22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 4 AĞUSTOS 2002 PAZAR 14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr ^ j Unlü keman sanatçısı Cihat Aşkın yaygm eğitim sisteminden yana lediden yetmişemüzikEGEMENBERKOZ CihatAşkın ülkemizin genç keman sanatçı- lannın en iyilerinden biri, ama aynı zamanda bir eğitımci. ÜstelLk iddıah, uygulanan eğitı- mibeğenmeyen, yeni bir sistem öneren, öner- mekle kalmayıp uygulayan bir eğitimci. Şu anda, yıllar önce bitirdiği ÎTÜ Devlet Konser- vatuvan'nda öğretim üyesi. Konservatuvar içindeki Doktor Erol Üçer Müzik tlen Araş- tırmalar Merkezı'nin iki kurucu eşbaşkanın- dan biri. Daha pek çok özelliği var ama onla- n konuşmanm akışına bırakalım ve söze eği- tım konusundan başlayalım istıyorum. -Bize anlaürmısınız, müzik eğitimi konusun- da ne durumdayız ve sizin öneriniz nedir? CİHAT AŞKTJV - Teşekkür ederim. Şu an- daki yerimiz, aslında tam bir kaos. Bir sis- temler karmaşası içindeyiz. Çünkü. Cumhu- riyet'm kurulmasından sonra örnek aldığımız Fransız ve Alman eğitim sistemleri zamanla yerlerini değışik eğitim sistemlerine bıraktı- lar. Özellıkle 1982'den sonra YÖKYasası'yla kurulan ünıversitelerde bütün eğitim sistemi değışti. Amaç 10 yılda 1600 kemancı yetiştirmek Şimdi ben tabıi kemancı olduğum ıçın, ke- man eğıtımi konusunda okudum, çalışmalar yaptım. Sekız yıllık öğretimden sonra, artık il- kokulu bıtıren çocugu alamıyoruz, çünkü ya- sa izin vermiyor. Ben bunun kökten çözüm- lenmesı gerektığını savunuyorurn. Müzik okul- lan kurulması en güzelı. Özel veya devlet oku- lu olabılir, hıç önemlı değıl. Önemli olan uy- gulanacak eğitim. Bu müzik okullannda öğ- renci yalnızca müziğin gerektirdıği dersleri görmeli; yani bir kemancıysa, keman dersiy- le kemanı destekleyen yardımcı derslen gör- meli. Bunun ıçin ben yaygın eğitımı savunu- yorum. Ülkemizdeki bütün müzik kurumla- nnda yaygın eğitimin bir örneği olan kur sistemi uygulanmalı ve böylece eğitim her yaştan insana açılabilmeli di- "Birazcık notalan bilse, yani parmakları bir gam yapsa insanın, çok daha değişik bakıyor dünyaya. Keman çalmasın; bağlama çalsın, kaval çalsın, ne çalarsa çalsın, yeter ki çaldığı müzik nitelikli olsun." ye düşünüyorum. "Yediden yetmişe" adı nı verdiğim eğitim sisteminde, keman tekniğini kurlara böldüm, tıpkı dil eğitıminde olduğu gibı. Ama- cım, bireysel yetenekleri ön plana çıkarmak değil, keman eğitimini Türkiye'nın her ye- rınde yaygınlaştırmak ve genel düzeyi biraz yukan çıkarmak. Zaten onlar arasında mutlaka sivrilenler olacaktır. Bu sivnlen insanlar da ilerinin önemli mü- zisyenleri haline geleceklerdir. - Uyguladığmız sistemi biraz açar ımsmız? AŞKEV - Şöyle bir şey. Ben eğitimci ya da pedagog değil, yorumcuyum; ama Türkiye'nin şartlan bu. Ben yalnızca Türki- ye'deki keman eğıtimcilerine yar- dım etmek, onlann ufkunu açmak, onlara en yeni metotlan, gereçle- ri sağlamak ve onlan bir sistem içinde toplamak istiyorum. Bir he- defim var. Bursa'da başladım, ekım- de de bizım Teknik Üniversıte'nin Ba- kırköy'dekı müzik okulunda başlaya- cağım, sonra da konservatuvanmızda. Amaç şu: Önümüzdeki şubatta Van'da, kasımda Denızlı'de veya Konya'da baş- lamak, bütün yurdu dolaşarak bu sis- temi oluşrurmak, on yıl içinde 80 ıl- de bu gelişımı tamamlayarak 10 yıl sonra keman çalmayı bilen 1600 üısan yetiştirmek. İlk yıl yüzde 70 ilerleme Küçük kemancılar harika - Bursa'da Cihat Aştan'ın küçük arkadaşlan varmış diye duydum_. AŞKIN -2001 yıh Kasım ayında Bursa'ya bir konser için gitmiştim. Bursa Devlet Konservatuvan Müdürü tsmail Göğüş ve Prof. Koral Çalgan, müzik bölümü başkanı, beni davet ettiler konservatuvara, yapmak istedikleri şeyleri anlattılar, bir devrimdi Türkiye için. Kendilerine söz verdim, ben her ay Bursa'ya derse geleceğim, bir sistem kuracağım, oradaki keman hocalanyla birlikte çahşacağım ve bu kasımda başlayacağız, mayıs ayının sonunda bu programı bitirecek ve aşamayı göreceğiz, hep birlikte. "Cihat Aşkın ve Küçük ArkadaşlarT yıllardır düşündüğüm bu projenin adı. On birle on beş yaş arasındaki on dokuz küçük kemancı ve bunlar çokeski, 1920'lerden, 30'lardan kalma metotlarla çahşıyorlardı. Onlan bıralap en yeni metotlan aldık. Her ay üç gün gittim, bu üç günde bütün öğrencüeri dinledim, bazılarını beş dakika, bazılannı bir saat. Bazen müzik dinlettim, ne düşünüyorlar, duygulan nelerdir, onlan yazdırdım, hayal güçleri geüşsin diye, bazen kendim çaldım; şakalaştık, çaldık, eğlendik, böyle katılımcı bir eğitim yaptık. Bir de yıl sonu konseri yaptık, çalıştığımız eserleri çaldık ve yüzde 70 ilerlediğimizi gördük. Bazı çocuklar orta 1 düzeyinde keman çaJarken birdenbire orta 3, lise 1 düzeyindeki eserleri çalmaya başladılar. Bu tümüyle onlarla bireysel olarak ilgilenmenin sonucuydu. Çünkü hepsinin yeteneği farklıydı, değişik çevrelerden gelmişlerdi. Hiçbir şeye zorlamadım onlan, yalnızca bilimin getirdiği en yeni gelişmeleri izlemelerini sağladım. Çünkü müzik sanat ama biîimsel yani da var. Ve birazcık notalan bilse, yani parmaklan bir gam yapsa insanın, cok daha değişik^ bakıyor dünyaya. Keman çalmasın; bağlama çalsın, kaval çalsın, ne çalarsa çalsın, yeter ki çaldığı müzik nitelikli olsun. Bestecüerimizi tanıtmakgörevimiz Çalınmayı, dinleyicilere iletilmeyi bekleyen daha yüzlerce eser var - Merak ettiğim bir şey daha var, onu da sor- mak istiyorum. Düleıie müzikler arasında bir ya- kmhkoJduğunu düşünüyorum. Örneğin, İtahan- ca konuşma müziğrv le İtalyan operalan ya da bir Fransızm konuşmasıyia Fransız şansonlan, In- gilizceylegünümüzün Ingilizce şarkılan arasın- da... Benzer bir ilişkiyi Türkçeyle günümüzün Türkçe müziği arasında ise göremiyorum. Siz gö- rebiK> r or musunuz? AŞKEV - Aslında bu çok güzel, tez konusu olabilecek bir soru. Çok önemli bence. Bir araş- hrmacmın, bir etnomüzikoloğun bu konuda ça- lışması, böyle birkitap yayım- laması çok yararlı olacaktır. îtalyanca çok müzikal bir dil. Dediğiniz gibi, Fransız şan- sonlanyla Fransızca arasında da aynı bağ var... tngiliz- ce için de aynı... Bıze gelince... Cumhuriyetin ilk yıllanndan başlaya- rak bestecilenmiz Ba- h 'da öğrendikleri teknik- len Türkiye'ye getirdi- ler. Mesela Fransız kül- türünü tanıyan Cemal ReşitRe\, Ahmet Adnan Saygun gibı besteciler tamamen Fransız kültü- rü öğelerini Türkiye'ye getirerek bir şeyler yap- maya çalıştılar. NecflKa- zım Akses ise Viyana 'da okumuş, Alman kültürü öğelerini getirerek bir şeyler yapmaya çalıştı... Dolayısıyla Türkiye'de Türkçe müzik yapan kimse yok. Her şeyden önce, bir Türk şan eko- lü yok. neden yok. çün- kü Alman şan teknığin- den alınarak 1946'lar- dan sonra kurulmuş olan opera, mesela 'a'lan 'o' diye söyler, 'mavifim' diyemez de 'movUim' diye okur, öyle bir şey- dir bu. Oysa, bir Münir Nurettin Selçuk ge lmiş- tir Türkiye'ye. Mevlevihanede yetişmiş, klasik Türk müziğini, Sarayı, Cumhuriyeti öğrenmiş, hepsinin bir sentezini yapmıştı. 1925-1927 ara- sı Paris'te şan tekniği görmüştü, bütün söyle- dikleri anlaşıhyordu. aynca çok müthiş bir gırt- lağı vardı. Türk şan ekolünü o oluşturabılir ya da onun tarzını biraz ileri götürenler oluştura- bilir. opera da söyleyebilirlerdi, o yapılmadı Türkiye'de. Şimdiyse, tamamen Amerikan kül- türünün etkisi altındayız. Günlük konuşmalanmızda, telefonu kapatır- ken bile 'bay' diyoruz ister istemez, çok kötü bir şey aslında, uzun vadeli düşünülecek olursa, bir kültürel savaşın kaybedilmesi demek oluyor bu, bunu kimse düşünmüyor. - Düşünenlervar tabü bu sorunu, bir şeyler ya- pıtmaya da çahşıtayor. Ama ben izninizle sözü yine müziğe çevirmek istiyorum. Çünkü sormak is- tediğim bir iki soru daha var. Baü müziği bestecilerinin kendi halk müzik- lerinden, alt müzikten varaıiandıklaruu biliyo- nız. Senfoniler. konçertolar gibi en yaygm bi- çimleri bırakahm, örneğin bir süit var, art arda çahnan dört danstan oluşuyor... Peki. bir Türk süiti olamaz nu, di\ e düşünüyorum, örneğin ha- lay-zejbek-sihfke-horon gibi dört danstan ohı- şan bir Türk süiti... Bağışlayın, bizim bestecile- ginç, çok da güzeldı. Onun dışında, ikmcı ku- şak bestecilerimizden daha çok Muanuner Sun, Dhan Baran gibi besteciler süit tarzında eserler yaptılar. Mesela, Muammer Sunun 'YiırtRenk- leri' süiti var. Bu tür başka çalışmalar da var, ama ortaya çıkmadı. Çalınmadıklan ıçin de sizın bil- memeniz gayet normal... Bunlan çalmak, siz- lere ulaştırmak bizlerin görevi... Fakat yorum- culanmız, genel konuşuyorum, bunu yapmadı- lar bugüne kadar ve Istanbul-Ankara-tzmır dı- şına çıkamadılar. Işte bizım kavgamız da bura- da başlıyor. Onun için ben çok aza indirdım buradakı konserleri, daha çok Anadolu'da çalıyorum. çok da- ha haz alıyorum, çünkü çok da- ha fazla ilgi var. En son Denız- h'de, daha önce Van'da, Kayse- ri'de salonlar hep doluy- du... Yorumculann bence en büyük görevi çağdaş eserlerimizi dınleyicileri- ne ılermesi... hkleri gerçekleştirdi en çok aza indirdim Istanbul - Ankara - İzmir'deki konserleri. Son yıllarda daha çok Anadolu'da çalıyorum, çok daha haz alıyorum, çünkü ilgi çok daha büyük. En son Denizli'de, daha önce Van'da, Kayseri'de salonlar hep doluydu... rimizin yapırJannı r>i tanınuyoruz, belki de ya- pılmıştır da ben bilmiyorum. 'Halk müziği büyük bir kaynak' AŞKIN - Şımdi o konuda ben şunu söyleye- bilirim, dediğiniz çok doğru, Beethoven'in tüm eserlennde Alman halk şarkılan var; Mozartın eserlennde de A\r usturya... Bizde de ilk beste- cilerhalk müzığinden yararlanma yoluna gitmiş- ler, biraz da Ziya Gökalp ın etkisiyle... Şöyle di- yor Gökalp: 'Yeni Türk müziği nasıl olmalı? Modern anlamda, halk türkülerinin albna akor- lar eklenerek bunlar annonize edilebiKr'. îlk bestecilerimizden Hasan Ferit Alnar kanun ça- hyordu, kanun ıçın konçerto besteledi, çok il- - Ben de onu diliyorunı, umuyorum da, çünkü yeni Türk bestecileri çahnma- ya başladı arük. Örneğin, Borusan Orkestrası bu \ıl her konserindebir Fent Tü- zün çaldı... AŞKIN-Ama Ferit Tü- zün altmış besteciden bin... Onun gibı 59 besteci daha var... -Yeri gelmişken, sizin bir de Türk bestecileri projeniz varmış, bu konuda da bil- gi verir misiniz? AŞKEV-EIbette. Bu pro- jeyi cumhuriyetin 75. yıh için düşündüm, 1998'de. 75 yılın Türk bestecilerinin eserleri. Bu eserler önem- senmediği için ne yazık ki çalınmıyordu ya da çok az çalınıyordu. ,\raştırmala- nm sonucu, çağdaş Türk bestecilerinin 150-160 ese- rini buldum. Bunlann 40- 45'ini konserlerde seslen- dirdim. Çok büyük bir ilgi oldu, bazı yeni bes- teciler benim için eserler bestelediler. bu eser- lerin çoğunu CD yaptım, Necil Kazım Akses" ın konçertosunu ilk CD yapan benim. UIvi Cemal Erkm'in ilk CD kaydını gene ben gerçekleştir- dim. Onun dışında bazı bestecılenmızin ilk eser- lerini çaldım. Bu böyle sürüp gidiyor, yaşam bo- yu da sürecek. - Dilerim, orkestralanmız da her konserlerin- de bir Türk bestecisinin yapınnı çalmayı gelenek haline getiririer... Biz dinleyicUer de kendi bes- tecüerimizi taıuma olanağma ka\-uşuruz_ Size teşekkür ediyorum, hem çahşmaiannıziçin, hem de bu söyleşi için. AŞKEV - Ben teşekkür ederim. Nirvana videosu ilk sırada • LONDRA (BBC) - Rock topluluğu Nirvana'nın 'Smells Like Teen Spirit' adlı şarkılannuı videosu, MTV Ingiltere ve Irlanda'da en çok yayımlanan müzik videosu olarak açıklandı. Nirvana"yı sırasıyla Oasıs'ten Wonderwall, Soundgarden'dan Black Hole Sun, Beastıe Boys'tan Sabotage. Beck'ten Loser ızliyorlar. 'Smells Like Teen Spinf. 1991 'de çıkan albümün çıkış parçasıydı ve bir grunge klasığine dönüştü. MTV'de yayımlanan \ıdeolardan ilk on beş sırayı paylaşanlann sadece üç tanesi Ingiltere'den, Virtual Insanity'yle Jamıroquai, 'Bittersweet Symphony'yle Verve ve Richard Ashcroft. Lıstede ilic on beşte yer alan topluluk ve sanatçılann geri kalanı ise Amenkah. TYS'den Milli Eğrtim'e tepki • Kültür Servisi - Türkiye Yazarlar Sendikası. Metin Demirtaş'ın Nasrettin Hoca ve Ezop öykülerinı yeni bir yaklaşım ve yorumla şiırleştırdiği 'Nasrettin Hoca ile Ezop Dede Bizımle' adlı seçkısinin ilköğretim okullannda öğrencilere karnedınlence armağanı olarak ücretsız dağıtılmasına Atalya tl Mılli Eğitim Müdürlüğü'nce izin verilmemesine tepkı gösterdi. Demırtaş'ın karşılaştığı tutumun 12 Eylül kalıntısı yönetmelik ve yöneticılenn esen olduğunu ileri süren Türkiye Yazarlar Sendikası, Milli Eğitim ve Kültür bakanlıklannın gençlerin çağdaş yazarlarla ve aydınlık düşüncelerle kucaklaşmasını engelleyen yasa, yönetmelik ve kafa yapılannı bir an önce değiştırmesı gerektiğmi vurguladı. Robert Redford'dan yeni nim • Kültür Servisi- Robert Redford, Tony Hillerman'ın bir romanından uyarlanan 'Skinwalkers' adlı filmin senaryosunu yazma işını oğluna verdı. Jim Leaphorn ve Jim Chee adlı. aynı zamanda Najova Kızıldenlisi olan dedektıflerin hıkâyesinin anlatıldığı filmde, 'Rüzgârla Konuşanlar'da rol alan Adam Beach ile 'Son Mohikan'da oynayan Wes Studi başrolerde. Redford. film beğenildiği takdırde Kızıldenlı filmleri çekmeye devam edeceğini belirtiyor. Cahrt Külebi Evi devnedildi • Kültür Servisi - 20 Hazıran 1997'de aramızdan aynlan usta şair Cahit Külebi'nin, Kültür Bakanlığı tarafından müze olarak korunan Ankara'dakı evı, Edebiyatçılar Derneğfne dewedi]di. Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Cahit Külebi Evi'ni, 'ülke kültürünü, sanatını ve edebiyatını gelıştirmek amacıyla' EdebiyatçılarDerneği'nin kullanımına verdi. Belgesel filmlerde Göç' • Kültür Servisi - Belgesel Evi Cep Sineması, göç olgusunu "umuda koşan insanlar. onlann düş kınklıkJan. ödedikleri bedeller ve geride bıraktıklan hayatlanyla" anlatan belgesel fıknleri ızleyiciyle buluşturuyor. 196O'lı yıllarda başlayan A\Tupa'ya işçı göçü ve yaşam savaşlan, Türkiye "deki 'Almancf kavramının ortaya çıkış süreci de belgesellerde ele alınan konulardan. Etkinlik kapsamında Seyhan Derin'in yönettiği 'Ben Annemin Kızıyım". Sabri Özaydın'ın 'Bulut Ailesı'nın Geri Dönüşü", Sevgı Kartan \e Hatıce Gürler"in 'Bitmeyen Türkü', Hazar ve Pavel Schnabel'in 'Boğaziçi'ne Sığındık", gösterilecek belgesel filmlerden bırkaç tanesi. Film Okuma Atölyesı'nde ise Dario Argento'nun 'Suspiria", Tim Robbins'ın 'Beşik Sallanacak', Norman Jewison"ın "Ruslar Geliyor' adlı filmleri gibi özgün yapımlar ızlenebilecek. Art Studio'da Wonk Shop • Kültür Servisi - Art Studio'da ressam Cem Arslan yönetiminde yapılacak olan Work Shop için kayıtlar sürüyor. Dört derslik atölye —=- çalışmasından oluşan etkinlik, resim teknıklerinin uygulanmasında yoğunlaşacak. Bu çalışmayla, resım yapmak isteyen fakat yeterli zaman ayıramayan amatör sanatçılara olanak sağlanması amaçlanıyor. (0 216 336 82 56)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear