23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ÎA1FA CUMHURİYET 15 HAZİRAN 2002 CUMARTESİ 8 HABERLERIN DEVAMI G L N C E L CÜNEYT ARCAYÜREK • Baştarafı 1. Sayfada axak iyi bir seyirci kadar bilgiliyim. Fıtbol otoritelerinin çoğu zaman göklere çı- karcığı, nedense aykırı bir yargıyla gözlediğim Hakan Şükür'ü Kore'dedikkatle izledim. Bıazilya karşısında etkısizliğinin yanı sıra, Kos- ta Rıka maçında bir kez Dİsun topa doğru dürüst vtra-nadı. Gerilere gelip arkadaşlarına yardımcı olarradı. Rakıp kalenin önünde kafasına bir top gelsin vursun gol olsun diye yeJkenli direği gibi bekledi Vtaçtan sonra herkese bulaştı. Başta takım ar- kadaşlarına. Pas vermedikleri ıçin gol atamadı- ğını savladı. Hakan'ı Çin maçında da izledik. Sağdan sol- dan onüne gelen. vursundiye başının hemen üs- tüneatılan paslann hiçbrini kullanamadı. Mazeretler üretelim, hadi diyelim ki gününde dejildi. v a Tuncay Özkan'ın Milliyet'teki köşesinde yazdıklarını hangi özüre sığdıracağız? Takım kaptanlığını din adarnına dönüştüren Ha- kan Şükür'ün her çeşit otoriteye, eleştiriye, bir çe- şit oaşkaldınyı andıran hareketlerini nasıl yorum- layacağız? Tuncay özkan, Çin maçından önce Hakan Şü- kür'ün futbolcuları camiye götürmeye, cami yok- sa Seul'den imam getirterek namaz kıldırmaya önayak olan eylemlerini ayrıntılarıyla yazdı. Ankara'dan tık yok. Üstelik neredeyse başken- tin spordan, sıyasetten önemli isimlerinin hemen hepsi Kore'lerde; ne ki, bakanlar, milletvekilleri, şu bu sözüm ola etkili, yetkili Seul'de, takımın ya- nı başında. Oralardan da tık yok! Takımı ikiye bölen, takım arkadaşlığını, takım ruhunu dınsel tercihlere zorlayarak baltalayan başkaldırıya önayak olan Hakan Şükür hâlâ söz sahibı, üstelik Şenol Güneş'e göre "değişmez kaptan"\ Hatta o kadar ki, eleştirileri kıskançlık diye ta- nımlayan, medyaya çatmaktan adeta zevk aldı- ğı izlenımini veren Hakan Şükür, takımın tek so- rumlusu Şenol Güneş'ten de fazla konuşmayı hak bellemiş. Sahada ayaklarını konuşturamıyor, ama saha- da kullanamadığı ayakları yerine AJIah vergisi sal- dırgan bırdil sahibi, susmak bilmiyor. Kim bu adam? Neden böyle davranıyor? Galatasaray'daoynadığıbirzamanlarattığıgol- lerle bahtı Italya'ya açıldı. llk kez Italya'ya gitme- den önce uğradıgı, iznini ve tavsiyesini aldığı kim- di, elbette anımsayacaksınız: Laik cumhuriyet aleyhine her türlü suçtan DGM'lik, Türkiye kaça- gı, ABD yönetimine sığıntrtarikatçı ünlü Fethul- lah Gülen! Hakan Şükür bilinçli olarak Kore'de milli takı- ma tarikatçılığı sokuyor. • • • Hakan Şükür -gazetelerde yayımlanan deme- cınde- "Hoca efendiye (Fethullah Gülen'e) Ital- ya'ya gidip gitmemeyi danıştım. Gitdedi, gidiyo- rum" diye beyanat vererek futbolculuğunun ya- nı sıra gerçek kimliğini açıklamıştı. Zaman zaman cuma namazlanna girerken fo- toğrafları gazelerde yayımlandı. Namaza niyaza karışmaya kimsenin hakkı yok. Laık bir devlette, bireyleri namaz kılmadı diye kı- namaya hakkımız olmadığı gibi, insanları nama- za gitmeye zorlamaya ne dinen, ne de sosyal etik açısından kimsenin hakkı yok. Üstelik namazı içtenlikle kılan bir kişi için me- kân da önem taşımıyor. Nerede kılınırsa kılsın, yeter ki namazda Allah'a yakın olmayı bilsin! Ama hayır, Seul'de Hakan Şükür namazı soru- na dönüştürüyor. Sanki isteyen futbolcunun na- maz kılması engeileniyormuş gibi, topluca cami- ye gitmek, camı yoksa imamın Seul'den özel uçaklagetirilmesıni dayatıyor. Bunlara karşın Bre- zilya'dan kopamamak, Kosta Rika önünde puan bozgunu yaşanıyor. Hakan Şükür'ün çenesi durmuyor. Tur atlama- mızdan sonra, söylediğı tek bir doğru var: "Dini yönden kimseye baskı yapılamaz!" Ama örnek yanlış; rakiplerımizın attıkları golden sonra haç ışareti yapmalanyla "haftada bir dini görevlerini yerine getirmek istemelerini" kıyaslıyor. Ve (tabii başta kendisini eleştirenlere) "birta- kım karanlık kafalılar" diye saldırıyor. Hıncal Uluç doğru söyledi. "Bu kafadaki insan kaptan olamaz". Tabıi, Hıncal'ın dediği gibi, Şenol Güneş "kork- mazsa!" KKTC, BM karannı tanımadı Haber Merkezi - KKTC Dışişleri ve Sa- vunma Bakanhğı, BM Güvenlik Konseyi'nin Kıbns'taki BM Banş Gücü'nün (UNFCYP) görev süresini 6 ay daha uzatan karannı, "KK- TC htikfimetinin, ada- dakl iki tarafın siyasi eşitliğini ve ayn ege- nenliklerini göz ardı ettiği için geçerli ve tağlayıcı saymadığı- m" açıkladı. Bakanlıktan dün ya- plan yazılı açıkJamada, IM Güvenlik Konse- jı'nin. BM Banş Gü- cii'nün görev süresini s5zde "Kıbrıs hükü- neti"nin nzasıyla uzat- tğı belirtilerek Güven- lİc Konseyi'nin, Kıbns arununun başlangıcın- can beri yaptığı hatayı tkrarladığı vurgulandı. lakanlık açıküamasında ynca, kararda Rum ta- Dfının başta Rusya'dan atın aldığı helikopter- k olmak üzere, Doğu Jcdeniz'de ve adada bnşı tehdit eden silah- Inma çabalarına yer •srilmedigine dikkat ekılerek "Bunun izahı da mümkün değildir" denildi. Dışişleri Bakaniığı da KKTC açıklamasındaki hususlan desteklediğini bildirdi. Dışişleri'nin açıkiamasında, "BM Güvenlik Konseyi ta- rafın dan alınan 1416 sayılı kararda, BM Ba- nş Gücü'nün görev süresinin (Kıbrıs hü- kümetinin) nzasıyla uzatıldığı belirtilmek suretiyle, 1963 yılın- dan bu yana adanın tümiinü temsil eden ve iki tarafın ortaklığına dayanan bir siyasi oto- ritenin mevcut olma- dığı gerçeğine aykırı hareket edildiği" ifade edildi. 40. görûşme Öte yandan, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ve Rum Yöne- timi lideri Glafkos Kle- rides, doğrudan görüş- meler çerçevesinde ara bölgede dün 40. görüş- mesini yaptı. Rauf Denktaş ve Glafkos Klerides, 18 Haziran Salı günü yeniden bir araya gelecekler. AB müzakereyi hemenbaşlatmalı Üniversite öğretim üyeleri, Güney Kıbns da dahil 25 üyeli bir AB'ye Türkiye'nin katılmasının 'vetolar' nedeniyle zorlaşacağını belirttiler fstanbul Haber Servisi - "Devletler Hukuku ve AB Hukuku Açısından Güney Kıbns Rum Yönetimi'nin (GKRY) AB'ye üyeliği ve Türldye" başlıklı ortak bildi- ri yayımlayan çeşitli üniversite- lerin öğretim üyeleri, Türki- ye'nin AB'ye tam üye olması durumunda Kıbns sorununun çözümünde çok önemli açılım- lar olacağını belirttiler. Yurtiçi ve yurtdışındaki çe- şitli üniversitelerde görevli Prof. Dr. Füsun Arsava, Prof. Dr. Ferit Hakan Baykal, Prof. Dr. Jale Civelek, Prof. Dr İz- zettin Doğan, Prof. Dr. Aslan Gündüz, Prof. Dr. Yaşar Gür- büz, Prof. Dr. Haluk Kabaai- loğiu. Doç. Dr. Turgut Tar- hanb, Prof. Dr. Rauf Versan, Yard. Doç. Dr. Murat Tahsin Yöriing imzalı ortak deklaras- yonda, GKRY'nin Türkiye'den önce AB'ye üye olması duru- munda Türkiye'nin AB üyeli- ğini çok uzun yıllar veto edeee- ğinin kesin olduğu \-urgulandi. "Esasen Kıbrıs Rumlan dı- şında Baltık cumburiyetle- rinden ve eski Doğu Bloku ül- kelerinden 25 üyeli bir AB'ye Türkiye'nin katılması artik iyice zorlaşacaktır" denildi. Ortak deklarasyonda özetle şu görüşlere yer verildi: • Bu nedenle Türkiye ile ka- tılma müzakerelerinin bir an önce başlatılması ve Türki- ye'nin üyeliğinin engellenme- sini önleyecek GKRY üyeliği- nin ertelenmesi şarttır. • Kıbns sorununun çözümü ancak Türkiye'ninAB üyesi ol- masıyla başlayacak bir süreçle ortaya çıkar. • AB takvimleriyle zorlama çözüme gidilmesi Doğu Akde- niz'de istikrarsızhğa yol açar. • AB ve uluslararası hukuk uzmanlannın Güney Kıbns Rum Yönetimi'nin AB üyeli- ğinin ne kadar hukuka uygun olduğunu belirlemek üzere ta- rafsız bir heyet oluşturmalan- nı öneriyoruz. • AB kurumlan ve üye dev- letlere Kıbns 'ın hukuki statü- sünün diğer tüm aday ülkeler- den farklı olduğunu, egemenli- ğinin ve bağımsızlığımn mil- letlerarası anlaşmalarla kısıt- landığını hatırlatmak isteriz. • Türkiye söz konusu oldu- ğunda Kopenhag Kriterleri için büyük bir hassasiyet gösteren AB'nin, Kıbns konusunda "milletlerarası antlaşmalarla garanti altına alınmış anaya- sasını ilga eden ve anayasa ve uluslararası anlaşmalar açı- sından meşruiyetini kaybet- miş bir ülkenin üye olabilece- ğini" ıddia etmesi, AB'nin üzerine kurulduğu hukukun üs- tünlügü, hukuk devleti ve ulus- lararası anlaşmalara saygı gibi temel ilkelerin de reddi an- lamına gelmektedir. Rum lobisi Washington'da WASHINGTON (AA) - VVashington'da Başkan George Bush ile Amerikan Kongre üyelerini ziyaret eden Kıbns Rum Kesimi parlamentosu dış ilişkilerkomitesi başkanı Nikos Anastasiades başkanlığındaki bir heyet, Türkiye'nin, son haf- talarda Kıbns'a 5 bin asker da- ha gönderdiğini ileri sürdü. Geçen salı gününden ben Washington'da temaslarda bu- lunan Kıbns Rum Kesimi par- lamento heyetinin başkanı Anastasiades, Amerikalı yetki- lilerle görüşmelerinde kendi tezlerinın haklılığını sa\oınuyor. Anastasiades, Türkiye'nin, son haftalarda Kıbrıs'a 5 bin asker daha gönderdiğini ileri sürdü. ABD Dışişleri Bakaniığı söz- cüsü Phil Reeker, bu iddiaya ilişkin bir soru üzerine, "Eli- mizde bu yönde bir bilgi yok" yanıtını verdi ve "Kıbrıs soru- nuna çözüm bulmak üzere BM sürecini kuvvetle destek- leme yönündeki pozisyonu- muz kesinlikle değişmedi. Biz, bu sürecin ilerlediğini gör- mek istiyoruz" dedı. VVashing- ton'da görüştüğü yetkililere Türkiye'yi şikâyet eden Anasta- siades ise Kıbns'ta görüşmele- rin çıkmaza girdiğini ve Türki- ye'nin, Kuzey Kıbns'ı işgal et- mekle tehdit ettiğini ileri sürdü. Anastasiades. Türkiye'nin za- ten adada 40 bin askeri olduğu- nu ve son gönderilen 5 bin as- kerle bu sayının 45 bine çıktığı- nı da ileri sürdü. Anastasiades, Kıbns Rum Kesimi'nin. fede- rasyon tezini destekleyerek za- ten çok büyük ödün verdiğini, ancak KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın, bağımsızlık- ta ısrar ettiğini ileri sürdü. Anas- tasiades, "maruz kaldıkları tehditlere karşı" Amerikan yönetiminin, Kongre üyelerinin dikkatini çekmek ve Kıbns gö- rüşmelerine daha etkin destek almak istediklerini kaydederek "Amerikan yönetiminin daha fazla şey yapabileceğine ina- nıyoruz" dedi. Rum Kesimi heyetinin, Bush ile göriişmesi- nin yanı sıra, Senato ve Temsil- ciler Meclisi dış ilişkiler komi- te ba^kanlan Demokrat Partili Delavvare Senatörü Joseph Bi- den ve Cumhuriyetçi Partili II- linois Millervekili Henry Hyde ile bir araya geldikleri öğrenil- di. Heyet a>Tiı zamanda, Dışiş- leri Bakan Yardımcısı Paula Dobriansky ile de görüştü. Bakan Derviş'in çelişkileriI Baştarafı 1. Sayfada tirdi? Ekonomivi sağlama al- mak için.Yani hükümetin bu- nu hiçe sayarak sorumsuzca davranması da beklenemez. Ben beklemeyin diyorum. Ye- ni reformlarla, ekononıi kısa vadeli siyasal dalgalanmalara karşı belli bir bağışıklık ka- zandı" diye konuştu. Başba- kan'ın sağlığının piyasalan ilgi- lendirdiğini belirtirken de, "Herhangi bir ekonomik ge- leceğin bir insana bağh olma- ması lazım" görüşünü bildirdi. 9 Haziran: Ekonomistler Platformu'nun düzenlediği "Ekonomi Politikalan Zirve- si"nde, "Büyük bir darbeden sonra çok zor bir dönem ge- çirdik, ama Türkiye iyi-kötü makro ekonomik dengeleri yeniden onırtabildi" dedi. Bu sözlerinin ardından "Şu anda durumun da çok iyi olduğu- nu iddia edemem.Yani şu an- da son derece parçalanmış bir yönetim, bence son dere- ce kısır çekişmeler içinde olan bir bürokratik yapı ve bu yapıyı toparlayacak güçlü bir eşgüdüm yok" açıklama- sıyla ekonomide dalgalanma- ya neden oldu. 10 Haziran: Bakanlar Kuru- lu'nda Merkez Bankası Başka- nı Serdengeçti'nin, "Enflas- yon hedefi mutlaka tutturul- malı ama büyüme hedefi ih- mal edilebilir. Zaten büyüme hedefimiz yok, tahminimiz var" sözleri üzerine, "Yüzde 3 bir öngörü değil, hedef. Bü- yüme hedefi de bizim için çok önemli. Bu bir hükümet poli- tikası. Bu orandan fedakâruk yapılamaz" dedi. Ancak 4 O- y menüsküs ameliyatı oldu Devlet Bakanı Kemal Derviş. AÜ Tıp Fakültesi fbni Sina Hastanesi'nde menüsküs ameliyatı oldu. Prof. Dr. Mehnıet Binnet başkanlığındaki heyetin yaptığı ameliyat 11 dakika sürdü. Prof. Binnet, \ aralanmanın tenis karşılaşması sırasın- da oldoğunu sandıkJarını söyledi. Bakan Deniş, gazeteciler göriintü alırken kendisini gayet iyi hissettiğini belirterek'"Sa- yın Hocam temizledi. Dostlar, profesörler çok yardımcı ol- dular. Şu anda tek derdim. bayağı ciddi acıktım. Köfte geti- receklermiş" dedi. Dün akşam taburcu olan Derviş, yann İs- tanbul'a gideceğini ve orada iki gün dinleneceğini, pazartesi günü çabşmalarına başlayacağını bildirdi. (AA) cak 2002'de TRTl'deki prog- ramda, büyüme hedefinın büt- çedeki yüzde 4'lük düzeyinden niyet mektubunda yüzde 3'e çekilmesini, "Bizi bağlayan bir şey değildir. Bağlamasını da istemiyoruz zaten. Yüzde 3 diye tahmin ediyoruz" diye açıklamıştı. 11 Haziran: Yazılı açıkla- mayla, büyümenın hedef oldu- ğunda ısrar ederken. "Ekono- mi yönetimi için her iki hedef de eşdeğerde önceliği haiz olup, yüzde 35'lik enflasyon hedefi programın bütünlü- ğünün bir parçasıdır. Enflas- yonda hedef yüzde 35'tir, da- ha altında bir rakam değil- dir ve bu hedef programın di- ğer bileşenleriyle rutarlıdır" dedi. 12 Haziran: Ege Bölgesi Sa- nayi Odası (EBSO) yetkilileri- ni kabulünde, enflasyondaki düşüşün kalıcı olmadığı eleşti- rilerine hak verirken, "Siyasal gelişmeler beiirsizu'ğe yol açı- yor. Uzun vadede belirsizlik ve dö\izdeki gelişim progra- ma zarar verebilir" uyansm- da bulundu. Ecevifin yoklu- ğunun da piyasalarda belırsiz- liğe yol açtığını söyledi. Işa- damlannın motive edici açıkla- malar istemeleri üzerine de, "Olmayan şeyi nasıl yapabi- lirim ki" dedi. 13 Haziran: Köşe yazan Hasan Cemal'e yaptığı açıkla- mada. Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli nin AB ve hü- kümetle ilgıli sözlerinı "Sayin BahçeU'nin bu sert konuşma- sı dışanda iyi algılanmadı. Yalnız dış değil, iç yatırımcı- lar üzerinde de olumsuz etki yaptı" diyerek eleştirdı. Aynı gün Istanbul'da katıldığı top- lantılarda, enflasyonda ulaşılan 20 yılın en düşük rakamlannın tam gü\en sağlayacak durum- da olmadığını belirterek "Bu- nun sürekli olacağı, düşüş trendinin devanı edeceği yö- nünde yeterli güven henüz vararılamadı" dedi. Güney Kıbrıs skandalı kabul etti H Baştarafı 1. Sayfada Savcısı Carla De Ponte'nin hazırladığı 60 sayfalık rapora da girdi. Rum kesiminde yayımlanan Politis Ga- zetesi, "Miloşeviç'in Paralan Çuvalla Geüyordu" başlığıyla yayımladığı haber- de, Yugoslavya Devlet Başkanı Slobodan Miloşeviç'in, kara paralannı Güney de ak- layan 17 kişinin isminin Yugosla\ya Mer- kez Bankası'na bildirildiğini yazdı. Gazete, Güney Kıbns isminin; hem Mi- loşeviç'in Güney Kıbns'taki offshore şir- ketlerle taşıdığı paralar, hem de Karadağ Devlet Başkanı Milo Cuganovıç'in sigara kaçakçılığmdan kazandığı belirtilen para- lanyla ilgili olarak bütün Yugoslav gazete- lerinde yer aldığını yazdı. Gazete, Güney"e nakitpara taşıyan 17 kişiyle ilgili kaynağın ve Yugoslav makamlanna bütün belgeleri sunanın ABD baskılanna dayanamayan Rum yönetimi olduğunu açıkladı. Yugoslavya Merkez Bankası, Rum ma- kamlannın verdiği bilgilere dayanarak 1991 ve 1992'de Yugosla%ya'dan Rum ta- rafına 34 milyon 200 bin Alman Markı. 8 milyon 400 ABD Dolan, 2 milyon 900 bin Isviçre Frangı, 96 milyon Italyan Lireti, 2 milyon 200 bin Avustralya Dolan. 10 mil- yon 500 bin A^turya Şiljni. 630 bin 500 Fransız Frangı, 12 bin 345 Kanada Dolan ve 438 bin Yugoslav Dinan nakit para ta- şındığını açıkladı. Yine Yugoslav Merkez Bankası'na göre Miloşeviç, Güney Kıbrıs'ta ve diğer ülke- lerdeki offshore şirketler aracılığıyla 4-6 milyar dolan ülke dışına kaçırdı. Belçika'nın Le Soir gazetesi, bu yönde- ki haberlen doğrularken Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı Carla Del Ponte'nin ko- nuyla ilgili 60 sayfalık raporunda, Miloşe- viç'in paralannın Güney "deki 8 Offshore şirketınce aklandığını saptadığını yazdı. Rum basın ve yayın organlan da, 1995- 1998 yılları arasında Larnaka Havaala- nı'nda görev yapan bazı polis ve gürnrük memurlarının yaptjklan açıklamalarda, "haftada 2-3 kez Belgrad'dan Yugoslav Havayolu uçaklarıyla torbalar dolusu para geldiğini, bu paraların Yugoslav yet- kilileri ve Rum yönetimi Halk Bankası yüksek memurlannca gümrükte sayıl- dıktan sonra teslim alındığını, Güney'de- ki off-shore banka yetkilisi Yugoslav- lar'ın da havaalanına gittiğini" belırttiğı- ni, bir polis memurunun ise 2-3 kez silahlı olarak para taşınmasına refakat ettiğini be- lirttiler. Konu ile ilgili olarak açıklama yapan, GKRY Halk Bankası Temsilcisi Kostas Ar- himandritis ise "bankasının kıyı şirket- leri ve Yugoslav bankalanyla takaslan- nın Rum Merkez Bankası'nin onayı al- tında yapıldığını, bu takasların sadece kendi bankası değil, Güney'deki diğer Rum bankalanyla da yapıldığını, banka- sının 10.000 KL'yi geçen her takas için Rum Merkez Bankası ve gümrük ma- kamlarını özel raporlarla bilgilendiril- diğini" savundu. GÜNDEM MUSTAFA BALBAY • Baştarafı 1. Sayfada kendisini şöyle tanımlıyor: Liberal sosyal demokrat... Derviş'i değişik boyutlarıyla satırlarsak... Öncelikle koalisyonun dördüncü ortağı tavrının devam ettiğini görüyoruz. Zaman zaman öteki or- taklarla ters düşüyor ama, onlar kendi aralarında daha derin anlaşmazlıklara sahıp oldukları için, Derviş'inki KDV kalıyor... Geçen yıl bugünlerde, Derviş'in ekonomide ya- pacaklarının şu şekılde adresleneceğini vurgula- mıştık: Başarıları hükümete yazılacak, başarısızlıkları kendisine... Bu hava devam ediyor. Hükümet ortakları açı- sından Derviş'in "son kullanma tarihi" henüz dol- madı. Mayıs 2001 'de "GüçlüEkonomiye Geçiş"prog- ramı açıklayan Derviş, o günden bu yana sözünü ettiği geçişın tarihini sürekli uzatıyor. Önce yaz ortası dedi, olmadı sonbahar, haydı 2002 başı... Baktı ki, ne söylerse kabul görüyor, kredisi yük- sek; şimdi de dalgalı demeçler vermeye başladı. Artık erken seçim tarihi de onun ilgi sahasına gi- riyor. Gündemdeki siyasiler arasında en yüksek kre- dibiliteye Derviş'in sahip olduğunu görüyoruz. "Bir hafta önce söylediklehm yanhştı" dese bile, "Bravo, harbı adam" övgüsü alıyor. Derviş'in bu göreceli dürüst tutumu, siyasette tutar mı? Tutmaz... Daha doğrusu, Türkiye koşullarında tutmaz... Bu bağlamda, Müslüman mahallesinde salyan- goz satılmaz. sözünü şöyle değiştirebiliriz: Siyaset mahallesinde dürüstlük satılmaz! Dünya Bankası genleri Yukarıda aktardığımız zıtlıklara karşın, başkent- teki siyasi değerlendırmelerin çoğunda Derviş'in de adı var. Konuşmaları, sol bir partıde gelecek arayaca- ğını gösteriyor. Durum böyle olunca gündemde- ki seçenekler çok fazla değil. Birkaç aydır Der- viş'in istifa edeceği ve CHP saflarında yer alaca- ğı konuşuluyor. CHP Genel Başkanı Deniz Bay- kal'ın Derviş'le kamuoyundan habersiz görüştü- ğü haberleri de yaygın. Görünümle kulis bilgileri birleşince, Baykal'ın Derviş'le çalışmak istediği anlaşılıyor. Baykal'ın değerlendirmesı şöyle: "Bu hükümette çalışabileceğimiz arkadaşlar var..." Dervış'in "Tek başıma bir siyasi hareketin başı- na geçemem, ikinci adam olurum" demeci de bu senaryoya uyuyor. Derviş'e DSP içinde gelecek var mı? Var... DSP, pek çok gelişmeye gebe. Ecevitler, O- ran'da baş başa verip önümüzdeki döneme iliş- kin kararlar alıyorlar. Ecevitler'in DSP yorumların- dan bıri şu: En örgütlü partı! Gerçekten de çok doğru. DSP'de parti içi ya- pıyla, partınin dışa dönük yapısı çok farklı. Ikı ya- pı birbirinden ayrı olarak, Ecevitler'in anlayışı için- de çok iyi örgütlenmiş. örneğin, bir milletvekili ili- nın DSP örgütüne üye olamaz. ll örgütü milletve- kiline karşı korunmuştur! Milletvekili, partiye oy getireceği için aday gösterilmiştir, o kadar. Orgü- tün içinde yer alamaz. Ecevitler, seçim öncesinde Derviş'in DSP'ye oy getirecek özellıklennı koruduğuna ınanırlarsa, bu- günkü "öuz/a^/77a"nınbaşındaki "b" harfi düşer ve Derviş, bir kadro hareketı olarak DSP içinde yer alabilir. Derviş'in ekonomi bilgisi, dürüstlüğü, samimi konuşması siyaset için olumlu özellikler ama, bir şey dikkatımizi çekiyor: Dünya Bankası memuriyetınin gerekleri genle- rine işlemiş! ankcum@ttnet.net.tr Yılmaz seçim tarihi verdi ÎZMtR (AA) - Dev- let Bakanj ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yıl- maz, Türkiye'nin er- ken seçime gitmesinin yaran olacağına inan- madığını belirterek "2003 sonbaharı, bir seçim tarihi olarak düşünülebilir" dedi. İzmir'de dün akşam SKY TV'de yayımla- nan "Hayatın Nabzı" programmın konuğu olan Yılmaz, erken se- çimle ilgili bir soruyu yamtlarken, Türki- ye'nin içinde bulundu- ğu durumdan çıkış için en iyi yolun erken se- çim olacağına inandığı anda, erken seçim tale- bini kendisinin günde- me getireceğini kay- detti. Yılmaz, "Ama buna inanmıyorum. Türkiye nıakul bir zamanda seçime git- melidir. Son seçimi ni- san ayında yaptık. A- ma istenilen sonuç ahnamadı. Makul za- manı.Türkiye için da- ha gelenekselleşmiş bir tarih olan 2003 yı- lı sonbaharı diye dü- şünüyorum. 2003'ün ekim veya kasım ayı bir seçim tarihi ola- rak düşünülebilir" diye konuştu. Seçim ve Siyasi Par- tiler kanunlan yeniden düzenlenerek seçime gidilmesınin uygun olup olmayacağının so- ruhnası üzerine de Yıl- maz, "Her iki kanun- da da köklü değişik- likler yapılması için TBMM'de ortak ira- de şu an için bulun- muyor. Uzlaşma sağ- lanamıyor. fyimser değilim. Siyaseti hal- ka daha fazla açacak, bugünkü sistemin çarpıklıklarını gide- recek değişiklikler ol- ması gerekiyor. Belki bu konuda bir kon- sensüs sağlanabilir" dedi. Seçim barajı ko- nusuna da değinen Yıl- maz, yüzde 10'luk ba- rajın yüksek olduğunu, Almanya'da bu barajın yüzde 5, Yunanistan'da ise yüzde 3 olarak uy- gulandığmı belirterek şunlan kaydetti: "En yüksek barajı uyguladığımız halde beklenen faydayı ala- madık. tstikrarlı bir Meclis oluşmadı. Bu barajı adaletli temsil ışığında yeniden de- ğerlendirmemiz la- zım. Bu çerçevede et- nik partilerin temsil edileceği endişeleri var. Biz düzenleme- mizi seçim ittifakları- na imkân verecek şe- kilde yapmabyız. Bu konuda dahi yasal de- ğişikliği sağlayacak uzlaşma yok. Üstelik seçim tansiyonu da arttıkça bu daha da zor olur."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear