Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
^26AĞUST0S2002 SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 15
"Türkiye'de "Alamancı' denilen genç yönetmenler, Alman sinemasına yeni bir soluk getirdi
İki kültür arasmdasinemaTUNCAY KULAOĞLl
Almanya ile Türkiye arasındakı tarih-
s e l ilişkiler oldukça inişli çıkışlı bır gra-
fîğe sahiptır. Gerçi suya sabuna dokun-
mayan, son tahlüde Birincı Dûnya Sa-
v-aşı yıllanna dayanan 'silaharkadaşlı-
& ' belirleyici olmuştur hep Osmanlı
Lrnparatorluğu'nun reforme edilmesi
yönünde çaba sarf eden aydınlar Fran-
sa'yagiderkenMuhsin Ertofnıl bir is-
tisna oluşturuyordu. Tiyatro\esınema-
aın Anadolu topraklanndah babası'
sinema zanaatını Lumiere kardeşlerin
vatanında değil, Berlın'de öğrenir.
1920"lerde Almanya "da bırçok filmde
figüran olarak yer alan Ertuğrul, Fritz
Vlurnau gibi dönemin dünyaca ünlü
film yönetmenlerinin mutfagını da tanır.
Hatta orta ölçekli Berlin kanyeri sonun-
da 'Salomon Bey' takma adı altında ha-
tın sayılır bir yere de gelir.
Alrnanya'nın Türkiye sınemasıyla
ikinci buluşması 1962 'de 'Susuz Yaz'ın
Berlin'de aldığı büyük ödülle olur. Al-
man sineması 197O'li yıllarda misafır
işçilerini keşfetmeye başladı Önce Ra-
iner VVerner Fassbinder 'Angst essen
Seele auf' (Korku Ruhu Kemırir, 1973)
ile Kuzey Afrikalı genç bir göçmenle
emekli bir Alman kadın arasındaki 'au-
şılmadık' bir aşk ilişkdsinden yola çıka-
rak, ırkçılığı, toplumsal önyaıgılan işle-
yen bir film yaptı.
Mağdurların söz hakkı
1975'te Helma Sanders başrollerin-
de Ayten Eren, Aras ören \e Jürgen
Prochnow'un oynadıgı 'Shirins Hoch-
reit'i (Şirin'in Düğünü) çekn. Anado-
lu'daki köyünü terk edip gurbetteki ni-
şanlısını aramaya koyulan 'Şirin' figü-
rü, Türkiyeli kadınlann 'kurban' rolün-
de gösterildiği filmlere bır ilk örnek
oluşturuyordu. Bu iki filmınbırdiğeror-
tak özelliği yönetmenlerinin Alman ol-
masıydı. Aradan bir on yıl geçecek ve
söz sırası mağdurlara gelecektir.
Tevfık Başer'in '40 Metrekare Al-
manya'sı (1986), mainstream kültürün
de dikkatini çeken ilk "göçmen" filmi
oldu. Türkiye'den getirildikten sonra ka-
paüldığı evde koca işkencesi gören bir ka-
dın üzerine kurulan öykü, bir 'derdüni-
zj'anlaüyordu, ama eli bıçaklı. pos bıyık-
h, kansını döven maço Türk toplumunu
keyifle seyreden Alman klişelerine de hiz-
met ediyordu. Başer ikinci fılmi 'Abscbi-
ed vom falschen Paradies' ile (Yanlış
Cennete Veda, 1988) öyküsünün sadece
mekânını değil, arka planını da Alman-
ya'ya taşıdı. Kahraman yine bir kadındı
ama bu sefer bir Alman hapıshanesinde
kurtuluşu için mücadele ediyordu.
Başer, 1991 'de üçüncü fılmini çekti:
"Lebewohl Fremde" (Elveda Yaban-
cı). Başer'in fılmi çoğunluk toplumun
klişelerine hizmet etmiyordu. Başer, sa-
Metin Erksan'ın
'Susuz Yaz'ı (1962),
Tevfık Başer'in '40
Metrekare
Almanya'sı (1986)
ve Kutluğ
AtamaıTın 'Lola
und Bilidikid'i
1999) Almanya'nın
Türk sinemasıyla
buluştuğu
filmlerden bazıları.
natçı ruhlu bir mülteciyle Batı toplumu-
nun çıkmazlanndan bunalmış bir Alman
kadmı bir aşk öyküsünün merkezine
oturtunca işin rengi değişmişti. Ve film
'unutuldu'.
1961 Türkiye doğumlu. Türk polisinin
copunu tatmış Konstantin Schmidt'in
aynı yıllarda çektiği 'Dunk- ,
le Schkatten der Angst'
(Korkunun Karanlık Göl-
gesi, 1992) yine aynı senar-
yoya kurban gitri. Başrolle-
rinde Nur Sürer ve Tuncel
Kurtiz'in benzersiz bir
performans sergiledikleri
bu 'Alman öyküsü'yine mültecileri an-
latıyordu. 'Gurbetçi' konulanna bu se-
fer 'anavatan'dan el atıldı. 'Polizei' (Şe-
rif Gören, 1988), 'Mercedes mon Amo-
ur' (Tunç Okan, 1992). 'Berlin in Ber-
lin' (Sinan Çetin, 1993) gibi filmler göç
olgusunu Türkiye'den bakarak, farklı es-
tetiklerle ele ahyordu.
Okullu genç sinemacılar 40 yıllık göç-
menlik tarihinin birikimlerini birbiri ar-
dına çektikleri kısa filmlerle 'anlatıyor-
lardı'. Bu yeni dalga 1998'de, Fatih
Akının 'Kurz und Schmerzlos' (Kısa
ve Acısız) adlı ilk uzun metrajlı filmi-
nin ardından Alman medyasında 'Yeni
Alman fılmi Türk!' diye etnik çekme-
• Türkyönetmenler, iki kültür arasına sıhşmış olmak
safsatasına kafa tutarak, dayatılan kimlikleri aşma,
sokulmak istendikleri çekmeceleri reddetme yolunda
ciddi adımlar attılar.
Hepsi bir şiir gibi adeta 40 yıllık göç ta-
rihinin anatomisini çıkanyordu. Ezilmiş-
lik edebiyatı, lügatlerinde yoktu. Nere-
ye ait olduklannı 'bilememe' gerçeği ise
bir erdem, çok kimliklilik kazanımdı.
Bu çerçevedeki ilk uzun metrajlı film
Thomas Arslan tarafından Berlin'de
çekildi.
'Geschwister -
Kardeşler'
(1996). Arslan
üç yıl sonra üç-
lemesinin ikin-
ci filmi 'De-
celere sokulup satılacaktı.
Ayşe Polat, 1994te 'Ein Fest för Bey-
han'ı (Beyhan'ın Şenliği) çekmişri. Ay-
han Salar'ın 'Totentraum'u (Ölü Rü-
ya) 1995'te Berlin Film Festivali'nin ya-
nşma bölümünde yer aldı. Miraz Bezar
1996'da 'Berivan' ile dikkatleri çekti.
Bu kısa filmlerin ortak özelliği, sahip ol-
duklan epik dil ve 'sessiz' oluşlanydı.
^ • " • " ^ • • • • • " ^ aler' ile Berlin
Film Festivali'ne katılacak ve 'Ein schö-
ner Tag' (Güzel Bir Gün, 2001) ile Kre-
uzberg'in öyküsünü tamamlayacaktı.
Fatih Akın çektiği iki kısa film ile
('Du bist es! - Sensin!', 1996 ve 'Ge-
türkt', 1997) hızlı, uçuk, kolay tükeri-
lebilen bir eğilimin temsilcisi olacağını
haber veriyordu. Metropol sokaklanmn
marjinalleştirilmiş çocuklannı ilk uzun
metrajlı filmi 'Kurz und Schmerz-
los'ta (Kısa ve Acısız, 1998) anlattı. Bu
filmle birlikte AJman medyası birden
'Türk' yönetmenlerini keşfetti.
Yavuz Arslan'ın 'Aprilİdnder'i (Ni-
san Çocuklan, 1998) aym aylarda gün-
deme geldi. Genç yönetmen. 'Aprilkin-
der' ile nisan ayında doğan çocuklan an-
latıyordu. Çünkü temmuz ayında vatan
özlemiyle ülkeye gelip tatillerini geçiren
'misafir işçilerin' çocuklan hep nisan
ayında doğuyordu. Bu şiirsel simge ile
anlatılan öykünün merkezindeki Kürt
kökenli aile ve dışlanmışlığın sonuçlan
içinde bocalayan çocuklar bir çıkış yolu
ararlar. 1991 'de televizyon için çektiği
'Sommer in Mezra' (Mezrada Yaz) ile
adından söz ettıren Hussi Kutlucan,
1998'de 'Ich Chef, Du Turnschuh'
(Ben Patron, Sen Ayakçı) ile anarşist bir
film yaptı. Başroldeki Ermeni mülteci-
yi de kendisi oynayan Kutlucan, 'politi-
cal correctness' iUcelerini altüst ederek,
coğunluk toplumun göçmenler ve mül-
tecilere yönelikbütün önyargılannı, ırk-
çılığı, grotesk bir anlatımla beyazperde-
ye uyarladı. Film, Alman televizyonlan-
nın 'Oscar'ı Alfred-Grimme-Preis'i ka-
zandı. Ayşe Polat, ilk uzun metrajlı fıl-
mi 'Auslandstournee' (Yurtdışı Turne-
si, 1999) ile kısa filmlerindeki lirik dili-
ni, 42 yaşındaki bir travestiyle 11 yaşın-
daki bir kız çocuğunun olağandışı dost-
luğu üzerine kurarak sürdürdü.
Ardından Fatih Akın'ın ikinci filmi
'Im Juli' ve Alman yönetmen Lars
Becker'in, olay yaratan kitabı 'Der
Abschaum'dan (Pislik) uyarlayarak
çektiği 'KanakAttak',yönetmenliğini
Martin Eigler'in yaptığı 'Freunde'
(Arkadaşlar, 2000) ve daha bir dizi film
sinemaseverlerle buluştu.
Kimliklerin olanaksızhğı
Geride bıraktığımız sezonda ise Bu-
ket Alakuş'un 'Anam' ve Seyhan De-
rin'in 'Zvrischen den Sternen' adlı
filmleri yeni dalganın son ömekleri ola-
rak dikkatleri çektiler. Sırada ise Fatih
Akın'ın kasımda vizyona girecek üçün-
cü filmi 'Solino' duruyor. Bu filmi ne-
den çektiği sorusunu Akın, son iki fıl-
miyle "Türk' çekmecesine konma tehli-
kesinin arttığını, bu yüzden farklı bir öy-
küye yöneldiğini belirterek yanıtlıyor.
Gerçi ' Solino'da bir göçmen öyküsüne
dayanıyor ama, film, Ruhr bölgesinde
ılk pizzacıyı açan bir Italyan ailenin 40
yüa yayılan 'efsanesini' anlatıyor.
Gürcü yönetmen Dito Tsintsaze'nin,
Manheim'da çektiği 'Lost Killers' (Ka-
yıp Katiller) 2000 yılında Almanya'yı
Cannes'da temsil etti. Kutluğ Ataman'ın
Berlin'deki Türkiye kökenli travesti ve
eşcinselleri anlattığı 'Lola und Bilidi-
ldd' de (1999) bir 'Alman' yapımı.
İşigüzeVin
'Sarmaşık'ı
Kültür Servisi - Yazdığı öyküler
ve kısa romanlarla adını duyuran
Şebnem tşigüzel, Everest Yayın-
lan'ndan çıkan ilk uzun romanı
'SarmaşıkMa 3 Eylül'de okuyucu-
suyla buluşuyor.
Henüz 17 yaşındayken yazdığı
'Hanene Ay Doğacak' ile ödül
alan tşigüzel, yeni romanını renk
körü bir ressam olan Ali Ferah'ın
ağzından kaleme alıyor. Ferah'ın,
harfleri seçemeyen Nobel ödüllü
yazar Salim Abidin'le bir tür dü-
elloya girmesini konu alan 'Sar-
maşık'. gözün bakıp da göremedi-
ği, her ölümlünün içinde yatan kö-
tücül ve irin akıtan yönünü ortaya
koyuyor.
Yazarlık gücünü sakat kafalan
anlatmaktaki gücünden alan tşigü-
zel, tarzını, "Benim işim size gö-
rünenin arkasındaki saldı, kötü-
cül şeyi anlatmak" olarak yorum-
luyor.
Kitap, ruhlann ve kalplerin irin
kokulu karanlık yüzlerini gören bir
gözün anlattığı 2002 kışvnda îstan-
bul'dageçen, 'sarmaşık' gibi birbi-
rine dolananlann soluk kesici hi-
kâyesini okuyucusuna aktaran bir
'tesadüler' romanı.
Yazar yaptığı ilginç kurguyla,
portreleriyle insanlann ruhuna nü-
fuz ettigini düşünen ve başkalan
adına gördüğünü iddia eden portre
ressamı Ali Ferah ile garip bir nö-
rolojik hastalığın pençesindeki, ar-
tık harfleri tanımayan, okuyup ya-
zamayan Nobel ödüllü yazan tanış-
tınyor kitabında.
tşigüzel, boğulan, küvette ölü bu-
lunan eski eşler, yıllar yılı takip edi-
len eski sevgililer, garip dostluklar
ve tesadüflerle donattığı romanıy-
la okuyucusunda, insanın kimyası-
m bozan 'merak' duygusunu uyan-
dınyor.
BAYAN GULLIVER CÜCELER ÜLKEStNDE VE GELECEKTEN ANILAR
Seyirci olmak ve
geleceğin toplumu
Kültür Servisi -
Aynntı Yayınlan,
Zeynep Çiftçi 'nin
çevirisiyle Alison
Fell'in Bayan
Gulliver Cüceler
Ülkesinde ve Ekin
Bodur'un
çevirisiyle WUliam
Morris'in
Gelecekten Anılar-
Bir Huzur Çağı
adlı kitaplannı
okuyucu ile
buluşturuyor. Bu
kitap, aslmda pek
de yabancısı
olmadığımız,
Jonathan Swift'in
Gulliver'in
Gezileri romanını
başlangıç olarak
kabul ediyor. Ancak, o dönem
tngilteresi'ndeki yaygın değer
ve inançlan temsil eden cerrah
ve kaptan Lemuel Gulliver'in
denize açıldıktan sonra
yaşadığı köklü değişim
macerasından çok, onun
geride bıraktığı ve olup bitene
seyirci kalmaktan başka
bir şey yapamayan saygıdeğer
eşi, Mary GulÛver'in
macerası ile ilgileniyor.
Böylece, bu lank gönüllü kadm
kahraman; sorumsuz, sevgisiz,
bencil bir eş yüzünden
bastıntauş kadınhğını yeniden
keşfetmek, kendini tanımak,
hayatı ve aşkı yeniden
öğrenmek için anlamlı bir
• Alison Fell, kitabında kaptan
Gulliver'den çok seyirci rolündeki
eşiyle ilgilenirken William Morris,
geleceğin toplumunu hedefleyen bir
ütopyayı anlatıyor.
yolculuğa çıkıyor. Alison Fell'in
düş gücü önderliğinde çıkılan
bu yolculukta öyküyü, îskoçyah
bir oyuncak bebek olan Lady
Mary anlatıyor.
Böylelikle, Lady Mary'nin
ağzından anlatılan bu
öykülerle, kadınlann dünyası;
güzellikten erdeme,
annelikten eşliğe, aşktan
sevgiye, politikadan
ekonomiye çeşitli =
açılardan sorgulanıyor.
Bay ve Bayan Gulliver'in
maceralarının değişim yaratan
birer keşif yolculuğu olması
onlan ortak bir paydada
buluşturuyor. Sonunda,
Bayan Gulliver, ruhundaki
hapishanelerden ve
zincirlerden
kurtuluyor. Öte
yandan, William
Morris'in, Bir
Huzur Çağı-
Gelecekten Anılar
adlı kitabı ise
geleceğin 'tam
olgun' toplumuna
ulaşmanın yolunu
hedefleyen bir
'Ütopya'yı
anlatıyor. Yazar;
böylelikle
insanlann tümüyle
eşit olduğu,
mülkiyet
kalkmadan
yaratılacak bir
topluma nasıl ve
hangi yollardan
geçilerek ulaşılacağmı
sorguluyor. 19. yüzyılda,
Londra'lı sosyalistler arasında
geçen bu tartışma, taraflar arası
bir sağırlar diyaloğu şeklinde
sürerken. aralanndan biri
toplantıyi terk ediyor, kafasında
büyük bir düşle uyuyor ve
gelecekte pınl pınl bir sabaha
uyanıyor. Geleceğin toplumsal
yapısmı, insanlann
zihinsel ve fiziksel guzelliğini,
mimariyi, tüm bunlann doğayla
uyumunu içeren bu düş her ne
kadar bir masalı
çağnştırsa da, 'de\Tİmin
gerçekleşme süreci'nde
çekilen acılan gerçekçi bir
biçimde ortaya koyuyor.
Ergün
Birinci'nin
albümü.
Anadolu rock.
halk müziği.
romantik pop
ve Akdeniz -
Ege ezgilerini
buluşturan
müzikal
içeriğiyle
ülkemizin
1970'li
yülardaki
müzik
profilini
günümüze
taşıyor.
Uzun bir bekleyişin
sonunda: FeslikanKültür Servisi - Ergün Birinci, 'Feslikan'
adını verdiği ilk albümünümüzikseverlerin il-
gisine sundu. Birinci, yorumculuğunun yanı
sıra albümde yer alan şarkılardan bazılannın
sözlerini ve düzenlemelerini gerçekleştirmiş.
Titiz bir çalışmanın ürünü olan albüm, usta
müzik adamlannı bir araya getiriyor. Albüm-
de 'Reddetme' adlı şarkısı yer alan Cem Ka-
raca, söz ve müzik yazan olarak karşımıza çı-
kan Cemal Özgürsel. Halil Akansel, tlhan
Yabantaş, Celil Ozanalp, bu isimlerden ba-
zılan. Anadolu rock, halk müziği, romantik
pop ve Akdeniz-Ege ezgilerini buluşturan
müzikal içeriğiyle albüm, ülkemizin 1970'li
yıllardaki müzik profilini günümüze taşıyor.
'Dağlar mı Yollar mı?\ 'Reddetme', 'Ka-
sırga', davul, elektronik gitar ve bas gitann
ağır bastığı, asi, coşkuyu ve derin bir hüznü
buluşturan çalışmalar. 'Sevgiliye adlı parça-
da ise daha farİdı bir yaklaşım söz konusu,
rock müziği, etnik sazlarla renkleniyor. '\an-
kör Dünya', 'Nazü Kız', bağlam ve bendi-
rin düzenleme içinde ağır bastığı türkü for-
munda besteler. 'Vasiyet', 'Çaresiz' ise ro-
mantikpop türünden örnekler oluşturuyor al-
büm içinde. Etnik sazlann ön plana çıktığı, sa-
natçımn doğum yeri olan Kıbns ve Ege ada-
lannın şarkılan olan 'Feslikan', 'Portakal
Atışbm' ve 'Serserinin Aşkı' ise buzuki,
akordeon, darbuka ve kemanın düzenleme
içinde ağırlıklı olduğu hareketli çalışmalar.
Ergün Birinci, müzik çalışmalanna Cerrah-
paşa Tıp Fakültesi'nde öğrenci olduğu dö-
nemde üniversite orkestrasının solisti olarak
başladı. Müzik yanşmalannda aldığı ödüller-
le adını duyuran Birinci, sanat yaşamına uzun
bir ara verdi ve cerrah olarak görev yaptı. Al-
büm, sanatçının müzik çalışmalanna ara ver-
diği 22 yılın birikimini taşıyor. Sanatçının
kendi deyimiyle, "...Belki de uzun bir bek-
leyiş ama hayatın sunduğu zaman bu. Ön-
cesi ya da sonrası değil"...
Müziği hiçbir zaman tam anlarnıyla yaşa-
mından çıkarmayan sanatçının prodüktorlü-
Serdar tnan.
"Güldürürken
Düşündürenler'
• Kültür Servisi - 39. Altın
Portakal Film Festivali
kapsamında, 'Güldürürken
Düşündürenler' başlığı altmda 4
Ekim'de saat 18.30'da bir etkinlik
düzenleniyor. Antalya Sanatçüar
Derneği'nin (ANSAN)
bahçesinde gerçekleştirilecek
söyleşiyle, usta komedi oyunculan
Müjdat Gezen, Halit Akçatepe ve
Sümer Tiunaç hayranlanyla
sinema ve tiyatro anılanm
paylaşacak.
Meclis Sarayı'nda
pestorasyon
• BARTIN (AA) - Bartın'ın
turistik ilçesi Amasra'da, M.S. I.
yüzyıl sonu veya II. yüzyıl
başmda yapıldığı tahmin edilen
Roma Eyalet Meclis Sarayı'nın
restorasyon çalışmalanna
başlandı. Amasra Müze Müdürü
Ziyaettin Taşçı, yaptığı
açıklamada, sağlanan 500 milyar
lira ödenekle Meclis Sarayı'mn
restore çalışmalanna başlandığını,
3-4 yılda tamamlanması planlanan
çalışmalann ardından yapımn
turizme kazandmlacağmı belirtti.
Taşçı aynca, Amasra'daki birçok
tarihi yapmm korunması ve
restore edilmeleri konusunda
bölge halkından yardrm istedi.
Düzettme:
18 Ağustos tarihli gazetemizin 15.
sayfasuıda L.A. Confidential
başlıklı yazınm teknik
nedenlerden dolayı son bölümü
çıkmamıştu-.Yazı 'eşliğinde
izleyebiliyorsunuz' olarak ~~
bitmektedir.Aynı tarihli gazetenin,
aynı sayfasındaki Önder
kardeşlerden dört - el piyano
başlıklı haberin konser tarihinin
doğrusu ise 9 Eylül olacaktrr.
Düzeltir özür dileriz.