14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
>4 EYLÜL 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Uyum sopunu AvrupaBirliğiülkeleri, "terör"ta- niTnı üzerinde çalışıyorlar. llktaslak- larda "teröreylemi" şöyle betimlen- miş: "Ülkelerin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını degiştinmek ama- cıyla kamu mallanna zarar verme- ye kadar çeşitli eylemler gerçek- leştirmek." Haydi buyurun bir "uyum" soru- nu daha: Kamu mallannı bile bile za- rara sokma, haraç mezat satma, ucuza verme, aleyhe yüksek yargı organı karartan olmasına karşın el- den çıkarma "eytem ve işlemteri" bu tanım içine girer mi, girmez mi? Hazine'ye öneriler TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Prof. Dr. Gürol Er- gin, Dünya Bankası ile ortaklaşa yürütülen "Yatınmlarda Karşılaşı- lan Idari Engellerin Tespiti Proje- s/"nin "ülke topraklannı tümyasal mevzuatıyok sayarakyabancılann emrine veren endüstri bölgeleri yasa taslağı" ile örtüştüğünü be- lirterek, köşemiz aracılığıyla Hazi- ne Müsteşarlığı'na yanıtlanması istemiyle çeşitli sorular yöneltmiş- ti. Aradan bir hafta geçmesine kar- şın Ergin'e, Hazine'den hiçbir tep- ki gelmemiş. Hazine'nin bu duyarsızlığına kar- şın Gürol Ergin'in yine de söyleye- cek sözü, dikkate alınması gere- ken önerileri var: "Ulusal toprak koruma ve kullan- ma politikası belirienmeli, ulusal toprak konseyi kurulmalıdır. Ulusal planlama sistemimiz gözden ge- çirilerek, bölge planlan-çevre dü- zeni planlan, nâzım ve uygulama imarplanlan hiyerarşisine uyulma- //, mevzi ve ıslah imar planlan ya- pılmamalı, merkeziyönetim birim- lerinin kendi aralanndaki ve yerel yönetimlerie olan ilişkileh netleş- tirilmeli, ülke düzeyinde arazi kul- lanım planlan yapılmalıdır. Çevre nitelikli toprak yasası çı- kanlmalı; 1, 2 ve 3. sıntf araziler tanmsal SİT alanı ilan edilmelidir. Toprak Yasası'nı uygulayacak ka- mu örgütlenmesi gerçekleştirilme- lidir. Sanayıamaçlıyeneşmeler, ûstöl- çek planlar içinde organize sana- yi bölgeleri ve küçük sanayi site- leriçatısı altında toplanmalı, mün- ferit sanayi tesisi kurulması önlen- melidir. Stratejik çevre etki değer- lendirmesine geçilerek, bir tesis değil, tesis kurulacak bölge tüm yönleriyle değerlendirilmeli." "SMI toplum" deyince yalnızca sermaye kesimini anlayan Hazi- ne Müsteşarlığı'na duyurulur. Kurban Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün, yine çarpıcı açıkla- masıyla gündemdeydi: "Türkiye, ağustos ayı itibanyla 25 katrilyon lira faizödedi. Bu rakam, yılsonun- da 40 katrilyon liraya ulaşacak. Böylece 27 tane Dünya Ticaret Merkezi'ni faiz terörüne kurban verdik." Başbakan'ın ifadesiyle "IMF'nin kucağına düşmüş" siya- si iktidar ise; emeklilerin, çalışan- lann üç kuruşluk vergi iadesini öde- memenin peşinde... Bu halk kur- ban olsun size. ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZŞÎPAL Işsizlik Sigortası: Yararlanma Koşulları SORU: Ekonomik krizde, bcnim payıma düşen. pek çok kişi gibi işsiz kalmak oldu. İşsizlik Sigortası'nın yü- rürlüğe girdiğini biliyorum. Işten ayrılmadan ön- ce, sigorta primlerim kesintisiz olarak en üst dü- zeyden ödenmekteydi. İşsiz kaldıktan sonra, do- ğal olarak primim ödenmiyor. Sorularım: 1) Uzun yıllar sigorta primini eksiksiz ve kesintisiz ödemiş bir sigortalı olarak, Işsizlik Sigortası'ndan yarar- lanabilir miyim? Ya da ne zaman yararlanma hak- kını elde edeceğim? Işsizlik Sigortası'ndan yarar- lanma koşulları nedir? Benim dunımum bu ko- şullara uygun mudur? 2) Işsizlik Sigortası'na is- teğe bağb olarak prim yatınlabilir mi? (M.B.) YANIT: 1) Işsizlik Sigortası Yasası, "Sosyal Gûvenlik Reform Ya- sası" içinde yer almıştır. Sosyal gûvenlik yasalannda değişik- lik öngören bu Reform Yasası, 8 Eylül 1999 günlü Resmi Ga- zete'de 4447 sayılı yasa olarak yayımlandı. Işsizlik Sigortası Yasası da, 64 maddeden oluşan bu "sosyal gûvenlik reformu yasalanpaketi"nin "VII. BÖLÜM"ünde ve46 ile 55. mad- deleri arasmda yer aldı. 4447 sayılı yasanın bazı maddeleri, yayımlandığı gün olan 8 Eylül 1999'da; bazı maddeleri, yayımını izleyen aybaşı olan 1 Ekim 1999'da; bazı maddeleri, yayımını izleyen yılbaşı olan, 1 Ocak 2OOO'de yürûrlüğe konuldu. Işsizlik Sigortası ile ilgi- li maddeleri ise 1 Haziran 20O0'de uygulamaya konuldu. îşsizlik Sigortası Yasası'nın 1 Haziran 2000'de yürûrlüğe gi- ren maddelerinden biri de, "Işsizlik ödeneğine hak kazan- ma şartlan" başlıklı 51. maddedir. Öncelikle, bu maddeye göre iş sözleşmeleri, gerek işçi, ge- rekse iş\eren yönünden ve yasada açıklanan ışsizlik sigorta- smdan vararlanmayı gerektirecek nedenlerle bozulan sigorta- lılar, işsizlik sigortasından yararlanabilecektir. "Sigortah işsizin" yasada belirtilen "Ödeme ve hizmet- lerden yararlanabilmesi için, işten ayrüma bildirgesi ile bir- likte, hizmet akdinin feshedildiği tarihi izleyen gûnden iti- baren otuz gün içinde" İş ve Işçi Bulma Kurumu'na doğru- dan başvurması gerekmektedir. Süresi içinde İş ve Işçi Bul- ma Kurumu'na "Şahsen başvurarak, yeni bir iş almaya ha- zır olduklarını" kaydettirenler, "Hizmet akitlerinin sona ermesinden önceki son üç yıl içinde en az 600 gün sigorta- lı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş ve işten ay- rılmadan önceki son 120 gün içinde prim ödeyerek sürek- li çalışmış olmaları kaydıyla işsizlik ödeneği almaya hak kazanırlar." İşsizlik Sigortası Yasası 1 Haziran 2000'de yürûrlüğe girdi- ği ve îşsizlik Sigortası primlerinin de aynı tarihte alınmaya baş- ladığı göz önüne alındığında, yasada öngörülen 600 günlük (1 yıl 8 ay) sûre, 1 Şubat 2002'de dolmuş olacaktır. İşsizlik sigortasında öngörülen, "işsizlik ödeneği" verilme- si uygulamasına böylece en erken 1 Şubat 2002'de başlana- caktır. tşsîzlık sigortasuun "işsizlik ödeneği", 1 Şubat 2002 ve son- rasında "İş akitlerinin sona ermesinden önceki son üç yıl içinde'' en az 600 gün (1 yıl 8 ay) "Sigortah olarak çalışıp, işsizlik sigortası primi ödemiş" olmanın yanı sıra "işten ayrılmıdan önceki son 120 gün" içinde kesintisiz çalışmış olmak ve bu 120 günlük sürenin primini de ödemiş olmak ge- rekmektedir. 2) İşsizlik Sigortası Yasası 'nda "isteğe bağh işsizlik sigor- tası"na yer verilmemiştir. ISIKKANSÜ Milletvekilimiz kâbustan kurtuluyor TBMM Anayasa Komisyonu'nda, Anayasa değişiklikleri görüşülürken milletvekillerinin en fazla ilgi gösterdiği madde, kuşkusuz "kıyak emeklilik" ile ilgili hükümdü. Komisyon salonu tıklım tıklımdı. Hiçbir siyasi mücadele vermeden iki kişinin seçimiyle milletvekili listesine girdiği için belli bir taban sorumluluğu olmayan, parlamentoda etliye sütlüye kanşmayan, hiç sesi çıkmayan, ama oylamadan oylamaya parmak kaldırma hünerini başanyla yerine getiren DSP Istanbul Milletvekili Osman Kılıç da kıyak emeklilik maddesi görüşülürken komisyon salonundaydı. Normal yurttaşlar gibi emekli olduğu takdirde ayda 150 milyon lira ile nasıl geçinebileceğini düşünüp durduğunu, "gelecek kaygısı" taşıdığını dile getirdi ve kıyak emekliliği savundu: "Milletvekilliğim bittikten sonra ne olacağım kâbusu gömneden Emekli Sandığı'ndan emekli olabileceğim." Oh, ne mutlu ona! Ülke deprem kâbusunu yaşarken milyonlarca işçinin emeklilik haklarını budayan kâbus gibi yasa alelacele TBMM'den çıkarılmış, ne gam! "Sendikacı" kökenli milletvekilimiz Osman Kılıç kâbusundan kurtuluyor ya, yeter. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, ODTÜ'de yaptığı konuşmada kay- nak aktanmında özel vakıf üniversiteleri ile devlet üni- versiteleri arasında denge sağlanması gerektiğinin al- tını çizme gereğini duydu. YOK üyesi Prof. Dr. Al- paslan Işıklı'yagöre, "va- kıf" denince akla "bireyin zenginlikfefinin kamuya ato- şını sağlayan kurum" gel- mesine karşın Türkiye'de bu işlev tersine dönmüş durumda: "Bizde vakıf, zenginlik- terin bazı ailelere ve birey- lere intikalini sağlayan bir mekanizma haline geldi. Vakıfüniversiteleri de tica- Vakıf ne îşe yarar? rethaneye dönüştürüldü." Böyle bir sürecin zincir- leme etkisi de var elbette: "Piyasaya endeksli ku- rumlarda aydın yetişmez, olsa olsa Şili'yi birneolibe- ralizmin laboratuvan hali- negetiren 'Chicago boy'lar, Türkiye ekonomisini bata- ğa sürûkleyen prenslerye- tişir. Bunlara zaten aydın- dan başka bir ad da veril- miştir: Yupi. Dünya, yupi- lerin elinde ne hale geldi görülüyor. Adaletsiz gelir dağılımından, her an pat- lama tehlikesi taşıyan sa- vaş tehlikesinden, dünya- yı cehenneme çevirecek olan ısınma belasından, dûnyanın dört bir tarafın- da çocuklardan başlamak üzere zaytflan acımasızca ezen bir canavann kurgu- lanmış olmasından kimler sorumlu? Elbette ki, dün- yayönetiminde birinci de- recede söz sahibi olan bu sözde okumuş yupilerso- rumlu. " Prof. Dr. Nur Serter de lleri dergisinin son sayısın- da aynı konuyu işlemiş. Serter, özet yüksekögre- tim kurumlannın yükse- köğretim sistemleri için- deki payını arttırmayı "sos- yo-ekonomikgelişmişliğin blrgöstergesi'' olarak gö- ren neo-liberaJlere karştttk veriyor: "Dûnyanın enzengin ül- kesi olarak ABD'de özel yükseköğretim kurumlan- nın sistem içindeki payı, kayrtlı öğrencisayıstnn yüz- desi olarak yüzde 18'dir. Oran, Avusturya 'da yüzde 4, Isveç'teyüzde 3, Alman- ya ve Birleşik Kralltktayüz- de 1 'in altındadır. Buna kar- şın oranın Filipinler'deyüz- de 85, Kore'de yüzde 78, Endonezya'da yüzde 63, Hindistan'dayüzde 60, Ko- lombiya'da yüzde 61 ol- ması, özetyükseköğretim- le gelişme eğilimi arasında tersine bir ilişki olduğunu ortaya koymaktadır." KİM KlME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net enin j/6/ İP£/\LifTTtAi. mtshor clmvS, £>*r-<fok/cr- e//nak HARBİ SEMtH POROY semihporoya yahoo.com KANALUKli o KEDl LEVO APTÜUKA e-posta aptulikaelcioğlufa hot.mail.com. İ TARlHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 24 Eylül RACA OLAN SERÛYENCfl. 1644 'oe aueüA/, iueiüz settüveNcisi JMMBS OLDUf. " " BİRİK7İ&&Ğ/ SOSf/V STSRL/NÜK l/S MİKAS yOLtmA KONUUÇ, BUMU U2AKOOĞUCA KORSAtJUK MPAA4K AMAClYlA AZ/LLAVM4K cS~- BİR. GBMİ S4TIM AL- MfYCE 8A?WW DBRTTE OLDUĞÜNU Ö BRpOKB, OKIU BU DU&UMMM tajRARA& <SİH/£A//A// KAZANMlŞrt. SULmM DA ONLl'SA- RA *îA £ W İ B R M küRTHJSU RACAUK YÜZ y/U rff/Z/A/ BF£ Hoşgeldin güz Yağmur'u Fidan - Ziya Ezgi - Ozan Memleket meseleleri ile ilgilenenlerin yeni intemet adresi inadina.com SAFO'CUGUM SAFtNAZ DURUMAN (BAYAR) Istanbul Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Eski Bölüm Başkanlarından SEVGİ DEĞER VERMEStNİ BİLMEKTİR, Sen bize değer verdin. SEVGİ VAR OLMAKTAN KIVANÇ DUYMAKTIR, bıze bunu duyumsattın. SEVGİ BtRLİKTE OLMAKTAN SEVİNÇ DUYMAKTIR, seıunle neş'elendik. SEVGİ EŞİTLİĞİN DUYUMSANMASIDIR, hiç unutturmadın ki! SEVGt BİLİNÇTİR, sen en keskinine sahiptin. SEVGİ İNSAN OLMAKTIR. Seni çok sevdik ve hep özleyeceğiz. FATMA YTLDIZ AKEV FATMA HASENE SOMER SAGNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Türkiye Niye Suskun? ROMA- ABD'den sonra ittifakın en büyük or- dusunu besleyen, NATO'nun "tekMüsluman"ül- kesi Türkiye'den tık yok. "Kara Salı"dan bu yana neredeyse iki hafta geçti. Pakistan'dan General Müşerref, Mısır'dan Mübarek, AB lıderlerı, Ara- fat, Sharon... herkes bir şeyler söylüyor, konu- şuyor. Batı basınına Türkiye'den ulaşan "tek bir ses", "tek bir s/ma", "tek b/ryorum" yok. Ne bir entelektüel, ne bir lider, ne -hani o çok iddialı ol- duğumuz- bir "OrtaAsya uzmanı" var, Türkiye'nin duruşunu, yorumunu, bakışını, perspektifini, ta- leperini Batı kamuoyuna yansıtan. Gazete sayfalarını her gün tarıyorum. Türki- ye'ye ilişkin yanlız iki kısa haber çıktı şimdiye dek: 1. Türkiye'nin "sivil havaalanlannı" da ABD güç- lerine açacağı, 2. Kuzey Irak'ı işgal etme olasılı- ğı... Fay hattındaki en kritik ülke Türkiye oysa ki. Krizin (savaşın) en ağır faturasını yüklenecek ül- ke. Söyleyecek çok sözü olmalı. Çeçenistan'dan Irak'a hem alev alev yanmaya hazır civardaki tüm olası çatışma bölgelerine komşu; hem 11 Ey- lül'den bu yana dillere pelesenk olan "uygariıklar çatışmasının" göbeğinde. Sözgelimi birileri çıkıp "terörkarşıtı cepheye destekmesajlan"nın yanı sı- ra "uygahık çatışması"safsatasını kınasafena mı olur? llımlı, barışçı Islamla, Batı (demokrasi) değerle- rini bir arada tutmaya çalışan Türkiye'nin son 50 yıllık siyasi serüvenini satırbaşlarıyla vurgulasa ve tam da şimdi, şu sırada Türkiye'nin sahip olduğu "benzersiz-stratejik, kültürel, tarihi- önemi" Batı ka- muoyuna hatırlatsa, değerini anlatsa; bir gıdım pi- ar yapsa fena mı olur? Savaşa destek karşılığı ko- panlacak tavizler üzerinde pazarlık etmekten bah- setmiyorum. Durum saptaması yapmak ve ses ver- mekten söz ediyorum. Ne yazık ki bunu yapacak bir lider yok Türki- ye'de. En azından buradan, Avrupa'dan bakıldı- ğında ortaya çıkan manzara böyle. Türkiye ABD'nin devasa bir uçak gemisi görünümünde sadece. Me- seleyi yanlız askeri boyutuyla değerlendiren, dip- lomasi alanını tümüyle boş bırakan bir ülke görü- nümünde. Üyelik için onyıllardır kapısını aşındırdığımız AB ülkeleri vızır vızır diplomasi yapıyor oysa ki. AB li- derleri verdikleri tüm demeçlerde ABD'ye sonu- na dek destek verirken bir yandan da "savaş"tan mesafe alıyorlar. Araya binbir nüans sıkıştırıyor- lar. Yanlız münferitteroristlere karşı yapılacak "as- keri operasyonlara" kayıtsız şartsız destek verdik- lerini vurguluyorlar. Ingiltere dışında hiçbir AB ül- kesı Afganistan dağlarına asker göndermek iste- miyor. Müsluman ülkeler ve AB içinde yaşayan Müs- lümanlarla başlarını derde sokmamak için cengâ- ver tüm açıklamalardan özenle kaçınıyorlar. Brüksel'deki son AB zirvesini değerlendiren Romano Prodi "içim hiç rahat değil" diyor. Ör- neğin: "Yeni bir dünya doğuyor ve biz bu dünya- yı tanımıyoruz... Şimdiye dek karşı karşıya kalma- dığımız bir sorun ve karmaşıklaşan parametrele- rine -tarih perspektifini kaybetmeksizin- klasik Ba- tı değerieri ve demokrasi içinde cevap vermeye çalışıyoruz..." Açılan cephe iddia edildiği gibi "terörie müca- deleden" ibaret değil demek ki. "Yeni bir dünya kuruluyor" diyor Prodi. Ittifakları, dengeleri altüst edebilecek yeni bir dünya. Kurulmakta olan yeni dûnyanın gene kilit ülkelerinden biri olabileceği- ni Batı kamuoyuna -eğer anlatacaksa- şimdi an- latmak zorunda Türkiye. Yalnız AB değil Vatikan ve Papa da harıl harıl diplomasi yapıyor şu sırada. "Askerleri olmayan süper güç olarak" tanımlanan Vatikan, Bush'un "savaş cephesine" açıkça sırt çeviriyor. Bush'un açtığı savaşa Kazakistan'a giderek yanıt veren Papa, Kazaklar aracılığıyla Müslümanlara "Bizim tannmız bir" diyerek sesleniyor: "Banş için hep bir- likte dua edelim. Çatışmalan silah değil diyalogla çözelim..." 1979'da uluslararası "ilk gezisinı" Türkiye'ye yapan Papa II. Jean Paul, Katoliklerin ruhani li- deri olması ötesinde hep güçlü btr tarih ve jeopo- litik anlayışıyla hareket ediyor. Soğuk Savaş yıl- lannda Polonya'nın "Solidarnosc"-"Dayanışma" örgütüne verdiği açık destekle Berlin Duvarf nın yıkılmasında yaşamsal rol oynayan Papa, "Haçlı ittifakını" çağnştırabilecek bu savaşa ilk günden beri şiddetle karşı çıkıyor. B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 1/ Bir nesne- yi, o nesne ol- maksızın tasa- rımlama yeti- 3 si. 2/ Asya'da 4 bir ülke... Tür- lü müzik araç- lannın verdiği sesleri birbi- rindenayırtet- „ meyi sağlayan ses özelliği. 3/ 9 Şeyhülislamlık unva- nı ya da makamı. 4/ Piston...Galyumele- 2 mentinin simgesi. 5/ 3 Sanı... Gevrek bir el- ma türii. 6/ Yunan mi- tolojisinde savaş tan- nsı... " — Oral": Çi- zerimiz. 7/ Bir soru eki... Rütbesiz asker... En kalın erkek sesi. 8/ Bir nota... Iradesizlikten ileri gelen sürekli can- sızlık. 9/ Istanbul'un Sultanahmet semtinde Bi- zans döneminden kalma ünlü sarnıç. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Osmanlılar'da, devletin vergi gelirini topla- mayı peşin bedel karşılığında kişilere bırakma- sı. 2/ Anadolu halklannın en eski ana tannçası... Fiyat gösteren çizelge. 3/ Gemi çapasına bağh bu- lunan kalın halat ya da zincir... Hicap. 4/ Sağlık- lı... Tavlada "üç" sayısı. 5/ Önder... Tann. 6/ Top- lum içindeki davranışlarda izlenecek yol... Eski dilde ayak. II "Ben sana mecburum bilemezsin / adını — gibi aklımda tutuyorum" (Attilâ ll- han)... Fas'ın başkenti. 8/ Bir Uzakdoğu dövüş sporu. 9/ Dağda yaşayan ve geçimini odun sata- rak sağlayan kimse... Mezar.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear