14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 6 TEMMUZ 2001 CU* KULTUR kulturOı cumhuriyet.com.tr O sevdalı, kükreyen, çalışkan, her daim genç yürek altı yıl önce durmuştu ziz Nesin'e olan borcumuz• Hiç durmadan çalışması, sürekli üretmesi, her an her olaya tepkisini göstermesi, toplumu uyarması, onun "halkıma borçluyum" düşüncesinden, inancından kaynakJanıyordu. Ama bu halk, bu toplum, biz? Biz nasıl ödeyeceğiz borcumuzu ona? Mutlak bir yolu olmalı. ZEYNEPORAL 6 Temmuz, AzizNesin'in ölüm yıldönümü. O sevdalı yürek. öfkeli yürek, kükreyen yü- rek. çalışkan yürek. her daim genç yürek, 6 Temmuz I995'te durmuştu... Ömür boyu ül- kesi, halkj için çahşmaktan, koşmaktan, didin- mekten, yorgun düşmesinden daha çok, Sıvas acısına dayanamamaktan durmuştu. Bu ülkenin tarihinde kalemıyle, en güçlü si- lah olarak geliştirdiği mizahla, eleştirileriyle, tepkıleriyJe, önerileriyle, girişimleri ve ey- lemleriyle. yaşamımıza anlam kazandırmış- tı. Altı yıldır bu toplum onun uyanlanndan yoksun... Inanıyorum ki beş yıl önce ölümünün ardm- dan fonlarla methiye düzen büyük küçük dev- let adamlan, yöneticiler, milletvekilleri, çeşit- Ii kuruluşlar onun uyanlarına kulak verseydi, onu dışlamak ya da sanık sandalyesine oturt- mak ya da "düşman" bellemek yerine, akıl- dışılığa karşı açtığı savaşı anlamaya çalışsa- lardı, o uyanlan tartışmaya açsalardı, hem kendileri hem de toplumun kazançlan sonsuz olurdu... Inanıyorum ki Azız Nesin bugün hayatta olsaydı eğer, 260 gününü doldurmuş ölüm oruçlannda ölüm sayısj yirmi altıya varana dek (ve kımbılir daha da ne kadar) bu toplum ses- sizliğını, suskunluğunu sürdüremezdi. Bu ölümler kanıksanmazdı. Ne yapar yapar, top- lumu harekete geçirir, ölümleri durduracak diyaloğu başlatırdı. Inanıyorum ki Aziz Nesin bugün hayatta olsaydı eğer, ölesiye çahşmayı, üretmeyi sür- dürür, bir konferanstan öteki panele koşar, dü- şünce platformunda açtığı tartışmalarla, kimi- lerinı öfkeden çılgına çevirir, ama çoğunJuğun da rehavet, miskinlik ve bıkkınlık içinde boş- vermişliğe, vurdumduymazhğa terk edilişini engellerdi... Toplumu dürtmekJe, uyarmakla, sarsmakla kalmaz, en olagan diye kabul etti- ğimizin hıç de olağan olmadığını görmemize neden olur, yaşamın ve ölümlerin her anını sor- gulamamıza yol açardı... ÖDENMEYEN Ey benim halkım Ey benim eliaçık gözü kapatım Yüreğt açık di/i bağlım Ey benim en güzelim Ey benim en çirkinim Yîyemedrn yedtrdin Içemedin içirdin Giyemedin giydirdin Okuyamadın okuttun Kendin üşüdün yağmurda karda Ama beni korudun Vanndan değil yoğundan verdin Az az değil çoğundan verdin Ah ne az ne az aldın Ama çok ne çok verdin En az aldın en çok verdin Aimadan vermek sana özgü ütanınm aldıkiarım demeye Gücüm yetmez borcun ödemeye Bende hakkın çoktur halkım Değil böyle bir Aziz Bin Azizier oisa yetmez Aldığını vermeye Utanınm hakkını helal et demeye Dünya durdukça durasın halkım. Bir ömre sağdırdıklan Aziz Nesin'in 80 yıllık ömrüne sığdırdık- larını yalnız satırbaşlanyla bile burada sırala- mam olanaksız. Gazetenin tüm sayfalan bu- na yetmez... YazmakJa yaşamayı iç içe yoğuran bir kişi- lik... Eleştirel bakıştan, keskin gözlemcilikten damıtılmış. akılla geliştirilmiş bir mizah an- layışı ve bu mizahı yazıya dökmenin ustası... l OO'ü aşkuı kitap... Öykü, roman, oyun, şi- ir. deneme, fıkra, makale, anı... Çevrildiği diller 34 (Kaçak çeviri ve yayın- lan saymazsak)... Dünyanın her yanından sayısız ödül... 200 takma ad (Biri keşfedildiğinde yenisi- ni bulmak gerekiyordu)... Dergi kurmalar. gazeteler, kongre, konferans, panel. seminer. sendika. kurultay, eğitim ça- lışmalan. aydınlar dilekçesi... Yaklaşık 250 kez yargılanmak... Toplam beş buçuk yıl hapis... (Bu tutukluluklann hiçbı- rinde hülcüm giymemiş olduğundan, devlet- ten beş bûçuk yıl alacaİdıydı.) Ve tohumlan 1972'de atılan, ilk çocukJann I982'de yerleştiği Nesin Vakfi... Yukandaki her satır başı için, birkaç kitap yazılabilir. Çocukluğu yoksulluk içinde geçmişti. Anı- lannda, "BöyİeGebnisBöyleGitmez n de "Ya- şamın çirkef denilebilecek yerlerinde, çok ağır koşullaria yaşadım. Neden serseri olmadım. Beni kurtaran neydi?" der ve yanıtını verir. Onu "kurtaran'' üç şeydi: Ana ve babasın- dan gördüğü sevecenlik; babasının ona son- suz güveni ve annesinin asla unutamadığı söz- leri: "Okuduğun için gözlerim açık gitmeye- cek." (Annesi 26 yaşındaydı öldüğünde, Aziz Nesin on bir...) Okul yıllanmn büyük bir bölümü askeri eğitimle geçti. Çengelköy Askeri Ortaokulu, Kuleli Askeri Lisesi, Ankara Harp Okulu, Maçka'da Askeri Fen Tatbikat Okulu... 2. Dün- ya Savaşı yıllannda Trakya'da ordugâhta gö- revlidir. Sonra Erzurum'da. Erzincan'da, Kars'ta, Safranbolu'da, Zonguldak'ta... 8 yıl süren as- kerlik... ("Askeıükbana iç disiplin. lyi mi kö- tu mü olduğunu bilmediğim aşın bir ciddiyet ve sürekli çok çalışma gücünü kazandırdı~.") Kendinı yazıya verdığı yıllar, Marko Paşa, Akbaba, Zübük dergileri, Tan, Tanin gazete- leri dönemi... Cezaevi yıllan... "Azizname'' kitabı nedeniyle tutuklandı... Yazmadığı yazılar gerekçesiyle tutuklandı... Bilmediği Fransızcadan çeviriler yaptığı ge- rekçesiyle tutuklandı... fngiltere Prensesi EB- zabetfa, Iran Şahı Pehlevi ve Mısır Kralı Fa- nıkyüzünden(hakaretten) tutuklandı... Istan- bul'da 6-7 Eylül olaylarını başlattığı savıyla tutuJdandı. Kısacası, her fırsatta tutuklandı. Çok tehlikeliydi, çünkü silahı mizahtı. Hal- kın kulağı, dıli olmuştu. Milletin görüp de du- yup da düşünemediklerini. düşünüp de söy- leyemedikJerini o söylüyordu. Politik, ekonomik, toplumsal düzenin çar- pıklıklannı ve bunlann kişilere, güncel olay- lara yansunalannı mizah öykülerinde, roman- lannda ve oyunlannda işledi Aziz Nesin. Bu yöntem çok geçmeden dilimize "AzizNe- sin'lik" deyimini yerleştirecekti. Adı, bir sim- ge olmuştu. Aziz Nesin'lik olaylardan birini daha geçen hafta yazdım; "Aziznanıe" adlı kitabının, 1948'de hükümet karanyla yasaklandığı ge- rekçesiyle, yanm asır sonra. yurtdışına çıkı- şının engellenmesi... Yine kendisine ilişkin bir başka Aziz Ne- sin'lik olay da şu bence: TRT'ye, televizyona söyleşiler yapıyordum. Aziz Nesin'le yaptı- ğun tüm söyleşiler, güzel güzel kayda çekili- yor, ama şu ya da bu nedenle bir türlü yayım- lanmıyordu. 75. yaşgününde öyle bir sohbet yapalım ki. hıç kimse ne kadar zorlasa zorla- sın. sakıncalı bir şey bulmasın dedik. Öyle de yaptık. Aziz Nesin'le yalnız ve yalnız aşk üze- rine, annesi üzerine ve rüyalan üzerine konuş- tuk. Program yapımcılan da tamam, bu kez oldu, artık bu kesinlikle yayımlanacak dedi- ler... Ama yine yayımlanmadı. Gerekçe neydi, biliyor musunuz. "Bu söyleşide Aziz Nesin çok scvimli bir in- san olarak ortaya çıkıyordu. EvTen Paşa'ya dava açıp duran bir insan bunca sevimli gös- terilemezdi!" Aziz Nesin'in hiç durmadan çalışması, sü- rekli üretmesi, her an her olaya tepkisini gös- termesi, toplumu uyarması, onun "halkıma borçluyum'' düşüncesinden, inancından kay- naklanıyordu. " Beni bu halk, halkım varetti, halkıma borç- hıvum* sözlennı ne çok duydum ondan. Ama bu halk, bu toplum, biz? Biz nasıl öde- yeceğiz borcumuzu ona? Mutlak bir yolu olmalı. YAZIODASI SELtM İLERİ Temmuz, Ölümler Ayı! (2 Necatigil'in sözlüğünde \z sürmeye devaı ediyorum. 11 Temmuz 1978'de Bedrettin Cömert öldi rülmüş. Bir gece önce evindeydik. Yirmi üç yı/ geç miş. Ankara'daydık, Türk Dil Kurumu çalışmala n için. Doğan Hızlan, Hilmi Yavuz ve beni, Cö mert akşam yemeğine çağırmıştı. Güzel bir ge ceydi. Ertesı sabah ölüm haberi! öldürülmüş Ecevit yine başbakandı; Türk Dil Kurumu'na ge lip 'bu ölümler bir daha olmayacak' gıbisindeı bir konuşma yapmıştı. Otuz sekiz yaşındaymrç Bedrettin Cömert. Croce'nin Estetiği'ni ders ki tabı gibi okumuştum. Gombrich'den dilimize ka- zandırdığı Sanatın Öyküsü sık sık sığındığım biı eserdir. 1959 yılında, ben ilkokul sona geçmişken, o ya2 tatilinde, 13 Temmuz günü Ekrem Reşit Rey öl- müş. Ekrem Reşit'i tanımama, bilmeme imkân yok- tu. Ama bizimkilerin çok üzüldüklerini daha dün gibi anımsıyorum. Hemen Lüküs Hayat'tan, De- li-Dolu'dan, Alabanda'ûan söz açılmıştı. Revü- ler, operetler, seyredenlere yaşatılmış mutlu sa- atler. Necatigil, Rey'in Son Posta, Akşam gibi gazetelerde kalakalmış nice yazısını anıyor. Fran- sızca yazdığı Barbaros Hayrettin'in Hayatı ro- manı Fransa'da ödül kazanmış, Türkçeye de her- halde çevrilmemiş. 15 Temmuz 1977'de Esat Mahmut Karakurt aramızdan aynlmış. Yeniyetmeliğimde handiyse bütün romanlarını okumuştum Esat Mahmut'un, su gibi akıp giden romanlardır. Kendisı kızarmış romanlarını okuyan öğrencilerine, "Güzel, de- ğerli romanlar okuyun. Ben onlanpara kazanmak için yazıyorum", dermış. Oysa Sokaktan Gelen Kadın'daki sınıf bilincı bugün de etkiler beni. Ka- dıköyü'nde otururmuş, bizimkilerçapkın adam ol- duğunu söylerlerdi. Vasfi Mahir Kocatürk'ün bende pek izi yok- tur. ölüm tarihi: 1977. Şiirlerinı okumadım. Oyun- lar yazmış. Yîne de edebiyatımızı yaşatmak iste- miş antolojilerini saygıyla anmalıyız. Demin bir ikisini kanştırdım, öyle yazar adlarına rastladım ki, Kocatürk anmamış olsa, hiçbir yerde adlan geç- meyecekti... 18 Temmuz 1965 gününü elbette anımsıyo- rum: Türkçenin büyük ustası Refık Halid Karay o gün öldü. Bunaldığım bir yazdı 1965 yazı. Re- fik Halid'in "Eskici" öyküsü gönlümü çoktan çel- mişti. Çağlayan Yayınlan'nın gazete bayiiterine uia- şabilmiş yayımlan arasındaki eseridır. Kim bilir kaç kez okudum. O yaz da üç ciltlik Nilgûn'ü okumaya koyuimuştum. Refik Halid Türk edebi- yatının 'roman sevgisi' aşılayan en önemli yaza- ndır bence. Yalnız o kadar mı? Refik Halid'in kronikleri, söy- leşileri de inanılmaz güzelliktedir. Bu yaprtlann yeni basımlarla okura ulaştırılması gerekir. Yakın tarihimizi küftürel açıdan tanımak, tatmak isteyen- ler için ne büyük fırsat! 20 Temmuz 1959'da Musahipzade Celal öl- müş. Mum Söndü'sünü Gönül Ülkü-Gazanfer özcan Tiyatrosu'nda izlediğim gün vuruldtığum oyun yazarı. Göz kamaştırıcı bir oyun yazan. Ti- yatro kitaplığımızda benzerı yok dense yeri. Mu- sahipzade'nın Eski Istanbul Yaşayışı adlı eseri, im- paratorluk dünyasının gelenek ve göreneklerini çok renkli bir anlatımla dile getirir. 23 Temmuz 1987'de Ahmet Kutsi Tecer, ay- nıgün 1972'de SuatDervişölmüşler. Tecer: Ço- cukken içimi ürperten "Nerdesin"\n şairi. Suat Der- viş: Hakkı en çok yenmiş yazarlarımızdan. Suat Derviş'in Çılgın G/b/'sini okudunuz mu? Çok az romancı, bir aşkı, doğrudan doğruya aşkı böyle- sine 'sınıfsal açıdan' yazabilmiştır. Gerçek bir başyaprt. Günün bınnde Suat Derviş Hanım'ın ese- rine, kişiliğine, mücadelesine saygıyla egileceğiz, evet, günün birinde... 25 Temmuz 1929'da Salon Köşelerinde yaza- rı Safveti Ziya, 27 Temmuz 1984'te şair Ibrahim Zeki Burdurlu ölmüşler. Burdurlu'nun Reşat Nu- ri'nin romanlannı yorumlayan bir çalışması var- dı... Işte kimselerin anmadığı yazarlarımız, değer- lerimiz, Necatigil de olmasaymış, temmuz ayının çizelgesini çıkarmasaymış... Takvimde lz Bırakan: "Erdem midir susma, öyle denildi I ört ke- penklerini sıkıca I Sana değmeyene kanşma I Yüz alışılmışın sığ sularında" Gülten Akın, Bedret- tin Koçaklaması. Ümit Ünal, bir cinayet üzerine kurulu ilkuzun metrajhfilmi V'un çekimlerine tstanbul'da başladı Kenar mahallede karanlık bir sorgu öyküsü Kültür Servisi - 'Teyzem', 'Hayal- lerim, Aşkım ve Sen', 'Arkadaşım Şe>1an',Mfly arder', 'Piano Kano Ba- caksız", 'Amerikalı' gibi filmlerin se- nar> o yazan Ümit ÜnaL ilk uzun met- rajlı filmı '9'un çekimlerine başladı. Ünal. motor demeden önce yapım ekibı ile birlikte yaptığı basın topîan- nsında, oyıuıcu kadrosunu ve filmi ta- nırtı. AK Poyrazoğlu, Cezmi Baskın, Fikret Kuşkan, Ozan Güven, Rafa Radomisli ve Serra Yılmaz'uı rol al- dığı "9' adlı filmin yapımcılan ise Hâluk Bener, Ayduı SanoğJu ve Ümit Ünal. Bağımsız bir fihn çekmenin kevfı \ e zorluklan ile filme başlaya- cak olan ekip, fihnin büyük bir bö- lümiinü Beyoğlu Asmahmescit'te ka- palı bir mekânda çekecek. îslanbul'un bir kenar mahallesin- de ışlenen bir cinayet üzerine başla- tıhn bir sorgunun öyküsünü anJatan fıbı. altı sıradan insanın anlattıklan hıli>eierüzenne kurulu. Türkiye'de ilk kez tamamen dijital kameralarla çeiiîecek olan '9' filmı, dıjıtal or- tanda bıtirildıkten sonra 35 mm'ye çeblecek. Ûmıt Ünal, Türkiye'de pek de rağ- begörnıeyen ve denenmemiş bir ci- nayet filmi çekerken filmin ilgi gö- reeğinden şüphe etmiyor.TiImisa- Ekip, bağımsız bir füm çekmenin keyfi ve zorluklan üe çahşmaya başladı. '9'un büyük bir bölümü Beyoğlu Asmahmescit'te kapab bir mekânda ilk kez tamamen dijital kameralarla cekiüyor. (Fotoğraflar: ÖZLEM ALTUNOK) dece cinayet filmi olarak görmüyo- rum. Rlm, yalmzca o mahallede işle- nen cinayeüeveoradaki insanlarla st- nırh kahmyor, aynı zamanda daha karanlık yerlere açılmaya çahşıyor. Bu insanlar cinayet dışında mahaUe- nin ha\ aünı. kendi hikâyelerini de an- laüyorlar. Polisne öğelerden yararla- nan, ama asla tek başına bir polisiye, cinayet fihni olmayan birfihnbu." Yönetmen, oyuncu seçiminı ise da- ha önce tanıdığı ve çahştığı insanlar- dan yana yapmış. Filmin bir özeJli- ğinin de sade bir fihn çekmeye ça- Jışmak olduğunu söylüyor. Ünal, si- nemanın temelinın yönetmen ve oyun- cu olduğunu belirterek sağlam bir hikâyeyle ve güçlü oyuncularla fil- min izleyicıye ulaşacağıru düşünüyor. "Bu fiun, se\irdyle birebir ilişid ku- ran öykülerle örülü bir oyuncu fılnû. Kamcranın karşısına gecip canlan- dırdığı karakterin hayaö hakkında inandıncı şe>ler aniatan insanlann filmi. Bunun içinde kendisini aşabi- lecekve kendisini bu fiune teslim ede- bilecek oyunculara ihtiyaam vanh." Diyalog. kamera ve kurgu üslu- bunda atak. saldn^gan bir tarzın uy- gulanacağı filmin müziklerini ise Zen grubu yapacak. Fibnde, mahal- lenin fotoğrafçısınj canlandıracak olan Ali Poyrazoğlu, yaklaşık 3 se- ne sonra yeniden bir sinema filmin- de rol alıyor. Senaryonun Türkiye'nin karanlık haline çok uygun olduğunu belirten sanatçı, "Koşullar ne olursa olsun Ümit Ünal'm yanmda}im" di- yor. "Bu fihnin, Türk Sineması'nın önünü açacakbirgirişimokhığunu dü- şünüyonun. Trv^troda olduğu gibi si- nemada da farklı şeyler yapıhnasuu bekleyen seyirciler var." Sorgu sırasında birbirlerini kolla- yan ya da ele veren, polislere yaran- maya çalışan ve bir mahallenin hikâ- yesini aniatan filmde, işsiz bir gen- ci oynayan Ozan Güven'in annesini ise Serra Yıhnazcanlandınyor. Yıl- maz, bu projede yer almasını "Ümit Ünal'a güvendiğim, senaryoyu be- ğendiğim ve bu nıaceranın bir parça- sı ohnak istediğün için buradayım" sözleriyle açıklıyor. Adının neden '9'olduğu filmin fi- nalinde gizli olan yapımm çekimle- ri yaklaşık olarak 2-3 ay sürecek ve Altın Portakal'a yetişmesine çalışı- lacak. Adana'da belediye tiyatrosu • ADANA (Cumhuriyet Bürosu) - Adana Büyükşehir Belediye Tiyatrosu 17 yıl aradan sonra yeniden açıldı. Tıyatronun önümüzdeki dönemde oyunlannı sunacağı açıklandı. Adanalı sanatseverlere uzun yıllar hizmet verdikten sonra kapatılan 'Belediye Tiyatrosu', Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak'ın talimatıyla yeniden kuruldu. Başkan, yaptığı açıklamada "Artık Adana'da yalnız Devlet Tiyatrosu ile özel tiyatrolar değil, iyı bir salonu ve çalışma olanaklan olan Büyükşehir Belediye Tiyatrosu da var" dedi. Durak, aralannda Çukurova Ünıversitesi Devlet Konservatuvan Tiyatro Ana Sanat Dah öğrencilerinin de bulunduğu oyunculann, çocuklara. gençlere ve amatörlere yönelik kurs açacakJannı da ifade ettı. ülysses'in el yazmaları saöşta • LONDRA(REUTERS) - Irlandalı yazar James Joyce'un başyapıtı "Ulysses'in 'Eumaeus' başlıklı bölümünün elyazmalan bu ayın sonunda yapılacak bir açık arttırmada satılacak. Elyazmalanndan 1.7 milyon dolar elde edilmesi bekleniyor. 44 sayfadan oluşan 'Eumaeus' başİıkh bölüm, yazar tarafından 1916-1920 yıllan arasında Trieste ve Paris'te kaleme alındı. Elyazmalan 10 Temmuz'da Londra'daki Sotheby's Müzayedeevi'nde satışa sunulacak. 'Ulysses' ilk kez 1920'de yayımlanmıştı. 'Eumaeus' adlı bölümün elyazmalannı satışa çıkaran özel koleksiyoncu, bu elyazmalannı birkaç yıl önce Fransız diplomat, şair ve yazar Henri-Etienne Hoppenot'dan satın almıştı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear