Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 14MAYIS200İ
12 UJtC kultur@cumhurryet.com.tr
SAHNEDEN AYSECÜL YÜKSEL
Asiaıı Asker ŞvaykAntalya'daÇekyazarJarosfavHasek'in ünJü rr>
manından sahneye uyarJanan "Aslan
Asker Şvayk", Piscator riyatrosunun
ccemli ürünlerinden biridir. Politik fi-
yatronun öncüsii olan büyük yönet-
men, kısa tablolann hızlı bir tarhm
icinde birbirine eklemlendıği, zama-
nun e uzamın durmadan değiştiği bir
sahne düzeninirı kotanlması yolunda
geliştirdigi yöntemlerle, Brecht'in
epik-diyatektik' tiyatrosunun yolgös-
ericısi olmuştu.
Piscator, Hasek'in 'Aslan Asker
Jvjçic'ını I. Dünya Savaşı'nın ardın-
Jan sergüerken Brecht de aynı malze-
meyi 25 yıl sonrasımn tarihsel-polifik
oJgulanyla yeniden yoğurup 'Brecht-
ce' kılarak Ö. büyük savaşı sahneden
topa tutan "Şvayk U. Dünya Sava-
ş'nda" oyununu yazmıştı.
Her iki 'Şvayk* oyunu da ülkemiz-
ce Soğuk Savaş dönemi boyunca de-
filarca sahnelendi. îlk kez AsafÇiyB-
tepe'nin 1963'te fstanbuTdaki Arena
Tiyatrosu "nda sahneledıği ve başkişi-
yi Genco Erkal'ın oynadığı Hasek'in
'Şvayk'ı tiyatro tanhimizin unutul-
nıazlan arasındayer aJmıştır. Piscator
tiyatrosunun Türkiye'deki ilk uygula-
raası olması yarunda, ErkaTın oyun-
cu kişiliğuıi bir anda doruğa tırman-
dıran bu yapım, kurulma aşamasın-
daki Ankara Sanat Tiyafrosu için de
bir "hazniık çahşnıaa" özelliği taşır.
Geçmişteki Hasek 'Şvayfc'lannın
yıldızı Genco ErkaJ'sa, Brecht
'Şvayk'lannın yüdta da ŞenerŞen'dir.
Bu iki 'Şvayk' oyununa imza aöruş
olan yönelmenJerde başoyuncular ka-
dar ünlü: Çiyiltepe, ErgaaOrbey, Gen-
co Erkal, Başar SaJbuncu... Içinde bu-
lunduğumuz tiyatro döneminde ise
her iki 'Şvayk' oyunu da sahnelenmiz-
de. Istanbal Şehir Tiyatrolan bu kez
Yöcel Erten'in sahne düzeniyle
Brechf'in. Antalya Tiyatrosu daAyşe-
nil Şamlioğlu'nun rejisiyJe Hasek'in
'Şvayk'ını sunuyor. Savaş rüzgârlan-
nın nicedir esmekte olduğu bir dö-
nemde, iki önemJi tiyatro kurumumu-
zun da 'savaşa karşı' iki başyapıtı çok
doğru birzamanJamayJa gündeme ge-
tirdiğini düşünüyorum. Tiyatronun
amacının 'gündefik srianûlajria buna-
ian halkı rahadaOp gevşetmek' olma-
dığı büınciyle sahnelenenbu iki 'Şvayk'
oyununun seyırcıyle -esJd yapımlara
.ntalya Devlet Tiyatrosu 'nun Ayşenil Şamhoğlu rejisiyle sunduğuJaroslav
Hasek 'in "Aslan Asker Şvayk"ı döri dörtlük bir "festival oyunu ". Herhangi bir
uluslararası tiyatrofestivalinde ülkemizinyüzünü ağartacak türden....
oranla- çok daha anlamlı bir bağlam-
da bütünleştigine ınaruyorum.
Hasek'in Şvayk'ı
Istanbul'daki Brecht yapımını izle-
yemedim. Hasek'in Antaiya Devlet
Tiyatrosu'nda sahnelenen "Asfcuı As-
ker Şvayk'ı ise Ankara seyircisiyle de
buluşru. 'Şvayk'kişilığinin başat özel-
liği, budalalık ile kurnazhğın, 'çokbif-
miştik'ıle bılgisizliğin, baskıcı birdü-
zenin dayattığı değerleri ve kuraJlan
benimseme ile aynı değerleri ve kural-
lan delme eğüiminın aynı insanınzih-
ninde ve davranış bıçiminde buluş-
masının getirdiği güldürücülüktür.
Şvayk'ın, dünyayla banşık Idşiliği ıçin-
de banndırdığı bu garip biJeşim, onu
'kiiçük adam' kimiiği içinde "özeF
kılar.
Ne ki Hasek, sıradan bir 'sivfl' ola-
rakyasayıpgiden Şvayk'ı savaşkoşul-
lannda 'asker'edönüştürüverince, 'ba-
nş' ve 'savaş' arasındaki ironik iüşjd
de rüm vunıculuğuyla belirir. Banş
döneminin zararsız 'küçükadam'ının
düşünce ve davranış biçimleri 'büyük
adamlar'ın öngördüğu 'savaş' koşul-
lanndada sürdürülünce ortayamüthiş
bir 'savaş parodisi' çıkmaktadır. 'Kü-
çükadanı'. Hasek in, savaştan sorum-
lu 'büyük adamlar'ayönelttiğı eleşti-
rinin güçlü silahına dönüşmüştür.
Şvayk, savaş alanına da taşıdığı kişi-
lik özellikleriyle oyununtek 'öçür' fa-
şisi olmakla kalmaz, çevresini saran
'otorife' duvarlanru da yerle bir eder.
Hasek'ıngülünçleşrirdiği Şvayk degil,
dünyayı kana boğan 'büyük duzen'ın
düzenbazlandır. Piscator'un deyişiy-
le, "Hasek'in romanında savaş kendi
kendmi geçersa kriar".
"AslanAskerŞvayk'ın Antalya Dev-
Jet Tiyatrosu yapırrunı yöneten Ayşe-
nil ŞamlıoğJu, rüm çaJışmalannda ol-
du|u gibi, bu kez de farklı bir sahne-
leme bicemi tasariamış. 12 oyuncunun
20 dolayında farklı kimJiğe büründü-
ğü, 20'yeyakın tabloiçinde uzamın ve
zamanın sürekJi olarak değiştiği oyu-
nun "hareket düzlemi"ni bir kukla
Banş Sanbaş'ın resimleri,Ekrem Kahraman'ın dizeleri eşliğindeBirKültiir SanatMerkezi 'nde
Gerçeklik veyapaylık arasında kurulu birdünya
ÖZLEMALTUNOK
Bir Külrür Sanat Merkezi, genç
sanatçılara yönelik çalışmalanıu
üçüncü sergisiyle sürdürüyor. Banş
Sanbaş'ın 'Sen Bana Dönme, Ben
Baküğui Yferdevinı' başlıgı altında
sergiledifi resimleri, genç
sanatçının kendi resim dilini
oluşturmasında başlangıç noktası
oluşturacak bir bütünlük tasıyor.
Sanbaş'ın Ekrem Kahraman'uı
şiirlerinden alıntılarla adlandırdığı
ya da tanımladıgı resimleri,
imgelerle yükiü, iki güçlü ifade
şeklıni bir araya getiriyor.
'Dun ağaçtım / bütün gün sallanıp
durdum rüzgârda / Gelip geçenlere
baktım /Bir türlü dinmedi sızım /
Bedenimde soğuk biryılan / Sanki
ölmüşsün de ağlarım ardından.'
diyor şair. ya da
'Ah nasıl da gönüllüyüm sana /
Dünya âlem görüyor /Nasıl da
hrılgan saray kalbim.'
Ressamsa, başka ama eşlikçi bir
dilde tamamlıyor onun
söylediklerini.
SahJci şiir ve resimler
Edebiyatta şiir, plastik sanatlarda ise
resim, Sanbaş'a gore imge yükJü iki
disiplin. 'AşkOfeunHavatKınldnn
Sana' adh kitabın şairi Ekrem
Kahraman'a ait dizelerin eşliğinde
sunulan resimler lirik bir kimJiğe
bürünüyor. Sanbaş 'ınyazılma
süreçlerine de eşlik etriği şiirlerie
resimlerin kesişmesi ise özel bir
diyalog ve sahici olmaktan
kaynaklanıyor. Profesyonel anJamda
'ilk' olarak tarumladığı sergisinde
Sanbaş, aşk, lirizm, geçmişJe
hesaplaşmak, görünenin ardındaki
gerçeklik gibi konulan ele alarak
bugünün gerçekliklerine belirsiz
zamanlardan bakıyor.
Resimlennde bir el, çiçek, timsah ya
da balon sembolik olarak yer alsa da,
o daha çok belirsiz zaman ve
mekânJara ait duygulan, düşünceleri
katıyor resmine.
Kendine ait bir resim dili
oluşturmaya çahşırken ne
söylediğinin önemJi olduğuna dikkat
çekiyor Sanbaş; yaptıklannı, kendi
dünyasıyla, yaşananlarla
P,
ilişkilendiriyor.
Son dört yılın ürünJeriyle, sanat
yapmayı üstte tutarak iddia ettiği,
savladığı şeyleri sunmaya çahşmış
Sanbaş. Sanatçuıın iyi, olumJu
şeyler söylemesi gerektiğini
düşünüyor, kaosa dogru giden bir
dünyada. Zaman ve mekânın
belirsiz olduğu, başka bir
gerçekliğe, belki de olmasını
umduğumuz bir dünyaya ait
yaratılar çüayor ortaya
resimJerinde.
Kaybedüen ve yaşanılan düm a
"Uzaktan baknıayı. dagın tepesine
çıkıp dümava bakmayı se^tvorum"
diyor. "Belld de köy kühüründe
yetişmek, toprakla banşık olmak.
tarlalardan gelnıek aslolan havaûn
yaknunda durraanızı sağbyor."
Şiirselligin getirdiği karamsarlıksa,
koyu renklerle, geniş boşluklarla
gösteriyor kendini metinlerin yanı
sıra.
"Gecenin çok gerçekçi olduğunu
düşüudiiğüm için belki de öyfe bir
iztenim bıraknor resimJerim.
jjısanlann kendikrrvie yüzieşnıesini
istivorunı çünkü. Kay bettiğimiz
insani dünya ve oluşturduğumuz
>apa> düm a arasında yaşanryor
bütün trajedi" Bir de kurak
topraklar, kaybolmuş, yakaran
kimlik-ler, doğa sarmalıyor
Sanbaş'uı resimJerini.
Gözlerimizin gördüğü gerçek ve
birey olarak gördüğıimüz gerçekten
oluşan iki farklı dünyanın varlıguıa
inanıyor Sanbaş. Bir yapıtta,
izleyenin kendisini, sanatçının
dünyasına ya da yarattığı mekâna
ait hissetmesi gerektiğini
düşünüyor.
"Şehir hav'atı dengeti yasamayı
gerektiriyor. Köyde ise denge>i
rofesyonel
anlamda 'ilk'olarak
tanımladığı
sergisinde Sarıbaş,
aşk, lirizm, geçmişle
hesaplaşmak,
görünenin ardındaki
gerçeklik gibi
konulan ele alarak
bugünün
gerçekliklerine
belirsiz zamanlardan
bakıyor.
Resimlerinde bir el,
çiçek, timsahya da
balon sembolik
olarakyer alsa da, o
daha çok belirsiz
zaman ve mekânlara
ait duygulan,
düşünceleri katıyor
resmine.
kunnak, kendinle banşık olmak
daha kolay. Verin altındaki timsahJar
bifc arök denedenmiş yerierde,
ha>'vanat bahçelerinde çıkryor
karşımıza.-"
Gerçekle gerçeküsrü arasındaki
dengeyi kurarkense belirsizlik,
bilinmemezlik üzerinden hareket
ediyor.
"Tolstoy, 'Akıl hiçbir şeyi
göstermedi bana, ne gösterdiyse
yürek gösterdi' di\ı>r. Ben de biraz
böyle bir insanım. Enerjiye göre
hareket edi>orsunuz, bütün bunlann
şehir bayatmda olması zor ama,
başarmak, ifade etmek
durumundayını. tnsan, asbnda bir
hiç oidoğunu anladığ] zaman akn
başına gelrvor."
(Banş Sanbaş 'ın sergisi 3
Haziran 'a dek Bir Kültür Sanat
Merkezi 'nde görülebilir. 0 212 291
28 71)
gösterisi olarak belirlemiş. SedatSev-
tak'ın kukla düzeni doğnıltusunda
sahnenin her yanından girip çıkan
oyunculann oluşturduğu trafik, böy-
lece kusursuz bir sahne plastiği için-
deeritilmiş. Oyuncunun "kukJa'kim-
liğinden "iosan kimliğiT
'ne dönüşme-
sini, sahnedeki görevi bitınce de kuk-
lalaşarak sahneyi terk etmesiniizlemek
de farklı bir tiyatro keyfi venyor. An-
cak bu konseprin temel vurgusu oyu-
nun izleğiyJe üinrili. Çünkü oyunda
izlediğimiz tt
knçükadam"lann hep-
si, sahnedegörünmeyen ^büvökadam-
lar"ınkuklası...
Tümü denedeyen sahnedüzeni
Kukla-oyuncu sanatçılann yüzleri,
en küçük bir mimiği bile grofesk kı-
lacak makyaj uygulamasıyla belirgin-
leştirilmıs. FımdaKarasaç'ıngiysi dü-
zenı degrotesk doğrulruda. Tablodan
tabloya hızlı geçişi, HakanDündar'ın
karşıhklı duran iki dönerplatform üs-
tüne yerleştirdiği çok-düzlemli'/
hare-
ketli dekor tasanmı ve Selahaftin Ya-
zar'ın ışık düzeni sağlıyor. Sahnenin
birköşesine konuşlananküçük orkest-
ra, yalruzca şarkılara eşlik etmekle
kalmıyor, oyunun tüm ses efektlerini
ve devinim düzenini de belirliyor. Kı-
sacası, en küçük aynntısı bile bir diz-
ge içine orurrulmuş, rümü kucaklayan
ve denetleyen birsahnedüzeni ve çok-
amaçlı kullanımlara yönelik bir sah-
ne donanımı sözkonusu. Ayşenil Şam-
hoglu'nun her çahşmasuıda öne çı-
kan ve söz konusu yapımda kanımca
kusursuzluğa ulaşan "berşeyinönce-
den tasaıiaflmışnğmın'' başanlı ürünü
var karşımızda.
Antalya De\let Tiyatrosu oyuncula-
nnuı Şamhoğlu'nun kıvTak ama çok
disipünli rejisiyle çok iyi bürünleşti-
ğini görüyoruz oyun boyunca. Oyunu
taçlanduranlardaonlan: SevimŞeoöz,
Erdoğan Aydemir, Sedaf Savtak, Se-
lim Gürata. Tuna Orhaa Reha Öz-
can,BahattinDoğan.DuyguZade,Şe-
noJKaderoglu,ÖzgürDerefive AST'ın
geçmişteki aslanndan Şener Kökka-
ya. Kuklakonumundaninsankonumu-
na geçtiklennde, sahnedeyeralan kon-
septe çok yakışan, belli belirsiz bir
'orüMjynnu'biçemiyle.yeryerde *pal-
yaço' söylemiyle parlanyorlar oyunu.
Ve AB Meriç... Şamlioğlu'nun, da-
ha öncekilerden farklı
bir düzlemdeki sahne
düzeni içinde parlayan
biryeni 'Şvayk'! Bugü-
ne dek GencoErkal 'dan
başka hiçbirTürk oyun-
cusuna nasıp olmayan
şansı, tıpkı Erkal gibi,
ama Erkal'dan farklı bir
biçemdekusursuzca de-
ğerlendiriyor ve yıldız-
Iaşıyor. Kusursuzbir fes-
tival oyunu niteliği taşı-
yan "Aslan Asker
Şvayk" umannı geJecek
dönemde de sürer ve
Ankara veAntaryadışın-
daki kentlere de taşınır.
MZTODASI
SELİMfLERl
Tanpınar'ı Tanımak...
Abdullah Uçman'la Handan inci'nin birl
hazırladıkları "BirGülBu KaranlMar"dayı (Kıta
vı Yayınları) o yazıdan o yazıya dağılıp giderek o
yorum. Bu yapıt, Tanpınar için yazılmış yazılarc
geniş yelpazeli bir derleme. Hepimizin gerçetc
yararianacağı bir çalışma olrnuş.
Benim de iki yazım yer alıyor. Sahnenin Dış
dakiler üzerine yazdıklanmı, ne sakiamalı, biraz
kilerek okudum. Handiyse otuz yıl once yazmışn
Keskin sırke küpüne zarar bir tutumum varmış.
Asıl Tanpınar'ı mektuplarından ve dağınık güı
cesinden seçilerek yaytmlanmış parçalardan tar
dım. Baştan sona kim bilir kaç kez okuduğum Hı
zur, neredeyse ezbere bıldiğım kimi sayfalanna, k
mi sahnelerine ve oluntulanna rağmen bende bi
mecesini korurdu.
Zeynep Kerman, edebiyatımıza birarmağan gi
bi, Tanpınar'ın mektuplannı derledi, yayımladı. Bı
mektuplarda 'iki' Tanpınar söz konusuydu. llki
Huzur'daki Mümtaz gibi ağırbaşlı, kırgın ve bez-
gin; ikincisi, uçarı, yaşama isteğiyle dolu, hatta
şakacı. Bir bakıma, her sanatçıda az çok rastladı-
ğımız ikilem... Yaratıcı ikılem...
Tanpınar, örnekse, Paris'te bir mağaza vitrinin-
de sergilenen, her biri uçarılıklar, uçuculuklar de-
meti kadın giysilerini o kadar giizel dile getirmış-
tir ki, mektubu büyülenerek okursunuz.
Ankara ve Istanbul'da hemen hep yoksunluk-
lar, maddı sıkıntılar, hayal kurmalarla tüketilmiş
günlerden sonra Paris, besbelli, bir rüya gibi gel-
mıştir. Burada artık Mümtaz konuşmaz.
Tanpınar'ın yine bir vitrinde, koyu renk, büzgü
büzgü kadifeler ortasında gördüğü kristal parfüm
şişesini, bu aibeniyi adeta ben de görmüştüm:
Bütün vitrinde tek bir şışe! Belki de israf ekono-
misinden estetik boyuta sessiz sedasız yol alış. Da-
hası, Mümtaz'a geri dönüş...
Sirer gün arayla yazılmış mektuplarda üslubun
büyük degişimine tanıklık etmek beni ürkütmüş-
tü. Adafet Cimcoz'a yazan Tanpınar hayat dolu-
dur; Sabahattin Eyuboğlu na yazarken birden
sanat adamı olur. Bence bir hüzün maskesıni hıç
çıkaramamakla eşanlamlı.
Yine mektuplarda, hayatı boyunca yakındığı en
önemli sorunun, eserinin başına maddi kaygılar-
dan uzak biçimde geçememek olduğu ortaya çı-
kar. Goethe'nin çalışma imkân/arıyla kendi im-
kânsızlıklannı yan yana kaleme getirmiştir.
Erasmus yalnızlığıyla sarp yolunda yürüyen ya-
zar, coşku ve sevinçlenni dorukta duyumsamak-
ta, sonra yine içsel yangınına bile isteğe geri dön-
mektedir.
Arkadaşlannın anılanndaki Tanpınar neşeli bir
adamdır, hatta kaygıs/zdır. "Bir Gül Bu Karanltk-
larda"da ilk kez okuduğum bir yazı var, çok güzel
bir yazı; Necati Cumalı yazmış. Tanpınar'ın şiiri-
niA/ımet Haşim'inkıne yakın buluyor, Yahya Ke-
mal'inkinden de yakın. Ya/nız, Tanpınar'ın iyimser
yaradılışının Haşim'deki karamsarlığı sildiğınisöy-
lüyor.
Bence asıl Tanpınar yaşamak istemiş, coşmak
istemiş ama yaşayamamış, coşkusunu bastırmış,
öyleyken karamsarlığa sürüklenmiş bir sanatçıd/r.
Bana öyle geliyor kı, bu serüveni, elbette kendi ça-
pımda, ben de yaşadım, yaşıyorum.
En çok üzüldüğüm, Aydaki Kadın'ın yarım kaf-
mış olmasıdır. Aydaki Kadın'da Selim, Mümtaz'dan
daha 'ben ve ötekı 'dir. Geçmişte kalan biraşkı an-
latırken, anımsarken aynı coşkunluklar içinde bo-
ğulup kaiır ve şimdiki zamana bir ceset gibi vurur.
Aydaki Kadın yalnızca yanm kaJmış bir roman
değil; daha acısı, son şekli verılmemiş bir roman.
Yazarlığın tuhaf meydan okuyuşlanyla, son şekil
verilirken, belki büsbütün açıksözlü olacak, Tan-
pınar'ın azaplı hayatına sanat aracılığıyla ışık tu-
tacaktı.
Gerçi, mum ışığının gizemini kim yadsıyabilir!
Takvimde iz Bırakan:
"Kırgınlık vardı sesinde, hâlâ kendine acı çek-
tinyordu." GaoXingjian, Ruh Dağı, Gülseren Dev-
rim'in çevirisi, Doğan Kitap, 2fX)2.
flTfl İPİHİ19-30 AlflTIS
CAPELLA ISTROPOLITANA
VIARtE CHRIST/NE HLLİ.ER
OLGA 80LGARI - NATASHA VELJKOVIC
THE VEHLD1 V1E\[
LH/\ SCHOOL
MALC0LA1 SINGER - BE\ BAKER
jAV\E CHRISTOPHER- EUNSLEV PARK
MISAHO OSADA - \ ERONJ/KA SHOOT
RLMEMAN RADIO CHAA1BER ORCHESTRA
I. IO\ESCLI GALATI - ANDREILICARET
IO\A MARGARİT- V1ARIE KUIJKEN
JAN VANDER CRABBE\ - LLC DEv'OS
SIGISIVALD fcUIJKEN - ALE\'EI LLBIMOV
Konuşmacılar- Doğan Hızlan - Adnan Çoker - Prof Kemal inan • Mete Sakpınar
Murat 8elge - Evın fKasoglu - Atelcolm Sınger - Avdın Bûke - Sigiswald Kuıjken - Luc Devos
orgon^osyon j_ c. Kültür Bakanlığj işbirliğiyle
3*
ntntmya liüiar ofisı" Cumhurtye*