25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
=«AYFA CUMHURİYET 11 AĞUSTOS 2002 PA2AR 12 PAZAR KONUGU Doğan 'lapromosyon, tekelcilik, büyükpatronluk üzerine konuştuk: S Ö Y L E S İ : LEYLA TAVŞANOĞLU leyla.tavsanogju@cumhuriyet.com.tr ~7lkemizde genei seçimler beklentisine girilmişken medya & basın sektöriî gizli bir el karıştırmışçasına altüst oldu. lurgay Ciner isfm/i işadamının kontrolüne geçen Sabah pızetesinin üst yöneticileri ve yazarları birden gazeteyi terk ederek bir zamanlar gölgesine kurşun attıkları medya pafronu Aydın Doğan dan, "bağımsız " olacağım söyledikleri bir gazete çıkarmak için yardım istediler. O arada Aydın Doğan da TBMM Medya Sorunlarım Araştırma Komisyonu 'nda verdiği ifadeyi kitaplaştırmakla uğraşıyordu. Bu gelişmeleri izlerken kafama sorular da takılıyordu. Seçimlere birkaç ay kala, acaba Doğan Grubu yayın organları hangi siyasi oluşum ya da oluşumlara destek verecekti? Aydın Doğan Sabah 'tan ayrılma aşamasındaki gazetecilere destek verecek miydi? Ya da nasıl destek verecekti? Gelecek için planlan, projeleri neydi? Bodrum da Torba yakınlarındaki e\nnde beni beklivordu. Çok uzun bir konuşma yaptık. Ben ilginç şeyler öğrendim. Umarım bu söyleşiyi veyarınki devamını okuyan sizler de ilginç bulursunuz. Sendikasızlık kararı nasıl alındı? - Kimdi bu isimler? - Prof. Mümtaz Soy sal, Sami Ko- fcen, AJtan Öyroen, Doğan Heper, Sedri Koraman Tabloyu önleri- ne koydum. Ben, "Bir tekMm da- h a var. Bir kayynn kursunJar. Ga- zetenin gefirlerini bo çahşanlara da- ğrtabm" dedim. Kabul etmediler. Hatta ne yapılabileceğini konuş- mak için Ziya'ya (Türkiye Gazete- ciler Sendikası Başkanı Ziya So- tay) gittim. Ama kabul etmedi. Bu- nun üzerine o çok yüksek ücretli sözleşme Milliyet ve Cumhuriyet'te zorla imzalandı. Sonunda düşündûm. Ya ben sen- dikasızhğı kabul edecektim ya da benim arkama teneke bağlayacak- lardı ve ben Babıâli'den aşağı gide- cektim. Gazetenin akıllı arkadaşla- nnı toplayarak o koşullarda sendi- kadan çıkmamız gerektiğini anlat- tım. Gazetede herkes isteyerek sen- dikadan çıktı. Çıkanlann hepsi de bugün hayatlanndan memnun. Destefll sûrdürdüm - Sabah gazetesindeki son geliş- meler ve istifalarda da siz suçla- myorsunuz. Orada işin aslı ne- dir? "Bu işi de Aydın Doğan ka- nşttrdu Bunda da onun parmağı var" deniyor. - Uzun bir hikâyedir. Başından an- latıyorum. Sabah 'ın sahibi Dinç Bilgüı hapse girince daha önce de Dinç'e verdiğim desteği sürdür- düm. Ne de olsa babadan gazete- ciydi ve öbürleri gibi, bir gün lazım olur, yaklaşunı içinde değildi. Dinç Bilgin hapse girince, bak- tım gazeteci arkadaşlann hepsi bir tarafa gitmek istiyor. Bir de ücret alamaz duruma gelmişlerdi. 25-26 milyon dolar gibi bir yardun da yaptım. Hatta 9.5 milyon dolar da daha o grupta alacağım var. Ama, aydan aya 500'er bın dolar olarak ödüyorlar. Benim paramla bir dö- nem maaşlar da ödendi. O arada Dinç Bilgm hapisten çık- tı. Turgay Ciner adh işadamı ora- ya ortak oldu. - Peki, orada Ciner'in hissesfi nin ne kadar o/duğunu biliyor musunuz - Bir diyorlar ki Sabah'ın yansı Turgay Ciner'in, br diyorlar ki ATV'nin tamanu... 0 arada gaze- teciler arasında ralusızlıklar baş- ladı. Bana geldiler ''tngiltere'de Independent gazetesndeolduğn gi- bigazeteciler olarak tağımsE bir ya- yın organı çıkarmai istiyoruz. B*- ze destek verir misüz?" dediler. Sordum: -NiyebanageldSiE?'' Aldığım yanıt ş u !du: "Mesle- ğin en biiyüğü sensü de ondan." Benden baskı konsunda yardım istiyorlardı. Şimdilüsıkıntı oldu- ğunu, ama bir-iki yea makine ge- leceğini ve bunlanrJevreye gire- ceğini, onlar çalışmr.a başlayuıca basabileceğimizi sö;.iedim. O ma- kineler geldi. îkinci Marak benim o gazeteyi dağıtmam istiyorlardı. Onu da kabul ettim. Vvûncû olarak bir süre dağıhmdan^nden avans istediler."Peki,arkareda ldm var?" diye sordum. Şöyle :ediler: "Btrim arkamızdıhiç khnse (A- mayacak Sadece bizjzetecfler obt- cağE." "Otar, size datek veririm" dedim. Gördûm lci jradakiler bu işi yapabilecek güçteer. Zafer Mut- lu var, Güngör Menş var, Tayfan Devecioğhı var, filaı "Patrönu- nnz ne oMu?" diyse !erdum. "Pat- ronla anlaşanuyorar' dediler. Be- nim oraya kanşmasnamamıyla bir mesleki değeri koruıak için. Ama bakarsınız, ileride our da dönüp beni suçlayabüirler. Cmdagözeah- yorum. Bunun dışaııa başka hiç- bir kanştırma amsıcı yok. Dinç Bilgin'in, "Sabai» pzetesinin ta- manu senindir" fcijainde bana yazdığı yazı var. O c . "Gel bunu iptaledeim" dedim». jen Sabah'ın "sahibi ohnayı hiçb>îr3nan dûşün- medim. Zaîen mar^thjsı da budur. Cumhuriyet çok saıyr; bir gazete. Zaman zaman tlhaujielçuk'la ko- nuşuyorum. Sonra. aima geliyor. "Bunu da istiyor" ckcekler. Ya- nı, Sabah'ı benim lccstırmam di- ye bir şey söz kon«_ısJeğil. 'Yayınbağımsızlığı paradan geçer'-Seçim öncesi ve seçim sonrasında, siz- ce medya sermayesiyeniden yapdanacak mı? DOĞAN -Aslına bakarsanız, medya ser- mayesinin seçimle ilgisi yoktur. Çünkü se- çim ayn bir şey, medya sermayesi ayn bir şey. Türkiye'de son 25 yıldır medya serma- yesi sürekli yenıden yapılanıyor. 1980'li yıllann başında Öiner Çavuşoğ- lu,AhmetKozanoğhı geldiler (Güneşgaze- tesinin kurucu ortaklan). Belli bir süre son- ra onlar gittı. OnJann arkasından Mehmet Oktımuş geldi, belli bir süre medyaya he- veslendi. Ondan sonra Mehmet ABYıfanaz geldi. O da gittı. Peşinden Asfl Nadir geldi. O da dayanamadı, gitti. Derken Bekir Kutmangü Günaydın'ı al- dı. Öldürüldü. Asil Nadir'inki büyük ulus- lararası sermayeydi. Buna rağmen o da tu- tunamadı. O zaman, "Medya sermaye» ne- den bu kadar çok değj^yor" diye sorabilir- siniz. Geleneksel medya patronlannın hep- si gittiler. Yani. Sedat Simavi'nin, AK Nad Karacan'ın. \\ınusNadf nin çocuklan yok- lar artık. Bunun bir ana nedeni var. Medyayı iş edinmek için bu işe girenler kalıyorlar. Ama "Ben medyayı iş edinmeyevim: bunu elimde bir silah oia- rak kuüanavim. Bu burada dursun,birgünbana lanm ohır" zihniyetinde olanlarsa kalıcı olmuyorlar. Ben başından beri ısrarla söylerim. Zaman zaman da te- tikçi gazeteciler tarafından çok eleştirildim. Derim ki: "Gazetelerin, basm organlannın birinci özgürtüğü eko- nomik özgüriüktür." Ekonomık özgürlük de hiç kımseye dayanmadan yap- tıgınız işten para kazanmaktır. Şu anda Türk medyası böy- le bir sıkıntıyla karşı karşıya. Mehmet Emin Karamehmet değeriı bir insan, bir işa- damı. Akşam gazetesini satın aldı. Onunla iyı bir dostlu- ğum da vardır. Dedim kı: "Mehmet Emin Be>. bu gazete- den para ka> r bediyorsun. Oysa bundan para ka/an.'" "Nasıl kazanacağım? " diye sordu. Ben de"Gazeteje biraz \akit ayınrsan, biraz haberciM- ğe önem verirsen, zamanzaman promosyon yaparsan, rek- lam işine eğüirsen bu gazetepara kazanır" diye cev ap ver- dim. Bir gün lazım olur zlhnlyetl -O ne dedipeki? - "Benim işim çok. Ben bunlan yapamam" deyince be- nim sözlerim şöyle oldu: "Her yıl 40-50 mihon dolar kaybedeceğiııe kapaf Bana şu yanıtı verdi: "Bir gün la/ım olur" Dünyanın hiçbir yerinde, "Bir gün lazım oJur" diye ya- yıncılık yapılmaz. Türkiye'de yayuıcılık yapanlann nere- deyse tamanu "Birgün lazımohır" zihniyetiyle bu işi yap- maya başladılar. Star gazetesi de öyle. Kâğıdı 400 bin li- raya alıyorlar, gazeteyi 150 bin Iiraya satıyorlar. Dağıtım- dan 70-80 bin lira alıyorlar. Bu değirmenin suyu nereden dönüyor? Bir gün lazım olur, diye düşünüyorlar. Benim sıkıntım, böyleleriyle rekabetettiğim için beni de aşağı çek- meleri. Yani medyanın inanıhrlığını, güvenilirliğini aşağı çekiyorlar. Medya sermayesi, bunu iş edinenler, etik de- ğerlerine sahip çıkanlar, ben yayuıcıyım, diyenlerle stabil hale gelir. Bakın, ben bu yıl içinde TBMM Medya Sorun- lan Araştırması Komisyonu'nda da bunlan söyledim ve bu konuşmamı kitap haline getirdim. "Benim para kay- betme hakkım yok. Para kazanamazsam özgürlüğümü kaybederim" dedim. Dolayısıyla, medya sermayesi se- çimlerden bağımsız olarak değişmektedir ve bundan son- ra da değişmeye devam edecekrir. Bu meslekten para ka- zanmak isteyen, vergisini ödeyen, dürüst ve şeffaf serma- ye bu işe girdiği zaman işler stabıl olacaktır. - Geçenydtemmuz ayındagazeteci Yalçrn Bayer'e ver- diğiniz bir demeçte, "Bütün medya putronlannı ben mi batırdım? " demiştiniz... - O zaman ben çok eleştirildim. Hiç kimseye, Enver Ören'e, "SenİhlasFinans'ıhortumla.getirgazetene, teJe- vizvonuna ko> * demedim. Ya da Dinç Bilgin e "Bankanı, yaym kuruhışunu banr" demedim. Erol Aksoy'a "Banka- yı dolandır" ögüdünü vermedim. Bunlann hepsi ölçüsüz, hesapsız-kitapsız işler yaptılar. Hep de şunu düşündüler: "Bir gün srvasi iktidardan şunu abrun, güç odağından bu- nu aünm." Hep de sılah olarak kullanmaya kalktılar. Bakın, size bir şey söyleyeyim. Ben bu sektöre girdiğimde NadirNadi Cvan- huriyet'in, Erol Simavi Hürriyet'in, Haldun Simavi Gü- naydın'ın, ErcümentKaracan Milliyet'in. KemalIhcakTer- cüman 'ın sahibiydi. Herkes kendi gazetesini kıskanırdı. Na- dir Nadi solcuydu, ama yalıda oturur, Mercedes otomobi- le binerdi. Gazete az satmasına rağmen itibanyla yaşadı. Çünkü Cumhuriyet'in itibannı her şeyin üzerinde tutardı. Ben kaldımsa böyle kaldım. Hiçbir zaman Milliyet gaze- tesini silahı alıp voli vurmak için düşünmedim. Bu mes- leğin etik kuraUannı her zaman korumaya özen gösterdim. - Yalnız, bu noktada size bir soru sormak istiyorum. Gazetelerinizdeki bazıyazarian tetikçi olarak kullandı- ğımzyolunda eleştiriler var. Bu eleştirilere ne diyorsu- nuz? - Buna karşılık ben de size şunu sorayım: Siz Cumhuriyet'te bazı yazarian tetikçi olarak kullana- bilir misiniz9 Saygın bir kuruluşta, Doğan Medya Grubu gibi saygın bir işyennde yazarian tetikçi olarak kullanma- m AYDIN DOĞAN Yükseköğrenimini İstanbul Yüksek İktisat ve Tkaret Mektebi 'nde tamamladu Öğrencilik yıüannda Talebe Cemiyeti başkanlığı yaptu 1958 'de, dahayükseköğrenimini bitirmeden babasından ayn olarak iş hayatına atıldu Nakuyecilik, müteahhitiik, otomobü, iş ve inşaat makineleriyle ilgili işler yapmaya basladu 1961 'de ilk kişisel şirketini kurdu. 1970'e kadar zahirecilik ve ecza depoculuğu gibi işlerle de uğraştı. 1974 'te ilk sanayi şirketini kurdu. İstanbul Tkaret Odası Meclis ve Yönetim Kurulu üyeliği, daha sonra da Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. 1979'da Milliyet gazetesini devralarak yayımcdığa girdl 198&- 96 arasında da Türkiye Ga-ete Sahipleri Sendikası Başkanlığı yaptı. O arada Hürriyet gazetesini satın aldu Başka yayın onganlannın sahibi oldu. Şu anda Kanal D ve CNN Türk televizyonlartnın da sahibi. Doğan Şirketler Grubuyayıncdıktan sanayiye, bankacılıktan enerjiye ve turizme, 89 ayn şirketten oluşuyor. ya teşebbüs etmek bile suçtur. Kaldı ki başından beri söy- lediğim bir söz var. Doğan Grubu'nda çalışan yazarlann fîkri hür, vicdanı hür, kalemi hürdür. Benim gazetelerimde çalışmış olup da bugün benim aleyhımde yazan yazarlann hiçbırisi, "Aydın Doğan birgün bile bizim yazılanmıza müdahak ettT diyemez. Bakın, Nazh Ihcak benim Meydan gazetesinde üç yıl yazı yazdı. Ona, "KocanıngazeteJerindebileseninyazılannısansüret- tfler" dediğimde, bana "Evet" demişti. Bir tek gün bile be- nim gazetemde yazılannın sansür edilmediğinı de söyle- mişti. Böyle bir şey olamaz. Zaten bende çalışan arkadaşlara da hakarettir, bu. Babıâli'deki çok ünlü ve önemli gazete- cilerin önemli bir kısmı benim gazetelerimde çalıştılar. Ör- neğin ağabeyiniz (ÇetinEmeç).. Onun yanına yanaşılmaz- dı. Burnu yere düşse eğilip de yerden almazdı. Yazarian tetikçi kullanma sorusunu zul addediyorum ve "Cumhu- riyet'te kullanabiliyor musunuz?" sorusuyla cevaplıyo- rum. - Bir de dağıtmda tekelohnakla eleşürüiyorsunuz. tkin- ci, üçüncü dağıtım şirketi sizin için avantaj mı, yoksa dezavantaj mı? - Size bir şey söyleyeyim mi? Aslında ben büyümenin cezasını çekiyorum. Eğer sektörde büyükseniz ve saygın olmaya çalışıyorsanız birtakım insanlar yalan yanlış sizin- le ilgili birtakım şeyler ortaya atıyorlar. Ben bu sektöre geldiğimde 1960 yılında kurulmuş Ga- meda dağıtun şirketi vardı. Bunu Tercüman, Milliyet. Cumhuriyet, Tifdruk Matbaacılık, Günaydın kurmuştu. Bir de Hürriyet'in sahibi Erol Simavi'nin Hür Dağıtım'ı vardı. Kırk yıl sonra bugün bizim Yay-Sat'ın yani sıra Dinç Bilgin'in Birleşik Basın Dağıtım'ı (BBD) var. - Ama bildiğim kadanyla BBD artık hayatta değiL. - Hayır, hayatta. Bir de Uzanlar'ın kendi dağıtım şirket- leri var. Etti üç. Rahmetli NezihDemirkent'ın (Dünya ga- zetesinin sahibi) de Süper Dağıtım isimli küçük bir dağı- tım şirketi vardı. Aynca Türkiye'de dağıtım şirketi kurmak zor bir iş değil ki... Hiç kimse "Benim yayınunı dağıtma- dı da beni banrdı" diyerek karşıma çıkamaz. Yani, benim dışımda olan olaylan bana yüklüyorlar. Böyle bir şey olamaz. Her gün aleyhimde yazı yazan dın- ci basını da ben dağıtıyorum. - Peki bunlan neden BBD dağıtmıyor? - Efendim, BBD de kendi yayın organlannı dağıtıyor. Birde BBD ve Bilgin Grubu ekonomik sıkıntıya girdi. Es- kiden diyelim ki Edirne'ye dağıtım yapılacak, bir kamyo- nu Yay-Sat, bir kamyonu BBD gönderiyordu. Bu ekono- mik sıkıntı olunca, "Yaymlan a\nı kamyonla gönderelinı" dediler Mesele bu. Birilerini suçlamak için birtakım laf- lar, söylentıler üretiliyor. Aynca şunu da söyleyeyim. Ben tek dağıtım şirketi olarak da kalabilirim. Başkası batıyor- sa ben de işimi ıyi yapıyorsam bundan hiç kimsenin beni suçlamaması gerekir. Beni sadece şöyle suçlayabilirlen "Onu dağrtmryor, baûnyor, bunu dağrtmrvor, baünyor." Eğer yasal kurallar içinde basılan bir yayınsa, sahibi belliyse, ülkenin bölünmez bütünlüğüne karşı yayın yapmıyorsa. ana- yasa ve cumhuriyetın ilkelenne bağlılığına bakıyorum ve dağıtıyorum. Benim tekelci olduğumu iddia etmek yan- lış. Tekel bu işi kötüye kullanmak demek. Bana bu ülke- de kim "Dagrtım gücünü kötüye kullandın?" diyebilır? Diyemez. Haber yapmama lüksüm yoktur - İyi de eğer öyleyse Uzan Gnıbu'nun sizinle abp vere- mediğinedir? - Şu: Onlann Motorola şirketiyle bir sorunlan vardı. Dünyanın bütün büyük gazeteleri, ajanslan da Motorola'run Uzanlar'dan alacaklannı sürekli haberyaptılar. Uzanlarbi- zim bunu haber yapmamamızı istediler. Onlara. "Benim bunu haber yapmama lüksüm yoktur" dedim. Aman bu- nu yazmayın, rahatsız oiuyoruz, olur mu? Kardeşım, be- nim işim bu. O zaman biz de seninle ilgili yazanz, dedi- ler. - Yani olay kan davastna mı dönüştü? - Ben gütmüyorum, onlar güdüyorlar. Önüme haber gel- diği zaman da bunu yayımlarnaktan çekinmıyorum. Hiç- birgüç bana zorla gazetecıyi işten attırtamaz. Ben geçmiş- te bunlan yaşadım. 28 Şubat döneminde de, 1980 döne- minde de bunlar oldu. Ben gazetecileri işten atamam. - Siz Doğan Grubu olarak seçimlerde siyasi birpani ya da oluşuma destek verecek misiniz? Ya da bağımsız mı kalacaksınız? - Şimdi size söyleyeceklerimi siyasi parti liderlerine de söylüyorum. Biz tüm siyasi parti liderlerine aynı mesafe- de duruyoruz. Bizim işimiz resim çekmek ve halka o res- mı koymak. Durumu halkın kendısi tespit edecektir. Ama bunu siyasilere anlatmak mümkün değil. Bir gün gazete- de bir başlık çıkar. Ertesi gün, "Sizzatenöbür tarafin ada- mısınız. Onu tutuyorsunuz" derler. Başka bir gün de bu- nun lehine bir yorum çıkar. Bizim zaten yorumlara kanş- ma hakkımız da yoktur. Yazar. kendi köşesinde, kendi im- zasıyia, kendisini bağlayan yazılar yazıyor. Biz halkı yön- lendirmiyoruz, halk bizi yönlendiriyor. Biz okuyucunun, halkın eğilimine göre hareket ediyoruz. Bir şey hariç biz tarafohna>Tz. Cumhuriyetin ilkeleri ve Türkiye'nin bölün- mez bütünlüğü konusunda taviz vermeyiz. -Acaba Aydın Doğan, Mesut ve Turgut Yılmaz'aya- ktn mı laflan da var... - Evet, söyleniyor Ama MesutYıbnaz'ı da hergün eleş- tiren yazılar çıkabiliyor. Bütün siyasi liderlerle dostluğum var. Ama siyasetçiyle uzun vadeli dostluk kuramazsınız. -Neden? - Çünkü o sabah gazetenizde bir şey görür ve size dan- lır. Y A R I N / AYDIN DOĞAN: BANA CORE UZANLAR. KARAMEHMET AYAKTA KALAMAZLAR Siyasetçi anında senisatar - Yani, anında sizi satabilir mi? - Satabilir. Ama şu anda hepsiyle iyi ilişkiler içindeyim. Ama dostluk ayn... 28 Şubat döneminden kalma birtakım takıntılar var. insanlarda. 1995 seçim- lerine girerken iki büyük medya grubu kavga ettı. O kavgada ben ne söylediy- sem doğruydu. onlar ne söylediyse ya- landı. Amasiyasetçilerdebölündü. Bir gün onlan tuttu. bir gün bizi tuttu. So- nuçta mesleğimiz çok yara aldı. Dola- yısıyla ben göğsümü gere gere şunu söylüyorum: Biz hiçbir siyasi partinin yanında değiliz. Hepsine aynı mesafe- deyiz. Ama kamuoyunda gördükleri iti- bar kadaryayın organlanmda itibar gös- teriyorum. - Sizce bu seçimlerden sonra TBMM'ninyapısında ciddideğişiklik- lerolur mu? - Çok ciddi değişiklikler olur. Yani bu Meclis, bundan önceki Meclislerin iki katı daha fazla değişiklik yaşayacaktır, bana göre... - Peki, sizce iş dünyası kasım se- çimlerinden sonra ne bekliyor? - Kanımca iş dünyası AB üyeliği yo- lunda daha hızlı adımlar atacak siyasi oluşum olmasını bekliyor. Yani, AB'ye destek veren siyasi oluşumlar görmek istiyor. Bir de bu ekonomik programı sürdürecek bir siyasi oluşum istiyor. Çünkü başka ekonomik programlara yönelinirse o zaman 2000 yılından be- ri çile çeken bu millete yazık olacaktır. Bana göre iş dünyasının beklediği IMF programının başanyla uygulanması ve AB'yle Türkiye'yi bir araya getirecek siyasi oluşumun ortaya çıkmasıdır. Iş dünyası, kim gelirse gelsin, istikrar is- tiyor. Ben de öyle düşünüyorum. Zarardakl yayını kapatırım - Bir de TBMM Medya Sorunlan- m Araştırma Komisyonu 'nda yaptı- ğınız konuşmada, Hüniyet dışmdaki gazetelerinizin zarar ettiğinisöylemiş- tiniz. Öbür medya ve yayın kuruluş- lannız son ekonomik krizden etkiien- dimi? - Ben aslında o konuşmamda. "2001 yıiında Hürriyet dışında öbür yayın or- ganlarım zarar etti" dedim. Ben Milli- yet gazetesinin 24 vılhk sahibiyim. Türk medyasında benden eski patron kalma- dı. Tabii llhan Bey'i (Cumhuriyet'in imtiyazsahibi llhanSelcuk) saymazsak. Kendisini ecir sayıyor, ama yıne de pat- ron... Ben 24 yıldır bu işten paralar ka- zandım. Belki kaybettiğim bir-iki anor- mal yıl olmuştur. Ben uzun \aâe para kazanmayan yayınlan taşıyamam, ka- patınm. Yani bir gün lazım olur, siya- seti gütmem. -Evet deünlü yayıncı Rupert Mur- doch 'un hiç kâr etmeyen, hatta za- man zaman zarareden NewStatesman adh bir yayın organı var. Ama bu ya- yın ne kadar da zarar etse Murdoch bunaprestiji gözüyle bakarak kapat- maya yanaşmıyor. Bu da farklı bir yaklaşım değil mi? - Ben, yayın organlan bağımsızlık- lannı korumak için mutlaka para kazan- malıdırlar. diyorum. Bu ayn bir şey. Ama Murdochgibi büyük biryaym ku- rumu birkaç zarar eden ama prestij ka- bul ettiği yayını çıkarmaya tahammül edebilir. Ama Murdoch'un. hiçbir za- man." 4 Benim >-a>ın grubum para kav- betsin. Birşey obnaz" deme hakkı yok- tur. Yani şunu söylemek istiyorum: Yayın organı ne olursa olsun. bağım- sızlığını korumak için para kazanma- hdır. - TürkiyeAB üyeliğine aday bir ül- ke. AB aynı -amanda sendikal hak- lara çok önem veren bir oluşum. Si- Zİnyayın organlannız da AB üyeliği- niçokdestekliyor. Ama siz Türkiye'de basın sektöriindeki sendikayı bitiren patron olarak tanmıyorsunuz. Buiki- si arasında bir çelişkiyok mu sizce? - Ben de size bir şey sorayım. Cum- huriyet'te sendika varmı? Bitri, değil mi? Ben şunu söylemek istiyorum: Bugün Türkiye'de devlet hariç hiçbir kuruluşta sendika kalmadı. Bunun su- çunu bana göre işverenlerde değil de sendikalarda aramak lzım. Bakın, yıl 1991'di. O yıl biz Milliyet olarak bir adam çıkaramadık. Çünkü çıkardığımız takdirde astronomik rakarnlarodemek_ zorunda kalacaktık. O dönem Sabahga- zetesinde sendika yok ve teknolojik ge- lişmeye girmiş. Aynı şey Hürriyet'te var. Ama Cumhuriyefle Milliyet geri kal- mışlardı. Bir yandan sendikasız bir iş- yeri de düşünemiyordum. Çareler ara- maya başladım. Çok uğraştım. çözüm bulamadım. Sonunda gazetenin saygın isimlerini bir araya topladım.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear