Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 28 AĞUSTOS 2002 ÇARŞAMBA
14 KULTUR kuftur@ cumhuriyet.com.tr
Hürriyet Yaşar ilk kitabı 'Anlatmaya Biri Gerek' ile edebiyat dünyasma merhaba dedi DEFNE GÖLGESİ
Aynntida saklıyaşamlarvENAÇALtDtS
'Anlatmaya Biri Gerek', HürriyetYaşar' ın
Lk öykü kitabı. Gendaş Kültür Yayınlan 'ndan
(ikan kitap çoğu zaman gözümüzden kaçan
jynntılara dayalı.
16 öyküden ve üç bölümden oluşan kita-
bın her bölümünde farklı bir hikâye ve ay-
nntı saklı.
-Kitabmızdakiöykülerl995-1997>illanara-
smda yazümış. Yazı dünyasına girmek için
teden bu kadar beklediniz?
HÜRRİYETYAŞAR- Bu kitabın dört öy-
küsü dışında kalanlar 1994-95 kışında yazıl-
maya başlanmış. çoğu da o kış bitmiştir. Ya-
rm günlük bir iş bulmuştum, yılbaşından
sjnra, çarşambalan da çalışmıyordum. Ner-
de yayımlayacağımı hıç düşünmeden yazı-
yordum. Bir öyküyü bitirir bitirmez dergile-
rtn kapısını aşındıracak yaşı da geçtiğım için,
yazdıklanmı dinlendirecek, yenıden yeni-
den düzeltecek bol bol zamanım oldu. Adam
Öykû yayımlanmaya başlandığında, son bir
kez daha bakıp, nerdeyse her sayısına yetiş-
rirecek denli çok öyküm vardı. Bir iki yıl
bekletmişliğim vardır ama, bu dosyayı 2002 'de
oluşturmadım. Bu beklemenin hepsi benim
beklemem ya da bekletmem değil.
Görûnmeyen ortak kişi...
- Kitabınız 16 öykü ve üç bölümden oluşu-
yor. Seçimler hangi kriterler doğnıltusunda
yapddı?
YAŞAR-Dosyayı oluştururken, öykülerin
hepsini birden okuduğumda. sanki tüm öy-
külerde, görünen öykü kişılennden başka bir
kişi de varmış da onun yaşam çizgısini de ız-
liyormuşuz gibı bir duyguya kapıldım. Oy-
sa kimi öykülerde ben hiç yokum. Kimi öy-
küde anlattığıma yalnızca tanık oldum, kı-
minı dinleyip etkilendim, kiminde de, konuş-
ruğumuz binnin beni çok etkileyen bir tüm-
cesinden yola çıkıp, öykünün omurgası ola-
cak olan olay bile hiç ortada yokken yazma-
ya koyuldum. Yine de bu görûnmeyen ortak
İcişi duygusu beni şaşırttı. Sözünü ettiğiniz
bölümlemeyi zaten başta yapmıştım.
1. bölümde, siyasal yaşamı da olmuş ya da
olduğu düşünülebilecek bir öykü kişisi var-
dır tüm öykülerde. 2. bölümde kadın-erkek
ilişkileri, konu olarak baskındır.
3. bölümde ise iç göçün yaşamımıza yan-
• Hürriyet Yaşar; bir öykü yazarı olarak, ayrıntıların
yaşamın gerçekyüzünü oluşturduğunu düşünüyor.
Ve "Aşırı yakından ya da yanlış açıdan baktığımızdadır
ayrıntıların bizi yamltması. Yaşam bana,
uzaktan bakmanın hiç unutulmaması gereken bir şey
olduğunu öğretti" diyor.
sımalan ve gece-
kondu yaşamı vardır. O görûnme-
yen ortak kişi de kitabın başından ıçlerine doğ-
ru, sanki gençlikten bir yolculuğa çıkmış gi-
bı sezilir. Bu duyguyu kesintiye uğratma-
mak için öykülerin sıralamasında küçük bir-
kaç değişiklik yaptım. Çok uzaktan görün-
düğünü sandığım o ortak kişinin varlıgı, ge-
çen gün bir röportaj sorusu olarak sorulun-
ca, yanılmadığımı düşündüm.
- Öykülerinizde yaşamınıza dair ipucuna
rastlamak mümkün. Kendinizi açığa çıkar-
maktan tedirgin olmaduuz mı?
YAŞAR - Hayır. Kimse benim bir öyküde
kim oldugumu tam olarak bilemez ki! Öy-
künün bir yerinde şuyumdur, bir yerinde öte-
kıyimdir. Bir şair arkadaşım bir öykümü oku-
duğunda, 'Bu öyküdeki muhasebeci sen ola-
mazsın' demişti. Küçük bir çocuk da, "Sen
bu öyküdeki kadınsın' demişti bir başka öy-
kümü okuduğunda. Şimdi son çalıştığım öy-
külerden birinde kendimi kadın yaptım, çün-
kü öyle bir göz, öyle bir anlatım gerekiyor-
du. Oykülerimde benim kim olduğum, be-
nim için bile silik, uzak bir görüntü. Belki
de tüm öykülerin sezilir gıbi olan o ortak ki-
şisidir ben. Yaşamım için öteki ipuçlanna
gelince... Neyi saklayacağım kı? Öykümü
besleyen ortamlarda kim olarak bulunup na-
sıl beslendiğimi mi? Beyaz yakalı oldugu-
mu mu? Boğaziçi'nin gecekondulannı ken-
di yaşamımdan bildiğimi mi? Kendimi da-
ha çok gizlemeye kalktığımda. oykülerimde
içtenliği kaçıracağımdan korkanm.
Öyküleriniz yalm ve içten bir dilin yam sı-
ra ayruıülara da dayalı. Aynııülann, çoğu za-
man yaşamın gerçek yüzünü oluşturduğunu
düşünüyor musunuz?
YAŞAR - Öykü yazan, yani gündelik dil-
den alınarak art arda getirilen sözcüklerle ve
tümcelerle üstdil oluşturarak biryapı kurma
işiyle uğraşan biri olarak, kesinlikle evet.
Aynntılar yaşamın gerçek yüzünü oluşrunır
ve gösterirler. Aşın yakından ya da yanlış açı-
dan baktığımızdadır aynntılann bizi yamlt-
ması. Yaşam bana, uzaktan bakmanın hiç
unutujmaması gereken bir şey olduğunu öğ-
retti. Ülkemin içinde bulunduğu durumu, iki
yüz yıh görebilecek uzaklığa çekilince çok
daha iyi anlıyorum. Olan bitene, yalnızca
bugün olanlan görebilecek denli yaklaşınca
şaşkınlaşıyorum. içinde bulunduğum andan
zaman olarak uzaklaşmam da yetmiyor. Çün-
kü yalnızca ülkeme baktığımda yine şaşkın-
laşıyorum. Ama olan bitene. önüme yerkü-
reyi koyup da baktığımda, daha çok şeyin ne-
denini anlayabiliyorum. Uzaktan baktığım-
da aynntılar beni yanıltmıyor. Öykülerimin
konularmı seçerken de, okurumu seçerken de
içinde yaşadığım edebiyat dünyasını iyı kav-
ramak için ona olabıldıgince uzaktan bakma-
ya çahşıyorum.
Küçük seçimlerin beliriediği yaşam
- Aynntılar. hüzünler, sev giler ve buna ben-
zer pek çok şey; öykülerinizin ana temasını oluş-
runıyor. Mesleğiıüz öykücülüğünüze nasü ve
ne kadar yansıyor?
YAŞAR - Kişinin dünyayı, yaşamı bir al-
gılayışı vardır. Bu algılayışın içinde bir de-
ğişenler, bir de -çok yavaş değiştikleri için-
değişmeyen dediklerimiz \ardir. Ben bu mes-
leğe girmeden önce, öykücü olacağımı bili-
yordum, çünkü duyumsadıklanmı anlatma-
ya üstdil olarak öyküyü seçmiştim. Bu ter-
sine düzende yaşıyor olduktan sonra, hangi
mesleği yapsam. böyle duyumsayacak, böy-
le yazacaktım. Kişıyi değıştiren şey, yaşama
düzeyıyle birlikte. küçük küçük seçimlerinin
beliriediği ana yaşam çizgisidır. Diyeceğım,
mesleğim öykücülüğüme, hangi meslekte
olursam olayım anlatmak isteyeceklenmin öy-
kü ortamlan olarak yansıyor. Bir de. yazar-
lığımdaki gecikme ve yazdıklanmın sayı-
sındaki azlık olarak.
TURGAY FİŞEKÇİ
• Ayşe Domeniconi,
Eklisiya duvarlanna
ilk kez
Gümüşlüklülerin
portrelerini astı. Şu
portre işi zaten
\ akından tanıdığı
köylülerle daha da
kaynaşmasına yol açtı.
Her sabah şövalesini,
boyalannı yüklenip
neşeyle yola çıkıyor,
modeliyle bir gün
önceden kavilleşmiş
bulunuyordu.
Ressam portre çalışmalannı Gümüşlük'te sürdürüyor
Köylüleri resim sanatıyla
kaynaştıran birçalışma
SEVGİSANLI
Bodrum'un Gümüşlük köyündeki Ek-
lisiya, nice sergiye, nice konsere ev sa-
hıpliği etti bugüne dek. Köyün körfeze
egemen bir tepesinde nefis bir manza-
rası. ilginç bir atmosferi olan eski bir ki-
lise. Yapılan işlerhep niteliklidir. Örne-
gın bu yıl konser verenler arasında Yaz
BaltacıgiL Rkardo Moyeno, Carlo Do-
meniconi gibi ustalan sayabıliriz. Yal-
nız böyle etkinlikler daha çok yaz ko-
nukiannı ya da kentlerden Bodruma
göçenlen ilgilendirir.
Ayşe Domeniconi, Eklisiya duvarlan-
na ilk kez Gümüşlüklülerin portreleri-
ni astı. Ressamımızın bir ayağı burada
bir ayağı Berlin'dedir. Şu portre işi za-
ten yakından tanıdığı köylülerle daha da
kaynaşmasına yol açtı. Her sabah şöval-
esini, kâğıtlannı, kalemlerini. boyalan-
nı yüklenip neşeyle yola çıkıyor, erkek
ya da kadın modeliyle bir gün önceden
kavilleşmiş bulunuyordu. Model bul-
makta güçlük çekmedı. Bir kahvede, iş-
yerinde ya da evin avlusunda çalışırken
tanık olanlar, "Ayşe, benim de resmimi
çıkarüver" diyorlardı. Zor olan onlan ya-
nm saatten daha uzun poz venneye ra-
zı etmekti. Çoğunun işi başından aşkın-
dı. Daha rahat olanlar bile kıpırdama-
dan durmaktan sıkılıyordu. Ressam Ber-
lin'de iki saatte aldığı sonuçlan daha kı-
sa zamanda ahnaya ahştı. Kişinin özel-
liklerini çabukça kavnyor. Sonradan ay-
nntılar üstünde bazı rötuşlar yapıyordu.
Sanat yaprtına dönüşen Irimülder
Postacı Abdullah, Milangazcı Gir-
gin. bakkal Aüf ile eşi, fınncı Temel ile
eşi, kahveci Hüseyin, balıkçı Ünal köf-
tecı Ercan, lokantacı Nazmi, kilimci
Hasan Hüseyin. celep Alinin iki toru-
nu, Balıkçı Restoran'ın HıfeıDayı'sı, Cu-
mayanının o güleç, o tatlı Kadın Yen-
gesi olanca kişilikleri, olanca özellik-
leriyle birer sanat yapıtına dönüştüler.
Yirmi beş tane Gümüşlüklü bir sergi-
nin duvarlannı süslemekle kalmadı,
sergiyi gezmeye geldi birçoğu. Ayşe
Domeniconi 'nin resimleri, portresi ya-
pılanlara armağan edildi.
J. LEWİS, DERSİNE 'GÜLMEK, EN GÜÇLÜKANITLANMIŞ ÎKSİR' ADIM VERDİ
Kanada'da kahkaha dersleri
ENGtNAŞKEV
TORONTO - Sonyazın
başlangıcı olan eylül, okullann
açılışı yanı sıra Kanada'da belki
de 75 yıldır süren bir başka
öğrenim yılının da
başlangıcıdır. Kurs niteliğinde
olan ve "Sürekh'Oğrenim''
adıyla anılan simgesel ücretli
bu kurslar, öğrenmenın
bitimsizliğine adanan bir
toplumun gelişme tutkusuna
kanıttır. Uzman hocalann,
öğretmenlenn, sinema ve sahne
ustalannın, profesör ve
işadamlannın öğrettiği
kurslara, genellikle yetişkinler
devam eder.
Bazılan, üniversitelere kayıt
için kredi sağlayan kurslarda,
ev kadınlan. nineler,
dedeler, işçiler, gençler ve
devlet görevlileri kendi
ufuklannı genişletmeyi
amaçlarlar. Yatınmcıhk,
Senaryo Yazarlığı, Yazarlık ve
Şairlik, Pazarlama.
Yöneticilik, İyi Konuşma,
Danışmanlık, Beyın Cimnastiği
gibi yüzlerce konuda ders
veren kurslar, iş saatleri sonrası
sunulduğundan, hiç kimse için
zamansal sorun oluşfurmaz. Bu
yılki kurslar için ders verecek
uzmanlar arasında, ünlü
Hollyvvood yıldızı ve
komedyen Jerry Lewis de
yer alıyor.
Yönetmen. aktör. yapımcı
olarak da tanınan Jerry Lewis,
"Kahkahanın En tyi İlaç
Olduğunu" konu seçen bir kurs
için Kanada'ya geliyor.
Son 15 yıldır Kanada
hastanelerinde, kronik hastalara
"Psiko-Nöro-Enünoloji"
tanımıyla uygulanan
"kahkahayla bakım" metotlan
üstünde geniş çalışmalar
yaptığı bilinen Lewis, şimdi de
"Uzüntüyü bırak. gülerek
yaşamaya bak" sloganıyla
Torontolulara, sağlıklı olmanın
yeni bir yöntemini anlatacak.
TV'lerde özürlü çocuklar için
bağış kampanyaian açmakla ve
yoksul dünya insanlanna
yardım programlanyla
saygınlık kazanan Lewis,
kursuna "Gülmek: En Güçlü,
Kanıtlannuş İksir" adını verdı.
Haftada 3 gün sürecek 3 saatlik
ve 1 ay süreli kursa 49 Kanada
dolan ödeneceğini belirten
broşürler, kendi yaşamında
efsane olan ünlü komedyenden,
kahkaha atmanın yaşamsal
yararlannı şöylece açıklıyor: 1.
Eminoloji Sistemini
Güçlendirme, 2. Kan
Dolaşımını Geliştirme. 3.
Tansıyonu Düşürme, 4. Kalp
Adalesinin Güçlenmesı. 5.
Stres Azalımı, 6. Kronik
Ağndan Kurtulma.
Yönetmen, aktör, yapımcı olarak da tanınan Jerrv Lenis, 'kahkahanın
en iyi ilaç olduğunu" konu alan bir kurs için Kanada'ya gidiyor.
Görüntü Apşivleni
Geçenlerde TRT programcılanndan Nazmi Kal
ile konuşuyorduk. Uzun süredıryazartara ilişkin go-
rüntü arşivleri oluşturma uğraşı içinde olduğundan
söz etti.
Otuza yakın edebiyat insanımızın görüntülerin-
den oluşan bir birikim oluşmuş elinde. Bunları di-
leyen kültür kurumlanyla da paylaşmak istediğini
söyledi. Urla'daki Necati Cumalı müzesi ile Bur-
dur - Akçaköy'deki Fakir Baykurt müzesinde zi-
yaretçiler, bu görüntülerı de izleme olanağı bula-
bıliyoriarmış.
Edebiyat ve sanat müzelerinde sergilenen öte-
ki nesnelerın yanı sıra görüntü arşivlerine yer ve-
rilmesi giderek yaygınlık kazanıyor.
Günümuz ınsanının algılama biçimi görsel ge-
reçleredahayatkın. Hayatları boyunca yazıyla uğ-
raşan, görüntülü yayın organlarına pek yollan düş-
meyen edebiyat insanlarının yaşamlan, çalışma
biçımleri üstüne yapılmış belgesel değerde gö-
runtü çalışmalan elbet edebiyat müzelen için önem-
lı birer gereç.
Bu müzelerde bir yazarın kâğıdına, kalemine, el
yazısına, kitaplanna ve başka özel eşyalanna ilgi
duyan zıyaretçılerin, aynı yazarın görüntülü belge-
lerine de aynı biçimde ilgi duyacakları açık. Bel-
lekte oluşmuş yazar imgesi ile görüntüdeki yazar
çarpışacaklar; kimi zaman örtüşen, kimi zaman
uzaklaşan iki ımgenin yeni bir bireşimde buluşma-
lan sağlanabılecektir.
Çaödaş Fransız yazarlanndan, 1952 Nobel Ede-
biyat Odülü'nü kazanmış, siyasal polemikleriyle de
ünlü François Mauriac'ın (1885-1970) müze ola-
rak düzenlenmiş yazlık evinde de geleneksel mü-
zecılıkle görüntü müzecıliğinin birleştırildiği bir uy-
gulama görmüştüm: Alçakgönüllü bir kır evi olan
yapı, yazarın sağlığındakı biçımiyle ve eşyalanyla
olduğu gibi korunmuş. Mutfağındaki tenceresi, ta-
bağından, kıtaplığı, yazı masasına dek her şey.
Buna karşın evın yanındaki ikinci bir yapı, çağ-
daş bir müze olarak düzenlenmiş: Burada ışıklı
vitrinler ardında değerli anı parçalan sergileniyor.
Salonun dört ayrı noktasında ise televizyon ekran-
ları, karşısında da bırkaç sandalye var. Televizyo-
nun duğmesine bastığınızda yazann yaşamının
bir bölümüne ilişkin belgeseller ekrana geliyor.
Birkaç yıl önce izlediğim bir Picasso heykelle-
ri sergisinde de böyle bir uygulama vardı. Sergiyi
gezdiğinız salonun bir köşesınde Picasso'nun hey-
kel yaparken çekilmiş bir filmi gösteriliyordu. Böy-
lelikle sergıde izlediğiniz ürünlerle, onların yapılış
sürecine ilişkin görüntüler bırbirini tamamlıyor.
Ülkemizde henüz, merkezı bir edebiyat müze-
mız bulunmuyor. Türkiye Yazarlar Sendikası'nın
bu yolda sürmekte olan bir çalışması var. Böyle bir
müze oluştuğunda mutlaka bir görüntü arşivi bö-
lümu de olacaktır.
Bugün, yazarlanmıza ilişkin görüntü arşivleri bü-
yük ölçüde TRT'nin elinde. Bu alanda yeni çalış-
malar da sürüyor. Gazetelerdeki haberlere göre ya-
zarların gözüyle semtleri tanıtan bir dizi program
hazırlanıyormuş. Bir başka çalışma da yine yaşla-
n altmışı geçmiş şairierimiz üstüne yapılmakta olan
belgeseller.
Bu konuya şöyle de bakılabılir. Karacaoğlan ın
yüzünü bılmiyoruz. Elimızde hiç göruntusu yok. Ama
şıirierinı sevıyoruz, okuyoruz. Belki hepimızin ka-
fasında başka bir Karacaoğlan var. Bu olgu onun
yapıtlarıyla aramızdaki ilişkiyi nasıl etkıliyor dıye de
düşünebilıriz.
Baktıkça gözüme hoş görünürsün
Bugün güzelliğin dünden ziyade
Güleryüz çalışmalan DiPimarrta
• Kültür Servisi - Dirimart Kemer Country
Şubesi, 15 Eylül-18 Ekim tarihleri arasında,
Mehmet Güleryüz'ün son dönem
çalışmalanndan oluşan sergiye ev sahipliği
yapacak. Sergi, .\ralık 2000'den bu yana
uluslararası Plastik Sanatlar Derneği yönetim
kurulu başkanlığı yapan Mehmet Güleryüz'ün,
kâğıt üzerine farklı tekniklen uyguladığı son
dönem çalışmalanndan oluşuyor.
(212 291 67 74)
11 Eylül filmi
• Kültür Servisi - 11 Eylül saldınlannı konu
alan film, ABD'nin suçlandığı ve
vatandaşlanmn hedef gösterildiği gerekçesiyle
eleştiriliyor. "11 '09'01 September 11" adlı
film. Toronto ve Venedik Festivalleri'nde
gösterilecek. Film farklı ülkelerden 11
yönetmenin çektiği 11 dakikalık sekanslardan
oluşuyor. Filmin, ABD politikasmı eleştiren
ıçeriği dikkat çekiyor. Yönetmenlerden
'Muson Düğünü' filminin yönetmeni Mira
Rair, saldınnın ardından New York
itfaiyecilerine yardrm ederken ölen bir Pakistan
asıllı Amerikalının öyküsünü işliyor.
Yaz şöleninde seyirci patlaması
• Kültür Servisi - İstanbul Büyükşehir
Belediyesi Şehir Tiyarrolan'nın Cemil Topuzlu
Açık Hava Tiyatrosu'nda düzenlediği 'Yaz
Şöleni'ndetam bir seyirci patlaması yaşandı.
Sanpınar 1914, Othello, Lüküs Hayat
oyunlannın yer aldığı şölenin başansı için
Şehir Tiyatrolan'nın yöneticileri ise "'Bu henüz
bir başlangıç. Önümüzdeki sezon Şehir
Tiyatrolan'nı izlememiş Istanbullu
kalmayacak" diyerek yeni sezona iddialı bir
başlangıç yaptıklannı dile getirerek "Bizi
izlemeye devam edin" dediler. Yedi yeni
oyunun provasına giren Şehir Tiyatrolan iddialı
ve seçkin oyun ve yönehnenleriyle yeni
sezonda da Istanbullu seyircilerin ilgi odağı
olmayı sürdürecek gibi görünüyor.
Sokakta 'Tango'
• Kültür Servisi - Beyoğlu Tünel Meydanı, 30
Ağustos günü sıradışı bir etkinliğe sahne
olacak. Istanbul'daki 8 tango okulunun
eğitmenleri ile öğrencileri ve profesyonel tango
dansçılan Metin Yazır, Melin - Selin Yuna,
Sedef Öğe - Izzet Kaston, Ahmet - Lena
Dündar. 'Sokak Tangosu' için bir araya
gelecekler ve gösteri sunacaklar. Efes Pilsen
tarafından düzenlenen etkinlik. Beuenes Aires
Tango Salonu'nda 20. 30'da başlayacak olan
parti ile sürecek.