14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
YLÜL 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA SAVAS KORKUSU 13 ükümetin sigorta teminatı sözünün karara dönüştürülmemesi endişe yaratıyor npahah sigorta * Havayolu şirketleri, bir sigorta irketine, fılolarının büyükiuğünü dikkate alarak sigortalattınyor. „ Temınat bedelıne göre, uygun görülen sigorta primleri uçak sahibi arafındarı ödeniyor. Filo büyüdükçe prım de büyüyor. m Uçak sigortalan iki ayrı hasan kapsıyor. llki gövde sigortası, bu arabada taskonun kapsadığı güvenceye benziyor. Ikincisı mesuliyet sigortası. m Bu da ikı alanı kapsıyor: Uçağın düştüğü yere verdiği zararı ve tçindeki ^olculann gördüğü hasan. ^ Eğer yolcular yaşamlarırn yıtirirse, havayotu şırketinin her yolcu için /aptırdığı hayat sigorta bedelleri ödeniyor. kf Şimdiye kadar bır uçağın mali socumluluk sigortası ortaJama 500-600 milyon dolardı. Yani bir uçak duştuğü zaman bu kadar hasar ödenıyordu. tv Şımdi savaş ve terör nskini ödemeyeceğinı açıklayan sigorta şirketleri sigorta güvencesinı de 50 milyon dolar olarak açıkladı. 4, Yanı uçak 1 milyar değennde olsa bile atacağı hasar payı bu. HavadakaveıEkonomi Servisi - Amerika'daki saldın hazırlıklannın hızlanmasının ardından sigorta şirketlerinin 17 Eylül tarihinden itibaren savaş risklerini karşılamayacağuu bildirmesi havayolu şirketlerini ilk anda zora soktuysa da hükümetlerin araya girerek teminat güvencesi vermesi sorunu çözdü. Ancak Türkiye'de Ulaştırma Bakanı Ofctay VuraTın hem THY hem de özel havayolu şirketleri için "güveuce* mekanizması oluşturacağı sözü tedirginliği gidenneye yetmedi. w Biz bu fümi daha öoce görmüştük" dıyen • Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın güvence ek prım ödendığmı mekanizması sözü. havayolu şirketlerinin "Zaten kârar tedirginüğini gidermedi. "Biz durumu Körfez Savaşı zamanında da yaşadık" diyen havayolu şirketi temsilcileri, sözün bir an önce karara dönüştürülmesini talep ediyorlar. özel havayolu şirket temsilcilen, Körfez Savaşı sırasında riskli bölge olarak gösterilen Atatürk Hava Meydam'nda yerde bekleyen her uçak için günde 30 bin dolar fazla ödemek durumunda kaldıklanm hatırlatarak o zaman da söz verildiğini. ancak söz karara dönüşünceye kadar 20 milyon dolar Terörü besleyenANKARA (AA) - ABD'deki terörist saldınlar sonrası dûnya gündemine oturan Afganistan, Sudan, Pakistan ve Irak koyu bir yoksulluk içinde yaşıyor. Afganistan'da kişı başına milli gelir 160, Sudan'da 330, Pakistan'da 470 dolan ancak buluyor. Ambargo altında kıvranan Irak'ta 1000-1500 dolar(1980'lerde4bin dolan aşıyordu) seviyesinde tahmin ediliyor. Bu rakamlann ifade ettiği yoksulluk, yaşanan krize rağmen hâlâ 2 bin 500 dolar dolayında olan Türkiye'nin ıcişi başına milli gelir rakamı göz önüne ahndığvnda daha iyi anlaşılıyor. Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNDP) verilerinden yapılan hesaplamalara göre, Afganistan, 652 bin kilometrekarelik (km2) yüzölçümü ile Fransa'dan oldukça büyük bir alana, 1999 yılı verileriyle 25.9 milyonluk bir nüfusa sahipken gayri safi milli hasılası (GSMH) sadece 4.1 milyar dolar. Bu rakam, 1998 verileriyle Istanbul'da 43.7, Ankara'da 14.6, Izmir'de 13.8, Bursa'da 7.4, sadece 1.2 milyon nüfusu olan Kocaeli'de ise 9 milyar dolardı. Ülkenin ihracatı ise yalruzca 80 milyon unyanın gündemine oturan Afganistan'dakişi başına milligelir 160, Sudan'da 330, Pakistan'da 470, Irak'ta 1000- 1500dolar (198O'lerde4bin dolan aşıyordu) seviyesinde tahmin ediliyor. dolar. (Tûrkiye'nin ihracatmın binde 2.7'si, 1 günlük ihracatı kadar) Afganistan'da kişi başına milli gelir 160 dolar.Yine, 29 milyon nüfusu, 2 milyon 506 bin km2 ile Tûrkiye'nin 3 katından fazla yüzölçümü olan Sudan ise 9.4 milyar dolarhk milli gelirle Istanbul, Ankara ve tzmir'in arkasında kahyor. Bu ülkelerin milli geliri 10 milyar dolan dahi geçmezken ABD'nin 1999 yılmda milli geliri 8 trilyon 879.5 milyar dolan. savunma harcamalan 1998 yılında 269.7 milyar dolan buluyordu. Afganistan'ın GSMH'si ABD'nin GSMH'sinin binde yanmından daha az düzeyde. Bu rakamlar Pakistan ve Irak'ta daha iyi olmakla birlikte pek de farklı değil. Afganistan, 1979 Sovyetler Birliği işgalmden bu yana savaş içinde yaşıyor. Ülkenin Sovyet işgalinin yaşadığv yıl olan 1979'da 225 dolar kişi başına milti gelîri son 22 yılda artacağma cari olarak yüzde 28.9 oranında azaldı. Dolardaki değer düşüşü de hesaba katıldığmda kişi başına milli gelirdeki düşüş yüzde 50-60"ı buluyor. PAKİSTAN'DA DA SEFALET - Okuma-yazma oranının çok dûşük kaldığu 5 yaşına getene kadar 1000 çocuktan 257'sinin öldüğfı Afganis- tan ile benzer durumdaki Sudan ve Pakistan, ortacagı yaşnor gibi. D Ü N Y A E K O N O M Î S I N E B A K I Ş / £RGtN YILD1ZO6LU LOATD/M •rgln.yHdlıoghKa blintemet.com İki yıldır bu köşede sık sık küreselleş- me sürecinin ivmesini kaybetmeye baş- ladığını, bir kınlma noktasma geldiğini, geleceğinin karanlık olduğunu savun- dum. 11 Eylül trajedisi, küreselleşmenin ivmesini yavaşlatan, istikrarsızlığını art- tıran trendlerin hemen hepsınin kesiş- mesine yol açarak kınlmayı başlatan bir katalizör oldu. cerçek ekonomi - mali sermaye Küreselleşme süreci, neo-liberal po- litikalann ve yeni teknolojinin de etki- siyle, ülkeler, bölgeler arasındaki bağ- lardaki artışlar, mali sermayenin dola- şımındaki büyük bir hızlanma ve geniş- leme olarak da tanımlanabilir. Tüm bunlar, gelişmiş ülkelerdeki mali piya- salarda, özellikle ABD'de, yüksek tek- noloji sektörü hisse senetleri endeksi Nasdag'ta büyük bir tırmanışa yol aç- tı. Rivayete göre, artıkyeni ("yumuşak" - soft/sanayi ürünlerine değil bilgiye dayanan) bir ekonomide yaşıyorduk. Klasik ekonomi ve ona ilişkin teorik varsaymlar geride kalmıştı. HattaDovv Jones Endeksi 36.000'e bile çıkabilir- di (Newsweek). Bu "yeni (yumuşak) etoncm/n/n", mali sermayenin simge- si Dünya Tıcaret Merkezi kulelerine saplaran iki uçak, bu düşünsel evren- de büyük bir çatlak yarattı. Bu çatlak- ten içeriyalnızca Amerikan halkının yıl- lardır tendini koruyabileceğini sandığı {"Böye şeyler burada olmaz!"), yal- nızcaTV ekranlarından, Hollyvvood fiimlen yoluyla kurulmuşfanteziler ola- rak izeyebildikleri "dışandaki şiddet" (küreselleşmenin "gerçeği") girmekle kalmjdı, aynı zamanda küreselleşme surecnin tüm zaaflan da gözler önüne serikJ. ABDyönetiminintepkileriyse, küresel- teşnrnsürecinin ivmesini daha dayavaş- latacîkyande oldu. Bush yönetimi, bir öncetinden farklı olarak, mali sermaye- den çık, geneldesanayi ile; özelde ener- }, silen, kimya, otomotiv sektörieriyleya- tondai bağlantılı bir ekip. Gücünü "ger- çefc enonomiden" alan bu ekip için üre- tim brimleri, mal piyasalan, doğal kay- lakUr (toprak), ulus-devletler, mali ser- •naynin sevgilisi intemetin sanalalanın- öan, "ulus-devlet sona eriyor" fantezi- terincen çok daha önemli (Bu noktada, steneniz, klasik emperyalizmin yayıl- macığının hedefterini anımsayabiliriz). Ostek bu ekip, mali sermayenin dene- Kırılma Noktasını Geçerkentimsiz dolaşımını, yeni teknolojinin dene- timsiz kullanımını, küreselleşme karşıtı tepkilerin bir ABD düşmanlığına dönüş- mesini ulusal çıkarian açısından çok sa- kıncalı buluyordu; yıllardır savlarını Fore- ign Affaires, Washington Ouarterty gi- bi "think-tank" yayınlannda iki partinin savunma, enerji vb. konulardaki ortak raporlannda dile getirdikten sonra, se- çimlerde "nepahasına olursa olsun" de- yip iktidarayasal birdarbeyleel koymuş- tu. 11 Eylül'ün ardından, kriz yönetiminin ilk kurbanı, küreselleşmenin sürücüsü, neo-liberal ekonomi politikaları oldu. The New YorkTımes'ın aktardığına göre, "Güç/ü ulusal hükü- metlere yöne- lik kuşku, yeri- ni federal (merkezi) hü- kümetin New York'u yeni- den inşa etme karariılığına bıraktı. Ser- best piyasaya sadakat, mali sorunlar için- deki havayol- ları sanayiini desteklemeye yönelik, ge- nişlemeci ma- li politikalara baş eğdi"... Bush, Key- nesgil bir dil kullanarak "Zayıfekonomi, hükümetta- rafından büyük çaplı para enjekte edile- rekcanlandınlmalıdır" (22/9) dedi. Kong- re'nin ve yönetimin, devtetin etkisini art- tıracağından endişe eden Heritage Fo- undation'ın direktörü Ed Feulner'e gö- re "11 Eylül her şeyi değiştirmişti"'. Diğer taraftan, saldın, mali piyasalar- daki denetımsizliği, "vergi cennetlerini"', bunların yasadtşı örgütlerin finansmanı- na katkısını gündeme getirdi. The Guar- dlan'dan Larry Eliot'ın aktardığına gö- re "Şimdi hükümetler, hızla, kara para aklamasını engelleyecek düzenlemeler getirmeye hazırlanıyoriar. Mali suçları soruşturanlann yetkileri de arttınlıyor"'. Mali piyasalar da kendi kendilerini sınır- lamaya başladılar. Büyük kurumlar "heç edilmiş" fonların açığa satış işlemlerine, "Tob/n Verg/s/"ni anımsatan bir caydın- cı risk primi uygulamaya başladılar (20/9). KüreseHeşme tehllfcede Morgan Stanley'ın başekonomisti Roach dacuma günkü "Küreselleşme Tehlikede" başlıklı yoaımunda bu ko- nuya değindi. Roach, yazısında, küre- selleşmenintoplumsal ve coğrafi (çev- re ülkelerdeki-E. Y.) etkilerinin ekono- mik (merkez ülkelerdeki-E. Y.) etkileri kadar başanlı olmadığını teslim ediyor ve 11 Eylül'den sonra dengenin, küre- selleşmenin aleyhine bo- zuiduğunu düşünüyor. Gerçekten küreselleş- menin top- lumsal etki- leri, ona kar- şı yükselen tepkilerin te- melini oluş- turuyordu. Tam bu nok- tada, zaman zaman nere- de yaşadık- lannı unutan, küreselleş- me tartışma- lannıysa as- la kavraya- mayan, sivri akıllı televo- leci ekono- mistlerimiz- den birinin, küreselleşmeyi "Ama kü- reselleşmenin hiç faydası olmadığı doğru değil. Gelişmiş ekonomilere çok faydası oldu" diyerek savunma çabasını ibretle anmak istiyorum. Ro- ach'a göre şimdi "Oyunun kurallan ebediyen değişti. Gittikçe sürtüşme- lerden annan bir dünyaya karşıhk te- rorizm, sınırötesi bağlann arabasının tekerine çomak soktu"... "11 Eylül yı- kıntısı, bu tür stnırötesi akışlann üze- rine yeni bir vergi (ek maliyet anlamın- da-E. Y.) getirdi"... "Ulusal sınıriann gûvenliği şimdi daha da sıkılaşacak, sınırötesi transferier daha da yavaşla- yacak." Roach, "Bir yerden bir yere bilginin ve mali sermayenin anında transferi de artık garanti değil" diyor ve ekliyor. "Kıyıötesi fınansman ile ye- re/ üretim arasındaki seçeneklerde, göreli maliyet avantajı artık kalıcı ola- rak değişti." (Yerel kaynaklar önem ka- zanacak-E. Y.) Bu ortamda, "bir taraftan özel sek- törün küreselleşme hevesi kmlırken", diğer taraftan "hükümetler arasında yeni ittifak ölasıiıklan ortaya çıkıyor". Roach'a göre bu iki eğilim, gelişmiş ve gelişmekte olan dunya arasındaki uçu- rumu daha da derinleştirecek. Mali piyasalar da durumun farRında 11 Eylül'den önce de dünyaekonomi- si bir resesyona girmışti. 1990'lardaki hızlı küresel ekonomik büyümenin yüz- de40'ını yaratmış ABD'de ekonomik bü- yüme hEi negafrf alana geçmiş, ağustos- ta işsizlik yüzde 4.9'a yükselmiş, eylül- de işten çıkarmalar artmış, tüketici gü- ven endeksinde büyük bir gerileme ol- muştu. Japonya yıllardır resesyondaydı, /Vrupa'da ekonomi yavaşlıyor, Latin Amehka ve Asya'da yükselen piyasalar yerlerde sürünüyordu. 11 Eylül, bu geri- lemeyi aniden hızlandırdı. En iyimser yaklaşımla 2002'nin ortalarında gelmesi beklenen ekonomik toparlanma şimdi belirsiz bir tarihe ertelendi. Engets in, kaprtalizmin kalbidir dedi- ği borsalar, geçen hafta bu ruh haliyle açıldılar. Kapandıklarında, Dovv Jones 1993'ten bu yana en büyük haftalık dü- şüşünü yaşamış, toplam 1.4 trilyon do- lar, borsadan silinmişti (Washington Post, 22/9). Böylece Dovv Jones, Kasım 2000'dekitepe noktasma göreyüzde 30, Nasdaq da Mart 2000'deki tepe nokta- smagöreyüzde 72 değer kaybetmiş olu- yordu. Yılbaşından bu yana Alman bor- saları yüzde 40, Japon borsaları da yüz- de 30 gerilemişti. The Economist'e gö- re doların zayrflaması ve resesyon kor- kusu da piyasalan vuruyordu (20/9). Bu resme bir başka açıdan bakarak mali sermayenin ekonomik gücü zayıflı- yor, hareket alanı daralıyor, üzerindeki denetimler artıyor, böylece ekonomik kü- reselleşmenin geleceği daha da karan- yor demek yanlış olmaz. 19. yüzyıl so- nunda "haut finance" etkisini kaybetme- ye başlayınca, güçler dengesi politikala- n geri gelmiş (Polanyi); doğal kaynakla- n, mal ve yatınm pıyasalarını denetlemek önem kazanmıştı. Sonrası malum... Bugün borsalar genlerken silah sanayii hisselerindeki artışa bakarak acaba ne düşünmek gerekir^ çıkoğmda da savaş bitmek üzereydi" diyen yetkililer, aynı durumu şimdi de yaşamanın başta THY olmak üzere tüm havayolu şirketlerini zora sokacağını savundular Devlet çözüm getlrsln* ' Özel Havayolu Şirketleri Demeği Başkanı Safi Ergin, olağanüstü hallerde sigorta şirketlerinin ya primleri arttırdığını ya da sigorta limitini düşürdüğünü hahrlatarak ortalama bir uçağın 500- 600 milyon dolarhk mali mesuliyet sigortası yapıldığını dile getirdi. Sigorta şirketlerinin şimdi nski yalnız 50 milyon dolarla sırurlaması sorununa devletin çözüm getirebileceğini ileri süren Ergin, "Ancakne yapılacaksa çabuk yapılmah. Çünkü Körfez krtd sırasında da aynı şey olmuştu. Devfct bir tûrtû hava>olu şirkeüerine destek karan alamadığı için Atatürk Hava Limanı'nda yerde bekleyen her uçak için günde 30 bin dolar arü prim ödemek zorunda kalmışük" dedi. Sorun yanlış anlaşıldı Poliçelerin iptal edildiği sözlerinin kısmi olarak yanlış anlaşıldığı da ileri sürüldü. Çünkü ortaya çıkan durumun ardından hiçbir zarann ödenmeyeceği düşüncesi oluştu. Oysa sigortacılar, hasann yalnız savaş kaynakh nedenlerden oluşması duıumunda ödenmeyeceğini ya da belirtilen az mikterlarda ödeneceğini vurguladılar. Isviçre Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Ferhan Ozay. savaş halinin aslında yalnız uçak değil deniz taşımacıhğını da kapsadığını. aynı durumun gemiler için de geçerli olacağını dile getirdi. Uluslararası anlaşmalarda savaş hallerindeki fıyatlann ayn olduğuna, savaşın kapsadığı ülkelerin sosyal ve coğrafik konumlanna göre fıyatlann belirlendiğine dikkat çeken Ergin, otomatik iptal maddesi olduğunu da sözlerine ekledi. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Tanör Cinayeti Istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim Üyesi Prof. Dr. BülentTanör, yeni birdisiplin suç- lamasıyla karşı karşıyadır. Aylar süren uğraşılar sonucu hazırlanan dosyalarla, Tanör'e öğretim üyeliğinden uzaklaştırma cezası verilmesi is- tenmektedir. Yöneltilen suçlama, Tanör'ün TÜSlAD için ha- zıriadığı "Türkiye'de Demokratikleşme Perspek- trfleri" adlı bilimsel çalışma karşılığında aldığı pa- ranın "telK hakkı" sayılıp sayılmayacağıdır. Izle- diğim kadanyla, Istanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemai Alemdaroğlu ve üzülerek belirtmeliyim onu destekleyen yöneticiler ve öğretim üyeleri, el- birliğiyle, Tanör'ün meslekten çıkarılmasınaçalışı- yor. • • • önce bir genel doğrunun altı kalın çizgilerie çi- zilmelidir. Tarih, bilim insanlanna dokunan toplumlann, uzun dönemde nasıl battığının örnekleriyle do- ludur. Bundan ders almasını bilen toplumlar her bakımdan gelişmiştir. Son yıllann gelişmeleri, kapitalist üretim biçimi- nin göreli üstünlüğünü sağlayan ana etkenlerin başında bilimsel araştırma özgüriüğünün geldiği- ni kanıtlamaktadır. Her geVışen toplum; ekono- mik, toplumsal, siyasal ve külturel guçlenmesin- de, özgür düşünme ve araştırma; bilgiyi üretme ve yayma özgürlüğünün büyük önem kazandığının bilincindedir. Çağımızın bilim ve teknoloji çağı ol- masını, giderek bilgi toplumuna geçişi sağlayan da, kurumsallaşan, daha açığı, dokunulmaz du- ruma gelerekişlerlik kazanan bu özgürlüktür. Bi- lim veteknolojidir ki toplumsal ve bireysel yeterli- liğin gelişmesini sağlıyor. • • • Öbür bilimsel çalışmalan ve öğretim üyesi ola- rakçektikleri biryana, Tanör, bu bilimsel çalışma- sıyla, ülkemizde düşünce özgürlüğünün sınıdan- nın genişlemesine çalışıyor. Tanör'ün ipini çekenler, yıllardır haklan yeni- len, ezilen, hortanan, ikinci üçüncü işlerde çalış- mak zorunda bırakılan öğretim üyeteridir. Oysa, hak ve özgürlüklerin geçerii ve egemen kılınması- na en çok gereksinim duyması gerekenler de öğretim üyeleridir. Yıneleyelım, Tanör'ün öğretim üyeliğinden atılmasını isteyenler, hak ve özgüriük- lerinin genişletilmesini istediği bilim insanlan- dır. Çelışkıye bakın Tanör, haklannı savunduğu ki- şiler tarafından suçlanmaktadır Tanör'ün öğretim üyeliğinden uzaklaştınlması- nın, birçoktoplumsal boyutu vardır. Öğretim üye- si baskı altında tutulursa, ya da görevinden atıl- ma korkusu çekerse, özgürleşemiyor; böyle olunca da bilimsel gelişme olmuyor; başka Ta- nör'ler bulunamıyor; bilim toprağı, kuruyor, çöl- leşiyor. Sonra, toplum kör, sağır ve duyarsız bırakılıyor. Tanör ömeğinde bu durum acı ile yaşanıyor. Bugünlerde 12 Eylül Anayasası'nın kimi madde- lerinin değiştiriimesi TBMM'de göruşülüyor. Ana- yasa değişiklikierinin Avrupa Birliği tarafından is- tenmesi bir yana, birçok önemli noktada eksik ve yetersiz kaldığı görülüyor. Değişiklik önerileri, özellikle milletvekili dokunulmazlığına sınıria- ma getirmemesi; adı yolsuzluğa kanşan bir ba- kanın bakanlık görevinden aynldıktan sonra da yargılanmasına olanak sağlamaması; seçım sis- temi, parti kapatma ve yurttaşlann bilgi edinme hakkı gibi çok önemli noktalarda çağdaş yakla- şımlardan uzak kaldığı açıktır. Türkiye, bunlan tartışmıyor; tarbsamıyor. Çün- kü, bilim insanını, ilkel bir anlayışın pash dişlileri arasında öğütüyor; yok ediyor. Geriye, ilkellik ka- lıyor; karanlık kalıyor; baskı kalıyor. Ülke, anaya- sa hukukçusu olan bilim insanınt boğazlarken anayasa değişikliği yapıyor; sonuçta, bu kadar yapıyor. Son sözüm öğretim üyelerinedir. Öğretim üye- leri bu cinayet karşısında isyan etmedikçe, insan- lıktan da bilimden de söz edemeyiz. Bırakalım başkalannın haklannı aramayı biryana, Tanör aö- lırsa, demokratik birtoplumun özgür bireyleri ola- bilir miyiz? Nasıl sokağa çıkanz? TÜRKJYE ZEKA V AKF1 TtMCİYE 6. ZEKA OYUNLARI YARIŞMAS1 «OYUN Î001" ELEME SINAVI AA.S0»»* DctonYen OlMBDnat DO*MTMU. Tckfn Atar 1 . Bır kubûn yûzcyltrine l'deo 6'y» kadv oUn »yıltn netgete yuank bir zx eMe etmck ıstiyorsunuz Bırbinnden faritlı, luç adet zar urebltbıHr'' Y<mu L. Bo} kareiete uygun »yılan yertcfttrimz. 13 25 32 4 8 5 31 21 34 3 . Şmdeki boftukltn doMurunuz. Rekabet için tmrudaya kûtubMtr, lyıtıkltr Çehftakrmuıl* uslthk. Tontmkmsm , Gntnttuk dostHâUtr. 4 , Apgıda venlen harflefin başınt ûç imî, sonum ı « aynı uç harfı ters strada ekleyıp anlamh bir sözcuk fWe cdîtı (Örnek Aynı *xu iki btrf için socvüup, - - LP - - venlseydi,y»nıt KALPAK olauktı) *) Cl b) KL 5 . 8xl'lıkbirMlnaçuteaaafe,solfl*k6ietea M ( tH köfeyc utofnMk İKiyonunuı. Turu ytpdtcn. * S*|k, Mt* ve ı^ağıya dofru dilcdifiniz uzunhıVta gvdetnlırjınız • Bu kjrredt en fazla bir kez bulunabiltr ya da uzerınden geçebiiırsiniz Bu tur toplam kaf defi^k ^ekilde yapılabilir'7 6. Bo* yericrc uygun sayılan yeriqtiriniz 7 1 4 6 8 2 4 9 9 1 5 5 1 9 7 . BÎR, DORT, BEŞ, YEDİ, ON, YÎRMt,9 l'ont O . Afağıdaki iki sorunun mtntıklı yanıtlannı kıst ve tek bir cûmlcyle yazınız a) Bir ülkenin e*i bafkınları ile ilgili bır »rajfırm» ytptlınaktadir 22 ve24 bajlualaruun kaynlan incelen<Ji|)ndt aynı aone ve babaya »»hip olduklan görOKkr Buna rağmen karde» degıUerdir Nasttohır^ four b) AyK vt Bülent Müanoda iki öz karde? konıantaktadır Ayje " Can serun yefenindır " Bâlent "Can «enin yefenın degıldir " B»hsettiklen Can, aynı V.ı>ıdu ve ıkia de doğru söylcmektedir Nasıl olur' Tani y . Farklı olam itaretleyiniz C.GJ.N.O.S.U l\J. Kareter,birkuralagörebh-birlerinıtakip etmektedir Yedincı kar» nasıl olmalı'' • Oyw 2001 (r^. laİMl vt> smrt»m«lır obnMtan) Ateycn batac Kiknr ve kanlım OcKtnzte • Sondan he hragı bn We kmı1—ıı ntmıh» «ek (M^noa çozfintz • Cevafilanam vskfinma «n geç 19 Eitm 2001 tarihme karfv ımoiKL posta. fais tolayte veya (Akn K>4ıra cduuz • Eteme ve Yan Fmal nntvlannda ttttanb olan ytntmacılara somttaı oiRınet ve posu yduyU ııl^nıl» rtııı • Fıml toamM tanlmaya tak kazaan yammcılann konaldan ıuM«flnı vakfıımz tarefmton targlMKjkm • YW|—M bmnore 1$, *mayt 10 t&aarft 3, «ırtancOye 3 ve tKtraaYC 2 CaMtarma altın. ftnaüsttar $ıh vc Ü venlcMknt • Yan Faai Soavı İS KMOT 2001. Fmal Sınrn ve Ödal TOrera 39-30 An»* 2001 gOnten OOTU' TZV • KÜLTÜR BA1CANL1ĞI • MÎLLIEĞÎTÎM BAKANLIĞI • ODTU • TUBITAK OOTÛ-HAllCl YntkmnH, Tı ODTC 96131ANKARA. Ttt:2tM3T3 Fdu:219*370 wvw.txv.orf.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear