Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
26 NİSAN 2001 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
kultur@cumhuriyetcom.tr 15
HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ
SözLerin rengmde yaşamakNe zaman HaHl Cibran'ı okusam, söz sükûta
erer. Zamana yargıh sevinçlerin, anımsayışlann
kapılanna, ılgınlann yurduna gider gelirim. Son-
ra, can çadınnı kurarak elem rûzgârlanna döne-
rim yüzümü.
Buzculann çan sesleri tutmuştur ovayı. Gözûm
seher ışığındadır. Bir parça buza erişmek, gün bo-
yu satacağım gazozlann nidası olacaktır: "Buz gi-
bi gazoz, buz buzL"
Ilgmdan gelen seslere dönerim yûzûmü...
Gazozlar bitmiş, akşamsefalan, leylaklann süs-
lediği bahçemizde babamla baş başayızdır artık. O
resmine, bense kitaplanma dönmüşümdür. Sözle-
rin renginde yaşamak duygusunu en çok hissettiği-
miz akşamüstlerinden biridir. Tagore'un sesini ba-
na bağışlayan yüzle yüz yüzeyimdir. Camaltı resim-
lerinı bir nakkaş gibi işleyen ellerinden çıkıp gelen
birer söz anıtı gibidir Tagore'un dizeleri:
"Bırak, bulutianna asılayım ve güneşinde kanat
açayım."
Onlara tutunurum... Bin yıhn ötesinden gelen
sesmişçesine alır beni yurduna her bir sözcük.
Tagore...
Ne içli, ne yanık bir sesti bana.
Dayımla babamın sabahlara de-
ğin süren söyleşmelerine, sözlerine
ağan dizelerinde, onlann aşklannın,
tutkulannın rengini görürdüm. Ta-
gore, hem aşkın yurdunu hem de
yurdun aşkını dile getirdi. Oysa ben,
onu, okul kaçkını bir çocuğun ilk aş-
kına söyleyecek sözleri biriktirdiği
için severdim.
Nice sonra, gelip de Halil Cibran'la
buluştuğum kavşakta; Tagore'u anla-
manın ona gidecek yolun önûnde dur-
duğunu görecektim.
El Mustafa'mn öyküsûne kapıldı-
ğımda, onun "baştan çıkancı" edasını
bir yel gibi kapmış, içimde yalazlanan
çocukluğumun sırlı yüzüne dönmüştûm.
Tıpkı bugün yaptığım gibi; döne döne okudu-
ğum mesellerinin ölümle dirim arasındaki ince çiz-
giyi anlamlandıran boyutunu görmenin yaşattığı
duyguya benzer bir duygu selintisine kapıldım dur-
dum.
Cibran'ın, hayata bakışımıza yeni bir boyut ka-
zandırmasını, Doğu'nun büyüsûnü içimizde, ruhu-
muzda hissettiren sözcûklerinin renginde buluyor-
dum. O sözcüklere her dönüşûmde, camaltı resim-
leri yapan babamm ellerinin hünerine şaşkınlıkla
bakışım gelir gözümün önüne.
Nedense; Cibran'ın sözleri, meselleri, o hünerli
insanın dünyamızı şenlendiren renk çıngısını, her
bir olaya/duruma anlam katan sözlerinin gücünü
anımsahrbana. Cibran, alıp başını gidendi; o ise ka-
landı. Bizlerle var olmak mıydı düşü, bilemem!
Çizdiği resimlerle, yazdığı şiirler/mesellerle delicoş
çağımıza değin yaşadı bizimle. Sonra özlemlere
döndü yüzünü, resimlerini unuttu, sözlerini acının
bannağı bilip Tann'nın kelamıyla banşık olmayı
yeğledi.
Ben, Ermiş'e yüzümü dönüp, Cibran'ın dûnya-
sına yöneldiğimde; gitmekle kalmanın ne anlama
gelebileceğınin sırnnı öğrenıyordum.
•••
Çıkıp gittiğimiz yer, ne denlibizi banndıran, geç-
mişimize ve geleceğimize gölge/dulda eden yeni bir
yurt ise de; doğduğumuz yerin özlemini, bizdeki an-
lamını da her dem çağnştırandır.
İçimizde bekleyişin odlan... Bir adada gibi his-
sederiz kendimizi. Bir gün bir gemi gelecek bizi o
çocukluk yurduna götürecek duygusuyla dolu do-
lu yaşanz. Gelip gelemeyeceğindense, daha çok
bunu beklemenin güzelliğine bağlanınz.
Aynlırken keder atına bindiğimizin farkında de-
ğilizdir. Yeni'ye gidiş, kanatlanmaktır adeta. Ama
ne zaman ki seslerin rengini, sözlerin büyüsünü/tı-
nısını anımsar, özleriz... tşte o zamanbir sızıdırbaş-
lar içimizde.
Yirminci yaşm dumanlı günleri.. Elinizden düşür-
mediğiniz Ermiş' in sizde bir tür anafor yaşatabüe-
ceğini düşûnmemişsinizdirhiç. Gömüldüğünüz sa-
tır aralannda, kendinizi bulursunuz.
Çizdiğiniz resimler, yazdığmız satırlar sizi onun-
la bir seste buluşturur. Bölünmüşlük duygusunu
bastıran Doğu'nun büyülü sesine akraba gibisiniz-
dir. Ait olduğunuz yerin sızısmı hissettirir bir an.
Onun farkına varmadan, gitmek duygusunun yel-
kenlerini fora etmişsinizdir en deli çağınızda. Ge-
lip durduğunuz yerde ise Cibran'ın da, en az Tago-
re kadar, diyecek sözleri vardır:
"Sözcükler ne dili, ne de kendflerine kanattakan
dudaklanyanlanndagötürebttirier.
Yapayalnız dağüuiar boşhığa ve ya-
payaliuz arariar yaşamm gücünü."
• • •
Işığa dönüp yüzümü gitmek düşü-
ne sanlırım.
Cibran, insanlık hallerinin bin bir
yüzünü anlatır bize. tçtekini ve dışta-
İcini. Yaşanılanı ve yitip gideni. Esri-
yeni ve esriteni, tenin sızısını ve şen-
liğiru. Yüreğin mevsimlerine, gecenin
yıldızlanna, günün ışıltısına döndürür
her bir sözüyle. Acıdan söz ederken se-
vincin kapılanna, aşktan mısra döker-
ken kederin yoUanna ulaştınr sizi.
Dahası, onda 'kendini bflmek'/'kendi
olmak' düşüncesinin sırlanna erersiniz.
Her bir bakışının ucu hayatın sırlanna götürür.
Yeryüzünün nidasını toparlayan sözleri, içimizde sı-
nırlanamayanın dili olur.
Kışa eren bahann, içtekiyle örtüşenin dilidir Cib-
ran'ın sözlerinin rengi...
Mühürlenmişbir an' ın soluğunutaşırbirbir. Bel-
ki de bundandır her bir meselinin/deyişinin günden
geceye erer gibi yeryüzüne dağılması, bendeş yü-
reklerde yer etmesi.
Halil Cibran'la yüzleşmek, bir ömrün neşe ve ke-
der çağlanna dönmektir biraz da. Acının bannağı-
na, Doğu'nun büyülü sesine kulak vermektir bir
anlamdada...
OKUMA ÖNERİLERİ
Halil Cibran 'ın TürkçedeM
kitaplan E, Süreç ve Anahtar
Kitaplar yayınevlerinden
çıktı; halen tüm kitaplan
Anahtar Kitaplar 'ca
yaymlanmaktadır:
- Ermiş, Çev.: Aytunç
Altındal, 1974, E Yay., 108 s.
- Ermişin Bahçesi, Çev.: R.
Tanju Sirmen, 1989, E Yay.,
- Sözler, Çev.: A. Altındal,
1984 Süreç Yay., 112 s. 68 s.
- Gezgin, Çev.: Sibel
Özbudun, 1991, E Yay., 88 s.
- Aşk Mektuplart, Çev.:
Feyza Karagöz, 2000,
Anahtar Kitaplar Yay., 132 s.
-Dünya Tannlan, Çev.: F.
Karagöz, 2001, Anahtar
Kit. Yay.
Rabindranath Tagore:
Bahçıvan, Çev.: îbrahim
Hoyi, 1963, Remzi Kitabevi,
128 s.
101 Şiir, Çev.: Göhçen Ezber,
2000, izdüşüm Yay., 202 s.
OKURKENALTI
ÇIZILENLER
"Birbirinizi sevin, ama
sevginin üzerine bağlayıcı
anlaşmalar koymayın.
Bırakın yüreklerinizin
sahilleri arasında gelgit
çalkaianan bir deniz olsun
sevgi. Birbirinizin kadehini
onunla doldurun, ama aynı
kadehe eğilip içmeyin.
Ehneğinizi bölüşün, ama
aynı lokmayı dişlemeye
kalkmayın. Şarkt söyleyin,
dans edin, eğlenin birlikte,
ama ikinizin de birer Yalmz
olduğunu unutmayın. Çünkû
lavtadan dağılan müzik aynı,
ama nağmeleri çıkaran teller
ayndır." Halil Cibran
Panahi'nin Venedik'ten büyük ödül Altm Aslan'ı alan filmi Atlas Sineması'nda
ranh kacbıılamı karaıılık dairesi
CUMHUR CANBAZOĞLU
Emek'te bugün Haneke'nin, insa-
noğlunun 'duvarsızlaşnnlma' operas-
yonuna getirdıği eleştiriden doğmuş
kent üçlemesinin son ayağı Tesadüfı
Bir Kronolojinin 71 Parçası'nda (Di-
ğerleri Yedinci Krta ve Benny'nin Vi-
deosu) sıra. Bizce üçlemenin en iyi
yapıtı.
Ingilizlerin uluslararası piyasada
kabul görmüş filmlerinin son örnek-
lerinden Grace'i Kurtarmak. Altm
Lale'de yarışan Sönen Işıklyön: Vas-
silis Douros) ve Herkes Ünlü! (yön:
DominiqueDeruddere) salonun diğer
filmleri.
Atlas'ın programma gelince; Ha-
neke'nin filmiyle aynı çizgide geli-
şen, Ventura Pons'un Okşamalar'ı da
Sergj Belbel'den uyarlanmış, modern
kent insanının sevgisizliği üzerine in-
şa edilmiş. Pons'un festivaldeki beş
filminden üçünde başrolü üstlenen
güçlü oyuncu Rosa Maria Sarda'nın
Daire, kadın kimliğinin çok silik oldıığu tran'da sistem karşısında ne gibi zorhıklaıia karşüaşüklannı anlaüyor.
(Annem Hakkında Her Şey'de de ız-
lemiştık) performansı etkileyici.
Bellocchio'nun IV. Henry'sinde
attan düşüp kafasını vurduktan son-
ra kendini imparator IV. Henry sa-
nan birini (Mastroianni) psikiyatr
eşliğinde ziyarete gidiyor dostlan.
Sağhğmı kazanmış olsa da adam
oyununu sürdürüyor.
PirandeUo'nun dramından Bellocc-
hio tarafindan beyazperdeye aktan-
lan öykü, toplumun dayatmalan ile
bireyin özgürlüğü arasında tek yön-
de işleyen ilişki üzerinde gelişiyor.
Mastroianni bölümünün orta halli
filmlerinden biri; AstorPiazzolla'nın
müziğine dikkat...
tranlı yönetmen Panahi'nin bir ga-
zete haberinden yola çıkarak çektiği
Daire ise Iran gibi kadın kimliğinin
çok silik olduğu bir ülkede kadınla-
nn sistem karşısmda ne gibi zorluk-
larla karşüaştıklannı anlatıyor.
Kiarostami'nin ya da Makhmal-
baf ın sakin, sessiz, Ibtojenik', masa-
lımsı Iran'mda değiliz; kadınlar için
bu ülke, içinden çıkılamaz, koskoca-
man bir daire. Dokuz ayn kadınınöy-
küsünden oluşan bu 'cesur' filmin
Venedik'ten, 'hak edilmiş' AJtın As-
lan ödülü var.
Altm Lale yanşmacılanndan 101
Reykjavikfyön: BaitasarKormakur)
ile Güney Yakasının Hikâyesi'nı de
(yön: Roberta Torre) izleyebileceği-
miz Sinepop'ta RogerConnan'ın Fh-
ned'si öne çıkıyor. Siyahlara karşı ırk-
çılığı körüklemek içm Dallas'a gelen
Cramer'in becerdikleriyle ilgili son
derece dürüst ve derin akan sahnele-
riyle o dönem 'beyazlar'ı rahatsız e-
den ve gişede ağır yenilgi yaşayan
Fitneci'de başrol, Uzay Yolu'nun
Kaptan Kirk'ü Schatner'da.
Carne'nin 'GeceninKapdan' ise 2.
Dünya Savaşı sonrasınin iyimser or-
tamına yakışmamış karamsar tonuy-
la, JeanGabinve Marlene Dietrich'in
yerine başrolleri almış 'genç' Mon-
tand-Nattier ikilisinin varlığıyla gi-
şede kabul görmemiş bir yapıt olarak
tarihe geçmiş durumda.
Beyoğhı Sineması'nda ise ulusal ya-
nşma filmlerinden Serdar Akar'm
ikinci uzun metrajhsı Dar Alanda Kı-
sa Paslaşmalar'ı ile Ahmet Çadır-
a'nın RenküTürkçe'sı var. Sıcak öy-
küleriyle yakmtarihimizdentatlarge-
tiren iki fıhn de kaçmaz.
Ren'tekı Feüini nın SekizBuçuk'u
için son firsat...
Osman F. Seden'in kendini yenilediği ilk önemli ve ozgün yapıtı
Şoforün lüks düşkünü kansı
Kültür Servisi - Osman F.
Seden'in 1960'ta yönetmen,
senaryocu, yapımcı olarak imza
attığı 'Namus Uğruna',
Ömer Lütfi Akad sinemasınm
etkisinden sıynlarak kendini
şekil yönünden yenilediği ilk
önemli ve özgün yapıtı sayüıyor.
1961de'2. TüricFilm
FestivaH'nde Eşref Kolçak'a, en
iyi erkek oyuncu ödülünü
kazandıran fihnde, lüks
düşkünü kansını kötü yola
düşüren patronundan öç almaya
yönelen bir şofbrün öyküsü
anlatılıyor. Dört kişi arasmda
sadelik içinde düz bir çizgide
gelişen filmin anlatımı da
alabildiğine rahat ve ölçülü.
Her plan yerli yerine oturmuş.
Kritonllyadis'ın
siyah-beyaz görüntüleri
şaşırtıcı. Seden'in kişiliğini
bulduğu, sıçrama yaptığı sağlam
temeli olan filmlerinden biri.
Büyük kent atmosferinde iyilik
ve kötülük simgesi kişilerin
çatışmalannın ve savaşımlannın
sergilendiği filmde olaylar,
dürüst semt delikanlısı, kötü
yürekli sömürücü patronu ve
ona yardımcı olan bir fahişe
arasmda gelişiyor.
Istanbul'un kenar semtlerinden
birinde genç şoför (Kolçak),
çevresinden tiksinen mahalle
dilberiyle (Peri-Han)
evlidir. Yiyecek parasını,
kirayı giysilerine ve takılara
yatıran lüks düşkünü kadm, bir
süre sonra kocasının patronu
tarafindan baştan çıkartılır.
Olayı içine sindiremeyen şöfor,
kötülerin peşine düşüp namus
uğruna öç almaya yönelir. '2. Türk Film Festivali'nde Eşref Kolçak, Namus Uğruna'yla ödül akh.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Ben'in Sorumluluğu...
Sanınm bu ortamda şöyle doğru dürüst "ben"
diyebilseydik bugüne kadar, örneğin her kade-
medeki eğitimdenyüreklilikle "ben" diyebılen bi-
reyleryetiştirmeyi anlasaydık ve "ben"\ de pis bir
hesapçılıkla, acımasız bir bencillikle değil, fakat
tekil bireyin kendini oluşturmasının vanlabilecek
en son noktasıyla eşanlamlı kılabilseydik, dün ve
bugün başımıza gelenlerin pek çoğunu, belki de
hiçbirini yaşamayacaktık.
Gelgelelim belki de Osmanlı'dan kalma kapı-
kulu zihniyetiyte korktuk hep böyle "ben "lerden.
öylesine korktuk ki, kimi zaman aramızdan na-
sılsa çıkıverenleri de ya "bizden" olmak ya da yı-
kılıp gitmek seçenekleriyle karşı karşıya bıraktık.
Kendi "£>en"liğimizin onayını, hep çevremızde
dolanan, önümüzde eğilen, sessiz ve dilsız
"öeniiksizleri çoğaltmakta aradık.
Ve sonunda çabalarımızın karşılığını aldık.
Şimdi artık ben-cücelerden oluşma birtoplum-
da yaşamaktayız.
Şimdi artık insanlar, bu toplumda canlan yasa
gereği devlete emanet kişilerin her gün ölmelerı
karşısmda bile "Ama bence..." diyemeyecek ka-
dar benlik yitimine uğramışlar. Bu toplumda böy-
le ölümler, artık trafık kazası haberlerinden fark-
sız. "Ünlülerden" kimin kimden çocuk aldırdığı,
devlete emanet edilmişken sönüp giden gence-
cik yaşamlardan çok daha önemli.
Çoğunlukla "5en"liklerini yitiımişlerden, "ben"
diyebilmeyi çoktan unutmuşlardan oluşma bir
toplum, olabilecek toplumlann en tehlikelisidir;
üstelik de, çoğunlukla kendisi için olmak üzere,
en tehlikelisidir. Çünkü böyle toplumlarda gün
gelir, insan yaşamı her şeyin ölçütü olmaktan çı-
kar ve işte o zaman o toplumda -insanlar bir şey-
lere ne denli değer atfederlerse etsinler-, gerçek
anlamda değer nrteliğini taşıyan hiçbir şey kal-
maz.
İnsan yaşamının her şeyin temel ölçütü olmak-
tan çıktığı bir toplumda ahlak, sonuçta yalnızca
iğrenç bir ikiyüzlülük olmanın ötesine geçemez.
İnsan yaşamının her şeyin temel ölçütü olmak-
tan çıktığı bir toplumda, o toplumun nabzına gö-
re şerbet vermeyi iş edinen bir sanat, yalanların
en tiksinti vericisine dönüşür.
Yine insan yaşamının her şeyin temel ölçütü ol-
maktan çıktığı toplumlarda yazılı hukuk kuralları-
nın en iyilerinin bile getirebileceği bir adalet dü-
şüncesi yoktur.
Batı, Rönesans'la birlikte yeni insanın temelini
ve vartık koşulunu, yeniçağın eşiğindeki akılcı in-
sanın beşiğini yeni bir felsefede aramıştı. Başka
deyişle Rönesans, ancak düşüncede yeni bir
aşama olduğu ölçüde ve olabildiği içindir ki bir
"yeniden doğuş" anlamını kazanabildi.
Oysa yaşadığımız topluma temel taşı olarak bir
felsefe kazandırmak, hiçbir zaman önemsenme-
di. önemseyenler de "Şimdi felsefe yapma!" di-
ye küçümsendi ya da "uçuk" diye nitelendirildi.
Böyle olunca da kendi "ben"\ üzerinde düşün-
mek, kendine her şeyden önce tüm değerleriyle
sapasağlam bir "öen"lik kazandırmak, insanlan-
mızın düşünce ufuklarında bulanık bir hedef ni-
teliğjyle bile belirginleşmedi.
"Üzerinde düşünülmeyen birhayat, yaşanma-
ya değer bir hayat değildir!" demişti Sokrates.
Çoğunlukla düşünmeden, yalnızca yaşamayı se-
çen bizler ise aslında yaptığımızın bir seçim de-
ğil, fakat kitlesel bir zinciri daha en baştan gönül-
lü olarak boynumuza geçirdiğimizin bilincıne bi-
le varamadık.
Cumhuriyetin kuruluş yıllanndaki o "öen"lik do-
lu, "öen"ler yetiştirme tutkusuyla yanan toplum-
dan bugünkü "öen"liksizliğimize geçişimız, yakın
tarihimizde kendimize karşı işlediğimiz en kor-
kunç kolektif suçtuıi
e-posta:ahmetcemal(g superonline.com
acem20@hotmail.com
İSTANBUL FİLM FESTİVALİ'NDE BUGUN
• BEYOĞLU EMEK'te 10.30'da Tesadüfı Bir
Kronolojinin 71 Parçası, 13.30'da Grace'i
Kurtarmak, 16.00'daSönenIşık, 19.00'da
Grace'i Kurtarmak, 21.30'da Herkes Ünlü! adlı
fılmler gösterilecek. (293 84 39)
• BEYOĞLU ATLAS'ta 10.30'da Okşamalar,
13.30'da Daire, 16.00'da IV. Henry, 19.00'da
Daire, 21.30'da IV. Henry adlı filmler
izlenebilir. (252 85 76)
• BEYOĞLU SİNEPOP'ta 10.30'da Fitneci.
13.30'da 101 Reykja\ik, 16.00'da 175.Madde,
19.00'da Gecenin Kapüan. 21.30'da Günev
Yakasının Hikâyesi adlı fılmler gösterilecek.
(251 11 76)
• BEYOĞLU BEYOĞLU'nda 10.30'da Dar
Alanda Kısa Paslaşmalar, 13.30'da Renkli
Türkçe, 16.00'da Namus Uğruna, 19.00'da
Gülünç FehX 21 30'da Denizin Sesini Yeğlerim
adh filmler izlenebilir. (251 32 40)
• KADIKÖY REXX'te 10.30'da Birlikte,
13.30'da Acı Gerçek, 16.00'da Erkeklerin
Mevsiml 19.00'da Ay!, 21.30'da SekizBuçuk
adlı filmler gösterilecek. (336 01 12)
BUGÜN
• AKSANAT'ta saat 18.30'da İstanbul
Modern Sanat Müzesine Doğru isimli panel
gerçekleşecek. Panele konuşmacı olarak Yusuf
Taktak, Bedri Baykam, Mehrnet Güler>üz,
Kemal tskender, Bünyamin Ozgültekin
katıhyor. (252 00 01)
• tFSAK'ta saat 19.30'da 'TFDB (Türkiye
Fotoğraf Sanati Dernekleri Birliği) Nedir?
Fotoğraf Dûnyamızda tşlevi Nedir?' başlıklı
söyleşi gerekleşecek. (292 42 91)
• CEMAL REŞtT REY KONSER
SALONU'nda saat 19.30'da Nesrin-Çetin
Körükçü'nün konseri izlenebilir. (232 98 30)
• BABYLON'da saat 21.30'da Kompania
Ketencoğhı'nun konseri izlenebilir. (292 73 68)
• ORHAN VELtŞÜREVt'nde saat 19.30'da
'Refaberin Gördükleri' isimli dia gösterisi
gerçekleşecek. (249 49 36)