25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
26 ARALIK 2002 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA JV U \u J. U M\ kultur(g cumhuriyet.com.tr 15 iim UYCARLIKLARIN İZİNDE. OKTAY EKİNCÎ 2002 yılmda mimarlık ve kentsel mirasımızla 'Avrupa'nm kültürel ortağı' olduk AB ile uygarca tokalaştıkSonuna geldiğimiz 2002 yılı, siya- set tarihimize "3 Kasım Seçimleri" ve "12 Aralık hüsranı"yla geçi- yor... Politikası ne olursa olsun, uzun yıllar sonra iktidara tek partinin geç- mesi kimileri içın yeni bir "umu- dun" dayanağı oldu... Hemen ar- dından Kopenhag'da alınan "umut kırıcı" sonuçlar ise aynı siyasi söy- lemde "AB sorgulamasuıı" öne çı- kardı... Ne var ki tarihin sadece siyasi sü- reçlerden ibaret olmadığını, özellik- le uygarlık tarihinin temelinde "dü- şünsel ve kültürel birikimlerin" yattığını bilenler için bu sonuçlar pek de "yas tutulacak" türden de- ğil... Çünkü yine 3 Kasım ve 12 Ara- lık'ın art arda yarattığı siyasi tablo; "içerde laiklikten, dışanda da Ba- tı'dan uzaklaşma" kaygısını yarat- sa bile, 2002 yılında bu siyasal sü- reçlerden "bağımsız" gerçekleşen kimi yakınlaşmalar, tam tersi bir ge- lişmenin de "kimlikli beraberlik" içinde gerçekleşmesini sağladı... Mfmartarın' yakınlaşması... Örneğin, öteden beri Türkiye'de- ki mimarlık mirasının "kültür ve i- nanç ayrımı yapılmadan" korun- masını ve bu zengınlığın tüm insan- lık için "ortak değerler" olduğunu ödünsüz savunan Mimarlar Odamız, aynı ilkeleri Avrupa Birliği (AB) po- litikalanna taşıyan Avrupa Mimar- lar Konseyi'nin (Architects Coun- sil of Europe-ACE) tüm çalışma ve etkinlıklerine 2002 yılında "res- men" katılmaya başladı... Böylece siyasilerimiz "takvim" peşinde koşarken mimarlanmız "ortak geleceği" konuşuyorlar. Mimarlar Odası adına 2002 yılı boyunca ACE'nin değişik ülkeler- dekı toplantılanna katılanlardan Prof. Dr. Günhan Danışman, bu ilişkilerdeki temel konulan içeren raporlannda özetle diyor ld: "Ozel- likle kültür ve çevre değerlerine duyarlı bir kentleşme için Türki- ye'de siyasilere karşı sürdürdüğü- müz çabalar, Avrupa'nın birçok ülkesinde resmi hükümet poliri- kalanna dönüştürülüyor..." Nitekım. yine ACE'nin 26- 27^Ni- san/2002 günlerinde Belçika'nın başkenti Brüksel'deki toplantısın- da. AB Parlamentosu'na "Avrupa MİMARLIK • Siyasetçilerimizin yıl sonundaki Kopenhag umutlan da boşa çıkarken Mimarlar Odası ve Tarihi Kentler Birliği gibi "kültürümüze" sahip çıkan kuruluşlanmız, AB'deki aynı kunımlarla "eş saygrnlıkta" beraberlikleri başlattılar... ÇEKÜL'ÜN ÖZVERİLİ KATKILARI - Mimarlar Odası'nın Anadolu kültürlerini kucaklayan etkinliklerini sürekü destekleyen ÇEKÜL Vakfı, Tarihi Kentler Birliği'nin de kuruluşundan bu yana tüm çalışmalarına özveriyle omuz veriyor... VakJfın Beyoğlu'ndaki merkezi (sağda) ile 7 Bölge 7 Kent projesinin "yılbaşı kartı" olan afişi (üstte) de kentsel korumada "Avrupa ortak peyzaj hedeflerini" yansıtıyor... Kanunu taslağı" olarak sunulmak üzere hazırlanan "AB'de mimarlık direktifp'çin öncelikli kural, bu ko- nudaki daimi komisyon sözcüsü Adrian Joyce tarafindan özetle şöy- le vurgulanıyor: "En önemli hedef, doğal ve kentsel çevre ile tüketici- nin korunnıasını sağlayan bir mi- marlık hizmetini sağlayacak düze- ni kurmaktır..." Benzer şekilde yine A. Joyce, 25- 27/Ekim/2002"de, ünlü mimar Al- var Alto'nun kenti olarak tanınan Jyvaskyla'daki (Finlandiya) çalış- malarda da "AB Mimarlık Strate- jileri" için belirlenen ACE yakla- şımlannda özetle şunlan öne çıkar- tıyor: "Birçok değişik kültürü ve geç- miş görgü, gelenek ve eğitim biri- kimini bir araya getiren ACE, bu yapısıyla 'Avrupa miman' kimliği- nin oluşturulmasına da başlıca katkıyi yapıyor..." Tarihi kentlerin' ortaklığı Mimarlık alamnda AB ile işte böylesi bir "kültürel ortaklık" sü- reci gelişirken, "kimlikli kentleş- me" hedefinde de yine "kültürel mirasın ortaklığı" ilkesinden bes- lenen bir yakınlaşma 2002'de "ku- rumsallaşmaya" başladı... Ülkemiz kentlerinin "tarihsel de- ğerlerini" koruyarak gelişmesi için 2000 yılında kurduğumuz Tarihi Kentler Birliğimiz (TKB) de yine bir AB örgütlenmesi olan "Avrupa Tarihi Kentler ve Böigeler Birliği" (Eoropean Association of Historic Tovras and Regions- EAHTR) aile- sıne katıldı... Üstelik "aday" ola- rak da değil, "tam üyelik" sıfatı ve sorumluluğuyla... Böylece, ülkeyi yönetenler, Tür- kiye'nin AB ortaklığı hedefındeki "siyasi kriterler" için hâlâ "çe- kimserliğin" girdabınada sürükle- nirlerken, 2 yıl içinde üye sayısı 60'tan 100'e çıkan TKB, kentleri- mizi yönetenler ise aynı ortaklığın "kültürel kriterierini" temel ala- rak, "kişilikli beraberlik" süreci- nin yüzümüzü ağartan sonuçlannı ahyorlar... TKB'nin yayın organı Yerel Kim- lik dergimizin Aralık/ 2002 sayısın- da(6. sayı), EAHTR üyeliğiyle ilgi- li yazışmalar ve yine EAHTR'nin "tüzüğü" var... Avrupa'daki tarihi kentler dayanışmasının resmi belge- si olan tüzüğün amaç maddelerinde- ki vurgulamalar arasında da şunlar yer alıyor: "Kültürel mirası koru- manın. ekonomik ve sosyal geliş- meyi arttırdığı inancına dayana- rak tarihi kentlerin yaşamsallığı- nı ve kalıcılığını geliştirmek (...) Tarihi kentlere ilişkin Avrupa Or- takJığını desteklemek..." Nitekim, EAHTR Genel Sekrete- ri Brian Smith'in, TKB Başkanı ve Bursa Büyükşehir Belediyesi Baş- kanı Erdoğan Bilenser'e gönderdi- ği 28 Şubat 2002 tarihli "üyeüğin uygunluğu" yazısı da bu iki kuru- luşun birlikteliğinin, aynı zamanda bir "Avrupa Ortaklığı" sürecinin "uygarlık ve kültür birikimleri alamnda" resmen başladığını bel- geliyor... Bilenser de aynı süreç için özetle şu değerlendirmeyi yapıyor: "Bu üyeliğimiz, geleceğimizi de kim- likli bir evrenselliğe taşıyacaktır... Çünkü kentsel ve mimari mirası- mızla artık Avrupa ve tüm insan- lığın kültürel ortağıyız... Bu de- ğerlerimizi korumak ise AB ve dünya ailesindeki yerimizi saygın- laştıracak, güçlendirecektir..." Parısı slyasetçilerlmize... Evet... Geride kalan 2002 yılı iç siyasette sanki "gerileme". dış si- yasette de "yalmzlaşma yılı" gibi geçti.. Ancak, ulusal meslek siyasetleri- ni "yurt ve toplum değerlerini sa- vunma" üzerine kuran Mimarlar Odamız ile Tarihi Kentler Birliği- miz, bu sürecin tam tersi gelişmele- re imza atarak AB organlannda şim- diden yerlerini aldılar... Hem de "yalvararak" değil; ta- rihsel birikimlerimizi sahiplenme- nin yarattığı evrensel bir saygınlık içindeki "ortaklık" ağırlıklanyla... Yıllardır "medeniyetlerimizi bu- luşturalım" diyen siyasiler, bunu il- le de "Islamiyet ve Hıristiyanlık" yakınlaşması şeklinde değil, daha köklü bağlan olan "Anadolu ve Av- rupa" arasında kültürel tokalaşma olarak görebilseler, aynı ortaklığı resmi ilişkilere de taşıyabilirler. Bilmem siyaset ve iş dünyamız da işte bu gerçeği hiç değılse 2003'ten itibaren rehber alıp, ancak uygarlık değerlerini koruyan ülkelerin Avru- pa ve insanlık aılesinde de söz sahi- bi olabileceğıni artık kavrayabile- ceklermi?.. ÎL STRAUSS'UNRESİMSERGİSİSÜRÜYOR Tuvale yansıyan Cumhuriyet MUSTAFA ÇAK1R ANKARA - Ressam Nil Strauss'un Cumhuriyet gazetesi üzerine yaptığı yağlıboya resimlerin yer aldığı sergisi Ankara Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'nde açıldı. Resimlerindeki ana temanın •yabancılaşma' olduğuna işaret eden Strauss, "Cumhuriyet gazetesinde yer alan fotoğraflar ve siyah beyaz olması beni çok etkiledi" diyor. Sanatçımn Cumhuriyet gazetesi üzerine yaptığı yağlıboya resimlerden oluşan sergisi Ankara Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'nde açıldı. 1962 yılında Samsun Ladik'te doğan Strauss, 1977 yılında Bursa Kız Lisesi'ni bitirdi. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü'nde öğrenim gören Strauss, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü'nü tamamladı. Freie Kunstschule Hamburg'da 2 yıl Prof. Karin Genox ve Wolfgang Genoı ile çalıştı. Strauss ilk kişisel sergisini ise 1999 yılında açtı. Karma sergileri bulunan sanatçının 3. kişisel sergisi ise Ankara Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'nde açıldı. Yapıtlannda ana tema olarak 'yabancılaşma'yı işleyen Strauss, resimlerini, "tnsanın kendisiyle ve var olduğu toplumla yabancılaşmasından doğan birbirinden bağımsız objelerin kendi varlıklarını yadsıyarak hazır nesneler üzerine müdahale ederek yeni bir plastik düzlem oluşrurma" olarak tanımlıyor. Cumhuriyet'teki fotoğraflann kendisinı çok etkilediğini belirten Strauss, yapıtlannı Kafka'nın 'Değişim' adlı romanıyla ilişkilendiriyor. Cumhuriyet gazetesini fotokopi ile büyüterek 'boya ile müdahalede' bulunduğunu kaydeden Strauss, ressam olmaya ilkokul 4. sınıfta karar veraıiş. îstanbul'da 6 yıldır resim öğretmenliği yapan Strauss, "Babam resim yapıyordu. Ev içinde her zaman fotoğraflar ve tablolar bulunurdu. Ondan çok etkilendim. Öğretmenlik mesleğini de çok seviyorum. Hem çocuklara öğretivorum, hem de onlardan bir şeyler öğreniyorum" diyor. Nil Strauss'un sergisinde 20 tablo bulunuyor. Strauss'un sergisi, 30 Aralık'a kadar pazartesi günleri dışında görülebilir. Ankara Sanat Tiyatrosu'nun 40 yıl önce sahnelediği oyunu bu kez Işık Toprak yönetiyor. Godofyu Beklerken 40yıl.. ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Ankara Sanat Tiyatrosu (AST) 40. kuruluş yıldönümünü, ilk sergilediği oyun olan Samuel Beckett'in "Godot'yu Bekler- ken"iyle kutlayacak. Sanata, özellikle de tiyatroya karşı ilginin az olduğu Türkiye'de varlığını sürdürmeye çalışan özel tiyatrolardan olan AST, 40. yılına giriyor. Rutkay Aziz, Altan Er- kekli ve Cezmi Baskın gibi ta- nınmış birçok oyuncunun sahne- ye ilk adımını attığı AST, yaşadı- ğı ekonomik sıkıntılann ardından yeni yaşını anlamlı bir oyunla kut- layacak. AST, 40 yıl önce ilk ser- gilediği oyun olan Samuel Be- ckett'in "Godot'yu Bekler- ken"ini yine izleyicilerle buluştu- racak. AST, bugün sahneleyeceği oyunla aynı zamanda yeni sezona "merhaba" diyecek. 'Herkesin Godofsu başka' AST'ın yeni yaşına girerken sergileyeceği "Godot'yu Bekler- ken" 1906 yılında doğan ve iki dünya savaşını gören Beckett'in, yaşadıklannın ardından beklenti- lerini sergilediği bir oyun. Oyu- nun yönetmeni Işık Toprak, Be- ckett'in tüm karamsarlığına kar- şın "Godot'yu Beklerken"de yer yer küçük umut pınltılan ve sevginin ıhk esintisini sahneye getirdığini kaydetti. Toprak, "Şimdi bazı iyleyicilerimiz so- rabilirler: Godot kim ya da ne? diye. İnanın bilmiyorum. Çün- kü herkesin Godot'su başka..." dedi. Oyunun dekoratörlüğünü üstle- nen Yücel Tanyeri ise Godot'nun hep bir beklenen, bir umut oldu- ğuna işaret ederek şunlan söyle- di: "Ülkelere, toplumlara göre farklı bir beklentidir. Belki bir uygarlık nimetidir. Belki ada- lettir. Düşünen insanın gelişim tırmamşımn bir yol göstericisi- dir belki de. tnsanoğlu o iflah olmazegosunu denetleyemediği sürece hep Godot'lar üretecek- tir. O hep beklenecek fakat hiç gelmeyecektir. Ta ld insanoğlu kerameti kendinde değil de hep bir başkada, bir başkasında arama yanlışını fark etme bilge- liğine erişsin." ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Bendeki Memet Fuat Tanışmamızdan önce Memet Fuat, benim için yıllardır dinlediğim birtür söylenceydi. Adını önce Yeni Dergi'yl almaya başlamam- la birlikte duymuştum. Onu bana ilk "anlatan- lar", Selim lleri ile Yurdanur Salman'dı. Se- lim için Memet Fuat, hep "Memet Ağabey"s\y- di. Yurdanur Salman ise şu sözü sıkça yineler- di: "Biranlamda hepimiz, onun okulundan ye- tiştik..." Bu sözü ne zaman duysam, içimde en- gelleyemediğim bir kıskançlık belirirdi. Çünkü o günlerde ben, daha onun "okuluna" yazıla- bilmiş değildim. Günün birinde Memet Fuat'la aynı çalışma mekânını paylaşacağımı, birkaç yıl onu neredeyse her gün görecegimi ve bir bakıma "en devamlı" öğrencilerinden biri ola- cağımı ise elbet hayal bile edemiyordum. Rahmetli Mustafa Kemal Ağaoğlu, 1980 ortalarında YAZKO'yıı (Yazarlar ve Çevirmen- ler Yayın Üretim Kooperatifi) kurmuştu. Ko- operatifin kuruluşundan hemen sonra da Me- met Fuat, aylık YAZKO Edebiyat dergisini çı- kartmaya başlamıştı. 1981 'in ilk aylarında, ce- saretimi toplayıp Memet Fuat'a birkaç şiirimi gönderdim ve bir de mektup yazarak, bu şiir- lerim hakkında "haddim olmayarak" görüşle- rini rica ettim. Memet Fuat'ın yanıtı, YAZKO Edebiyat'\n bir sonraki sayısında geldi: Gön- derdiğim şiirlerin hepsine dergide yer vermiş- ti. Bunun hemen ardından, aynı yılın nisan ayın- da, kendisinden YAZKO'yagelmem konusun- da nazik bir davet aldım. Bir öğlenden sonra, kurumun Cağaloğlu'nda, Istanbul Lisesi'nin karşı sırasında, Kurt Işhanı'ndaki merkezine yürek çarpıntılarıyla gittim. Az buz şey değildi: Nihayet Memet Fuat'la tanışacaktım. Benim- le şiirlerim hakkında konuşacağını sanıyor- dum. Ama beni Mustafa Kemal Ağaoğlu ile birlik- te karşılamalarının ardından, konuşmaya baş- lamamızdan hemen sonra, yaşamımın en bü- yük sürprizlerinden biriyle karşılaştım. Benden istenen, YAZKO çatısı altında, bir anlamda bir zamanların efsanevi Tercüme Mecmuası''nın devamı nıteliğinde olmak üzere, iki aylık bir çeviri dergisi çıkartmam ve yönetmemdi. Me- met Fuat, ürktüğümü fark ettiği için, o bilge ba- kışları ve gülümsemesiyle: "Meraketmeyin, sı- kıştığınızda ben size yardımcı olurum", demiş- ti. O günden sonra ben de Memet Fuat'ın ça- lıştığı odanın bir köşesine yerleştim. Yanılmı- yorsam tam karşımda, o sıralarda YAZKO için bir gençlik dergisinin hazırlıklarını yapmakta olan Barış Pirtıasan'm masası vardı. YAZKO Çeviri'nin ilk sayısını kısa sayılabile- cek birsürede basıma hazırladım. Sıralamada Memet Fuat yardımcı oldu: "Isterseniz benim YAZKO Edebiyat'ta izlediğim sırayı izleyin, ön- ce şiir, daha sonra öykü, deneme ve inceleme yazılarınm çevirilerine yer verin." İlk sayının "içindekiler" listesini önüne koyduğumda, çok heyecanlı olduğumu hatırlıyorum. Dikkatle in- celedikten sonra: "Çokbaşarılı, kutlarım!" de- di. YAZKO Çeviri'nin ilk sayısı, 1981 Temmu- zu'nun başında çıktı. Sonraki iki yıl boyunca hemen her gün, "Me- met Fuat Okulu"nun bir ögrencisi olmanın mut- luluğunu yaşadım. Ondan aldığım dersler, yal- nızca kendi yönetmekte olduğum derginin ko- nularıyla sınırlı değildi. Kendi dergisiyle ilgili anlattıkları, edebiyatın geneli üzerine konuş- malarımız, ülke sorunlarıyla ilgili görüşleri.. hepsi, benim için ayrı birer ders değerindeydi. Insanları eleştirdiğine çoktanık oldum. Ama herhangi bir kimse hakkında nesnel temele dayanmayan bir yergi dile getirdiğini hiç duy- madım. Sevgili Turgay Fişekçi'nin, ölümün- den sonra yazdığı yazıda belirttiği gibi, Memet Fuat kültür yaşamımızda kendine özgü, sapa- sağlam bir etiğin temsilcisiydi. Bu boşluğu kapatabilmek, hiç kolay olma- yacak! e posta: ahmetcemaliasuperonline.com acem20 a hotmail.com BUGUN • AKM'de 20.00'de İDOB'dan 'La Traviata' adlı opera. (0 212 251 56 00) • BABYLON'da 21.30'da 'Ziptstanbul Nostaljik Türkçe Pop Gecesi'. (0 212 292 73 68) • tSMET İNÖNÜ KÜLTÜR MERKEZİ'nde 20.30'da ÎZDSO'dan 'Yeni Yıl Özel Konseri'. (0 232 441 09 02) • NARDİS JAZZ CLUBda 21 30da 'Çağlan Yıldız Band' konseri. (0 212 244 63 27) • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZİ'nde Genco Erkal'm katılacağı 'Şiir Defteri'. (0 212 252 35 03) • İFSAK'ta 19.30'da arkeolog Dr. Şehrazat Karagöz'ün katılacağı 'Dünya Uygarlık Tarihinde Küçük Asya - 1' adlı dia eşliğınde söyleşi. f0 212 292 42 01) • İŞ SANAT'ta 19.30'da Atilla Birkiye'nin hazu-ladığı, Tilbe Saran, Metin Belgin, Bülent Emin Yarar'm katılacağı 'Aşklar Uçup Gitmiş Olmalı - Ahmet Muhip Dranas' adlı şiir dinletısi. (0 212 316 10 83) • YUNUS EMRE KÜLTÜR MERKEZİ'nde 20.30'da Bakırköy Belediye Tiyatroları'ndan 'Mary Mary' adlı oyun. (0 212 661 38 95) UZAKDOĞU FİLM FESTİVALİ'NDE BUGÜN • AKBANK KULTUR SANAT MERKEZİ'nde 12 OO'de 'Çin Dövüş Sanatları, İki Çinlinin Hikâyesi, Quin Hanedanı Savaşçüarı', 14.00'te '1919 - 1919'. (0 212 252 35 03)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear