Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 6 MAYIS 2001 PAZAR
12 PAZAR KONUGU
Bülent Tanör, hiçbir siyasipartinin gündeminde yeni anayasa çalışması olmadığını söyledi
Anayasakalkan gibikuUanılıyor
Demokratikleşme
için cesur
j
davranmâlı
- Türkiye, zaten bunu 19S2'de
NATO'ya, daha sonra Avrupa
Konseyi'ne girmekle, 1962'de
AET'yle Ankara Anlaşması 'm
imzalamakla yapmadı mı?
- Tabii. O bakımdan bunu da normal
bir gelişme olarak karşüamak lazım.
Dış faktör o bakımdan önemii.
Türk insanının gözü hep
muasırlaşmada, Batılılaşmada.
Türk insanı muasırlaşmaya hep
Batılılaşma olarak baktı. Burada
Avrasya olmadı. Olacağmı da
sanmıyorum.
Şüphesiz Avrasya bir gerçektir ve
oniarla yakın ilişkide bulunmak
zorunludur. Ama bir medeniyet
projesi olarak AB her zaman ön
plandadır. O da Türkiye'deki
demokratik güçlere ivme sağlıyor.
Ama bu, Tanzimatçılara sağlanan
ivmeden farklı bir faktör.
Bu, hayırlı bir faktör.
Ama bugün Avrupa'dan gelen
rüzgâr, esas olarak demokratikleşme,
insan haklannda ilerleme, hukuk
devleti rüzgârlandır. Bunlann
Türk halkının da isteklerine
uygun olan bir tarafı vardır.
Burada bence cesurca davranmak
lazım.
- Dürtya konjonktüründen söz
ederken aklıma bir de somut bir
olay geldi. Çeşüli nedenlerie
Türkiye 'den ABD ye bazı kişüer
kaçtu Bunlann içinde Halil Bezmen,
Ayşegûl Tecimer gibi isimler de
vardu Ama bunlann hiçbirisi FBI
marifetiyleyakalanıp Türlaye'ye
iade edilmedi de Cavit Çağlar
yakalandt ve iade edüdl Bunu
nastl izah ediyorsunuz?
- Tek tek dosyalan bilmediğim için
bir şey söyleyemiyorum.
ABD temiz
siyaset
istiyor
- Yani, dışardan bakan bir kişi olarak
aklımza şu soru geliyor mu? ABD arttk
Türkiye'de siyasetin temizlenmesini mi
istiyor?
- O var, tabii. En son Kemal Derviş'in
peşüıde olduğu uluslararası fondan
şartlı olarak para sağlanacağı açıklandı.
Paranın, kirlenme ve yolsuzluklann
sona erdirilmesiyle gönderileceği
söylendi. Ben şimdiye kadar hiç bu
kadar açık ve net bir gözdağı
hatırlamıyorum. "Bu, son şansunz
olabiür. Once evinizi, murfağınızı temiz
tutun" dediler.
- lyi de, buradaki bu kirlenmiş
kadrolarla bunca yıl işbitiiği yapmayt
muasır medeniyet ülkeleri nasü
içlerine sindirebüdiler?
-Galiba, uluslararası planda çtkarlar,
muasır olmaktan daha fazla rol
oynuyor. ABnin yüksek idealleri son
10 yılın somutlaştınhnış ilkeleridir.
Yoksa esas olan çıkarlardır. O çıkarlann
elde edilmesi için de belli çevrelerle
temas gerekti. Bunlara girdiler, tabii.
Göz yumdular. Kapitalizmin çok
yüksek ahlak ilkelerine sahip olduğunu
düşünmüyorum. Ama bugün yeni bir
durumla karşı karşıyayız. Baü,
yolsuzluğu, kirliliği kapitalizmin
yaşamasına bir tehlike olarak gördü. Bu
bir ahlak sorunu filan değil. Sağlıklı bir
gelişme.
- Çağdaş dünyanın artık briç oynadığı
ve briç oyununda karşmnda pişpirik
oynayanlan istemediği, bunlann briç
oyununu bozdukları gö'rüşü var. Siz
buna ne diyorsunuz?
- Ben de şöyle diyeyim:
Taşralı demokrasi istemiyorlar.
PORTRE / BÜLENT TANÖR
LEYLA TAVŞANOĞLU Türkiye gerçekten çok tuhafbir ülke. Bir bakan, hakkında hazırlanan yolsuzluk dosyalan nedeniyle görevinden istifa ediyor. Ama
anayasa elvermediği için yargıya sevk edilemiyor. Kendisi de yargıya gitmek için kıhnı kıpırdatmıyor. O bakanın genel başkanı yolsuzluklan ve kirlilikleri ortaya
çıkarmaya çalışan hukuk adamlanna, "Hukuku siyasileştiriyorlar " diye çıkışabiliyor. Yine bir eski bakan FBI marifetiyle ABD 'de tutuklanıyor, Türkiye 'ye iade
edilip cezaevine konurken, "Bu iş üç ayda biter " diyebiliyor. Bunlar sadece birkaç örnek. Bu nasıl bir düzen ki bu insanlar vicdanlannın sesinden, hukuktan, ahlak
ilkelerinden rahatsız olmadan bu şekilde
davranabiliyorlar, bu şekilde konuşabiliyorlar?
Ülkede sapla saman bu kadar mı birbirine kanştı?
Ahlak, namus kavramlan bu kadar mı çöktü?
Yasalarımızı işletmekten bu kadar mı aciziz? Hâlâ
briç masasında birileripişpirik mi oynamaya devam
edecek? Onlarca yıl, kendilerine "en çağdaş,
demokratik, insan haklarına saygılı en üstünler "
adını takan "muasır medeniyet ülkeleri" bu
kadrolarla nasıl işbirliği yaptüar? Bu sorularımıza
Anayasa Hukuku Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent
Tanör şu çarpıcı yanıtı veriyor:
"Bir zamanlar çıkar elde etmek için belli çevrelerle
temas etmeleri gerekiyordu. Ama artık yolsuzluğun,
kirliliğin kapitalizme tehlike oluşturduğunu
gördüler. Artık taşralı demokrasi istemiyorlar."
1940 yüında İstanbuVda doğdu. Galatasaray Lisesi ve İstanbul
Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi (1963). Aynı yü Anayasa
Kürsüsü 'nde asistan olarak akademik kariyere başladu 1969
yüında doktor olan Tanör, 12 Mart 1971 'de üniversiteden
uzaklaştınldu 1975 yüında Danıştay karanyla geri döndü.
197?"de doçent oldu. 1983 yüında, bu sefer de 12 Eylülcülerin
'hışmına' uğradu Sıktyönetimin 'ünlü' 1402 sayüıyasası
gereğince yeniden üniversiteden uzaklaştınldu 1983 ile 1990
yıllan arasında Paris X, Dijon ve Cenevre üniversitelerinde
'Üçüncü Dünya Ülkelerinde Siyasal Sistemler' dersleri verdL
1990'da yine Danıştay karanyla İstanbul Üniversitesi'ne döndü.
- Bugün 1982 Anayasası mı hukukun önünü uktyor?
-Bugün insan haklan, demokratikleşme, hukuk devleti ko-
nusunda sorunlanmız var. Bunlann kaynağı anayasa mı, de-
ğil mi? Anayasa ise hangi ölçüde anayasa?
Insanın birinci hakkı yaşama hakkı. Ölüm cezasını kaldı-
ralım, diyoruz. Burada ölüm cezasınm kaldınhnası anayasa
mı, yoksa yasa konusu mu? Bir kere buna bakmamız lazım.
Anayasa ölüm cezasmdan söz ediyor. Ama mutlaka veri-
lecektir, demiyor. Ölüm cezasını kaldıramazsınız. gibi bir iba-
re de yok. Sadece, "Ölüm cezası verüirse anayasaya aykın ol-
maz" diyor. Buradan çıkaracağımız sonuç şu: Ölüm cezası-
nı kaldırmak istiyorsanız, "Buna anayasa engeT diyemezsi-
niz. Yasa değişikliğiyle, harta yasa değişikliğine yakın bir
yöntem olarak Avrupa insan Haklan Sözleşmesi'nin ek 6.
protokolünü imzalayarak ve üç maddelik ufak bir yasa çıka-
rarak bu işi çözersiniz. Anayasa buna engel değil.
Hatta, "Banşzamanlanndabucezaverihnez,anıasa\aşhal-
lerinde verflebiHr" rezervini de lcullanabilirsiniz.
tnsanlann demokratik haklanndan bir tanesi düşünce öz-
gürlüğüdür. Mevzuatımızda birçok düşünce yasaklan var.
Bir kısmı, örneğin 141, 142,163 gibileri 1991 'de kaldınldı.
Ama hâlâ bazılan duruyor. Örneğin TCK 312, uygulamada
bir düşünce suçu maddesine dönüştü. Terörle Mücadele Ya-
sası'nın 8. maddesı var. Bunlann kaldınlması kesinlikle bir
anayasa sorunu yaratmaz. Anayasada da düşünce suçu mad-
delerini koruyan bölümler vardır. Ama bu maddelerin düşün-
ce suçu olmaktan çıkanlmasına bu anayasa engel değildir.
Dernek kurma konusunda epeyce sorun var. Toplantı ve
gösteri yürüyüşlerinde, mülki amirlerin bunlan iki ay ya da
süresiz erteleme yetkileri var. Buna örnek son Ankara'daki
valilık karan.
Özgürlüfcler
- Ama bu yetki anayasadan
kaynaklanmtyor mu?
- Ne yazık ki öyle. Anayasa
bu anlamda özgürlükleri koru-
yucu değil, sınırlandınlması-
na, engellenmesine elverişlidir.
Ama mutlaka mülki amirlere
bu yetkiyi yasayla vereceksi-
niz, demiyor. 1983 tarihli yasa-
yı değiştirirsiniz, olur. Bu ana-
yasaya engel teşkil etmez. Bu
örnekleri çoğaltabiliriz. Pratik
olarak düşündüğümüzde ana-
yasa, bu saydığımız kalemler-
de vatandaşın haklannı koru-
yucu, güvence altına alıcı de-
ğil, ama yasa yoluyla iyileştir-
melere de kapalı değil. Bu nok-
tayı çok iyi kavramak zorun-
dayız.
-Peki, iyileştirmelerde nere-
de kapalı?
-Demokratikleşme konusundaki sancılardan bir tanesi ya-
sama dokunulmazhğı. Anayasa bunu dondurmuş. Bunu de-
ğiştiremezseniz ülkenin önünü açamazsınız. Yargı bağım-
sızlığı derdimiz var. 1961 Anayasası'yla kazandıklanrruzı
1982 Anayasası ve yasalarla kaybettik. Bunu tekrar kazan-
mak için burada yasa değişikliği yetmez. Çünkü anayasa o
kadar aynntılı bir biçimde düzenlemiş ki... Hâkimler Savcı-
lar Yüksek Kurulu, demiş, içine adalet bakanını, müsteşan-
m koymuş. Adalet bakanına yargıçlar üzerinde büyük idari
yetkiler tanmıış. Bir hukuk devletinde olmayacak şekilde
Yüksek Askeri Şûra kararlannın yargı denetiminde olması-
nı yasaklamış. Anayasa ne yazık ki bu anlamda tutucudur,
frendir... Ama bunlan iyi ayırmak lazım. Sivil toplum girişi-
miyle bundan iki yıl kadar önce yeni anayasa talebi canlan-
dı. O kadar ki Sayın Cumhurbaşkanı da bu isteği belirtti. Çok
geniş bir yelpazede bu istek dile getirildi. Türkiye Barolar
Birliği de bu konuda bir çalışma başlattı; semeresi yakında
alınacak. Yani, Türkiye'nin bürokratik ve entelektüel üst ta-
bakasında yepyeni bir anayasa talebi çok gündemde. Ben de
bu talebin doğru olduğunu kabul ediyorum; 1986'dan beri bu-
nu savunuyorum. Ama bunun gerçekçi olmadığını düşünü-
yorum.
- Sizce bu konudaki sorunlar neler?
-Birkere ilke olarak anayasa özgürlükleri, demokrasiyi ko-
ruyucu değildir. Tamam, bu doğru. Ama meselemiz burada
bitmiyor. Acaba anayasa hangi noktalarda somut olarak en-
gel, sorunu kendi kendimize sormak zorundayız. Buna bak-
tığımızda da birçok noktada anayasa değişikliği yapılmadan
çok geniş açılım olanaklanna sahip olabileceğimizi de görü-
yoruz. Ya da bunu görmek lazım. Ama, yeni bir anayasa, di-
ye tutturursak bu olmayacak duaya amindir. 1991 'de bu tren
kaçtı. 1991 seçimlerine giren üç büyük partinin üçü de, "ye-
ni bir anayasa" dediler. SHP'nin gerekçeli anayasa metni
vardı. DYP'ninkinin esaslan aşağı yukan belliydi. ANAP'ın
da kısa, özlü anayasa, hatta 1924 Anayasası benzeri bir ana-
yasa fikri vardı. Ama seçimlerden sonra hiçbir şey çıkmadı.
Bugün hiçbir siyasi partinin gündeminde yeni anayasa yok-
tur. Bırakın yeni anayasayı, anayasa değişikliklerinde bile
ayak sürümektedirler.
Demokratlkleşme
- Bu siyasiler anayasamn o ilgüi maddelerinikalkan ola-
rak mı kuüanıyorlar?
- Kalkan olarak kullanıyorlar. Gerçek durum buyken biz
olmadık, ileri bir hedef olarak, "yeni anayasa" dediğimiz za-
man kuvvetlerimizi dağıtıyoruz, dikkatlerimizı bölüyoruz ve
kötüniyetli siyasilere, "Yeterüovumuzyok.Neyapalını'' ba-
hanesine sığınma olanağı veriyoruz. Oysa bunlan, yeni ana-
yasa değil, demokratikleşme kavramı içine çekebüsek ve sö-
zünüettiğimiz kanunlann değiştirilmesini sağlayabilsek o za-
man olabilir. O nedenle ben Türkiye'de hukukun stratejisüıi
yeni anayasa olarak değil, demokratikleşme olarak koyuyo-
rum. Bunun için de yasalara dikkat edilmesi gerektiğini dü-
şünüyorum.
- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer
yolsuzluk suçlamalan nedeniylegörevinden istifa etti. Ama
TBMM'nin buyapısı ve anayasamn 100. maddesin'm kul-
lanûması nedeniyle yargıya sevk edilemiyor. Bunu aşmak
için neyapmak lazım?
- Bu kesinlikle anayasa değişikliği konusudur. Yasama do-
kunulmazhğı bu- anayasa değişikliğini gerektirmektedir. Ya-
sama dokunulmazhğı TBMM üyelerini suç işleme imtiyazı-
na kavuşturmuştur. Bunu kaldırmak zorunludur. Bu da ya-
sayla yapılamaz. Bunu kabul ediyorum.
- TBMM'nin buyapıstyla o değişiklik ve açılım nasüger-
çekleştirüebilir?
- O zor. O siyasi; hukuk ötesi bir problem. Hukukun siya-
setin sorunlarını çözmede imkânlan çok fazla değildir. Çok
da zorlamamak lazım zaten. Ahlak bozuldu, çıkart bir kanun.
Böyle ohnuyor.
Hukuk siyasetin ellnde'
- Yanibugün hukuk siyasetin elinderehine durumda mı?
- Öyle, tabii. O rehineyi bu siyaset düzeninin eline tutuş-
turan da 12 Eylül rejimi olmuştur.
Türkiye, 12 Eylül'den önce bu meselelerin çoğunu aşmış-
tı. Fikir suçlan vb. vardı, ama pek çok açılım da vardı. Tür-
kiye, pek çok sorununu 1961 'de çözmüştü. 1980'e kadar ba-
zı aksaklıklar olmadı değil. Bunukabul ediyorum. Ama Tür-
kiye bugün kaybettiği merkebini anyor. Yeni bir şey icat et-
memiz gerekmiyor. Kaybettiklerimizi bulalım.
- Peki, çözüm ne olmalı? Bu hastalığa bir de reçete bu-
lunması gerekmiyor mu?
-Çözüm siyaset. Ama bugün Türkiye'de büyük bir sivil top-
lum canlanması başladı. Bence bu, bugüne kadar görülme-
miş bir şeydir. Taşkınlıklar da oluyor. Ama bunlar olacaktır.
Ben artık Türkiye'de insanlann özerkleşmeye başladıklannı
hissediyorum. Devletten ve hâkim siyasi iradeleTden bağım-
sız düşünmeye başladıklannı görüyorum. Bütün Batı toplum-
lannda 200 yıldan beri bu dönemeç aşılmadan, bu evreler-
den geçilmeden hiçbir şey olmadı. Sanıyorum, Türkiye bu-
gün bu yola girdi.
- Yani Türkiye meselesini herhangi antidemokratik bir
müdahale olmadan çözmeyolunda mı?
-Banataban dalgası başladı gibi geliyor. Ama bunun siya-
sete yansıması epeyce zaman alacaktır. Siyasi kadrolann du-
rumu belli. DSP kongresinde neler olduğunu gördük.
Ama yeni siyasal oluşumlar arayışlan var. Bundan bir şey-
ler çıkacağına inanıyorum.
Öte yandan yeni bir anayasa yapılmayabilir. Ne ) azık ki
biz daha epeyce yıl bu anayasayı budayarak, düzelterek, da-
ha çok yasalara önem vererek yaşamak zorundayız.
- Türkiye'de artık kirii siyaset, medya iliskileri ve bunla-
nn işbirlikçilerinin temizlenmesi için ciddi bir irade görü-
nüyor. Siz bu operasyonlann sonuna kadargötürülebilece-
ğine inanıyor musunuz?
- Bilemiyorum. Türkiye'de devlet, hikmet-i hükümet, de-
rin devlet o kadar köklü ki bunun sonuna kadar götürülebi-
leceğini söyleyemem. Ama tabii, önemii kımıldanmalar var.
Bir kere taşlar düştü, surlarda gedikler açıldı. Ama çok zor.
Bugün ülkeyi bir yandan demokratikleşme heyecanı sar-
mış durumda, öbür yandan da üzerlerine hiç vazife olmayan
insanlar demokratikleşme konusunda konuşuyorlar.
Askeri komutanlar medya üzerinden topluma mesaj gön-
deriyorlar. MİT Müsteşan da yine kendine göre bir konuyla
ilgilimedya üzerindentoplumave devletin öbürkatlanna me-
saj gönderiyor. Bu defa Genelkurmay ona cevap veriyor. Her-
halde ABD'nin ÇIA örgütü kalkıp da Pentagon'la böyle bir
çatışmaya girmemiştir. Taşlar, bir anlamda çok olumlu, bir
anlamda da çok olumsuz bir şekilde yerinden oynadı. Yargı
organı yasamaya müdahale etmemelidir. Çünkü kuvvetler
aynhğı bunu gerektirir. Peki, ya yargının yasamaya müdaha-
lesine ne diyeceğiz? Yüksek yargıçlar ya da savcılar, tören-
lerde ya da törenler dışmda, yine medya üzerinden, şu yasa
şöyle olmalı ya da anayasada şu yapılmah. gibî yasama po-
litikasına dönük mesajlar veriyor, uyanlarda bulunuyorlar. Bu
kuvvetler aynlığına aykındır. O yüzden biz anladığımız an-
lamda klasik devlet düzenini bi-
le arar duruma geldik. Hiç ol-
mazsa o düzende herkes haddi-
ni bilirdi.
Ulus devlet '
- Peki, ileride bu hercümerç-
ten bir şeyler doğar mı?
- Bana doğar gibi geliyor. Ya-
ni bence bu işler düzelir.
- Türkiye 'de her şeyyerinden
oynadı. Sizce bunda sadece iç-
tekibelliiradelerin mirolü var?
Yoksa buyenidünya konjonktü-
rünün birparçası mı?
- Bence ikisi de. Dünya kon-
jonktürü Türkiye'yi her zaman
etkilemiştir. Şimdi daha çok et-
kiliyor. Tanzimat'tan beri Os-
manlı bir anlamda hep Avru-
pa'nın içindeydi, çok etkisine
açıktı. Bu açıklık zaman zaman
iyi, zaman zaman da kötü ol-
muştur. Bugünkü tartışmamızın
en zor kısmı da bu. Bugün aca-
ba yeni bir Tanzimat'a mı giriyor? Bağımhlaşma, yan sömür-
geleşme süreci mi başlıyor, kuşkulan var. Ben öyle görmü-
yorum. Çünkü Türkiye, Tanzimat dönemi Türkiyesi değil.
Birçok noktada rüştünü ispatladı. En başta da bence Türki-
ye Aydınlanma Devrimi'ni emsallerine kıyasla büyük bir ba-
şanyla yaşadı. Sorunlan var, kabul. Ama bu büyük bir kaza-
nım sağladı. Türkiye gerçek anlamda çoğulcu bir Batı demok-
rasisi olabihnek için gerekli altyapıya sahip ohnaya başladı.
Şimdi belki Gumhuriyet'in değerli okurlan ve yazarlannın
pek hoşlanna gitmeyecek bir şey söyleyeceğim. Çevabını
vermek istediğim soru şu: Bu süreç ulus devletin ortadan
kalkmasını beraberinde getirir mi, getirmez mi? Klasik Ke-
malist, Aydınlanmacı görüşe bağlı aydınlanmız bu endişeyi
taşıyorlar. Ben Kemalist Devrimi belli bir devlet modeline
dayanmış ve ebedileşmiş bir model olarak görmüyorum. Ke-
malist Devrim'in özü devrimcilik ve çağdaşlaşmaktır. Ulus
devlet bu devrimcilik ve çağdaşlaşmada zorunlu ve çok
önemii bir aşamaydı. Çünkü çokuluslu. feodal Osmanlı dev-
letinden kurtuhnanın başka yolu yoktu. Türkıye. ulus devlet
tecrübesini büyük başanyla çözmüştür. Ama orada şoven
aşınlıklan, devlet despotizmini inkâr ediyor da değilim. U-
lus devletten dünya devleti olmaya geçiş Kemalist Devrim'in
ınkân mıdır? Eğer çağdaşlaşma, muasırlaşma rotası itibany-
la ulus devletlerin silinmesini ve ulus üstü birliklerin oluş-
masını, dünya vatandaşlığını dünyanın gündemine getirmiş-
se ben bu gündeme sahibim. Ben Kemalist Devrim'in bir ço-
cuğu ohnakla birlikte bu çağdaşlaşma aşamasını zorunlu ola-
rak görüyorum.
-Ama ulus devletin silinmesigerekli mi?Şu anda dünya-
dapekçokörneğinigörüyoruz. Batı'dadünya devletioltnuş,
ama ulus devlet kimliğini de korumuşpek çok devlet var...
- Benim söylemek istediğim, onlann klasik anlamda ulus
devlet olmaktan çıkmalan. Yoksa devlet olarak tabii ki var-
lar. Zaten Türkiye biraz dünya devleti olma yoluna da gırdi.
Örneğin Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi'nin (AİHM) yet-
kisini tanımadı mı?