25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
-19 EKİM 2002 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DÎZİ DoÇ. DR. ÖZDEMİR Kalp kapağı araştırması ödül kazandırdıKONYA (AA) - Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekim Yardırncısı ve Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kurtuluş Ozdemir, Roche Tıp Araşürmalan" üçüncülük ödülünü kazandı. Selçuk Üniversitesi Rektörlüğü'nden yapılan açıklamada, Özdemir'in "Sol Ventrikül Sistolik Fonksiyonu Normal veya Bozulmuş CManlarda Şiddetli Mitral Yetmezliği'nin Tahmininde Mitral Zirve Akıın Hıznun KuIlanabilirüğT (Kalp Kapagı Hastahklannda Yeni Bir Metot) konulu araştırmasının Roche Tıp Araştırmalan Ödülü Jürisi tarafından değerlendirmeye alındığı bildirildi. Değerlendirme sonunda, bilimsel araştırmalar arasından birinci ve ikincilik ödülü alacak bir çahşma çıkmazken Özdemir'in çalışmasırun üçüncü olduğu belirtilen açıldamada şöyle denildi: "Doç. Dr. Ozdemir, daha önce de (Koroner Kalp Arter Hastalığınuı Tanısmda Egzersiz Testinin Değeriendirilmesi) konulu araşürması ile Türk Kardiyoloji Demeği tarafından verilen Genç Araşürmacı Odülü'nde ikinci obnuştu." İNSANIN SERÜVENİ TURHAN SELÇUK DÜRÜST IA.3ÎATLI ÎSTANSüL EF3NDİSÎ A3DJICAN3AZ' KAC2PJLLAHI 6i6i ^YLfp. ıtAP EPîLMtttfftîNDfM, TOM r 78 yaşındaki eski TKP'li Anjel Açıkgöz, parti toplantılannı, çekişmeleri ve Leipzig'deki yaşantısını anlattı Nâzım'lı BizimRadyo günleri TKP'nin Avrupa yıllan Nl âzım Hikmet aradabir geliyordu Bizim Radyo'ya. Redaksiyonda çalışanlar ondan şiİT ve yazı istiyorlardı. Nâzım Hikmet, "Kaç dakikalık istiyorsunuz" diye sorardı. En uzun üç ya da dört dakikalık istediklerinde bana dikte ettirir, "Üç dakika bitti mi noktayı koy bitir" diye tembih ederdi. Tarihi Leipzig merkezinde altı katlı bir yapının beşmcikatındaoturuyor AnjelAçıkgöz. 51 metre- kare büyüklüğündeki evde tam 40 yıldır yaşamı- nı sürdürüyor. Benı evinde konuk etti, candan il- gi gösterdi. tki gün boyunca konuştuk. Anjel Açıkgöz, eski Sovyetler Birliği'ndeki sis- temin çöküşüne neden olan uygulamalan şu acı söz- lerle eleştiriyor: "Böyfe obnamabvdı. Biz kendimiz yıkbk. Siste- me karşı olanlann, sömürüden yana olanlann eii- ne kozverdik. EUerimizi kaldınp kapitalistleretes- tim olduk'... Aya gidikti; ama halkın islcmi yerine getirilemedi. Sovyetler'in Afganistan'da ne işi var- dı? Parti yönetimi halktan kopmuştu. SosyaJist ül- keler içinde en zor koşuDar aitında yaşayan Sovyet halkrydı. Gidergörürdük. Moskova'da yaşayan bir arkadaşınuz, 'Bir gün yumurta bulur seviniriz. ya- rın tereyağı bulur sevininz!" der, espri \apardı. Son ana kadar Sovyet halkı çok kötü durumda \a- şadı. Arkadaşlanmız Leipzig'e biziziyaretegekük- lerinde bavullaruıa eşya doldurup götürürierdi. Şimdi Leipzig sokaklannda. Moskova'dan gelmiş diknen yaşlı tiyatro sanatçılanna. bazı gruplara rasüı>orum. İçim \annor!.. İkinci Düma Sa>a- şı'nda Almanlan yendiler, sonra da geBp burada düeniyorlar!" Blzlm Radyo'nun kuruluşu Siz, Bizim Radyonun kuruluş aşamasında Yar- şova'dan Leipzjg'e taşındığınızı belirttiniz. Rad>o nasd kuruldu, amaa ne idi? Biz 1958 "de Leipzig'e geldığimızde Bizim Rad- yo'nun kuruluş çalışmalan başlamıştı. Tek cephe radyosu olacaktı. Sorumlusu belli idi; İsmail Bi- len. Kuruluş çalışmalannda Zekeriya Sertel, Sabi- ha Sertel ve Yıküz Sertel de vardı. Kımin sunucu olacagı üzerinde konuşuluyordu. Bu işi için Ah- met Saydam'ın (Aram) sesi uygun değildi. Hayk en uygunuydu, o olacaktı. Ama buna da Zekenya Sertel karşı çıkarak "Onlar PtAonya'da yayın yap- nlar. Haj k burada da konuşursa olmaz. Çünkü biz Türkiye'nin içinde >ayın >aptığımızı sö) lejeceğiz. Ses tanınır, o zaman yurtdışından ya>ın yapüğımız ortaja çıkar. İki ses ajıu yerde olmaz" dedi. Bunun üzerineBulgaristan'danFahriErdinç'i sunucuola- rak getirdiler. Ha>'k da radyoda çahşacaktı. ismail Bilen tara- findan ona yarım gün radyoda, yanm gün de has- tanede çalışması teklif edildi. Hayk. yanm gün çalışmakla ne radyoya, ne de hastaneye yararlı olamayacağını, ikiye bölünmekten yana olmadı- ğını. "Ya orada ya da burada tam gün çabşmab- yım" diyerek bu teklife karşı çıktı. "Yok, ilk >a- pacaksın" dediler. "Yapmryorum" dedi ve emek- liye aynlıncaya kadar hastanede çalıştı. Bu neden- le Hayk'ın radyoda hiçbir rolü olmadı. Kimi za- man radyoya. hasta olanlann yerine yardıma ge- liyordu. Sonra Yıldız'ın eşi Abuzer Ozdemir (Me- mo) geldi. Bir süre sonra onu partiden attılar. Par- tiye almak. atmak bir oyuncak gibiydi. Korkunç, bunlan yazmaya değmez. Insanlar duyarsa üstü- müze güler. Baytımar'ı Nâzım evlendlrdl İsmail Bilen radyoyaymcıhğmdan anlrvor muv- du? Ben ne kadar anhyorsam o da o kadar anlıyor- du. O zaman yazdıklanmız ne idi ki, daktiloya kendi kendine yaz desen yazabilırdi. Kelimelerin yerlerini, cümlelerin noktalannı değiştirip hep ay- nı konuyu yayma veriyorduk. Türkiye'den haber alamryor muydunuz? Haber toplama olanağnuz yok muydu? Türkıye"den gelen bir şey yoktu. Batı Berlin'e Türkiye'den gazeteler geliyordu. onlar da bize ula- şıncaya kadar aradan birkaç gün geçıyordu. Bizim Rad>o'dan daha sonra kimler geldi, kim- krgeçti? Leipzig'deki Istanbul Boğazı Nâzun Hikmet'in her olanakta yurduna olan firfeminirtilegprintiği hilinir. Sİ7 hıınıınla ilgiK ıınıt- tamadığınız bir anınızı anlanr mısınız? Günlerden pazardı. Nâzım Hikmet Leipzig'de, her gelişinde kaldığı yine Astoria Oteli'ndeydi. Hayk ona telefonla. "Ağabe), bugün İstanbul Bo- ğazı'na gitmek ister misin?" diye sorunca, "Hay hav doktorcuğum, istemez ohır muvTmı" demiş- ti. Salzburg yöresinde güzel birgöl vardı. Gölün görünümü îstanbul Boğazı'na benziyordu. Va- purlar işliyordu. O zaman arabamız da vardı. Al- dık Nâzım Hikmet'i düştük yola. Hoş bir yolcu- luktu!.. Yol boyunca hem şiir okuduk, hem ko- nuştuk: Türkiye'deki anılanmızı anlattık, duygu- landık. Vapura binince. sanki uzaklarda Türki- ye'yi görecekmişiz gibi bir duyguya kapılıyor- duk!.. Su güzel. çe\Te yemyeşil. vapur Istan- bul'daki yandan çarklı vapurlann aynısıydı. Nâ- zım Hikmet halat bağlı babanın üzerine oturmuş uzaklan seyrediyordu. Hayk'tan kâğıt istedi. Üze- rimizde kâğıt yoktu. "Ne varsa verin" dedi. Hayk'ın çalıştığı yerin reçetesi vardı. Onu ver- dik. Biraz sonra reçetenin üzerine yazdıgı o ün- lü şiirini okuyordu bize: Serteller gitti. AtiDa ve Gün geldi. Onlar da git- ti. Bulgaristan'dan gelenler oldu. Nâzım Hikmet radyoya gefir mrvdi? Arada bir geliyordu. Redaksiyondakiler, ondan şur ve yazı istiyorlardı. "Kaç dakikalık istiyorsu- nuz" diye sorardı. En uzun üç ya da dört dakika- lık istedilderinde bana dikte ettirir. "Üç dakika bitti mi noktayı ko>' bitir" diye tembih ederdi. Siz o zaman sekreter olarak rru çahşıvordunuz? Evet. TKP'nin >urtdışındaki yaşamının bir bölümü- nün içinde oMunuz. Kaç > d çalışünız? Türkiye işçi sınıfina selam! \ Selam yaratana! Tohumların tohumuna, serpilipgelişeneselam! Bütün yemişler dallanmzdadır. Beklenengünler, güzelgünlerimiz ellerinizde- > dir, İ haklı günler. büyük günler, \ gundüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan, emek, gül ve hürriyet günleri. j Türkiye işçi sınıfina selam! Meydanlarda hasretimizi haykıranlara, toprağa, kitaba, işe hasretimizi, hasretimizi, ayyıldızlı esir bayrağımıza. Düşmanı yenecek işçi sınıfimıza selam! Paranın padişahhğım, karanhğını yoba^n veyabancınınroketiniyenecek işçi sınıfina se- lam! i Türkiye işçi sınıfina selam! j Selam yaratana. f (12Ağustosl962) 1958'den 1970"e kadar çalıştım. Nâzun parti toplannlanna katılır rmydı? Evet, redaksiyon ve parti toplannlanna Leipzig'de olduğu zaman katılırdı. Konuşmalar yapılır. tartı- şılırdı; ama o fazla konuşmazdı. Hep toplantıya ka- tılanlann ilginç karikatürlennı yapardı. Akıl edip onlan saklayabilirdim. Nâzun Hikmet'in Zeki Baştımar'la (Yakup De- mir) ilişkileri nasıldı? Onunla dost idi. Zeki Başümar buraya geldigi zaman yaşlanmış ve çökmüştü. Çok konuşmazdı. Efendi, ağırbaşlı adamdı. Ama elinden hiçbir şey gelmezdi; ne yemek pişirebilir, ne de çarşıdan alış- veriş yapabilirdi. Kendi halinde biriydi. Bir kadı- na ihtiyacı vardı. Size. onun nasıl evlendiğiyle il- gili bir anımı anlatayım: Bir gün hep birlikte bü- roda otururken Nâzım Hikmet. Baştımar için "Üs- tadınbirkadınaihth-»a var,evlendirelim'' dedi. Al- manya Sosyalist Bırlik Partisi (SED) Leipzig Ge- nel Sekreteri'ninGertunrtadındabırkâtibesi var- dı. Nâzım Hikmet, Baştımar'a, "Bu kadın senin isi- neyaranbununlayaşa" diyerek aralannı buldu. Nâ- zım Hikmet bunlan evlendirdi. Çok iyi bir kadın- dı. Tabii, kadın yabancıyla beraber oluyor, diye par- tisindeki görevinden aldılar. Ev kadını oldu. Zekı Baştımar'a ölünceye kadar çok iyı baktı. Baktı da nasıl baktı? Baştımar Almanca bihnezdi, kadın da Rusça konuşamazdı. Gerturut yemek pişirirdi, "schmeckt gut?" lezzetli mi? diye sorunca, o da "guL- gut_" derdi. Konuşmalan birkaç Almanca kelimenin ötesine geçmezdi. Eski yaşantısına gö- re kadın daha iyi yaşadı. Çünkü Zeki Baştımar'ın maaşı iyiydi. On yıl birlikte yaşadılar. Tröstlerln ajanı... Zeki Başümar anılannı vazdı nu, biliyor musu- nuz? Bilmiyorum, yazdıysa da yok etmişlerdir. TKP Leipzig gnıbu içinde sizin de olduğunuz ve dış büronun kuruluşuna kaöldıgınız biliniyor. TKP'nin yurtdışuıdaki gelişmesinde önemli bir adım olan bu oluşumun nasıl gerçekleştiğini ve bu tarihi toplantıya kimlerin kabldığını anlatn- mısınız? Bu Avrupa genelinde, 1962'nin Nisan'ında yapılan önemli bir toplantıydı. "Yann toplanü var" diye bize bir gün önce haber verdıler. Sos- yalist Birlik Partisi Dış îlişkiler Sorumlusu'nun evsahipliği yapüğı bir binada toplandık. 13 ki- şi katılmıştı. Bunlar Gün Togay (Budapeşte), Vartan İhmaryan (Moskova), Abidin Dino (Pa- ns), Nâzım Hikmet (Moskova), Hayk Açıkgöz (Demokratik Almanya Cumhuriyeti), Anjel Açık- göz (Demokratik Almanya Cumhuriyeti), BUal ŞenfBulgaristan), Fahri Erdinç (Bulgaristan), ts- mail Bilen (Marat) (Demokratik Almanya Cum- huriyeti), Zeki Baştımar (Yakup Demir) (De- mokratik Almanya Cumhuriyeti), Aram Pehli- vanyan (Ahmet Saydam) (Demokratik Ahnan- ya Cumhuriyeti) ve Sabiha Sertel (Demokratik Almanya Cumhuriyeti). tki gün suren toplantı- da Zeki Baştımar uzun bir rapor okudu. Hiç unutmuyorum, raporda Reşat Fuat Baraner'i sert bir biçimde eleştirdi, tröstlerin ajanı olmak- la suçladı. Reşat Fuat Baraner Atatürk'un ku- zeni oluyordu. Hayk ve ben buna karşı çıkarak bu raporda Baraner'e yönelik eleştirilerin doğ- ru ohnadığmı söyledik. Zeki Baştımar partınin genel sekreteri olduğunu açıkladı. Buna kimse itiraz etmedi, cesaret de edemediler. So\7et- ler'den atandığı bilüııyordu. Oluşturulan beş ki- şilik dış büroya şu yoldaşlar getirildi: Nâzım Hikmet (Türkiye'de partiden atıldığı için toplan- tıda affedildi ve partiye tekrar alındı), ismail Bi- len, Abidin Dino, Aram Pehlivanyan (önce Aram'ın, nedense dış büro üyesı olduğu açık- lanmadı, toplantımn bitişinden günleTce sonra öğrendik) ve Zeki Baştımar. Öldürülmelerlnl de gördü... Anjel Açıkgöz geçmişi anarken hem üzülü- yor, hem de duygulanıyordu. Hava pınl pınldı, Leipzig güneşliydi!.. Pencereden dışanya bakı- yor, caddeden geçenleri süzüyordu. "Benimçek- tiklerim ölümden beter!»" dedi titrek bir sesle. Caddede çocuklar, gençler, yaşlılar bir aşağı, bir yukan yürüyorlardı. Anjel Açıkgöz sadece TKP'nin kapamşmı görmemişti, akranlan olan TKP'hlerin öldüğünü de görmüştü. Bu kent bir dönem ülke özlemi çeken, insanm insana kul ol- madığı bir sistem için direnen insanlara e\ sa- hipliğı yapmıştı. Şimdi onlardan tek kalan An- jel Açıkgöz idi. O, dönemin son kuşağıydı. Nâ- zım Hikmet, AflanHikınetMoskova'da, Zeki Baş- tımar, Aram Pehlivanyan ve Hayk Açıkgöz Le- ipzig'de, ismail Bilen, Ziya Yamaç. Fahri Er- dinç Sofya'da, Necil Togay Budapeşte'de. Sabi- ha Sertel Bakû'de, Zekenya Sertel Paris'te. Bay- tar Salih Hacıoğlu Sibirya'da yatıyordu!.. Paıüdeki iç çeldşmeler, üye atmalar Demok- ratik .Ahnanya Cumhuriyetiyöneticilerini rahat- sız etmiyor muydu? DDR ne bilsin, Türkçe bilmiyorlardı. Onlar ça- lışanlann aylığmı venyor, işyerimizı koruyorlar- dı. Enternasyonal dayanışmalannı bu şekilde yerine getirmiş oluyorlardı. BÎTTİ Aygûn - A\ rupa"da vapıianlann Türkhe'le takdirgörmesinin bironuroWuğunusö>ledL(Fotoğraf: EBRU ERDCKJAN) TÜBİTEK'ten başanya plaket İstanbul Haber Servisi- Türkiye Ulusal Bilgi Teknolojileri thracat Seferberliği Platformu (TÜBtTEK), Uluslararası Bilim Adamı ödülü alan, Eurasiasat Genel Müdürü Dr. Müh. İDiami Aygün v e Dünya Telekomünikasyon ödülü alan Turkcell yetkilisini bir plaketle kutladı. TÜBtTEK Dönem Sözcüsü Dr. Müh. Sedat Ozkol tarafından verilen plaket töremnde konuşan Aygün, Avrupa'da yaptıklan işlerin Türkiye'de takdir görmesinin kendisi için büyük onur olduğunu belirtti. Turkcell adma plaket alan Mobil Servisler Geliştirme Bölüm Başkanı İsmail Hakkı Polat ise yerel dınamiklerle uluslararası standartlarda çalıştıklarım söyledi. fİAVACILIK FEDERASYONU Paul Tissandier diploması Türk pilota ANKARA (ANK\) - Uluslararası Havacılık Federasyonu (FAI), havacılık dalında yeni çalışmalann teşvik edilmesine yönelik düzenlediği Paul Tissandier Diplomasf nı bu yıl 6 yıl önce yaşamını yitiren Türk Pilot AB Yıkhza verdi. Türk Hava Kurumu (THK) Genel Sekreteri E.Ha\a Pilot Tuğgeneral Bican ErçaJar yaptığı yazılı açıkJamada, Türk ve Dünya havacılığına katkılan olan, 60 yılı aşkın bir süreyi havacılıkla iç içe geçiren pilot Ali Yıldız'ın FAI tarafindan onurlandmldığrnı kaydetti. Erçakır, FAI'nın sportif havacılık dalındaki çalışma ve yaptığı yenililderle kendini gösteren, teşvik ve diğer yollarla havacıhğa hizmet edenleri onurlandırmak üzere düzenlediği Paul Tissandier Diploması'nı bu sene 1996'da yaşamını yitiren Yıldız'a verdiğini bildirdi. Yıldız'ın ödülünü 6-12 Ekim tarihleri arasında Hırvatistan'm Dubra\-nik kentinde yapılan FAI'mn 95. Genel Konferansı'nda THK Genel Sekreteri E.Hava Pilot Tuğgeneral Bican Erçakır aldı. .1 ' •»•'
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear