23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ÎITFA CUMHURİYET 28 EYLUL 2001 CUMA Î4 KULTUR kuKur@cumhuriyet.com.tr Soz-Yap Döşeme' başlıklı sergi İstanbul'da Bir Dükkân: Sanat Mekânı'nda yer alıyor Parçalanmış coğrafyalarAŞEGÜLGÜÇHAN fedinci Uluslararası tstanbul Sa- naBienali'nin Türkiye sanat orta- mtın gündemine yerleştiği gün- lene, bienal kapsamında olmayan bagmsız sergiler de sergi sezonu- nu; başlamasıyla birlikte açılmaya basıyor. SJ2 konusu sergilerde yer alan çalşmalar üzerine düşûnürken, iz- leyci ister istemez gündemdeki bi- ena ve aylar öncesinden zihinler- de^ereden bienal teması "egokaç" üzeinde yoğunlaşıyor. Sonuçta ego- kaç yedinci etkinliğin küratörü ta- rafndan belirlenmiş bir tema ol- maiJa birlikte, güncel gerçekliğimiz- de aıyarlı her bireyin, üzerinde dü- şiumeksizin "doğal" olarak du- yurasadığı bir kavram olarak ev- rensel ve etik bir değer taşıyor. Düşünmeyi gerektiren bir yaprt Adı geçen eşzamanlı sergilerden biri "Boz-Yap Döşeroe", Fstanbul sanat mekânlan içinde en güç olan- lanndan biri olan Bir Dûkkân: Sa- nat Vlekâru'nda yer alıyor. Ulusla- rarası ticaretin ve dolayısıyla ilişki- lerin simgesi haline gelen Kara- köy'de Fransız Pasajı'nda bulunan mekân, öncelikle mekânı gözönün- de bulundurarak çalışmayı zorun- lu kılıyor. Mürûvvet Türkyıbnaz ve Setim Birsel'in 14 Eylül-31 Ekim 2001 tarihleri arasında adı geçen mekânda yer alacak olan çalışma- lan, kanımca, egosantrizmden ann- ma söylemi bağlamında üzerinde düşünmeyi gerektiren bir yapıt. Tümüyle zemin düzleminde ger- çekleştirilenyerleştirme, 1760'lar- da kartograflar tarafindan, haritala- nn ahşap üzerine yapıştınlıp küçük parçalara kesilmesi ve bu parçalan- c\^ ağdaş insanın egodan kaçmasının belki de en insancıl yolunun empati olduğu kabul edildiğinde, izleyici Mürûvvet Türkyılmaz ve Selim Birsel'in ortak çalışmalanyla doğrudan ilişkiye geçebilir, bir oyun gibi görünen; oysa, hiç de oyun olmayan, bugünün yaşamı ve politik ortamıyla bire bir ilişki kuran, tezi olan bir işle karşı karşıya olduğunun bilincine varabilir. mış haritalann eğitim aracı olarak, harita bilgisini geliştirmek amacıy- la kullanılması noktasından hareket ediyor. Coğrafyanın temel alındığı çalışmanın, herhangi bir eğitim ama- cı taşımadığı ve didaktik olmaktan çok uzak bır tavır sergilediği "Boz- Yap Döşeme". ahşap modüllerin birbirine eklemlenmesiyle oluştu- rulmuş. Modüllerin ana malzeme- si ahşap olmakla birlikte, her biri farkh malzemelerle kaplanmış; ço- cukluğumuzun evlerinin kaplama malzemesi muşamba, kitsch peluş, çiçekli basma, sünger, Amerikan bayrağını anımsatan çizgili kumaş, halı, paspas, battaniye, askeri kamuf- laj kumaşını andıran kumaş, pop peluş, devlet dairelerini anımsatan kasvetli renklerle yağlıboyayla bo- yanmış modüller, "ağır" mobilya- ları anımsatan mobilya kaplama malzemeleri, kâğıt harnuru... Her biri ayn ayn ele alındığında, varsıllık, yoksulluk, vatani görev, Amerikan popüler kültürü, resmi söylem, ev sıcaklığı, yakınlık gibi anlamlan gösteren malzemelerle kaplı olan modüller, aynı anda ki- şisel coğrafyalan da yananlamlı- yor. Serginin zamanı ve bienal döne- minedenkdüşmesiyle birleşince, yu- kanda da vurgulandığı gibi, ister istemez, güncel politika ve evren- sel ve etik-bienal teması olan "ego- kaç"ı akla getiriyor. Çağdaş insanın egodan kaçmasının belki de en in- sancıl yolunun empati olduğu ka- bul edildiğinde, izleyici Türkyıl- maz ve Birsel' in ortak çalışmalany- la doğrudan ilişkiye geçebilir ve bir oyun gibi görünen; oysa, hiç de oyun olmayan, bugünün yaşamı ve poli- tik ortamıyla bire bir ilişki kuran ve tezi olan bir işle karşı karşıya oldu- ğunun bilincine varabilir. Çok politik ve insancıl Herhangi bir coğrafyada yaşayan sanatçının, 11 Eylül 2001 tarihin- deki talihsiz olayın yol açabileceği sınır değişiklikleri de göz önüne alındığında, bu denli "sıcak" bir dönemde politikadan uzak ve üze- rinde yaşamadığı ve belki de yaşa- mayacağı coğrafyalan ve bu coğraf- yalarda yaşayanlan düşünmeden sanat yapabiİrnesi olası mıdır? Ya da soru şöyle sonılabilir: Sanat, ta- rihi boyunca yaşamdan damıtılmış bir olguysa, sanatçının, her alanı politik olan yaşamdan sıynlarak ey- lemesi olası mıdır? Yanıt "hayır''sa, Türkyılmaz ve Birsel 'in, kariyerle- rinin en politik, dolayısıyla en in- sancıl işlerini gerçekleştirmiş ol- duklannı söylemek hiç abartı taşı- mayan bir ifade olarak kabuî edil- melidir. Terör Broadway'i de etkiledi Sanatçılar durgunlaşan sektörü canlandırmaya çalışıyorlar StNGLE YAPACAKLAR-Brodmckve Pleters saüştaneMe ettikleri geliri terör kurbanlannın yakmlanna verecekkr. Kûltür Servisi - Amerikan Ti- yatrolan ve Yapımcılan (LATP) başkanı Jed Bernstein ve oyuncu Matthew Broderick ile Bernadet- te Peters'in başını çektiği kalaba- lık bir sanatçı topluluğu 11 Ey- lül'deki terör saldınsının durgun- laştırdığı Broadway'i canlandır- mak için harekete geçtiler. Sanatçılann, televizyon ve rad- yoda bu amaçla hazırlanacak özel programlar ve konserlerle izleyi- cileri Broadway'deki oyunlara ge- ri çekecek bir tanıtım kampanya- sı hazırlığı içinde olduklan belir- tildi. Sanatçılardan Broderick ve Pe- ters, 25 Eylül'de New York'ta ba- sının karşısına çıkarak kentle öz- deşleşen 'New York, New York' adlı şarkıyı bir single olarak kay- dedeceklerini ve gelirini de terör kurbanlannın yakınlanna verecek- lerini açıkladılar. Bernstein, Broadway'de bilet sa- tışlannın 11 EylüPdekı terör sal- dınsından sonra yüzde 80 düştü- ğünü ve uzun bir durgunluk döne- miyle karşı karşıya bulunduklan- nı söyledi. Aynca bu sektörde ça- lışanlann işlerini kaybetmemele- ri ıçın herkesin karşılıklı özveriler- de bulunacağını ve Broadway ya- pımlannın bilet fiyatlannda yüz- de 25'lik bir indirime gidileceği- ni de ekledi. Remzi Kitabevi'nden yeni yayınlar Kültür Servisi - Remzi Ki- tabevi'den çıkan son kitaplar arasında Zülfü Livaneü'nin 'Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölfim', Ayşe Kulin'in 'Köp- rö', Feyza Hepçflingirter'in 'So- rulmadan'. Leyla Navaro'nun 'Gerçekten Beni Duyuyor mu- sun?' ve Necati Inceoğlıı'nun 'SperMektuplan' adlı kitapla- n yer alıyor. 'Köprü', Erzincan dolaylann- da, Fırat Nehri üzerinde inşa edilen bir köprünün, bu köprüyü yaptırabilmek için çırpınan bir bürokratın ve yöre insanının romanı. Ayşe Kulin romanda, köprünün hi- kâyesiyle birlikte, Doğu illerimizde yaşa- nan dramın kökenleri ve Cumhuriyet tarihi içinde- ki nedenlerini ele alırken, gerçek olaylan kurgusal öykülerle harmanlıyor. Feyza Hepçilingir- ler'in 'Sorulmadan' ad- lı kitabında Osman Dunnuş'tan Ecevit'e, Kamer Genç'ten De- mirel'e, siyasilerin söylediklerinden yola çıküarak çi- zilmiş acıklı-gülünç portrelereyer verilmiş. 'Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm' sıcak ülkelerinden, Stockholm'un kar altındaki caddelerine ve buz tutmuş göllerine sav- rulan siyasi mültecileri konu alıyor. Leyla Navaro'nun yazdığı 'Gerçekten Beni Duyuyor mu- sun?' adlı kitabı, sevdikleri- mizi ve önemsediklerimizi 'ger- çekten' duyup kendimizi de da- ha içten bir biçimde duyurabil- memiz yolunda önemli ipuçla- n veriyor. Necati Inceoğlu'nun 'Siper Mektuplan' ise yazarlann anı ve mektuplanndan oluşuyor. Ca- hKÖnder'in 1981'de gazilerle yaptığı ve 'Yaşayan ÇanakkafcGazBeri' adı altında yayımlanan söyleşilerinden de aün- tılarbulunan kitapta tbrahim Sorguç,Uğur Erkman gibi isimlerin anılanna da ışık tutuluyor. 'Gösteri Sanatları' sezona iki oyunla başlıyor KültürServisi- Istanbul Büyük- şehir Belediyesi Kültür AŞ'ye bağlı Gösteri Sanatlan Müdürlü- ğü 2001 - 2002 sezonunu bugün açıyor. Muammer Karaca Tiyatrosu'n- dasaat 19.00'dayapılacakaçılı- şın ardından AlpayEkler'in ya- zıp yönettiği çocuk oyunu 'Med- dah' ile Zehra Beyazıt'ın kale- me aldığı 'Sanal Yalnızhk' isim- li oyunlar sahnelenecek. Gösteri Sanatlan'nın Çocuk Ti- yatrosu Grubu Öğrencilerinden Me- lih Tuna'nın rol aldığı 'Meddah', trajikomik bir bayram sabahını an- latıyor. Zehra Beyazıt'ın yazdığı 'Sanal Yahnzhk' isiinh' oyunu ise Gösteri Sa- natlan öğretim üyelerinden Caner Bilginer sahneye İtoydu. Oyun, yal- nızhğın ne kadar sanal, ne kadar ger- çek olduğu sorusundan yola çıkarak günlük yaşama nasıl yansıdığı, gü- vensizlik, toplumun içinde insanın yalnız olması gibi sorulara cevap anyor. Intenıetin insanlarüzerinde- ki etkilerini konu alan oyun, bir gençle ailesi etrafinda yaşananlan ko- nu ediyor. Borusan sezonu bugün açıyor SAAT 20.00'DE BAŞLAYACAK - Sarıca, Prokofîev'in piyano konçertosunu sesJendirecek. îlk konserin solisti Ayşegül Sarıca Kültür Servisi - Genel Müzik Direktörlüğünü ve Daimi Şefliğini Prof. Gürer Aykal'ın yaptığı Borusan tstanbul Filarmoni Orkestrası, yeni konser yılı sezonunu bugün ve yann saat 20.00'de açıyor. Yann Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde gerçekleştirilecek konserin tekran ertesi gün LürfîKırdar Konser Salonu'nda yapılacak. îlk konserin solisti Ayşegül Sanca, Prokofiev'in 3 Numaralı Piyano Konçertosu'nu seslendirecek. Orkestra aynı programda, FeritTüzün'ün 'Çeşmebaşı' adlı eserinden seçmeler ve Çaykovski'nin 4 No'lu senfonisini sunacak. İstanbul'da doğan Ayşegül Sanca, piyano eğitimine Istanbul Konservatuvan' nda başladı. Daha sonra müzik eğitimini Fransa'da Paris Ulusal Konservatuvan 'nda sürdüren Sanca, 1953yılında birincilik ödülü ile mezun oldu. Marquerite Long ile piyano çahşmalanna devam eden sanatçı, 1959yıhnda 'Monjuetite Long- Jacques Thibaud Uluslararası Yanşması'na katıldı ve Pri\ de la yilk Paris- Paris Kent Ödülü'nü kazandı. 1971 yıhnda 'Devlet Sanatçısı' unvanını alan Ayşegül Sanca, Fransa Kültür Bakanlığf run verdiği 'Chevallier de I'Ordre des et Letters' nişanına da sahip. YAZIODASI SELİM tLERİ İstanbul'da 'Karaduygu'nun Ressamıd) Eski metinlerde önadı Hüseyin'le birlikte anılan Avni Lifij, döneminin en şaşırtıcı ve bence, en bü- yüleyiciressamısayılabilir. Samsun doğumlu (1889) ressamı Nafıa Nezareti kalemlerinde memur olarak çalışmaya başlarken tanınz. Resim yapmak isteği o yıllarda ağır basryor ve Avni Lifij bu tutkusunu ailesinden gizliyor. Ailesi, resim sanatına karşı hayli uzak bir tutum içindedir. Zaten, çağdaş Türk resmi o günlerde hâlâ birta- kım yasaklann, yasaklayışlann etkisi altındadır. Av- ni Lifij bir yandan da Fransızca öğrenmeye çalışı- yor... Avni Ufıj'in resim çalışmalan, Osman Hamdi'nin ilgisini çeker. Osman Hamdi'nin resımlerine hiçbir zaman hayranlık duymadım. Ama onun resim sa- natına, sanatın başka alanlanna büyük katkısını na- sıl yadsıyabiliriz! Osman Hamdi, Avni üfij'in büyük bir yetenek olduğunu ilk saptayandır. Imparatorluk, batış yıllannda, ressamlara karşı destekleyici bir tutum içindedir. Kendisi de usta bir ressam olan veliaht Abdülmecrt, Osman Hamdi'nin salık verişi üzerine, genç Avni Ufij'i Fransa'ya gön- derir. 1912'ye kadar Paris'te kalan sanatçı, yurda dö- nüşte resim öğretmenlığı yapar. Sanayii Nefise'ye atanır; orada tezyini sanatlar öğretmeniyken ölür (1927). Yalnızca otuz sekiz yıl sürmüş bir yaşam. Resme başlayışından sonra geçen zamanda aile baskısı. Nihayet, resimle bütün bütüne içli dışlı olabileceği birsırada gelen erken ölüm. Bütün bunlar Avni Li- fıj'in olağanüstü güzellikteki eserini gölgeleyemi- yor. Bu eser, kuşkusuz, sınıriannı, alanını alabildiğine genişletebilirdi. Ne var ki, kazanılmış ömekleriyle de eşsiz bir ustalık sergiliyor, duyuş bütünlüğü kurabi- liyor. Sözlükler, 'karaduygu'yu tanımlarken, derin bir üzüntüden de söz açıyor, belirgin sebeplere dayan- mayan derin üzüntü. Aşın duyarlılığından, yaradılı- şının içliliklerinden konuşulmuş Avni Lifij, resimle- rinde karaduyguyu yansıtmıştır. Bir manzara ressamı olması sebebiyle, zaman zaman, Nazmi Zrya'y'a birlikte anılıyor. Oysa du- yuş bakımından her iki sanatçının kişisel seçim ve eğiiimlerini bugün daha çok ayırt edebiliyoruz: Avni Lifij'in karaduygululuğu; Nazmi Ziya'nın ise canlılığı, aydınlık, ışıklı evreni. Abdüimecit'in Avni Lifij'e, imparatorluk yaşamı- na ilişkin 'son' törenleri resme dönüştürmesini rica ettiği biliniyor. Artık her şeyin sonuna gelinmiştir: Bir uygarlıktan, başka ve yeni bir dünyaya geçilmek- tedir. Avni Lifij için sönen, silinmeye yazgılı uygarlı- ğın ressamı diyebiliriz. Köşkler, bahçeler, saraylar, çeşmeler, medrese- ler, geçmişin mimarisi yerli yerindeyken ve iyi kötü bayındırken, bu ressam hepsindetozarmışlığı alım- lar. Yıkılış eşiktedir. Renklerin alacafı, hatta parlak oluşunakarşın, bır" resimlerde yürek burkucu bir melankoli, ıssızlık, unutuluş, terk edilmişlik sezilir. Payitaht Istanbul kendi içine kapanmış, dahası, kendini yok etmeye koyulmuştur. Renkler, besbelli, alacalannı son birkeztutuştur- maya uğraşmaktadır... Süleymaniye Camii Avlusu"nu alımlarken, işte sözgelimi o resimde, sanatçı umarsız bir bekleyişi duyumsatır. Ağaçlann perdelediği cami bile görke- minden yitirmiş gibidir. Sağda solda kümelenmiş sa- nklı, fesli erkeklerde irkittici bir boşveımişlik. Işıkta ve yaprak yağmurunun yeşilinde mevsimin yeniden doğuşu bile dondurulmuş. Dile getırmeye çalıştığtm eseri, Resim Heykel Mü- zesi'nde gördüğümde, istanbul'un o karanlık gün- lerinde yaşar gibi olmuştum... Takvimde lz Bırakan: "Dün akşam geçiyordum, sahnede biri ağlıyor gi- bi geldi bana", Anton Çehov, Martı, Behçet Ne- catigil'in çevirisi, Kent Yayınlan, 1963. Damar'dan Ahmet Özefe özel sayı • Kültür Servisi - Ankara'da 10 yıldır yayımlanan kültür- edebiyat dergisi Damar'ın son sayısı, şair Ahmet Özer'in sanatının 35. yılı nedeniyle özel sayı olarak yayımlandı. Dergide Mehmet Başaran, Tuncer Uçarol, Mehmet Aydın, Hüseyin Atabaş, Öner Yağcı, Vedat Yazıcı, Timuçin Özyürekli, Arzu K. Ayçiçek, Günay Güner, Neşe Aksakal, Refika Altıkulaç, Ali Rıza Kars, Ahmet Günbaş ve Mustafa Yıldız, şairin yaşamını, sanatını, yapıtlannı çokyönlü değerlendiriyorlar. 'Kıyı' ve 'Bilkent 4 Mevsim' dergilerinin sanat yönetmenliğini yapan Özer, 1981 Nevzat Üstün Şiir Başan Ödülü, 1982 Ömer Faruk Toprak Şiir Mansiyonu, 1993 Yunus Nadi Şiir Ödülü ve 1998 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü sahibi. Ahmet Özer'in değişik türlerde yayımlanan toplam 15 yapıtı bulunuyor. K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear