Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 19 TEMMUZ 2002 CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@ cumhuriyet.com.tr
AÇI
3IÜMTAZ SOYSAL
Kaçıncı Yeni?
TAM Ece Ayhan'ın ölümü dolayısıyla "Ikinci
Yeni" sozü d llerde dolaşmaya başlamıştı ki, bir-
denbire bir başka "yeni" gündeme getirildi.
Ne var ki, şimdiki "oluşumcular"\n yenisi biraz
tuhaf.
"Ikinci Yenıcüerlnki, Orhan Veli, Oktay Rrfat,
Melih Cevdet kuşağının yeniliğini aşmak isteyen
gerçekten "yeninin de yenisi" bir yenilikti. Şimdi
ise. Türk poliîika sahnesinin yatan geçmişindeki bü-
tün eskiler, hem de pek partak olmayanlar, hep bir
araya gelip "Biz yeni bir oluşumuz" dedikleri za-
man hangi yeni rüzgân yüzünüzde hissedebilirsi-
niz ki?
Yenilik, olsa olsa, eskilerin yeni bir söylem tut-
turmalanyla olabilirdi. Ama, o da yok. Bakıyor-
sunuz, yakın geçmişin bütün kullanılmış düşünce
ve şözcükfen onların dilinde.
Örneğin, Cem'in yerli yersiz "Allah"sözünü et-
meye başiaması belki kendisi açısından yenidir, ama
gerçek yenilik midir?
Sergilenen Avrupa Birliği telaşı, ağızlarda dola-
şan "Kopenhagkritehen", olmayan "azınhklann ko-
runması", içtenliksizliği sıntan "inançlara saygın-
lık " ve uyduruk "sivil toplum" gibi laflarla, aslında
Ikinci Cumhuriyetçiliğin yeniden hortlatılması de-
ğil midir? AB'ye tam üyelik, Türk dış politikasının
ciddi ve çetin bir diplomatik sorunu olmaktan çı-
karak nasıl olup açık ya da sinsi bütün cumhuri-
yet düşmanlannı aynı bayrak altında toplamaya yö-
nelebilrniştir? Yeni olan, belki, hepsinin oniki yıl-
dızlı mavi bayrak altında toplanmasıdır; ama ye-
ni/ik bu mudur?
Yolsuzluklann üstüne gitmekten çabucak vaz-
geçip "Neden polis değil de jandarma eliyle te-
mizlik" türünden ikincil soaılaria ortalığı bulandı-
ran ve sonuçta temizliği durdurmayı beceren med-
yanın şimdi birdenbire Yeni Oluşumcu kesilmesin-
de eskiden kalma kuşku çekici btr koku yok mu-
dur?
• şin kötüsü, bütün "yenilik"\erin özünde çok es-
I kileri, Birinci Dünya Savaşı sonrasını anımsatan
durumlann bulunmasıdır. Olmüş, tarihe gömül-
müş, artık asla kullanılmayacağı düşünülen kav-
ramları ve sözleri böylesine canlandıran bir başka
yenilik görülmüş müdür?
Mandacılık sözü niçin dilimizin ucuna geldi?
Oniki yıldızlı mavi bayrakçıların tutumunda Mil-
li Mücadele'ye karşı çıkanlann yeşil bayraklarını
anımsatan ne var acaba?
Yirmibirinci yüzyılın Türkiye'si, üstelik yenilik
sözleriyle, yakın tarihini sürekli tekrarlayıp du-
ran zavallı bir ülke olarak kalamaz. Bütün bu alda-
tışlann yıkılacağı günler hemalde yakın olmalıdır.
Yoksa, çok yazık olur bu ülkeye.
Işık Kansu
ÇOCUKLUGA
YOLCULUK
Işık Kansu
Çocukluğa Yolculuk'ta,
Kerim Afşar'dan
Kışlah'ya, Ayla
Kutludan Mümtaz
Soysal'a, ülkemizde
farkh alanlarda
farklı özelliklerle
tanınmış kişilerin,
çocukluklarının yaşamöykulerine olan
izdüşümlerini ele alıyor.
Kitap fotoğraflarla bezeli bir belgesel
aynı zamanda.
www.bilgiyayinevi.com.tr
BILOİ YAY1NEVİ Meşrutıyet Cad No 46 A Ye"işehır • 06420 ANKARA
Tel (0-312) 434 49 98 • 434 49 99 Faks. {0-312) 431 77 58
BİLGİ 0AĞIT1M Nariıbahçe Sok. No:17, Kat1, Cağaloğlu - 34360/İSTANBUL
Td' (0-212) 522 52 01 - 520 02 59 Faks: (0-212) 527 41 19
BİLGİ «TABEVİ Sakarya Cad. No:8/A Kızılay - 06420/ANKARA
Tel- (0-312) 434 41 06 - 434 41 07 Faks: (0-312) 433 19 36
Başveren Devrimci: Ali Suavi...
M. İskender ÖZTURÂNLl Hukukçu
E
rasmus "Delfliğe Öv-
gü" adh yapıtını
XVI. yüzyılda yaz-
mıştı. Bu yapıtta
"her kişinin kendi-
ne özgû bir deBliği olduğunu"
vTirgulamakta ve çağının çirkin-
liklerini dile getirmektedir:
"Gözierini savaş hırsı bürümüş
prensler, birbirlerini yiyip bitir-
mektedirler. Egemen smıfcennet-
teymiş gibi yaşamakta, haJk ke-
simi ise inim inim inkmektedir.
Kilise yozlaşmış, devlet kokuş-
muştur."
Işte Erasmus, bu çürümüs top-
lum düzenini eleştirmek amacıy-
la deKMğe sığınmış, deliliği ko-
nuşturmuştur. Bu yöntemi seç-
mesinin nedeni, otoritenin yıl-
dınmlanna karşı kendini savu-
nabılmek. "birdelininsaçmasa-
pan sözlerini ciddiye almaynuz"
diyebilmek içindir. Bu yöntem-
le en acımasız sözleri delıliğe
söyletmiş, en etkin yergileri de-
liliğe yaptırmıştır. Çoğu zaman
deliliğin mi. yoksa Erasmus'un
mu konuştuğunu anlamak ola-
naksızdır. Kitabı okuyan bir ki-
şi, Erasmus'un delı olabilecegi
kanısına, kendisinde de birazcık
delilik olduğu sonucuna vara-
bilir rahatça.
Daha önce çeşitli kitaplannı
okudugumuz Mehmet Erdül,
" Başveren tnkdapçı: An* Suavi"
adh son yapıtında Erasmus'un
yöntemini uygulamış, kendisi-
ni Ali Suavi'nin yerine koyarak
onun düşünce lerini gündeme
getirmeye, tarihsel bir sıra için-
de Suavi'yi bize tanıtmaya ça-
lışmıştır. "Ben8Arahk 1839yı-
hnda, Ramazan Bayramı'nda
fstanbul, Aksaray, Cerrahpa-
şa'da doğdum. Âdım sadece
Afi'ydi Suavi'siz, yahn, tek ba-
şına AB" diye başlayan kitap.
"Ülkemizde eğitim çok kötü du-
rumdaydı. Medreseler, teorik bi-
limlerin okutulduğu, ezbercili-
ğin egemen olduğu eğitim ku-
rumlanna dönüşmüştü. Fen ders-
leri terkedilmiş, sadece din ders-
leri okutulmaya başlanmıştı.
Medrese mensuplan taassuba
yenik düşmüştü. Mektep-med-
rese tarnşması başlamıştı'' biçi-
minde sürmekte ve "Yedi Sekiz
Hasan Efendi nin elindeki sopa-
nın havada vınlayışı kulakJanmı
doldurdu. Eğiidim. İlk saldın
boşa gitmişti. Hasan Efendi'nin
elindeki sopa havada bir kez da-
ha yükseldi Kafanıın sol tarafi-
na indi. Kan kulaklanmın ar-
kasından hovnuma akn. İçinü
ılık bir sızı kapladu Süngüler ci-
ğerimiparçaladı" biçimindeso-
na ermektedir.
Suavi, Türk toplumunun ye-
tiştirdiği değerli bir düşunür ve
yazardır. Aynı zamanda korku-
suz bir eylem adamıdır. Birinci
Meşrutiyet yıllannda yaşamış-
tır. O yıllarda düşünce alanında,
eylem alanında devletin laikleş-
mesi diye bir sorun yoktur. Dü-
şün alaruna egemen olan kişile-
rin hemen hemen hepsi, tum so-
runlan Tanzımat'ın getırdiği gö-
rüş açısından ele almaktadırlar.
Çıkanlacak yeni yasalann da
şeriat kurallanna uygun olması
gereğine inanmaktadırlar.
Ama bu aydınlann, bu düşü-
nürlerin arasında, sorunlara de-
ğişik biçimde yaklaşan, İkinci
Abdülhamid ı tahttan indirip
onun yerine Sultan Murat'ı çı-
karmak içın Çırağan Sarayı'nı
basan ve bu yolda başım \eren
bir de\Tİmci vardır: AB Suavi.
Suavi, laiklik sözcüğünü ülke-
mizde ilk kez kullanan bir kişi-
dir. Oğretimdebüükdüşüncesi-
ni savunmuşrur.
u
Eski zaman-
larda sultanlara davul çalanJar
da sankn idiler" diyerek "Med-
reselerden sanğı kaldırmak ve
hepsmisKilokulaçevirmek" dü-
şüncesini ortaya atmıştır. "Din
adamıyetiştirectk medreselere de
Türkçe, geomeCri, coğrafya, ta-
rih, yeni ve eski astronomi ders-
lerinin konulmasıru istenıiştir.*"
"Birkaç ihtisas medrtsesinin >e-
terhokluğunu"" savıınanbirdü-
şünürdür. Namık Kemal ve Zi-
ya Paşa'lar devletin şeriata da-
yanmasını. tslam hukukunun
uygulanmasını istedikleri hal-
de, Ali Suavi, "dünyanm din ya-
salanyla yönetilmesine'* karşı
çıkmış ve laikliği önermiştir.
u
De\1etin birtakım keümeoyun-
lamia, nükteciUk ve edebiyatçı-
hkla idare edilemeveceğini, po-
Btika biüminin temelinde şeriat
ve edebrvat değil, coğrafya, eko-
nomi ve ahJak" olduğunu söy-
lemiştir. "Din-devlet işlerinin
birbirinden aynlnıasını istemiş,
ilk kez açık bir dille laiklik dü-
şüncesiniorta>ako>Tnuşrur.'" Hı-
lafetin Kuran ve Hadis'e dayan-
madığını, sonradan icat edildi-
ğini ve zorunlu olmadığıru da ka-
nıtlayan odur.
Ali Suavi, küçük büyük 55 ki-
tabın yazandır. Ve bir özgürlük
savaşçısıdır. 1860'larda sürgün-
lere gönderilmiş, daha sonra Pa-
ris ve Londra'ya kaçarak salta-
nata ve tek kişinin yönetimine
karşı savaş açmıştır. Londra'da
çıkardığı Le Mukhbir adh gaze-
tesinde 10 Ocak 1867-
de. "Halk
aç, vatan tehlikede, hal fena, ile-
risi belalı. Bu böyle devam ede-
mez. Bugün yann bıçak kemiğe
dayanacak" diye haykıran bir
devrimcidir.
Suavi, gençliğınde din eğiti-
mi almış bir hoca. bir molladır.
Ama gerçeklen her türlü koşul-
larda görebilen ve onlan dile
getiren akılcı bir din adamı ola-
rak kalmış, yaşamı boyunca yo-
bazlara ve bağnazlara karşı çık-
mıştır.
Uzun süre "Küçük Hoca"
adıyla anılmış ve genç yaşında
hacca gitmiştir. IVlizancı Murat
Bey'in çok doğru tanımlama-
sıyla. "Bu molla,vaşamasını bil-
mediyse de, ölmesini şahane bil-
miştir."
9 yıl 5 ay Avrupa "da çeşitli ga-
zeteler çıkarmış, yurdundaki
despotlarla savaşmıştır. 72 hali-
fenin üçte birinin öldürüldüğü-
nü, çoğunun da zindanlarda çü-
rütüldüğünü söyleyen Suavi,
gerçeklen bir mahmuz gibi şa-
kırdatmıştır. Istanbul'dayayım-
lanan Basiret gazetesinde Ma-
>as 1876'da şunlan yazmaktadır:
"Hürriyet, akhna geleni söyle-
mek ve dilediğini yapmak değil-
dir. Oemokrasi için ahlak şart-
tır... Hükümet, yalnız halkın re-
fahnu sağlamaya değü.anlakı da
düzenlemeje çalışmalıdır... Os-
manh De\ieti'nde demokrasi yal-
nız ahlak nedeniyle değil, başka
nedenlerle de olamaz. Menîle-
ketrürlü latalarda parça parça-
dır. Ceniştir. Dillcr. âdctler, din-
ler avn ayndır. Bir Mısırü ik
Sırp, bir Tunushı ile Bulgar na-
sıl birleşip de Osnıanlı tmpara-
toriuğu'na düzen vermeji düşü-
nebilecektir. İdare böyle gide-
raez. Padişah ve hükümet devle-
tin gözetimi alnna ahnmalıdır.
Bir MecKs kunümalıdır" bıçi-
mınde konuşan Suavi, 122 yıl ön-
ce ulusal devleti gündeme getir-
mekte, "Osmanh tmparatorlu-
ğu'nun Rumeti ve Anadolu'da,
yani doğrudan doğruya vergi al-
makta olduğu sa>ılı ve befli top-
raklarda bir oluşum yarafması
gerektiğini savunmaktadır. Bu
nedenJedir ki F. Rıfkı Atay, hak-
lı olarak bu konuda şunlan söy-
Iemiştir: "KuvTetlerimizin tu-
tunabildiği bir anavurt smırlan
içindesağiam vedevamh bir dev-
let kurmak, sadece hâkim nıil-
leti yetiştirmekle uğraşmak fik-
ri, Âli Suavi'den Mustafa Ke-
mal'e kadar havada kalnuştır.''
Görülüyor ki Ali Suavi, ay-
dınhk bir kafa ve ilerici bir dü-
şünürdür. Ne yazık ki gerek dü-
şünceleri, gerekse kişiliği ve ey-
Iemi, gereği gibi incelenmiş ve
değerlendirilmiş değildir. Bu-
güne değin çeşitli tarih kitapla-
nnda, ansiklopedilerde yazılan-
lann dışında Suavi hakkında üç
kitap yayımlanmıştır. "Mithat
Cemal Kunta>. Sankta İhtilafciAB
Suavi 1946." "Falih Rıfkı Atay.
Başveren İnkılapçı - Aü Suavi,
I95r, "Hüsejin Çefik. AB Su-
avi ve Dönemi. 1994." Mehmet
Erdül'ünki dördüncüsüdür. Bu
nedenle Türk insanı ve Türk top-
lumu bu dört yazara da teşekkür
borçludur.
Başveren İnkılapçı: Ali Su-
avi. Toplumsal Dönüşüm Ya-
vınları.
Gerici Saldınlara Karşı..
Prof. Dr. Suat GEZGİN
B
eyin, yürek
rutsaklan yi-
ne görev ba-
şında: Tıpkı
"GörevimK
Tehlike
r
'denin kurulu si-
lahşorlan-kalemşorlan gi-
bi çahşıyorlar. Ellerine bir
video kaset gelip, hedefi
gösterip, sonradan kaset
kendi kendini imha ederek
görevi başlatıyor. İstanbul
Ünhersrtesi'neazgm,gözü
dönmüşbirsakbn daha>a-
şandı Birbilim yuvasını. bir
bilim kurumunu, üstelik
Türkiye'nin gururu, beş
yüzyıllık geçmişe sahip İs-
tanbul Üniversitesi'ni "ci-
najıet çetea" olmakla suç-
luyorlar. L
T
niversiteler ka-
musal alandır. Bu yüzden-
dirki, ürettiklerini paylaşır,
dağıtır. Görevi budur. Hal-
kın kürsüsü, bilgi kuşağı.
ka>Tiağı, pınandır. Bir bi-
lim yuvasını "cinayetçete-
si" diye nasıl tanımlarsı-
nız, hangi aymazlıkla...
Hızını alamayan kara ce-
haJet, saldınnın boyutlan-
nı hakarete vardırarak de-
vam ediyor. Dıli dolaşıyor,
öfkesini, hıncını nasıl ala-
cağtnı, çıkaracağını bilme-
den saldınyor. Oylesine ki,
kendi içini olduğu gibi yan-
sıtıp, çeteliği de aşarak ter-
biye suıırlannı zorluyor.
Sormak gerekir, "kinı çe-
te"? Kendisinden başka
kimseye yaşama hakkı ta-
nımav'aa sanrlarla, baltalar-
la o da yetmedi, silahlarla,
plastik patlayıcılarla yok
edici kim? Kim en değer-
li, en "kırtsal" değeri yok
eden?
Kim, sormak isterim.
Sizler mı9
Cıhat uğruna,
gözü dönmüş elı kanlı ka-
tiller kim? Kim günahlan-
nın altında eziliyor? Kim
acaba Tann'ya daha çok
kendini affettirmek zorun-
da... Ey güzel dünya, seni
arkandan paslı hançeriyle
vuranlar kim?
Biz, fakültemizde gaze-
teciliği, haberciliği ögrete-
miyoruzherhalde, ne haber,
ne haberdeğil? Araşnnlma-
dan, sorgulanmadan, ko-
nunun taraflarından bilgi
alınmadan, görüşü sorul-
madan nasıl haber yaparsı-
nız... Elinızde bilgi, belge
yoksa neye dayanarak ha-
beryapıyorsunuz... Dikkat
edin, bügi ve belge diyo-
rum. Düzmeceylehaznian-
nuş tczgâhlardan geçen ve
ruşlardan süzülerek ekran-
lara ve gazete sayfalanna
vansnanlar ne vazık ki ha-
raıı
USIARARASI
SREDDIN HfiCA
.JUHKATUR
YARIŞMASI
» Jûri Üyeleri
Tayfun AKGÜL
Ercan AKYOL
Nurhayat BERKER
Ismet LOKMAN
Kamil MASARACI
Salih MEMECAN
DelCO MIHAJLOV
Metin PEKER
Spiro RADULOVIC
I Karikaîürcü
/ Karikatürcü / Milliyet
/ İMKB temsilcisi
/ Karikatürcü
/ Karikatürcü / Cumhurıyet
/ Karikatürcü / Sabah
/ Karikatürcü / Makedonya
/ Karikatürcüler Derneğı Başkam
/ Karikatürcü / Yugoslavya
Oton Anton REISINGER / Karikatürcü / Hırvatistan
Todor TODOROV / Karikatürcü / Buigaristan
Cristian TOPAN / Karikatürcü / fiomanya
Dünya karikatürcüleri yarışıyor,
jüri üyeleri buluşuyor.
ana -.Tnsor
T.C.
îaşbakanlık
Tanrra Fonu Kurulu
âaşkanlığı
ftriıil npnnsnrıı
TC. tjtür Bakanlıgı
ber tanımı içerisine girmi-
yor. Evet. ne yazık kibu kez
devanddmız, Bukezdeyan-
hş yaptınız. Gerçeği gör-
meyen. dogmalarla yaşa-
yanlara kılavuz. yine yan-
lış yol gösterdi. Kasetle ta-
şınan ve sizi hedefe kilitle-
yen emirbu kez de koordı-
natlan iyi hesaplayamadı.
Ne bilginiz, ne birikiminiz,
ne yüreğiniz yeterbu koor-
dınatları bulmaya. Sizin
için kör bir nokta o. Çün-
kü siz bilime inanmıyorr
sunuz, gerçeğe inanmıyor-
sunuz ya da en azından say-
gı göstermiyorsunuz. Ka-
pılannız ışığa kapalı. Ken-
di kör karanhgınızda topaç
gibi dönüyorsunuz, ancak
kendi ekseninde yana ya-
kıla ve toprağa çakılmış bir
biçimde. Yine arayacaksı-
nız, yine bekleyeceksiniz,
ama boş birbekleyiştir bu-
nu bilesiniz.
Belgelere inanmıyorsu-
nuz. Belgeleri dikkate al-
madığınız gibi masal an-
latmaktan da kendinizi ge-
ri alamıyorsunuz. îşte öy-
künün kahramanının anlat-
hldan, işte belgelerin anlat-
tıklan. Tedavi edilmeyen
kim, ölüme mahkûm edi-
len kim? Acıya saygı gös-
terilir. Bazı değerler vardır
ki, "Amaç uğruna her yol
mubahnrr
ı da aşar. Insan
onuru, ahlakı, gururu böy-
lesi bir acı üzerine kurulan
bir saldın plarunı nasıl ta-
şıyabilir. Hedefinizi yine
yanlış araç ve yolla voırma-
ya çalıştınız.
Gazeteci ideolojilerin,
dogmalann adamı olmaz.
olamaz. Elbette bir dünya
görüşü, yaşam bıçimi, al-
gılayışı. bakışı olacaktır.
Ancak haber, kişisel dü-
şünceye. göriişe, yakJaşı-
ma kurban edilemez. Hiç
kimsenin böylesi bir hak-
kı yoktur. tstersağ, istersol
görüşlü olun, haber gerçe-
ğin aktanmıdır. Sadece ve
sadece aktanmıdır.
Eğer yönlendiriyorsan.
bir savaşın aracı olarak kul-
lanmaya çalışıyorsan, o si-
lah geri teper, ters döner...
Nitekim tstanbul Tıp Fa-
kültesi'ndeyaşanan ''Bir-
can" olayı da böylesi bir
olaydır. Hipokrat yeminini
anımsatanlar haber ilke ve
gerekliliklerini neden anım-
samazlar. sormak gerekir.
Görünen o ki bir savaş
ilan edilmiş. İstanbul l ni-
versitesi'nin seckin kadro-
lan, bu savaşta taraf değil-
dir. L nhersitelerin işidesa-
vaşmak değildir. bilim üret-
mektir. Görünen o ki ken-
disine Yüce Önder'in söy-
lediği gibi bilimi yol gös-
terici görmeyenler bu du-
nımdan çok rahatsızdırlar,
daha da olacaklar gibi ge-
liyor. Çünkü dün olduğu
gibi bugün de istanbul Üni-
versitesi. gerçeğin yanın-
da, bilim yolunda olacak-
tır. Softalann başkaldmsı-
na, kükremesine karşın bi-
limin ışığıyla yanıt vere-
cektir.
Her zaman olduğu gibi
ışıktan korkanlar, yine si-
necek. yeni bir anı bekle-
yecekler. Bekleyış boşuna-
dır, Cumhuriyetin bilim
emekçileri bu saldınlan yü-
rekle, bejinle, güçle püs-
kürteceklerdir.
Bu yazı bir göreve çağ-
n yazısıdır. Ulusa bir çağ-
ndır. Türk aydınına, halkı-
na... Değerlerimize sahip
çıkahm. Çakal mantığı için-
de, fırsatçılara Türk Dev-
rimi düşmanlanna izin ver-
meyelün.
Sesimizi çok daha güç-
lü çıkaralım. Bulunduğu-
muz her yerde, her alanda,
her koşulda Türk Devri-
mi'nin ilkeleri ve yarattık-
larımn yüklediği sorumlu-
lukla hareket edelim. Ka-
ra cehaletin avmaz saldın-
lanna karşın dayanışma içe-
risinde, tepkilerimizi gös-
terelim. Elimizdeki tüm üe-
tişim kanallannı kullana-
lım. Pusuda yatan, ftrsat
kolluyor. Her gün yeni bir
karalamayla karşımıza çı-
kıyor. Kubilav'lar, Muam-
mer Aksoy'lar, Bahriye
Üçok'lar, UğurMumcu'lar
canavann diş geçirdiği an-
lardır.
Yenifirsatlar,yeni saldı-
n açıklan vermemek için
her aydını, yurtseveri, Ata-
rürkçü değerlere inanmış
yüreği, beyni göreve çağı-
nyoruz. Saldınlara karşı
tek vücut, tek yürek ve dim-
dik ayakta yanıt verelim.
PENCERE
Petrol Savaşında
Saklambaç...
Avni Arbaş'ın babası Ulusal Kurtuluş Savaşı su-
baylarındandır...
Oğluna öğüt vermiş:
"- Hayat bir savaşa benzer. Bu savaşta ya şehit
ol yagazi..."
Sonra eklemiş: '
"- Sakın esir olma!.."
•
"Esirolma" bir bakıma "tesiim olma"anlamına
geliyor; tesiim oldun mu, ayvayı yedin!..
TeslimiyetL
Şu halimize bakın, Irak'la savaşta Amerika'ya
teslimiyet havası şimdiden başladı...
Neler söyleniyor:
- Adamlar kararlı; Türkiye olsa da olmasa da
Irak'ın icabına bakacaklar...
- Ne yapalım?..
- Diyorlar ki savaşa katılırsanız sonunda masa-
ya oturursunuz...
- Yoksa?..
- Hava alırsınız!..
- Özal'ın dediği gibi "Savaşa girelim; birkoyup
üç alalım..."
•
Şu günlerde Ankara gerilimli..
Ikinci Dünya Savaşı'nda Almanlar Balkanlar'a
inmişler, kapımızadayanmışlar...
Saldıracaklar mı?..
Çankaya'da bir gece Ismet Paşa'yı uyandırmış-
lar, Hitler ordularının Sovyetler'e saldırdığı haberi-
ni vermişler; Inönü çubuklu desende pijamasıyla
yatağın içine bağdaş kurmuş; başlamış kahkaha-
laratmaya...
Çevredekiler:
- Ne oldu, diye düşünmüşler, Paşa delırdi mi?..
inönü gözünden yaş gelinceye dek gülmüş; ne
zamandır süren geriliminin dışa vurumudur bu; ya
Hitler Anadolu'ya yönelseydi?..
Ismet Paşa savaşı görüp yaşadığı için barışın ne
demek olduğunu biliyordu.
•
Savaşın eli kulağında...
Deniyor ki Amerika savaşa giren Türkiye'yi 28 mil-
yar dolarla destekleyecekmiş...
Nerede bu bolluk?..
Yine deniyor ki:
- Amerika 11 Eylül saldınsından sonra Türki-
ye'ye 20 milyar dolar vermedi mi!..
20 milyar dolar Türkiye'nin borç faizlerini öde-
mek için kullanıldı, eloğlu bir eliyle verdiğini öteki
eliyle alıp yine cebine koydu; bu arada biz biraz va-
kit kazandık, biraz daha borçlandık...
Hayal kurmayalım; Türkiye'yi ne ABDabad ede-
bilir, nede AB kurtarabilir; kendi kendimize güven-
mekten başka çaremiz yoktur; gerisi kuyruklu ya-
landır...
•
Ülkenin iç ve dış koşullarına bakılırsa Ameri-
ka'nın savaş baskısına dayanmak çok güç...
Ancak toplumsal güçlerin ortak banş karariılığı
dile gelirse bir direniş olabilir...
Asker savaş istemiyor..
Peki, siviller neredesiniz?..
"Elma dersem çık, armut dersem çıkma" üze-
rine saklambaç mı oynuyoruz?..
Deniz SOM
TEPE TEPE İSTANBUL
"Herhangi Bir Yerde"
G ü n i z i Y a y ı n c ı l ı k
Tel: 0212-512 42 19 Faks: 512 11 72
ENGLISH CENTRE
L a n g u a g e S c h c o 1
Genel Ingılızce P^ograrrian
Şırkecier ve Kuruluştar İçın Ûzef Programlar
iş Ingıiızcesı Programfarı
TOEFL-IELTS-PCE Smavüanna Hazırttk Ppogranlan
Çocuslara ÖZB H3*ts İç; Gi-ndûz Ya2 Pnograrrlan
Bıre-br İngifizce Efiıtımfen
Ev Hanımianna dzel Arogramlar
Oö'-ercılenmıze Ucretsâ Aktwteter
Rum«| C*d No92 80220 OMuntey fsunfeul
T«l: (0212) 235 91 77 -247 «•13- 241 20 34