25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2Q ŞUBAT 2002 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 uS £ «6 ş kaaUuformuş... Âyâncttmsttn tonret Elektronik posta: denizsom@ciMnhuriyetcom.tr Çocuhlana 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Tayyip, "çocuk doğurun" demiş.. "Kendisi. dokuz doûuruvor va!" JmL Madem sömestr tatilindeyiz, çocuk kitaplarından bir seçki... Kamo ve arkadaşı beşinci sınıftadır. Çocukların altıncı sınrfla ilgili olarak duyduklan, kafalarını fazlasıyla karıştırmaktadır. Dâhiyane fikirleri olan Kamo, sınrf "örtmenleri" Mösyö Margerelle'den, kendilerini altıncı sınrfa hazırlamasını ister. 'Örtmen" altıncı sınrfta karşılanna çıkacak öteki öğretmenleri taklit ederse, tüm sınıf, farklı öğretmenlerle değişik derslere girip çıkmaya koiayca alışabilecektir. Mösyö Margerelle, bu saçma fikre elbette karşı çıkar. Ama nereye kadar? Fransız yazar Daniel Pennac'ın kaleme aldığı ve Filiz Atay'ın dilimize çevirdiği "Kamo ve Asrın Fikri" Günışığı'ndan çıkan "Kamo Kitaplan"nın ilki... Mizahi unsurlar taşıyan "Kamo ve Babil Ajansı", "Kamo ve Ben" ve "Kamo'nun Kaçışı" ile dizi, dokuz yaş ve üstü çocukları eğlenceli düşlere sürüklüyor... Y önetim uzmanı ve danışmanı Ulaş Bıçak- çı, iş dünyasındakı köklü değişimlerle kla- sik kariyer anlayışının değişmekte olduğu- 1 nu söylüyor... Kısa bir süre öncesine kadar vasıfsız elemanlar ıçin geçerlı olan "Ne iş olsa yapa- rım abi" yaklaşımı acaba iş dünyasındakı yeni düzen- de kariyer sahibi olmanın da temelıni mi oluşturacak? Bıçakçı, "Değişen kariyer kavramına uyum sağla- yamayanlann sadece iş performanslan değil yaşam kalitelerı de gerçekten çok kötü bir şekilde etkılenı- yor. ögrencilerden tutun da işadamlanna kadar in- sanlann depresyona girmesi, intıhara kalkışması bi- ze çok şeyler soyluyor. İş yaşamını, özel yaşamımızı daha güzel yaşamak ıçin araç yenne amaç halıne ge- tirmişiz. Gelin şu ışı bir konuşalım" diyor... Ulaş Bıçakçı, açıkça konuşmak istemeyenler, iş yaşamındaki kariyer konusunda düşünülmesi gere- ken bir dizi örnek sıralıyor: "Gittığımiz 'iyi okullar'ın ve aldığımız 'iyi diploma- Kariyer lar'ın sanıldığı gibi işe yaramaması, hatta bazen iş bı- le bulamaması... iş bulunsa dahı büyük bir çoğunlukla diploma mes- leğinden farklı mesleklerde çalışmak zorunda kalın- ması... 'Büyük birşirkete kapağı atma' şartlanmışlı- ğı ile girilen 'koskoca holdingler' ve 'uluslararası bü- yük şirketler'in dışandan görüldüğü gibi çıkmaması... Onlann kariyer vaatlerinin de sadece vaat olması ve- ya günümüz koşullarında kariyer temin etmede on- ların da yetersizlikleştikleri... Kariyer. gelecek ve iş güvencesı beklentilerinin, şir- kete insan çekmek ve mevcut insan kaynaklarını şir- kette tutmak için adeta kullanılması... Batmaktan iki ay öncesine kadar gelecek vaat eden eleman ilanla- rı veren şırketlerin olması.... 'Adım adım yükselerek meslekte emekliliğe dek kariyer' düşüncesi ile şevkle çalışırken bir sabah bir- den bire, bina girış kartlarının iptal edilmesi, ya daan- sızın, 'yanndan itibaren yollanmız aynlıyor' sözleri ile karşılaşılması... Mevcut kariyer anlayışının insanlann iş değiştirmeye hazır olması yerine iş değiştirmekten aşırı endişelenmesine neden olması... 'Ne iş olsa yapanm abi' sözünün küçültücü bir ifa- de olarak algılanması.... İyi günlerimizde bir iş baş- vurusu yapmanın, iş değiştirme olgusunun bir gün kendi başımıza da gelebıleceğinin aklımızın köşesi- ne bile getirilmemesi... Kâğıt üzerinde hep gösterme- lik kalan kariyer planlannın tutmaması... 'Bir yerde di- kiş tutturamamış' denmesin diye iş degiştirmemeye özen gösterirken kendi gelişmemize kendimizin gem vurabilmesi ve imkânlanmızın kendimiz tarafından sınırlanabilmesi..." Galiba, "Ne iş olsa yapanm abi" kariyeri bile artık eskisinden daha zor! SESSÎZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE Yüksek Yerilim Hatt erdincutkun yahoo.com Büyük insanlar gülmezler... Herkesı kendilerine güldürürler.. Moda'dan Bostancı'ya kıyılar # Anımsayacağınız gibi Moda Deniz Kulübü'nün denızden doldurulan alana yaptığı ve yapmakta olduğu inşaatlann mahkeme kararlanyla, bilirkışi raporia- nyla, tapu senetleriyle tescilli, ve bele- diyeden izinli olduğunu yazıp kulüp üye- lerinden özürdılemiştım!Ancak... Doğa- nın kararının asıl olduğunu ve Marma- ra'daki fay hattının günü geldiğinde mahkeme ve belediye dinlemeyeceği- ni de yazarak özür dilememin ciddiye alınmaması gerektiğini vurgulamak iste- miştim... Kimi okuriar, özrümü ciddiye almış... Uyanlar geldi... Aşağıdaki uya- n aslında, Moda'da olduğu gibi Bos- tancı kıyısında kamuya ait alanı da Taç Spor Kulübü'ne bağışlayanlan bağlıyor "Deniz, göl ve akarsu kıyıları ve sa- hil şeridinde bulunan devlete, beledi- yelere, özel idarelere, köy tüzel -kişilerine ait arazi ve arsalann satıl- ması, tahsis edilmesi, irtifak hakkı te- sisi suretiyle gerçek ve tüzelkişilere devredilmesi, 12.1.1970 gün ve 7/52 sayılı Bakanlar Kurulu karan ile yasak- lanmış olup, buralarda kişilere ait yer varsa bu yerlerin kamunun eline geç- mesi gerekmektedir. Bu yeıierin ana- yasa ve yasalar gereği, Yargıtay'ın ge- nellik, eşitlik ve serbestlik ilkeleri doğ- rultusunda kamuya açık tutulması, devletin yargısal ve yönetsel birimle- rinin sorumluluğunda bulunmaktadır. Anılan yerier zuhulen tescil edilseler dahi kamu malı olmak vasfını kaybet- mez; buralarda zamanaşımı dolayısıy- la kazanılmış hak kuralından söz edi- lemez." ÇED KOŞESt OKTAY EKİNCİ Tavşana Kaç, Tazıya Tut... Türkiye Afyon depremini bu kez de "kaçak yapılara elektrikbağjanması* yasasıy- lakarşıladı... Bayındırlık Bakanlığı uz- manları Suttandağı nda, E- ber'de, Çay'da, Botvadinde ve çevre köylerde yıkılan ve hasar gören binalann "tespi- tine" başlarken, TEK uz- manlan da; "enerjipazarlaya- caklan yasadışı binalar" için ülke düzeyindekı "rantsefer- bertiğine'' hazırlanıyorlardı... Acaba, Ocak (2002) ayının ortalannda bu yasaya onay veren sayın milletvekilleri- miz, yaklaşık iki hafta sonra yine bu tür yasalarla hep "fe- lakete dönüşen" depremler- den bir yenisınin de Afyon'da olacağını bilseler, yine de ay- nı şekilde ellerini "evet" di- yerek kaldınrlar mıydı?.. şı kent kültürünün" de artık doruğa çıkan "kanıü" sayıla- bilecek bu yasanın "şeytani" bir "ünar afli" niteliğı de var... Yasada özetle deniyor ki: "Yasadışı binaya daha önce başka bir ahyapı hizmeti gö- türülmüşse, elektrik de bağ- lansın." Yani, hıç de öyle "örtülü" falan olmayan bir açıkhkta deniyor ki: "Yasadışı inşaatla bir suç işlenmişse. ardından buna altyapı hizmetiyle yine suç işlenmişse, iistüne bir suç daha işlenebifirJ" Işte böylesı bir u suçu suçla sürdünne" yasasının yayım- landığı "ResmiGazete", aca- ba gerçekten bir hukuk dev- letinin resmi gazetesi olarak tarihin arşivlerine geçebilir mi?.. Kaçak yapılar çoğaknkça "elektrik pazan" da genişliyor... Bu soruya "hajTr" diyerek umutlan bir kez daha ve boş yere "metafiakbeklentüere" tutsaketmeyin... Ben eminim ki tanndan mesaj gelip, gaipteki ses "du- run" dese bile, yine de aynı yasaya, hem de aynı "disip- Bn" ve "kararhtak" içinde o- nay verirlerdi.. Çünkü; her şeyden önce "Bderleri" böyle istıyordu; ve o liderlerin de gözleri artık "paradan" başka bir şey gö- remezhaldeydi... Ikincisi, liderleri bunu da- yatmasabile "kendileri''çok isteyeceklerdi... "Seçmenta- banlannın" kim bilir yüzde kaçı kaçak yapıda oturuyor- du... Hatta bu milletvekille- rinin kendi memleketlerin- deki evleri, işyerleri, dük- kânlan arasmda bile kim bi- lir yüzde kaçı hem kaçaktı, hem de "yasaletektrik" bek- liyordu?.. t Şeytani' maddeler Sadece 1999'daki deprem- lerden "ders alınmanuş" ol- masının değil, ülkemize ege- men olan ve sağcısından sol- cusuna hemen tüm siyasileri kendıne bağlayan "hukukdı- ... Ve bu "şeytani" madde- leri hazırlayıp onaylayanla- nn, deprem bölgesine gidip "j'aralan saracağız" demeye hakları olabilir mi?.. tşleri 'evet' demek... Şimdi deniyor ki TB- MM'nin Içişleri Komisyo- nu'ndaki yeni "Yerel Yöne- timkr Yasası Tas!ağı"nda, kaçak yapıya -elektrik de da- hil- altyapı hizmeti verenler için "ağır hapiscezalan" ön- görülüyor!... Doğrusu merak ediyo- rum... Aynı günlerde, TB- MM'nin "Genel Kurnl" sa- lonuna çıkıp kaçak yapıya elektrik satışına "evet" de- dikten sonra, komisyon oda- sına geri dönüp aynı satışa bu kez "ceza" öngören mad- deye de yine "evet" diyebilen milletvekilleri kimlerdir?.. Yann bu Meclis. aynı yasa önüne geldiğinde, "bir önce- kiyasasıru" ne yapacaktır?.. Sorulann yanıtı, yazunızın başlığında: Ulusal onurumuz olan TBMM'de şimdi de "Tavşana kaç, tazıya tut." demokrasisi oynanıyor... Oekincia cumhuriyet.com.tr. KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicakıâ turk.net ÇİZGtLÎK KÂMtL MASARACI «,,-S HARBÎ SEMİH POROY semihponoy(â yahoo.com Mtl TARİHTE BUGÜN ınmmz ARIKAN 20 Şubat FÛTORlZMDOmj 1$03'O4 BUGUN İTALtANSAJK FUJK PO MAHİNem, PARİS'TE HGAKO GAZETGSİNDE 'FÛTÛRİST MANİFES TO'yu YAYIMlAOIFÜrÜttiZM &İĞ GELBNEKLERE KARŞI ÇlKIŞlHj/UAK/NELEŞME- NİN, $İÛDETİU,TEHUK£HİN,&4- VAŞÇILIBIN[>eviNihAIN YANCAŞIŞ , OLAN BİR AKIM. TÜM SANAT DALLARlH* ETKİLEMEye SAŞLA. MIŞ, ANCAK DAUA ÇOK KESİMSA. MATINDA PİKJCATİÇEKMJH YAPtT- LAR. O/ZT?W* ÇJKMIŞrift. BOCtiO_ Nİ, SEVEHİNİ, CAfZRA GİBİ Ü/V. LO FÛTÜKİST HESSAMLAZl SA- yABİÜRU. SONRAKİ YH.LAK.AKU MIU KUHUCUSU fWH£TTl,İTAL- YAN FA$İZMİHe YAKIHLIK 0UYMUŞ, FAKAT Bi* SÜRE S0NHA FÛTTJ- RİZM ERİYİP KAYBOLMUfTlJR... USTTE RE&AM'N HllPPO M4RİNE7Tf NJ FÜ- TÜRİSr BİR YAPITI- =H:~î \BOfâKÖPRÛSÛNÛNTEMELİAfİLDL i37o're, SO&AZ KÖPRÜSÜ'HÜV TEMEÜATILCH. LERl ve VAPUR. DÛDİIkLEfll ARASlHC* YAPILAfJ T&REfJJtV- HUPA İLEASYA KtTALARIHI BİRLEŞTİfiECEK VE f.S6OU£T BE UZUNLUGU İLE OÛNYAfJIN 4-.8UYÛK KÖ'PAUSÜ OLA- CAK PftOTE İÇİNDİ.SEYLERBEYİ İLE OBTAKÖyABAStNA KURULACAK KÖPRÛ t.S MİLH4R ÜRAYA AAALOlACAKTt.. KULTUK • SANAT EFSANE FİLM Yeniden Sinemalarda... EMUZINGALERİA Diyarbakır Seanslar: 11.15-13.45-16.15-18.45-21.15 Sarıyer-Demirciköy Basın Yayın Konutları'nda triplex villa sahibinden satılık 0212 241 36 27(iştel) PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Avrupa Birliği ve Ulusal Egemenlik Avrupa Biriiği'nın genişteme takvimi 2002 yılında şeklini alıyor. Uzmanlar, bu takvime göre, aralannda Macanstan, Polonya ve Çek Cumhunyetınin de bu- lunduğu 10 ülkenın büyük olasılıkla 2004 yılı sonuna kadar Avrupa Bırliğı'ne tam üye olarak kabul edilece- ğini, Bulgaristan ve Romanya'nın tam üyeliklerinin ise en geç 2007 yılında gerçekleşeceğini söylüyorlar. Tür- kiye'nin durumu da 2002 yılında açıklık kazanacak ve "tam üyelik müzakerelerinin" başlama tanhı beliriene- cek. Bunun ıçin Türkıye'nin, Avrupa Biriiği'nın katlım ortaklığı belgesınde yer alan "Kürtçe TVyayınlannın serbest bırakılması", "Kürtçenin dil olarak öğretilebil- mesi", "idamınkaidınlmasr, "olağanüstühalesonve- rilmesi", "işkence suçlanna ağır yaptınmlar" gibi öl- çüüeri yerine getirmesi gerekiyor. Avrupa Birliği'nin diliyle söylenecek olursa Türkiye, 2002 yılı içinde bu "ev ödevlerinı îamamladığı takdirde" söz konusu tak- vimde yer alabilecek, yoksa tam üyelik umudu "baş- ka bahara" kalacak. Kısacası, 2002 yılı Avrupa Birliği- Türkiye ilışkileri açısından bir "dönüm yılı." Avrupa Birliği karşıtlan ise yoğun bir "karşı-propa- ganda" kampanyası sürdürüyorlar. Kamuoyunda Av- rupa Birliği karşrtı bir hava yaratmak, tam üyelik gö- rüşmelenne açılacak yollan tıkamak istiyorlar. Bunun yadırganacak bir yanı yok. Çünkü biraz geriye dönüp bakacak olursak Amerika Birleşik Devletleri ile "yakın akrabalık" ilışkilen olan Ingiltere'de ya da "refah top- lumlan" olan Iskandinav ülkelerinde de benzer done- meçlerde kamuoyunun önemmli kesimlerinın Avrupa Birliği ortaklığına karşı çıktığını, halkoyuna başvumlan ülkelerde Avrupa Birliği üyeliğinin "kılpayı" gerçekleş- tiğini görüyoruz. Ne var ki Türkiye'deki Avrupa Birliği karşıtlan, bu örneklerde görülen "ABD ile ilişkilehze- delememek", "refahıpaylaşmakistememek"gibi ne- denlerden farklı olarak bu ortaklığa karşı çıkışlannı "Türkiye 'nin egemenlik haklan" ile gerekçelendiriyor- lar. Avrupa Biriiğı'ne katılmanınTürkiye'nın ulusal ege- menliğıni ve bağımsızlığını daraltacağını ileri sürüyor- lar. Haklılar, çünkü üye ulkeler ulusal egemenlik hakla- nnın bir bolümünü Avrupa Birliği'ne devrediyorlar ve diğer üye ulkelerle "karşılıklı bağımlılık" ilkesinı be- nimsiyorlar. Bu noktadan bakıldığında, AB üyesi olma- yan Türkiye' nin ulusal egemenlik ve bağımsızlığının AB üyesi ülkelenn, sözgelimi, Ispanya'nın, Portekız'ın ya da Yunanistan'ın ulusal egemenlik ve bağımsızlığın- dan "dahayukanda", "dahagüçlü", "dahagenış"ol- duğu gibi bir sounç ortaya çıkıyor. 1970'li yıllann başında ekonomik büyüme hızı, kışi başına düşen ortalama yıllık gelir, yıllık enflasyon ora- nı, sosyal güvenlık gibi ölçütler açısından aşağı yuka- n aynı düzeyde, demokratik haklar ve özgürlükler açı - sından ise çok daha önde olduğumuz Ispanya'da, Portekiz'de, Yunanistan'da insanlar bugün Türki- ye'deki ınsanlardan çok daha varlık içinde yaşıyorlar. Kişi başına düşen yıllık ortalama gelir Türkiye'de 2 bın dolar iken, bu Ispanya'da 17 bin, Portekiz'de 14 bin, Yunanistan'da ise 12 bin dolar. Üç ülkede de hem iş- sizlik hem de enflasyon oranı yüzde 7'nin altında. fç ve dış borçlan ulusal gelirleriyle oranlandığında üçü- nün de durumlan bizimkinden çok daha iyi. Sağlık ve eğitim konulannda üç ülke de Türkiye'nın çok ilerisin- de. Bu ülkelerdeki sendikal örgütlenme bizdekinden çok daha yaygın ve etkili. Sosyal güvenlik kurumlan Portekiz'de de, Ispanya'da da, Yunanistan'da da se- falete geçit vermiyor. Bu ülkelenn ınsanları bizim ın- sanlanmızdan daha geniş demkoratik haklara sahıp- ler ve daha özgur yaşıyorlar. 0 zaman kafalara sorular takılıyor... Eğer bir devlet, egemenlik ve bağımsızlık gücünü ulusundan alıyorsa, ekonomik ve sosyal açıdan daha güçsüz olan bir ulu- sun devleti, kendisinden daha güçlü olması gereken devletlerden nasıl oluyor da egemenlik ve bağımsız- lık açısından daha güçlü olabiliyor? Ya da ulusal ege- menliği ve bağımsızlığı Türkiye'ninkinden daha "ek- sik", dolayısıyladaha "güçsüz'olan Ispanya'nın, Por- tekiz'in, Yunanistan'ın bu görece güçsüzlükleri onla- nn uluslararası ilişkilerine nasıl yansıyor? Ulusal ege- menliği ve bağımsızlığı daha güçlü olan bizlerdenfark- lı olarak onlar ne istiyorlar da yapamıyorlar? Nerede elleri, kollan bağlanıyor? Kimi AB ülkelerinin Türki- ye'ye yönelik art niyetleri, kimi AB yetkililerinin soyta- nlıklan bir yana, Avrupa Birliği karşıtlannın bu sorula- ra da açıklık getirmelen gerekmiyor mu? Pasaportumu ve ehliyetimı kaybettim. Geçersızdir. SECİP TURGAYIŞITMAK Faks:0212-723 8497 e-posta: dkavukcuoglu@superontine.com BULMACA SEDAT YAŞAYAH SOLDANSAĞA: 1 2 1/ Bir kimse- nin sırtından geçinen kim- se. II Düşü- 3 nülenin tersi- ni söyleyerek yapılan ince alay...Sloven- 6 ya'nm plaka işareti. 3/ Is- lamlıktan ön- ce Kâbe'de duran üç puttan bi- ri... Kısa hortumlu birhayvan. 4/Japon- lara özgü kâğıt kat- „ lama sanatı. 5/ Bur- sa'nınbirilçesi...Es- ki dilde yüz, çehre. 61 Güney Afrika Cumhuriyeti'nin plaka işareti... Tüm- den çıplak olarak açık havada yaşamayı savunan ögreti. 7/ Yüksel- me, yücelme... Jüpiter gezegeninin bir uydusu. 8/ "Ey benim — memesinde cüceler emziren aca- yip memleketim" (B. R. Eyuboğlu)... Bir motor- da bilyelerin almaşık devinimini dairesel devini- me çeviren dingil. 9/Şöhret... Otellerde birden çok odaya sahip olan özel bölüm. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/Öğrenci... Tavlada "iki" sayısı. 2/Içel'in Silif- ke ilçesinde antik bir kent... "Doğrusu, aslında" anlamında kullanılan bir belirteç. 3/ Boşlukta 300.000 km'sn'lik bir hızla yayılan ışık taneciği... Konut. 4/ Hayvanlara vurulan damga... Tırpana da denilen bir balık. 5/ Erol Toy'un, Tanzimat dö- nemini konu alan romanı. 6/Gümüşün simgesi... Güçlü, zinde. 7/lzmaritgillerdenbirbalık... " — yoruldu ben yoruldum/ Güzel bindiri bindiri" (Köroğlu). 8/Eski özel otomobillerin karoseri bi- çimi. 9/ Canlı renkleri olan bir cins papağan... Çok kokulu bir tür kahve.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear