Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 8 EYLÜL 2001 CUMARTESt
OLaAYLAR \hj G O R U İŞLrLİl olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Fuhuşla Mücadeleyi Nasıl Algılamalıyız?
Prof. Dr. Türkan SAYLAN ÇYDD Genel Başkam
F
uhuş",*para
karşılığı cin-
selffişkTola-
rak aîgılanan
birsözcüktür.
içinde, "ya-
sak", "gJzfiKk" ve "ayç" gibi olum-
suz anlamlan da taşır.
"Cinsel ilişki'' sözcüğünün tabu
olduğu dönemlerde, evlilik dışı tüm
ilişkilerin yasak ve ayıp olduğu var-
sayılırdı. Bizim kuşaklar hep bu bas-
kılarla, cinselliği neredeyse doğru
dürüst yaşayamadan geldi, geçti.
insan haklannın öne çıktığı son
on yıllarda, gelişmiş ülkelerde cin-
sellik, utanılacak bir tabu olmaktan
çıkıp dogallaştı. "Başkalannazarar
vermeme" ile suurlanan özgürlük-
ler içinde "cinsel özgûrlûk" de ye-
rini aldı.
Günümüzde, yasal bir bağhhk kur-
madan, kendi özgür iradeleriyle,
farklı ya da aynı cinsten insanlann
aile kurmalan, hatta çocuk sahibi
olmalan, demokrasiyi ve insan hak-
lannı özümsemiş ülkelerde hemen
hiç yadırganmıyor.
Yakın dönemde, Norveç veliah-
dıyla evlenen garson kızm, nikâhsız
ilişkisinden olan çocuğuyla düğün fo-
toğrafı çektirmesi, bağnazhktan be-
yinlerini kurtaramayanlar için ilginç
bir örnekti.
Bu gelişmelere karşın, ihtiyar dün-
yamızda, binlerce yıldan ben süre-
gelen "cinseffikticareti*ndehıçbır iyi-
leşme olmadığı gibi, istem ve sunu-
nun (arz ve talep) büyük birhızla art-
tığı, geri kalmış Asya ve Afrika ül-
kelerinden, para karşılığı satılan ço-
cuk ve genç kızlann, gelişmiş Batı
ülkelerinin batakhanelerine bilgisa-
yar ortamında pazarlandığı korkunç
gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Hızla gelişen teknoloji çağında,
"çocukve kadınlarm cinsel mal ola-
rak pazarianması" ınsanlığın başın-
daki en acımasız belalardan biri olup,
ticaretin kapsamında, uyuşturucu,
silah ve kara para ticareti, cinayet-
ler vb. de tam bir mafya örgütlenme-
si şeklinde yer almaktadır.
Bu korkunç durum, "cinsel yoDa
bulaşan hastabklar"ı da getınnekte,
taşımakta ve yaymakta, cinsel iliş-
ki, kan ürünleri ya da doğumsal ola-
rak gerçekleşen bulaşmalarla, çok
yüksek oranda insanlar, risk alanı-
na girmekte, yaşamlannı yitirmek-
tedirler.
Olayın en önemli boyutu, sağlık yö-
nüdür. Bilimsel çalışmalara göre kü-
reselleşen, insanlann sınır tanımadan
hızla devındiği dünyamızda, "cinsd
iüşld*'yi, uyuşturucu, cinayet vb. söz
konusu olmadığında suıırlamak ve
polisiye önlemler almak hemen he-
men olanaksızdır.
Toplumu huzursuz eden gelişme-
ler, sarhoşluk, gürültü, kavga vb. du-
rumlarda, sivi] toplum örgütleri ve
halkın tepkisiyle gerekli önlemler
ahnabilir.
Gelişmiş ülkelerin birçoğunda,"ge-
ndev" diye bildiğimiz yerler yoktur
ya da kaldınlmıştır. Bunu "fuhuşun
yerahma inmesi" şeklinde değerlen-
direnler de vardır. Özellikle, cinsel-
liğin beyinlerde ve ruhlarda tabu ol-
duğu, cinsel ilişkinin baskılandığı
ve cezalandınldığ^ ülkelerde, top-
lumsal patlamayı(!) önlemek ama-
cıyla, binlerce yılın mesleği sıkı sağ-
lık denetimi ve polisiye önlemlerle,
"yasal" kimlik verilerek belli evle-
re, apartman katlarma hapsedılmek-
tedir.
insanlann, "genel kadın" ya da
benzeri tanımlarla damgalanmala-
n, "haftadaikikezsağhkdenetimin-
den geçmefcri", hele hele "gitme-
yenlerin, koüukkuvvederi tarafindan
zorla sevkj" gibi önJemlerle, girme-
ye çalıştığınuz AB ölçütleri ne de-
rece uyuşur acaba?
Ahşageldiğimiz a
genetevter"in,
tek başına ya da birkaç kişiyle çalı-
şılan randevu evlerinin varlığuıın
devamını kabul edersek de bu kez bu-
ralan birer işyeri ve o insanlan da seks
işçisi gibi görme durumundayız. Bu-
rada çalışanlar, patronlannca ya da
bireysel olarak sigortalanmalı, hem
sağlıklan hem de gelecekleri güven-
ce altına alınmalıdır. Bu durumda,
seks işçisi, SSK kapsamındadır, mes-
lek hastalığına tutulması olasıdır ve
sağhğından kendi sorumJudur. Çok
kişinin çalıştığı yerlerde, kurum dok-
toru ohnalı ve her türlü eğitim, ön-
lem ve tedaviyi SSK adına yapabil-
melidir.
Unutmayalnn ki, cinsel yolla bu-
laşan hastalıklar, seks işçilerine, dı-
şardan yani müşterilerden gelmek-
te ve oradan, bir kısır döngüyle baş-
kaJanna gitmektedir, bu nedenle ön-
ceükle risk altında olanlar, çahşan ya
da çalıştınlan seks işçileridir.
Uygulanması yıllardır kötüye kul-
lanıİmış, bin bir bürokratik ve beden-
sel kontrol yöntemleriyle, içinden
çıkılmaz hale getirilmiş bulunan "fu-
huşla mücadele"ye eskisi gibi poli-
siye değil, yenı ve bilimsel bir ba-
kış açısı getirmek zorundayız.
Cinsel ilişkiyle bulaşan hastalık-
lar, asla ve asla polisiye yöntem ve
baskılarla yok edilemez.
İnsanlar cinselliği şu ya da bu şe-
kilde, özgürce ya da gizlice yaşa-
dıklannda, bu tehlikeli bedeli öde-
me riskiyle hep karşı karşıya ola-
caklardır.
Bilimsel verilere göre, rasgele iliş-
kilerde, cinsel ilişkiyle bulaşabilen
hastalıklardan korunmanın tek ve
etkin çaresi, prezervatif kullanmak,
bu uygulamayı yaygınlaşürmaktır.
Gelişmiş ülkeler, kendi sorunlan-
nın çözümünde eğitim ve iletişimin
etkinliğinden yararlarunaktadırlar.
Tehlikelerden korunma eğılimi, pre-
zervatif ve doğum kontrol hapı kul-
lanırru, tek eşliüği özendirme, her is-
tenen saatte, kolayca, güler yüzlü
kontrol merkezlerine ulaşma gibi
önlemler, çağdaş dünyanın yeni çö-
zümleridir.
Öldürücü cinsel hastalıklarla sa-
vaşunda devlet, okullar, üniversite-
ler, sanatçılar, o alanda çahşan sivil
toplum örgütleri el ele vererek eği-
tim, drama, diziler, filmler vb. ile
gençlerin beynine, akhna ulaşarak bil-
gilendirmekte, önlemleri ve tedavi-
ye ulaşmayı özendirmektedirler.
Çocuk ve kadın ticareti ise uyuş-
turucu satışı vb. ile birlikte, ulusla-
rarası düzeyde kolluk kuvvetlerinin
asal görevidir ve her türlü teknolo-
jik olanak ve bilgi birikimiyle önlen-
mesi için elden gelen yapılmalıdır.
Devletimiz, AB'ye uyum sürecin-
de, bu çok karmaşık konuyla ilgili
olarak, ülkemizde var olan, yıllan-
nı bu ve benzer konulara vermiş bu-
lunan uygulamacı bilim insanlan-
nın göriiş ve önerilerini ve günü-
müzde, diğer ülkelerdeki uygula-
malan da dikkate alarak yeniden ya-
pılanmasını gerçekleştirmeli, çağ-
dışı karmaşık yöntemlerden vazgeç-
melidir.
Aksihalde 1930'lannve 1960'la-
nn yasakçı ve cezalandıncı ahlak
anlayışıyla, bürokratik ve polisiye
önlemlerle hiçbir yere varamayaca-
ğımız gibi çok ciddi "insan haklan
ihlafleri" ile de suçlanabüiriz.
Unutmayalım ki, çoğu kez oldu-
ğu gibi ağaçlarla uğraşırken orma-
nı göremeyebiliriz. Oysa bilim bize
tüm kapılan açabilir, yeter ki ona
ulaşmayı bilelim.
EVET/HAY1R
OKTAY AKBAL
Tehlike, Başımadakiler!
"Kimini vurguncu yaptı 39 harbi I Kimini kara-
borsacı I Lafolur diye dost çayı içmeyenler I Mah-
kemelik oldu rüşvet yüzünden I Gaz fişi, ekmek kar-
nesi derken I Kimler kanşmadı ki piyasaya I Kimi-
ni sefil etti 39 harbi I Kimini şair etti I Beni de ga-
zete tiryakisi."
Gazetelerde bir haber, savaş günlerinden daha
geriye düşmüşüz.
Rrfat llgaz'ın "Yarenlik" kitabındaki şiirieri okur-
ken gittim o günlere!.. 0,40'lt yıllann gerçeklerine!..
Fınnlann önünde vesika ekmeği alabilmek için bek-
leşenler... Bir kiloluk ekmeğin dörtte biriydi aldığı-
mız!
1 Eylül 1939'da Ikinci Dünya Savaşı çıkar çıkmaz
yaşantımız birden değişti. Eski nüfus kâğıdımı in-
celiyoaım; bir sürü damga, bilmem ne fişi aJındı,
bilmem ne fişi kesildi, yazılan!..
Saraçhanebaşı fınnında belki bir saat beklediğim
oldu. Yağmurda, karda... Iki parçacık ekmeği al-
mak için! Kimileri de aç kalıp satıyordu ekmek fi-
şini! Geçim zordu. Türlü kısıntılar içindeydik. Ka-
raborsa, vurgunculuk alıp yürümüştü. Şeker bir
anda elde edilemeyecek bir çizgiye çıkmıştı. İnsan-
lar kentleri terk edip köylere, kasabalara gidiyor-
lardı. Hele Alman ordulan, Bulgaristan'ı, Yunanis-
tan'ı ele geçirip Edirne önüne geldiğinde Istanbul
"resmen" boşaltılmıştı.
Para pul ödemeden trenlere binip AnadoJu'ya gi-
den gideneydi. Evler, dükkânlar ucuz ucuz satılı-
yor, eşyalar kapanın elinde kalıyordu. Biz, annem-
le Fatih'teki evimizde olup bitenleri ibretle izliyor-
duk, konu komşunun telaşlı kaçışları... Gidecek
yerimiz yoktu! Phillips radyo başında savaş ha-
berlerini dinlemek, günlerimizin başlıca uğraş< ol-
muştu.
Geçmişi bırakıp günümüze mi dönsek? 1941 'de,
şavaşın en zor döneminde Türkiye'nin küçülme
oranı yüzde 10.2 imiş! 2001'de ise yûzde 11.8!..
Küçüldükçe küçülmüşüz! Sanki bir savaşa gir-
mişiz, sanki büyük felaketlergeçirmişiz, sanki dün-
ya tepemize devrilmiş!.. Oysa olup biten son on yıl-
da işbaşına geçen insanlann yetersizliği, pek ço-
ğunun içine kanştığı yolsuzluklar!.. Ve bir anda aç-
lık sınınnın altına düşen yaşam düzeyi!
Bircumhurbaşkanının bir başbakana anayasa fır-
latması, o başbakanın hemen kaprya koşup mille-
te durumu haber vermesi! Ertesi gün, 600 bin lira
plandolann 1 milyonunçoküstünefırlamasıîAçık-
gözlerin bir anda milyarderlik aşamasına ulaşma-
sı!.. Öte yandan milyonlarca insanımızın yoksulluk,
açlık, işsizlik uçurumuna yuvarianması!..
39 savaşında Ismet Paşa vardı başımrzda... Bi-
D savaştan kurtaran lider! Hani sonradan bazı ken-
dini bilmezlerin, "Bizi savaşa sokmadı, erkekliği-
mizden etti" ya da "Savaşa girsek bütün adalan
alırdık" diye söyleşmelerini anımsıyorum. Birde bir
çocuk çıkarmışlardı Paşa'nın karşısına, "Sen bize
şekeryedirmedin"diye bağırtmışlardı da, Ismet Pa-
şa, "Ama babanı savaşta öldürmedim" demişti...
Banş zamanındayız, savaş yok, ülke büyük bir
tehlike karşısındadadegil... Tehlike, başımızdaki-
ler!.. Halkımızı 39 savaşındakinden beter hale so-
kanlar!.. Şu iki sayı, 1941 'deki küçülme yüzde 70.2,
2001 'de yüzde 7 7.8... Yetmez mi?
Dr. Sema Pişkinsüt ve Meclis'ten Beklenen...
Prof.Dr. Seçkin DtNDAR Öğretim Üyeleri Derneği Genel Yazmanı
ihŞ
)o ile
• • ğretim Üyeleri Derneği nisan
O
ayı konuşmacunız Saym Aydnı
Mılletvekıiırruz Dr. Sema Pişkn-
süt idi. Daha önceden öğretim
üyelerimize toplanümızı duyur-
muştuk. O gün TBMM gece yanlanna k|-
dar çalışıyordu. Oylamalar kritik idi. Konıj
macımızıntoplantıyı ertelemesı en doğal l
kıydı. Ancak inanıhnası güç bir tempo
çalışıyordu. Saat 18.00'de kendisini hava-
alanında karşıladık. Saat 21.30'da konuşma-
sını tamamladı. Eşimle birlikte kendilerioi
22.00 uçağına son sürat yetistırdıL Biz yor-
gun düşmüştük. Ancak o inanılmaz bir ener-
ji ile Meclis çalışmalarına koşuyordu. Top-
lantıda konuşmasına kaynak oluşturan, In-
san Haklan Komisyonu tarafindan hazn-la-
nan ve TBMM tarafindan yayunlanan ra-
porlan da getirmişti. Konuşma süresince
öğretim üyeleri nefeslerini tutarak ülkemiz-
de yaşanan insan haklan ihlallerini dinliyor
ve raporlar ile kanıtlannı görüyordu. Rapor-
lar adeta bilimsel bir araştırma olarak ha-
zırlanmış, sorunlar tanımlanmış, tek tek
olaylar yerine bir sistemin bozukluğu orta-
ya konmuştu. Çözüm önerüeri getirilmiş, da-
ha sonra aym araşnrma tekrar edilerek iyi-
leşme olan ve olmayan yerler tekrar gözler
önüne seriliyordu. Asla olay kişilere indir-
genmiyor ve kalıplaşmış sloganlar kulla-
nıhruyordu. Bu kadar nitelikli hazırlanmış
araştırma niteliğindeki rapor, aynı zaman-
da ülke sorunlan karşısında üzerlerine ölü
toprağı serihniş üniversitelerimize de ör-
nek olacak bir araştırma özelliği taşıyordu.
Dinleyici öğretim üyeleri olarak bizler, böy-
lesine genç, dinamik bir milletvekilimizin
Meclis'te bulunmasından ve insan haklan
konusunda bu kadar kapsamlı bir çahşma
yapabilmesinden gelecek için umutlanmış-
hk.
Ancak bir süre sonra DSP kurultayında
yaşanan olaylar, Sayın Sema Pişkinsüt'e
söz veribnemesi ve oğlunun tartaklanması
çok şaşırtıcıydı.
Henüz bu olaylar belleklerimizden silin-
meden Ankara Cumhuriyet Başsavcıhğı,
Aydın Milletvekili Dr. Sema Pişkinsüt hak-
kında bir fezleke düzenleyerek TBMM Baş-
kanlığı'ndan dokunulmazlığının kaldınl-
masını istedi. Demokratik bir ülkede bir
milletvekilinin hem de însan Haklan Ince-
leme Komisyonu Başkam sıfatıyla yapmış
olduğu araştırma nedeniyle suçlanmasmı
anlamak mümkün değildir. Hele bir de 296.
madde ile suça yardım ve suçluya yatakhk
etme suçlan ile yargılanmak istenmesi ne
kadartrajikomik bir olay. Bu nedenle TBMM
üyeleri, demokratik kitle örgütleri ve ay-
dınlann Dr. Sema Pişkinsüt'e destek olma-
lan gereklerin gereği olmuştur.
•Dr. Sema Pişkinsüt ve komisyon üyele-
ri karakol ve hapishanelerde çok sayıda de-
nekle tek tek konuşarak sorunlan tanımla-
nuştır. Daha sonra aynı yerler tekrar ince-
lenerek iyileşme olan yerler ile hâlâ aynı so-
runlann olduğu yerler kapsamlı olarak be-
lirtilmiştir.
• Bu rapor TBMM tarafindan yayımlan-
mış olup bugüne kadar hazırlanmış en kap-
samlı rapordur.
• Bu rapor yasama, yürütme ve yargı erk-
leri için bir kaynaktır. Herkes bu raporlan
dikkatlice okumalıdır.
• Bugüne kadar filistinaskısı, elektrikli
manyeto gibi işkence aletleri konuşuluyor,
ancak belgelenemiyordu. Artık bunlar in-
kâr edilemiyor. Çünkü bu raporlarda kanıt-
lan ile gösterilmiş ve belgelenmiştir.
• Bu rapor bir kişi değil, bir komisyon ta-
rafindan hazırlanmıştır.
• İşkence aletleri Istanbul'da bulunduğu
için refleks olarak vali, emniyet müdürü
kendi şehirlerindeki bu korkunç uygulama-
lardan dolayı sa\xınmaya geçmişler, olayı kü-
çümsemeye çahşmışlardu-. Zamanın Içiş-
leri Bakanı işkence yapanlan aklama çaba-
suıa ginniştir. Ancak rapor o kadar kap-
samlı hazırlanmıştır ki devlet vekilleri bir
daha bu konuda hiç konuşmamıştır.
• Raporda işkence görenlerin fotoğrafla-
n yayımlanmıştır. Bunlar, bir insanın bir in-
sana yapamayacağını düşündüğümüz in-
sanlık dışı uygulamalardır.
• Bu konuda hiç konuşmaması gereken
Adalet Bakanı vermiş olduğu demeçlerle
adeta savcıyı etki altına almaya çalışmıştır.
Tarafsızlık ilkesi çiğnenmiştir. AdaJet Ba-
kanı henüz dava bile açılmamışken adale-
te gölge düşürmüştür.
• Dr. Sema Pişkinsüt ve komisyon üye-
leri, çok sayıda mahkûm ve zanlı ile konu-
şurken onlann adlannı vermeyeceği garan-
tisi ile buaraşnrmayı yapabilmiştir. Aksı tak-
dirde gerçekler hiçbir zaman ortaya çıkma-
yacaktı. Bu raporlarda tek tek olaylar değil,
bir sistemin bozukluğu ortaya konmuştur.
• Bir mahkûm düşünün, kendisine işken-
ce yapılmış, korkutulmuş ve yıldınlmış...
Kendisine bu kötü muameleyi yapan kişi-
leri şikâyet ettiğinde yine bu insanlarla kar-
şılaşacak. Işte Manisa'da lise ögrencilerine
işkence davalan ortada. işkence gören genç
kendine işkence yapan kişileri görünce ba-
yıhnadı mı?
Başsavcılık bu raporlan dikkatlice oku-
saydı, belki de tam tersine bir tutumla, so-
rumlular hakkında işlem yapacak ve işken-
ce gibi insan haklan ihlallerinden ülkemi-
zin kurtulmasında yol almacaktı.
Ancak ben bir aydın olarak artık korkma-
ya başladnn. Bir milletvekili ve TBMM ko-
misyonu eğer objektif olarak yapılmış bir
araştırmadan dolayı yargılanmak isteniyor-
sa, gözdağı vermek ve korkutulmak isteni-
yorsa vay bizim halimize.
Tek bir dilekle yazımı noktalamak istiyo-
nım. Gözlerimi kapadım ve hayal kuruyo-
rum. Adalet Bakanı bu çalışmalanndan do-
layı Dr. Sema Pişkinsüt'e ve komisyon üye-
lerine teşekkür ediyor ve gerek hapishane-
lerin ve gerekse karakollann daha iyi hale
gelmesi için bu raporlardan yararlanıyor.
Ne dersiniz?
İZMİR13.ASLÎYEHUKIJK MAHKEMESt'NDEN > ,
EsasNo: 1994/1129 KararNo: 1999/474-1
Davacı Gülten Duran tarafindan davalılar Asuman Duran, Kadriye Duran ve diğerleri aleyhine açılan tapu iptali tescü davasında bir kısım davalılar
vekili Av. Ergun Sakızü tarafindan 14.4.2000 tarihli dılekçesi ile iade-ı muhakeme talebinde bulunmuş olup ve 18.6.2001 gûnü yapılan açık yargılama
sonunda, Mahkememizce verilen 1994/1159 esas, 1999/474 karar ve 3.6.1999 tarihli karannın kaldırüarak davanın reddine, Izmir ili, Bucaılçesi, Kı-
zılçullu Mah. 5047 ada, 6 parsel üzerine konulan tedbirin karar kesinleşinceye kadar devanuna ve tapuda yapılan işlemlenn geri döndürülmesi için ge-
rekli işlemlerin yapılmasına, Eksik kalan 1.160.000.-TL harcın davacıdan alınarak hazıneye verilmesine, Davahlar vekili için takdir olunan 67.500.000.-
TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak kendini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine, Davalılann yaptığı 8.5O0.O0O.-TL yargılama giderlerinin da-
vacıdan alınarak davalılara verilmesine dair temyia kabil ohnak üzere verilen karar, yargı lamalar yokluğunda yapılan ve tüm aramalara rağmen bulu-
namayan davalılar Asuman Duran ve Kadriye Duran'a tebligat yerine kaim ofanak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 50801
ADALARSULHHUKÜK HÂKİMLİĞİ'NDEN
Esas No: 2000/51 Karar No: 2001/100
Davacı (vasi adayı) Mehmet Özgünay Izgı tarafindan rnahcur Mihriban Leyla Aldağ aleyhine açılmış bulunan vasi tayini davasının mahkememizce
verilen 29.8.2001 tarih ve 2000/51 esas, 2001/100 sayüı karannın hüküm özeti aşağıdadır.
Hûküm: Antalya ili, Merkez ilçesi, Demircikara Mahallesi, Cilt No: 005, K. Sıra No: 0199, Birey Sıra No: 0018'de nüfiısa kayıtlı Mehmet tsmet kı-
a, Azime Nermin'den 13.3.1953 Salihli doğumlu, Mihriban Leyla Aldağ'ın M.IC'nun 355. maddesi uyannca hacir altına ahnmasına, kendisine Koca-
eli ili, Izmit ilçesi, Tepecik Mahallesi, Cilt No: 0023, K. Sıra No: 0077'de nüfusa kayıtlı Mehmet Ismet oğlu, Azime Nermm'den 8.6.1951 'de doğma,
ağabeyi davacı Mehmet Özgünay Izgi'nin vasi oiarak atanmasına dair verilen karar ilan olunur. 29.8.2001
Basın: 50781
AGRİKEM
ıs young and dyaasoc company ın Planl Proleclıon seclor. ıs lookmg for
AGRICULTURAL ENGEVEERS
K) be responsıble fcr our technıcal activtties ın .\ntal)aand Adanaregıons
- Completed mılıtay semcefformale candıdates).
- Good commaod rf Enghsh Language - wnnen and spoken.
• Graduatal (iraın Agnculmral Faculty Plant Protecüoa
Department,
Plase send vour CV wıth photo
VJdre». Kaann K«b<to Cad. 36.401 Bomova, tZMfR
Fax 0 232 374 « : 6
E-nıail. agnkemm«Vez<â supcronlıne.com
ZEYTİNBURNU1.ASIİYE HUKUKMAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 2000/620
Davalı: Nuriye Uzun, Nuripaşa Mahallesi, 67/2 Sok No: 4 D: 9 Aktar Polat yanında Zeytinburnu adresinde iken ikametgâhı halen meçhul.
Davacı Hakan Uzun tarafindan aleyhinize açılan boşanma davasında tüm aramalara rağmen ve zabıtaca adresiniz meçhul bulunduğundan duruşma gü-
nünün ve dava dilekçesinin tarafınıza ilanen teblığıne karar verilmiştir. Bu ıtibarla, mahkememizin 2000/620 esas sayılı dosyasının duruşması olan
27.09.2001 günü saat 10.00'da mahkemede hazır bulunmamz veya kendinizi bir vekille temsil ettirmeniz, duruşmaya gelmediginiz veya vekil gönder-
mediğiniz takdirde HUMK'nun ilgili maddeleri uyannca duruşmaya yokluğunuzda devam edilerek karar verileceği dava dilekçesi ve duruşma günü teb-
liği yerine kaim ohnak üzere tarafınıza ilan olunur. 19.07.2001 Basın: 50731
BEYKOZ1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 1999/463
Meral Metin tarafindan Sinan Metin aleyhine açılan gaiplık davasının yapılan duruşması sırasında verilen ara karan gereğince,
Davacı tarafindan Beykoz ilçesi, Gümüşsuyu Mahallesi, Cüt No: 0007, Aile Sıra No: 150'de nüfiısa kayıtlı bulunan eşi Sinan Metin'in 1994 yıhndan
beri kaybolduğundan bahisle eşinden haber alınamadığını ileri sürerek gaipliğine karar verilmesini talep etmiş olmakla, ilgili Sinan Metin'in hayat ve
mematından 'laberdar olanlann mahkememizin yukanda dosya numarası yazılı bulunan davaya 3 aylık süresi içerisinde müracaatlan hususu ilanen teb-
üg olunur. 05.07.2001 Basın: 50637
PENCERE
Ben 'Hayır' Diyorum
Geçenlerde bir dostlar topluluğunda, içimiz-
den biri konuşuyordu:
- Göreceksiniz Türkiye silkinecek; içinde ya-
şadığımız rezillik, pislik, yolsuzluk, kokuşmuş-
luk, namussuzluk ve zillet devrini geride bıra-
kacak, kendimize geleceğiz...
Bir başkası dedi ki:
- Bunlar platonik laffar...
•
Platon, Isa'dan önce 428 yılında doğmuş;
asıl adı Aristoktes...
Bilge, gençliğinde yarnan birgüreşçiymiş. Ge-
niş omuzlannı vurgulayan "Platon "takma adıy-
la anılıyor, yaşamı ise gerçek bir roman, serü-
ven, düş kınklığı ve kahredici birsüreç...
Sokrates'in öğrencisi Platon, sevgili öğretme-
ni dinsizlik suçlamasıyla ölüm cezasına çarptı-
nlınca Atina'yı terk etmek zorunda kalır...
On iki yıl sürer bu gezginciliği...
O yıllarda Siraküza Kralı Diyonisyos edebi-
yata düşkün ve zalim kişiliği ile egemendir. Ka-
yınbiraderi Dion aracılığıyla Platon'u sarayına bu-
yur eder, yedirir, içirir, ağırlar...
Ne var ki Kral ile Bilge arasındaki ilişki, zaman
geçtikçe, felsefe tartışmalannda çatışmaya dö-
nüşür. Platon bir tartışmada Diyonisyos'un ya-
nılgısını yüzüne vurunca Kral patlar:
- Bir bunağın lafları bunlar!..
Platon'un yanıtı serttir:
- Senin sözierinde birzaJimin sevinci vardır...
Diyonisyos küplere biner, bilgeyi zincire vur-
durup köle olarak satması için bir kaptana tes-
lim ederken der ki:
- Onun için kaygılanma, öyle bir filozoftur ki
olan bitenleri fark etmeyecektir...
Platon için korkunç günler başlar, Agina'da-
ki köle pazannda haraç mezat satılırken, zen-
gin dostu Girneli Annikeris bilgeyi tanıyıp ucu-
za kapatır. Annikeris Raton'u hem azat eder, hem
de Atina'da bir okul açması için filozofa yüklü-
ce para verir. Platon, Hekademos korusunda bir
toprak satın alır, çınarlann gölgesinde okulunu
açar...
Platon ">Vcadem/"sinde "Bir devletin düzeni
nasıl olmaJıdır" sorusunu irdeliyordu. Sicilyalı ar-
kadaşı Dion, kuramını uygulaması için Bilge'yi
Siraküza'ya çağırdı; zalim Diyonisyos ölmüştü.
Platon öneriyi benimsedi, Siraküza'nın yolunu
tuttu...
Ne var ki evdeki hesap çarşıya uymadı, Sira-
küza sarayında her şey entrikaya bulaşmış, er-
demlerçürümüş, düzen yozlaşmış, Platon'un fi-
kirlerini uygulayabilecek bir ortam kalmamıştı;
üstelik bugünden düne bakıldığında Isa'dan ön-
ce 5'inci yüzyıldaki köleci düzende erdemli bir
yönetimin nasıl kurulacağı da sorulabilir.
Ne var ki tarihte bugünün koşullannı aramak
kadar anlamsız bir çaba da olamaz. :M&tRAr
Platon uygulamaya geçirilememiş kuramlann
filozofu olarak 81 yaşında gözlerini dünyaya ka-
patırken gözleri açık gitti; "platonik" sözcüğü bu
nedenle türetildi.
Peki, bugün Türkiye'deki kokuşmuşluk düze-
ninde "temiz toplum" isteyenlerle "rezillik" ve
"zillet" sürüklenişi yerine insana yakışır bir dev-
let yönetimi kurmayı amaçlayanlar platonik mi-
dirler?..
Ben "hayır" diyorum.
GAZtSEZGİN
O, mükemmel bir
öğretmen ve bulunmaz
bir insandı. Kısacık
yaşamını laik,
demokratik, bilimsel bir
eğitim için harcadı.
Görevi başında
ölürnsüzlüğe ulaştı.
Ailesi ve Arkadaşları
(0212) 293 89 71
SI'NIN BUYUK USTASI
IMALBAFDAN
UL GÜZtLLEMESL.'
ııvaGEREDE-kienderefSAM'
f
TIMEORIOVE
JAŞKNİBETİ
ffbdurrahman PALAf^kınTUNC
v
BEYOĞLU ALKAZAR
12.00-13.45-15.30-17.15-19.15-21.30
"Babıâli'nin Saklı Dünyası"
Babıâli'den gelip geçenler, atlama taşı yapanlar
ve çorbada tuzu bulunanlar... Yüksel
Baştunç'un bu kitabı Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti BAS-HAŞ yayını olarak çıktı.