25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ZKASIM 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA ROPORTAJ İNSANIN SERÜVENİ TURHAN SELÇUK DÜ3Ü3T TA3-ATİI İSTAN3UL A3DQI.CA.N3AZ' Itî HARİKIİÂDE MA.CSKÂ.LA2I Dünyanın en gözde bastonları Zonguldak'ın Devrek ilçesinde üretiliyor Dallann D E N I Z S O M " w - T^-entingirişinikorkunç m^r bir yaratık kesmiştır. m£ Kadın yüzlü, aslan m ^ L gövdeli, kartal kanat- •* J ^ _ lı, yılan kuyruklu ca- navar. gelip geçene garip bir bılme- ce sormakta, bilemeyenlen parçala- maktadır. Yaratığın bilmecesine bm- se doğru yanıt veremediği için kent büyük bir felaketin eşiğine gelmış- tir. Bu gidişle herkes ölecektır. Kra], kim bu yaratıktan kenti kurtanrsa tahtını ona devredeceğını ve kız kar- deşi ıle evlendireceğini söyler. Bir gün bir yabancı gelir. Kor- kunç yaratık Sphinks. yabancının karşısına dıkilir ve bılmecesıni so- rar: "Sabahdört,öğleikiakşamüçaya- ğı üstünde yürüyen hayvan riangi hayvandır?" Yabancı fazla düşünmeden yanıt verir: "Insan! Çfinkü insanoğlu hayaü- mn sabahında dört ayak üstünde emekkyerek yürür, büyüyünce iki ayağıııın üstünde durur ve ömrii- nün akşamı olan yaşhlığında yürü- mek için bir bastona dayanır." Canavar, bılmecesinın çözülme- si uzenne kendıni yüksek kayalar- darı aşağıya atarak intihar eder ve ma- salın hiç de yabancı olmayan kah- ramanı CHdipus, bilmeden annesi ile evlenip kral olacağı kente girer. Antik çağın masallanna konu olan baston alt tarafi uzunca bir ağaç da- hdır... Sopadır... Değnektir... tlla ömrün akşamında kullanılması ge- rekmemektedir. Kirt kılığa glren sopa Sopanın ucunda tutma sapı yok- sa "asa w dır; gücü, kudreti temsil eder. kutsallık kazanır, koca denizi ortasından ikiye böler. El emeği göz nunı döküldüğünde bir sanat eseri- ne dönüşür, yeri geldiğinde bir ser- vet taşır; yeri gelmemesi dileği ıle tek kurşun atımlık tüfek ya da uc un- dan çıkan metalle kesicı silah olur. Alt tarafi bır sopa, dünyada kırk kılığa girer ve Zonguldak'ın Dev- rek ilçesinde sektör olup, dünyaya ün salar. Orhan VeH'nin "Siyah akar Zon- guldak'ın deresi/Yüz karası değil könür karası" dediği Filyos Irma- ğTın geldiği dağlara doğru izledi- ğinızde Abant Gölü'nden çıkan ve ağaclann şavkından yeşile boyanmış benak suyun Filyos'a devrildigi yer- dedı Devrek. . "Benden zarar gelmez/Kovanda- Id anyaAfavasmdaki kuşa^Ben ken- di lıalimde yaşanm/Şapkanun al- tuıdaJ" diyen ve 1942'de daha 22 yaşndayken ince hastalıktan ölen şa- ir Rüştü Onur'un memleketidir bu- rası. Rüştü Onur, şıırinin devamında "Sebepsiz gülüşüm caddeferde/Mem- mınivetimden;/Ve bu çılgmkk debce- sine/Içimden geliyor./DiIsiz değiüm susamam/Öyle ölüler gibi/Bu güzel dünya ortasında" diyerek ana cad- denin ortasındaki büstü ile selam- lar ınsanlan ve karşısındaki parkta Devreklı baston ustalannı iş başın- da gösteren anıta bakar durur. Gü- lümsemesı sebepsiz değildir; anıt- taki baston ustalannın bastonunun kınlmış olmasına gülümsemekte- dirartık! Esaretle gelen sanat Hani, avuç içi kadarbir yer denir ya. Devrek işte öyle. Ekonomik var- lığı orman köylerinde, orman ürün- lerinde... Baston üretimi de bura- dan geliyor. Osmanlfdan kalma 1876 tarihlı bir salnamede kasaba- da ceviz ağacından yapılan bastonun şayan-ı memnunıyet verdiğı yazıyor. Devrek"te bastonculuk eskılere dayansa da bır sanat eserine dönüş- türen AMZiya Efendi oluyor. 1. Dün- ya Savaşı sırasında askerlığini ya- parken Mısır'da esir düşen Ali Zi- ya, tngiliz subaylann elinde gördü- ğü bastonlardan etkileniyor ve tut- saklığı bitip Devrek'e döndüğünde bunlara kendı zevkini katarak yenı- den tasarlıyor. Fakat. Ali Ziya Efendi'den sonra bastonculuk gıderek sıliniyor. An- cak 197O'liyülardaFehmiIşk,Mün- teka Çelebi gıbı ustalar baston sa- nahnı yeniden canlandınyor ve can- lanış o canlanış... Hem de ne can- lanış... Devrek bastonunun ünü dün- yaya yayıhyor. Atölyede sergilenen yüzlerce bas- ton ve işlenmeyi bekJeyen sopa yı- ğmlan arasında baba mesleğini sür- düren Rüştü Çelebi anlatıyor. "Devrek bastonunun en önemli özeDiğiei işçüiğidir. Birbastondan bir tane daha bulamazsmız." Salnamede ce\iz ağacından söz edilse de bugün kızılcık ağacı kul- lanılıyor. Bir kızılcık ağacı yılda bastonluk 10 dal ancak veriyor ve orman idaresi kızılcık dalı kesilme- sine izin vermiyor! Kızılcık dalının özelliği esneme kabıliyetinin fazla oluşu. Kızılcık sopasının nasıl esne- diğini dayağını yiyen bilir! Sopa dalından kesıldiğinde bır yıl kurumayabırakıhyor. Sonra fırınla- nıyor ve bu arada eğrilikleri düzel- tiliyor. Rüştü Çelebi, baston sopa- sının ne kadar ince olursa o kadar makbul olduğunu söylüyor. Sonra: "Zımpara işi önemlidir. Sopaya kezzapla renk verilir. Kezzap, ağaç kurdunu önler. Bastonun gövdesi yekparedir. Sap kısmı için ceviz ağa- cı da kullanıhr, dağ keçisi a>ağı da.- Bastonun yere değen ucuna ise man- da boynuzundan parça konur. Man- da boynuzu mikrop tutmaz; sokak- taki mikrobu e\*e taşunaz." KlasiK figür yılan Klasik De\Tek bastonu, yılan fi- gürlü olanı... Ağacın dalı, milim mi- lim oyuluyor; bir ağaca helezon bi- çiminde dolanmış. başlan sap kıs- mında iki yılan şekli veriliyor. Üze- rindeki desenler çinı mürekkebi ya da dağlama yöntemıyle işleniyor. Sap kısımda ise at, ördek. yılan. at- maca başı gibi figürler kullanılıyor. Saplara gümüş ve sedef üzerine de- ğerli taş işlendiği de oluyor. Peld, bir baston kaç para? 15 milyon liradan başlayan fiyat- lar alt tarafi bir ağaç dalı için tah- min edilemeyecek rakama kadar çı- kıyor... Rüştü Çelebi, eline aldığı 'evresı ^larla kaplı avuç içi kadar bir yer. 22 yaşında ölen Devrekli şair Rüştü Onur ana caddedeki büstünden sesleniyor: "Benden zarar gelmez/Kovandaki anya'Yuvasındaki kuşa;/'Ben kendi halimde yaşanm/Şapkamın altmda..." baston için. "15 milyon Kra" dedik- ten sonra bastonun sapını çıkarüp ka- sadan aldığı yeni sapı takıyor, U 15 nühar Hra" dıyor. 24 ayar alhn sap, üzerindeki mücevherlerle ışıl ışıl parlıyor... Yılanlının yanı sıra burmalı ve çentik fıgürlerin de Devrek'e özgü olduğunu söylüyor bastonculuğu yeniden canlandıran Fehmi Işık'rn oğlu Tansel Işık 36 yaşında olma- suıa karşın Devrek'in en kıdemli baston ustası sayılıyor Tansel Işık. 10 yaşından beri işin içınde. Iktisat eğitımı almasına karşın bastonlar- dan aynlmıyor. 300'ü aşkın model olduğunu anlatıyor Yılda 15 bin baston El işçiliği sayesinde biri ötekine benzemeyen birbirinden güzel bas- tonlar süslüyor DevTek'in Baston- cular Çarşısrnı... Hanım ustalar da var çarşıda... Herkes göz önünde ış- liyor eserini... Yılda el yapımı 15 bin baston üretiliyor Devrek'te... Epeycesı yurtdışına satılıyor. Her işte olduğu gibi bastonda da maki- neyi devreye sokanlar yok değil... Fabnkasyon ürerim. De\Tek basto- nunu temsil etmiyor... Devrek avuç içi kadar... Ana caddenin ortasındaki büstüy- le Rüştü Onur, Devrek'i avucunun içinde tutuyor: "Ben ökem be anacığnn/Nem var ki sana kalacak/Ceketimi kasap ala- cak.'Pardösünıü bakkal/Borcuma mahsuben../V'a aşklarnWYa şürle- rim n'olacak/Ya sen ele güne kar- şıAasıl bakacaksın insan yüzü- neVHülasa anacığım/Ne ambarda danm/Ne evde kanm var7Çıplak doğurdun beni/Çıplak gideeeğiın-." GEÇMÎŞTEN GELECEĞE ORHAN ERtNÇ 'Yerinde Yeller Esen Anayasa' Türkiye'nın, Kıbrıs sorunu ile önümüzdeki yıllar- da da yaşamasına rıza gösterecek kişilerin sayı- sının çok sınıriı olduğu, bilinmeyen bir gerçek de- gil- Kimi sorunlann sürmesinde özel çıkan bulunan- lann, kendileri için altın yumurtlayan tavuk önemin- de olan konulara yaklaşma yöntemleri biliniyor. Bu nedenle onlann etkisine girmemek gerek. Ter- si bir yöntemi, sorunlann kendi ya da sözcüsü ol- duğu gruplann çıkan yönünde neye mal olursa ol- sun çözümü için kullananlar da var. iyi nıyetlıler bir yana ama, her iki grubun da ga- zına gelerek hem akla, hem de toplu çıkarlara ay- kın sonuçlann doğmasına alkış tutmak anlaşılmaz bir tutum. Kıbns sorununun çözümü konusunda Birieşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'ın sunduğu planla ilgili değerlendirmelerde en çok sesı çıkan- lar ve öncüluk yapmaya soyunanlar bu iki grup- tan oluşuyor. llk grup, planın kayrtsız koşulsuz kabulü ıle bir süre sonra yeniden 1974 öncesine dönüleceğini bildiği için ellenni uğuşturuyor. ikinci grup ise geçmişte yaşananlan ya unuttu- ğu ya da görmezden geldiği için yenı yapılacak ana- yasanın Kıbns Cumhuriyetı'ni ilelebet yaşatacağı- nı sanıyor. Oysa yakın tarih öyle demiyor. • • • Kıbns Cumhurıyerı, Türk ve Rum cemaatlerinın kurucu ortaklığında oluşturulmuş ve 199 madde- lik bır anayasanın guvencesinde olduğu varsayı- mıyla 1960 yılında yaşama geçirilmişti. 11 Şubat 1959 tarihli Zurih ve 19 Şubat 1959 ta- rihli Londra antlaşmalan uyannca karma komisyon tarafından hazırlanan anayasa taslağı 6 Temmuz 1960'ta eklenen Tadıller Cetveli ile son şeklini al- mıştı. 16 Ağustos 1960'ta Makarios cumhurbaşkanı, Fazıl Küçük de cumhurbaşkanı yardımcısı olarak goreve başladılar. Ancak Rumlar, kurucu ortak Türklere tanınan hak ve yetkilere uç yıl dayanabildiler. Ortalıkta Av- rupa Birliği'nın hayali bile olmadığı için tek amaç- ları vardı: Yunanıstan'la bırleşme. Antlaşmaların gostermelik değer taşıdığını ve amaçları gizleyecek bir kâğıt parçası olarak görül- düğünü şu cümleler açıkça belgeliyor. "Zürih Antlaşması imzalandı ancak Makanos, ak- lında Enosis'i bulundurarak Ada'ya döndü. Ken- disine 'Bağımsızlık iyi gitmiyor' dendiğizaman na- sıl cevap verdığini biliyor musunuz? Söyleyece- ğım ve yazınız. 'Delı Türk artık üstünde Lanches- ter House (Londra) görüşmelerinin baskısı oldu- ğunu sanmasın. Şımdı bağımsısız ve güç bızde- dir. Bundan böyle onlann hakkında da ben karar vereceğım'..." (Plutis Servan, Fileleftheros gaze- tesi, 6Nisan 1997) ••• Beş kentte cemaatler için ayn belediyeler kurul- ması anayasa gereğince gündeme geldiğinde Ma- karios Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Baş- kanlığını tarafsız yargıç Prof. Forsthoff'un yaptığı mahkeme, 25 Nisan 1963'te başvuruyu reddetti. Ama Makarios karara uymadı. Başkan ıstifa ede- rek çekildı. Artık Anayasa Mahkemesi de yoktu. Anayasanın ilk kez delinmesinden 8 ay sonra, ana- yasanın 13 maddesi tek taraflı olarak yürüriükten kaldınldı. (21 Aralık 1963) Türkiye'nın karşıçıkma- sına kulak asan da olmadı. 1992 yılının 20 Tem- muzu'nda Fileleftheros gazetesinde yayımlanan ve 1971 yılında vermiş olduğu demecinde Klerides vanlan durumu şöyle özetledi: "Kıbns Hükümeti'nin mutlak kontrolü biz Kıb- ns Rumlannın elinde bulunuyor; başımızda ne bir başkan yardımcısı ne onun vetosu, ne de Cıç Türk bakan var; tüm bakanlar Kıbnsh Rum, uluslarara- sıplatformda tanınan tek hükümet bizim hüküme- timiz. Bugün Türklerin kontrolünde olan toprak, sa- dece yüz de 3. Türkleri içimize tekrar neden ala- lım..." •*• 1974 yılındaki müdahale, Kıbns Türklerine uy- gulanan katliamı önlemişti.. ama kimi Rumların gözleri arkadaveyapamadıklanndakalmıştı. Bun- lardan biri de Makarios'un halefi Başpiskopos Hri- sostomos'tu. 21 Mart 1993 günlü Mahı gazete- sinde, duygulannı şu cümle ile yansıtmıştı: "Ne acıdırki halkımız kuzeydeki evlerini, köyle- rini terk etmiştir ve bu nedenle bugün gerilla sa- vaşı yapamıyoruz." • • • Avrupa Birliği'ne gırelim, Kıbns Sorunu'nun çö- zülmesine katkıda bulunalım. Ama geçmişteki ya- şananlan yineletmeyecek sağlam garantileri ala- rak. Yoksa biz yazamasak bile çocuklarımız benzer şeyleri yazmak zorunda kalabilir. (Kaynak: Yerinde Yeller Esen Anayasa / Orbay Deliceırmak/1997/ "Anayasa'nın tam metni, Ga- ranti Antlaşması, vb.") oerinc@ cumhuriyet.com.tr. DUYURU "Şapka Devrimi"nın 77. yıldönûmûnü kutlamak, Atatürk Ilke ve Devrimleri'nin her zaman savunucusu ve bekçtsi olduğumuzu kamuoyuna bir kez daha duyurmak ıçın; 25 Kasım 2002 Pazartesi günu Saat 11.00'de Taksim Atatürk Anıt önünde "Buluşalvn" dıyor, "Herkesi bu kutlamaya bekliyonız." IstanbulKaüsesi EğitJm Vakfı Yönetim Kurulu adına Başkan BirnurÖZÜMERT Güneş ve Bulut Nusret Kemal Otyam'ın anılarından ve yazı- larından oluşan bu ilginç yapıt Küttür Bakan- lığı Yayınlan arasında çıktı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear