Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 28AĞUSTOS2002 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
AÇI
MUMTAZ SO^SAL •
Dışa Çalışma
SANKİ Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşlan de-
ğil deX/rjr/sCum/7i/nyef/"adınıtaşıyan Rum dev-
letınin ya da Yunanistan'ın maaşlı propaganda me-
murudurlar. Adadaki sorunun çözülmesi için Türk
tarafıncasürdürülen çabalann en kritikanındaöy-
le bir haber uçururlar ki ne diyeceğinizi şaşırırsı-
nız.
Kritık an, Rurn devletini tek başına Avrupa Bir-
liği'ne tam üye yapma girişiminin ite kaka tamam-
lanrnak üzere olduğu andır.
Neymiş, böyte bir anda uçurulan habere göre Tür-
kiye aslında Kuzey Kıbrıs'ı "ilhak"a hazırianmak-
taymış.
Haberin kaynağındakilercegüdülen amaç, her-
halde, birtaşla iki kuş vurmaktır Rum propa-
ganda makinesi "sayesinde" Türk tarafının alnına
yapıştınfan "uzlaşmazlık" etiketini doğrulamak ve
aynı zamanda bu uzlaşmazlığı "ilhak" planının bir
parçası olarak göstermek.
Yanı, onlara göre "böyle birplan zaten eskiden
beri vardır ve çözümsüzlük bunun için bulunmuş
bahanedir; dolayısıyla, Kıbrıs'ta müzakereler yo-
luyla çözüme vanlacağını ummak boştur ve bu
umutla Güney'in tam üyeliği için çözüme kadar
beklemek yanlış olur".
Karşı tarafın böyle düşünüyor olması ve "çö-
züm olmasa da Güney'i tam üye yapma" düşun-
cesının artık çeşitli Avrupa ülkelerinde ciddi biçim-
de sorgulandığı sırada telaşlanarak böyle bir ya-
nıltıcı kampanyaya gerek duyması doğal sayılabi-
lir. Ama Türkiye'dekı kımı haberci ve yorumcula-
rın bu kampanyaya katkıda bulunmalanna ne der-
siniz?
"Başkalannın rşine gelecek tarzda davranıp ulus-
lararası arenada beğenilme" tutkusunun bir baş-
ka belirtisi mi acaba?
Şımdi, "Bunlar iyi haberci ve yorumcu olsalar-
dı, Rum tarafınca genellikle yayılan izlenimin
aksine, Kıbrıs'taMi müzakerelerin gerçekçi, sağlık-
lı ve dayanıklı bir çözüme varması için Türk tara-
fının ciddi çaba göstererek açılım üstüne açılım
yaptığını öğrenir, yorumlannı da öyle yazarlardı"
diyemezsiniz. Çünkü, kabahatin yarısı onlarda ise
öbüryansı da görüşmelere ilişkin olarak Birleşmiş
Milletler'ce konan açıklama yasağına safça uyup
kendi lehine açıkJama yapmaktan uzak durmuş olan
Türk tarafındadır. Safîık işe yaramıyor.
Ama, böyle bir durum ilk kez ortaya çıkmamak-
ta. Yalnız Kıbrıs konusunda değil, başka birçok
konudadaTürk propaganda mekanizmasının ge-
leneksel zayıflığına eklenen bir başka "kusur" da-
ha var: 200 yıla yakın süredir Yunan diplomasisi-
nin ve şimdı de Rum yönetiminın dünyayı, hatta
bu arada Türkiye'nin içini bile yanıltmakta edindi-
ği uzmanlığı küçümsemek.
Attilâ ÎUıanda
Ktiltiir Sorunsalı
Gönülden Esemenli Söker
Gönülden Esemenli Söker, ' kültiir sorunsalı"
konusundaki altı yıllık çalışmasına Attilâ Ilhan'ın
"Aynanın Içinaekiler" roman aizisini kaynak
şeçmekle; nem yaısın tarinimizin Lurjuvalaşma
sürecini ayaınlattı, nem ae okurlar için
tir eğitim yolculuğu nazırlaaı.
www.bilgiyayinevi.com.tr
BLGIYAY1NEVI Meşrutiyet Cad. No:«/A Yenışehir - 06420/ANKARA
Tei: (0-312) 434 49 M • 434 49 99 Faks: (0-312) 431 77 58
•LGİ DAĞIT1M Narlıbahçe Sok. No:17, Kat:1, Cağaloğlu • 34Î60/İSTANBUL
Teh (0-212) 522 52 01 - 520 02 59 Faks: (0-212) 527 4119
•LGİ KİTABEVİ Sakarya Cad. No:8/A Kmlay - 06420/ANKARA
Tcl: (0-312) 434 41 06 • 434 41 07 Faks: (0-312) 433 19 36
ÖZÜRLÜLER VAKFI
31 Ağustos 2002 Cumartesi günü
21.00 - 23.30 saatleri arasında
Harbiye Cemil Topuzlu
Açık Hava Tiyatrosu'nda
Arif sağ
Sabahat Akkiraz
KONSERİ
— Irtibat için: 546 60 59
Konser biietleri Biletix satış noktalanndan
www.biletix.com'dan ve
0 216 45415 55'den temin edilebilir.
Saygınlık
Atatürk \r
e CHP, toplumsal belleğimizde, yazık ki sadece saygınlıklan olan
4 bit bütünlüğü ifade ediyorlar. Atatürk yolundan sapan bir CHP'nin saygın-
lığından, elbette söz edilemez.
Vecihi TİMUROĞLU
B
ir siyasa adamının
en önemli nitemi,
toplumsal yaşamın
her kesiminde ve
her alanuıda. top-
lumsal kurumlann adalet kavra-
mına uygun çalışması yönünde
gösterdiği titizliktir. Toplumu
yönetmeye istekli kişilerin ve
örgütlerin izledıkleri siyasa, sağ-
lıklı bir öngörüye, derin bilgiye,
doğruluğa ve ezilenlerin yaran-
na yönelikse, saygındır. Siyasal
bir önder. topluma, geleceğin
aydınlığını gösterebiliyorsa, ezi-
len toplum katmanlanna somut
esenlikler sunabiliyorsa, kuşku-
suz bir saygınlık kazanır. Saygın-
lık, başlı başına otoritedir. Oto-
ritenin sağlanması için "zor"a
gerek yoktur.
Erdemli yönetimler, öznel is-
temlerden uzakta taht kurarlar.
Her toplumun tarihinde, es-
kimeyen saygınlıklar kazanmış
önderler ve örgütler vardır. Ta-
rihsel diye niteleyebileceğimiz
bu saygınlık, toplumun beklen-
tilerine koşut yükselemezse, bir
anı, ama bir daha yaşanması ola-
naksız bir anı olarak söylenir.
Atatürk ve CHP, toplumsal bel-
leğimizde, yazık ki, sadece say-
gınlıklan olan bir bütünlüğü ifa-
de ediyorlar. Atatürk yolundan
sapan bir CHP'nin saygınlığın-
dan, elbette söz edilemez. Bir-
çok bilmiş, artık Atatürk ilkele-
rinin işlevinin kalmadığını, "Ke-
maUzmde direnmenin çağdışr
bir anlayış olduğunu ileri süre-
rek toplumu oyalıyor. "Ükeci-
Kk", kuşkusuz gericiliktir. Çün-
kü, sürekli değişen doğaya ve
topluma ters düşersiniz ilkecilik-
le. Ne ki, "flkelilik'', bireysel ve
toplumsal saygınlığın değışmez
öğesidir. Atarürk'iin ilkelerini sa-
vunmak, kaynağında, evrensel
değişime ödün vermeden uyum
sağlamaktır. Laik, de\Tİmci, ba-
ğımsızJıkçı, cumhuriyetçi ve top-
lumsalcı Atatürk'ü eskimiş say-
mak olanaklı mı? Bu kavramla-
nn tümü de değişimi sürekli kı-
lan kavramlardır. Değişime ayak
uydurmayı engellemek bir yana,
durağanlığı devinime zorlayan
kavramlardır bunlar.
Cumhuriyete ödünsüz sahip
çıkması gereken CHP, yazık ki,
tarihsel bilinçleri yüzeysel ön-
derlerin elinde, Cumhuriyetin
kazanımlannı koruyamayacak
durumageldi. BülentEcevit, la-
iklik siyasasırun yaşama geçiril-
me yöntemini, iktidar uğruna,
"tarihsel yanılgı'' diye niteleye-
rek tarihsel bilincinin ne değin
yufka olduğunu gösterdi. Şim-
di de Deniz Baykal, "tarihimize
sahip çıkmak" gibı anlamsız bır
çıkışla, Cumhuriyet bahçesinin
tüm çiçeklerini kurutuyor. Yeni-
den genel başkan olduğundan
bu yana, türlü dinci kanallarda
izliyorum Deniz Baykal'ı. An-
lıyorum ki, Bülent Ecevit'i de
yoldan çıkaran kişi Deniz Bay-
kal'mış... Baykal'ın önderliğin-
deki CHP, tarihiyle bütünleşerek
toplumu bugünİdi bataktan kur-
taracakmış! CHP, bundan böy-
le, Edebali'nin, Mevlana'nın,
Ahmet Yesevi'nin, Hacı Bektaş
Vfeü'nin yollanndan giderek top-
lumla kucaklaşacakmış! Sanı-
nm, bu denli tarihsel bilisizlik,
Demirel'le Çilkr'e yakışır.
Bütün Osmanlı tarihlerinde,
Edebali'nin, Osman Gazi'nin
kaynatası olmasından daha ile-
ri bilgi ve belge yoktur. Kara-
manlı olduğu, Şam'da okudu-
ğu. fıkıh bildiği, yüz yirmi yaş
yaşadığı dışında hiçbir bilgi ve-
rilmiyor onun hakkında. Bay
Baykal, şöyle bir çıksın Anado-
lu'ya, halkla lcucaîdaşsın, baka-
lım kim tanıyor Edebali'yi?
Mevlana'yı şöyle bir okusun,
büyük bir Türk düşmanı oldu-
ğunu görecektır. Hacı Bektaş
Veli'nin söylencelere dayanan
yaşamından sıynlıp Makâlâfını
okusun, şeriatın en büyük yan-
daşlanndan birini tanıyacaktır.
Yine de bağnaz baskılardan
sıkıldığımızda, bizi esenletecek
(ferahlatacak) hoşgörünün Bek-
taşilikte olduğunu görürüz. Ah-
met Yesevi'nin admı bile duy-
mamıştır Anadolu halkı. Alevi
aydınlarla, Alevileri "terbiyele-
mek" isteyen "hilalciler"den
başka bir tek ADah'ın kulu, Ye-
sevi'den bir tek dize söyleye-
mez. Bay Baykal, Anadolu hal-
kıyla kucaklaşmak istiyorsa, Os-
manlıcılık, şeriatçılık. ırkçılık
gibi, Atatürk'e yabancı kavram-
ların gölgesinden bir an önce çı-
kıp halkın bilincinde hâlâ dip-
diri duran "Kuva>ı Miffiye" ru-
hunun ışığına ka\iışsun. 1946
ruhu, her türlü aydınlığı kara ça-
dıra sokan bir ecinni ruhudur. Os-
manlıcılık, CHP'ye ve önderi-
ne yakışmıyor.
Çünkü, Osmanlı, Atatürk'ü
ve Birinci Büyük Millet Mecli-
si'nin tüm üyelerini idama mah-
kûm ermiştir. Bay Baykal, lüt-
fen Söylev'i okusun. Okuduğu-
nu söyleyecektir, ama yeniden
okusun.
Belli ki, anlamamış. Atatürk,
Osmanlı'yı kınamaz, suçlar. Ulu-
sun ensesine zorla, kılıç kuvve-
tiyle binmiş ve alü yüz yıl bu hal-
kı ezmiştir Osmanlı. Atatürk'ü
iyi okusun, yüzeysellikten kur-
tulsun.
Bay Baykal'ın, nedense, ekin-
sel yönü geriye çevrilmiş! Ahi-
ler'den de medet umuyor. Ibni
Batuta'yı (1304-1369) okuma-
sını salık veririm. Ahi örgütü, Os-
manlı devletinin kuruluşunda,
oldukça etkin işlevi olan bir za-
naatkârlar örgütüdür. Halkın
önünü karartmak isteyen gerici-
ler, eskiye yönelerek sömürü
oranlannı arttınrlar. Bu, her top-
lumda görülen bir durumdur.
Ama, Cumhuriyeti kuran ve ko-
nınmasında tarihsel sorumlulu-
ğu olan CHP'ye, toplumun bağ-
nnda yaşayan eskiyi gıdıklamak
yakışmaz; karşıtı, toplumun kar-
nındaki yeniyi kışkırtmak yara-
şır. Feodal bir toplumun zanaat-
kârlar örgütünü, bugün yaşat-
mak ve geleceğe yöneltmek ola-
naklı mıdır?
Ecevit bile, mahalle bakkallı-
ğının içinde bulunduğu sıkıntı-
nın büyük bakkaliyelerden (mar-
ket) kaynaklandığını anlamış.
Baykal, nasıl olur da elindeki
zengin Kuvayı Milliye biriki-
minden yararlanarak bu durumu
kavrayamaz? Tanrı aşkına,
CHP'nin içinde, tarih bilinci
olan tek kişi yok mu? Baykal'ı,
gericiliğin pençesinden kurtar-
sınlar. Açıkça görülüyor ki, top-
lumun tek umudu, yine CHP'dır.
Ama. Deniz Baykal'lı bir CHP,
halkımızın en büyük engeli.
Dervişlikten medet umanlara
duyurulur:
"Düma seven derviş değfl/ der-
^işfiği kdmaz kabul/Herkim dün-
ya sever ise/şeyhi anın şe>tan
olnr" (Yunus Emre).
Ben, dünyayı seviyorum.
Umanm, CHP'liler de seviyor-
lardır.
Çünkü. Anadolu halkının ya-
şamaya, yaşama sevinci duyma-
ya hakkı vardır Cumhuriyetin
önderiMustafaKemaldır Der-
vişlere kulak verenler, bu halk-
tan uzakiaşsınlar.
Us Yitirten Sorular...
Mustafa Kemal'in koırduğu ve 6 ok ilkesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin ol-
mazsa olmaz koşullan bulunan CHP, Kemal Derviş'i nasıl oluyor da partisi-
ne davet edebiliyordu? Her görüşteki insanlarm dost olmalan doğal ve de-
mokratik bir davranış olabilir. Ancak insanlar ayn düşündükleri zaman baba-
lanndan bile ayn partilerde yer alırlar.
Av. Celal ULGEN
1. Kemal Derviş, hükümette IMF ekono-
mikpolirikasınıyürütmek,hazırlananacı re-
çeteyi yaşama geçirmek için, dış öneriler-
le kabinede görev almış bir bürokrattı. Uy-
gulanan ekonomik politikalar sonucu işçi,
çiftçi, memur ve emekliler üç kat daha yok-
sullaştı. Buna karşı çıkması gereken kuru-
luşlardan biri hiç değilse Türk-Iş olmalıy-
dı. Kemal Derviş'in çok sayıda gazetecinin
izlediği basın toplantısı Türk-tş salonun-
daydı, yanında da Türk-Iş Genel Başkanı
BayramMeralvardı. Neler oluyordu, insan-
lar kendi cellatlannı sevmeye mi başlamış-
tı?
2. Kemal Derviş herfirsattasosyal demok-
rat olduğunu vurgulayan bir bürokrat. An-
cak IMF adına uyguladığı politika hem sos-
yal demokrasi ile ve hem de sosyal devlet
düşüncesi ile asla bağdaşmayacak çelişki-
ler yaşatmıştı.
Uygulanan politikada koyu bir liberal ve
klasik devlet gölgesi egemendi. AB'ye gir-
me çabaları sırasında dayatılmak istenen
devlet biçimi de böyleydi. Kopenhag ölçüt-
lerine uyacağız diye Ankara ölçütünden,
devletin ekonomik yaşam içindeki etkin ve
düzenleyici rolünden vazgeçildi. Kemai
Derviş bu politıkalan ile kendi sözlerini
yadsımıyor muydu?
3- Kemal Derviş, IMF reçetesini uygula-
maya koyduğu günden bu yana sokaİcta in-
sanlann ve görsel ve yazılı medyanın sürek-
li ilgi odağı haline geldi. Son yaptığı açık-
lamalann CHP'ye yüzde 5 oranında oy ge-
tirdiği söylenir oldu. Bu erk nereden kay-
naklanıyor? Uygulanan politikalarla sürek-
li yoksullaşan emekçi kesim, işini, işyerini
yitiren reel sektör, tarlasındaki üründen olan
köylü neden yeterli ve geçerli bir tepki ko-
yamıyordu?
4. Mustafa Kemal'in kurduğu ve 6 ok il-
kesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin olmazsa
olmaz koşullan bulunan CHP, Kemal Der-
viş'i nasıl oluyor da partisine davet edebi-
liyordu? Her görüşteki insanların dost ol-
malan doğal ve demokratik bir davranış
olabilir. Ancak insanlar ayn düşündükleri
zaman babalanndan bile ayn partilerde yer
alırlar. Koyu ve katı bir liberal politika uy-
gulayan, ama salt ağızla sosyal demokrat ol-
duğunu söyleyen Kemal Derviş mi, yoksa
sosyal demokrat bir parti olmasına karşın
rekabetçi sosyal piyasa ekonomisinin devam
edeceğini söyleyen ve başta Tütün ve Şe-
ker Yasası oünak üzere, Tahkim, Endüstri
Bölgeleri Yasası, Elektrik Piyasası Yasası,
Doğalgaz Piyasası Yasası gibi bizi küresel-
leşme canavarlannınbilenmiş dişleri arası-
na atan yasalara karşı çıkmayan CHP mi de-
ğişim geçiriyordu? Bu bir evrimleşme miy-
di? Yoksa tarih boyunca yaşamış tüm sol-
culan gömütlerinde bile rahatsız eden, ır-
mağı tersine akıtmaya uğraşan bir serüven
mi?
5. Türkiye'de dağılmış ve sorumsuz sol
kadrolan toplamak, bir araya getirmek ve
de oluşacak sol bütünleşme ile Türkiye'yi
yeni milliyetçi cephelerden kommayı düşün-
mek neden siyasal yaşamlannı sosyal de-
mokrat kimliklerine borçlu olanlara değil de
Kemal Derviş'e düşüyordu? Türkiye'de so-
lun dağılmasının ana nedeni liderlerin ve h-
derciklerin bireysel çıkarlannı düşünmele-
ri, siyasal çıkarlar uğruna toplumsal yarar-
lan ötelemelerinden kaynaklanırken sol seç-
men bu gerçeği neden göremiyor ve bu in-
sanlara gerekli tarihsel dersi neden veremi-
yordu? (Yine de Derviş - Baykal girişimi-
nin biraz da olsa solun toparlanması konu-
sunda olumlu sonuç vereceğini düşünmek
istiyoruz, değil mi?)
6. IMF, Dünya Bankası, Türkiye için üre-
time dayalı bir ekonomı yerine bir avuç rant-
çı kesime vergisiz faiz gelirleri akıtarak,
ekonomisi dışa bağımlı bir ülke konumuna
gelmemizi özellikle istiyor! Ülkedeki ban-
ka içi boşaltanlar, işbirlikçiler, dış ülkele-
rin ülkemizde egemen olmasından yararla-
nan kişiler, yani yeni mandacılar bundan
rahatsız olmayabilirler. Ancak yurtsever-
ler, Mustafa Kemalcilertepkilerini neden dı-
şa vurmakta gecikiyorlar? Bunalıma ve tü-
kenişe taşınan ülkemizde sorumlular, Ulus-
lararası Para Fonu'na bu teslimiyetin hesa-
bının bir gün mutlaka sorulacağını düşün-
müyorlar mı?
7. Pir Sultan Abdal'ın "Emı atüğı taş de-
ğil,dosrun atügı gül incitir" sözü, dosttan ge-
len olumsuzluklann ne denli incitici oldu-
ğunu vurgulamaktadır. Bu söz sol partile-
rin sorumluluklannın bilincinde olmalan-
nın önemini de arttırmaktadır. Solda oldu-
ğunu söyleyen partiler, birilerinin incinece-
ğini hiç düşünmüyorlar mı? DSP'den kop-
ma yeni oluşumcular sol yerine neden sağ-
da ittifak arayışma giriyorlar. Demirei gibi
sağda yıllanmış bir politikacı ile bu ekibin
yollannı kesiştiren giz nedir?
Bu yedi soruya vereceğiniz yanıt, politi-
kada nasıl davranacağınızı ve kime oy ve-
receğinizi ya da vermeyeceğinizi de belir-
leyecektir.
Usunuzu (aklınızı) yitirmeden yanıt
verebilirseniz...
ÎLKAY AKKAYA
OĞUZAKSAÇ
SALKIM S0GUT4
Beyoğlu METROPOL Müzik
İsuklalCad No: 140 Beyoğlu/Istarrbul I M E T R O P O L
I İIkay
Akkaya
I Oğuz
Aksac
BUGÛNE KADAR, GRUP Y0RUM, KIZ1LIRMAK, GRUPÇ1Ğ, ZUĞAŞIBEREPE, ADAULAR, GRUPDİNMEYEN
GİBI, NİTEÜKLİ MÜZİK YAPAN, GRUPLAR1N SOLİSTLERINİ BİRARAYA GETİREN SALKIM SÖĞÜT
ALBÜMLER SERİSİ, BU KEZ GRUP KIZIURMAK'IN SOLİSTİ İLK A Y AKKA YA VE GRUP ÇIĞ'IN
SOLİSTI OGUZ AKSAÇ ı SALKIM SÖĞÜT4TE BULUŞTURDU.
YÖNETMENÜĞİNİ KEMAL SAHİR GÜREL'İN YAPTIĞI, İLKAY AKKAYA'NIN BÖLÜMÜNDE, R0CK
MOTİFLERİNİN YANISIRA, KAZIM KOYUNCU İLE DÜET YAPTIĞI "OU NANA" ADLI LAZCA ŞARKI
ALBÜMÜN DİKKAT ÇEKİCİ BİR YÖNÜ.
YÖNETMENLİĞİNİ KAAN KURMUŞ'UN YAPTIĞI OĞUZ AKSAÇ ISE, KENDİ YORUMUYLA OKUDUĞU
TÜRKÜLERİN YANISIRA, "ANADOLU POP" DİYE TANIMLANAN ÇIZGİNİN SINIRLARIN1, SOUNDU İLE
ZORLAYARAK, İLGİNÇ BİR ÇALIŞMA OLUŞTURDU.
HATALARIMIZ, EKSİKLERİMİZ OLABİLİR, AMA BU ÇALIŞMANIN TÜMÜNDE DOĞRUYU VE GÜZELİ
YAPMAK ÇABASI VAR. YORUMU SIZ MÜZIKSEVERLERE BIRAKIYORUZ.
•BİR YANIM Söz-Müzik: Efkan Şeşen 'AH LELE Söz-Müzilc YaşarAydın •GİTMEZDİM BU ŞEHİRDEN Söz: Yaşar Aydın, İlkay Akkaya Müzik: YaşarAydın
'OU NANA Megrel Halk Şarkısı DOSTCEMAÜN BENZER Söz-Müzik: Seyit Meftuni Derleyen: Muharrem Temiz •YENİCE YOULARIDerleyen: Aziz Şenses
•NERİMAN -SANDIK SANDIĞA DAYALI • ÛEL HA BÖNÛL HAVALANMA • İNCEDEN İNCE 'YA2I BİLMEM • SİYAH ZÜLFÜN TELLERİNE
'HALAY POTPORİ Kuyudan Su Çekerler / Diyarbakır Küçeleri / Zekko Zekiye Soz-Mûzık- l/han Erten • Ağrı Dağından Uçtum
SaCfhm
Sogut/f.
İSVİÇRE HASTANESİ "Gerçek Sanatm Yanında"
ÖZEL
y
*
PENCERE
Büyük Randevu:
Küreselleşme•••
Mehmet Sucu'nun dünkü 'Entemet' köşesinde il-
ginç bir nokta vurgulanıyor:
"Önce televizyon çıktı.
Gazetelerın bu yeni mecra karşısında neredeyse
yok olacaklannı öne sürenler oldu.
Zaman içinde gazeteler varlıklannı sürdürecekle-
nnı ispatladıiar. Gazeteler. radyo ve televizyonlara oran-
la kalıcı olduklan için avantaj sahibiydiler. Söz uçar-
ken yazı kalıyordu.
Ardından Internet ortaya çıktı. önceleh pek cid-
diye alınmadı. Ancak Intemet yaygınlaştıkça görül-
dü ki bu medya, ötekilerin neredeyse tüm özellikle-
rinibanndınyor. Ses, görüntü ve yazıaynı anda med-
yada yer alıyor.
Gazeteler bu yeni fenomen karşısında ne yapa-
cak?.. Bu soru dünyanın her yerinde gazetecilerin
yanıtını aradığı bir bilinmez."
Mehmet Sucu, "ABD GazetecilerDemeği Başka-
nı W. Dean Singleton" diye ekliyor, "Intemet'in ga-
zetecilere pahak bir gelecek hazırladığını söylüyor."
•
Hiç kımse haberden, yorumdan, bilgiden, bilimden
korkmasın!..
Şu sırada Güney Afrıka'nın Johannesburg kentin-
de "Doğanın korunması ve Küreselleşme'nin yok-
sul ülkeler aleyhine gelişmesi" üzerine bir toplantı
yapılıyor; "Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Doruğu"
gerçekleştiriliyor; 100 ülkenin devlet ve hükümet baş-
kanlarıyla 60 bin delegenin buluşacağı konferans
tüm yeryuzünden izlenebiliyor; dünkü Cumhuriyet'te
Ergin Yıldızoğlu'nun kaleminden "Z;/ve"nin anlamı
aynntılı ve uzun bir 'yorum-haber'le yayımlandı...
Dünyamız öyle bir sürece girdi ki herkes her şeyi
bilecek; ya da bilinmesi için gerekli olanaklara kavu-
şacak; yok IMF imiş, yok Dünya Bankası imiş, yok
ABD'nin Irak Savaşı imiş, yok Küreselleşme imiş,
yok Yeni Dunya Düzeni imiş, yok Türkiye'nin iç ve dış
borçlan imiş, yok Arjantin'in hali pür melali imiş ne
var ne yoksa ıcığı cıcığı sergilenecek; bağırsaklan or-
taya dökülecek; bilenler bilmeyenlere ögretecek...
Bütün bunlar atla deve değikjır, herkes yaşadığı dün-
ya hakkında fikir sahıbi olacak; herkes Küreselleşme
adına kendisini ketenpereye getiren sözüm ona bil-
giçlerin gerçekte tıntın olduklannı anlayacak; herkes
insanlığı kurt kapanına alan egemenlerin sömürüsü-
ne karşı bilinçlenecek...
Asya'daki yoksul Müslüman kardeşimizdir, Afri-
ka'daki ezılmış zenci kardeşimizdir, Latin Amerika'da-
ki umarsız yerti kardeşimizdir; Küreselleşme adına ca-
nına okunan köylü, işçi, emekçi, zahmetkeşan, ka-
dın, erkek, çoluk, çocuk, yaşlı, genç kardeşimizdir,
tümünü kucaklamak hepimizin mutlu olması için ka-
çınılmazkuraldır...
•
Dünya yalnız borsa, tahvil, bono, faiz, spekülas-
yon, para degildir...
Herkes her şeyi bilecek...
Doğanın yok oluşu, insanlığın tükenişi, çevrenin kir-
lenmesi, bulutların zehirlenmesi, uzayda kara delik-
lerin açılması, gezegenin ısınması, toprak ananın can
çekişmesi karşısında gelecegi körleşen insanın ken-
disini savunması Küreselleşme'nin gündemine otur--
muştur. - 2
Hiç kimse haberden, yorumdan, bilgiden, bilimden,
korkmasın!..
Dünyamız küreselleşip bütünleştıkçe, zengınler
yoksullardan soyutlanarak yaşayamayacaktır!..İnsa-
nın insanla ılişkisi, bağıntısı, haberleşmesi, konuşma-
sı, tartışması, yakınlaşması demektir...
Gazeteden başlayıp Intemet'te devam eden süre-
cin işlevi, insanla insanın yazgı birliğinde buluşma-
sından başka sonuç veremez...
Mutluluk da insanın insanla buluşması değil mi?..
NOVITAS Turizm
DOGU KARADENIZ (7i4Eyiüi)
GAP : (21-25 Eylül)
KASTAMONU (26 29Ekim)
(Safranbolu, Pınarbaşı, Amasra)
Tel: (0212) 251 28 08 - 09 E-maiI: novitas@novitas.com.tr
ENGL1SH CENTRE
Genel Ingıtızce Programlsn
Şırketter ve KunjluşSa" İçin Özef Proçramlar"
İŞ Inoılızcesj Prograrrlan
TOEFL-İELTS-FCE Sınavianna Hazirlik Proçramian
Çocuklara ÛzöT Hafta tçLGundûz Yaz Programlan
Bfre-ba- kigıJiZce Eğrtımten
Ev Hanımlanna Ûzel Prooramlar
Oğrencılenmıze ÜcreCsiz Aktrvıtefe'
RunMİI C»d. Ho:92 9033» OHmnlıty btanbul
T*t, (0212) 225 91 « - 247 » «3 - 241 20 34
te* com
vrww.kulturgezileri.com
KADIKOY 2. SULH ^
MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 2002 567 Vasi Tay.
Mahkememızce verılen 20.08.2002 tarih ve
2002'611 Esas, 2002'707 sayılı ılamı ile, Ah-Ayşe kı-
zı, 1337 d.'lu Mürşıde Yegüî'ün rahatsızlığı sebebıvle
4721 s.TVIK.'nun 405. maddesı gereğince vesayet al-
tına alınarak kendısıne. Ahmet Yegül vası tayin edil-
mıştir.
Keyfivet ılan olunur. 20.08.2002 Basın: 52620