23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2CŞUBAT2002 PERŞEM3E CUMHURİYET SAYFA kultur(5cumhuriyet.com.tr 13 HAYATIN ÖTE YAKASI FEBtDUN ANDAÇ Dante'nin okuruolmakMirebeau Cafr'de oturup, Se- n e Nehn'nin ajır, koyı akışına aldırmıdan; ApilMnain'iri "Mi- rabeau Köprüsü" şıınn urutnıa- dan, y;nı bir dJi öğrenireesme ""Vide cor tuum", seniı hayann bu, dıjerek bır mektup yazmaya başlamak... Sonra, dönüp, onun diinde söz- cîiklerı bir arayı getirebilmerın içte yalazlananı mlatabıimek icın tek yol olduğum düşüraneSc... Bu kentın adırılayıp lurduğan sokaklanndan geçerek, mekân tuttuğun Saint-Germaiı'e ge ip Yeni Hayat'ın F-ansızcısını edı- nerek Guıllaume Apollnaire So- kagı'nagiriyorsun. Belleğinde ışı- yan yüz, kendi diindekıdiıelein heceleyicısi kılnor seni "O vous quiparla voied'tmour passez, ır- rfeetez-vous et regardez.." Oturduğun cafenin bahşını alan duvar aşılmazlığn simgesi oluAor sana. Bır de bu dızelenn.ç burkan yolculuğu.. Kalbini yollaraserp, Dante'nin okuruolduğm gunlere dönüyorsun bu imgeyle • •• Iğdebeli Hoca'nın, (neden) "Araf, Dante'nin en gibel anlab- sıdır" dedığı günlerdesm. Hiçbır şey ürkütücü, yabansı gelmiyor sana. Ruhunu alevlendren aşkın bendinden geçmışsin. Lsta-çırak ilişkisine dönmi.ş öğre~men-öğ- rencı bağınız. CervantesGogol'^e, Van GoghChagall'1a, M>zart Ha- çatmyan'la, Hemîngwa>Çehov la aynı ırmakta yüzer olnuş sızın için. O kıyıda durup; Dante'nin Be- atnce'ye, senin Agneta'ya aşkını- zı dillendıren birmetne bakarken; yaşam ve ölüm durağmia. neyin düş, neyin gerçek olduğunu dü- şünmeden yol almanın bir ınsan ömrü için ne anlam ıfade ettiğıni düşünüyorsun. "Araf, duygulann dinöiği: acıla- nn sağladığı yer" demış; u hatta bunu hiç hissermedigin, cehenne- min bir başka adu Dante'nin o ja- kıcıduruşunesarsala\ıc«dır" söz- leriyle de sizleri ummanlara sal- mıştı. Sanki. size "hayatın asıl güçlük- lerine buradan bakmak"' der gi- biydı, şunlan da ekleyerek "Iç- larda değil; yoğunlaşılan. birike bi- rike edinilenlerle gelinen yerde du- rarak hayaü anlama}a çalışmah.." Bu, sözünün sırlı yanıydı belkı de! • •• Şimdı, o günlerin çok uzağın- dasın. Mırabeau Köpnisü'nden bakıyorsun hayata. Dante'nin okuru olduğun ân'larsa, okuduklarından sende kalan ızlenn yansılarını anımsatı- yor bır bır. Bazı yapıtlar, yazarlarla buluş- mak öyledir. Her okumanın bir ça- ğı, mevsımi olduğu gıbi; bırtakım yapıtları/yazarları okurnanın da belli bir yaş dönemı vardır. Sız, eğer, o ân'ı düşürmüş/yakalamış, o buluşmayı gerçekleştirmişsenız; ondan yansıyanlar bır ömür boyu tenınizin altındaki ses,'renk olarak süredurur sizde. Dante'nin İlahi Komedya'sı da öyledir. sende. Hayatı kavrayış, ilklerle buluşma çağlannda kapı aralamıştı size. "Neydi o dil, ki- nıeydi o serzeniş" dıye sormadan yol almış; geldiğın noktada da bir esnaf kahvesinde, sözlerıyle, ade- ta yüzüne ayna tutan Tevfik L's- ta'nın sözünü ettiği "Siyer-i Ne- bi"yı okumaya koyulurken asıl tu- fana tutulmuştun. O da, sem, da- ha annmış duygulara yelken açtır- mıştı. ••• Gelip durdugun o yerde, ele ge- çirdiğin zaman parçasında, sana sunulanı acının bannağı görüp so- luk alma arayışlarına kapıldığın bır ân'da, Yeni Hayat'la buluşu- yorsun. Dante'nin sesi sanp sar- malıyor seni. Onun ezeli okuru ol- duğunu bilırcesıne; "Şimdibunun tanı zanıanı, yitenin ardından göz- yaşı gerekmez dosrum; anlamak, onu da dile dökmek... Uğunup durma, aç sonelerimi oku. Beatri- ce, benim benzersiz aşkımdı. Şim- di teni toprağuı renginde. Sözleri- tne bak, sen de rurunacağın yolu seç" diyordu sanki sana! ••• Dante'nin okuru olmak hayatın sevinç ve keder çağlannın kandi- lini sunar. Iğdebeli Hoca ıle haya- tın anlamına doğru çıktığınız yol- culuklarda; o da, tıpkı Cervantes, Gogol, Puşkin, Attar, Me\1ana gi- bi yol arkadaşınızdı sizin. 0, bır yaşam kompozitörü gibı; er okumanın bir çağı, mevsimi olduğu gibi; birtakım yapıtları/yazarları okumanın da belli bir yaş dönemi vardır. Siz, eğer, o an 'ı düşürmüş/yakalamış, o buluşmayı gerçekleştirmişsenız; ondan yansıyanlar bir ömür boyu teninizin altındaki ses/renk olarak süredurur sizde. Dante 'nin îlahi Komedva sı da övledir. DANTE - Bir yaşam kompozitörü gibi; hangi sözün, hangi rtngjn, hangi ezginin nerede/ne zaman/nasıl gerek- ti olabileceğini bilircesine getirip her birini hayaünran şenliği kıhyonlu. Onun sokuru olmak hayatın sevinç ve keder çağlannın kandiüni sunar. ÖKUMA ÖNERİLERİ Dante Alighieri: îlahi Komedya; Türkçesi: Rekin Teksoy, 1998, Oğlak Yay., 838 s.; Yeni Hayat, Çev.: Işıl Saatçıoğlu, 1993, Yapı Kredi Yav., 56s.; Rime (Şiirler), Çev.: KemalAtakay, 2001, Yapı Kredi Yay., 390 s. Yeni Çağın Işığında Dante, Gül Işık-Dr. V.Sabatelli, 1966, Fahir Onger Yay., 128 s. Vergilius: Aeneis, Çev.: Türkân Uzel, 1998, Öteki Yay., 600 s. Eflâtun: Devlet, Çev.: Sabahattin Eyuboglu-M. Ali Cimcoz, 2001, T. Iş Bankası Küîtür Yay., 284 s. Kur 'an, Türkçe Çeviri: Hüseyin Atay, 1998, Yurt Bilimsel Araştırmaları Yay., 628 s. Kitab-ı Mukaddes, 1988,1010^ MukaddesŞti. Yay., 278 s. Odysseia, Homeros, Çev.: Azra Erhat-A. Kadir, 1998, Can Yay., 394 s. Binbir Gece Masalları (8 cilt), Çev.: Alim ŞerifOnaran, 2000, Yapı Kredi Yay. BELLEKKUTUSU "Commedia herkesin okuması gereken bir kitaptır. Commedia 'yı okumamak insanın kendisini edebiyatın verebileceği en büyük armağandan yoksun hlmasmdan, anlaşılmaz bir çileciliğe boyun eğmesinden başka bir şey değildir. Commedia 'yı okumak gibi bir keyfi kendimizden niye esirgeyelim? Kaldı ki, okunması zor da sayılmaz. Asıl zor olan kitabı kendisini okumanın dışında lcalanlar, yani görüşler, tartışmalar. Kitabın kendisi billur gibi." Jorge Luis Borges hangi sözün, hangi rengın, hangi ezginin nerede ne zaman nasıl ge- rekli olabileceğini bilircesine ge- tırip her binni hayatınızın şenliği kılıyordu. Yapılan ıyi bır resım sonrasında; "Başarılı resimlerinin devamı için" diyerek ımzaladığı Ameri- kan Hikâyeleri Antolojisi'nin tam da yennde bır kıtap olduğunu dü- şünürken; uzun bir gece konuş- masında sözü Kuran'dan ahp Ef- larunun Deviet'ıne. oradan Vergi- Hus'un Aeneis'ine, Dante'nin "tlahi Komedyası"na getirmesi... Ertesi gün kitaplığa gıdip Ilahı Komedya'yı, onun anlattığı sözle- rin sırnnı bulabilmek için yudum yudum, can iksiri içercesine oku- maya başlamak. Sana sarsalayıcı gelen şu söz- cükleri, açtığın bir defterin epig- rafı kılarak, yazmaya yönelmen: u Buradan gidilir acılar kentine, / buradan gidilir bitmek bilmeyen acıya, / buradan gidilir yitmiş in- sanlar arasına." (*) O aradığın sırdaşı olan sözcük- lerin anlamının sende sakh oldu- ğunu imlemeye çalışan Dante'nin okuru olmak ne anlamlı, ne şen- lıkli bır yolculuktu senin ıçın. Şimdi, Mirabeau Köprüsü'nden geçerek Emile Zola Bulvan'na doğru yol alırken, belleğinde, o- nun yeni okuru olduğun Yeni Ha- yat'ından gelen şu sözlen vardı: "Ey siz, aşk yolundan geçenler, / durun ve bakm, / var mı bir dert derdim gibi ağır: /tek ricam şu, sa- buia dinle>in beni, /ve düşünün sonra; ben miyim her azabın sığv- nak ve anahtan." Dante 'nin okuru olmak biraz da yüzünü aşka, acıya dönmektir; ha- yatın sırlı yanlanna bakışa, sür- günlüğün dıline... * O alıntı Feridun Timur çeviri- smdendi. Burada, size, îlahi Ko- medya'nın Rekin Teksoy'un yeni çevırisinden olanı sunuyorum. Geçen hafta yitirdiğimiz Ömer Umar, müzik dünyasının duayenlerindendi 'Dur Sana Bir Fıkra Anlatayım../ A.MÜMTAZtDtL Artık, adres defterlerimizden isimler silme yaşına geldik. Önce Engüı Aksan, şimdi de Ömer Umar... Cstelik ikısi o kadar yakın dostlardı kı... Ömer Umar her seferinde, "Engin öldukten sonra bir tiuiü kendimi toparlayamıyorum. Onunla yatıp onunla kalkıyorum" diyordu. Gözümün önünden şerit gibi geçiyor: Ilk tanışmamız, birlikte ürettiğimiz projeler, Naxos macerası, Stad Otel'deki buluşmalanmız, saatlerce süren telefon konuşmalan, klasik Batı müziği için adanmış koca bir yaşam; anılar, Çorum macerası, fıkralar, "lazian kap gel Ömer AbPden sonra Ayla Erduran ile Ayşegül Sanca'yı Çorum'a getirmesi, Sanıi Caner ile şakalaşmalan, Borusan içinde herkesin, düşüncesine başvurmaktan vazgeçemediği "Ömer abisi" oknası, her sohbetini mutlaka birkaç fikra ile süslemesi... Dünyamn hemen tüm müzik otoritelerini tanımak gibi bir özelliği vardı Ömer Umar'ın. Bunu bile, dostluğumuzdan yıllar sonra, bir gece bizim evde, gecenin bir yansında, bıralanmızı yudumlarken öğrenmiştim. Işin bu yanıyla hiç övünmez, hiç de önemsemezdi. ama kendi öneminin de farkındaydı. Müzisyen değildi, müzik akademisi mezunu bir kuramcı da değildi, ama sanki müzikle doğmuştu ve zaten onunla da öldü. Müzik dünyası bir "duayenini" kaybetti. Benim yaşamımda en önemli dostlanmdan birini yitirmemin yarattığı şokun yanı sıra, tam ihtiyaç duyulduğu sıralarda müzik dünyasının böyle bir düzenli beyni yitirmesi neyle açıklanabilir ki? Sayısız anılanm var Ömer Umar ile ama bunlar onu yalnızca benim beynimde yaşatacak. Çok ama çok şey öğretti bana. Belki de bilgi kıskançlığı taşımayan nadir insanlardan biriydi. înanılmaz bir müzik donanımı vardı. Bir başvuru kaynağıydı. Sıkıştığınızda yanmızda olan bir dosttu. Müthiş bir organizatördü. Bunlart yaşarken de söyleyebtlirdim kuşkusuz, ama o bundan hoşlanmaz, hep perde arkasında kalmayı isterdi. Son karşılaşmamızda, "Keşke sigarayı bırakmasaydın abi" demiştim. "Hiç obnazsa iştahını biraz keserdi. Böyle giderse akciğer yerine kalpten ölmeyi tercih ediyorsun anlanu çıkacak." Gülmüştü. Herhalde zaten, ölürken de dudaklannda hafif bir gülümseme vardı. Başka türlü düşünemiyorum. Yine bir fikra anlatıyordu kendi kendine ve bunu, kimbilir belki bana, belki Ayla Erduran'a, belki Sami Caner veya Gürer Aykal'a nasıl anlatacağını hesaplıyordu. Gûlören Cangal anlattı: Kayboldugu günün ertesi, Ayla Erduran, Gülören Cangal'a, "Ömer'i görüjor musun, ne yapıyor?" diye sormuş. Sonra da rüyasını anlatmış. Dün de bana anlattı: "Rüyamda koridorun kapmnı kapıyorum. yatmak üzere odama giderken, salona gözüm takılıyor. Tam balkon kapısmm kenannda Ömer ayakta duruyor. Daha zaytf, koyu renk bir giysi \-ar üzerinde. 'Ne yapıyorsun burada sen?" dij'e soruyorum. 'Ben kapılan kapatıyorum, sen buradasın. Nasıl girdin içeri?' Umar, 'Ben gelirim' diyor ve riiya burada sona erij'or." Erduran ertesi sabah telaşlanıp dostlannı anyor: "Ömer'i gördünüz mu?" diye. O sırada Ömer Umar ölmüştü... Yaşam ne tuhaf... Adres defterimden bir ismi daha silmek zorundayım artık. Bu benimki bireysel bir acı, müzik dünyasınınki ise çok daha farklı olacak kuşkusuz. Unutulacak... ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Dostluklar ve Ortamlar... "Iki insanın dost olabildiği yerde uygariık var- dır" demişti Sabahattin Eyuboğlu Yıllar önce okuduğum bır cümleydi. Hayran da kalmıştım. Ama şimdi anlıyorum ki, o zamanlar cümlenin anlamını tam kavrayamadan hayranlık duymaya başlamışım. Neydi aslında bu cümlenin dıle getırdiği? Ikı insanın dost olabılmelerinın ortamlannı uygar kılacağı mı? Yoksul iki insanın ancak uygar bır ortamda dost olabıleceklen mi? önce geride kalan yıllar, ardından da yakın za- manlarda yaşadıklarım, bana ikıncınin doğru oldu- ğunu gösterdı. özellikle, başta Morrtaigne olmak üzere, dün- ya deneme edebıyatında dostluğun tanımlarının sayısı epey kabarıktır. Ancak Eyuboğlu'ndan ön- ce, dostluklann kurulabılmesi bağlamında ortama atıfta bulunulduğuna rastlamamıştım. Eyuboğlu, bizım ortamımızın has ınsanıydı, ve bu kimlığıyle, edımlerden çok ılişkilerin konuşul- duğu, ilişkilenn tühenne göre çok kesin sınırlarla aynldığt, bu sınıriara uymayan sıra dışılıklann sıra- danlıklartarafından en ağırcezalaraçarptınldığı bir ortamın uygar sayılamayacağını çok iyı biliyordu. Işte bu yüzden, bizim ortamımıza belki de yol gös- termek amacıyia, iki insanın dost olabildiği yeri uygariığın göstergesi, uygarlığın variığını da ıki in- sanın dost olabılmesinin koşulu saymıştı. Yınelemekte yarar var: Edımlerden çok ilişkiler üzennde durulan bır ortamda yaşamaktayız. Üs- telik bu ilişkiler de türierine göre imbikten geçıri- lırcesine tanımlanıp sınırlandırılmış. Bilinenlerin ötesınde, tanımlann dışında hiçbir şeyı yaşama- ya izin yok. Peki, ya izın verilmemesine karşın yaşama ce- saretinı gösterenler çıkarsa? Ya iki kişi arasında, o gune kadarki dostluk tanımlarına sığmayan, ka- lıpları zorlayan bir dostluk yaşanmaya başlamış- sa? 0 zaman ortamın ya da sürünün hep hazır bekleyen bekçileri, hemen harekete geçerler. İn- sanın toplumsal bır hayvan olduğu kadar, her şe- yi sınıflandırmadan, bılinen kalıplara sokmadan yaşayamayan, bunu yapamadığında tedırginlik- lenn belkı de en büyüğüne kapılan bır canlı oldu- ğunu çok iyı bildıklerinden, ellerindeki en büyük yaptınm gücünü derhal yürüriüğe koyaıiar ve sıra dışı olanı damgalamaya başlarlar. örneğin bu toplumda kadınla erkeğin, herhan- gı bır cinselliği paylaşmaksızın, yalnızca dost ya da arkadaş olmalan, en azından dostluğun ve ar- kadaşlığın tüm getinlerinı ve atmosferterini paylaş- malan, pek alışıldık bir şey değildir. Böyle bir alı- şılmadık-olan ile karşılaşıldığında genellikle yapı- lan, o ilışkiye şu ya da bu ölçüde mutlaka bir cin- sellik atfetmek olur. Durum, iki kadının ya da iki erkeğin dostluklan- nın sürüce biraz farklı, biraz sıra dışı görülmesi halinde de bundan farklı değildir. Gerçekte böyle dostluklann sıra dışılığı, bunlan yaşayanlann sıra- dan ölümlülenn sözde dostluklanna oranla birbir- lenyle çok daha büyük zenginlıkleri paylaşmaya hazır olmalan noktasında kendıni gösterir. Zaten çevreyi çıldırtan her şey de bu noktadan kaynak- lanır. Büyuklükleri yaşamaya, büyük yaşamanın sorumluluğunu yüklenmeye hazır olmayanlar, tek çareyi karalamakta ve çarpıtmakta bulurlar. Peki. o halde uygar olmayan ortamlarda yapı- lacak şey, gerçek dostluklardan daha baştan vaz- geçmek mi? Başlamış olanlara çevreye yenik dü- şerek, hatta kımı zaman da çevrenin dediklerine ınanarak son vermek mi? Sıra dışılıktan korkma- yı bır yaşama biçimıne dönüşturmek mı? Yoksa, yaşadığının ahlakını savunmayı uygar olmayan or- tamlarda en etkilı ve onurlu silaha dönüşturmek mı? Kendi ahlakını da türetmeyı başaramayan hiç- bır ılişkı, adına layık olamaz. Bu bağlamda dost- luk da, dostluk olabılmesı için, onu kara çalma amacıyla farklı yorumlayanlara kaşı kendi dostluk ahlakını savunmak durumundadır. Ve ancak böy- le dostluklardır ki, uygar olmayan ortamlarda bi- rer uygariık adası niteliğinı kazanabilırier. e-posta: ahmetcemal" superonline.com acem2(X« hotmail.com BUGUN • BABYLON'da saat 21 30"da 'Garanti Caz Yeşih' 1 etkınlıklen kapsamında 'tlhan Erşahin Sunar: Harikalar Diyan ve Diğer Şarküar'. (0 212 292 73 68) • tÜ EDEBtYAT FAKÜLTESİKURUL ODASI'nda saat 10.00'da Akşh C-öktürk Anma Toplantısr (0 212 514 03 75) • BİLGİ ÜNÎVERSıTESİ'nde saat 19.30'da Thomas Balkenhol ile söyleşı ve saat 20.15'te Yüksel Yavnz'un 'Nisan Çocuklan' filminin gösterimi. (0 212 293 50 10) • İSTANBUL AKM SİNEMA SALONT nda saat 15.30 ve 19.00'daLarsvonTrier'nın 'Karanhkta Dans 1 filminin gösterimi. (0 212 251 56 00) • İFSAK'ta 'Kubrick Filmleri Gösterimi' kapsamında saat 15.00 ve 19.00'da 'Dr. Strangelove' fihninin gösterimi. (0 212 292 42 01) • ANKAR\ OPER\ BK\SInda saat 20.00 de Devlet Opera \e Balesinın 'Eurçın KE' adh balesi. (0 312 324 22 10/2010) • İSTANBUL AKM de saat 20.00'de İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin 'Don Kişot' balesi. (0 212 251 56 00) • BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ'nde saat 18.30'da Alper Maral ın düzenlediği 'Morton Subotnic' söyleşisi. 10 212 292 06 55) • BEKSAVda saat 15.00'te Samira Makhmalbaf ın 'Elma', saat 17.00'de Abbas Kiarostami'nın 'Rüzgâr Bizi Sürüklejecek', saat 19.00'da Bahman Ghobadi'nın 'Sarhoş Attar Zamanı' filmlerinin gösterimi. (0 216 349 91 55) • LEVENT KIRCA TİYATROSU nda 'Lipton Gala Gecesi' kapsamında saat 19.00'da Kara Tiyatro'nun oyun performansı, Grup Gündoğarken'ın konsen ve Ydmaz Erdoğan'ın 'Cebimde Yeni Kelimeler' oyunu. (021223001 91/113)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear