17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 TEMMUZ 2001 SAI OLAYLAR VE GORUŞLER [email protected] U Lozan'dan Arta Kalan... • > s v, P Ertuğrul KAZANCI Eğitima- 2 4 Temmuz 1923 tanhinde imzalanan Lozan Antlaş- ması, eski deyımle "dü- vel-i muazzama"ya karşı şanlı Anadolu ihtilalinin görkemli utkusunu onay- latmıştır. Lozan; "yüzyıllan bulan bir büyükhesapiaşmanm" sonucunda "tam bağunsız" bir ülkenin Ön Asya'daki panltılı kuruluşuna da tanıklık etmiş- tir. Lozan'da çetin bir diploması sava- şımına giren TBMM Dışişleri Bakanı ve Başdelege İsmetPaşa nın zihni. tek bir amaca bütünüyle ulaşmak istemiy- le doluydu: Siyasal, sosyo-ekonomik ve külrürel açıdan tam bağımsızlık!.. Şimdilerde göreceli olarak yitirilmeye başianılan ulusa] varlık öğelerinin Lo- zan'da tümüyle sağlanması çabası, Ana- dolu ihtilalinin "cepheden, masaya ge- len" baştemsilcisinin tartışılmaz tutu- muydu. Ekonomiye ilişkin sorunlar, Lozan çekişmesinın en somut yanını oluştur- muştur. Yüzyıllardır "kapitülasyon" adıyla verilen ayncalıklar önce bir *İü- tuf", sonrası ise zorunlu bir ödün ola- rak tarihteki yerinı almıştır. Egemen- lik erkinin kullanımına ilişkin kayırma- larla "müstemlekerilik" koşullanna uy- Hukukçu gun ekonomik edinimler, Lozan'da Is- met Pasa karşısında elden çıkanlmamak istenilmıştir. Ama "Ülkemizim kapi- tülasyonlann kollanması yoiuyia rut- saküğuıı asla kabul edemem" dıyerek konferanstan çekjlip ülkesine dönen TBMM Dışişlen Bakanı, yeniden çağ- rılarak onun ulus adına direttiği esas- lara uyulmak zorunda kalınmıştır. Gûnûmûz gerçeği 1923-1950 yıllan arası, Lozan Ant- laşması'na hem saygıyı ve hem de ant- laşmanın her maddesini aynntısıyla korumanın bilincini kapsar. Sonrasında ise yabancı etkilerden çok, yerli siyasal iktidarlann akıl almaz maceralan başlar. Ülke, birtakım giz ta- şıyan ikili antlaşmalar yoluyla toprak- lannın üs olarak verildiği dönemlere gi- rer. Yabancılann uçaklan, izin almak- sızın keşif uçuşlan yapar, savaşlara kâ- nlırlar. Ülke başbakam ise "Bflnriyarum, araşüracağım" yanıtıyla kamuoyunun önüne çıkar. Hadsiz-hesapsız savur- ganlıklarla yitirilen Hazine altınlan- nın yerine dolar sağlamak ûzere Was- hington yollarına düşen cumhurbaş- kanlan görülür. "Sosyal devlet" öğesi sayılan her alan, "vahşi liberalizmiıT taklidi yolunda yitirilir. "Nâmenfemuh- taç ohnama" polıtıkası. "en ryı bortru biz ahr. bunun için de vanmızı yoğunıu- zu en iyi biz satanz" tutumuna dönüş- türülür. Küreselleşmenin açık pazan olma uğruna; üretim, istihdam ve tü- ketim üçgeninde başanyla yer alan Ka- mu İktisadi Teşekkülleri, iyileştırile- ceğine insafsızca tasfıye edilir. Kamu bankalan, dış bağlantılı organize suç örgütlerinin batık borçlan için birer aygıt olurlar. TahkJm yöntemi'yle ulusal hukuk bağımsızlığı zedelenir. Lozan'da "maz- lum uluslara" örnek olan Türkiye, 1955'teki "Bandung* konferansında emperyalistlerden yana aldığı tavırla se- vimsiz bir "lejyoner" durumuna dü- şer. TBMM'yi kurarak ulusal kurtu- luş eylemine başlayan bu ülke, TBMM karan olmaksızm Kore'deki anlamsız savaş için binlerce evladım "Pyon- yang"a yönelik çıkarlar için eritebilir. Ulusal kültür yerine, yozlaştınlarak bozulmuş karmaşalara eğitim alanın- da bile kapı açılır. Toplumcu kalkın- ma bilinci yok edilerek, "her mahalle- de bir mirvoner" ya da "küçük Aroe- rika yapacağız" sloganlan atılarak uğ- ranılan hezimetler sonrası on binlerce insan, kul-köle olmak için Sevr sahip- lerinin ülkelerine işçi olarak gider. Dev- letin bakan düzeyındeki kişileriyse bu gidişin ilkinde tören düzenletip davul- zuraa eşliğinde halay çekerler. Ata- türk-Inönü dönemlerinin siyasal, sos- yo-ekonomik ve kültüralanındaki tüm kazanımlan mutlak surette ve planlı bir şekilde heba edilir. Kamuoyu, sa- dece tüketimi hedefleyen, üretimle ise hiç işi olmayan çalıntıh zenginlik he- veslerine yönlendirilir. Ulusal paranın değeri kaldınhp atılır. Emperyalizmin uluslararası yaptınm kurumlan olan IMF ve Dünya Bankası'nın buyrukla- nyla yönetilen bir ülke görünümü ser- gilenir. Günümüzde Lozan'dan arta ka- lan bizim için nedir? Lozan'da elde edilen onuru, 1950'den bu yana böy- lesine onursuzca ve böylesine heba edercesine harcamanın hem ruhsal ve hem de maddesel olarak sorumluluğu nerede ve kimlerdedir? Bu sorunun ya- nıtı bellidir ve 50 yıllık körücüJ politi- kalarda saklıdır. Tam bağımsızlığı ül- ke edinmiş toplumcu bir tuturrda, "man- da ve himayeciliğT meslek edinmiş li- beralizmin gelgıtleri arasında sıkışıp kal- mış bir halk umarsız bir gelecekle or- tadadır. 1930Tu yıllara ait "Onuncu Yıl Marşh" filmJere bakınız. Ileriye umutlu ve başı dik olarak bakan, dün- yaya meydan okuyan, bilinçli, ulusal onura sahip, coşkulu bir halk şimdiler- de nerededir? 0 halk Lozan'la yaşam- sallık bulmuş, 1950'ler sonrası döne- min uyduculukla besili, şaşkın ve ön- görüsüz yönetimleriyle kendini ve kim- liğini yitirmiştir. Sonuç \ 24 Temmuz 1923, bu ülke ve bu hal-. kın uluslararası düzeyde hak ve huku-l kunun teslim edildiği tarihtir. Lozan, dış- " taki Sevr'ciler ve günümüzde de var- lıkJan süregelen içteki "hıyanet erba- bı" için ağır bir hezimettir. Lozan, Ana- dolu'daki yenilgiyi onarmak üzere "hem suçlu vehem de gûçlü" bir tavırla; uya- n, korkutarak sindirme yöntemlerini deneyen emperyalizmin diplomaside de karşılaştığı bir felakettir. Uluslararası sömürü ağının ve onun ardındaki siya- sal güç Gazi Paşa'nın deyimiyle "ber büyük işin yetenekli yapıcısı İsmet Pa- şa"nın, ortaçağ dönemine ait Quichy Şatosu'nda attığı imzayla Ön Asya'dan elini çekip gitmiştir. Ama binbir yan- lışhk ve aymazlık içinde hıyanete va- ran sapkınlıklar hem Lozan ve hem de 1923-1950 arası kazanımlan sarsmış, zedelemiştir. Lozan Antlaşması'mn onuru ve Kemalist aydınlanma devri- minin halkçı-devletçi modelinin ken- di hükümetlenmizce terki, bizi bugü- nün karamsarlıklanna getirnüştir. Türkiye'nin kendine gelebilmesınin başarılı yöntemi geçmişte aranmalı, Sevr'den Lozan'a giden koşullan ise yüzlerce kez tekrar düşünülmelidir. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Yeni Bir Dünyaya Doğru! Sorsanız, der- ler ki: Biz dün- yadaki bütün in- sanların mutlu- luğunu istiyoruz. Yoksulluklar, hastalıklar, zu- lümler, işkence- lerortadankalk- sın. iyiliğe, adalete, insan haklanna da- yanan bir yaşam yaratılsın!. Böyle derler, buna inanırlar belki de, bizleri de inandırmak isterler. Holivut bu inancın en güçlü yaygınlaştıncısıdır. John VVayne'i düşünün, Gary Cooper'ı... Hep adalet dağıtmazlar mı? Kovboylar, Huck Jones'ler, Ken Maynard'lar çocukluğu- muzun kahramanlan değil miydiler? Amerikan düşüdür bu! Amerika, ıçin- de ve dışında adaletin egemenliğini kur- mak istermiş gibi... VVendel Wilke'nin "Tek Bir Dünya" kitabında belirttiği gibi; tek, bütünleşmiş, barışçı bir yeryüzü... Amerikalı birey iyi niyetlidir, saftır! Kişi olarak çirkin değildir! Avrupalı'nın katılı- ğı, kendini herkesten üstün görüşü yok- tur. Ama konu devlet politikası olunca iş değişir. Amerika cumhurbaşkanlanndan VVHson ne demişti: "Bizim öteden beriya- şattığımız düş, dünyaya gidilecek yolu Amerika 'nın göstermesiydi." VVilson, ile- ri sürdüğü ilkeleriyle dünyayı kendine gö- re düzenlemek istedi, ama beceremedi... Ünlü "Foreign Affaire" dergisinde W. Kristal ile R. Kagan'ın "Amerikan Hego- monyası" adlı yazısında bu anlayış şöy- le özetlenmiş: "Günümüzün Uluslararası Sistemidev- letler arasındaki dengeye değil, Ameri- kan üstünlüğüne dayanmaktadır. Ulus- lararası kuruluşlarda Amerikalılarca ge- liştirilmiştir, hepsi Amerikan çıkarlanna hizmetetmektedir!.. Uluslararası güven- Hkde,ABD'nin yönetimindeki ortaklarca sür- dürülmektedir. Çağdaş ulus- lararası çevre- cilik ise görü- nüşte banşçı- dır, ama o da Amerikan egemenliği altındadır. Çin ve Rusya gibi devletler fırsat bul- salarkendileriyararına çok daha değişik sistemler kuracaklardır. ABD kendi ege- menliğini sürdürebilmek yolunda sürek- li çaba harcamak zorundadır." Dünya Bankası, IMF, G-8'ler, Avrupa Bir- liği, Birleşmiş Milletler, hepsi Amerikan etkinliğinde kurumlardır. Bugün nerde, hangi ülkede sıkıntı, bozgun varsa, orda Amerikan parmağı aranır. Darbeler, de- mokrasi yaftası altında AB çıkarianna hiz- met etmeler, yaşadığımız dönemin ger- çekleridir. Tek kutuplu dünya denen şey bu! Kü- reselleşme bir bakıma Amerikanlaştırma değilse nedir? Amerikanlaştırma da bu ko- ca ülkenin dümenini elinde tutan ulusla- rarası dev şirketlerin cumhurbaşkanlan- nı seçen, seçtiren, gerektiğinde ortadan kaldıran gizli açık güçlerin!.. Ne var ki artık dünya halklan uyandı. Mil- yarlarca aç, yoksul, ezilmiş yığınlar ser- maye güçlerine ve ona hizmet edenlere açıkça savaş açmıştır. Seattle, Prag, Ce- nova sokak direnişleri insan naklan sa- vunucularının savaşı sayılmamalı mı? Bir düzen değişikliğine gidilmekte... Bugün mü yann mı? Bir gün! Çok uzakta olma- yan bir geiecekte ABD'nin saltanatı brte- cektir. Kaçınılmaz sona doğru gittiğimi- zin belirtileri, meydanlarda, sokaklarda, dökülen kanlar... Bu kanlaryeni birdün- yanın habercileri!.. Bunalımdan Kurtulmak îçin. Yrd. D o ç . Dl\ Farilk GÜÇLÜ Abant İBÜ-ttBFÖğr. Üyesi Kapitalist sistemin "görünmezel'' diye tanımladığı ama hepımizın gör- düğü el, 24 Ocak 198O'de fiilen el koyduğu ülkemizin ekonomik yö- netimini kayaya çarptırarak sokağa bırakmıştır. Bu ülke hepimizindir. Başka bir Türkiye de olmadığına göre, ülkemizin sürüklendiği uçu- rumdan çıkanlması hepimizin üze- rine düşen bir görev niteliğindedir. O halde ne yapmalı?.. • lç ya da dış borç alma işlemine kesinlikle son verilmelidir. Borç ala ala bugünlere gelinmiştır. Ülkenin vergi gelirleri aynen Düyunu Umu- miye'de olduğu gibi vergi gelirle- riy le borç faizlerini ödeyemez duru- ma sokulmuştur. Borç almak yerine tasarruf yöntemi, halkı inandırarak gönüllü katkı yöntemi denenmelidir. • Ulusal program yutturmacası adı altında IMF'nin ve Dünya Ban- kası'nın dayattığı programlar asla uygulamaya sokulmamalı, ülke eko- nomisini batağa sokan uluslararası kuruluşlann ekonomi idaresindeki ağırlıklanna son verilmelidir. • 1980'den bu yana devlet banka- lannı soyan ya da soyduğu ileri sü- rülen Horzum'lar, Engin Civan'lar, Gfilay Aslıtürk'ler. Murat Demi- rd'ler, CavitÇağlar'lar vb. tüm ulu- sal paralan iç edenJer ile bunlan ko- ruyup kollayan, yasadışı işlere im- za atan tüm sorumlulann mal varlı- ğına bir gün bile geçmeden el konul- malıdır. • 1980'den bu yana yapılan tüm kamu ihaleleri yeniden incelenme- li, kime ne kadar fazla para aktanl- dığı tek tek saptanmalı ve bu para- lar geri alınmalıdır. • Atatürkadıyla, ulusal sanayi ile özdeşleşen ama siyasilerin zarara soktuğu kamu kurumlannın özel- leştirilmesinden vazgeçilmeli, bu kurumlann teknolojisi yenilenerek işlendirme (istihdam) politikası de- ğiştirilmelidir. • Acil ve zorunlu haller dışında dışalım izne ve kotaya bağlanmalı- dır. • Siyasetçiliği kullanarak son yir- mi yılda kayıt dışı yöntemlerle zen- gin olan siyasetçilerin ve yakınlan- nın servetleri sorgulanmah ve açık- lanamayan kaynaklarla sağlanan ser- vete el konulmalıdır. • Kamu kurumlannda siyasal iş- lendirmeye (istihdama) son veril- melidir. • Adil ve eşit bir vergileme siste- mine derhal geçilmelidir. • Son yirmi yılda sol partilerden milletvekili, belediye başkanı seçil- diği halde sağ partilere transfer edi- len, sayılan beş yüze yaklaşan mil- letvekili ve belediye başkanının ne karşılığı parti değişrirdiğinin sorgu- lanması gerekmektedir. • Her yüz belediye başkarundan sekseninin sanık olarak yargılandı- ğı düşünülerek belediye hesaplan- tek tek bağımsız denetim elemanla- nnca incelemeye alınmalıdır. • Genel müdüre, bakana bağlı ka- mu denetim elemanlannın tüm bun- lara karşın hazırladıklan ama hası- raltı edilen raporlan yeniden incele- meye konu edilmelidir. • Kamuda yaşanan israfa son ve- rilmelidir. • Tüm yolsuzluk dosyalan yeni- den açılmalı. ömeğin TURBAN yol- suzluğunda oldugu gibi adı yolsuz- luğa karışanlann mal varlıklanna el konulmalı ve kendileri sokakta ra- hatça gezmemelidirler. • Bir ülkenin büyükelçisinin san- ki ülkesmin sömürgesinde davranır gibi davranmasına göz yumanlar derhal yargılanmalı ve bu insanla- nn bir daha ağızlanna "miBrvetçüik'' sözcüğunü almamalan sağİanmalı- dır. • Hantallaştığı ve yetersiz kaldı- ğı açıkça görülen adalet teşkilatı- mız yeniden yapılandınlmalıdır. Tabii tüm bunlan yapabilmek için halkın gü\eninin kalmadığı açık olan bir siyasal iktidann hükümeti bırak- ması, içinde esrar satıcılan, iş takip- çisi, cinayetten, yolsuzluktan yargı- lanan pek çok kışinin olduğu siya- sal yapının yenilenmesi gereklidir. 1983'ten bu yana iktidarda bulu- nan ve bu dış kaynaklı ekonomik programı kayıtsız uygulayanlar ve bu uygulamalardan nemalananlar siya- sal alanın dışına bırakılmalıdır. Ter- si durumda (aksi halde) şeklen de- ğil fiilen sömürge olmamız kaçınıl- maz olabilir. Peşin fiyatına 10taksit! Çok uygun değiştirme fırsatları! Peşın fiyatına 9 taksit! 0 216 42i 41 63 0 216 423 26 -M Arçelik'ten almak isteyeceğine her şey için, Temmuz kampanyasında özel fırsatlar var. Hemen Arçelik'e uğrayın yaza avantajlı girin. Kaçırılmayacak fırsatlar Temmuz kampanyasında! «v' 1 "' R0ÇTII13RS Akılhkart sahiplerine 24 aya varan vade imkanları. www.arcelik.com.tr 28 Şubafın Tokadım Yiyince... ""Turan Yılmaz'ın "Tayyip-Kasımpaşa'dan Siya M. sctih Ön Saflanna" adıyla bir kitabı çıktı (Ümit Ya yınları), 248'inci sayfadaki başlık: - "20 Şubat Depremi". Ne olmuş 28 Şubat'ta?.. Yılmaz olayı şöyle vurguluyor "O günlerin tozu dumanı arasında pek fark edil medi; ama, 28 Şubat süreci en büyük depremle rinden birini Refah Partisi içinde yarattı. Kısa bı süre sonra yaşanan gelişmelerin de ortaya koy duğu gibi, deyim yerindeyse, tam anlamıyla omur gasını çatlattı. (...) Hareketjn lideri Erbakan, ilkkezyüzüne karşı se siniyükseltenlere tanıklık etti. Ki böyle bir tavır, ha reketin tarihinde pek duyulmuş, görülmüş şey de ğildi. Erbakan'ın, 28 Şubat tarihli MGK toplantı- sında alınan karariann altına imza koyduğu habe ri ulaştığında, parti tam anlamıylayangınyerine dön dü." "Yenilikçiler" diye tanıtılan oluşumun "miladı budur. • 28 Şubat çok şeyi değiştirdi. Imam okullan 1924 öğretim Biriiği Devrimi'ni yo^ etmiştl; meslek okullan niteliğinden çıkanlan imarr liseleri temel eğitimin işlevini görüyor, buradan çı kanlar üniversiteye yazılıp -yalnız Harbiye'nin ka- pılannı açamadılar- savcı, yargıç, emniyet müdü rü, kaymakam, vali, genel müdür oluyoriardı; 'dev- leti' içinden ele geçirmenin 'makro planı' uygula- nıyordu. Devlet çok partili rejimden bu yana "komüniz- me karşı panzehir" olarak düşündüğü dinciliği des- teklediğinden, irtica kesiminin tuttuğu altın oluyor içeride ve dışanda -özellikle Almanya'da- "YeşilSer maye" palazlandıkça palazlanıyordu. 28 Şubat çok şeyi değiştirdi. 1991 'de Sovyetteryıkılınca gözterden "komünizrr tehlikesi" perdesi kalktı; irtica olanca boyutlanyte görülebildi. Gözler açıldı. • Refah Partisi'nin uyanıklan, 28 Şubat'la biriikte artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını anladı- lar. Irticayı destekleyen devlet, irticanın karşısına m geçiyordu?.. "Yeşil Sermaye" kesiminde de durumu kavra yan işadamlan az buz değildi... Pabuç pahalrydı... Devlet, Necmettin Hoca'nın üstüne çarpı işa retini çekmışti; kutsal Islamı politikada kullananlaı arasında deprem yaşanıyordu; Hoca ile birlikte kirr kendini harcayacaktı?.. Tayyip ve arkadaşlan fırsattan yararianmayı yeğ- lediler. 'Dinci-entel' dayanışması ise medyada yeni olu şumun üstüne atlamaya hazırdı... Oldu da bitti maşallah... Gelin olur inşallah!.. Yeşil sermaye devletin yeni tutumuna uygun biı muvazaa arayışının uzlaşmacıjığını yeğlediğinde parti için üç şey çözümlenmiş oluyor: Para.. para.. para!.. Tayyip'in kabadayı görüntüsü halk arasında tut tu; ama, işin esası değişik; 28 Şubat tokadını yi- yince hizaya girdi Yenilikçilerin lideri... Yenilikçi değil, gerçekçi ve fırsatçıdır Tayyip... Hocasına attı kazığı... ANMA ACÂH HÜN Seni özlüyoruz. ZEYNEP - AHMET **enı «" ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞİ GENEL MERKEZÎ VE TÜM ŞUBELERJ OLARAK TEMEL BAĞIMS12LIK BELGEMİZ LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASININ 78. YILDÖNÜMÜNÜ YÜREKTEN KUTLUYOR, BİZE UT.USAL O>OJRUMUZU KAZANDIRAN ÖNDERLERIMİZ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü VE ISMET İNÖNÜ'YÜ SAYGI VE SEVGİYLE AN1YORUZ. H a y a t a Marmaris, Hısarönü sahilinde sizler için sıcacık bir ev ortamı yarattık. Şehir atmosferi ve gürültüden uzak, doğayla baş başa, dinlenerek, yüzerek, güneşlenerek sakin bir tatil geçirmeyi özleyenlerdenseniz konuğumuz olun. Bu güzel doğa köşesini bizimle paylaşm. "Evimiz" yalnızca on odalı (klimalı). Özel plajı ve harika gün batımlannı seyredebilecegıniz bir plaj- barımız ve günlük balıkların lezzetini tadabileceginiz bir restoranımız var. Marmaris'e uzaklığımız 20 dakika. Sizleri aramızda görebılmek dileğımızle... ASUHAN MOTEL - RESTORAN Asuman Eronat Tel: 0 252 466 60 43 Faks: 0 252 466 61 89
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear