Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 22 ARALIK 2002 PAZAR
HABERLER
DUNYADA BUGUN
ALt SİRMEN
'Semayer Kumpanya'yı
Elbinliğiyle Yaşatmak
Sevgıli,
16 Aralıkgecesi Kocamustafapaşa'daeski 'Çev-
re Tıyatrosu'nun yenndekı Semaver Kumpanya'nın
salonunu binbir güçlukten sonra bulduğumda, ilk
kez çocukluğumda duymuş olduğum bır sevinci, bir
daha yaşadım.
Belki yer çok sapa değildi ve ben yanlış yönden
başlamıştım. Ama, çocuk dergilerinde, "miki fare pey-
niri bulacak mı?" bulmacalarındaki labırentlerde
dolaşıp, sonunda amaca ulaşmışlığın keyfini yaşa-
dım, oraya vardığımda.
16 Aralıkgünü, Işıl Kasapoğlu nun sahnelediği,
W. Shakespeare'in Onikinci Gece adlı oyununu iz-
ledim.
Shakespeare'in bu gençlik eseri, Işıl'ın elinde,
Comedia d'el Arte ve ortaoyunu ıle birleşmiş, ala-
turka tınılaıia zenginleşmiş, enfes çağdaş bir oyu-
na dönüşmüştü.
Yalnız ülkemizin değil, belki de bugünlerde dün-
ya tiyatrosunun en çalışkan ve verimli tiyatrocula-
nndan olan Işıl Kasapoğlu'nun yaptıklarını dahaön-
ce izlemiş olanlar, ortaya çıkan yapıtın güzelliğine
şaşırmayacaklardır.
Semaver Kumpanya, orta yaşlı birtiyatro delisi olan
Işıl'ın, kendisı gibi çılgın olan 72 dolayında gençle
el ele vererek yarattıklan bir sanat odağı.
Tıyatroya uzak duran, tiyatronun da kendilenne
uzakdurduğu bır semtininsanlannatam 7.000.000,
indirimli 4.600.000 liraya oyun sunuluyor, müzik
etkinlikleri yapılıyor, dans atölyesı oluşturuluyor ve
nihayet opera canlandınlıyor.
• • •
Semaver Kumpanya gerçekten bir deliler toplu-
luğu. Yoksulluk içinde yaratılmış bir sanat zengınli-
ği-
Oyunlar ve geniş kadro salon full dolsa da, sağ-
lanacak gelirle ayakta duramıyor.
Gelirden önce, salonun kirası, sonra kömür, su,
elektrik parası ödeniyor, sonra bütün kadronun bir-
likte yediği ve tıyatroda ımece usulü ile pışen ye-
meklere para aynlıyor.
Eğer bunlardan geriye bir şey kalırsa, o da tiyat-
ronun hepsi her işte görevli mensuplanna aynlıyor.
Şimdiye kadar birkaç kez para almış tiyatronun
mensuplan. Ama aldıklan para, asgari ücretin de al-
tında kalıyor.
Tiyatroda, oyuncu, perdeci, büfe görevlisı, kitap
standı satıcısı, ahçı, temizlikçi ayınmı yok.
Herkes her görevı elbiriiğiyle yapıyor.
Örneğin dün, yanı 21 Aralık 2002 günü, çorba ve
makamadan oluşan yemekleri, Onikinci Gece'de Mal-
volio'yu canlandıran Asil Büyüközçelik ile Alyanak
Andre'yı oynayan Fatih Dönmez hazırlamışlardı.
Ortalık temizliği ise Tobı Dayı'yı oynayan Tansu
Biçer ile ışıkçı Ayşe Engür'ün sırtındaydı.
• • •
Perde arasında, kitap standından bir lonesco ki-
tabı aldım. Satıcı hanım arkadaş da oyuncu kadro-
sundaydı, kendisine takılmadan edemedım:
- Bugünkü rolünüzü, yani kitap satıcısını da çok
başarılı oynuyorsunuz.
Oyun sonrasında, Işıl Kasapoğlu ile konuşuyor-
duk.
- Geçenlerde ENKA'da oynadık, 2.5 milyar lira pa-
ra kazandık. Üç ton kömürün karşılığı, dedi.
Ve ekledi:
- Istediğimiz sübvansiyon bu, para istemiyoruz,
biri kömürümüzü, biri elektrik giderimizi, biri salon
kiramızı, biri su paramızı versin yeter.
Tabii bunlara kostüm giderieri ve benzerierini de
katmak mümkün.
İşte Sevgili, Istanbul'un tiyatroyla yakınlaşmamış
bir serrrtinde, nice güzellikteri ve yenilikleri sunan (ye-
ni oyun Kuşlar Meclisı "Simurg "da Karine Şarez ın
hazırtadğı dev kuklalar var) bir sanat odağı.
Yaşayıp yaşamayacağı ise henüz bejli değil.
Bu güzelliğin sümnesi bizlere bağlı. Özel sektör,
yukanda söylediğim gibi sponsoriuk yaparsa eğer,
nice yoksunluk içinde büyük bir sanatsal zenginlik
sürecek.
Şimdiye kadarki dayanışma, pek fazla umut ve-
rici görünmüyor.
Onlan en çok destekleyenlerin başında ise Ece
Bar ve Aynalı Meyhane'nin sahibi Ece Aksoy geti-
yor.
Her hafta bir gün onlara, etiyle sebzesiyle yemek
gönderiyor.
Krizdeki Türkiye'de, Ece Bar ile Aynalı Meyhane'yi
nice güçlükler ve özveriyle ayakta tuttuğunu yakın-
dan bildiğim Ece, cüzdanı değil ama yüreği zengin
olduğu için, Semaver Kumpanya'ya kannca kara-
nnca, ama çok değerii bir destek sunuyor.
Toplumda birkaç tane daha yüreği zengin Ece yok
mu?
Bayar basından sorumlu
DYP'de görev
dağılımı yapıldı
ANKARA(Cumhuri-
yetBürosu)-DYPBaş-
kanhk Divanı, yeni genel
başkan Mehmet Ağar'ın
başkanlığında toplana-
rak yeni dönem çalışma-
lan için görev dağılımı
yaptı. Nevzat Ercan si-
yasi işlerden sorumlu,
Mümtaz Yavuz teşkilat-
tan sorumlu genel baş-
kan yardımcıhğına geti-
rilirken, MehmetAH Ba-
yar basın ve propagan-
da işlerinden sorumlu ol-
du. Türkiye'nin eski
ABD Büyükelçisi Nüz-
hetKandemirdepartırun
dış ilişkilerden sorumlu
genel başkan yardımcdı-
ğına getirildi.
Diğer genel başkan
yardımcılannın sorum-
luluk alanlan da şöyle:
AMRızaGönül(Seçım
Işleri), Mehmet Nedim
Bilgiç (Kadın Kollan),
Oğuz Tezmen (Ekono-
mik-Mali îşler), Saffet
Ankan Bedük (Gençlik
Kollan), Kamil Turan
(Demokratik Kitle Ör-
gütleri), Salim Ensari-
oğlu (Sosyal Işler), Ha-
san Subaşı (Yerel Yöne-
timler)
Ağar, toplantıdan son-
ra yaptığı açıklamada
Başkanlık Divanı'nın sık
sık toplanarak Genel Ida-
re Kurulu'nda karar ha-
line getirilecek konulann
ön görüşmesinin yapıla-
cağınıbelirtti. Ağar,par-
tinin genel bilançosunun
çıkanlarak. partililer ile
kamuoyuna açıklanaca-
ğını kaydetti.
Başbakan Gül: Türkiye'de köklü değişimler yapılacak ve üniversiteler de nasibini alacaktır
Tepkileridikkate almıyoruzANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Başbakan Abdullah Gül Yüksek Öğ-
retim Kurulu ve Rektörler Komite-
si'nin "Acil Eylem Planı" ve El- Ez-
her Üniversitesi'ne denklik verilme-
si çalışmalanna gösterdiği tepkiyi
dikkate almadığjnı ifade ederken "Üni-
versitelerde de çok büyük değişiklik-
ler olnıası gereldr" dedı.
Başbakan Gül, önceki akşam CNN
Türk'te Taha Akyol'un sorulannı ya-
nıtladı. YÖK ve Rektörler Komite-
si'nin ortaklaşa olarak yaptığı ve AKP
hükümetinin Acil Eylem Planı ile El-
Ezher Üniversitesi'ne denklik verme
çabalannı sert bir dille uyaran bildi-
riyi önemsemediği gözlemlenen Gül.
hükümetin üniversiteler üzerinde hâ-
kimiyet kurmak gibi bir çabası olma-
dığını savladı. Gül, rektörlerin, bildi-
rinin satır aralannda neler söylemek
istendığını çok iyi anladığını kayde-
derek değişikliklerden ünıversitelenn
de nasibini alacağını söyledi.
Hükümetin, Türkiye'de statükocu-
luğa müsaade etmeyeceğini de ileri
MUMCU: AKADEMİSYENLER, KENDİLERİNİ SİYASETÇİ YERİNE KOYMASIN
İstanbul Haber Servlsi - Millı Eğıtım Bakanı Erkan
Mumcu, YÖKBaşkanıKemalGürüz'ün açüdamala-
nnı değerlendirirken akademisyenlerin siyasete ilişkin
değerlendirme yapmaya haklan oldugunu ifade ederek
"Ama bunu yaparken kendüerini demokratik srvasetin
oıeşru aktörİerinin yerine koymak ya da onlann meşru-
iyetlerini tarOşnıak biçiminde ortaya koymamalan de-
mokrasinin, anayasal düzenin icabKhr* dedi.
Bakan Mumcu, İnternet Teknolojileri Derneği'nce
düzenlenen "8. Türkiye'de tnternet Konferansı"nda
"MilH Eğitim Bakanbğı'nda e-Dönüşöm" konulu top-
lantıya katıldı. Mumcu toplantıdaki konuşmasmda
"tnsanımıan yarancı ve devrimci olnıası kacınıbnaz
bir zonınluluk. Onun için Atatürk'ü bir kez daha dü-
şünmebyiz. Bugün karşımızdaJd en büyük engel han-
gi kesimden geliyorolursa obun' iyi söylüyorsun da bu
bize uymaz, bu şimdi olmaz' itirazKbr. Atatürk böyte
deseydi Cumhuriyet kunılabUir miydi?" dedi.
süren Gül. sadece üniversiteye giri-
şin önündeki adaletsizlikleri yasal
yollarla gidereceklerini kaydetti. Gül
şöyle devam etti: "Olanlaruı hepsi
normaldir. Üniversiteye giriş sistemin-
deki adaletsizb'kleri, haksızhklan gi-
dereceğiz. YÖK, üniversiteleri koor-
dine edecek, ümversitelerin her şeyi-
ne kanşan, onlan zapturapt alüna bir
kurum olmay acakur."
Öte yandan, önceki gün yapılan
Üniversıtelerarası Kurul'a rektörler ta-
rafından bildiri yayımlanmasının ar-
duıdan katılan Mılli Eğitim Bakanı
Mumcu'nun, kurul sırasmda rektör-
ler ve YÖK Başkanı Kemal Gürüz'le
tartıştığı ögrenildi.
Gûrûz-Mumcu tarüşmaa
Alınan bilgiye göre kurulda; rektör-
ler, Acil Eylem Planı'nın üniversite-
ler ile ilgili bölümlerin kesinlikle ka-
bul edilemez oldugunu kaydederek
planda bulunan YÖK'le ilgili bölüm-
lerin geri çekilmesini ıstedi. Bunun
üzerine Mumcu'nun Acil Eylem Pla-
nı'nın Milli Eğitim Bakanlığı'nagön-
derildiğini vıırgulayarak rektörlerin
planm muhatabı olmadıklannı söyle-
diği ögrenildi. Mumcu'nun "Keşkebe-
nimle görüşnıeden böyie bir bildiri
yaynnlamasaydıruz"' dedığı. daha son-
ra da rektörlere, "Atatürk ünrversite-
lerinin rektörü okluğunuzu unutma-
yın" diye çıkıştığı kaydedildi. Bu çı-
kışın ardmdan rektörlerin ise "Bunu
sizdenöğrenmeveceğiz" dediği bildi-
nldı.
Toplantıda Gürüz'ün, Mumcu'ya
"Doğrulan söylemiyorsunuz" dediği,
Mumcu'nun da "Söylenen söz, sahi-
binindir" cevabını verdiği belirtildi.
Rektörlerin hükümete ültimatomu
olarak nitelendirilen ve 77 rektör tara-
fından yayımlanan bildiride şu mad-
deler yer ahyor.
• Geçmişte bazı üniversitelere bi-
lim, medeniyet ve cumhuriyet karşı-
tı zihniyetlerin hâkim olduğu, bu yol-
larla hak etmeyen kişilere akademik
unvanlar dağıtıldığı ve bu kişilerden
bazılannın de\letin üst düzeyindejşö-
rev aldığı bilinen bir husustur. YOK,
bu tür girişimlere imkân vermemek-
tedir, vermeyecektir.
• Üniversitelerde görev yapan öğ-
retim elemanlan da kanunlar çerçe-
vesinde akademik hürriyete sahiptir.
• trtica, gericilik ve bölücülük dı-
şındaki tüm düşünce ve eylemler Türk
üniversitelerinde tamamen serbesrtir.
• Küresel yanşta ülkemizi başa-
nyla temsil eden üniversitelerimizi
siyasi güçlerin kontrolüne sokacak
düzenlemelere asla izin verilemez.
Emekli oluyor
Genel
Müdür'den
kadrolaşma
tepkisi
AHMET ŞEFtK
TRABZON-KöyHiz-
metleri Genel Müdürü
Hüseyin Ahoğhı, AKP ik-
tidannın kadrolaşma bas-
kısına tepki göstererek
emekliye aynlma karan
aldı. Alioğlu, bölge ve il
müdürlükleri düzeyinde
yapılmak istenen atama-
larda kurallann gözardı
edildiğini,"Byakatin esas
ahnmadığını'' sa\undu.
Seçimle ışbaşuıa gelen
ilk genel müdür sıfatım
taşıyan Köy Hizmetleri
Genel Müdürü Hüseyin
Alioğlu'nun yerine, AKP"
den Bitlis'te milletvekili
adayı olan ancak seçileme-
yen Mirbey Ertuğrul'un
getirileceği öğrenildi.
Bunun üzerine emekli-
ye aynlma karan alan Ali-
oğlu, yeni iktidann istek-
leri olmasını doğal karşı-
ladığını, ancak bu istekle-
rin işlerin daha nitelikli
ve verimli yürütülmesine
yönelik olmadığını belirt-
ti. Alioğlu, şöyle konuştu:
''Özeliklebölgeveflmü-
dürtükleri düzeyinde ba-
atakpler,tefldnfcrohıyor.
Oysa bizimteşküatçokni-
teifldi insanlarm çahşüğı
birkurum.Yapılmak iste-
nen değişikökler yanhş.
Doğru insanlar değiL Ni-
telik, liyakat aranmıyor.
Bunu kabul edemem."
Kendisine isim bazm-
da değişiklik önerildiği-
ni, ancak bugüne kadar
bu istemlere direndiğini
vurgulayan Alioğlu, söz-
lerini şöyle sürdürdü:
"Direnmeyede\am ede-
bilirdim. Ancak kurum
büyükzarargörürdü. Biz
birekibiz. Bugüne kadar
çokhizmetfcryapak.Ekip
yx>ksa ben de yokum."
AİMİııllalı Baştürk amldı
tstanbol Haber Servisi - Devrimci Işçi Sendika-
lan Konfederasyonu (DÎSK) ve Genel-tş genel baş-
kanlanndan Abdullah Baştürk, ölümünün 11. yı-
lmda mezan başuıda anıldı. Zincirlikuyu Mezar-
lığı'ndaki törende konuşan DÎSK Genel Başkanı
SüleymanÇelebi, bazı insanlan ölümsüzleştirenin,
veTdıkleri mücadele oldugunu ifade ederek Baş-
türk'ün de emekçi sınıfiçin mücadele vererek ölüm-
süzleşüğıni anlattı. Çelebi, "Sendikal hak ve öz-
güriüklere sakhrüan dikkate aknğımızda görfiyo-
ruz ki mücadeleye devam etmetiviz" diye konuştu.
Çelebi, Türkiye'nin ciddi bir savaş tehdidi altın-
da bulunduğunu, olası bir savaştan en çok işçi sı-
nıfının zarar göreceğini söyledi.Törene, Baştürk'ün
eşiAyten Baştürk, DtSK'in eski genel başkanlann-
dan Rıdvan Budak, öldürüîen eski DtSK Genel
Başkanı Kemal Türkler'in eşi Sebahat Türider ve
işçiler katıldı. (Fotoğraf: GÖKÇE UYGUN)
'Bu dağınıklık ülkeye ağır bedeller ödetir kaygısını taşıyorum'
Baykal: Iktidar sancı içinde
İstanbul Haber Servisi - CHP Genel
Başkanı Deniz Baykal, ülke yönetiminde
güven sarsıcı tablolann ortaya çıkmaya
başladığını ifade ederek, "siyasetten
ekonomiye, muhalefetten iktidara
geçmenin sanolan içindeler" diye
konuştu. Baykal, 27. îktisatçılar Haftası
çerçevesinde düzenlenen Türkiye'de
Krizli Yülann Toplumsal Sonuçlan"
konulu toplantının açılışını yaptı. Deniz
Baykal, Cumhurbaşkanı Anmet Necdet Sezer'in
Anayasa değişikliğini TBMM'ye iade etmesine
ilişkin bir soru üzerine, Cumhurbaşkanı Sezer'in
Anayasa'nın kendisine verdiği yetkiyi kullandığını
dile getirdi. Anayasanın temel haklara yönelik
kısıtlamalanndan anndınlması gerektiğine
inandıklannı ifade eden Baykal, " Düzenlemekri
değerlendirirken, bundan khn yararlanıyor sorusu
sorulmaz. Kim yararlanırsa yararlanan, eğer genel
objektif bir düzenleme getirilmişse bu kişiye özgü
bir düzenleme değüdir. Kişiye özgü
düzenleme yapmamak gerekir, Türkiye
bir hukuk devietidir
r
diye konuştu. '
Deniz Baykal, hükümette koordinasyon
eksikliği yaşandığı ve iş dünyasının bu
konuda uyanlarda bulunduğu şeklindeki
soru üzerine, güven sarsıcı tablolann
ortaya çıkmaya başladığuıı söyledi.
Baykal, hükümette her kafadan bir ses
çıktığını, birbiriyle çelişen açüdamalarm
yapıldığını kaydetti. Hükümetin karşüaştıklan
tabloyu nasıl yönetecekleri konusunda tercih
koymadıklannı da ifade eden Deniz Baykal,
" Buna hazn- değüTer, bunu net bir şekflde
yönlendirecek bir durum yok. bunu yapacak biri
ortaya çıkmıs değiL 'O da olur, bu da olur'
diyorlar, birbirierine bakryorlar, dagınık bir
manzara var. Türkiye zor bir dönemden geçiyor,
bu dağnukuk Türkiye'ye çok ağır bedeller ödetir
diye kayguara kapüıyoruın** diye konuştu.
2003'TEN ÖNCE İADESIİSTENİYOR
Kaplaıı
bitti gi
Ankara'da Alman
Adalet Bakanlığı
yetkilüeri ileyapılan
görüşmeler
sonucunda, Türk
tamfinca verilecek
garantiler de dahil
olmak üzere, iade
sürecinin teknik
aynntılan açıklığa
kavuştu.
ANKARA (ANKA) - Halen Almanya'da
cezaevinde bulunan "Hilafet Devfcti" lideri
Metin Kaplan'ın Türkiye'ye iadesi için
Alman Adalet Bakanlığı heyetiyle geçen
hafta Ankara'da yapılan görüşmelerde Türk
tarafınca verilecek garanriler de dahil olmak
üzere iade sürecinin teknik aynntılannın
açıklığa kavuşturulduğu öğrenildi.
Alman heyetinin Ankara'da Adalet Bakanlığı
yetkilileriyle yaptığı görüşmeler,
Kaplan'm Türkiye'ye iadesine ilişkin olarak
Ankara tarafından verilecek garanriler
üzerinde yoğunlaştı. Diplomatik kaynaklar,
Alman hükümetinin, Alman mahkemesi
nezdinde iade talebinde bulunmadan önce
Kaplan'm Türkiye'ye
getirilmesi sırasında
yapılacak işlemlerle kötü
muameleye tabi
tutuhnayacağına ilişkin
güvenceler konusunun
sonuçlandınlması
gerektiğine dikkat çekti.
Ankara'daki görüşmeleri
"çok verimH'' olarak
nitelendıren diplomatik
kaynaklar, bu
görüşmelerin önceki
hükümet döneminde
yapılanlara göre "çok
daha yapna" oldugunu,
amacma ulaştığını, yeni
bir müzakereye
gereksirüm duyulmadığmı belirtti.
Terörist bir örgütü yönettiği ve rakip örgütün
lideri olan Hahl tbrahim Sofiı'nun ölümünü
teşvik ettiği gerekçesiyle Almanya'da dört yıl
hapis cezasma çarptınlan Metin Kaplan'm
cezasını tamamlayacağı Mart 2003'ten önce
Türkiye'ye iade edilmesi isteniyor.
Ancak Kaplan'm Türkiye'ye iade
edilebilmesi için siyasi sığınmacı
statüsünün kaldınlmasırun ardmdan, yaptığı
itirazın ilgili Alman mahkemesince
reddedilmesi gerektiğine dikkat çekiliyor.
Türkiye'nin, Cumhuriyeti'nin kuruluşunun
75. yıldönümünün kutlandığı 1998'de
bomba yüklü bir uçakla Anıtkabir'e
saldınnayı planladığı gerekçesiyle
Kaplan'm iadesini istediği belirtiliyor.
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@mynet.com oralcalislar@yahoo.corr
Hafızam beni yanıltmıyorsa, 12 Ey-
lül askeri darbesine karşıydık. Bu dar-
benin en önemli ürünlerinden birisi de
Yüksek Öğretim Kurulu'ydu (YÖK). Ih-
san Doğramacı'yı ve 12 Eylül'ün ilk
günlerini hatırlayın: YÖK, Kenan Ev-
ren'e "fahri doktora unvanı" veriyor-
du.
YÖK tarn anlamıyla bir 12 Eylül ku-
rumudur. Üniversiteleri; öğrencileri ve
öğretim üyeleriyle bir kışla disiplini al-
tına sokmayı amaçlayan bu kurum,
büyük ölçüde hedefine ulaştı. YÖK,
gerçek kimliğine Kemal Gürüz döne-
minde kavuştu. Kemal Gürüz, hakiki bir
12 Eylül'cü. O kafasının kızdığı rektö-
rü "PKK'li" diye suçlayacak kadar per-
vasızdır. Ona göre üniversiteler, aşırı
milliyetçi dış ve iç politikanın biryan ürü-
nü olmalıdırlar.
Önümde 2002 tarihli bir YÖK belge-
sı duruyor, başlığı şöyle: "Asılsız soy-
kınm iddialannın yükseköğretım prog-
ramlanndaki işlenış şekii konusunda
yöntem geliştirmek üzere yapılacak
bölgesel seminerlerin tarihleri..." Ya-
ni, bilim üreten bütün öğretim üyeleri-
YÖK'ü de mi Destekleyeceğiz?
ne, profesörlere, "Sizi asılsız soykınm
konusunda eğiteceğiz ve bunun için
seminer vereceğiz" diyor, diyebiliyor.
Kimse de buna itiraz etmiyor.
Tarihsel bir olayın nasıl incelenece-
ğine, bundan ne gibi sonuçlar çıkan-
lacağına YÖK'ün tepesindeki bir avuç
kışi mi karar verecek? Diyelim ki, on-
lar bir yönde düşünüyorlar. O onlann
hakkı, ama bir profesöre, emir eri gibi
bir konuda ne düşüneceğini dikte et-
mek gücünü Kemal Gürüz nereden alı-
yor? Fakat YÖK ve bazı rektörler, son
yıllarda kendilerinin bu ülkenin gerçek
hâkimleri olduklannı düşünmeye baş-
Iadılar.
• • •
Kemal Gürüz'ün rektörleri tehdit et-
tiğini, öğretim üyeleri üzerinde korku sal-
dığını en iyi, bu ülkenin bilım insanları
bıliyorlar. Çünkü ona tanınan yetkiler.
bir rektörü, bir öğretim üyesini haya-
tından bezdirecek kadar kuvvetli. Dı-
yelim ki Gürüz, bir üniversiteye seçi-
len rektörü istemedi. önce onu Cum-
hurbaşkanı'na önermiyor. Buna rağ-
men diyelim ki, Cumhurbaşkanf nın da
çabasıyla o kişi rektörlüğe getirildi...
Bu kez o rektöre kadro vermiyor, mad-
di olanaklannı kısıyor.
Ne diyor YÖK'ün anlı şanlı Başkanı,
"Vahhabibataklığında ülkeyi boğdurt-
mayız..." Yani bu ülkeyi şeriatçılar ele
geçirecek, buna izin vermeyiz demek
istiyor. E! O zaman ne yapacağız? Şe-
riatçılar geliyor diyerek, YÖK sistemi-
ne razı olacağız. Üniversitelerde bilim
özgürlüğü için mücadele edilmesin-
den vazgeçeceğiz.
Ne olacak yani? Bir grup "kurtancı"
YÖK yöneticisi orada istediklerini ya-
pacaklar, öğretim üyelerini canların-
dan bezdirecekler, esip savuracaklar,
tehdit edip korkutacaklar, oralar bir bi-
lim merkezı olmaktan çıkıp milliyetçi ön-
yargılar üretecek, biz de şeriat geliyor
diyerek onlann her yaptıklannı onayla-
yacağız.
YÖK Rektörler Kurulu bildirisinin bir
yerinde şunlar söyleniyor "Türk Cıni-
versitelehni siyasi güçlerin kontrolüne
izin vermeyiz." llginç bir saptama. Pe-
ki Kemal Gürüz'ün toplantının ardmdan
söylediği şu sözlere ne demeli: "Türk
dünyasının büyük evladı Denktaş,
hasta yatağında karakter katliamı öl-
çüsüne varan saldınlara maruz kalı-
yor. Kendi bakanhğını tekzip eden Dı-
şişteri'nin diplomatlanna selam olsun.'
Bunlar Kemal Gürüz'ün tam anlamıy-
la siyasetin orta yerinde oldugunu gös-
termiyor mu?
•••
Bu ülkede garip şeyler oluyor. Bazı
köşelen tutmuş birileri, statükoyu ko-
rumak. saltanatlannı sürmek amacıy-
la, bir kurtancı misyonu ediniyorlar. Za-
manında bizi komünizmden "kurtara-
rak" tepemızde boza pışirdiler. Türki-
ye'nin demokratik bir ülke olmaması ge-
rektiğinı söyleyip, bu uğurda önümüz-
de dikildiler. Komünizm tehlikesı bitin-
ce "bölücülere" karşı bizi korumak
amacıyla "özgüriükleri" lüks gördüler.
Şimdiki konumuz "şeriat". Şu anda
bizi şeriattan "kurtanyortar." Onlar bu
kurtancı eylemi yaptıkça Türkiye daha
yoksul bir ülke haline geliyor. Onlar bi-
zi kurtardıkça eskisinden daha kötü
bir yaşama mahkûm ediliyoruz. Top-
luma ölümü gösterip sıtmaya razı et-
meye çalışıyortar. "Bak bizi istemezse-
niz, Vahhabiler gelir" diyorlar. Yurttaş
bunlardan nefret ettiği için, gitti bun-
lann en istemediği partiye oy verdi.
Şimdi sırtlannı bir yerlere dayayıp ye-
niden efeleniyorlar.
Vahhabiler getecek, YÖK'e razı ol! Ül-
ke bölünecek, faili meçhul cinayetleri
sineye çek! Kıbrıs Rum'un olacak, hiç-
bir anlaşmaya imza atma! Çözümsüz-
lüğü çözüm gören Denktaş'ın 70 mil-
yonluk ülkenin kaderiyle oynamasını ka-
bul et!
Bu ülke ne zaman nonmal insanla-
nn, normal koşullarda yaşadığı bir hu-
kuk devleti haline gelecek! Şimdi bazı
dostlanma soruyorum: Bu YÖK'ü de
mi savunacağız?