hemen şifre çözücüyü götürüp parasının iadesini istiyor... Aldığı yanrt paranın 90 iş günü içinde iade edileceği oluyor... Dr. Dolay, "90 iş günü dört ay eder. Benim paramı dört ay boyunca bloke etmeye ve kullanmaya kimin ne hakkı olabilir" dtyor... Bu "hak" galiba, satıcılann tüketiciye imzalattığı o minicik yazılarla doldurulmuş tek tip sözleşme metinlerinde yatıyor... Bektroruk posta: deniKom@cumhuriyetxom.tr Tei: 0.212£12 05 05 Faks: Û.212.512 44 - Mesut Yılmaz, seçimin 15Aralık'a ertelenmesini istemiş... "Uzatmalan ovnuvor da!" asa değişiklikleri ile Avrupa Birfiği'ne uyum sağlamaya çalışıyoruz ama kendi içimizde demokrasinin evrensel kuralı hukukun üs- tünlüğünü kabul etmeye birtürlü uyum gös- teremiyoruz. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası ve ODTÜ öğretim Elemanları Derneği'nin, Bergama Ovacık'taki siyanüriü altın üretimini durdurmak için Adalet Bakanı Prof. Dr. Aysel Çelikel e yaptığı yazı- lı ve sözla başvuru yargı karariarına karşı uyumsuz- luğun en somut örneğini sergiliyor: "Ovacık'ta altın işletme projesi 1989 yılından beri kamuoyunun gündemindeki yerıni korumaktadır. Çamköy-Ovacık-Narlıca mevkiınde 'altın madenı ış- letilme izninin iptali' amacıyla 1994'te Bergamalı 652 yurttaş Izmir 1. idare Mahkemesi'nde üç dava açmış- tır. Davalar, çok ayrıntılı ve tartışmalı aşamalardan sonra 1997'de Izmir 1. İdare Mahkemesi'nin kararı ve 'yörede madenin işletilmesinde kamu yaran bu- lunmadığı ve projenin çevre açısından olumsuzluk- lartaşıdığı' gerekçesi iledavacı yurttaşların lehineso- nuçlanmış ve Danıştay denetiminden de geçerek ke- sınleşmiştir. Danıştay kararları kesin olduğu halde, şirket mah- keme karannın yeniden gözden geçirilmesini talep et- miştir. Bunun üzerine, BaşbakanlıkTÜBlTAK'a birra- por hazırlatmış ve Sağlık Bakanlığı da madenci şir- kete bir yıl süre ile deneme izni vermiştir. Ancak bir grup yurttaşın bu karann iptali için açtığı dava gere- ğınce Izmir 3. İdare Mahkemesi, Sağlık Bakanlığı ta- rafından tanınan bir yıllık deneme üretim iznini iptal etmiştir. Bütün bu mahkeme karariarına karşın Ba- kanlarKurulu'nun Nisan2002'deOvacık altın made- ninin işletilmesinin sürdürülmesi konusunda 'prensip karan' aldığı öğrenilmiştir. Ancak tüm aramalara kar- şın DU karara ulaşılamamıştır. Aradan geçen beş yıldan fazla süreye rağmen, mah- keme kararları Anayasa hükmüne rağmen yürütme tarafından uygulanmamıştır. Siyasi irade, yargı karar- larını uygulamayarak çağdışı biryönetim anlayışı sür- dürdüğü gibi toplumumuzun huzuru, sağlığı, refahı, güvenliği yerine, ulusötesi şirketlerin çıkarlannı göze- terekyöre insanını, çevresini, bölgenin değeri biçilmez tanm ve tarihj zenginliğini büyük bir felaketin içine rt- meye devam etmektedir. Yapılmak istenen, ekonomik kriz koşullannı fırsat bilerek ülkemizin toprağını, suyu- nu ve havasını geri dönülemeyecek boyutta tahrip edecek birtalana ortak olmaktır. Siyasal iktidar bu ha- liyle toplumsal istencin değil ulus ötesi tekellerin tem- silciliğine soyunmuştur. Hukukun üstünlüğüne sahip çıkıp, mahkeme kararlarının uygulanmasını ve Ovacık altın madeninin kapatılmasını talep edıyoruz." Seçim döneminin tarafsız Adalet Bakanı, hukukun üstünlüğü ilkesine acaba nasıl uyum gösterecek? SESSÎZ SEDASIZ (!) Yüksek Yerilim Hattı erdincutkua yahoo.com Seçim barajını aşmak kolay! Sıkıysa lider barajını aş... Milas-Bodrum Havaalanı ve taksiciler Milas-Bodrum Havaalanı'nın dış hatlar terminalinden yolcusunu karşı- lamak isteyen vatandaşa, taksi şoför- leri engel olmuş ve özel otomobile bi- necek yolcu için 30 milyon lira para al- mışlardı. Once Havaalanı Emniyet Şube Mü- dürü Aytekin Batu aradı... Böylesi bir olayı onaylamadıklannı bildirdi ve ko- nuyu açığa çıkartmak için şikayetçi va- tandaşla iletişim kurmak istediklerini söyledi. İletişim için vatandaşın e-pos- ta adresini verdik. Sonra vatandaştan bilgi geldi: "Sayın Aytekin Batu ile görüştük. Son derece uygar, beyefendi ve yurt- sever yaklaşımıyla ülkenin aydınlık bir yüzüyle karşılaşmaktan çok mutlu ol- duğumu ve umutlarımı körüklediğini söylemeliyim. Sayın Batu, Birleşmiş Milletler'de yürüttüğü görevinden bu- raya atanalı bir ay olduğunu ve bu kı- sa sürede ne yazık ki benzer şika- yetlerie karşılaştıklannı, Muğla II Emniyet Müdürü'nün ve kendisinin konuya çok hassa- siyetle yaklaştığını, kısa süre- de çözüm için yoğun çaba har- cadıklannı belirtti. Benzer olaylar- la karşılaşan yurttaşlann da yılmayıp hemen Havaalanı Emniyet Şube Mü- dürlüğü'ne başvurmalannın olayın tek- rarianmasının önüne geçeceğini iletti. Kendisine duyarlılığı için teşekkûr edi- yorum. Sayın Batu gibi açık sözlü ve aydınlık bir Emniyet Şube Müdürü'nün variığını da bilmenin topluma güven ve moral vereceğini düşünüyorum." ÇED KÖŞESİ OKTAY EKtNCİ 'Yapı' 30 Yaşında... Yapı Endüstri Merkezi'nce (YEM) aylık olarak yayımlanan "Yapı" dergisi. Eyl'ül'2002'ye ait 250. sayısıyla birlikte "30. yıhnı''dalaıtluyor... Ülkemizin mimarhk, kent so- runlan. ımar. kültür. sanat ve in- şaatsektörü alanındaki bu uzun soluklu yayın kararlıiığının as- lında her yönüyle "inatçı bir di- reniş" olduğunu görebilmek için. geçmiş 30 yılın bütün bun- lara yükledigi "geritimlere" bakmak yetiyor... Çünkü, Yapı"nın yaşı kadar geriye gidip. yeniden bugüne dogru bakan herkes, aynı zaman diliminin Türkiye'nin mimar- lıktan. şehircilikten ve genelde kent ve uygarhk kültüründen hızla "uzaklaşünlmaya" başla- dığı bir dönemi de içerdiğini açıkça görebiliyor. Işte böylesi bir "zorlu" süreç- te aynı bunalımlann nedenleriy- le sürekli hesaplaşarak mimar- lığı ve kültürü savunmak; bu- nun yarattığı çatışmalarda ise her türlü özveriyı de belli bir ka- lite ve derinlikten ödün verme- den sürdürerek 250. savıya u- şullannı" da sergilediği yazısın- da 250. sayının değerini şöyle özetliyor: "Yapı, bir mimarlık dergisinin düzenli tempoyia çı- kanlabüeceğini, Türkiye'de ka- nıtiayan ilk örnek oldu_." Peki, bu örneğı yaratan "giz" ,- neydi?,,, Böylesine bir "örnek djreniş" nasıl gerçekleştirilebil- di?.. Doğan Hasol, hem konumu gereği, hem de her zamanki ki- barlığından ötürü bu sorunun yanıtını elbette ki; "Benim ve arkadaşlanmın mimarüğa. sa- nata ve küJtüre olan gönül bağ- lannuzdan ötûriL." diye vere- miyor... Ancak, aynı başannın teme- linde işte bu söyleyemediği "ay- dın" kimhğinın yattığını ıse Ya- pı'yı yaşatan "yayın ilkelerine" değinirken bir bâkima "anım- satmış" oluyor... Çünkü Yapı, 30 yıldır hep; "İnsancıl değerleri, toplum çı- karlannı, doğal-kültürel-tarih- sel çevreyi ödûnsüz bir şekilde savunup koruyan birdergi" ola- rak çıkıyor... Buna koşut olarak ve yine "Her şeyin miman var", YAPI'nın miman da Doğan HasoL. laşmak.. çok da kolay yaşanma- yan bir serüvenin kimbilir ne denli yıpratıcı ve kahırlı aynn- tılannı da geçmişte bırakıyor... Umanm bu benzetme için kimse danlmaz; bir Azeri atasö- zünde deniyorki; "İt balasıdaso- nında>azaçıkü; ama, kışboyun- ca >ediği ayan kendisi büdL." Şimdı. biz ne dersek diyelim; Yapı'nın 30 yıl hiç kesintisiz ya- yımlanarak bugünkü kalıcı ve kurumsal kimliğine ulaşmasın- daki mutluluğun tüm emektar- lan, artık sadece anılanyla baş- başalar. Eğer bize bir armağan daha vermez ve bu bü>r ük direnişin öyküsünü hiç değilse bir kitap şeklinde mimarhk ve toplum belleğimize kazandırmazlarsa, a>Tiı 30 yılda neier yaşadıklan- nı da sadece kendileri anımsa- \acaklcir... • • • Nitekim. dergimizin kurucu- su, YEM adma sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni mimar Doğan Hasol da işte bu merakımızı bi- raz olsun gidermeye niyetlen- miş olmalı ki; aynı serüvenin yaşandığı 30 yıla ait "ülke ko- Hasol'un vurgulamasıyla: "Bi- lünden, sanattan. haktan, hu- kuktan >ana olan ve yajında sü- rekli bu ilkeleri gözeten bir der- gi künhgiyle'', artık yeni 30 yıl- lara da mimarlığın > ine a>ıu ev- rensel ilkelenyle yelken açı- yor... îşte. 1972'den beri yukardaki tüm değerlerin hep "tersini" güçlendiren siyasal, sosyal ve kültürel ortamİar içersınde Ya- pı'nın varlığuıı ve kurumsallaş- masını durmadan daha ileriye götüren "sır", üstlendiği bu u çağdaş uygarhknrisyonıTndan başka bir şey değil. ' • • • Doğan Hasol. 250. sayı yazı- sını; "Yapı'j-agönûlveomuzve- renlere binlerce teşekkûr" diye- rek noktalamış. Ben de bu yazıyı "Yapı'yı ya- ratanlara ve yaşatanlara" on binlerce teşekkûr ederek bitiri- yorum.. Gelecek kuşaklann da aynı teşekkürü etmeleri için. da- ha sayısız 30 yıl mimarlığımıza. kültürümüze ve uygarlığımıza sahip çıkmasını diliyorum... Oekinci(« cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behKak@turk.net HARBt SEMİH POROY semihporoyCoyahoo.com TARİHTE BUGÜN MLMTAZARIKAN 15Eylül BÛYÜKFİLM YÖNETMENİ RENOIR.. f894're ( SAM *U6USr£££MOlK'tN OSiM BİR S4NAT o/e&Mit/D* yer/çf YfUA&JNOA S/N£MAr* Me/MK SAfMffTT. 8l£K4Ç PB- SONtA BU l'Şİ M£SL£K S£Ç£AJ S£NOtB, SAMAr SAyUMA£fMM £Me& G£Ç£N- L£*£>£/V Btei S4mACXXT?ie. 'S/ANA", "MAOAME gO- VAgy", "8fG Zte£6C£VC£S/'", *8ÜrÜeAU>dW$" 6İ- Bi ÇOK SArrC* NireLİKÜ P/cM MP#u SAfi/Arçı- NtN, ÖZELLİKL£ 'OruHUN KU/^ICf'O^ &GİŞ PU VHPtTt, £l£ŞTr&M£NL£gCE, PÜM/A SİfJE- "ruermş KANE"OEN*SONBAK/ (tüNa sı- binbiri masaltatv binbir kadın masalları nuray çiftçi "Her sayfada başka bir kadının Çizgili öyküsü var. Kimi çok benziyor size, kimi az.. kimiyse bambaşka sizden, bizden..." K İ T A P Ç I L A R D A SATILIK Şarlcöy'de denize sıfir dublex imarlı parseller. Xel: O 232 25O 65 86 OĞUZ Başka Türkiye Yok Haycii Fidan Dikelim ORMANBAKANUĞI AĞAÇIAVDIRMA VT EROZYON KONTROLÜ GENEL MUDURLÜĞU CEM RADYO SILAYA DOĞRU 13.00Serpil Kara YurtdışındaJa dinleyidlcrle söyieşiyor. YENİSESLER 16.00Ccm Radyo yenl sesler yanşmasında yanşmaalara oy vcınıek için wuiw.cemradyo.cofn TELDEKİ DUYGU 18.15Türkülcrle iç dünyamıza yolculuk TÜRKÜLER TÜM DÜNYADA www.cemradyo.com / ATV Ses Frekansı 7.38 Tel: 0 212 6397431 (pbx) Faks : 0 212 6397435 PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Küskünler Aday listelerinin açıklandığı gün parti genel mer- kezlerınin, il merkezlerinin önlerinde tanık olduğu- muz görüntüler, insana, "Televizyon denen şeykeş- ke icat edilmeseydi de bunlan görmeseydik!" de- dirtecek kadar iç parçalayıcıydı... Ekranlarda izledik- lerimizin, dev bir buz dağının su üzerinde görünen küçük parçası olduğunu, asıl dramlann ülkenin dört bir yanında evlerde, kapalı kapılann ardında yaşan- dığını da biliyorduk... Koca koca adamlar bir yerle- re kapanmışlar hüngürhüngürağlıyorlar, dövünüyor- lar, saçlannı başlannı yoluyortardı. Gördüğümüz ya da gönmediğimiz, ama mutlaka yaşandığını bildiği- miz bu dramlann nedeninin "hayata geçirilme yol- lan tıkanan vatan ve millet sevgisi" olduğunun bilin- cinde olmamız büsbütün dağlıyordu yüreklerimizi... Sürekli nüfus artışının böylesi facialara yol açtığı bir başka ülke belki de yoktu yeryüzünde. Nüfusu- muz arttıkça, nüfusumuza hizmet etmek için ortaya çıkan siyasi partilerimizin sayısı da artıyordu. Kuru- lan her yeni parti, milletvekili aday adayı sayısının da artmasına neden oluyordu tabii... Bu, matematiksel olarak 3 Kasım günü 81 ilde 19 partiden 10 bin 450 adayın milletvekilliği yanşına çıkması demekti... Fa- kat ne yazık ki içlerinden yalnızca 550'si göğüsleye- bilecekti o kutsal hizmet ipini... Yan yoldakalan 9 bin 900 yanşmacı, geri dönecekler, kendilerine biraday- lığın bile çok görülmesini içlerine sindirememiş, 36 bin 483 aday adayı küskünün arasına katılacaklar- dı. 46 bin 383 kişilik bir "küskünler ordusu" yarata- caktı önümüzdeki seçimler... Verdikteri adaylık pa- ralanna mı, çoluk çocuklanna mahcup olmalanna mı, yoksa memlekete hizmet edemediklerine mi yansın- lar, bilemeyen talihsizlerin oluşturduğu kocaman bir ordu... Bir de "pariamenter" küskünler vardı Türkiye Bü- yük Millet Meclisi'nde... Partilerinin açıkladığı aday listelerinde adlannı göremeyince dehşete kapılıp, çılgına dönmüşlerdi gayet haklı olarak... Çünkü kal- bi tertemiz, vatan ve millet aşkıyla dolu bir milletve- kili için yan yolda bırakılmak kadar korkunç bir şey olamazdı dünyada... Yaşamlannda bir kerecik bile olsun milletvekili olamamış küçük insanlann bileme- yecekleri kadar yüce duygulara sahipti o insanlar. 550'si bir araya gelip parmaklannı oynatarak, birta- kım düğmelere basarak 65 milyon insanın yaşamı- na yön veriyorlar, geleceklerini belirliyorlardı. Bu ağır sorumluluklan ancak onlann sahip olduğu o yüce duygulan taşıyabilen "özelinsanlar" yerine getirebi- lirlerdi. Kendileri de bunun bilincinde olduklanndan, genel başkanlan tarafından es geçilmelerine, aday listelerine alınmamalanna müthiş öfkeleniyoriardı. Pariamenter küskünler, benzer müthiş öfkeleri daha önce yaşamış "eskiparlamenter" küskünler- le de "irtibat halinde " idiler. Onlarla kafa kafaya ve- riyorlar, memleketin kaderini nasıl değiştırebiliriz, diye düşünceler üretiyorlardı. Çünkü memleketin kaderi demek, "eskipariamenter" küskünlerle, "ha- len parlamenter" küskünlerin de kaderi demekti aynı zamanda... Gazetelere, televizyonlara toplu ziyaretleryapıyorfar, gazetecilere, televizyonculara telefonlar ediyorlar, destek istiyorlardı... Kendileri- nin olmadığı bir Türkiye Büyük Millet Meclisi han- gi büyük görevlerin üstesinden gelebilirdi ki? Nasıl olmuşsa, yüzde 10'luk barajı indirmeyi unutmuşlar- dı. Kendilerine yeni bir şans verilse, hemen yapa- bilirlerdi bunu!.. Erken seçimlere 'evet" derlerken de genel başkanlarının oyununa gelmişlerdi. Oyu- na, dolduruşa geldiklerini, getirildiklerini şimdi an- lıyorlardı. Fakat bu da düzeltilemeyecek bir durum değildi... Tıp biliminde "megalomanik-paranoya" diye ad- landınlan bir hastalık var mıdır? Bilemiyorum, fakat bizim "küskünlerl gördükçe onlann bu türden bir hastalıöa yakalanmış okjuklan izlenimine kapılıyo- rum... İnsanlann kendilerini böylesine "en önemli" ve "en vazgeçilmez" kişiler olarak görmelerini, sağ- lıklı bir ruh yapısıyla bağdaştıramıyorum. Bu insan- lar, önemliliklerinden, vazgeçilmezliklerinden birile- ri kuşku duyacak, birileri önlerini kesecek, birileri güçlerini ellerinden alacak korkusuyla yıllardır nasıl yaşıyoriar, anlayamryorum. Gazeteci dostlarımın köşelerinde kimi küskünle- ri korumaya aldıklannı gördükçe üzülüyorum. Kö- şe yazılanna konu oldukça o küskünler de önem- liliklerini, vazgeçilmezliklerini "sahi" sanıp, büsbü- tün depresyona giriyoriar. Üçü beşi dışında, büyük çoğunluğu ruh sağlıklarını yitirmiş bu insanlara kö- tülük yapıldığını düşünüyorum. Bırakaiım, onlar da normal insanlar gibi yaşasınlar... Yaşamla yeniden barışsınlar... dkavukcuoglu@superonline.com Faks:0212-723 84 97 BULMACA SEDAT YAŞAYAN S0LR4NSAĞA: 1/ İç sıkıntısı veren tedir- ginlik, korku, dehşet ya da 3 gerginlik 4 duygusu. 2/ Genellikleta- hıl ölçmede kullanılan öl- çek... Etken. .3/ Tırnak bo- yası... "Or- 9 han —": Oyun yaza- nmız. 4/ Eski Mı- sır'da güneş tannsı... Bayındır, mamur. 5/ Canlı, hareketli. 6/ Anlam... Aşk ateşi. 7/ Göreceli..." — Güler"; Fotoğraf sa- natçımız. 8/Japonla- ra özgü bir tür gü- reş... Uygun bulma, 9 tasdik. 91 Şerif Görenin yönettiği, Şener Şen'in başrolde oynadığı bir film. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Müzikte armoni kurallanna göre üst üste bindi- rilmiş sesler... Birpeygamber. 2/Recaizade Mah- mut Ekrem'ın, genç yaşta yitirdiği ve arusına en güzel şiirlerini yazdığı oğlunun adı... Optik kay- dırma. 3/Güreşte bir oyun... Tespihlerin baş tara- finatakılanuzuncaparça. 4/Tavlada "üç" sayısı... Yolsuz ya da emeksiz elde edilen şey. 5/ Ipekten, sarımtırak dallı nakışlarla işlenmiş bir tür beyaz kumaş. 6/ Yasa koyma işi... İlkel bir silah. 7/Halk dilinde babarun kız kardeşine verilen ad... Mak- sim Gorki'nın bir romanı. 8/Ruh... Koro için ya- zılmış dinsel şarkı. 9/Bir göz rengi... Külhanbeyi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear