Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 23 TEMMUZ 2002 SALI
14 iJ. L J 1 \ kultur(S cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
'Söz'übaşkakültüre aktarmak• Oyun çevirisini
dipnotlarla
bezeyemezsiniz. tki
kültür arasındaki
yumuşak geçişi, konuşma
'diline' denk düşen bir
anlatımla
sağlayacaksınız. Hem de
çevirdiğiniz oyunun dilsel
akışındaki espriyi -
oyunun tadıru ve tuzunu-
olduğu gibi koruyarak.
Yeni bir Irlanda oyunu okuyorum.
Öyle söyleşimler içeriyor ki, sanki
bizden biri yazmışçasına kültürü-
müze aktarabiliyorsunuz: 'Mary:
Mcvsiın dönüyor / Mick: Dönüyor
mu? / Mary: Dönüyor, Mick: Yaz gi-
diyor. / Mick: Gidiyor mu yoksa da-
ha duruyor mu? / Mary: Gidiyor
Mick. / Mick: Hangi aydayız ki? /
Mary: Eylûl'de miyiz? /Mick: (Dü-
şünür) Doğru, yahu! / Mary: Yaz git-
ti gider./ Mkk: Ne yazdı ama. /Mary:
Neresi 'ne yazdı'! Doğru dürüst yaz
mı gördük? Yağmur, yağmur, yağ-
mur_.' (Söyleşim aynı düzenekte ya-
nm sayfa daha sürüyor.)
Bu 'dümdüz' -özellikle öyle ya-
pılmış- çeviri yoluyla bile kültürle-
rarası bir etkileşim oluşabiliyor.
Mevsimlerin geçişini uzun uzadıya
'muhabbet' konusu yapacak kadar
yaşamın kıyısında kalmış, takvim-
den habersiz ikı yaşlıca insanın ge-
vezeliğini kolayca bizim kültürü-
müz bağlamında doğallaştırabili-
yorsunuz.
Sonra öyle bölümler geliyor ki,
değil Türkçeye aktarmak, neden
söz edildiğini anlamakta bıle zor-
lanıyorsunuz. Sözlüklere başvur-
mak da yetmiyor. Türkçeye aktar-
1- Köşebaşı ( A.Kutsi Tecer), 2- Keşanb Ali Destanı (Haldun Taner). 3- Nalınlar (Necati Cumab). 4- Ben Anadolu (Güngör Dilmen)
maya çalıştığmız oyunun kültürel
göstergelerini çözmek için yoğun
bir araştırmaya girmeniz gerekı-
yor. Kımi zaman ise çeviri eylemi
öyle çetrefilleşiyor ki araştırma da
yetmez oluyor. Doğru dürüst bir
aktanm sağlayabilme adına, oyunun
geçtiği yöreden bir Irlandah'nın
peşıne düşmeniz bile gerekebilı-
yor.
Kültür boslufluna düsmek
Oyun çevirisini dipnotlarla beze-
yemezsiniz.fldkültürarasındaki yu-
muşak geçişi, konuşma Türkçesine
denk düşen bir anlatunla sağlaya-
caksınız. Hem de çevirdiğiniz oyu-
nun dilsel akışındaki espriyi -oyunun
tadını ve tuzunu- olduğu gibi koru-
yarak. Zor iş! Hem tiyatro bilecek-
siniz, hem aralannda köprü kurdu-
ğunuz iki dile ve kültüre egemen
olacaksınız hem de bıçim ve içerik
açısından en başanlı aktanmı sağ-
layabilme yolunda aşın enerjik ve sa-
bırh... Yoksa. TVdeki çeviri'uyarla-
ma cit.com.'larda zaman zaman ol-
duğu gibi, seyirciyi beklenmedik
anda bir kültür boşluğuna düşürüp
keçiboynuzu kemirme zahmetiyle
alınan tadı da yok edersiniz. (Tele-
vizyonda hemen her an, sinemada da
zaman zaman karşılaştığımız çevi-
ri yanlışlan ile Türkçeyi de yanlışa
saptıran kültür boşluklan, yıllardır
tartışılıyor olmasına karşın hiçbir
sonuç alınamadığı ve tartışanı da
bıktırdığı için, konumuzun dışında
kalıyor.)
Çeviri yoluyla 'kültür boşluğu'na
neden olma tehlikesi, en korkutucu
biçimde, oyun yazarlanmızın (yaban-
cı bir dile çe\Tİlmesine çalışılan) ya-
pıtlannı tehdit ediyor. Türkçeden tn-
gilizceye yapılmış ve yayımlanma-
sı için başvurulmuş kimi oyun çevi-
rilerinden yola çıkarak söylüyorum
bunu. Bakıyorsunuz, belirli ölçüde
Ingilizce bilen bir çevirmen, bir kül-
türden başka bir kültüre aktarunın ko-
şullannı göz önüne almadan giriş-
miş işe. Ya yazann kendi kültürüne
özgü söylemi 'Amerikanca'ya dönüş-
türülüp sıradanlaştınlmış ya da et-
kileşim kurulması istenen kültüre
hiçbir anlam taşımayacak biçimde
dümdüz Ingilizceleştirilmiş. Yapı-
tın tonunun, ince dokusunun. albe-
nisinin tümüyle yok edilmesı de ca-
bası... Bu koşullarda yabancı dile
aktanlmış bir yerli oyun çevinsinin
kültürlerarası etkileşüne katkıda bu-
lunamayacağı, dahası, yapıtlann de-
ğerini zedeleyeceği de ortada.
Tlyatromuz 'söz'e davalı
Oysa 'söz'e dayalı bir tiyatromuz
var. 'Söz'ü ikincil düzeye atan 'kül-
türlerarası performans' olgusunun
dünya gündeminde olmasına ve kı-
sa zaman içinde ülkemizde de yay-
gınlaşacağının bilinmesine karşın,
'bize özgü' olan tiyatrosal deyiş zen-
ginliği, kültürlerarası etkileşim için-
deki yerini neden almasın? Bu yol-
da en olumlu sonuçlara, yabancı dil
ağırlıkh en yüksek puanlarla girilen
mütercimlik-tercümanhk bölümle-
rinin yönlendirmesiyle ulaşılacağı-
na inanmak istiyorum. Geçen ayyi-
tirdiğimiz tiyatro sanatçısı \ü\itOz-
doğru'nun yıllar önce yapmış oldu-
ğulngılizce 'Köşebaşı'(AhmetKut-
si Tecer), 'Keşanta AH Destanı' (Hal-
dun Taner), 'Nahnlar' (Necati Cu-
mah) çevirileri ile Talat S. Hahnan'ın
Ingilizceye çevirdiği (Yıküz Ken-
ter'in de sahneden dünyaya taşıdı-
ğı) 'Ben Anadolu'(Güngör Dilmen)
yanı başımda duruyor. Insafsızca
'eleştirer bir okumayla bile değeri dü-
şürülemeyecek çalışmalar bunlar.
Ozdoğru gibi, Halman gibi, Türk ti-
yatrosunu yabancı dile aktarabilecek
donanıma sahip olan öyle az insa-
nımız varki...
Yabancı dile oyun çevirmek, bu do-
nanıma sahip olmadan olanaksız...
Sergi, Cumhuriyet'in kuruluşundan günümüze uzanan bir süreci kapsıyor
Dirimart'ta karma resim sergisi
Kültür Servisi - Dirimart
Sanat Galerisi. 16 Ağustos'a
dek karma bir sergiye ev
sahipliği yapıyor. Sergide,
Sabri Berkel Yüksel Arslan,
Mehmet Gükryüz, Komet,
Mustafa Ata, AK Atmaca,
Kemal Önsoy, AIp Tamer
l lukılıç, Onay Akbaş,
Ekrem Yalçuıdağ ve Saim
Erken'in yapıtlan
yer alıyor. Sergide yer
alan Sabri Berkel resimleri,
sanatçının küçük boyutlu
geometrik soyut
uygulamalanndan
oluşuyor. Yüksel Arslan
örnekleri ise "KapitaT
serisinden. Mustafa Ata'nın
sergideki resmi 1986 tarihli.
Ata, renkle belirlediği
formlan, monokrom bir fon
önüne yerleştirerek espasın
sonsuzluk ve zamansızhk
kazanmasını sağhyor. Ali
Atmaca'nın Dirimart'taki
sergide yer alan resimleri ise
soyut söyleminin bıraz
daha dışına çıkan
figüratif çalışmalar.
2001 tarihli bu çalışmalarda
Atmaca, figürü espasa bir
motif gibi yerleştiriyor. Kemal
Önsoy, boyayı kazıyarak
oluşturduğu
kompozisyonuyla. tuval
yüzeyindeki derinlik
olanaklannı irdeliyor.
Fransa'da yaşayan
Onay Akbaş, kendine
özgü üslubuyla hem
ülkemizde hem de Fransa'da
dikkat çeken isimlerden
biri. Akbaş'm sıra dışı
figürleri. tuvalin özenle
serilmiş bir yerinde
konumlandınlan
gözleriyle ansızın
izleyiciyi yakalıyor.
Yakın Türk resim tarihi
Sergide yer alan en genç
sanatçı olan Saim
Erken'in yalın figürleri ise
adeta seyirciden kaçıyor.
Sadece izleyicinin
değil, resimsel mekânın
içindeki diğer figürlerle de
iletişim kurmak
istemeyen, yalnız bir hava
taşıyorlar.
Arka planını kentsel bir
manzara ve denizin
sınırladığı bu resimlerdeki
figürler. aslında şehir
insanlan. Ister bir park
Sergide, Yüksel Arslan'm yanı sıra on çağdaş Türk ressanunın
yapıtlan yer alıyor.
ortamında, isterse sahilde
denize girerken
betimlensinler, umutsuz bir
sessizliğe gömülmüşler.
Alp Tamer Ulukılıç'ın
resimlerini ise bambaşka bir
düzlemde düşünmek
gerek. Ulukılıç'ın
resimlerinde kimi kez
tekrarladığı imgeler ve
metafizik kurgu, yapıtlannı
epik bir şiire dönüştürüyor.
Dirimart'taki sergide aynca,
Ahnanya'da yaşayan Ekrem
Yalçındağ'ın geometrik soyut
çalışmalan görülebilir.
Sergide yer alan sanatçılar.
Cumhuriyet 'in başlangıç
yıllanndan günümüze uzanan
bir aralıkta. yakın Türk resim
tarihinin ufak bir kesitini
sunuyorlar.
Doğu'dan Batı'ya yenilikçi
müzisyenlerle evrenselleşen melodiler
Kültür Servisi - 'Doublemoon Records'
tarafından hazırlanan
%
EastVVest2_.
Global Departures from Istanbul' adlı
derleme albüm, yenilikçi müziği dünya
pazanna sunmak amacıyla
müzikseverlerin ilgisine sunuldu.
Albümde, Doublemoon Records dan
daha önce çıkan 13 albümden
seçkiler yer alıyor.
'Caz™ Bu gezegenin etnik müziği'
sloganıyla 1997'den beri etkinliklerini
sürdüren Doublemoon, Türk
müzisyenleri farklı dünyalardan
müzisyenlerle buluşturarak
yenilikçi bir çizgi oluştururken, albümde
de yine bu amaca hizmet eden bir
konsept oluşturmuş.'EastWest2'adlı
albümde yer alan parçalar, müzikal bir
doku bütünlüğü sağlanması
göz önüne alınarak
bir araya getirilmiş.
Albıimde parçalanna yer verilen
sanatçılar arasında, tlhan Erşahin,
• Albümün en önenıli özelBği,
dünyanın dört bir yanında çeşitii
kentlerde çauşmalannı
—sürdüren Türk müzisyenlerr=
buluşturuyor obnasL
Burhan Ocal, Mercan Dede, Hüsnü
Şenlendirici, Aydın Esen, Barbaros
Erköse'nin yanı sıra, Aziza A. ile
Sultana gibi aykın sesler de yer alıyor..
İstanbul Blues Kumpanyası, Laço Tayfa,
Baba Zula gıbı farklı türlerde müzik
yapan bizden topluluklann, uluslararası
arenadan Jamalaadeen Tacuma,
Craig Harris, Brookhyn Funk
Essentials gibi müzik adamlan ve
topluluklarla gerçekleştirdikleri
çalışmalardan örnekler de
derlemedeki yerini almış.
Norah Jones, Wax Poetic için
seslendirdiği 'Angels'
ve Natacha AÜas, 'Groove Alla Turca'
için seslendirdiği 'Habibi'
adlı şarkılarla albümde yer alırken Los
Angeles'lı şair - yorumcu Saul VViIBams,
tlhan Erşahin'in 'Virgo' albümündeki
'Jungle' adlı parçasında
kendi şiirini yorumluyor.
Bu albümün altı çizilmesi gereken
özelliklerinden biri de, 'dünyanın dört
bir yanında çeşitB kentlerde çahşmalanm
sürdüren Türk müzisyenleri
buluşturuyor olması.'
TUBİTAK'tan
'PopülerBilim
Kitapları'
Kültür Servisi -
TÜBİTAK'ın Popüler
Bilim Kitaplan Yaşam
Öyküsü Dizisi Marie
Cİırie-
Radyoaktrvitenin
Keşfi'nden sonra
Sigmund Freud -
Bitançdışının Kâşifı,
Johannes Kepler - Yeni
Gökbilim ve Gregor
Mendel-Genetiğin
Temelleri adlı üç yeni
kitapla devam ediyor.
Yirminci yüzyılın en
etkili düşünürlerinden
biri olan ve günümüzde
halen yoğun bir şekilde
tartışılan Sigmund
Freudun bilime olan
en büyük katkısı,
histeri ya da diğer
adıyla 'nevrotik
davranış'ın
tedavisinden sonra,
insan zihnini
araştırmak için yeni bir
yol sunmuş olmasıdu-.
Freud'un kuramlan.
binlerce bilim
adamının. terapistin,
sanatçının ve yazann,
davranışlann ardındaki
bilinçdışı
güdülenmeleri. kabul
etmeyeceğimiz
duygulan, rasyonel
düşünce maskesinin
gerisindeki karanlık
temelleri
araştumalanna ve
bunlardan
yararlanmalanna
önayak olmuştur.
Copernicus ve GaHko
ile birlikte Rönesans'm
en büyük
gökbilimcileri arasında
yer alan Johannes
Kepler, döneminin
toplumsal sorunlanyla
uğraştı ve kilisenin
doktrinlerinin yanı sıra
yerleşik bilimsel
inançlara da karşı
çıkarak anıtsal keşifler
yaptı. 1600yılında
Prag'daki dönemin en
büyük
astronomlanndan biri
olan Tycho Brahe'yle
çalıştı ve onun
ölümünden sonra saray
astronomu olarak
göreve başladı. Modern
gök mekaniğinin
kurucusu olarak bilinen
Kepler, Brahe'nin
gözlem kayıtlannı
incelerken Copernicus
sistemini ele aldı ve
astronomik tablolardan
bir anlam çıkarmaya
çalıştı. Sonunda
gezegenlerin dairesel
yörüngeler üzerinde ve
muntazam hızla
dolandıklan temel
prensibini terk ederek
Kepler Kanunlan
olarak bilinen ünlü üç
kanununu ortaya
koydu.
Kahtımla ilgilenen
birçok bilim adamı
daha önce ortaya atılan
bir dizi kurama
rağmen, kalıtımsal
özelliklerin bir
kuşaktan diğerine nasıl
geçtiğini
açıklayamadılar. tşte
bu yüzden
çalışmalanyla yaşadığı
süre içinde kimsenin
ilgilenmediği, genetik
bilimin babası Gregor
Mendel, bitki
çaprazlama
çahşmalanna
başladığında
biyolojinin belki de en
zor sorusuna cevap
anyordu.
YAZIODASI
SELİM tLERt
Yaz İçkileri (1)
Halid Ziya UşakJıgil Mai ve Siyah, Aşk-ı Mem-
nu gibi eşsiz romanlar yazdıktan sonra hemen
Kınk Hayatlar'ı dayayımlar, ama Kınk Hayatlar'ın
Servet-ı Fünun dergisindeki tefrikası yarım kalır.
Bu eserlerin çağdaş Türk romanına temel oiuş-
turduğunun anlaşılması için nice yıllar geçecek-
tir. O kadar ki, Kınk Hayatlar kitap halinde ancak
1924'te okura ulaşır. Yazılışından yirmi iki yirmi
üç yıl sonra.
Halid Ziya Bey'in tutumu da susmak olmuş-
tur. 1900'lerdeki Sultan Hamid baskısından yıl-
mış, ikinci Meşrutiyet'e kadar roman yayımlama-
mıştır.
1908'de o zamanın Sabah gazetesinde tefri-
kasına başlanacak Nesl-i Ahir'i suskunluk döne-
minde gizli gizlı yazıyor muydu? Yanıtlayamıyo-
rum. Romancı belki anılarında bu konuyu aydın-
latıyor. Anıları dikkatle okumama karşın şimdi
hatırlayamıyorum.
Nesl-i Ahir benim çok merak ettiğim bir ro-
mandı. Çünkü Halid Ziya, o uzun ömürde, bir da-
ha roman yazmayacak, bu eserle romancılığını
noktalayacaktı.
Varlık Yayınlan'nın cep kitapları dizisinde kimi-
leyin Türk yazarlarını tanıtan yarı inceleme yan
güldeste eserler çıkardı. Eski bir edebiyat öğret-
meni olan L. Sami Akalın da Halid Ziya için böy-
lesi bir kitap hazırlamıştı.
Akalın, Nesl-ı Ahir'in tefrika edilirken yarıda
kaldığını söylüyordu. Belki de 'yanm' kaldığını söy-
lüyordu. Bu yüzden olacak, romanın tamamlan-
madan kalakaldığını düşünüyordum.
1971 'de Cevdet Kudret, Türk Edebiyatında Hi-
kâye ve Roman'ın ilk cildinde Nesl-i Ahir'e ge-
niş yer verdi. Cevdet Kudret'ten öğrendiğimize
göre bu roman 149 tefrikadan sonra "hitam"
sözcüğüyle noktalanmıştı.
Bu kez Nesl-i Ahir'i büsbütün merak eder ol-
muştum.
Mai ve Siyah'ta olsun, Aşk-ı Memnu'da olsun,
satır arası belirtişlerle 'istibdat'tan yakınan Ha-
lid Ziya, Yıldız Sarayı'ndan dalga dalga yayılan
baskının edebiyata, sanata, kültüre ettiği kötü-
lüğü Kırk Yıl'da özgürce dile getirir.
Hem Mai ve Siyah, hem Aşk-ı Memnu ya da
Kınk Hayatlar daha geniş perspektifli sayfalara
açılacakken, II. Abdülhamid'in kuruntularına is-
ter istemez şu satınnda bu paragrafında yenik düş-
müştür.
Ama Halid Ziya Bey'i Meşrutiyet'ten sonra da
yeni bir baskı beklemektedir:
Günün genç kuşağı Fecr'i Ati'ciler Nesl-i Ahir'e
dudak bükerler. Halid Ziya'ya romancılıkta dö-
nemini kapatmış bir yazar gözüyle bakılmakta-
dır.
Nesl-i Ahir 1990 yılına kadar kitap halinde ya-
yımlanmaz. Türk edebiyatına 'roman'ı armağan
etmiş bir yazara böylesine aldınşsız kalışı kavra-
mak güçtür.
Nesl-i Ahir 1990'da Şemsettin Kutlu'nun "dü-
zen/eme"siyleveSonKuşakaltbaşlığıylayayım-
landı. Sevincime son yoktu. Gerçi Şemsettin
Kutlu'nun Türkçeleştirme çabası Halid Ziya'ya öz-
gü üslup kaygıları taşımıyordu; ama olsun!..
Bana kalsa, Son Kuşak yerine, Bugünün İnsan-
lan derdim...
Işte Nesl-i Ahir'i okumaya koyulmuştum. Şim-
di bir şey itiraf edeyim: Hepi topu 189 sayfa
okumuşum. Kitap 600 sayfaya yakın. Bırakıver-
mişim. Sebepleri olmalı bu bırakışın. Anımsaya-
madım.
Romanın başında Süleyman Nüzhet Paris'ten
dönüyordu. Bu sahneyi hemen gözümün önüne
getirebildim. O zaman okurken kıyısından köşe-
sinden bir Pierre Loti havasının estiğini düşün-
müştüm.
Ve yanılmıyorsam, Süleyman Nüzhet vapurda
apsent içiyordu.
Halid Ziya'nın başka romanlarında da, galiba
Aşk-ı Memnu'da, apsent içenlere rastlanır.
'Apsent'! Benim için bilinmez bir içecek.
Takvimde Iz Bırakan:
"Anladım ki ağlıyorsun." Halid Ziya Uşaklıgil,
MensurŞiirler, YayınaHazırlayan: Ferhat Aslan,
Özgür Yayınları, 2002.
Metropolis ilk kez Amerika'da
• Kültür Servisi - Alman dışavurumcu
sinemanın başyapıtı olarak gösterilen
Fritz Lang'in 1927 yapımı bilimkurgu
filmi Metropolis, Amerika'da ilk kez
orijinal kurgusuyla gösterilecek.
Fihnin göstarildiği ilk yıllarda Amerikalı
eleştirmenler, senaryosundaki kopukluklar
ve karakterlerin yeteri kadar tanıtılmaması
gibi nedenlerle filmi beğenmemişti.
Kino International yetkileleri,
'Metropolis'in ABD'deki tüm haklannı
elinde bulunduran Paramount'un filmin
neredeyse yansını keserek izletirmesini
filmin beğenilmemesine neden olarak
gösterirken daha önce filmi izleyip yanlış
bir yargıya varan Amerikalılan
yeniden fihni izlemeye çağırdı.
Almanya'da geçen yıl restore edilen
'Metropolis' A\Tupa sinemalan için
147 dakikalık yeni bir versiyonu
hazırlanan fihnin Fritz Lang tarafından
kurgulanan 210 dakikalık ilk versiyonu
ise hâlâ kayıp.
BUGÜN
• ENKA AÇIKHAVA TTYATROSU'nda
21.15 'te Hadi Çaman Yeditepe
Oyunculan'ndan 'Hisse-i Şaiya' (Bahane).
(0 212 2762214)
• HARBİYE AÇIKHAVA TİY\TROSU'nda
21 00"de Candan Erçetin konseri.
(0 212 296 36 10)
• BEYOGLU SİNEMASInda 12.15, 14.30,
16.45. 19.00 ve21.15'teM.Cano&J.P.
Jeunet'nin yönetmenliğini yaptığı 'Ka\ip
Şehrin Çocuklan'. (0 212 251 32 40) "