01 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
17 UİSAN 2002 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA SOYLEŞI DEVRİMDEN, EVRİME.. TURHAN SELÇUK DUZYAZI TABIATU İSTANBUL EFENDİSİ A8SİİLCANBAZ' IK HARİKULÂDE MACERALARL 32 K1SIM TEKMİLİ BİRDEN OrÖKÎVİM, 5EHİM CnBÎ «3VJZEMİZ U!<XA UZAJCLASAi-fM ANAP İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı, Türkiye'nin yıllardır Avrupa kapılannda bekletildiğine inanmıyor: Fırsatlan değerlendiremedikLEYLA TAVŞA-NOĞLU Ülkeler, uluslararası sivıl toplum hareket- leri sayesinde dünyaya daha çok seslennı du- yuruyor, vizyonlannı genışletıyorlar. Biz ise yerimizde sayıyor, dünyaya açılmamak için inatla direnıyoruz. Burnumuzun dibindekı Yunanistan bir sivil toplum toplantılan, kong- reler cenneti. uluslararası alandaki sorunlan- nı bu toplantılarda dünyaya duyuruyor; tez/e- rine destek buluyor. Bu hafta da Yunanistan, bu kez dünyaca okunan "The Economist" der- gisinin düzenledığı "BölgeseJ İşbirüği Yoluy- la Küresel lyileşme İçin Liderlik StratejisT konulu konferansa ev sahipliği yapıyor. Böl- ge ülkelennden pek çok liderin katılacağı, Atina'da bugün başlayan bu toplantının bir otunımundadaTürkıye'den sadece ANAP is- tanbul Milletvekili ve Türk Demokrası Vak- fi adlı sivil toplum kuruluşunun başkanı Bü- lent Akarcahkonuşmacı olacak. Akarcalı 'yla toplantıyı ve Türkiye'deki sivil toplum hare- kerini konuştum. Söyleşimiz sorulu-yanıth şöyle gelişti: Dörde karşı bir - Siz, Atina'da "The Economist" dergisinin bu hafta düzenleyeceği yuvariak masa toplan- triannm birisnde tarOşnıacıoiacaksnuz. Bu top- lantüar ve kaülacağuuz otunımla ilgiti ön de- ğeriendirme yapar mısınız? AKARCALI - Yunanistan her sene çok üst düzeyde ve dünyanm tanınmış kuruluşlan ta- rafindan uluslararası toplantılan düzenlete- rek buraya Avrupa'nın, Ameıika'nın, konuy- la ilgisı olan üÛcelerin yetkililerini, siyaset adamlannı, gazetecisinı, akademısyenini, işa- damıru. bürokratını, diplomatını çağırarak çok büyük bir imaj çalışması gerçekleştiriyor. Bunun için Yunanistan her sene 100 milyon- larca dolan harcamayı neredeyse bir vazife bi- liyor. Işin ılginç tarafı, bu toplantılan çoğu kez Yunanistan'ın kendisi düzenlemiyor. Işte ka- tılacağım toplantıda olduğu gibi dünyaca ta- nınmış "Economist" dergisi düzenliyor ve böylece toplantının inandıncılığı artmış oldu- ğu sanısı katıhmcılara veriliyor. Işte Yunanistan bu sayede Kıbns Rum ke- simiyle bırlikte Kıbns'ta yaptığı hukuki ha- lalann, Batı Trakya'daki hukuki hatalannı, Ege'deki haksızlıklannın hepsini zaman için- de dürya kamuoyunda bile siyasi doğruya çe- virmeiini bildi. Tabü bu toplantılara katılan- lann cnemli bir kısmı da AB'ye üye ülkeler ve bu ilkelerin insanlandır. Yunanistan'ın da 20 yıldır Avrupa Birliği'nin üyesi olduğu da göz öıüne alınınca onlar AB ailesine ait bir iye ükede toplantıya katılmış oluyorlar. Ele ıldıklın bütün konulan da o ailenin bir ferdi >lan Yınanistan'ı rahatsız etmeyecek şekilde artışn gelişririyorlar. Benm konuşmacı olarak katılacağım top- antı "Kıbrts sorunu: Müzakere masasma ge- •i döıüş". Burada Kıbns Demokratık Parti- ii'nirnaşkanı da konuşmacı. Bu parti Meri- iesineski başkanı olduğu parti. Ben vanm. îski ^jnan Dışişleri Bakanı Pangalosvar. Yu- ıanistn'm ana muhalefet Yeni Demokrası 'artis nin temsilcisi var. Rusya'dan bir büyü- celçi.îir de Kıbns'ın genişlemesinden so- umlu\B ekıbinin üyesi Genel Müdür James 3ond ar. Yunanhlar kendi dinleyicilerine en ızındkı 4 konuşmacıyla Kıbns konusundaki ıaklıklannı anlatacaklar. Bu 4 tane tek yön- ü görşe karşı da ben konuşmacı olacağım. Ban ük önce sordular "ÇekinnıK'or musun" üye. layır, tam tersine, bu gibi toplantılara ;on deece alışkınım. Yalnız 20 yıldır siyaset- e oldfumdan bu yana değil, 1965'teBrük- ;ele ıttiğimden bu yana Türkiye'ye karşı /üzlere mücadeleyi göğüsledim. Kıbs konusuna da özel bir ilgim vardır. Yu- ıanıstı 5 sene öncesine kadar Bulgaristan da- ııl büın komşulanyla kavgalıydı. Makedon- /ayaminden dolayı ambargo uygulanmış- ı. AJ3vutluk"la kanlı bıçaklıydı. Arnavut- uk tai Yunan azınlığından dolayı. Hatta bir ftmaıbaşpiskoposu Vatikan'Ia bile ihşkile- intelmesini isteyecek kadar hırçındı. Ama Simitis'le birlikte çok akılcı bir EMOKR Y.unanistan'dadikenlenen "Bölgeselîşbirliği Yoluyla Küresellyileşme için LiderlikStrutejisi" konulu konferansta Kıbns sorunu ile ilgili oturuma katılacakolanANAPhtanbıd Milletvekili BülentAkarcalı, Yunanistan'ın bu tür toplantılardaKıbns veBatı Trakya 'nın da içinde olduğu birçokkonudaki tezleıini dünya kamuoyunda siyasi doğruya çevirmeyi başardığını savunuyor. Türkiye 'ninyıllardırAvrupa kapılannda be/detildiğiyolundaM görüşe kattlmayan Akarcalı, "Avrupa ük altılardan sonra hiçbir üyesine kollannı kucağını açmadı" diyor. politıka geliştırdi. Şu anda bütün Balkan ül- kejeri Yunanistan"ın ağzının içine bakıyor. Önümüzdeki hafta Selanik'te Avrupa'nın tam 90 siyasi partisinin, bütün AB üyesi ül- kelerin ve 6 aday ülkenin, aynca füm Balkan ülkelerinin katılacağı çok büyük bir toplantı düzenleyip "Balkanlar bizden sorulur" me- sajını ^'eriyorlar. Bu mesajlar dahi Türkiye'nin bu konuda içine girdiği çok derin uykudan uyanmasına imkân vermiyor. Türkiye öylesi- ne uykuda ki, horultusu dışandan yapılan tar- tışmalann duyulmasmı dahi engelliyor! Bağırıp çağırmalarımızı Batı diıymuyor Ondan sonra iş dünyasıyla ilgili, güvenlik- le ilgili, Ortadoğu'yla ilgili, global ekono- miyle, 2002 tekpara birimiyle ilgili toplantı- lar var. Bunlann hepsine katılanlar Avrupa"nın son derece önde gelen insanlan. Yiğidin hak- kını yiğide vermek lazım. Yunanhlar bu ba- şanyı, harcadıklan para, ciddiyet ve çabayla elde ediyorlar. Bizde ise istanbul sürekli An- kara">T tenkit edip Ankara'yı hor görmeyle tam tersirü yapıyor. Örneğin geçenlerde 2023 adın- da bir toplantı yapıldı Istanbul'da. Biz gaze- telerden okuduk. TBMM'den hiç kimse davet edilmedi. 20 yıldır istanbul millervekiliyım, toplantıyı düzenleyen YavuzCanevi neredey- se 30 yıllık arkadaşımdır, ama onun bile ak- lına gehnedik. Demek istediğim, biz kendi kendimizle iti- şirken başkalan son derece akılcı bir şekilde çahşmalannı yapıyorlar. Gende kaldığımız için gösterdiğimiz yetersizlikten dolayı kim- selere kızma haklana sahip olduğumuzu da san- mıyorum. Bağınp çağırabilıriz, ama bu bağı- np çağırmalann Batı'da artık hiçbir etkisinin, değerinin kalmadığını da özellikle belirtmek isterim. - Türk Demokrasi Vakfi adh shil toplum ku- ruluşunun başkamsınız. Türkivedesrvil top- lum bilincinin gelişim düzeyi\1e ilgili ne düşii- nüyorsıutıuz? - Türk Demokrasi Vakfı'nı I987'de kurduk. O zaman tek örgüttük gerçekten. 12 Eylül dö- neminden kalma Istanbul 'da SlSAV vardı. Biz yeni ve genç bir vakıf olarak öncü ve izci ol- duk. 1980'li yıllarda hiç kimsenin ele almayı düşünmediği, cesaret etmediği ya da imkân bu- lamadığı siyasi, sosyal ve demokratik bütün konulan ele aldık, insan haklan meseleleri dahil olmak üzere. Gururla ifade edeyim, Tür- kiye'de demokratik meselelerin gelişmesinde, örneğin Insan Haklan Komisyonu'nun kunıl- ması, Ferdi Müracaat Hakkı, Cezaevi tncele- me Komisyonu'nun kurulması, Pişmanlık Ya- sasının çıkması, Güneydoğu sorununun açık bir şekilde tartışılması, AB meselelennin ço- ğulcu bir şekilde tartışılması. 141-142-163 meselelerinin tartışılması hep bu vakıf bün- yesinde ve sayesinde oldu. Türkiye ihbarcı cenneti - Türkiye'de uluslararası alanda sivil top- lum temaslanna rıasıl baküı>or? - Pek de sıcak bakılmıyor. Sivil toplum ku- ruluşlannın yurtdışı ilışkilerine büyük bir şüp- heyle bakılıyor. Türkiye'deki her sivıl toplum kuruluş örgütünün dışanyla teması adeta so- ğuk savaş döneminden kalma alışkanlıkla, sanki casusluk yapacakmış ve Türkiye'nin aleyhine çalışacakmış gibi biranlayış içerisin- de. Başka bir deyişle. kendi vatandaşına bu ka- dar güvenmeyen devlet olamaz. Vatandaş ola- rak devlet memuruysanız her türlü güvene sa- hipsiniz, inandıncılığa sahipsıniz, ama aynı ül- kenin \atandaşıysanız o memur kütlesi ve devlet anlayışı size büyük şüpheyle bakıyor. Adeta sürekli olarak kendinizin vatansever olduğunuzu ıspat etmeniz gerekiyor. Bu ara- da Türkiye ihbarcı cenneti olduğu için bazı ih- barcılar da bu mekanizmayı körüklüyorlar. Işleri güçlen Türkiye'nin uluslararası ilişki- lenni sabote etmek, baltalamak, yanm yama- lak bilgiyle ortaya çıkmak. Basının da bu bil- gisi oünayan çığırtkan cahillere yer vermesi bir süre için bunlann öne çıkmasına imkân ve- riyor. Işte bu, kim ne derse desin bir devlet faşiz- midir. Halkına güvenmeyip kapalı kapılar ar- kasında halkını küçümseyerek, insanını küçüm- seyerek kendi kendine koyduğu ne idüğü be- lirsiz kurallarla ülkeyi yönettiğini sanma yan- lışhğıdır. -11 Eylül terör saklınlaruidan sonra sizce Türkiye'nüı dfinyadaJd aktörlüğü önemkazan- dımı? - Türkiye nin dünyadaki aktörlüğünün önem kazanmasını işte 11 Eylül, Irakjeopolitik gi- bi meselelere bağlamak bir siyasetçi olarak, çağdaş uygarlığa erişme hedefini Atatûrk'ten almış birisi olarak beni üzüyor. Türkiye'nin dünyadaki aktörlüğü, bulunduğu konumdan değil; o konum olsa bile onun yanında dün- yada sanat açısından önde olması, kültür açı- sından ileride olması. ekonomisinin, teknolo- jisinin ileri düzeyde olması, bölgesinde demok- rasi, insan haklan, çağdaş uygarlık konusun- da önder olması, emsal olması gibi hususlar- da gerçekleşmesi özlemindeyım. Eğer bunla- n yapabilirsek işte o zaman Türkiye'nin je- opolitik konumunun sağladığı önemi, emin olun çok büyük katsayılarla çarpanz. 11 Eylül sonrası muhakkak kı Türkiye'nin önemini arttu-dık, ama bu önemın, uzun va- deli Türkiye'ye kazandırdığından fazla yük ge- tirecek bir önem olması endişesini de yaşıyo- rum. Hatamızı kabul edelim - İ Ikemiz onlarca \ildir AB kapılannda bek- k'tilrvor. Kimileri, AB'nin bu tmnna tepki ola- rak yüzümüzü doğuya çevirmemiz gerekriği- ni söylüyor. Bu göriişleri nasıl değerlendiri- yorsunuz? - Türkiye'nin yıllardır Avrupa kapılannda bekletildıği hususuna tam katılmıyorum. Av- rupa ilk altılardan sonra hiçbir üyesine kolla- nnı kucağını açmadı. Her yeni üyeye karşı ciddi koşullannı ortaya koydu. Üye olabilme- nin her döneme göre kendi koşulu vardı. Bir de Yunanistan gibi yarattığı fırsattan istifade etmesini bilen ülkeler oldu. Biz fırsatlan eli- mizle geri çevirdik, bunu da kabul edelim. Ortak Pazar'ın zamanında kapitalist bir düze- nin simgesi olduğunu, dolayısıyla bu pazara bizim ortak olmamamız gerektiği ifade edi- len yıllar 701i yıllardı. Komşularla iyi ilişkiler Türkiye'ye avantaj sağlar Ortak Pazar o zaman demokrasinin ve in- san haklannın bir ışığı olarak görülmüyordu. Belki Türkiye'de demokrasi ve insan haklan konusunda ciddi baskı olduğu hissedilmedi- ği için öyle olmuş olabilir. Veya Türkiye o za- manlar daha ağır demokratik ve insan hakla- n baskısı altında olmuş olsaydı Ortak Pazar'ı düşünce-ifade özgürlüğünden, demokratik haklardan, özgürlükJerden dolayı tercih ede- bilirdik. Ama özeleştiri yaptığımızda fırsatla- n değerlendıremediğimizi görüyoruz. Şimdi bizim AB'ye siz bizi istemezseniz şu- nu yapanz. bunu yapanz gibi hususlar birin- cisi, cumhuriyetin kuruluş felsefesine, inan- cına aykındır. Ikincisi, bu tip davranışlar Tür- kiye'nın AB nezdindeki pozisyonunu zayıf- latrr. Türkiye'nin AB'ye üyeliğine karşı olanla- nn eline daha kuvvetli koz verir. Onun için bi- zim AB'ye alternanfsizlikten değil, AB 'nin de- diği gibi "20'lerde, 30'larda zaten çizdiğimiz yolun devamı olduğu için, önceden 60-70 sene önce tespit ettiğinıiz rotanın sonucu olduğu idn* girmemiz gerekeceğiru. gerekirse AB "nin kafasma vura vura anlatmamız gerekir. Tav- nmız budur. Bu bir taviz politikası değildir. Onursuz değildir. Bu muhtaçhktan ka\Tiakla- nan bir tavır da değildir. Tam tersine. ne yap- tığuıı bilen, ne yaptığını çok eskiden başlat- mış olmanın güveni içerisinde olan bir toplu- mun geleceğe yönelik olarak kararlılığımn ifadesidir. Dolayısıyla Türkiye'nin yüzünü doğuya çe- virmesi gibi bir şey kesinlikle söz konusu ola- maz. Ancak Türkiye özellikle Rusya'yla ve Iran 'la da çok iyi ilişkiler içine girebilirse An- kara-Moskova ilişkileri, Ankara-Tahran iliş- kileri güvene dayanan hakiki dostluk ve kom- şuluk ilişkileri haline gelirse, bu Türkiye'nin AB içinde ve nezdindeki rolünü inanıknaz bir biçimde kuvvetlendirir. Türkiye'ye avantaj sağlar. Türkiye'nin AB'ye girmesi, hiçbir komşu- suna sırrını çevirme anlamına gelmez. Tam ter- sine, o komşulanna daha yakın, daha güven- li, daha korkusuz ilişkiler içerisine girmemi- zi sağlar. Ama bu ilişkileri daha önceden ge- liştirirsek, yani AB'ye girmeden önce şu dö- nemlerde biz Rusya'yla. Iran'la ilişkilerimi- zi önce iyice normalleştırir, ondan sonra sı- cak bir dostluğa çevirirsek Brüksel'in Türki- ye'ye bakışı çok değişir. ORHAN BİRGİT Evvel Zaman İçinde.. Köy Enstitütülerinın kuruluşunun 67. yıldönümü imiş. 1942'de yeni Türkiye'nin aydınlanma devrimini üstlenmesi için kurup, değerini bilemediğimiz için yine kendi ellerimizle kapılarına kilit vurduğumuz, bu büyük eğitim yuvalarının ardından, her 17 Ni- san'da, yaptığımız yanlışı sorguluyoruz. Oün Oktay Akbal, Ismet Inönü'nün, Köy Ens- titülerinin kurulması için düğmeye basarken, Mil- li Eğitim Bakanı Yücel ıle arasında geçen bir ko- nuşmadansözediyordu. Cumhurbaşkanı, "Neol- du oproje?" diye bir ay sonra Bakanı sorguyaçe- kiyor ve "Savaş çıktı Paşam" yanıtını alınca, önü- ne konulmak istenilen mazereti geçersiz kılan şu sözleri söylüyor: "Ne demek savaş çıktı? Bir kere biz savaşta de- ğitiz; girmedik.Girsek bile bu projeyi gerçekleşti- receğiz." 1939'da, Türkiye doğrudan savaş içerisinde de- ğildi. Ama, tüm yedeklerini de askere alarak dört yanını saran cephelere göndermiş bir ülkenin, sa- vaş ekonomisi burgacında olmaması mümkün de- Sildi. Hem köylüden "yeşil vergisi" alma zorunluğu var- dı; hem de kentliye ekmeği, şekeri vesika ile ver- mek kaçınılmazdı. Ama, Cumhurbaşkanı, köylünün bir başka sa- vaşta. yeşil vergisi ödememesi için biliyordu ki ön- ce aydınlanma devnmi gerçekleşmeliydi. 26 bin Öncü.. Türkiye'de hangi kurum, özeilikle bundan yanm yüzyıl öncesınin koşulları içinde, on yıllık bir zaman dilimine 17 bin öğretmen. 8675 eğitmen ve 701 sag- lık memuru yetiştirme başarısını gosterdiği için ka- patılmıştır? Aydınlanma devrimine inanmış dostlar, çok hak- lı olarak karşıdevrimin, enstitüleri yok ediş planını yerden yere vurarak, egitimde bugünkü durumu- muzun hıncını almaya çalışıyorlar. Köy Enstitülerını yok ettik ve nelerle karşılaştı- ğımızı gördük. Büyük kentlenmize göç zorunda ka- larak, varoş kahvelerinde aylak oturan insanımız, biranlamda, enstitüleri kapattıran sığ düşüncesa- hiplerinin eseri degil midirfer? Enstitüler yaşasaydı, Türkiye'nin 40 bin köyü, çoktan birer köy-kent oluşumu ile, üreten, eken bi- çen milyonlarca yurttaşın adam gibi yaşadığı bel- deler haline gelmiş olacaktı. Türkiye, bugünkü ki- tap okumama sığlığının çoğunlukta olduğu insan- ların ülkesi olmanın ne anlama geldiğini bile bilme- yen, televizyonlan arabesk kültür ile yozlaşmayan ve AB'nin kimbilir kaç yıl önce yalvar yakar kendi çatısı altına almaktan onur duyduğu bir devletin adı olarak çevresınde hayranlık ile anılacaktı. Şimdi, elbette gerçekleşmesi olanaksız bir düş gibi geliyor. Kalkınmasını köyden başlatarak, kent- lerini çağdaş düzen içinde kurmuş, fabrikalarını, sağlık kurumlannı tıkırtıkırçalıştırmasını bilen, üret- tiğini dışa satan, çalışan her yurttaşına sosyal gü- vence sağlayan bir ülkede, ne olması gerekiyor- sa, tümü elimizin altında bulunacaktı. Dünkü "Cumhuriyet"\n birinci sayfasındaki o, "Eğitime darbe, camiye destek" uyansı ile veril- miş kararname haberini de, elbette okumayacak- tık. Bugün, bir evvel zaman içinde masalı anlatır gi- bi, kendi elımizle çizdiğimiz kaderimizi değiştire- meyecek miyiz? Kaderlerini değiştirmesıni bilmeyenler, sadece kendilerinin değil, gelecek kuşaklannm da alın ya- zılarını çizmiş olurlar. Faks: 0212- 677 07 62 obirgitfa e-kolay.net Marc Crossman: Türkiye ile AB anlaşmalı A\KAR4 (Cumhu- riyetBürosu)-ABD Dı- şişleri Bakan Yardımcı- sı Marc Grossman. AB ile Türkiye arasında Av- rupa Güvenlik ve Sa- vunma Politikası'nda (AGSP) anlaşma için çalıştıklannı belirterek "4B'nin saMinma yete- nekkri \iikseltilirken bu- lunacak çöziimün de Türkiye için kabul edi- lebflir ofanasmı istiyonız. Türkrve, AGSP'nin bir parçası olmahdır" dedi. Marc Grossman, An- kara temaslan çerçeve- sinde Dışişleri Bakan- lığı Müsteşan Büyükel- çi UğurZh'al ile bir ara- ya gelerek sa\"unma ve NATO konularını gö- rüştü. NATO'nun gele- ceği açısından önem ta- şıyan Prag zirvesi ön- cesinde görüş alışveri- şinde bulunan Gross- man ve Ziyal. tttifak'ın 11 Eylül sonrasında ye- ni tehditler karşısında geliştireceği önlemler, Rusya Federasyonu ile ilişkilerin geliştirihnesi ve îmfak'ın genişleme- si konulannı ele aldılar. Görüşmenin ardından gazetecilerin sorulannı yanıtlayan Büyükelçi Ziyal, "Büyûk ölçüde ABDtarafivia göruşleri- miz örtüşüyor. Her iki ülke, NATO'nun önö- müzdeki yüzyıl içinde de müşterek gflvenlik ve isrikrann ana dayanak- lanndan biri olduğunu düsünüjor" dedi. Ziyal, AGSP konusunu görii- şüp görüşmedikleri yö- nündeki bir soruya "AGSP'de konuşacak bir şey yok. orası kapan- dı" derken. Grossman Türkiye'nin AGSP'nin bir parçası olması ge- rektiğini söyledi. Anka- ra Anlaşması konusun- da AB ve Türkiye ile çok yoğun bir şekilde çalıştıklannı kaydeden Grossman, "Türkryeve AB'nin bu konuda bir an önce bir anlaşmava varmasını umuyoruz" diye konuştu. Grossman bir başka soru üzerine de, NATO ülkelerine yönelik teh- ditler için NATO'nun yeni olanaklara ihtiyacı olduğuna inandıklannı belirterek, Afganistan ömeğinde olduğu gibi gücün savaş yetenekle- nnin arrnnlması için ye- ni olanaklar üzerinde görüştüklerini kaydetti. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı, görüşmede aynca kitle imha silah- lan, füze sa\f unması ve bıyolojik silahlar gibi konulan ele aldıklannı söyledi. Büyükelçi Ziyal de, "Bizün bölgemiz bu yönden zengin bir bölge ve a\nı endişeleri payla- şı>oruz. Bunun da müş- tereksavunma şemsiye- si altında karşılanması gerektiği konusunda ay- nı görüşlere sahibiz" di- ye konuştu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear