23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 3 HAZİRAN 2001 PAZAR HABERLER DÜNYADA BUGUN ALt StKMEN '400Dapbe' Sevgili, Bu yıl Cannes Fitm Festivali'nin kapanış fılrni, .'400 Darbe'idi. : Kablolu televizyonda, Fransız TV5 kanalı, fil- mi bırkez daha oynattı. '400 Darbe' bir eski sev- giliydi benim için. Kırk yıl sonra, acaba filmi yi- ne ilgınç bulup beğenecek miydim? Yoksa 'tu- uuh, bayıldığım, dört kez izlediğim önemliyapıt bu muymuş' mu diyecektim? Bellek kulağımda, Maurice Chevalier'nin hın- zır 'Valentine' şarkısı çınlıyordu. 1920'lerin bu şarkısının başlangıç bölümünde, Chevalier, küçücük gonca göğüslü ince belli sevgılisi Valentine'i anlatır özlemle. Uzatmaya- lım, yıllar sonra, göğüsleri destekle duran bal- konu andıran, beli kaybolmuş şişman bir kadın- la karşılaşır şarkıcı. Ne çok sevilmiş olan, nice hasretle anılan fındık kurdu Valentine'dir bu... François Truffaut'nun, Jean Luc Godard'ın 'A bout du Souffle'u (Nefes Nefese) ile hemen hemen aynı tarihlerde ortaya çıkan ve 'YeniDal- gra'nın iki öncusünden birı olan filmini izlerken, yıllar sonra Valentine ile karşılaşmış gibi mi ola- caktım acaba? ••• Neyse, çok şükür öyle olmadı. Başrolünü, Truffaut'nun gözde oyuncusu Je- an Pierre Leaud'nun oynadığı '400 Darbe', 40 yıl sonra bıle zevkle izleniyordu. Teatral jestlerin, uzun tumturaklı cümlelerin, abartılı değilse bile vurgulu, altı çizili oyun tarzı- nın egemen olduğu Fransız sinemasının, kısa, yarım kalmış cümleler, altı çizılmeyen bir oyun tarzı, doğrudan anlatımlarta yeni bir döneme gir- diğini haber veren bu öncü film, zamana yenik düşmüyordu. Truffaut'nun özyaşamından esinlenen öykü- nün kahramanı Antoine Doinel, hercai menek- şe, hoppa, bir daldan bir dala konan bir ana ile tahsili yarım kalmış, işinde başarısız, karısına laf geçiremeyen bir babanın çocuğudur ve Paris'in o küçücük, döküntü apartmanlarından birinde yaşamaktadır. Bir gün okuldan eve dönüş yolunda annesini, metro çıkışında bir yabancıyla öpüşürken görür. Dahası, daha sonraları, baba Doinel'in gerçek babası olmadığını, aslında annesinin evlilik dışı ilişkisinden dünyaya geldiğini öğrenecektir. • • • Okulda da başarısız olan Antoine, arkadaşı ile okulu kırmalar, yalanlar, ufak tefek hırsızlıklarta dolu bir yaşama kayar. Bütün olaylar ince bir mizah ile anlatılır ve se- yirci, sıra dışı çocuklann garip maceralannı ya- dırgamadığı gibi 'olunmaması gereken' duru- mu anlayışla karşılar. Aile ilişkileri, ikiyüzlü toplum, çağını çoktan doldurmuş, ezberci, buyurgan eğitimin inceden inceye alaya alındığı fılmde Antoine Doinel, genç yaşında ıslahhaneye düşecek ve daha delikan- lılığa adım atmadan feleğin çemberinden geçe- cektir. Zaten filme adını veren 400 Darbe de, Fransızca 'faire les qautrecents coups du diab- le' deyiminden gelmektedir ki, bunun Türkçesi 'feleğin çemberinden geçmek'tir. Film, ıslahhaneden kaçan Antoine'ın uzun bir koşudan sonra ilk kez denizle karşılaşması anın- da, büyük plan surat görüntüsünün donmasıy- la biter. Filmin, altmışlanmın ilk basamaklannı tırmanır- ken beni neden bu kadar etkilediğinı düşündüm birden. Artık önümde uzanan engin bir denız de yok, belirsizlikler de... Ama insan biraz düşününce görüyor ki, fele- ğin çemberinden geçip kaşariandıktan sonra bi- le içinde çocuk bir Antoine hâlâ yatmaktadır ve artık önümüzde olmayıp ardımızda kalmaya başlayan deniz, yani yaşam, en kesin, en doğ- ru, en şaşmaz sandığımız olayları ile, her şeye karşın, nitelikleri belirsiz meçhulleredönüşmek- tedir. Antoine Doinel'in bir yakasından baktığı deni- ze öbür yakadan bakan, artık yaşlı adam da ay- nı belirsizlikleri, meçhulleri görüyor. Kutan, Ecevit'in istifasını istedi Ekonomideki denge pamuk ipliğine bağlı ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu)-FP Genel Başkanı Recai Kutan, ekonomideki dengele- rin pamuk ipliğine bağ- lı olduğunu. Tütün Ya- sa Tasansı "yla ilgili bu- nalımın bunu kanıtladı- ğını söyledi. Kutan, partisine ya- kın örgütlerden Teknik Elemanlar Demeği'nin (TEK-DER) genel ku- rulunda, hükûmetteki tütün anlaşmazlığım değerlendirdi. ANAP'lı Yüksel Yalova'nın tep- lcisinde haklı olduğunu, ancak yanlış bir plat- formda açıklama yaptı- ğını kaydeden Kutan, "Ama bir MGKtoplan- üanda Ecevit'in Cum- hurbaşkanı ile ettiği kavga ekonomiyi altüst etti. Valova istifa ediyor, ettirilhor da Ecevit na- sılorada oturuyor? On- dan on kere daha tehJi- keK bir durum meyda- na 8601*" diye konuş- tu. Kutan, iktidan bir arada tutanm 'menfaat tutkah' olduğunu belir- terek "Bu tutkalın etld- si geçince darmadağuı olacaklar" şeklinde ko- nuştu. Devlet Bakanı Kemal Derviş'in açık- ladığı programın "bir avuç muthı azınlığa ya- radjğuu" savunan Re- cai Kutan, iktidann, dış borç ve zamlarla günü idare etmeye çalıştığını söyledi. FP Genel Başkan Yardımcısı Ertan Yü- lek de "Bu krizie, aynı zamanda programın da ne kadar rutarsız ve ne kadar memleket ger- çeklerinden habersiz ol- duğu ortaya çıkrı. Yalo- va'nın gösterdiği hassa- siyeti, onuru, hükümet de göstermelidir" görü- şünü dile getirdi. Yeni partiler yolda, koalisyon liderleri Anadolu turunda, 2002'de seçim senaryolan yaygınlaştı: Siyaset sanbaharı beküyorTÜREY KÖSE BÜLENTSARIOĞLU AMCARA - Hükümet krizlerle "düşe kalka" sürerken; sonbaharda siyasetı yenıden biçimlendirecek bir dizı gelişme beklentisi öne çıktı. Ye- ni ekonomık programla ilgili bazı rahatlatıcı sonuçlar alınmaya baş- lanması ve 2002 başında kamu işçi- lerinin farklannı almalanyla sağla- nacak göreli rahatlamayla birlikte 2002 ilkbaharı ya da sonbahannda seçim karan alınabıieceğı senaryo- lan yaygınlaştı. Koalisyon liderleri bir seçim olasılığına karşı Anadolu turlannı yoğunlaştırdı. FP ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi'nin ve- receği karara bağlı olarak bu taban- da yeni bıçimlenmelerbeklenirken; merkez sağdakı parlamento dışı olu- şumlann temsilcileri "yeni parti • Devlet Bakanı Kemal Derviş'in "Sonbahan bekleyin" sözlerine dikkat çekilirken; sonbaharda, gerek TBMM'deki partiler gerekse parlamento dışı partiler açısmdan önemli bir dizi gelişme bekleniyor. Bu gelişmelerin 2002 yılı ilkbahan ya da sonbahannda bir seçimle noktalanabileceği vurgulanıyor. kurma, ANAP yönetimini ele geçir- me" benzeri taktikler üzennde çalı- şıyor. Merkez sağda yeni oluşum Devlet Bakanı Kemal Derviş'in "Sonbahan beklejin" sözlenne dik- kat çekilirken; sonbaharda, gerek TBMM'deki partiler gerekse parla- mento dışı partiler açısından önem- li bir dizi gelişme bekleniyor. Bu ge- lişmelerin 2002 yılı ilkbahan ya da sonbahannda bir seçımle noktala- nabileceği vurgulanıyor. Merkez sağda yeni oluşum içın i- ki yıldan beri çalışan Istanbul ser- mayesinden destek alan DYP ve ANAP kökenli bazı politikacılar, yeni bir strateji üzerinde yoğunlaş- maya başladı. Süleymancı tarikatı- nın desteklediği eskı DYP Millet- vekıli İsmail Amasvahnın çevresin- de odaklanan hareket, "yeni yapı- lanma" çabasındaki taraflan "ANAP yönetimini ele geçirme" he- definde odaklamaya çalışıyor. Par- ti kurabileceklerinı açıklayan TO- BB Başkam Fuat Miras, Türk-lş ve TÜStAD yönetiminın ortak hareket etmesi için uğraşılıyor. Çukurova grubunun sahıbi MehmetEminKa- ramehmet'in geçen aylarda Istan- bul'daki evinde yapılan toplantıda da ana gündem maddesini "siyasi oluşumu doğrudan >önlendirme gi- rişimlerT oluşturdu. Tarikat ve hol- dıng destekli yeni oluşum girişim- leri, perde gerisinden SüleymanDe- mirel tarafından da destekleniyor. Lıderlık yanşına giren eski TOBB Başkanı Yalım Erez, eski ANAP'lı İlhan Kesici ile DYP'li KÖksal Top- tan'ın ise bu oluşumdan uzaklaşma- ya başladığı öğrenildi. Meclis'i zorlayacaklar Sonbaharda solda ve sağda kurul- ması beklenen yeni partilerin parla- mento aritmetiğini de değiştirebile-. ceği vurgulandı. Solda Erdal înö-' nü, Mümtaz Soysal \ e Zekeriya Te- • mizel odaklı arayışların varacağı • noktada tek bır partide uzlaşılması • durumunda bunun TBMM'ye yan- • sımalan görülecek. DSP içinde sayılan giderek artan; bazı milletvekilleri ile bazı bağım- sızlann bu oluşuma yönelebileceği kaydedildi. TBMM'de sonbahardan sonra başlayacak transfer ve parti değiştir- meler sürecinde. MHP'nin de yön- lendirici olacağı vurgulandı. MHP'nin milletvekili sayısınm D- SP'nin üzerine çıkmaması ve bir "başbakanhk kimde olmalı" tartış- ması açılmaması içın bugüne dek transfer kapısını kapalı tutan Bahçe- li'nin sonbahardan sonra kapıyı ara- layabileceği bildirildi. Parti hazırlığı Erdoğan'dan Atatürkçü makyaj • Yeni bir parti hazırlığında olan Recep Tayyip Erdoğan'a yakın akademisyenlerin katkılanyla hazırlanan manifestoda Atatürk'ün özdeyişleri referans gösterildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Siyasi yasağına karşın yeni parti kurmaya hazırlanan Recep Tayyip Erdoğan. hareketinin temel ilkelenni tartışmaya açtı. "Erdemliler HareketT adlı oluşum için altyapı hazırlayan ekibin internet sitesinde "MflK Siyasi ManifestaTsu yayımlandı. Manifestoda, ABD'nin ...-,'., ekonomi politikalannın yanı sıra Atatürk'ün özdeyişleri de referans gösterildi. Manifesto Erdoğan'a yakın akademisyenlerin katkılanyla hazırlanan manifestoda, "Temel ilkeierimiz: Ozgüriük, adalet, dayanışma, eşitiik, ahlak" denıldi. 50 sayfayı bulan bildirgedeki bazı değerlendırmeler şöyle: • Türkiye, tarihin bu kmlma noktasında onurlu bir çıkış yolunu buimaktan geri kalmayacaktır. Elbette ki, "milletin mukadderatuu, yine nuHetm azim ve iradesi . kurtaracaknr." ' ~- • Yasaksız demokrasi, millete saygmın ve egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğuna inanmanın aynlmaz bir parçasıdır. Millet, ancak yasaklan olmayan bir demokrasi ile istek ve beklentilerini siyasete taşıyabilir. • Özgürlükçü laiklik, " Laiklik kavramının kendisi de dogmatik bir ideoloji olarak, iktidan bir zümrenin çıkan lehine elde tutmanın aracı haline gelebilmektedir. Din, doğrudan siyaset değildir. Hiçbir inanç, bizatihi kendi doğrulanndan kalkarak milletin iradesinin yenne geçemez. İĞNELÎ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN ZöZBIİM.»'•«••»•••••»••*• HAZIRLIKLAR Inonunun partisine Alnıan modeli • Parti liderinin 'siyasi öncü' olarak tarif edildiği tüzük çalışmalarında, liderin başbakan ya da Meclis başkanı olmamasına olanak tanınıyor. Tüzük çahşmalanndaki 'Alman sosyal demokratlanna özgü' bu düzenleme, Inönü'nün siyasete dönmesine ilişkin senaryolan yoğunlaştırdı. 'Sol'a sosyal güvenlik eleştirisi Istanbul Haber Servisi - Al- manya Max-Planck Enstitüsü Dırektörü Prof. BerndBaron von Maydefl, sosyal güvenlik siste- mini genel bütçenin bir uzantısı olarak görmenin sorunlan da be- raberinde getırdığini söyledi. Maydell, "Sos>al güvenlik, ku- rumsal olarak devlete karşı gü- vence altına almmalı" dedi. Türkiye Sosyal Ekonomık Si- yasal Araştırmalar (TÜSES) Vakfiı Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Burhan Şenatalar. sol par- tilerin sosyal güvenlik tartışma- lanna kayıtsız kalmalannı eleş- tirerek "Taraf olmuyorlarsa sol ideolojileri kâjpt üzerinde kab- yordur" diye konuştu. TÜSES tarafından düzenlenen "2000'h* V ıliarda Sosyal Güven- lik Sistemi" konulu toplantı dün Dedeman Oteli'nde yapıldı. Şenatalar, sosyal güvenlik sis- temınin yenilenme ihtiyacı için- de olduğunu \Tirgulayarak "Sı- kıntının nedenlerinden biri kü- reselleşme. Küreselleşme; yön- lendiren, biçimlendiren bir süreç. Ve bugüne kadar bu yönlendir- me, uluslararası güçlerin lehine oldu. Bu süreç, işçüerin üzerinde baskı yaratryor** dedı. O n c e C H P s o n r a T ü r k i y e y e n i l e n e c e k p ^ ^J J kanlığı na seçuen Ce- mal Özdemir'i, tl Merkezi'nde muret ederek kutla>an Eslri CHP Genel Sekreteri Ertuğrui Gü- nay, CHP kongrelerinde tepeden inmeci anlayışa karşı gösteriten direncin, partinin demokrasiji ne denli içselleştinliğinin göstergesi olduğunu söykyerek "CHP öncc kendisini değiştirmeli ve ye- nilemeii, sonra da Türkjye'yi değiştirip yenitemeye taJip oimabdır" dedi. CHP'nin, ay sonunda ya- pıiacak kuruJta>Tnda, öteki partilerden ne kadar farkiı olduğunu bir kez daha ortaya koyacağuu söyleyen Günay'uı ziyareti sırasında PM üyeleri Neşe Korkmaz ve Prof. Dr. Nurettin Sözen, eski il başkanlanndan Bozfcurt NuhoğJu, Prof. Dr. Toiga Yannan ve yönetkiler de hazır bulundular. MUTLUSERELİ ANKARA-Türkiye'de merkez sağda ve solda yeni oluşum arayışlan hızlanırken beklentilerin odağmdaki Erdal tnönü cephesinde tüzük ve program hazırhklan yo- ğunlaştı. Üç eski genel sekreter yardımcısı ile birlikte 26 Mayıs'ta CHP'den istifa eden eski Genel Sekreter Tarhan Erdem tarafından hazır- lıkJan sürdürülen tüzük taslağında parti içi de- mokrasi, örgüte ve üyeye dayalı yapı ve tabandan tavana örgütlenme mode- li öne çıkanldı. Tüzük taslağrnda, Almanya sos- yal demokrasisinde örne- ği olan 'ayn genel başkan, ayn başbakan' modeline olanak tanındı. Taslak çaüşmalan Inönü'nün başına geç- mesi istenen yeni olu- şumda tüzük çalışmalan Tarhan Erdem tarafın- dan, program çalışmala- n da eski Genel Sekreter Yardımcısı Yiğit Gülök- süz tarafından sürdürülü- yor. Tüzük ve program taslaklannın önümüzde- ki günlerde tamamlana- cağı ve üzerinde çalışma- sı için Inönü'ye sunula- cağı öğrenildi. Tüzük taslağında örgü- te ağırlık verilirken parti liderinin yetkileri daral- tıldı. Parti genel başkanı 'siyasi öncü' olarak tarif edilirken genel başkanın başbakan ya da Meclis başkanı seçilememesine dönük bir model getıril- di. Bu modelin, partinin başına geçmekte bazı çe- kinceleri olan Inönü'yü ikna edebileceği başın- dan beri kulıslerde konu- şulduğu gibi, yeni ve genç bir isimle yola çıka- bileceğı belirtilıyor. Senaıyolar Hazırlıklan süren tas- lakta böyle bir modelin öngörülmesi, Inönü'nün siyasete dönmesine iliş- kin senaryolan çeşitlen- dirdi. Bu formüldekı 'yeni ve genç isim' içın, 'sohı birleştirmevi en bü- yük ha>alf olarak ta- nımlayan Devlet Bakanı Kemal Derviş yakıştırıl- dı. Inönü'nün Derviş'e sıcak baktığı, Gaziantep gezisi sırasında ise Inö- nü'ye yakınlığıyla bili- nen Anakent Belediye Başkanı Celal Doğan'ın Derviş'in bu konuyla il- gili olarak 'nabzınıyok- ladığı" iddiaları başına yansıdı. Derviş'in de konuyu kestirip atma- ması üzerine. Hikmet Çetin \ e Onur Kunıba- racıbaşı nm da harekete geçtiği, iki taraf üzerin- de baskı yapmaya başla- dığı savlan ortaya atıldı. Doğan, bu savlann ke- sinlikle doğru olmadığı- m belirtti. Derviş 'le görüşmediği- ni söyleyen Kumbaracı- başı da "Ne Sayın Derviş ile bir bağlann. ne bu ko- nuda bir talep ne de böy- le bir girişim oldu" dedi. NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com MarHyn'in bir ağustos sabahı in- tihar ettiğini duyduğumda 15 yaşın- daydım. Üzülmüştüm. O yıllardafar- sus'ta dört kışlık, çok sayıda da yaz- lık sinema vardı. Bu taşra kentinde sinema yaşamın önemli bir parça- sıydı. Cumartesi öğleden sonraîan Yeni Sinema'nın koltuklarının abo- nesiydik. Kızlar oğlanlar birbirleriyle sinemada bakışırlar, filmin bitmesin- den sonra oğlanlar kızların peşine düşerlerdi. Marilyn Monroe, bizim çocukluk ve ilk gençlik yıllarımızın "sarışın bombası"yd\. Onun intihar mı ettiği, bir cinayete mi kurban gittiği tartış- malannı çok sonra öğrendik. O yıl- iarda, yalnızca bir aptal sarışın oldu- ğuna ilişkin öyküleri biliyorduk. Film- lerini severek izliyor, onun bir aptal sarışın olmadığını düşünüyorduk. Ancak, onun kim olduğu, nasıl bir insan olduğu üzerine daha sonrala- rı çok şeyler öğrendik. Marilyn'in ölümünün üzerinden 39 yıl geçti, ya- şasa 75 yaşında olacaktı. Marilyn Monroe 75 Yaşında Marilyn, Amerikan sinemasının kâbuslu dönemlerinde yıldızlık yap- tı. McCarthy isimli ihbarcı senatör, "komünizmin işbirlikçisi" diye ne çokinsanı mahvetmişti. Mahvetmek istedikleri arasında Marilyn'in o yıl- (ardaki sevgılisi, yazar Arthur Miller da vardı. Miller, Fransız sinema oyuncusu Simone Signoret'ye, Marilyn'in McCarthy suçlamasına karşı kendisini nasıl savunduğunu şöyle anlatmıştı: "(Arthur Miller) Marilyn'in, 1955'lerde McCarthy yanlılarının, kendisini soktukları mezardan nasıl kurtardığını güzel güzel anlatırdı. 'Amerikan düşmanı' eylemleriyargı- layan kurulun karşısına çıkarken kendisiyle nasıl VVashington 'a geldi- ğini, avukatında nasıl saklandığını, basının nasıl 'sarışın bomba'n/n Washington 'da olduğunu haberalıp avukatın evinibasmaya kalktığını ak- tanrdı. (Miller) Onun efsanesine uyan 'kırılgan ve havalı Marilyn' ola- bilmek ve tam üç yüz köpekbalığı- nın karşısına çıkmakiçin nasılhazır- landığından söz ederdi." 1955'lerin Amerikası'nda Mc- Carthy'nin cadı kazanına karşı koya- bilmek kolay değildi. Birçok ünlü sa- natçı, onun önünde dize gelmişti. Marilyn işte bu koşullarda, sevdiği adamla VVashington'a gelmiş ve ih- barcılara meydan okumuştu. "Ken- disinden hangi hakla sevdiği adam hakkında hesap sorduklannı öğren- mek istemişti." O, Miller'ın saygın ve dürüst bin olduğunu söyledi. Fa- şist kuklaların yönettiği mahkemeye bir suçlu gibi çıkarılmak istenmesi- ne tepki gösterdi. Marilyn'in bu meydan okuması et- kili oldu. Büyük bir riski göze alarak, geleceğini tehlikeye atarak komplo- ya karşı koydu ve Miller'ı korudu. McCarthycilik ilk kez onun direnişiy- le darbe aldı. Bu tehlikeli oyun, ya- pımcı Spyros Skovvas'ı da korkut- muş ve ona dikkatli olmasını söyfe- mişti. Signoret, sonrasını anılannda şöyle anlattı: "Miller'ın resmen sev- gilisi olmayı sürdürecekse, bugün- kü dummuna ulaştıran reklamlaria yok edilmesi söz konusu olabilirdi. Bunun üzerine Marilyn, Yunanlı ço- bana şu karşılığı verdi: 'Beni yıkın, biz de Danimarka'ya gideriz.' EsW çoban 'sarışın bomba'n/n karşılığını yaladı ve yuttu. Bir iki sondajdan sonra onun üzerine oyun oynamayı sürdürmeye karar verdi. Arthur Mil- ler, oynama ve pasaport alma hak- kını böyle kazandı. Büyük birrahat- lık içinde, yani kimseyi ele vermek zorunda kalmadan." irtfk Marilyn, büyük Amerikan sinema- sının ölümsüz yıldızlarından birisiy- di. öldüğünde 36 yaşındaydı, genç ve güzeldi. 39 yıl sonra bütün dün- ya onu anıyor. Filmlerini hâlâ merak- la izliyoruz. Bizleri en çok onun dra- matik yaşamöyküsü etkiliyor. Yok- sul ve kimsesiz bir kız çocuğunun, Amerikan masal dünyasındaki yük- selişi ve yok oluşu, hâlâ unutulma- yan öyküler arasındaki yerini koru- yor. Ünlü sinema yönetmeni Elia Ka- zan'ın McCarthy'cilik döneminin ih- barcılarından olduğu söylenir. Ma- rilyn öldüğünde tabutunun ucundan tutanlardan birisi de Elia Kazan'dı. Simone Signoret, o anı şöyle dile ge- tirir: "Kazan'la Miller'ın birtabut üze- rinde buluşmalan bana çok acı gel- di. Bu tabut, 'sarışın'ın tabutuydu ve ikisio kadının gerçekyüzünü çar- pıttılar, onun en güzelyanlanna iha- net ettiler." Marilyn çocukluğumuzun ve ilk gençliğimizin efsane kadınıydı. O- nun genç ve masum yüzü, sonsuza dek yaşamaya devam edecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear