26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2T~I AĞUSTOS 2001 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER ROBOTEK TURHAN SELÇUK r_ABDÜLCANBAZ IN HARİKULÂDE MACERALARI Q [ KISIMKISIM ÎEKKİLİ BİRDEN TUVALHfi lıCETRİM. Havası, suyu, balığı, bademi, çakıllan ve insanlan 'Can' olmuş, şiir dinliyor, şiir söylüyor Datça'da Can Şenliği...ZEYNEPORAL Datça'da "Can Şenüği" doludizgin sürdü. Limanda tepedeki Reşadiye köyünde, Can Yücel ve ailesinin evinin bulunduğu, Eski Datça'da, denizden teknelerle dalgalan yara yara ulaştığımız Palamutbükü'nde harikulade bir telaş, bir coşku! Yalnız yöre sakinleri değil, çevredeki tüm tatilciler de, fırsat bu fırsat şiire koşuyor, müziğe, tiyatroya akın ediyor! Datça'nın havası ve suyu, balığı ve bademi, çakıllan ve insanlan "Can" olmuş, şiir dinliyor, şiir söylüyor! Her şey sahici! Davıd, zurna, zeybek, halay... Can Yücel'e adanan şenlik. Her şey sahici. Davul, zurna, zeybek, halay.... Akşam Bilkent Senfoni Orkestrası konseri... Reşadiye'de 500 yıllık iki dev çınann egemenliğindeki meydandayız şimdi, biraz sonra Eski Datça'da bir kahvede... însanlar üst üste, omuz omuza söyleşileri, tartışmalan dinliyor, arulan paylaşıyor. Bilimsel incelemeleri (örneğin Talat Halman'ın Orhan Veli Şiirini Analizi gibi) ya da buraya çağnlı onlarca şairin şiirlerini dinlerken dinlemenin ötesinde bir kucaklaşma yaşadıklannın bilincindeler. Birbirlerini ilk kez gören insanlar yalnız birbirleriyle değil. Can Yücel şiirinin tüm simgeledikleriyle de kucaklaşıyorlar. Yani: Hoyratlığa karşı duyarlılıkla, ölüme karşı yaşamla, suskunluğa karşı isyanla, haksızhğa karşı hak aramayla, ironiyle, mizahla, aşkla kucaklaşıyorlar. Şairler, bir kendi eserlerinden, bir Can Yücel'den okuyor şiirlerini. Ve ilk gün konuşmacılar arasında Erdal Inönü'nün (Can Yücel'in çocukluk- gençlik arkadaşı) ve Ufük Uras'ın (Can Yücel'in son zamanlannda ÖDP için çalışmalannı kim bilmez ki) bu iki ismin bir araya gelmesi bile. gazetecilerin tüm gayretlerine karşın, dikkatleri şiirden politikaya çeviremiyor. Bir gün badem üreticilerinin sorunlan tartışılıyor (Datça 3B ile ünlü. Badem, balık, bal); bir başka gün, amfitiyatroda 3 bin genç Haluk Levent'in şarkılanyla coşuyor. Gençler ezbere biliyor tüm şarkı sözlerini. 3 bin kişilik koro, bir ağızdan söylüyor, , Akdeniz akşamlannı, özgürlüğü ve aşkı ve "Anne bak/Kral çıplak!"lan... Bir o kadar insan da içeri Amfi tiyatronun sınır duvanna çıkmış hem içeridekilere hem dışandakilere söylüyor Haluk Levent şarkılannı. Talat Halman'a göre Can Yücel "Gelmiş geçmiş en büyük hiciv 5iz bu yazıyı okuduğunuzda, Can Şenliği sona ermiş olacak. Oysa ben bu yazıyı yazarken çevremdeki ve Datça'daki coşku ve telaş sürüyor. Zaten acele etmem gerek, çünkü birazdan "Can Evf'nin temeli atılacak. Şairler, yöre halkı, sanatçılar, ileriye dönük bir tasanmın, müze, araştırma merkezi, şiir evi işlevini görecek "Can Evi"nin temelini atacaklar. "Yaşamım benim en güzel şiirim" diyordu Can Yücel bir dizesinde. O şiir sürüyor hâlâ. ustamız.." Bu şenlik ise "tarüşmah bir edebiyat adanumıza bunca kısa sürede yapılması - Türk kültür tarihi için, çok önemli, çok olumJu bir not!*\ Ufuk Uras, "Siyaset, hayatı dönüştürmekse bunun için hayattan yani sanattan, bilimden beslenmek gerekir. Burada Can Yüce'in ütopyasmın nüvekrinin geüştiğini ^ ' gördüm" diyor. Zaten yaşamı boyunca bütünselliği arayan Can Yücel de siyaseti "günlük mesele" diye görmez, "bir memkketin, dünyanın bürünüyle korunma meselesidir" derdi ya. Can Yücel'in kızı Güzel Yücel Gier, Badem Üreticilerinin Sorunlan" panelini açarken buna işaret edecek, "Bizler, insanımızı. şairimizl, tarihimizi, bademimizi anlatmak, üzerinde konuşmak ve düşünmek zorundayız. Hepsi bir bütün. Hepsini bir bütün olarak gördüğümüz, aralanndaki o ince hassas dengeyi anladığınıızda koruyabiliriz" diyecekti. ( - -. tsa Çelik'in muhteşem fotoğraf sergisi aracılığıyla, sanat ve kültür insanlanmız portreleriyle şenliğe katılırken Muşfik Kenter "Orhan Veü" oyunuyla, Genco Erkal, Julide Kural, Derya » Alabora, Ülkü Duru ve Rutkay Aziz, Can Yücel'in şiirleriyle, Can'ı canımızın birparçası kılıyordu. 'Renkaheng' V çakıltaşları Datça'ya, denizin sonsuzluğuna bir tepeden bakan, Mehmet Aksoy'un elinden yüreğinden çıkma mezar taşı, gün boyu topladığı gün ışığını akşam saatlerinde bize geri yansıtıyordu. Mermerin bunca şeffaf olabileceğine inanmak zor. Üzerinde her daim akan bir su, bugenvilyalar ve yüzlerini güneşe dönen günebakanlar, çevresinde hercai motifler oluşturan "renkaheng" çakıltaşlan... Siz bu yazıyı okuduğunuzda, Can Şenliği sona ermiş olacak. Oysa ben bu yazıyı yazarken çevremdeki ve Datça'daki coşku ve telaş sürüyor. Zaten acele etmem gerek, çünkü birazdan "Can E\i"nin temeli atılacak. Şairler, yöre halkı, sanatçılar, ileriye dönük bir tasanmın, müze, araştırma merkezi, şiir evi işlevini görecek "Can EvPnin temelini atacaklar. "Yaşamım benim en güzel şiirim" diyordu Can Yücel bir dizesinde. O şiir sürüyor hâlâ. DOĞUMUNUN 75.YILDÖNÜMÜ Can Evf nin temeli atddı MEHMET EMİN BERBER ÖZCANÖZGÜR DATÇA - Şiir dostlannı, şairleri ve şair adaylannı ağırlayacak olan Can Evi'nin temeli, Can Yücel'in yaşamının son 10 yılını geçirdiği eski Datça'daki evinin bahçesinde atıldı. Temel atma _ ^ ^ _ töreninde konuşan eşi Güler Yücel, "Bu Can Evi küçük ama Can'ın yüreği büyüktü. Buraya herkes sığar" dedi. Can ' Yücel, doğumunun 75. yıldönümünde dün, Can ' Şenliği Datça Kültür Sanat Günleri etkinlikleri çerçevesinde mezan başmda anıldı. Şairlerin şiirler okuduğu mezar ziyaretinde mmmmmm ~" Güler Yücel, "Sık sık geüp burada Can De sohbet ediyorum" diyerek şunlan söyledi: "Burada ona ne yapıp ne yapnayacağum, hâlâ neyin yanlış neyin doğru olduğunu soruyorum. Onunla dertleşiyoruz. Sedece ben değil, tüm Can dostlan gelip dertleşiyorlar. Son 2 yıldır büyük ilgi görüyor. Umarım bu ilgi hiç kesibnez, hep devam eder." Datça Belediye Başkanı Erol Karakullukçu da yaptığı konuşmada, Can Yücel'in mmmmmmmmmm 30 yıldır Datça'ya gelip gittiğini söyleyerek "Son 10 yılını sürekli Datça'da geçirdi. Can Baba Datça'ya, şiiriyle, direnciyle başka tüıiü soluk getirdL Datça, Can Yücel'e, Can Yücel de Datça'ya layık. Onu sanatıyla, mücadeksiyle Datça'yla birtikte — — ^ ^ ^ — yaşatacağız" dedi. Şairin mezan başında yapılan törenin ardından topluca, Can Yücel'in eski Datça'daki evine gidilerek mütevazı evin bahçesinde Can Evi'nin temeli atıldı. • Güler Yücel: Bu Can Evi küçük ama Can'ın yüreği büyüktü. Buraya herkes sığar. 5 GUNDUR HABER ALINAMIYORDU Kayıp dağcdar bulundu Yurt Haberleri Servisi - Kastamonu'nun Pınarbaşı ilçesindeki Valla Kanyonu'nu geçmek isterken kaybolan ve 5 gün boyunca haber alınamayan dağcılar dün akşam bulundu. Mersin'in Anamur llçesi'ndeki Peynirlik Mağarası'nda mahsur kaldıklan belirtilen 6 dağcıdan ikisi çıkış yaptı. Boğaziçi Üniversitesi , ^ _ _ _ _ Mağaracılık Kulübü Başkanı ve Peynirlik Mağarası'na inen 6 kişilik ekibin sorumlusu Hüseyin Kuyumcuoğlu ve Güneri Tuncer, dün mağaradan çıktı. Kuyumcuoğlu yaptığı açıklamada, Tuncer ile 400 metrede kamp kurduklan yerde sonradan mağaraya giren iki kişilik ekiple buluştuklannı ve mahsur kaldıklan şeklindeki ^ ^ ~ ~ ^ ~ haberleri burada öğrendiklerini söyledi. Inişin planlandığı gibi sürdüğünü belirten Kuyumcuoğlu, 4 arkadaşlanmn 1300 metrede inişe devam ettiğini ve sağlık durumlannın iyi olduğunu bildirdi. Olaya • Valla Kanyonu'nu geçmek isterken kaybolan dağcılar dün akşam bulundu. ilişkin bir açaklama yapan Içel Vali Vekili Ruhi Peker, mağaraya iniş organizasyonunu gerçekleştiren Boğaziçi Üniversitesi Mağaracılık Kulübü yetkililerinin serinkanlı davranmamalannın olayın farklı boyutlara taşınmasına yol açtığını anlattı. Paker, "Olay medyatik hale getirildL Asluıda konu öncelikle resmi yerlere bildirilmeliydi" dedi. Kastamonu'nun Pınarbaşı ilçesindeki Valla Kanyonu'nu geçmek isterken kaybolan ve 5 gün boyunca haber alınamayan Erdinç Yümaz, Murat Yüce, Murat Ceylan, Nevzat Çetin ve Egemen Çakır adlı 5 dağcı dün akşam bulundu. Dağcılann, 11 Jandanna Alay Komutanlığı'na bağlı ekipler tarafından, kanyonun çıkış bölgesi olan Cide ilçesine bağlı Hamitli köyü yakmlannda, bir bot içinde bulunduğu bildirildi. Dağcılann sağlık durumlannın iyi olduğu ögrenildi. DUZYAZI ORHAN BİRGÎT Zihniyet Protokolünde Değişim Gerekir Sanırım 1977 yılının ya 19 Mayıs, ya da 30 Ağustos bayramlanndan birisinin ıkı gün öncesiydi. Rahmetli Hasan Esat Işık, adamakıllı sinirîi bir şekilde CHP Genel Sekreten Ustündağ'ın odasına gırdı ve soluk almadan konuştu. Cumhurbaşkanı Korutürk, soğuk algınlığı geçıri- yordu ve törene katılamayacaktı. Kendisini, eski bir ba- kan ve büyükelçi olan genel sekreterinin temsıl etme- si uygun görülmüştü. Işık, Cumhurbaşkanı'nın yokluğunda, kendisine Cumhuriyet Senatosu Başkanı'nın vekâlet etmesınin bir anayasa kuralı olduğunu söyleyerek, seçılmiş bir makama atanmış bir bürokratın hangı nedenle olursa olsun naiplik yapamayacağını soylüyordu. Belkı de haykınyordu. "Cumhurbaşkanlığı, bu vahim yanlışlıktan dönme- diği takdirde, böylesine ulusal bir bayramın törenleri bile boykot edilmeliydi." Yanlış hatırlamıyorsam, hem Senato Başkanı Sım Atalay, hem Başbakan Ecevrt ın mudahalesi ile, ha- tadan dönüldü. Ve sorun belirli ölçüler içerisınde çö- züldü. Belirli ölçüler ıçerısinde dememın nedeni, neredey- se kendimi bildim bilelı, Turkiye'de bu protokol kar- maşasının sürmekte olduğunun altını iyice çizmektir. Tek partili yönetimin protokol anlayışında, atanmışlar için yer bulma sıkıntısı yoktu. Silindir şapkalı, frak ya da yerine göre jaketataylı seçılmiş etıketlı mılletvekil- leri, belediye başkanlan ön sıraları rahatlıkla doldurur- du. Dahası tek partinin il başkanı ile vali, bazı kentler- de de vali ile belediye başkanı aynı kışılerden oluşu- yordu. Çok partili ve tek dereceli seçımli parlamento yaşa- ma geçince de, çok uzun süre ana muhalefet liderlıği anlayışı, yeni iktidar tarafından özümsenemedı. Mu- halefet partilen ulusal bayram törenlenne çoğu kez da- vet bile edılmedı. Ulusal bayramlarda ıktıdar partısi- nin ocak, bucak başkanlannın ust uste atılan ayakla- n, devteti temsil eden bürokratlann burunlanna dayan- dı. • • • 27 Mayıs ihtilali, bu ifrata son verdi ama; bu kez tef- rit, asker, vali ya da belediye başkanının etrafında hal- kalandı. 1961 'den sonra yenıden demokrasiye geçer- ken yapılan anayasa ise, siyasi partilen çok partili de- mokratik yaşamın vazgeçilmez unsurtan olarak kabul etmiş olsa da, bu anlayışın yurt ölçütlerindekı uygula- masında, kişısel hırslar ve öfkeler sürekli öne çıktı. Ismet Inönü'nün ana muhalefet lidertiğinden hat- ta eski Cumhurbaşkanlığından çok, tarihsel konumu- nun ağırlığı bu tür törenlerde hissedildiğı için, ne Siya- sal Partıler Yasası'ndaki açık hükme karşın makam aracı, ne korumaları vardı. Ecevit, CHP Genel Başkanı olunca. benim Dışişle- ri Bakanlığına yaptığım yazılı başvuru ile, 68. madde- nin kurallarının işletilmesı kaçınılmaz hale gelmışti. Gelmıştı ama, donemın Genel Kurmay Başkanı rah- metlı Semih Sancar. 12 Mart dönemı sonrasının aler- jik tortulanndan henüz sıynlamadığı için, ilk karşılaş- ma töreni öncesinde çevresıne rahatsızlığını ıletmek- ten kaçınamamıştı. ..^-, . ^ u * , * j , Yanlış nakletmedilerse, son cumhurbaşkanlığı se- çimindep sonra protokot diziminde yenı bazı rötuşlar yapıldığı için, bir il merkezinde ne kadar yargıç var ise, vali, komutan ve belediye başkanının hemen yanına alınmış; seçılmiş rektörler ise gerilere itılmiş. Tabii, par- tilerin il başkanlan da yenı sıralamadan nasiplerini al- mışlar. Son Manisa olayı, hangi törenin resmi, hangisinin toplumun gelenekleri gereği yapıldığının açık saptan- mayışından doğmuyor mu? Bir valinin, başka bir gö- reve atanması dolayısıyla, kentten aynlışında kendisi- ni sadece görev yaptığı eski çalışma arkadaşlan de- ğil, şayet arkasında bir sevgi izi bırakmış ise, halk da uğuriayacaktır. Orada, sıralama sadece göz ucu ile ya- pılır. Yani, önde gelen resmi kışıler ayak altında bıra- kılmadan. Ve, elbette düzeni korumakta, sadece polisin göre- vi olmalıdır. Manisa Gamızon Komutanı, nedense fazla duygu- sal davranmış ve bir karmaşa bile olsa, polisin sağla- ması gereken düzen için, bence hiç görevi olmadığı halde tartışma yaratmıştır. Televizyon kameralan önünde ıtilip kakılan bir va- tandaş, dahası sözlü hakarete de uğradığı için, elbet- te hakkını adalet önünde arayacaktır. Adaletin varacağı karar, komutanın amirierınin so- runa eğilmede izledikleri yöntemle çelişirse, bundan kim kazançlı çıkar ki? Faks: 0212-6770762 E-mail:obirgrt(a e-kolay net Siyanüre karşı işbirliği BergamaUUmn gözü Kctynuız'da CANHAaOĞLU ESKİŞEHİR - Siya- nürle altın çıkaran Nor- mandy şirketine karşı 10 yıldır mücadele e- den Bergama köylüle- rinin lideri Okta> r Kon- yar, "Bergama'daki di- renişimizi kaybedersek sırada Sivrihisar'uı Kaymaz beldesi var" dedi. Eskişehir'de sorulan- mızı yanıtlayan Oktay Konyar, 10 yıldır çevre konusunda sürdürdük- leri mücadelenin ev- rensel olduğunu belirt- ti. Bergama'daki altın madeninde deneme üretiminin, başladığını ve mücadelenin kaybe- dtlmesi halinde Kay- maz beldesinde de do- ğanın tahrip edileceği- ne dikkat çeken Kon- yar, önümüzdeki gün- lerde Bergama ve Kay- maz köylülennin işbir- liği içinde olacağını ifade etti. Bir dönem Eurogold fırmasınca altın arama çalışmalannın yapıldı- ğı Kaymaz beldesinın tehlikede olduğunu ifa- de eden Konyar, sözle- rini şöyle sürdürdü: "Kavmazülarişvaat- lerine kanmamahdır. Topraklanna sahip çık- malı. Kimse topraklan- m terk etmesin. Altııun panlhsına kanmasın- lar. Ölütn bir kere gelir ve insaru götürür. Bun- dan geriye dönüş yok- tur." Bir Alman vakfının kendilerine mali destek verdiği yönündeki ha- berlerin kasıtlı olduğu- nu ve Bergama köylü- lennin yıpratılmasını hedeflediğini ifade e- den Konyar, "Devletin MİT'i var, polisi var. Onlarbunlan orta\a çı- karsın. Biz ülkenin ba- ğunsızlığı için mücade- le ediyoruz. Hainlik ya- pacak değüiz" dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear