22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
•1 KASIM 2002 PERŞEMBE 4- CUMHURİYET SAYFA kultur(âcumhuriyet.com.tr 15 MAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ aınn omruneovgüAh! 0 deli zaman denizleri, uslanmaz içle- mişin çağnsız gelen konuğu. Şimdi bir döne- meçtesin sen de! Durup bakıyorsun hayata. Orada. az ötende duran şaire dönük yüzün. EEvrenın sesinı dinleyen gözle tinin sannsını b»ir deyileniş çağnsıyla bir bir yeryüzüne sa- vTiran. bize sözcükJerinin tınısıyla, yeni bir d i l , yenı bir bakış getiren şairin ömrünün ta- n ı ğ ı gıbı duruyorsun orada. Çağ kötü, çağ elemli. Bin bir yüzünü gös- terdi bize doğa. Bin bir gizi çözüldü aylamı- r u ı Gene de sözler yetmedi bunlan anlatma- y a , dile getirmeye. Sen de tıpkı benım gibi, her acı sağnağında, rıer sevinç gövertilerinde o sonsuzluğun dili- n i anlamak, hayata daha varsıl bakabilmek için yüzünü şaırin sözlerine dönüyorsun, emi- rıim bundan. Onun, iki yüzyılı buluşturan ömrünün ta- nığı oluyorsun birden. îki çakmak çakmak bakışın, erimindeki sözlerin yolcusu olup da düşün ve sevincin, aşkın ve tutkunun, tinin v e tenın, yerin ve tanhin, bilincin ve bilgi- n i n anlamını ka\Tamaya yönelmemek ne mümkün! Dokunuyorsun ağaca, bakıyorsun gökyüzü- ne, avuçluyorsun suyu, özlemle öpüyorsun sevgili dudaklanndan. Ortadoğu kan ağlıyor. Kafkas kızının gözbebeklerinden seçiyorsun acının çığlığını... Uzanıyorsun Mağribin serin yeline.. Troyalı kadınlara bakıyorsun, köpük köpük olmuş kadırgalardan Hektor'un sesi, Helenanın çığlıgı uzanıyor geceye.. Tan kı- zıllığında tufanın dindiğinı. Gılgamış'ın En- kidu'yla buluştuğunu anlıyorsun... Karaca- oğlan, kuş kanadında sözceleminin ışığını su- nuyor şaire. Sen de tıpkı benim gibi, dönüp şairin ömrü- ne bakıyorsun. Yok, hayır! Bu bakmak değil, onunla çıktığın bu yolculukla yeryüzünün gezgini kesiliyorsun. Sözlennin ahnlığuıda ışıyan hayatlann so- luğunu dinliyorsun.. Biliyorum, soracaksın- dır şımdı bana; nereden tutuldun bu tufana, kim el verdi sana, onun büyülü dünyasıyla ta- nışmana... Sözün kapısını aralarken dediydim ya; ya- şadığım deli zaman denizlerinde kulaç atma- yı öğreten bir bilici gibi düştü önüme sözleri. Algına çevirdi beni. Çağnsız gelen konuğun iki adını öğretti. Ölmek ve yaşamak zamanı- nı sırnnı üfledi kulağıma: "Bedevi bir sabır gibiyimdir/ Ey teselli- siz gece" dedim, onun dılıyle konuştum, onun sesiyleçağırdımöteki'ni.. tçiminaylasınadü- şürdüğü ışığın dervişi kesildim. Dedi ki bana, bize yani: "Koştum geldim ta sınınna değin. Burdan ötesi suskunluk, zaman Ç ^ J airi düşündüm, şairi sevdim. Uğrun uğrun yol aldım onunla. Sözleriyle uzadı ömrü, aydınlığıyla soluk verdi her birimize. Saklı gök, yitik deniz, uğunuşu geçmiş sayıklamalar mevsimi... Gecenin ayazı, sabahın çiyli buğusu var şimdi yeryüzünde. Karacaoğlan gibi sevmek, Anday gibi yazmak yeryüzünü ışıltıya kesen bir dil şenliği yaşatmaktır elbette. OKUMA ÖNERILERI Melih Cevdet Anday: Göçebe Denizin Üstünde, Yağmurun Altında (Şiir), Bir Sis Çanı Gecenin İçinde (Seçme Şiirler), Yiten Söz, İmge Ormanlan, Felsefesiz Yaşamak (Deneme, Adam Yay.J; Tanıdık Dünya (Şiir), Raziye (Roman, T. tş Bankası Kül. Yay.) VVilliam Butler Yeats: Kelt Şafağı, Çev.: AH Karabayram, 2000, Dost Yay. Alberto Manguel: Borges'in Evinde, Çev.: Cem Akaş, Fot.: Sara Facio, 2002, Yapı Kredi Yay. Octavio Paz: ÇiftAlev: Aşk ve Erotizm, Çev.: Tomris Uyar, 2002, Okuyanus Yay. BELLEK KUTUSU "Geleceğimizi bUmemektir bizi zamanın içine sokan. Yoksa bir gün dizlerine dokunur dokunmaz onun soyunuvereceğini bilip de beklemek, bir ölümlünün sabnnı aşar." Melih Cevdet Anday tft Ve gözlerin. Delilik denizlerim benim, Yitişimin inatçı gömütleri. ("Koştum Geldim") Baktım çakır gözlerine.. Ipeksi saçlanna. Dokundum ellerine, yeryüzünü kucaklar gibi kucakladım şairi. Ömrüne baktım gözlerinde. tki yüzyılın bu- luşmasını gördüm. Orhan Veli'yi, Oktay Ri- fat'ı tanıdım orada.. Aşklannı, tutkulannı, yeryüzünü dinleyen hallerini hissettim... Ef- İatun'u gördüm orda, Attar'ı, Mevlânâ'yı... Yunus Emre ve Karacaoğlan la dostluğuna şaşarak baktım.. Dante'nin acısını, Cervan- tes"ın gülüşünü sunan sözlerini anımsadım. Anımsadım gene; o dızelerini.. Ağustos sı- cağında bir kurtuluş gününün şenliği vardı so- kaklarda. Çocuklann sevinci bayrak bayraktı. Şair, demişti ki bize: "Yirminci yüzyılı yaşadım Ertelenmiş bir yüzyıldı bu Yıkık bir sur yazgımızm uydusu ' Bekletir ömrü yürüyen ayla birlikte Bırakmaz günün adını koyalım." Şairin ömrüne övgüyü şimdi hangi sözle taçlandıralım... Hangi söz karşılayabilirki bu- nu! Yeryüzüne, insanlığa armağan ettiği ve bi- ze Türkçenin ne yaman bir dil olduğunu an- lattığı Tanıdık Dünya'nın daha ötesinde na- sıl bir söz çadın kurabiliriz. O ki; dilin geçti- ği bütün ırmaklardan geçmiş, sözün evTİldiği bütün yollan katetmiş biri olarak duruyordu karşımızda. Konuşan dil, yeryüzüne ağan ba- kış, göğe süzülen bilincin yansılannı getirdi bize şair. Nesnelerin dili oldu, duyulann ren- gi, belleğin izi.. Inanmadı iğretıliklere, kanma- dı; inandı bilgiye, bilince, usun zaferine. Kör- leşmenin egemenliğine, gene de 'sakınmalı ondan'. dedi. ••• Döndüm ışığa ve acıya yüzümü. Tine ve gölgeye ağan yitişin gözlerine baktım. 'Öle- yazmak hiçlenmenin adı yalnızca,' dedim içimden. Şairi düşündüm, şairi sevdim. Uğrun uğrun yol aldım onunla. Sözleriyle uzadı ömrü, aydınlığıyla soluk verdi her birimize. Saklı gök, yitık denız, uğunuşu geçmiş sa- yıklamalar mevsimi... Gecenin ayazı, sabahın çiyli buğusu var şimdi yeryüzünde. Karacaoğ- lan gibi sevmek, Anday gibi yazmak yeryü- zünü ışıltıya kesen bir dil şenliği yaşatmaktır elbette. Şairin ömrü biraz da bunu anlatır bize. Top- lumun vicdanı olabilecek bir duygu' düşünce harmanı, bilinç ışığıdır yeryüzü onunla. Tanımsızdır sözü. Gözün de belleği olabileceğini anlattı bize, Anday. Tıpkı usun dilini, bilincin kesintisizli- ğini yansıttığı gibi... Şairin ömrüne övgü içın bir söz de siz katın yolculuğunuza. STA YAZARBUGUNNEWYORK'TAANILIYOR Aziz Nesin'le öykülü gecelerKültür Servisi- Türk öykücülüğü- nü ve edebiyatını, New York'ta yaşa- yan her kuşağa öğretebılme amacıy- la düzenlenen Öykülü Geceler adlı etkinlik dizi- sinin ikin- cisi Aziz Nesin'e aynldı. Etkinlik bugün New York Türk E- vi'nde saat 19.00'da yapılacak. Öykü- lü Geceler dizisinin 9 Ekim'de yapılan ilki Sait Faik'e aynhnıştı. Aziz Nesin'in öykülerinin ana te- ması olarak anılacağı Öykülü Gece- ler -2 Light Mille'un organizasyonu ve Türk - Amerikan Dernelderi Fede- rasyonu sponsorluğunda Elif Özenek ve Buket Şahin tarafından hazır- lanıyor. Etkinlik üç ana bölümden oluşmak- ta. Buinci bölümde kısa bir Aziz Ne- sin belgeseli gösterilecek. Ardından yapılacak Aziz Nesin açık oturu- munda usta yazann Türk öykü- cülüğündeki yeri tartışılacak. Daha sonra ise Aziz Nesin'in üç hikâyesi okunacak. Gecenin son bölümü 'söz sizin'. Kahlmak iste- yenler daha sonra Aziz Nesin'in bir öyküsünden yola çıkarak kendi öykülerini yazacaklar. Et- kinlikte yazılan öyküler. daha sonra Işık Binydı' nda yayımla- nacak. Aynı gece bir de resepsi- yon yapılacak. Cengiz Bektaş'a Romanya'dan ödül Kültür Servisi - Romanya'da, Bükreş'te yayımlanan 'Balkanlar' dergisi adına, sosyal - kültürel alanda Romanya'nın seçkin kişilerinden oluşan seçiciler kurulu, 2002 yılı 'Kültürel tşbirliğine Katkı' ödülünü Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı Cengiz Bektaş'a verdi. Aynı ödül Romanya Yazarlar Birliği Başkanı Eugen Uricam'ya da verildi. Cengiz Bektaş önümüzdeki ay Bükreş'e gidecek ve 12 Aralık günü, Romanya Cumhurbaşkanı'nm, Dışişleri ve Kültür bakanlannın, öteki hükümet üyelerinin, seçkin sanatçıların, aydınlann, Balkan ülkeleri ile öteki ülkelerin büyükelçilerinin, dış basın temsilcilerinin bulunacaklan bir törene katılarak ödülünü alacak. Merih Akoğurdan fotoğraf albümü: Başarmak Albüm bedensel ve zihinsel engelli çocuklann rehabilitasyon çalışmalarını konu alıyor. Yaşama sarılan çocuklar Kültür Servisi - Fotoğraf sanatçısı Merih Akoğul'un bedensel ve zihinsel engelli çocuklann rehabilitasyon çalışmalannı konu alan 'Başarmak' adlı fotoğraf albümü yayımlandı. Önemli bir bölümü 2002 Mart ayında, Fotoğrafevi - Koç Allianz Fotoğraf Galerisi'nde sergilenen fotoğraflardan oluşan albüm, Era Yayıncılık tarafından, iki annenin sponsorluğunda gerçekJeştırildi. 2000 - 2002 yıllan arasında, Adana'daki Fehnıi Kaya Özel Eğitim Merkezi'nde çekilen ve 3600 siyah - beyaz kare arasından 97 fotoğraf seçilerek oluşturulan albüm adını, hem Ba-şar-mak çocuklann, hem de onlann rehabilitasyonlan için büyük mücadele veren eğitimcilerin çabalanndan alıyor. Akoğul, ağırlıklı olarak ilköğretim çağındaki çocuklann öğrenme uğraşlan ile engelleri yenme konusunda verdikleri mücadelenin ve gösterdikleri çabalann göz önüne serildiği bu projenin, bedensel ve zihinsel engelli çocuklarla ilgili gündem oluşturacağına ve toplumun bu konuya gerekli duyarlılığı göstermesini sağlayacağma inanıyor. Tüm geliri Fehmi Kaya Özel Eğitim Merkezi'nde bulunan çocuklann rehabilitasyonu için kullanılacağı projeye destek olmak isteyenler banka hesabına katkıda bulunabilecek. (Fehmi Kaya / Akbank Cemalpaşa Şubesi Adana / Hesap No: 46980) ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Aldatıcı Bir Söylem: 'Sanat Dünyası'... Evet, hem de çok aldatıcı bir söylem: "Sanat Dünyası". Gerçi bu, aslında sanatta olup bitenleri anlat- mak içın kullanılan bir söylem; ama öte yandan, toplumlann özellıkle düşünsel yapılanna göre, ço- ğunlukla da farkına varılmaksızın, gizli ve olumsuz yönlendirici başkaca anlamlar da içerebilen bir söylem. "Sanat Dünyası": yani: İçinde yaşadığımız o her günkü dünyadan farklı, kapılan ancak bu birinci- sinin gelgitlerinden zaman buldukça çalınabilen, günlük dünyadan ve yaşamdan kopuk, kendi ba- şına olabilen, günlük yaşamın da rahatlıkla onsuz olabildiği bir "ikinci dünya". O dünyanın boyle de algılandığı, algılanabildiği toplumlar var. Tıpkı bizimkisi gibi. Toplumsal - siyasal olaylar, gerçekleştiklerinde aslında kendi alanlarına girmeyen olgular için de birer gösterge yerine geçerler. Örneğin herhangi bir ortamın toplumsal-siyasal ikliminden yola çı- karak, o iklimde sanatın ne ölçüde etkinlik kaza- nabildiği, düşünmenin ve düşündürtmenın en güçlü araçlarından birı olma niteliğini kazanıp ka- zanmadığını söyleyebilmek de olasıdır. Eğer herhangi bir toplumda sanat onyıllardır varsa ve o toplum buna karşın neredeyse her po- litik tutumuyla çağını bir türlü yakalayamamanın yenı örneklerini sergiliyorsa, o zaman doğrudan sanatın kendisinin sorgulanması kaçınılmaz olur - olmalıdır. lonesco, 1961 yılında bir soruya verdiği yanıt- ta şöyle diyor: "Bunalım olmadığında yalnızca du- raklama vardır. Taşlaşmaya da ölüm vardır. Düşün- cenin ve sanatın her türlüsü, saldırgandır..." Bura- da sözün anlamı çok açık: Gundemine gerektiğin- de kendi bunalımını da almayan, içinde filizlendi- ğı ortamı kavramaya çalışmayan bir sanat taşlaş- mayla, ölümle karşı karşıyadır. Ve öte yandan hiç unutulmaması gereken bir nokta daha: Sanatın hiçbir özür ileri süremeyece- ği durumlar da vardır. Sanatın koşulları, sanatçı- nın koşullan elbette ki tartışılır, tartışılmak zorun- dadır. Ama bunlan sorgulamak ve böyle sorgula- malardan elde edilecek yanıtlar, genelde ortamı- nın sorunları ve bunalımları karşısında bir türlü ye- terince politik bir tutum alamayan, böyle bir ye- tersızliğin hesabını kendi kendine vermeyi nere- deyse hiç düşünmeyen bir sanatı asla aklamaz. Şurası birgerçek ki, Türkiye'de sanat, bir bütün olarak hiçbir zaman politik olamadı. Başka deyiş- le bu ülkede yaşayan insanların çok geniş kesimi- nin gündemi ile sanatın gündemi, bazı istisnalar dışında, hiçbir zaman yeterince örtüşemedı. Üs- telik bu durum, bırakalım öteki sanatları, tiyatro gi- bi tarihi boyunca ancak politik olabildiği, yani için- de bulunduğu toplumun yaşadıkları karşısında tu- tum alabildiği ölçüde var olabilmiş bir alan için de geçerli. Bunun sonucu ise belli: Türkiye'de sanat, ken- disiyle karşılaşanlara yeni ve farklı düşünce boyut- ları katmayı, dinleyicisini, seyircisini, okuyucusu- nu yeterince tedirgin etmeyi hiçbir zaman başa- ramadı. Aslında başarması da beklenemezdi. Çünkü düşünceden yola çıkmayan, söyleyecek- leri ile bunlar için seçtiği söyleme biçımini eşde- ğerde tutmayan, dahası kımi zaman söyleyecegi bir şeyi olup olmadığını sorgulamaksızın biçim arayışlanna (!) giren bir sanat, ancak ölü doğmuş bir sanattır. Yukarıdan beri söylenenlere kanıt mı? Buyurun son gunlerde olup bitenlere bakın, seksen yaşına basmak üzere olan bir cumhuriyette hâlâ en can- lı ve somut tepki şaşkınlıksa, sanat böyle bir or- tamda ne yazık ki henüz dikiş tutturamamış de- mektir. "Düşüncenin ve sanatın her tühüsü saldırgan- dır.." diyor lonesco. Yani: Kendi dünyası ile orta- mının günlük dünyası arasında gerekli köprülerı kuramayan sanata sanat diyebilmek, gerçekten çok güçtür! e posta: ahmetcemalsuperonline.com acem20'e hotmail.com BUGUN • CEMAL REŞtT REY KONSER SALONU'nda 19.30'da "Akbank Oda Orkestrası' konseri. Şef: Cem Mansur. Solist:Alexander Markov (keman). (0 212 232 98 30) • BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT MERKEZl'nde 18.30da Alper Maraldan 'Ortaçağ'da Dünyevi Müzik' konulu seminer. (0 212 292 06 55) • BABYLON'da 21.30 da 'Rebel Moves' konseri. (0 212 292 73 68) • NARDİS JAZZ CLUB'da 21 30da 'Kent Mete Trio' konseri. (0 212 244 63 27) • AVCILAR BARIŞ MANÇO KÜLTÜR MERKEZl'nde 20.30'da Avcılar Belediye Tiyatrosu'ndan 'Gelincik' adlı oyun. (0 212 509 90 55 • GOETHE ENSTİTÜSÜ'nde 19.00'da 'Alman Sineması'nda Türkiye' kapsamında 'Anatol Şehri' adlı filmin gösterimi. (0 212 249 20 09) • FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZl'nde 19.30"da 'Paris Yanıyor mu?' adlı filmin gösterimi. (0 212 244 44 95) • TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR MERKEZİ'nde 14.00, 16.30 ve 19.30'da 'Aşkın Gücü' adlı filmin gösterimi. (0 212 317 77 49) • TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR MERKEZl'nde 19.00'da 'Istanbul'da Din ve Dini Mekânlar' konulu dia gösterimi ve söyleşi. (0 212 293 12 70) AIKARACAZrtSTtVALrNDEBÜGÜN • ODTÜ KKM A SALONU'nda 18.30'da 'Gordion Academy Student Ensemble' konseri. • ODTÜ KKM KEMAL KURDAŞ SALONU'nda 20.00de 'Mingus Trippin' konseri. (0 312 448 03 84)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear