23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 25 EYLÖL 2001 SALI 14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr TİYATRO DÜNYASINDAN DİKMEN GÜRLOV Kültürel taşmıa kapasitesL..• Tarihle kurulacak bilinçli bir ilişki genç beyinlere esin kaynağı olacak, düşünceyi zorlayacak ve onlann kültürel miraslanna sahip çıkmalannı sağlayacaktır. Geçen günlerde Yunanistan'ın Nafplion kenti önemli bir uluslara- rası kongreye ev sahipliği yaptı. Yu- nan KültürBakanlığı'nın katkılany- la ve çeşitlı yerel yönetimlerin, sivil toplum örgütlerinin katılımlanyla dûzenlenen "Arkeolojik AJanlarm KüJtürel Olaylarla Yaşaühnasr baş- lıklı kongre, iki gün boyunca ulus- lararası kuruluşlann temsilcilerinin görüşlerini paylaştıklan bir zemin de oluşturdu. Kongreyi, Akdeniz ül- keleri arasında yoğun bir ileşitim ağı kuran ve kültürel varlıklann yaşatıl- ması ıçin bılımsel araştırmalanyla dikkat çeken MIO-ECSDE'nin Baş- kanı Prof. Michael ScouDos yönettı. Kültürel ve doğal çevre Yunanistan'dan Kültür Bakanlı- ğı'nın yanı sıra MIO-ECSDE'nin, Avrupa ülkelerinden de UNESCO, MAP/UNEP, Europa Nostra, Ma- ison Oes Cultures du Monde, Istan- bul Kültür ve Sanat Vakfi gibi kuru- luşlann temsilcilerinin yer aldığı bu toplantıda beş ana başlik dikkat çe- kiyordu: 1) Uluslararası polıtikalar 2) "Taşmıa KapasftesT kavramj ve açılımlan 3) Arkeoloj ik alanlarda/anrt niteliğinde mimari yapılarda etkin- lik düzenleyen kurumlann işlevleri 4) Eğitim faktörü 5) Sanat yapıtla- n. Açıhş konuşmasında bir yandan Granada (1985), Segesta (1995), Ve- rona (1997) konvansiyonlannın altı çizilirken öte yandan kültürel ve do- ğal varlıklann taşıdıgı evrensel de- ğerler üzerinde bir kez daha durulu- yordu. Ancak belli satır başlanyla de- ğinebilecegım konuşmalarda öne çı- Kültürel taşıma kapasitesi kavramı kültürel ve doğal çevrenin konınması üzerine yoğunlaşryor ve yönetim planı, aftyapı,eğrim seyirci ve ziyaretçi kapasitesi gibi hususlar üzerinede durmasıyla dikkat çekiyor. kan hususlardan biri antik tiyatrolar- la, anıt özelliği taşıyan mimari ya- pılarla buralarda dûzenlenen etkın- likler arasında kurulması gereken doğru etkileşim ve bütünleşmeydi. Kültürel varhklann soluk almalan- nın sağlanması ve de bu alanlarm yapısal özellikleriyle örtüşmeyen et- kinliklerle asla harcanmamalan ge- rektiği, üzerinde önemle durulan hu- suslardan biriydi. Peki, nasıl sağla- nacaktı bu? Dün, bugün ve gelecek arasında nasıl bir köprü kurulacak ve kolektif hafızarun bir parçası olarak değerlendirilen bu varîıklann konın- malan ve aynı zamanda yaşatılma- lan nasıl gerçekleştirilecekti? Antik tiyatrolar ve anıtsal yapılann genel- de tüm dünyanın, özelde ülkelerin kültür miraslan olarak ortak strate- jiler kapsamında ele alınmalan ge- rektiği bir kez daha vurgulandı. tlk kez 1980'lerde gündeme gel- diği belirtilen "kültürel taşmıa kapa- sitesi'' kavramı hem kültürel ve do- ğal çevrenin korunması üzerinde yo- ğunlaşması hem de yönetim planı, ah- yapı, seyirci ve ziyaretçi kapasitesi ve de eğitim gibi geniş kapsamlı ve yaşamsal hususlar üzerinde durma- sı açısmdan dikkat çekici noktalara değiniyordu. Taşıma kapasitesi; ar- keoloji, toplum ve çevre ilişkisinin gelişiminde rol oynayan önemli bir faktördü. "Çevre" sözcüğü bir yan- dan doğal çevre, yani peyzaj, öte yandan sosyal çevre yani insan ol- gusu açısmdan ele alınırken tabii ki çevre kirüliğinin önlenmesi için ah- lacak adımlann yoğunlaştınlması da söz konusu edildi. Az önce de değin- diğim gibi, sürekli altı çızilen nokta antik tiyatrolann, anıtlann koruma adı altmda yaşamla temaslannın ke- silmesi değil, aksine bu zenginlikle- rin dengeli bir çevre planlaması ve zarar riskinin en aza indirgendiği bu- luşmalarla, dün olduğu gibi bugün de insanla iç içe yaşamasının sağlan- masıydı. Bu açıdan, Prof. Scoullos "Antik bir oyatroda ya da anıtsal bir mimari yapıiçindesergflenecekolan bir gösteri ile o uzam arasındald si- nerji,sonsuzfaığıın\esüreldüiğinsim- gesiolarak insanhğın varfağnu kanıt- layacaktır" derken sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik altyapı üzerinde de duruyordu. Antik tiyatrolar ve anıtsal mekân- larda dûzenlenen sanatsal etkinlik- ler söz konusu olduğunda Istanbul Kültür ve Sanat Vakfi 'nın müzik ve tiyatro festivallerinde ve de bienal- de bu anlamda olumlu sınav verdi- ği ve buralarda yer alan eserlerin özenle seçildiği üzerinde "Medea", "Kral Lear", "Prometheus", "Per- sophone" gjbi ömeklerde durdum. Bir sanat yapıtının soluk aldığı uzam o yapıön bir parçası olmalıdır, tıpkı o yapıtın uzarrun bir parçası olması gerektiği gibi. EpidaunısveÇevre- si Koruma Kurulu Başkanı Prof. V. Labrinoadakis ise "Antik bir tiyat- roda yer alacak herhangj bir sanat- sal etkmlik o alanla örtüşmelidir ve detiyatro veeser karşüıklı olarak bir- birleriniyüceltmeBdîr'' diyerek söze başhyor ve devam ediyordu: "Antik tiyatronun her şeyden önce yapısına, biçiminesaygıgöstermekgereklidir" Epidaurus'ta iki opera Son akşam Epidaurus'ta SanCar- k)Operası'ndan ızledıgimiz IgorStra- vinsky'nin "Persophone" ve "Oedi- pus Rex"i bu örtüşmenin, saygının ve karşılıklı yüceltmenin en güzel örneklerinden birinı veriyordu. Sa- dece Persophone rolünde Isabella RoseOini küçük bir yaka mıkrofonu taşıyordu. "OedipusRex''inetkileyi- ci Anlancısı GerardDepardieuise di- ğer değerli sanatçılar, orkestra ve ko- ro gibi hiçbir ses sisteminden destek almaksızın etkiliyordu Epidaurus'u dolduran binlerce kişiyi. Ve, son olarak kültürel vatandaş- lık, kültürel haklar gibi kavramlarla bağlanülı olarak, ilköğretımden baş- layarak uygulanacak sıstemlı bir eği- timin gerekliliği vurgulandı Nafpli- on'da. Tarihle kurulacak bilinçli bir ilişki genç beyinlere esin kaynağı olacak, düşünceyi zorlayacak ve on- lann gelecekte kütürel miraslanna sahip çıkmalannı sağlayacaktır. Retina'dan En İyi Turk Filmi1 ödülü 'Cebimde Çok Küçük Elıııa Var' • Zigetvar'da yapılan VTII. Retina Film Festivali'nde toplam 108 film gösterildi. Festival, 'Retina Film ve Video Buluşması' ve Türk- Macar Film Günleri' olmak üzere iki bölüm olarak düzenlendi. Kültür Servisi - 6-9 Eylül tarihlennde Zigetvar'da dûzenlenen 'VHI. Retina Film Festivali'nde, Sezgm Türk'ün yönettiği, 'Cebimde Çok Küçük ElmaVar'adh drama/belgesel film 'en iyi Türk fîlmi' ödülünü aldı.Retina Film Festivali iki bölüm olarak gerçekleştirildi. llk bölüm Macaristan, Japonya, Danimarka ve tspanya'dan belgesel, canlandırma, deneysel, kısa fılmler olmak üzere 108filmin kahlımıyla 'Retina Fflm ve Video Buluşması'; ikinci bölüm ise 'Türk- MacarFilmGünü' olarak düzenlendi. 'Retina Film ve Video Buluşması'nın birincüik ödülünü 'Tibor Banoczki/Nehrm Ölü Kolu'; ıkıncilik ödülünü 'Gizefla Neuberger/FotoKfe', üçüncülük ödülünü ise 'Iiviusz Gyufei/Szmdbad, bon voyage!' aldı. 'Türk-MacarFıhn Günü' kapsamında, sualtı fılmleri alanında birçok uluslararası ödülün sahibi Haluk Cecan'ın 'Dinozor', Suat Şenocak'ın 'Mr. BasketbaD' ve Tüm Gibi Festival'. Ernö Nagy ve Andras Peterfly'nin Macar televizyonu için gerçekleştırdikleri 'Tüıidye Video Mektuplan' ile Sezgin Türk'ün 'Cebimde Çok Küçük Elma Vfcr' isimli fılmi gösterildi. Bu gösterim bölümü içinde en iyi Türk ftlrni olarak seçilen 'Cebimde Çok Küçük Elma Var', Türk ve Macar tarihi, kültürleri arasındaki bağalamlan ve bugûnün insanının tarihsel büinç altında yer alan ilişkinin yansımalannı anyor. Aynca Türk-Macar Dostluk Parkı'nda çeşitli ülkelerden olan festival konuklannın da kaölımıyla bir tören düzenlendi. Parktaki törene Türkiye Zigetvar Fahri Konsolosu Laszlo Horvard, Türkiye Büyükelçiüği 'nden Bengü Yiğitgüden ve lnd Acar, Baranya Ili Meclis Başkanı Dr. Ferenc Kekes ve Milletvekili Jozsef Graf katıldılar. ••• •••* • •• I I Türk karikatüristin başarısı Atila Ozer'e uç odulKültür Servisi - Anadolu Üniversitesi öğretim Üyesi, grafik ve karikatür sanatçısı Atila Özer, bu yılki karikatür yanşmalannda, ikisi uluslararası olmak üzere üç ödül kazandı. Özer'e, Japon Yomiuri Shimbun gazetesinm gerçekleştirdiği yanşmada kazandığı mansiyon ödülünü simgeleyen madalyası gönderüdi. Yanşmaya, 69 ülkeden 4 bin 390 çizer, 8 bin 500 karikatürle katıldı. Sanatçı, Ürgüp Belediyesi tarafindan dûzenlenen '1. Kapadokya Karikatür Yanşması'nda da mansiyon ödülü kazandı. Geçen günlerde sonuçlanan ve Goethe Enstitüsü tarafindan dûzenlenen 'Almanya ve OnunDüi'adlı uluslararası yanşmada sanatçının karikatürüne 'Özel Ödül' verildi. Atila Özer, internet ve iletişim olanaklan sayesinde, kendisi gibi herhangi bir gazete veya dergide çalışmayan karikatürcülere yeni ufuklar açıldığım, bu sayede çizimlerinin daha çok insana ulaştığmı belirtti. 'Ekol Drama Sanat Evi' eğitime başlıyor SanatevindeAyiaAlgan da cfers veriyor. Kültür Servm - Üç yıldır 'Yaraücı Drama' alanında eğitim veren Ekol Drama Sanat Evi, 29 Eylül'den ıtiba- ren eğitime başlıyor. Ayia Algan, Sönmez Atasoy^ Hflmi Zafer Şahin'in yönlendirici eğitmen- ler olarak yer aldığı, Prof. Dr. Ismail Ersevin'in pedagojik danışman oldu- ğu eğitim çalışmalan, programın ge- rektirdiği başka eğiticileri ve danış- manlan, çalışma grubu ile buluşturu- yor. Ekol Drama Sanat Evi, 13-17 yaş grubundaki gençlere 'Ingffizce-Türk- çe Yaratıcı Tryatro', 'Modern Dans', 'GeoclerwYetişkinkr için Yaraücı Tı- yatroveSinemaveTetevizyondaOyun- cıduk', yazım eylemine ilgi duyanla- ra ise yazarlık konusunda ilk adimı at- rnak üzere 'YazmaTekniğive Yönetim- leri' branşlarmda eğitim programlan başlartı. Kendini doğru ifade edip yaşamı dogru çerçeveleyebilen, kısaca yaşamın tiyatrosunda etkili oynayabilen bireyi yetiştirmek düşüncesini taşıyan eği- tim programı, içinde bulunduğumuz çağda insanm kendisine ve çevresine yabancılaşmasının olumsuz etkilerini kırmanın yollannı sunuyor. Geçen yıl, Neş'e Erçetin Atakan'ın yönetmenliğinde 'toemen Mızıkac»- lan' adlı çocuk oyununu kendi yorum- lanyla ortayaçıkardı ve yıl içindeki ya- ratıcı drama eğitimini somut bir hede- fetaşıdı. Eylül ayı boyunca kayıtlann yapıla- cağı EkolDrama ve Sanat Evi'nin eği- tim programlan için 0212 232 83 95 Noİu telefondan bilgi almabilecek. Arzu edenler gcaltil e-kolay.net'e e- mail gönderebüüier. \AZIODASI SELİMİLERİ H.VectıBerehetoğlu(2) O vakit, dia'lara baktıkça ve o dia'lardan kavra- maya çalıştıkça, H. Vecih Bereketoğlu'nun can- lı renklere düşkünlüğunü seçebilmiştim. Bir zemine gelişigüzel bırakılmış izlenimi veren üç gül: Ortadaki san, bize göre soldaki pembe ve beyaz, yine bize göre sağdaki ateş kırmızısı; ko- yu yeşil, adeta cilalı, panltılı yeşil yapraklan da ek- lediniz mi, yadırgatıcı bile diyebileceğim aşın renk- lilik karşımıza çıkıyor. Ama bu natürmortunda H. Vecih, belki de, ev- terin kasvetli, karanlık, sanki hep yaslı ortamınacan- lılık, neşe getirmek istiyordu... Bizde resim dendi mi ille renk fışkjrmalanna düşkün, renk ve özellik- le resim beğenisi gelişmemiş bir kitleden söz açı- labilir; işte ressam, belki de, o kitlenin beklentisin- den yola çıkıyor, bambaşka bir estetik düzleme ula- şıyordu... Daha çok özel koleksiyonlarda bulunan resim- lerinden "albüm duyariığı" yakalamak olası. Bu "aJ- büm'ün sayfalannı çevirdikçe; deniz, kayık, san- dal karşısında, suyun yeşil ve mavi titreşimleri, yaz ve yaz sonu, gökyüzü karşısında sanatçının coşkulannı yakalayabiliriz. Bir su sevdalısı da denilebilir. Denize, dereye baktıkça, çok eskilerde kalmış Boğaziçi, Göksu, Kanlıca, Moda, Fenerbahçe he- men dirilmeye koyuluyor. öylece bakıyordum. Me- sela Moda'nın o halini tam bilmem, hatırlamam. Ama ressam, denize açılan yolu ve ta uçtaki ıske- leyi bize çağnşımlar getirsin diye resmetmiş gibiy- di. Fenerbahçe deolabilir, Kurbağalıdere de; kayık- lara bakıyordum. SandaJlara bakıyordum. Bir de- vir geçiyordu. Sandallann alacalannda, H. Vecih, naif birzev- ki yansrtma fırsatını bulmuş. Bu çok parlak alaca- lar, denizin, bazan da derelerin suyuna yansırken, ilkinde kıpırdak, ikincısınde durgun, artık bir baş- ka zevki, sanatçının kişisel renk zevkini dile getir- meye koyuluyordu. Kanlıca peyzajında vapur az önce hareket et- miştir. Yalılara bitişik yol aiır. Bize göre sağda sa- n ve suya kavuştuğunda yeşil şeritli bir sandalın ancak yansını görürüz. Suda, önce zümrüt yeşili, sonra civciv sansı yansılar kıpırdaşır. Peyzaj bir Is- tanbullu için o kadartanıdıktır ki, emekte sanki bi- zim de payımız vardır... Bazan da sokaklar, eski evlerin yanı başında di- zilmiş ağaçiar, dipdiri doğa, yaprak bereketi... İki mevsim arasında, hep ilkyazla hep güz ara- sında, yaprak yağmuru, ağaçlıklı şehirde bir rüya- yı söylüyor. Üsküdar'da iki katlı evi, darsokağı, ha- rap bahçe duvarlannı ve ilkyazdaki ağaçlan betim- leyen ressam, yine genlerimize işlemiş, ama çok- tan yitirdiğimiz bir istanbul'u söylüyor. Işıklar, büyük olasılıkla, öğleden sonralann ışık- lan. Gölgeler öyle düşmüş. Zaman çoğu kez du- ragan. Yalnız, Kanlıca'nın öğleden sonrasında, tek bir insan figürüne rastlanılmamasına karşın, yaz- lara özgü ala ala hey'ler söz konusu. Vapurun gü- vertesinde kahkaha atanlan görür gibisiniz. Az sonra san sandala binecekler... Şapkalı kadın portresinde, o siyah şapkalı ka- dının, ne yaparsa yapsın, özündeki alaturkalıkla var olabileceğini birdenbire sezinliyorsunuz. Istan- bul'da öyle hanımlar 1960'lann sonuna kadar ya- şamıştır. Yannın, moda eğilimlere yüz vermeyecek kadar aydın kişileri, bu emegin, küçük bir albümde bel- ki de yitecek bu yalın ve "sahici" güzelliğin anla- mına çok daha varacak. H. Vecih Bereketoğlu; açılır parantez: 7.8.1895, kapanır parantez: 21.6.1971. Takvimde h Bırakan: "Kaç yıl, unuttum aynadaki yüzümü bile..." Re- fik Durfoaş, Şimdi: Habeıier, Adarn Yaytnlan, 2001. Akatalpa'nın eylül sayısı çıktı • Kühûr Servisi - Bursa'da yayımlanan aylık 'Akatalpa' dergisinin 21. sayısı, önsözünde eylül ayma adanmış 'Eylülleme' yazısıyla çıktı. Dergide Sina Akyol'un 'Anlamın Çıplaklığı', Serdar Ünver'in 'Erguvan Sokağı', llyas Tunç'un 'Her Şey Geçer', Halim Yazıcı'mn '68', Yunus Koray'ın 'Karakamu', Ihsan Üren'in, Serdar Ünver'e ithaf ettiği 'Sevişmekten Herkes Eksilirken Çoğalıyorum Ben', Hilmi Haşal'm 'Küsg(k)ünler Meselesi', Mahmut Temizyürek'in 'Deli Poyraz' ve Mehmet Can Doğan'm 'Kuşlar Kabilesinden Imtihan Edilen' adlı şiirleri yer aln-ken. Hüseyin Peker'in 'Adresi: Rûzgâr tstasyonu', Hasan Efe'nin 'Her Mevsim Aynı Şair: Mehmet Mümtaz Tuzcu', Metin Güven'in 'Meleğin Kardeşi, Şeytanın Yoldaşı' ve Ayşegül Izmirli'nin 'Yağ Satanm' adlı yazılan bulunuyor. Star wars f en iyi film • Kültür Servisi- 'Empire' adlı film-magazin dergisinin okuyuculanna göre tüm zamanlann en iyi 50 filmi belirlendi. George Lucas tarafindan yönetilen bilim kurgu filmi 'Star Wars' tüm zamanlann en iyi filmi seçildi. En iyi film oylamasında Star VVars'un ardından 'The Empire Strikes Back' geliyor. Listenin 40. sırasında Lucas'm 1989'da yaptığı üçüncü Star Wars filmi 'The Return of The Jedi' var. Ridley Scott'un yönettiği ve Russel Crowe'a Oscar getiren 'Gladiator' 9. sırada yer alıyor. Başanlanm bir kez daha kanıtlayan gangster fılmleri ise ilk ona girebilen "The Godfather', 'Goodfellas' ve 'Pulp Fiction' oldu. Robert de Niro en iyi aktör seçilirken, onu Kevin Spacey ve Al Pacino izliyor. En iyi aktrist oylamasmda ise ilk üç sırayı Julia Roberts, Jodie Foster ve Sigourney Weaver oluşturuyor. Oylamada Steven Spielberg en iyi yönetmen seçilirken Martin Scorsese ikinci, Alfred Hitchcock ise üçüncü sırayı aldı. Empire dergisinin yaptığı oylamaya göre tüm zamanlann en iyi ilk on beş filmi: Star Wars, The Empire Strikes Back, The Shawshank Redemption, The Godfather, The Matrix, Fight Club, Gladiator, Goodfellas, Breakfast At Tiffany's, Pulp Fiction, Raiders Of The Lost Ark, The Usual Suspects, Jaws, American Beauty, Casablanca.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear