23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 9 ARALIK 2002 PAZARTESİ HABERLER TARİŞ Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin, Türkiye'nin taran politikası olmamasından yakındı Türkiye sömürgeleşiyor'Zeytin iiretiminde geriye düştük' Zeytinciliğ:n bundan 50 yıl önceki sürecine bakarsak üretimde îspanya birinci, Italya ikinci, Türkiye üçüncüydü Yunanistan üretimi arttırarak bizi geçti. Tunus geçti. Şu anda Suriye bizi geçmek üzere... LEYLA TAVŞANOĞLU Olkemizde her alan dökülüyor. Bir EMF, bir DünyaBankası artık hangi te- sisin açık kalıp hangisinin kapahlma- sı, hangi ürünlerin üretilip hangileri- nin üretilmemesi gerektiğini bizlere dikte edebiliyonar. O zaman ulusal ege- menlık nerede kaldı? Bölgesel anlaş- malara imza atan hangi ülke bu kadar teslimiyetçi olabiliyor? Başta ABD ol- mak üzere bütün uygar Batı ûlkeleri küreselleşmenin zararlannı ameliyat masasına yatınnışken biz ulusal çıkar- lanmızdan söz edince, hem de kendi ül- kemizde bir alay teslimiyetçi geri kal- mışlık edebiyafcna başlıyor. En son da zeytinyagı üretiırumizin durumunu gör- dükçe içim paralandığı için Zeytinya- ğı Birliği ve TARİŞ Yönetim Kurulu Başkanı CahitÇetinle"Neolacakbu ülkemizinhafi" kaygısıyla uzun bir ko- nuşma yaptım. - Türkiye, son birkaç yıldır zeytinya- ğı ürttiminde atağa kalkü gibi görünü- yor. Bu nasıl oldu? Yoksa son teknokt- jikr mi kuDanılmaya başlandı? ÇETİN - Hayır. son teknolojilerin kullanılabilmesı için sektörün güçlen- mesi gerekir. Bakın, zeytinde birvaryı- b vardır, ertesi yıl ise yok yılıdır. Yük- sek teknoloji kullanıldığı zaman zey- tin ağacı her yıl verim verebilir. tspan- yollar bu sorunu çözmüştür. -tspanyoDar bu sorunu nasıl çözdü? CETtN - Budama teknolojisi ve ba- kımmetotlarıyla... - Bir de zeştini toplama teknolojisi- nin çok önenifi okjuğunu büiyorum_ ÇETİN - Evet. Biz hâlâ sırıkla ağa- cı dövüyoruz. Ama Avrupa ûlkeleri vibrasyon sistemiyle toplama yapryor- lar. Pevlet politikası -Onasdohıyor? ÇETtN- Titreşünle zeytin ağacın al- tına dökülüyor. Böylece de topluyorlar. Bunun yanında gûbreleme teknolojisi de çok önemli. Bir ülkede zeytin ağa- cının, zeytinyağı üretiminin gelişimi- nin öncelikle devlet polikitası haline gelmesi lazımdır. Bu da Tanm Bakan- lığı'nın ve ona bajlı zeytıncilik istas- yonlannın görevlerinin içine giriyor. - Sizbunlan söyfiyorsunuz. ama her nedense Tanm Bakanhğı dcğil de bun- dan önceki Ornvan Bakanı Nami Ça- ğan zeytincifiğin geiiştirflmesi görevini üsdenmişd. Sizce ba ashnda Orman Ba- kanhğVnın işi mi? ÇETTN- Ormanniteliğindençıkmış yerlerin tahsisini yapma yetkisi Orman Bakanlığı "ndadır. Tanm Bakanlığı'nın ise böyle bir göre\i ve yetkisi yok. Zey- tinciliğin bundan fO yıl önceki süreci- ne bakarsak üretiıade îspanya birinci, ttalya ikinci, Türkiye üçüncüydü. Son- radan Yunanistan Cretimi arttırarakbı- da da Suriye bizi geçmek üzere... - Bu kadar geri kalmayı becerdik? ÇETİN- Bakıt bir kere Suriye'de çok geniş Hazine arazilerini bedava zeytinciliğe tahsis ediyorlar. Aynca da zeytin üreticilerineçok uzun vadeli, fa- izsiz denebilecek icrediler veriyorlar. Aynca Suriye'de he yıl 6-7 milyon zey- tin ağacı dikiliyoT. tspanya'da General Franco kendi iktiön döneminde hal- ka iki hedef göstenıişti. Birisi zeytin- cilik, öbürü turizırdi. Bu iki ana sek- tör bugünkü Ispaıra'nın ekonomik re- fahnıı sağlamıştn Biz Türkiye olarak Uluslararası Zeytdryağı Konseyi'nden çıktık. Dövlz harcaması - Böyle bir şey nsıl yapuabflir? ÇETtN - Ülkenizde doğru dürüst zeytinyağı politikas olmayışı, bunun bir devlet politikası rmaaıe getirilmeyişi bu sonuçlan doğurdhı Bu ülkede 700 bin ton likit yağ ithal elilir. Bu kamu itha- latı sayılır. Çünbûahsis yapılır. Ayn- ca vergi muafîye-ti Je getirildi. -Yüzdekaçver«gi;nuafiveti konuldu? ÇETÎN - Malfccielinınyüzde 30'u oranındagümrük \ergisi muafıyeti var. Yani gümrüksüz iaalat yaphrilır. Bu, Türkiye'nin petrolıen sonra ikinci bü- yük döviz harcanuasdır. Buna karşın hâ- lâ bir zeytinyağı, zcytin ağacı politika- sı yoktur. ABüyersolmakisteyen Tür- kiye'nin hiçbir tamn politikası yok, za- ten. Bugün nüfüsuı yüzde 45'i tanm- la uğraşryor. AB içiıde sadece pazar de- ğil, öbür ülkelere^ a mal satar durum- Cahİt Çetin Kİmdİr? 1941, Edremit-Yûre doğnmlu. Zeytinci bir aileden geliyor. Ortaöğrenimini Edremit Lisesi'nde, yükseköğreniminiAnkara Ünh ersitesi Dfl Tarih Coğrafya Fakûltea'ndetamamladL Ege Bölgesi İhracatçüarBiriiğiYönetim Kurulu Üyesi, Zeytinyağı BirliğiveTARİŞ Yönetim Kurulu Başkaıu. Kendisinitamyanlannona taknJdan ad şu: Sosyal demokratyöre ağasL daolmamızlazım. Tartmda bugün nü- fiısun yüzde 45'i çalışıyor. Geçenler- de Hazine Müsteşan'yla görüşüyor- duk. "Tanmda o kadar nüfus yoktur" dedi. Haklı bunu söylemekte, çünkü Anadolu insanı giderek daha az tanm- la uğraşmak istiyor. -Neden? ÇETTN - Tanm politikası olmama- sından. Anadolu insanı giderek artan sa- yıda memleketinden göç ediyor. Büyük- şehir belediyeleri de bu göç akınıyla baş etmekte büyük güçlük çekiyor. Avru- pa'da nüfusun yüzde beşi tanmda ça- lışıyor. Ama bu tanm bütçenin yüzde 75'ini bulan sübvansiyonlarla destek- leniyor. Genetik mühendisliğiyle bi- rim alandan beüa Türkiye"dekinin 15 katı ürün elde ediyorlar. Ve ürün fazla- lıklan ortaya çıkıyor. - Sizce Avrupa ûlkeleri tanma neden bu kadar önem veriyor? ÇETİN - Çünkü onlar için tanm eko- nomisi bir stratejik hedef. Bugün tanm ürünleri petrol kadar önem arz ediyor. Bir savaşta AB. birlik dışı ûlkeleri sa- nayi alanında kendine bağladığı gibi tanm alanında da kendine bağlayıp tam bir sömürgeleştirme mantığını güdüyor. Tanmda stratejik bir savaş yaşanıyor. Hiçbir ülke tanmsal faaliyetten vazge- çemez. Bugün ülkemizin tanmsal itha- latı 4 milyar dolar, ihracatı 3 milyar do- lar. Türkiye gibi bir tanm ülkesinde bu çok vahim bir sonuç. Yalnız burada po- pülist politikalan desteklediğim sanıl- masın. - Sırf bu popöibt pofitikahr yözön- den findık yıuarca desteklendi, sonra daişyüzegözebulaşbnhnadımı? ÇETİN- Öyle oldu. Şimdi karşımı- za ürün fazlası bir sorun olarak çıkıyor. Ama bakıyorsunuz, bu ülke 700 bin ton likit yağ ithal ediyor, ama ayçiçek tanmı için, zeytinyağının gelişmesi için hiçbir politika yok. Görünen o ki biz giderek sömürgeleşiyoruz. IMF'ninhe- defi Türkiye'yi tanmdan uzaklaşür- mak. Haksız rekabet -Tûrldye'nin ciddibirzeytinyağı üre- tim potansiyeli var. Ancak Avrupa ül- kekrinin fiyat poutikalanvla rekabet edebüme şansı yok gibi görünüyor. ÇETTN- AB'deüreticiyeçeşitli ka- demelerde destekler vardır. Kilo başı- na üreticiye 1 dolar 30 sent destek öde- nir. Bir de kooperatiflerde ürünlerini ertesi yıla stoklamak isteyenlere de ki- lo başına 1 dolar 60 sent destek primi ödenir. Ambalajlama aşamasında da aynca bir destek primi vardır. thracat sırasmda ise promosyon destekleri ve fıyat garantisi vardır. Yani ben ucuza da satsam arada zarar ettiğim farkı devlet karşılar. - Bu haksız rekabete girmhor mu? ÇETTN - Geçenlerde bir gazetenin haber başlığı şöyleydi: "Zengin ûlke- lerin sülj\unsiyonlan Türkiyegibi ülke- lerde tanmı bitirnıek üzere." - TARİŞ olarak kaç ülkeye ueytinyA- ğıiıraçedebiiyorsuıraz? ÇETİN- Türldye'deki sektörel ih- racaümızın toplamı 10 bin tonu geç- mez. Bizim sanayicimiz. AB sanayi- cilerinden teknoloji bakımından, pi- yasaekonomisibakımından, ticaride- ha bakımından kesinlikle geri değildir. Ürünümüz de AB üyesi ülkelerinkin- den daha düşük kaliteli değildir. Tek noksanımız o pazarla rekabet edecek yeterli sübvansiyonumuzun bulunma- yışıdu-. - PÖd, TARİŞ ne yapıyor? ÇETTN - Biz oyunu bir başka açı- dan aldık. 4570 saydı yasa 2000 yıh ha- ziran ayında çıktı. Biz hep, bizimki gi- bi "karadeBk" olarak ilan edilen tanm kooperatiflerinin ve birliklerinin hep siyasüer tarafindan bu şekilde damga- lanmak istendiklerini söyleyegeldik. Kooperatiflerin ve biriiklerin bu hale gel- melerinin nedeni tamamıyla siyasi mü- dahaleler sonucudur. Birlikler yıllar- ca, Tanm Satış Kooperatifı adını taşı- malanna rağmen saüş taraflan hiç yok- tu. Sadece tanm ve kredi bölümü var- dı. Fiyatlarda da hep popülist uygula- ma yapıhnıştı. Biz şimdi TARİŞ Zey- tin AŞ'yi kurduk. Bunun bir de sanal marketi var. Bununla bütün dünyaya açıldık. Artık ulaşamadığunız hiçbir ülke yok. - Bu sanal markette önemli bir saüş bekliyor musunuz? ÇETTN - Başlangıç için hayır. Ama herkes sitemize girip zeytinyağlanmı- zı görüyor. Şu anda 20 ülkeden talep gel- di. Biz ilk kez tngüizce bir sitesi olan sanal markete sahibiz. Bu bizim onur savaşımız. Hiçbû ülkede de koopera- üfçiliğe Myaç yok, diyemezsiniz. Çün- kü kooperatifçilik ihtiyaçtan doğar. IMF'ye verilen niyet mektubunda kı- sa adı ARID olan tanmda yeniden ya- pılanma projesi var. Bunda deniliyor ki: Tanm satış kooperatiflerinin bünyele- ri bu projeyle güçlendirilecek ve ban- kalann ticari kredilerini kullanarak ya- şar hale gelecek. Hiçbir kooperatif bankalann ticari kredileriyle yaşaya- maz. Bunlar sosyal bir ihtiyaca cevap vermek için kurulmuşlardır. -Kooperatifler bankalannticarikre- dilerine mi yönlcndirilmek isteniyor? ÇETTN- Evet. Ama böyle koopera- tifçilik olmaz. Bu, olsa olsa koopera- tifleri tasfıye sürecidir. Bunlan tanm- la birlikte yok etme amacı güdülüyor. Biz EVIF'nin bize kurduğu tuzaklardan çıkmak ve ayakta durmak, tanmda yeniden yapılanma projesinin rafa kal- dınlmasını sağlamak istiyoruz. - Tûrldye için tanmınflımaledflmiş- liğinin sonuçlan ne olacak? ÇETİN - Bunun sonuçlan çok ağır olacaktır. Şimdi, kente hücum etmiş insanlan tekrar köye geri göndennek mümkün değildir. Tanmsal üretimi yok etmemiz yakın gelecekte bizi dışa bağımlı hale getirir. Bu bağımlılık aç- hk tehlikesini beraberinde getirir. Sonuç- ta Bah'nın uşağı oluruz. Ucuzluk man- tığıyla bu yapılır mı? tnanamıyorum. Türkiye bakkal dükkânı mı? PAZARTESİ ORHAN BURSALI Tam Üyelik Kaçımlmaz* Alman ve Fransız liderlerinin "2004 sonunda hazır- lanacak uyum raporvna göre 2005 yılında müzakere tarihı verilmesi" gibi, ucube, kasıtlı, Türkıye aleyhtan bir öneriyi Kopenhag'da yapılacak zırveye önermele- rini ve bu öneriye karşı doğan tepkileri nasıl analiz et- mek gerekir? Ve Türkiye nasıl bir politika izlemeli? • • • 1) Fransa ve Almanya, Türkiye'nin tam üyeliğini mümkün olduğunca yokuşa sürerek ve uzun süreye yayarak zaman kazanmak, Avrupa ve dünya politik ko- şullanndaki son derece devingen gelişmelere göre ye- ni pozisyonlar almak isteğinde. 2) AB içinde Türkiye konusunda en uç görüşü -ha- yır'a yakın- sadece bu iki ülke savunuyor. Türkiye'nin tam üyeliğini kesın reddetme rezıllığini gösteremiyor- lar. Çünkü a) Türkiye - AB ilışkılerınde gelinen nokta- da ve b) Türkiye'nin dünya ve bölge konjonktüründe her zaman önemli rol ve konum potansiyeli, ülkemi- zin tam üyeliğine HAYIR demelerini -en azından şim- dilik- olanaksız kılıyor. Aslında önerileri, ileride gerek- tiğinde HAYIR diyecek potansiyeli ıçeriyor. 3) Hemen hemen hiçbirAB ülkesi bu iki ülkenin öne- risine sıcak bakmadı. Tam tersıne önerı tepki topladı. Diğer AB ülke yönetımlennde, Türkiye'nin tam üyeli- ğine destek çok büyük. Türkiye aslında tam üyeliğini bu açıdan garantiye almış durumdadır. Hayır'cı Alman ve Fransız elebaşlarının bu tam üyeliği önleme niyet- lerini tam anlamıyla sürece sokmalan mümkün değil- dir. 4) Avrupa'nın belirleyici finans ve sanayi kuvvetlen ile kamuyonu oluşturan etkili gazetelerinin hemen hep- si, ağırlıklı olarak Türkiye'nin tam üyeliğini destekliyor, Alman ve Fransız liderlerinin önerilerıni reddedıyor ve Kopenhag'dan Türkıye'yi tatmin edicı bir karar çıkma- sı gerektığinı belırtiyorlar. 5) Avrupa kamuoyu genel tutum olarak Türkiye'nin tam üyeliğini hem destekliyor hem de bu uyeliğın ke- sinleştirilmesini istiyor. Fransız-Alman önerisi, bu du- rumun daha net ortaya çıkmasına yardımcı olmuştur. 6) Akdeniz ûlkeleri -Fransa dışında- Türkiye ile itti- fak halindedır (Akdeniz ûlkeleri dayanışması). Ingilte- re, ABD'nin has ülkesi olarak, Avrupa'nın doöu uç noktasındaki ülkemizin tam üyeliğini destekliyor. fekan- dinav ûlkeleri de Alman-Fransız önerisinı benimsemi- yor. 7) Kopenhag aslında bir Türkiye zırvesidir. Kopen- hag büyük bir pazarlığa sahne olacak. Aslında şimdi- den AB üyesi ülkeler arasında Türkiye için çeşitli ka- rar taslaklan dolaşıyor. • • • Türkiye ne yapmalı? 1) "Türkiye'nin tam üyeliğiniengeliemelerinin artık mümkün olmadığı" saptamasını dikkate alan bir po- litika ızlenmeli. 2) Gül, Erdoğan ve Baykal'ın tepkileri yerindedir. Ancak Alman-Fransız önensine çok daha ağır sözler- le ve tavırlarla yüklenilmeli, öneri hiçbir şüpheye yer bırakmayacak tam ve kesinlikle reddedilmelidir. Avru- pa ancak baskıdan ve sert tutumdan anlayabilir. Ko- penhag'da mümkün olduğunca kendi lehimize bir ka- rar çıkmasını sağlamanın başka yolu yoktur. 3) Brüksel ve daha sonra Kopenhag zirvelerinde tam üyelik perspektifi verilmesini ve teyit edilmesıni, Türkiye'nin kararlı tutumunun sağladığını anımsama- lıyız. 4) Kopenhag'dan bir müzakere tarihi karan çıkma- sı Türkiye'nin esas polrtikasıdır. Ancak Kopenhag'dan şu veya bu şekilde, belirsızlik ıçeren, üyelik sürecimi- zi yokuşa sürebilecek sözler, bahaneler ve koşullar içeren, hele 2004'e sarkacak bir karan REDDEDECE- GİMİZİ DAHA ŞİMDİDEN açıklamalıyız. 5) Türkiye'yi ancak, bütün belirsizliklerden ve yoru- ma açıklıklardan annmış bir karar tatmin edebılir. 6) Aslında Kopenhag zirvesinde güçlu olan Türki- ye'dir, zayıf olan Almanya-Fransa ve diğer AB ülkele- ridir. Yann tam üye olarak AB içinde yer alacak Türki- ye'ye karşı Kopenhag'da düşmanlık anlamına gelecek politikalar dayatmanın, son tahhlde, hiçbir AB ülkesı- nin işine gelmeyeceğini de bilmeliyiz. Özetle ne kadar "bastrabilirsek", karar o kadar le- himize olacaktır. obursali@cumhuriyet.com.tr * Dün teknik nedenlerle yayımlayamadığımız ya- zıyı bu gün yayımlıyoruz. 21 MAYIS 2002'DE YAŞAMINI YÎTÎREN ŞAİRLERtN ESÎN KAYNAĞI ÖĞRETMEN NAHÎT FIRATLI'NIN ÎSTEĞI YERİNE GELDl MİYASEÜJKNÜR Atatürk döneminin aydınlanmacı öğretmen kuşağının son temsilcilerinden biriydi. Evinde düzenlediğı cuma toplanhlan, aşklan ve Cumhuriyet ilkelerine olan bağlılığı artık anılarda yaşıyor. Bir de esin kaynağı olduğu şairlerin dizelerinde. 21 Mayıs 2002 tarihJi gazetelerdeki Nahit Fırath'nın ölüm haberi, edebiyat dünyası dışında pek yankı uyandırmadı. "Edebiyat tapmağı" adı verilen evinde cuma akşamlan kurulan meclıslerde kimleri buluşturmadı Nahit Hanım... HasanÂüYüceTınbakanlığı döneminde onun sağ kolu HaHI Vedat Fıradı ile evli olduğu yıllarda .^nkara"da, Edirne sürgününün ardından da Istanbul'daM evinde yıllarca, aydınlar, sanatçılar, şairler onun sofrasında buluştu. Cuma akşamlan rakısını, mezesini kapan, onun Kurtuluş'taki evinde soluğu alırdı. Güzelliği kadar bilge kişiliği ile de ilgi odağı oldu. Orhan Vefi'nin umutsuz aşkı olarak konuşuldu yıllar yıh. Orhan Veli. bir şiirinde "_Bir de sevgiBm vardsr-J çok muteberV İsmini söyleyemenv Edebiyat tarihçisi bulsun™" diyor ya; işte o muteber hanım, Nahit Fırath. Hani sonra Arif Damar'ın eşi olan Nahit Hanım. tşte onun son emaneti, geçen günlerde yerine ulaştınldı. Öğretmen maaşıyla geçinen ve Kurtuluş'ta kirada oturan Nahit Fırath'nın dar günler için sakladığı birkaç kuruşu vardı. Öyle ki, hastalamp Balıkh Rum Hastanesi'ne kaldınldığı günlerde bile dokunmadı o paraya. Ölümüne kadar 1 yıl süreyle tedavi gördüğü hastanenin çıkardığı fatura hayli kabanktı. Sıkınb içinde yaşamasına rağmen dokunmadığı bu paraya kızar • Orhan Veli'nm umutsuz aşkı, Arif Damar'ın eski eşi Nahit Hanım'ın emaneti, Cumhuriyet Vakfi'na teslim edildi. Mayıs ayında kaybettiğimiz öğretmen Nahit Fıratlı, yıllarca kirada oturdu, bir yıl süre ile tedavi gördüğû hastanenin masraflan, e\inin eşyası satılarak ödendi. Ancak dar günler için sakladığı 2 milyar lira çok sevdiği Cumhuriyet'e ulaşhnldı. diye, ona bakan dostlan da ilişmedi. Hastane masraflan, o öldüğünde evinin eşyası satılarak ödendi. Artan miktan da mezannın yapımı için harcandı. "Bir gün lazım olur" diye sakladığı hatta zaman zaman nasıl harcayacağı konusunda yakın dostu Nurten Karaçin'le hayaller kurduğu o parayı dostlan onun çok sevdiği bir kuruma bağışlamayı uygun gördüler. Evet Nahit Hanım'ın dar günler için sakladığı 2 milyar lirası, Nurten Karaçin tarafindan Nahit Fıratlı adına Cumhuriyet Vakfi'na bağışlandı. Bu bağışın onu çok sevindireceğini söyleyen dostlan, onun Cumhuriyet gazetesine olan sevdasını şu örnekle anlatıyor: "Atatürk'ü tanımış, onunla dans etmiş sevgfli edebiyat öğretmenimiz Nahit Hanım, ölûnceye kadar Cumhuriyet gazetesi okudu. Kapıcu ekmek getirmeyi unuttuğunda kızmaz, Cumhurhet gazetesini unuttuğunda knameti kopannk" Öldüğünde dostlannı ylne topladı Son yıllarda gözleri görmediği için sürekli değiştirerek Cumhuriyet gazetesini okumayı sürdüren Nahit Hanım'ın meclislerinde bulunmuş yakın dostlanndan Sami Karaören, onun aydınlanmaya olan katkılannı şöyle anlatıyor: "Nahit Hanım'ın ilk eşi HalÛ Vedat Fıraüi Hasan ÂB Yücel'in Milli Eğitim Bakanhğı döneminde.Bakanhktaüstdüze> yönetkrvdL Evindeki toplanülarda Orhan VeÛ, Nurullah Ataç, Hasan An' Yücel ve Nahit Hanım, Tûrkçeye çevnlecek dünya klasüderinin neler olacağını birtikte tarüşarak karar verirlentL Çok güzel olan Nahit Hanım, birçok şaire esin kaynağı olmuştur. Orhan Veli ile aşkları dillere destandL Orhan Vefi ik birt)iıierine çok zulüm ettikleri, el sıkışmadan öteye bir yakınhk kurmadıklan söylenir. Bütün avdınlar cuma akşanu onun evinde buluşurdu. Kirada ve yoksuDuk içinde yaşadL İki gözünü de kavbettiği için gazetesini dostlan ve komşulan okurdu ona. Üç dört vıl önce Cahit Külebi'yi ona götürmüştüm. Cahit Külebi, Nahit Hanım'dan 'Benim velinimetimdir' diye söz ederdi Hasan ÂB Yücel döneminde konservaruvara müdür yanhmcısı olarak atanmaa Nahit Hanım'm önerisryie gerçekleşmiştL"
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear