23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 22 ARALIK 2002 PAZAR HABERLER DUNYADA BUGUN ALt SİRMEN 'Semayer Kumpanya'yı Elbinliğiyle Yaşatmak Sevgıli, 16 Aralıkgecesi Kocamustafapaşa'daeski 'Çev- re Tıyatrosu'nun yenndekı Semaver Kumpanya'nın salonunu binbir güçlukten sonra bulduğumda, ilk kez çocukluğumda duymuş olduğum bır sevinci, bir daha yaşadım. Belki yer çok sapa değildi ve ben yanlış yönden başlamıştım. Ama, çocuk dergilerinde, "miki fare pey- niri bulacak mı?" bulmacalarındaki labırentlerde dolaşıp, sonunda amaca ulaşmışlığın keyfini yaşa- dım, oraya vardığımda. 16 Aralıkgünü, Işıl Kasapoğlu nun sahnelediği, W. Shakespeare'in Onikinci Gece adlı oyununu iz- ledim. Shakespeare'in bu gençlik eseri, Işıl'ın elinde, Comedia d'el Arte ve ortaoyunu ıle birleşmiş, ala- turka tınılaıia zenginleşmiş, enfes çağdaş bir oyu- na dönüşmüştü. Yalnız ülkemizin değil, belki de bugünlerde dün- ya tiyatrosunun en çalışkan ve verimli tiyatrocula- nndan olan Işıl Kasapoğlu'nun yaptıklarını dahaön- ce izlemiş olanlar, ortaya çıkan yapıtın güzelliğine şaşırmayacaklardır. Semaver Kumpanya, orta yaşlı birtiyatro delisi olan Işıl'ın, kendisı gibi çılgın olan 72 dolayında gençle el ele vererek yarattıklan bir sanat odağı. Tıyatroya uzak duran, tiyatronun da kendilenne uzakdurduğu bır semtininsanlannatam 7.000.000, indirimli 4.600.000 liraya oyun sunuluyor, müzik etkinlikleri yapılıyor, dans atölyesı oluşturuluyor ve nihayet opera canlandınlıyor. • • • Semaver Kumpanya gerçekten bir deliler toplu- luğu. Yoksulluk içinde yaratılmış bir sanat zengınli- ği- Oyunlar ve geniş kadro salon full dolsa da, sağ- lanacak gelirle ayakta duramıyor. Gelirden önce, salonun kirası, sonra kömür, su, elektrik parası ödeniyor, sonra bütün kadronun bir- likte yediği ve tıyatroda ımece usulü ile pışen ye- meklere para aynlıyor. Eğer bunlardan geriye bir şey kalırsa, o da tiyat- ronun hepsi her işte görevli mensuplanna aynlıyor. Şimdiye kadar birkaç kez para almış tiyatronun mensuplan. Ama aldıklan para, asgari ücretin de al- tında kalıyor. Tiyatroda, oyuncu, perdeci, büfe görevlisı, kitap standı satıcısı, ahçı, temizlikçi ayınmı yok. Herkes her görevı elbiriiğiyle yapıyor. Örneğin dün, yanı 21 Aralık 2002 günü, çorba ve makamadan oluşan yemekleri, Onikinci Gece'de Mal- volio'yu canlandıran Asil Büyüközçelik ile Alyanak Andre'yı oynayan Fatih Dönmez hazırlamışlardı. Ortalık temizliği ise Tobı Dayı'yı oynayan Tansu Biçer ile ışıkçı Ayşe Engür'ün sırtındaydı. • • • Perde arasında, kitap standından bir lonesco ki- tabı aldım. Satıcı hanım arkadaş da oyuncu kadro- sundaydı, kendisine takılmadan edemedım: - Bugünkü rolünüzü, yani kitap satıcısını da çok başarılı oynuyorsunuz. Oyun sonrasında, Işıl Kasapoğlu ile konuşuyor- duk. - Geçenlerde ENKA'da oynadık, 2.5 milyar lira pa- ra kazandık. Üç ton kömürün karşılığı, dedi. Ve ekledi: - Istediğimiz sübvansiyon bu, para istemiyoruz, biri kömürümüzü, biri elektrik giderimizi, biri salon kiramızı, biri su paramızı versin yeter. Tabii bunlara kostüm giderieri ve benzerierini de katmak mümkün. İşte Sevgili, Istanbul'un tiyatroyla yakınlaşmamış bir serrrtinde, nice güzellikteri ve yenilikleri sunan (ye- ni oyun Kuşlar Meclisı "Simurg "da Karine Şarez ın hazırtadğı dev kuklalar var) bir sanat odağı. Yaşayıp yaşamayacağı ise henüz bejli değil. Bu güzelliğin sümnesi bizlere bağlı. Özel sektör, yukanda söylediğim gibi sponsoriuk yaparsa eğer, nice yoksunluk içinde büyük bir sanatsal zenginlik sürecek. Şimdiye kadarki dayanışma, pek fazla umut ve- rici görünmüyor. Onlan en çok destekleyenlerin başında ise Ece Bar ve Aynalı Meyhane'nin sahibi Ece Aksoy geti- yor. Her hafta bir gün onlara, etiyle sebzesiyle yemek gönderiyor. Krizdeki Türkiye'de, Ece Bar ile Aynalı Meyhane'yi nice güçlükler ve özveriyle ayakta tuttuğunu yakın- dan bildiğim Ece, cüzdanı değil ama yüreği zengin olduğu için, Semaver Kumpanya'ya kannca kara- nnca, ama çok değerii bir destek sunuyor. Toplumda birkaç tane daha yüreği zengin Ece yok mu? Bayar basından sorumlu DYP'de görev dağılımı yapıldı ANKARA(Cumhuri- yetBürosu)-DYPBaş- kanhk Divanı, yeni genel başkan Mehmet Ağar'ın başkanlığında toplana- rak yeni dönem çalışma- lan için görev dağılımı yaptı. Nevzat Ercan si- yasi işlerden sorumlu, Mümtaz Yavuz teşkilat- tan sorumlu genel baş- kan yardımcıhğına geti- rilirken, MehmetAH Ba- yar basın ve propagan- da işlerinden sorumlu ol- du. Türkiye'nin eski ABD Büyükelçisi Nüz- hetKandemirdepartırun dış ilişkilerden sorumlu genel başkan yardımcdı- ğına getirildi. Diğer genel başkan yardımcılannın sorum- luluk alanlan da şöyle: AMRızaGönül(Seçım Işleri), Mehmet Nedim Bilgiç (Kadın Kollan), Oğuz Tezmen (Ekono- mik-Mali îşler), Saffet Ankan Bedük (Gençlik Kollan), Kamil Turan (Demokratik Kitle Ör- gütleri), Salim Ensari- oğlu (Sosyal Işler), Ha- san Subaşı (Yerel Yöne- timler) Ağar, toplantıdan son- ra yaptığı açıklamada Başkanlık Divanı'nın sık sık toplanarak Genel Ida- re Kurulu'nda karar ha- line getirilecek konulann ön görüşmesinin yapıla- cağınıbelirtti. Ağar,par- tinin genel bilançosunun çıkanlarak. partililer ile kamuoyuna açıklanaca- ğını kaydetti. Başbakan Gül: Türkiye'de köklü değişimler yapılacak ve üniversiteler de nasibini alacaktır Tepkileridikkate almıyoruzANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Başbakan Abdullah Gül Yüksek Öğ- retim Kurulu ve Rektörler Komite- si'nin "Acil Eylem Planı" ve El- Ez- her Üniversitesi'ne denklik verilme- si çalışmalanna gösterdiği tepkiyi dikkate almadığjnı ifade ederken "Üni- versitelerde de çok büyük değişiklik- ler olnıası gereldr" dedı. Başbakan Gül, önceki akşam CNN Türk'te Taha Akyol'un sorulannı ya- nıtladı. YÖK ve Rektörler Komite- si'nin ortaklaşa olarak yaptığı ve AKP hükümetinin Acil Eylem Planı ile El- Ezher Üniversitesi'ne denklik verme çabalannı sert bir dille uyaran bildi- riyi önemsemediği gözlemlenen Gül. hükümetin üniversiteler üzerinde hâ- kimiyet kurmak gibi bir çabası olma- dığını savladı. Gül, rektörlerin, bildi- rinin satır aralannda neler söylemek istendığını çok iyi anladığını kayde- derek değişikliklerden ünıversitelenn de nasibini alacağını söyledi. Hükümetin, Türkiye'de statükocu- luğa müsaade etmeyeceğini de ileri MUMCU: AKADEMİSYENLER, KENDİLERİNİ SİYASETÇİ YERİNE KOYMASIN İstanbul Haber Servlsi - Millı Eğıtım Bakanı Erkan Mumcu, YÖKBaşkanıKemalGürüz'ün açüdamala- nnı değerlendirirken akademisyenlerin siyasete ilişkin değerlendirme yapmaya haklan oldugunu ifade ederek "Ama bunu yaparken kendüerini demokratik srvasetin oıeşru aktörİerinin yerine koymak ya da onlann meşru- iyetlerini tarOşnıak biçiminde ortaya koymamalan de- mokrasinin, anayasal düzenin icabKhr* dedi. Bakan Mumcu, İnternet Teknolojileri Derneği'nce düzenlenen "8. Türkiye'de tnternet Konferansı"nda "MilH Eğitim Bakanbğı'nda e-Dönüşöm" konulu top- lantıya katıldı. Mumcu toplantıdaki konuşmasmda "tnsanımıan yarancı ve devrimci olnıası kacınıbnaz bir zonınluluk. Onun için Atatürk'ü bir kez daha dü- şünmebyiz. Bugün karşımızdaJd en büyük engel han- gi kesimden geliyorolursa obun' iyi söylüyorsun da bu bize uymaz, bu şimdi olmaz' itirazKbr. Atatürk böyte deseydi Cumhuriyet kunılabUir miydi?" dedi. süren Gül. sadece üniversiteye giri- şin önündeki adaletsizlikleri yasal yollarla gidereceklerini kaydetti. Gül şöyle devam etti: "Olanlaruı hepsi normaldir. Üniversiteye giriş sistemin- deki adaletsizb'kleri, haksızhklan gi- dereceğiz. YÖK, üniversiteleri koor- dine edecek, ümversitelerin her şeyi- ne kanşan, onlan zapturapt alüna bir kurum olmay acakur." Öte yandan, önceki gün yapılan Üniversıtelerarası Kurul'a rektörler ta- rafından bildiri yayımlanmasının ar- duıdan katılan Mılli Eğitim Bakanı Mumcu'nun, kurul sırasmda rektör- ler ve YÖK Başkanı Kemal Gürüz'le tartıştığı ögrenildi. Gûrûz-Mumcu tarüşmaa Alınan bilgiye göre kurulda; rektör- ler, Acil Eylem Planı'nın üniversite- ler ile ilgili bölümlerin kesinlikle ka- bul edilemez oldugunu kaydederek planda bulunan YÖK'le ilgili bölüm- lerin geri çekilmesini ıstedi. Bunun üzerine Mumcu'nun Acil Eylem Pla- nı'nın Milli Eğitim Bakanlığı'nagön- derildiğini vıırgulayarak rektörlerin planm muhatabı olmadıklannı söyle- diği ögrenildi. Mumcu'nun "Keşkebe- nimle görüşnıeden böyie bir bildiri yaynnlamasaydıruz"' dedığı. daha son- ra da rektörlere, "Atatürk ünrversite- lerinin rektörü okluğunuzu unutma- yın" diye çıkıştığı kaydedildi. Bu çı- kışın ardmdan rektörlerin ise "Bunu sizdenöğrenmeveceğiz" dediği bildi- nldı. Toplantıda Gürüz'ün, Mumcu'ya "Doğrulan söylemiyorsunuz" dediği, Mumcu'nun da "Söylenen söz, sahi- binindir" cevabını verdiği belirtildi. Rektörlerin hükümete ültimatomu olarak nitelendirilen ve 77 rektör tara- fından yayımlanan bildiride şu mad- deler yer ahyor. • Geçmişte bazı üniversitelere bi- lim, medeniyet ve cumhuriyet karşı- tı zihniyetlerin hâkim olduğu, bu yol- larla hak etmeyen kişilere akademik unvanlar dağıtıldığı ve bu kişilerden bazılannın de\letin üst düzeyindejşö- rev aldığı bilinen bir husustur. YOK, bu tür girişimlere imkân vermemek- tedir, vermeyecektir. • Üniversitelerde görev yapan öğ- retim elemanlan da kanunlar çerçe- vesinde akademik hürriyete sahiptir. • trtica, gericilik ve bölücülük dı- şındaki tüm düşünce ve eylemler Türk üniversitelerinde tamamen serbesrtir. • Küresel yanşta ülkemizi başa- nyla temsil eden üniversitelerimizi siyasi güçlerin kontrolüne sokacak düzenlemelere asla izin verilemez. Emekli oluyor Genel Müdür'den kadrolaşma tepkisi AHMET ŞEFtK TRABZON-KöyHiz- metleri Genel Müdürü Hüseyin Ahoğhı, AKP ik- tidannın kadrolaşma bas- kısına tepki göstererek emekliye aynlma karan aldı. Alioğlu, bölge ve il müdürlükleri düzeyinde yapılmak istenen atama- larda kurallann gözardı edildiğini,"Byakatin esas ahnmadığını'' sa\undu. Seçimle ışbaşuıa gelen ilk genel müdür sıfatım taşıyan Köy Hizmetleri Genel Müdürü Hüseyin Alioğlu'nun yerine, AKP" den Bitlis'te milletvekili adayı olan ancak seçileme- yen Mirbey Ertuğrul'un getirileceği öğrenildi. Bunun üzerine emekli- ye aynlma karan alan Ali- oğlu, yeni iktidann istek- leri olmasını doğal karşı- ladığını, ancak bu istekle- rin işlerin daha nitelikli ve verimli yürütülmesine yönelik olmadığını belirt- ti. Alioğlu, şöyle konuştu: ''Özeliklebölgeveflmü- dürtükleri düzeyinde ba- atakpler,tefldnfcrohıyor. Oysa bizimteşküatçokni- teifldi insanlarm çahşüğı birkurum.Yapılmak iste- nen değişikökler yanhş. Doğru insanlar değiL Ni- telik, liyakat aranmıyor. Bunu kabul edemem." Kendisine isim bazm- da değişiklik önerildiği- ni, ancak bugüne kadar bu istemlere direndiğini vurgulayan Alioğlu, söz- lerini şöyle sürdürdü: "Direnmeyede\am ede- bilirdim. Ancak kurum büyükzarargörürdü. Biz birekibiz. Bugüne kadar çokhizmetfcryapak.Ekip yx>ksa ben de yokum." AİMİııllalı Baştürk amldı tstanbol Haber Servisi - Devrimci Işçi Sendika- lan Konfederasyonu (DÎSK) ve Genel-tş genel baş- kanlanndan Abdullah Baştürk, ölümünün 11. yı- lmda mezan başuıda anıldı. Zincirlikuyu Mezar- lığı'ndaki törende konuşan DÎSK Genel Başkanı SüleymanÇelebi, bazı insanlan ölümsüzleştirenin, veTdıkleri mücadele oldugunu ifade ederek Baş- türk'ün de emekçi sınıfiçin mücadele vererek ölüm- süzleşüğıni anlattı. Çelebi, "Sendikal hak ve öz- güriüklere sakhrüan dikkate aknğımızda görfiyo- ruz ki mücadeleye devam etmetiviz" diye konuştu. Çelebi, Türkiye'nin ciddi bir savaş tehdidi altın- da bulunduğunu, olası bir savaştan en çok işçi sı- nıfının zarar göreceğini söyledi.Törene, Baştürk'ün eşiAyten Baştürk, DtSK'in eski genel başkanlann- dan Rıdvan Budak, öldürüîen eski DtSK Genel Başkanı Kemal Türkler'in eşi Sebahat Türider ve işçiler katıldı. (Fotoğraf: GÖKÇE UYGUN) 'Bu dağınıklık ülkeye ağır bedeller ödetir kaygısını taşıyorum' Baykal: Iktidar sancı içinde İstanbul Haber Servisi - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ülke yönetiminde güven sarsıcı tablolann ortaya çıkmaya başladığını ifade ederek, "siyasetten ekonomiye, muhalefetten iktidara geçmenin sanolan içindeler" diye konuştu. Baykal, 27. îktisatçılar Haftası çerçevesinde düzenlenen Türkiye'de Krizli Yülann Toplumsal Sonuçlan" konulu toplantının açılışını yaptı. Deniz Baykal, Cumhurbaşkanı Anmet Necdet Sezer'in Anayasa değişikliğini TBMM'ye iade etmesine ilişkin bir soru üzerine, Cumhurbaşkanı Sezer'in Anayasa'nın kendisine verdiği yetkiyi kullandığını dile getirdi. Anayasanın temel haklara yönelik kısıtlamalanndan anndınlması gerektiğine inandıklannı ifade eden Baykal, " Düzenlemekri değerlendirirken, bundan khn yararlanıyor sorusu sorulmaz. Kim yararlanırsa yararlanan, eğer genel objektif bir düzenleme getirilmişse bu kişiye özgü bir düzenleme değüdir. Kişiye özgü düzenleme yapmamak gerekir, Türkiye bir hukuk devietidir r diye konuştu. ' Deniz Baykal, hükümette koordinasyon eksikliği yaşandığı ve iş dünyasının bu konuda uyanlarda bulunduğu şeklindeki soru üzerine, güven sarsıcı tablolann ortaya çıkmaya başladığuıı söyledi. Baykal, hükümette her kafadan bir ses çıktığını, birbiriyle çelişen açüdamalarm yapıldığını kaydetti. Hükümetin karşüaştıklan tabloyu nasıl yönetecekleri konusunda tercih koymadıklannı da ifade eden Deniz Baykal, " Buna hazn- değüTer, bunu net bir şekflde yönlendirecek bir durum yok. bunu yapacak biri ortaya çıkmıs değiL 'O da olur, bu da olur' diyorlar, birbirierine bakryorlar, dagınık bir manzara var. Türkiye zor bir dönemden geçiyor, bu dağnukuk Türkiye'ye çok ağır bedeller ödetir diye kayguara kapüıyoruın** diye konuştu. 2003'TEN ÖNCE İADESIİSTENİYOR Kaplaıı bitti gi Ankara'da Alman Adalet Bakanlığı yetkilüeri ileyapılan görüşmeler sonucunda, Türk tamfinca verilecek garantiler de dahil olmak üzere, iade sürecinin teknik aynntılan açıklığa kavuştu. ANKARA (ANKA) - Halen Almanya'da cezaevinde bulunan "Hilafet Devfcti" lideri Metin Kaplan'ın Türkiye'ye iadesi için Alman Adalet Bakanlığı heyetiyle geçen hafta Ankara'da yapılan görüşmelerde Türk tarafınca verilecek garanriler de dahil olmak üzere iade sürecinin teknik aynntılannın açıklığa kavuşturulduğu öğrenildi. Alman heyetinin Ankara'da Adalet Bakanlığı yetkilileriyle yaptığı görüşmeler, Kaplan'm Türkiye'ye iadesine ilişkin olarak Ankara tarafından verilecek garanriler üzerinde yoğunlaştı. Diplomatik kaynaklar, Alman hükümetinin, Alman mahkemesi nezdinde iade talebinde bulunmadan önce Kaplan'm Türkiye'ye getirilmesi sırasında yapılacak işlemlerle kötü muameleye tabi tutuhnayacağına ilişkin güvenceler konusunun sonuçlandınlması gerektiğine dikkat çekti. Ankara'daki görüşmeleri "çok verimH'' olarak nitelendıren diplomatik kaynaklar, bu görüşmelerin önceki hükümet döneminde yapılanlara göre "çok daha yapna" oldugunu, amacma ulaştığını, yeni bir müzakereye gereksirüm duyulmadığmı belirtti. Terörist bir örgütü yönettiği ve rakip örgütün lideri olan Hahl tbrahim Sofiı'nun ölümünü teşvik ettiği gerekçesiyle Almanya'da dört yıl hapis cezasma çarptınlan Metin Kaplan'm cezasını tamamlayacağı Mart 2003'ten önce Türkiye'ye iade edilmesi isteniyor. Ancak Kaplan'm Türkiye'ye iade edilebilmesi için siyasi sığınmacı statüsünün kaldınlmasırun ardmdan, yaptığı itirazın ilgili Alman mahkemesince reddedilmesi gerektiğine dikkat çekiliyor. Türkiye'nin, Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 75. yıldönümünün kutlandığı 1998'de bomba yüklü bir uçakla Anıtkabir'e saldınnayı planladığı gerekçesiyle Kaplan'm iadesini istediği belirtiliyor. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@mynet.com oralcalislar@yahoo.corr Hafızam beni yanıltmıyorsa, 12 Ey- lül askeri darbesine karşıydık. Bu dar- benin en önemli ürünlerinden birisi de Yüksek Öğretim Kurulu'ydu (YÖK). Ih- san Doğramacı'yı ve 12 Eylül'ün ilk günlerini hatırlayın: YÖK, Kenan Ev- ren'e "fahri doktora unvanı" veriyor- du. YÖK tarn anlamıyla bir 12 Eylül ku- rumudur. Üniversiteleri; öğrencileri ve öğretim üyeleriyle bir kışla disiplini al- tına sokmayı amaçlayan bu kurum, büyük ölçüde hedefine ulaştı. YÖK, gerçek kimliğine Kemal Gürüz döne- minde kavuştu. Kemal Gürüz, hakiki bir 12 Eylül'cü. O kafasının kızdığı rektö- rü "PKK'li" diye suçlayacak kadar per- vasızdır. Ona göre üniversiteler, aşırı milliyetçi dış ve iç politikanın biryan ürü- nü olmalıdırlar. Önümde 2002 tarihli bir YÖK belge- sı duruyor, başlığı şöyle: "Asılsız soy- kınm iddialannın yükseköğretım prog- ramlanndaki işlenış şekii konusunda yöntem geliştirmek üzere yapılacak bölgesel seminerlerin tarihleri..." Ya- ni, bilim üreten bütün öğretim üyeleri- YÖK'ü de mi Destekleyeceğiz? ne, profesörlere, "Sizi asılsız soykınm konusunda eğiteceğiz ve bunun için seminer vereceğiz" diyor, diyebiliyor. Kimse de buna itiraz etmiyor. Tarihsel bir olayın nasıl incelenece- ğine, bundan ne gibi sonuçlar çıkan- lacağına YÖK'ün tepesindeki bir avuç kışi mi karar verecek? Diyelim ki, on- lar bir yönde düşünüyorlar. O onlann hakkı, ama bir profesöre, emir eri gibi bir konuda ne düşüneceğini dikte et- mek gücünü Kemal Gürüz nereden alı- yor? Fakat YÖK ve bazı rektörler, son yıllarda kendilerinin bu ülkenin gerçek hâkimleri olduklannı düşünmeye baş- Iadılar. • • • Kemal Gürüz'ün rektörleri tehdit et- tiğini, öğretim üyeleri üzerinde korku sal- dığını en iyi, bu ülkenin bilım insanları bıliyorlar. Çünkü ona tanınan yetkiler. bir rektörü, bir öğretim üyesini haya- tından bezdirecek kadar kuvvetli. Dı- yelim ki Gürüz, bir üniversiteye seçi- len rektörü istemedi. önce onu Cum- hurbaşkanı'na önermiyor. Buna rağ- men diyelim ki, Cumhurbaşkanf nın da çabasıyla o kişi rektörlüğe getirildi... Bu kez o rektöre kadro vermiyor, mad- di olanaklannı kısıyor. Ne diyor YÖK'ün anlı şanlı Başkanı, "Vahhabibataklığında ülkeyi boğdurt- mayız..." Yani bu ülkeyi şeriatçılar ele geçirecek, buna izin vermeyiz demek istiyor. E! O zaman ne yapacağız? Şe- riatçılar geliyor diyerek, YÖK sistemi- ne razı olacağız. Üniversitelerde bilim özgürlüğü için mücadele edilmesin- den vazgeçeceğiz. Ne olacak yani? Bir grup "kurtancı" YÖK yöneticisi orada istediklerini ya- pacaklar, öğretim üyelerini canların- dan bezdirecekler, esip savuracaklar, tehdit edip korkutacaklar, oralar bir bi- lim merkezı olmaktan çıkıp milliyetçi ön- yargılar üretecek, biz de şeriat geliyor diyerek onlann her yaptıklannı onayla- yacağız. YÖK Rektörler Kurulu bildirisinin bir yerinde şunlar söyleniyor "Türk Cıni- versitelehni siyasi güçlerin kontrolüne izin vermeyiz." llginç bir saptama. Pe- ki Kemal Gürüz'ün toplantının ardmdan söylediği şu sözlere ne demeli: "Türk dünyasının büyük evladı Denktaş, hasta yatağında karakter katliamı öl- çüsüne varan saldınlara maruz kalı- yor. Kendi bakanhğını tekzip eden Dı- şişteri'nin diplomatlanna selam olsun.' Bunlar Kemal Gürüz'ün tam anlamıy- la siyasetin orta yerinde oldugunu gös- termiyor mu? ••• Bu ülkede garip şeyler oluyor. Bazı köşelen tutmuş birileri, statükoyu ko- rumak. saltanatlannı sürmek amacıy- la, bir kurtancı misyonu ediniyorlar. Za- manında bizi komünizmden "kurtara- rak" tepemızde boza pışirdiler. Türki- ye'nin demokratik bir ülke olmaması ge- rektiğinı söyleyip, bu uğurda önümüz- de dikildiler. Komünizm tehlikesı bitin- ce "bölücülere" karşı bizi korumak amacıyla "özgüriükleri" lüks gördüler. Şimdiki konumuz "şeriat". Şu anda bizi şeriattan "kurtanyortar." Onlar bu kurtancı eylemi yaptıkça Türkiye daha yoksul bir ülke haline geliyor. Onlar bi- zi kurtardıkça eskisinden daha kötü bir yaşama mahkûm ediliyoruz. Top- luma ölümü gösterip sıtmaya razı et- meye çalışıyortar. "Bak bizi istemezse- niz, Vahhabiler gelir" diyorlar. Yurttaş bunlardan nefret ettiği için, gitti bun- lann en istemediği partiye oy verdi. Şimdi sırtlannı bir yerlere dayayıp ye- niden efeleniyorlar. Vahhabiler getecek, YÖK'e razı ol! Ül- ke bölünecek, faili meçhul cinayetleri sineye çek! Kıbrıs Rum'un olacak, hiç- bir anlaşmaya imza atma! Çözümsüz- lüğü çözüm gören Denktaş'ın 70 mil- yonluk ülkenin kaderiyle oynamasını ka- bul et! Bu ülke ne zaman nonmal insanla- nn, normal koşullarda yaşadığı bir hu- kuk devleti haline gelecek! Şimdi bazı dostlanma soruyorum: Bu YÖK'ü de mi savunacağız?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear