Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 26 ARALIK 2002 PERŞEMBE
DİZt
Mütareke döneminde gazeteciler,
siyasi görüşleriyle değil de ülkenin
bağımsızlığı üzerine iki gruba bölündüBasındapolemik
Meşrutiyet'ekadaruzanır
Matbaayla geç tanışan Türk
toplumunun. doğal olarak
basınla tanışması da bir o
kadar geç oldu. Agâh Efendi tarafin-
dan 1860 yılında çıkanlan Tercüman-
ı Ahvâl'e gelinceye kadar çıkanlan
Türkçe gazeteler(Takvim-i Vakayi ve
Ceride-i Havadis) resmi ve yan res-
mi kimlikli gazetelerdi. Tercüman-ı
Ahval, altı yıl sonra 1866'da kapan-
masına rağmen ilk özel ve özgür ga-
zete olarak tarihtekı yerini aldı.
Şinasi ve Ziya Paşa'nın hükümeti
eleştiren yazılan nedeniyle basına ilk
baskılar da ilk Matbuat Yasalan da
bu dönemde ortaya çıktı.
Yazılı basının tarihi 133 yıla dayan-
masına karşın kısa sürede siyasal ve
toplumsal yaşamda etkin bir rol üst-
lendi. Basın ve hükümet ilişkileri Os-
manh'dan beri basının yuşumak kar-
nı olmayı sürdürdü. Her dönemde ba-
sın içinde bazı kesimler iktidar erki-
ni elinde bulunduranlara yakın olma-
ya çahşırken, muhalif bir çizgi izle-
yenler de olmadı değil.
Gazeteciler arasındapolemiklerin ve
çahşmalann başlangıcı Osmanlı'ya,
özellikle de Meşrutiyet dönemine ka-
dar uzanır. Bu dönemde basm içinde-
ki mücadele büyük ölçüde siyasi gö-
rüş aynlığından kaynaİdanırken, mü-
tareke döneminde aynşma farkh bir
boyuta büründü ve ülkenin bağımsız-
lığı üzerine basın ikiye bölündü.
Mütareke döneminde özellikle ts-
tanbul ve Izmirbasınını iki farklı çiz-
gi izlerken görüyoruz. O dönem ba-
sını içinde saraya yakın olanlar, ulu-
sal kurtuluş savaşı vermek üzere yo-
la çıkan Kuvayı Milliye önderlerini
"şaki, sergerde. katil, maceraperest"
gibi sözlerle suçluyor, kurtuluşun ye-
gâne yolunun îtilaf devletlerinin özel-
likle de tngiltere'nin himayesine sığın-
maktan geçtiğini ispata çalışıyordu.
Mütareke döneml hortladı'
Bu grubun karşısında azınlık bir
grup da milli mücadeleye ve onu baş-
latan önder kadroya destek verirken,
karşı kamptakileri "vatan haini", "ca-
sus" ve "saülmış''hkla suçluyordu.
Gerçekten de mütareke döneminde
casusluk yapan ve kâğıt tahsisatını
sağlayan işgal kuvvetlerinin talimatı
doğrultusunda yayın politikası izle-
yen gazete ve gazetecilerin olduğu bi-
linen bir gerçek.
Günümüzde de bu kadar ağır it-
hamlarla olmasa bile basın içinde ulu-
sal konularda farklı çizgi izleyen ba-
sın mensuplannın karşılıklı suçlama-
lan o dönemi anımsahyor. Hatta ula-
sal konularda devlet pohtikasını sürek-
li eleştirenler için "mütareke dönemi
basını yeniden hortladı'' türünden suç-
lamalar da yakın geçmışimizde pek çok
kez gündeme geldi. Bu konuda özel-
likle Emin Çölaşan uzun süre ''müta-
reke dönemibasmı" üzerinde duran ya-
zılar yazdı.
Türk basınının yol ayrımı
Cumhuriyetin kuruluşundan 1980'lî
yıllann ikinci yansma kadar ideolo-
jik farklılıklar dışında Türk basının-
da görüş aynlıklanna pek rastlanmaz-
dı. Özellikle ulusal konularda basın,
düşünce birhğini korur ve devlet po-
litikalanna destek verilirdi.
Bu konuda ilk çatlak, PKK terörü
karşısında verilecek mücadelenin yön-
temi konusunda ortaya çıktı. Terörün
ancak süahlı mücadeleyle ortadan kal-
w Osmanh'dan beri basının gerek
iktidarla ilişkileri gerekse ulusal konularda
aldığı tavır sorgulanırken, kendi içinde de
polemiklere yol açıyor. Ulusal çıkarlann
söz konusu olduğu konularda basın, devlet
politikalannın yanında ve karşısında
olanlar diye ikiye ayrılıyor.
w Basında özellikle kritik dönemlerde
"ajanlık", "vatan hainliği". " derin
devletin adamı olmak" ve "mütareke
basını" suçlamalan da havada uçuşuyor.
Olası bir Irak operasyonu, Kıbns ve AB ile
ilişkiler konusunda da yine iki kutuplu bir
Türk basını karşımıza çıkıyor.
f
\tvv \\
0•)j-^-/ -
+• o
•} *~
Tercüman-ı Ahvâl, alü yıl sonra 1866'da kapanmasına rağmen ilk özel ve özgür gazete olarak tarihteki
yerinialdı. Yukanda Agâh Efenditarafindan 1860 yılında çıkanlan gazetenin 22 Nisan 1861 tarihli 25. sayısı
görülüyor. İbrahim Şinasi ve Ziya Paşa, dönemin hüîdimetini eleştiren yazılan ile ilk baskıya uğra>an yazaıiar
oklular. hk Matbuat Yasalan da bu dönemde ortaya çıkü. (MUSTAFA GÖKMEN'lN ARŞfVÎNDEN)
Mütareke
Basını
dınlacağı tezine karşı, siyasal çözüm
modelini destekleyen basın mensup-
lan ile karşı görüştekiler arasında uzun
ve yoğun tartışmalar yaşandı. Ardın-
dan da Kıbns, Ermeni soykınm iddi-
alan, 28 Şubat. AB ve ABD ile iliş-
kiler konusu basındaki kutuplaşmala-
n iyice derinleştirdi.
Devlet politikalannı sürekli eleşti-
ren basın mensuplanna karşı sadece
kendi meslektaşlan değil devlet için-
den de eleştiriler geldi.
Önümüzde olası bir Irak operasyo-
nu var. Kıbns konusunun ne şekilde
çözüleceği hararetli bir şekilde tartı-
şıhyor. AB ile ilişkilerde, balayı dö-
nemi bitti ve gergin bir döneme giril-
di. Basında geçtiğimiz yıllarda AB
lehine lobicilik yapmakla suçlanan
basın mensuplannın, parasal yardım
aldıklanna ilişkin tartışmalarhenüz bel-
Ieklerden silinmedi.
Aslında yakın tarihimiz Türk bası-
nın izlediği politikalar açısmdan ilginç
örneklere sahne oldu. PKK konusun-
da uzun süre "siyasal çözüm ve Özal
modefi"ni savunan kesimın Abdul-
lahOcalan ın yakalanmasından son-
ra bu politikayı terk ettikleri görüldü.
Benzeri bir tutumu AB konusunda
da görüyoruz. Kopenhag zirvesine ka-
dar AB ile üişkilerde devlet politika-
sına karşı çıkan ve"aman AB'yi kız-
dmnaya gehnez'' tutumu takınan ba-
sının bir kesimi, Kopenhag zirvesin-
den sonra aniden AB'ye karşı sert tu-
tum alınması gerektiğini savunmaya
başladı.
Türk basını tkl kutup
Şimdi gündemde Kıbns ve Irak ope-
rasyonu var. Özellikle son günlerde
Kıbns konusunda Türk basını yine
iki kutuba aynldı. Devlet politikala-
nnın ne pahasma olursa olsun des-
teklenmesini savunanlar azınlıkta kal-
dı denebilir. Kıbns'ın Türkiye için bir
yük olduğu ve Türkiye'nin AB'ye gir-
mesinde en büyük engeli oluşturdu-
ğu ve Denktaş görevde kaldığı süre-
ce çözümsüzlüğün de süreceğini sa-
vunan grup sayıca daha kalabalık gö-
rünüyor.
Ulusal politikalar konusunda, basın
arasmdaJd görüş aynlığı derinleştik-
çe suçlamalann dozu da gıderek art-
maya başladı.
Örtülü operasyon kuşkusu
Radikal Gazetesi'nden MehmetAK
Kışlah. 26 Kasım 2002 tarihli yazısın-
da. BM Genel Sekreteri KofiAnnan'ın
son "Kıbns PlanTnın Türkiye'yi ade-
ta ikiye böldüğünü. buna karşın yakın-
dan izlemeye çalıştığı Yunan ve Kıb-
ns Rum kesimi basınında, kendi hü-
kümetleri ve tezleri aleyhine yazan
tek bir yazar bulunmadığını \oirgula-
dı. tki ülke için de Kıbns'uı duygusal
boyutu olan bir milli sorun olduğuna
dikkat çeken Kışlah. basının tavnna
ilişkin görüşlerini şöyle sürdürüyor:
"Bizim basındaki, Denktaş'm ve da-
ha önceki hükümeüerin bilinen yak-
laşunını acımasız eleştiren meslektaş-
lan okıryorum.
Ama Yunanistan ve Kıbns Rum
basınında "Türkler haklı. Çözüme
bız güçlük çıkanyoruz' dendiğine hiç
rastiamryorum. Acaba gerçekten tüm
Yunan ve Kıbns Rum gazetecileri hak-
hhklanna bu kadar kesin mi inaıu-
yoriar?
Bizim bir kısun meslektaş. gerçek-
ten bugüne kadar uygulanan poli-
tikalann yanbş olduğu kanısında-
lar mı?
Benim bildiğim gazetecilik mu-
habirliğe dayanır. Gazeteci uzma-
nı olmadığı konuyu uzmanından
öğrenir. Bilgilenir. Köşe yazarhğı
varsa o bilgiler mutlaka gereklidir.
Cazeteclllk adına...
Devlet politikalannın esasını oluş-
turan fikirlerin neler olduğunu ise
görevlilerden öğrenmek gerekir.
Bunlar bilinmeden nasü görüş olu-
şur. Bunlan yapmadan, ömeğin 150
sayfalık BM raponı hakkında na-
sü 'Aman kabul edelim, yoksa fırsa-
tı kaçınnz' denebflir?
Medyada inanılması zor şeyler
seyrediyorum. Okuyorum.
Kıbns gibi, siyasi istismara en az
uygun. üzerinde yıllardır en yetld-
li kurumların en iyi yetişmiş uz-
manlannın çalıştıklan, kamuoyuna
mal olduğu gibi en üst devlet düze-
yinde de defalarca irdelenmiş bir ko-
nu nasıl da hafife alınabiliyor?
tnanılmaz bir sorumsuzlukla,
kahvehane sohbeti düzeyinde top-
luma sunuluyor. Bütün bunlar ga-
zetecilik adına yapılıyor."
Kışlah. yukandaki görüşlerine ek
olarak Türkiye'de birtakım meslek-
taşlannın Avrupa ülkelerinin filtirle-
rinin savunmanlığını yaparken Türk
devletinin tezlerini sürekli eleştirdiği-
ni ve bunlann bir yerlerden planlan-
madan kendihğinden yapıldığına inan-
manuı zor olduğunu belirtiyor. Yazar,
geçmişte de sürekli devlet politikası-
nı eleştiren gazeteci ve yazarlann tu-
tumunun"örtülü operasyon''un ikin-
ci kategonsine gırdiğini yazmıştı.
Yeniden gündemde...
Yabancı diplomatlann bulundukla-
n ülkede, kendi tezlerini yaymak ve
kamuoyu oluşturmak için kendileri-
ne yakın olan basın mensuplanru yan-
lanna çekme girişirnlerinrn bu kate-
goriye girdiğini anımsatan Kışlalı, bu
girişimler için bütçelerin devTeye so-
kulduğunu öne sürüyor.
Yabancı ülkelerde uzun süre büyü-
kelçilik yapan bir Türk diplomatı da
kendisinin görevli bulunduğu sırada
kısıtlı bütçesini kullanmak suretiyle ya-
bancı basında Türkiye lehine yazılar
yazdırdığmı daha önce açıklamıştı.
Hatta Le Monde'nin ünlü bir yazan-
nın da uzun süre Türkiye lehine yazı-
lar yazması da buna bağlanmıştı.
Aynı görüşü savunan kesime göre,
Türk basuıuıda ulusal çıkarlann aley-
hine yayuı yapma politikası mütare-
ke döneminden devralınan bir miras-
tı. Daha önce de anımsattığımız gibi
benzer tartışmalar ve suçlamalar mü-
tareke döneminde de yapılmıştı.
Şimdi bugünlerde de sık sık günde-
me getirilen "Mütareke basını"nın
1919'dan tstanbul'un kurtuluşuna ka-
dar geçen süreye uzanan yayın poli-
tikasuıı yeniden anımsayalım.
Muslafa Kemal^e acnnasız saldırılar
Yunan işgal kuvvetlerine kurşun sıkan Hasan Tah-
sin Recep. ismi bugün saygryla anılan > urtsever ga-
zetecflerarasmda>erahr.(ClİMHURlYET ARŞtVi)
O
smanlı'da basın özellikle Abdülhamit
döneminden itibaren cepheleşmiş, bir
grup hararetli bir şekilde tttihat ve
Terakki lehine yayın yaparken diğer bir grup
da hem "LTu Hakan" Abdülhamit'i
destekliyor hem de ona jurnalcilik yapıyordu.
Birinci Dünya Savaşı aynı zamanda tttihat ve
Terakki'nin de yenilgisi demekti. O nedenle
îttihat ve Terakki aleyhtan basuıın, ne
Izmir'in işgahnden ne de bağımsızlığın
yitirilmesinden kedere boğulduklan
söylenemez. Onlar için îttihat ve Terakki'den
kurtubnuş ohnak daha önemliydi. Düz
mantıkla "samannk yandıysa sıçanlar da yandı
ya!" diyorlardı. Nitekim, ulusal Kurtuluş
mücadelesi %'ermek üzere Anadolu'da
harekete geçen Kuvayı Milliye'yi Îttihat ve
Terakki'nin bir uzantısı gibi görme
yanlışlığına düşmüşlerdir. 15 Mayıs sabahı
saat 07.30'da Yunan işgal kuvvetleri Izmir
limanına çıktıklannda Hukuk-u Beşer
Gazetesi sahibi Hasan Tahsin Recep'üı Efzon
alayının önünde giden bayraktannı vurması,
bağımsızlık mücadelesi için Anadolu'ya
geçen YunusNadi gibi gazetecilerin ta\ırlan
önıek obnası bir yana, işgal larvvetlerine biat
etmedikleri için sorumsuzlukla
suçlanmışlardır.
Alaycı dllle eleştlrller
O dönemde kurtuluş umudunu önce ,\merika
ardından da İngiltere'nin himayesine
sığuımakta bulan mütareke dönemi basınını
da ikiye ayırmak gerekiyor. Bir bölümü
gerçekten o günkü koşullarda bir bağımsızlık
mücadelesinin başanya ulaşamayacağına
ınanıyordu. Karşımızdaki gücün
büyüklüğünden ürktükleri için kolaycı
çözümler öneriyorlardı. Buna karşı çıkan
Mustafa Kemal ve arkadaşlannın
mücadelesini alaycı bir dille eleştınyorlardı.
Ancak basm içinde bir başka grup var kı;
onlann tavnnı bu kategoriye sokmak saflık
olur. Kendi küçücük çıkarlannı ülke
çıkarlannın üstünde tutan bu grup. düşmanla
ışbirliği yapacak kadar alçahnışlardı.
Bunlann başında Alemdar, Renin, Peyam-ı
Sabah, Ümit, Türkçe Istanbul, Açıksöz
gazeteleri geliyordu. îzmir'de ise işgal
kuvsetlerinin yayın organı gibi çalışan
gazeteler arasında önce Yunan kuvvetleri
taranndan basılıp çocuk yaştaki iki mürettibi
parçalanan "Köylü" gazetesi, "Müsavat",
"Islahat" öne çıkıyordu.
Milli mücadelenin önderi Mustafa Kemal, bir
yandan asken bir savaş verirken öte yandan
yerli işbirlikçilerle -ki bunlann başmda da
basm- savaşmak zorunda kalmıştır. Mustafa
Kemal ve Kuvayı Milliye'ye karşı en acımasız
saldın yapan yazarlar ise AB KemaL Refi
Cevat l luna>, Refık HaKd. Mustafa Sabri,
Hafiz tsmail'dı
Yarın: All Kemal'ln hazln sonu
PERŞEMBE
ORHAN BURSALI
İktidar ve Irak
Almanya, Irak için ABD'ye destek vermiyor. Baş-
bakan Schröder seçimler öncesi yaptığı bu açıkla-
mayla seçmenden oy aldı.
Almanya belki de ilk kez ABD'nin global egemen-
lik polrtikalannda kesinlikle rol almıyor. Üstelik, ken-
disi dahil, Batı ekonomisınin candamarı olan Orta-
doğu petrol bölgesinde Batı'nın kesin güvenlik sis-
temıni kurmaya yönelik bir operasyona karşı çıkıyor.
Almanya, yeni güçlenmiş bir ülke değil. Daha ön-
ce de bunu yapabilirdi, ama yapmadı veya yapama-
dı. Ancak şimdi, Avrupa Birtiği'nin aldığı yol, büyük-
lük ve hedefleri, ekonomik bakımdan Japonya ve ABD
ile bilimsel ve teknolojık alanda ve piyasalarda reka-
betin giderek daha belirginleşmesi ile, ilk kez sosyal
demokratlarABD'ye karşı çıkma cesaretini gördüler.
Onlar, artık uluslararası hukuk kurallanna göre dav-
ranılmasını istiyor!
Tabii, Almanya'nin Irak'ın bumu dibindeolmadığı-
nı da düsünelim.
Amacım bir Almanya tahlili yapmak degil; Türki-
ye'yi "anlamak"\
•••
Türkiye, Ecevit ve partisinin dedestegi ile ABD'nin
stratejik ortağı oldu.
ABD gibi küresel bir güç ile Türkiye gibi Avrupa'nin
en zayıf ekonomısine ve geniş zamanda en zayıf pc-
litikacılanna sahip bir ülke arasmda stratejik ortaklı-
ğın, öncelikle siyasi planda kimin yaranna isleyece-
ği açıktır.
Ekonomik bakımdan da, bu stratejik ortaklıktan ül-
kemizin azami ölçüde yararlandığını söyleyemeyiz.
IMF'den alınan kısa vadeli yüksek faizli borçlan, bu
ortaklığın "ürünü" olarak göstermek aymazlığını gös-
terenlere söyleyecek söz bulmak zor.
Hatta bu stratejik ortaklıktan büyük ve derin eko-
nomik yaralar aldığımız ise tarihsel bir olgu. Özal za-
manının bir koyup üç-beş-on alanlannı anımsadınız
mi? O savaş yazarlarını? Savaş politikacılannı?
Bu stratejik ortaklığın esası, Türkiye'nin Türki cum-
hunyetlerine ve Ortadoğu petrol bölgelerıne komşu-
luöudur.
Tşte Irak savaşına azamı destek, bu ortaklığın ge-
reği olarak Ankara'ya dayatılıyor. Yoksa "ortaklığın an-
lamı" neola ki?! Bu ortaklıkolmasabıle, bir impara-
toriukla bir ülke arasındaki ilişkilerin bütünü, aynı ol-
guyayol açacaktı...
Türkiye gibi, her yönden, "bağlanmış" değil. ken-
dinibağlamış bir ülkenin "hareketalanı", "hareketöz-
güriüğü"nder\ bahsedebilmek çok zordur.
Türkiye'nin, AB'nin içındekı bir Almanya gibi "ba-
ğımsız" hareket etme özgürlügü, hemen hemen yok
gibidir Bağımsız davranma yetisi, ancak zaman için-
de, uzun vadeli polıtikalarla, ekonomik güçlülükle ve
bir süreç içinde elde edılebılir.
• • •
Bugün iktidarda olmayan herkesin savaşa karşı
çıkma hakkı vardır.
İktidarda olmayan herkes savaşa karşı yüruyüş-
lere katılmalıdır. Bütün kesimler, emekçiler, sendika-
lar, turizmciler, sanayiciler. hatta hükümette koltuk
kapamayan AKP üyeleri dahi, savaşa karşıdırlar.
Bu tavir, herkesin gerçek isteğı ve sesidir.
Ama sadece, iktidarda olmayanların!..
Hükumet edenlerin ise böyle bir hakkı olduğu yo-
ğun şuphelidir.
Çünkü özellikle Irak gibi büyükolaylarda iktidar olan,
koltuklannı dolduran siyasi partiler olamıyoriar.
Orada ister Ecevit otursun, ister Baykal...
Ülkemiz, Irak'a müdahaleye en karşı çıkabilecek
partilerden bırınin yönetimınde.
O da gerçegi elinde tutamadığını görmekte.
Biz, iktidarda olmamanın, sürekli muhalefet yap-
manın keyfini ve iktidarını surerek, savaşa ve ABD'ye
atıp tutacağız.
Hükümet ise iktidann kendileri dışındaki, "reel
durum" olduğu gerçeğiyle hareket edecek.
Burada onlar için en akli politika, Türkiye'yi hem
ekonomik bakımdan hem de başucumuzdaki bölge-
de daha da zayıflatacak politikalardan mümkün ol-
duğunca kaçınmaktır.
Bunun anlamını sormayın, doğrusu ben de bil-
miyorum.
obursalifo cumhuriyet.com.tr.
Prof. Dr.
METİN BARA
Yaşarken çevrenize yaydığınız
dostluk, sevecenlik ve bilgelik ateşi
bizleri ısıtmaya devam ediyor. Siz
de ışıklar içinde yatın.
Sizi saygı ve sevgi ile anıyoruz.
Alp, Ayşegül, Cem, Cihan, Güler,
Haluk, Metin, Nazlı, Osman, Şule
VEFAT
Merhum Melahat Özel ve merhum Alı Özel'ın damadı;
Prof. Erkut Özel"in kayınbiraderi.
Tüla>. Evren \e Yaprak'ın eniştelen, emeklı ögretmen
ALİ TAŞKIN
vefat etmiştır.
Cenazesı 26.12.2002 tarihmde Sahrayıcedit Camıi'nde
kıhnacak ikındı namazından sonra kaldırılacaktır.
ÖZEL AİLESİ
Not: Çeienk göndermek ısteyenlerm Türk Eğıtim Gönüliülerı
Vakfı 'na bağışta buhtnmalan nca olunur
VEFAT
Merhum Mehmet Taşkın ve Hatem Taşkırfın oğullan;
merhum Ahmet Taşkın'ın kardeşı; Semıh Taşkın'ın
sevgilı eşı ve Bahar Taşkın'ın bıncik babası,
emekJi ööretmen
ALt TAŞKIN
vefat etmıştir.
Cenazesi 26.12.2002 tarihmde Sahrayıcedit Camıi'nde
kıhnacak ikindi namazından sonra kaldınlacaktır
EŞİ ve K1ZI
.\'ot: Çeienk göndermek ıslevenlerin Türk Eğıtim Gönüllüleri
Vakjı na bağışta buhmmaian nca olunur