Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 11NİSAN 2001 ÇARŞAMBA
O L A Y L A K YJlı (yOKLJSLJlJK olay.gorus@cumhuriyetcom.tr
ü Küreselleşme...
M. İskender ÖSEURANO
ük oevlet adamı
eiBâl Atatürk,
Onuncu Yıl Söyle-
,vfnde, "Türk ulu-
sunu çağdaş uygar-
hk dûzeyinin üstüne
çıkaraeağız" demişti. O gûnlerin
çağdaş uygarlığı, yabanıl (vahşi) bir
kapitalizmle acıma nedir bilmeyen
bir emperyalizmin egemenliği al-
tındaydı. Bilim ve teknolojide ol-
dukça ilerleyen insanlık, törebüim ba-
kımından çok gerilerde kalmıştı.
"İnsanhk ideaünin âşık ve mümtaz
siması" Atatürk, bu nedenle Ba-
tı'nın iyi yanlannı benimsemiş, kö-
tü ve çirkin yanlannı atmaya çalış-
mıştır. "Budünyanınyenibaştandü-
zenlenmesi" gereğinden söz etmiş,
Türk toplumunu çağdaş uygarlık dü-
zeyinin üstüne çıkarmak istemiştir.
Bunun içindir ki "Baü'vakarşınBa-
tıcı" sayılmıştır.
"Bilimlerin ve sanadann getişmesi
insanlığın ahlakını gerfletmiş ve boz-
muştıır." Bu çarpıcı tümce, J. J. Ro-
usseau'nun "BdimierveSaııadarÜze-
rine Söylev" adlı yapıtında yazılıdır.
Çağ 18. yüzyıldır. Kuşkusuz Rousse-
au, dünyanın türlü çirkinliklerini, ya-
banılhklannı gördüğü için varmıştır
bu sonuca. Bugün bile bu yargmın
doğruluğunu onaylayan bilim adam-
lan vardır. Çünkü teknoloji dev adım-
lanyla ilerlemiş, törebilim ona yeti-
şememiş. erişememiş, gerilerde kal-
mıştır. Dünyanın her yanında ateş,
savaş, gözyaşı ve kan vardır. Böyle-
sine bir dünyada insanın insan oldu-
ğunu söylemek olanaksızdır. Insan-
lann insanları, uluslann uluslan bo-
ğazlaması durdurulamamıştır, dur-
durulamamaktadır. Sömürü düzeni-
ne bir türlü son verilememiştir, veri-
lememektedir.
Bilindiği gibi insan, doğası gereği
bencil bir varfak, sömürgen bir yara-
ük'tır. Önce doğayı sömürmüş, taş-
lardan, topraklardan, ağaçlardan ba-
nnaklaryapmıştır. Rüzgârdan yelde-
Hukukçu
ğirmenleri, çağlayanlardan su değir-
menleri yaparak buğdayını öğütmüş-
tür. Hayvanlann etinden, sütünden,
yününden, derisinden yararlannuştır.
Bitkilerden çeşitli giysiler elde et-
miştir. Böylesine sömürgen biryara-
tığın soydaşını sömürmeye kalkışma-
ması olanaksızdır. Bu nedenle insan,
sonunda soydaşını da sömürmüştür.
Kölelik düzeni bu sömürüden doğ-
muştur. Emperyalizm daha sonra çık-
mıştır ortaya. Teknolojinin ilerleme-
siyle okyanuslan aşan insan, gelişme-
miş olan güçsüz ve mutsuz ülkeleri
sömürmeye başlamıştır.
Önceleri toplann ve tüfeklerin kor-
kurucu gücüyle başlayan sömürü dü-
zeni, daha sonra parasal güç kullana-
rak sürdürmüştür egemenliğini. Gü-
nümüzde az gelişmiş ya da gelişmek-
te olan ülkelere yardım amacıyla yak-
laşmakta, büyük bir insanseverlikle
yardun elini uzatmakta, ama sonun-
da o ülkeleri sömürmeye başlamak-
tadır. Teknoloji; kültür ve uygarlığın
üriinüdür. Ama uygarlık, yalnız tek-
noloji değildir ve olmamalıdır. Olur-
sa yozlaşır ve uygarlık olmaktan çı-
kar. tşte böylesi erdem ve ahlaktan
yoksun bir uygarlık, insanın insan ol-
masım engellemiştir ve engellemek-
tedir. Mustafa Kemal, insanın bu yö-
nünü, uluslann bu yanını gerçekçi bi-
çimde saptadığı içindir ki, ona göre
politikalar belirlemiştir. Bir yandan
"kayıtgzşartsızuhısalegeıneniik'' di-
yerek cumhuriyet ve demokrasinin
yolunu açmaya çalışırken öte yandan
u
tam bağunsahk" söylemiyle, ülke-
nin siyasal, sosyal, özellikle tutum-
sal (ekonomik) bağımsızlığını sağla-
mak ve korumak istemiştir. Tüm ya-
bancı şirketleri kamulaştirmış, kapi-
tülasyonlara ve Kamu Borçlan Kunı-
mu'na (Düyun-u Umumiye) son ve-
rerek tam anlamıyla bağımsız bir Tür-
kiye yaratmıştır. Bu topraklar üstûn-
de, Idmseved açmadaa yaşayabüece-
ğimizi, ülkenin gelir kaynatdaruıın
bunun için yeteıü oiduğuno söytemiş-
tir. Düııyanın her türlü bffim ve tek-
noiojisİDden yanuianacağmızı, ama
asd tetnefi kendi içimizde aramamız
gerektiğini VTirgulanuşör.
ömeğin Merkez Bankası kurulacak-
tır. Almanya'dan dünya çapında iki uz-
man çağnlmıştır. Her iki uzman da o
günün koşullannda böyle bir girişi-
me onay vermemiştir. Buna karşın
ülkenin gerçeklerini göz önünde tu-
tan Atatürk bankayı kurmuş, hisse
senetlerini öteki bankalara, memur-
lara ve halka satmış, böylece dev bir
kuruluş ortaya çıkmıştır. Gûnümü-
zün deviet adamlan gibi dış etkenie-
rin tutsağı oknamışar. Osmanlı'nın
baOş nedenlerini çok iyi bildiği için,
cumhuriyeti Barı emperyalizminin
pençesinden kurtarmaya çalışmış ve
kurtarmıştır.
Atatürk'e göre " Deviet iktisadi bir
kuruluştur. Ragımgyfagın temeJieko-
nomidir_Ekonomi, süngüden de kuv-
vetfidir''. Sorunlanmızın tümü ken-
di iç dinamiğimiz ve sosyo-ekono-
mik gücümüzle çözülebilir. Deviet
ekonomiye kanşacak, ama kışisel öz-
gürlüklere dokunmayacaktır. Bu "sos-
yal piyasa ekoaomisine dayalı karma
ekonomi" modelidir. Sosyal bir dev-
iet ve "çaiışanlarm cumhurryeti''ni
kurmak isteyen bir önderin topluma
ve dünyaya bakış biçimidir. Ilımlı bir
devletçilik ve enilasyonsuz para po-
litikasıdır. tsmet tnönü'nün diliyle
söyleyecek olursak, "Hükümet oia-
rakyıMa iki kez ödeme yapamaya-
cakdurumadüştüğütnüzoiurdu.Gi-
deı; konuşurdum. Birkaç mflyonluk
emisyonun bizi
* • • / , •
türk'ün ekonomi politıkasuıı anlat-
maya, sanınm bu rakamlar yeter de
artarbile.
Atatürk'ün ekonomi politikası dış
borçlanmaya kapalı değildir. Ancak
alınacak borçlar, "ogünekadarBab-
ı Ali'nin yapüğı biçünde (ödemeye
mecburdeğOnûşîz gflM) amaçsız luu--
â iffriığımwı
"V"-- -.-:
'
>v -#*,
nay» çabşırdıın. bir defa büeevet de-
dirtemedim."
Bağımsızhk savaşında bile para
basmayı düşünmemiştir. Ancak ra-
hatsızlandığı 1938 yılında hükümet
karşılıksız para basmış, bir daha da
bunun önüne geçilememiştir. 1924-
1938 arası 15 bütçeden I3'ü denktir.
Üç bütçede gelir fazlalığı sağlanmış-
tır. Yalnız 1924 bütçesi yüzde 8 açık-
la sonuçlanmıştır. 1921 'de sterlın 605
kuruş, 1938'de 616 kuruştur. Ata-
tehHkeye atmamaİHÜr''. Borçlar, ül-
kenin bayındırlığı, halkın geür kay-
naklannın arttınlması için harcanma-
lıdır. Atatürk'e göre kamu bankalan
ve KÎT'ler, tüccar anlayışıyla yöne-
tilecektir. Bunlann özelleştirilmesi
de düşünülebilir. Ancak geniş halk
kitielerine saûlması öngörülmüştür. Bu
satışlardan elde edilecek kaynaklar-
la yeni yatınmlar yapılacaktır. Bu-
gün olduğu gibi uluslararası kredi ku-
ruluşlanrun borç ve faizlerini ödeye-
bilmek için yabancı sermayeye peş-
keş çekilmeyecektir.
Bu yazmın sınırlan Atatürk'ün eko-
nomi politıkasını tüm aynntılanyla
anlatmaya yetmez. Şu kadannı söy-
leyelim ki, uzun yıllardan beri Ata-
türk'ün eğitim politikasından aynlma-
mız yetmiyormuş gibi, onun ekono-
mi politikasını da bir yana attığımız
için bugün sıkmtılar içinde kıvran-
maktayız.
Atatürk'ten sonraki deviet adamla-
nmız, önlerinde Atatürk modeli gibi
başanlı bir model varken, ne yazık ki
kendilerini yabancı modellerin rüzgâr-
lanna kapurmışlardır. Ban'nın iki yü-
zünü görememişler, değerlendireme-
mişlerdir. Türkiye'nin gerçeklerine
bağlı kalacaklanna, "ÇağdaşDüyun-
u Umumiye'' olan IMF'nin reçetele-
rini körü körüne uygulamaya koy-
muşlardır.
Anadolu'yu
M
Kfiçûk Amerika"
yapma söylemiyle başlayan emperya-
lizme böylesine boyun eğiş, sonun-
da deviet topraklannı bile satışa çı-
karma aşamasına ulaşmıştır.
Küreselleşme, globalleşme çağı-
mızın ortaya çıkardığı bir olgudur,
bir gerçektir. Bunu yadsımak olanak-
sızdır. Teknolojinin ilerlemesi, küre-
selleşmeyi yaratmıştır. Ne var ki kü-
reselleşme, törel ve insancıl değer-
lerle zenginleştirilmelidir. Tersi du-
rumda uygarlığın güzel yüzünü gö-
remeyiz kolay kolay. Hep çirkin yü-
zü çıkar karşımıza.
Dünya değişiyormuş, dünya küçü-
lüyormuş. Dünya küreselleşiyor ve
globalleşiyormuş. Bu yargılar doğ-
rudur. 20. Yüzyılın başmda Okya-
nus'u 15-20 günde geçebilen insa-
noğlu, bugün üç-beş saatte aşmakta-
dır bu uzaklığı. lletişim araçlannın ge-
lişmesi dünyayı küçültmüştür. Küçü-
len dünya karşısmda deviet de küçül-
meli, ekonomiden elini çekmeli ve
girişimcilik yapmamalıymış. "Piy»-
salann gizli gücü, uhısiararası topİu-
hığun iradesi'' olarak nitelenen Yeni
Dünya Düzeni, her şeye egemen ol-
malıymış. Para politikası birmerkez-
den yönetilmeliymiş. Bu merkez de
Dünya Bankası ve (IMF) Uluslarara-
sı Para Fonu'ymuş. Günümüzde ulus
deviet bitmiş, tükenmiş ve tarihe ka-
nşmışmış. Işte bunlar yanlıştır. ön-
celikle böylesine bir küreselleşme-
nin hızınaerişebilmek için devletin kü-
çülmesi değil, büyümesi gerektir. Ay-
nı zamanda insancıl bir dünya isteni-
yorsa, devlete sosyal görevler de ve-
rilmelidir. Sosyal alanda hizmet ve-
rebimıesi, insanın tinsel ve özdeksel
gereksinimlerini karşılayabilmesi için
deviet güçsüz değil, güçlü olmalıdır.
Günümüzün en önemli sorunu, in-
sanı insan yapma sorunudur. Sömü-
rü düzenini ortadan kaldırma, zengi-
ni daha zengin, yoksulu daha yoksul
yapmama sorunudur. Gezegenimizi
silahlardan anndırma, dünya yüzün-
de aç insan, mutsuz insan bırakma-
ma sorunudur. Asıl küreselleşme bu-
dur, bu olmalıdır. Buna Atatnrkçü
küreselleşme de dıyebiliriz. Çünkü
Atatürk böyie bir dünyayı amaçla-
mtşdr. Çağdaş uygartak dûzeyinin üs-
tüne çüona istemi, böylesine insanal
birdünyaöztemindenbaşka birşey de-
ğildir. Ve bu özkm gerçekleşınediği
sfirece, insanın insan otması olanak-
ARADA BtR
Dr. COŞKUN ÖZDEMİR
Şankı4a
r
nn ÖvünçGünü
11 Nisan'lar Şanlıurfa'nın kuruluş yıldönümleri-
dir. 81 yıl önce, 11 Nisan 1920'de Urfalı Kuvayı Mil-
liyeciler Fransız işgal kuvvetlerini yenilgiye uğrata-
rak şehri terk etmek zorunda bırakmışlardır. Bu, hiç
kuşkusuz onuaına, özgürlüğüne her şeyden çok
değer veren bir milletin en zor koşullarda verdiği
bağımsızlık savaşının en şanlı sayfalanndan biridir.
Bu zafer Ankara'da Büyük Millet Meclisi'nin açılı-
şından 12 gün önce kazanılmıştır. Bu güzel kent
önce 1919 Martı'nda Ingiliz piyadeleri tarafından
işgal edilmiş, daha sonra iki taraf arasındaki an-
laşma ile ve ekim sonunda Fransızlar, 300 kişilik
birlikle Urfa'ya girmişler ve ilk iş olarak ilin jandar-
ma komutanını tutuklayarak Adana'ya gondermiş-
lerdir. Onuriu Urfa halkı hiç gecikmeden ve işgalin
hemen ardından direniş eylemlerine başlamış ve
bir Kuvayı Milliyeörgütlenmesi kararlaştınlmıştır. Bu
örgütlemede başrolü oynayan kişi, ortaokul sınrf ar-
kadaşım Bozkurt Ursavaş'ın babası Ali Saip
Bey'dir. Zaferden sonra bu nedenle ona Ursavaş
soyadı verilmiştir. Ali Saip Bey kentin ileri gelenle-
ri ve aşiret reisîeri ile görüşerek bu direnişin örgüt-
lenmesini sağlamıştır. Binbaşı Ihsan ve Binbaşı ll-
yas beyler. Hıriusi Bey, Beledlye Başkanı Hacı Mus-
tafa Bey, Hacı Imam Efendi, Bedriağazade Ha-
lil Efendi'nin öncülüğunde Urfalılar, 9 Şubat'tan 9
Nisan'â kadar 2 ay boyunca süregelen çatışma-
larda kentlerinin özgürfüğünü yiğitçe savundular.
Kendi güç ve iradeleri ile görkemli bir bağımsızlık
ve yurtseverlik savaşı vererek zafere ulaştlar. 11
Nisan 1920'de güzel Urfa'mız işgal kuvvetlerinden
temizlendi. Cumhuriyetin kuruluşundan beri 11 Ni-
san'lar, Şanlıurfa'da her yıl tarif edilmez bir coşku
ile ve çeşftli etnik kökenden gelen Urfalılann ve de
çok sayıda binicilerinin eğer kullanmadığı safkan
arapatının katılımı ile trampet ve borazanlann eş-
liğinde ızlenmeye değer görkemli bir biçimde kut-
lanır. Çocukluk yıllannda yaşadığım ve paylaştığım
bu coşkuyu kolay kolay sözcüklere dökemem. Ur-
fa halkı umanm bu yıl da, bu, kanı ile canı ile 81 yıl
önce kazandığı zaferi hak ettiği bir övünçle ve o
gûnlerin isimli isimsiz kahramanlannı sevgi ve min-
netle anarak yeniden kutlayacaktır.
Öğretim Birliği ve Karşıdevrimci Gelişmeler-2
ECumhuriyet
kîtap kulübü
Tadilat nedeniyle
kapalıyız.
Taksim
Seıgi Salonu:
Istiklal cad. Zambak Sok. 4/1 Beyoğlu
Prof. Dr. Mahmut ADEM Ankam
B
u başlıktaki geçen yazmu (3
Mart 2001) devrimci atılunın
Önünün nasıl kesildiğini "ge-
tecek VBzanda" diye bitirmiş-
tim. Şimdi bu karşıdevrimi gö-
relim. Çok partili demokratik düzene geçil-
mesiyle, Cumhuriyet ilk 27 yılındaki dev-
rimci atılımlardan ödünler verihneye baş-
lanmıştır. Bunlar çok öz olarak şunlardır:
- 1946 yılmda Hasan Âti Yücd'in Milli
Eğitim Bakanhğı'ndan alınarak yerine, Köy
Enstitülerine karşı olduğu bilinen Reşat
Şemseddin Sirer'in atanması ile, Köy Ens-
titüleri fıilen kapatıldı (yasal kaparılması:
1954).
1949 yılmda ortaokul mezunlan için 10
ay süreli imam-harip kurslan açıhmşnr. Yi-
ne aynı yıl bir genelge ile ilkokullarda "prog-
ram dışı" din dersi okutulması benimsen-
miştir. Ve Ankara Üniversitesi'nde bir lla-
hiyat Fakültesi kurumıuştur.
- 1950 yılmda başlayan Demokrat Parti
hükümetlerinin de hoşgörü ve desteği ile kar-
şıdevrimci girişimler ivme kazanmıştır. Hat-
ta Başbakan Menderes, partisinin Meclis
grubunda "Siz isterseniz hflafeti büe getire-
bthrsiniz
7
' demıştır.
-1932 yılmdan beri Türkçe okunan ezan,
17 Haziran 1950 tarihinden itibaren Arap-
ça okunmaya başlanmışnr.
- 4 Kasım 1950 tarihli bir genelge ile, din
dersleri ilkokul progranuna alınmıştır.
-1951 yılmda Köy Enstitülerinde karma
eğitime son verilmiş, kız öğrenciler iki ens-
titüde toplanmıştrr.
Bu dönemde şeriat gericiliği ve din sömü-
rücülügü hortlamaya başlamıştır. Atatürk'ün
yontulannı kırma eylemleri hızla yayılmış,
hatta Mareşal Fevzi Çakmak'uı cenaze tö-
reni, gerici gösterüere dönüşmüştür. Bu ge-
lişmeler üzerine eğitimcı tsmayfl Hakkı Bal-
taaoğhı, "Softa Başkaldn-nuş" başlıklı bir
yazı yayınlamıştır. Bu yazı şöyle başlıyor:
"Softa başkaknrmış, ortalığa saldırryor!
Türk inküabaıa sakhnyor, softa Kemalist-
lere saJdmyor. Softa Mustafa Kemal'e saJ-
dmyor!"
Ve yazı şöyle sonlamyor:
"Softa em,şiş,patla!Yalnızuhı Atatürk'e,
Türk ulusunun kutsaDaşmış hatmüarma dil
uzatma, inküap tarihine karşı köpek gibi
uluma! DinlUerin ankbğı, dinazlerin açık-
hğı vaıtfar. Sende ne bu ankfak, ne bu açık-
hk yoktur. Sende yalnız ikiyüzlümk, ansflik
vardır.
Ey halk dûşmanı, hürhık düşmanı softa!
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi
Hâlâyüzün kızarmadıvsa albaşnu,git Anıt-
kabirin taşlarma çarpa çarpaparçala!" (1).
Bu gelişmeler üzerine TBMM, 29 Mart
1951 tanhjnde
tt
Atatürk'ünHatırasına Kar-
şı tşlenen Suçlar" hakkında 5816 sayılı ya-
sayı kabul etmiştir. Bu yasa uyannca yapı-
lan yargılamalar, gerici gösterilere yol aç-
mıştır.
- 1951 yılmda 474 halkevi ve 4360 hal-
kodası kapaülmıştu-.
- 13 Ağustos 1951 tarihinde "aydm din
adamı'' yetiştırmek amacıyla ilkokula da-
yalı 7 ilde 7 Imam-Hatip okulu açımııştır.
-13 Ağustos 1956 tarihinde din dersinin
ortaokullarda seçmeli olarak okurulmasına
başlanmışnr.
-10 Haziran 1959 tarihinde Imam-Hatip
okulu mezunlanna yükseköğrenim olana-
ğı sağlamak için Yüksek lslam Enstıtüleri
açılmıştır.
-10 Ağustos 1965 tarihinde Milli Eğitim
Bakanhgı Din Eğitimi Müdürlüğü kuruhnuş-
tur.
- 1971 yılmda kapatüan Imam-Hatip li-
sesi ortaokul kısmı, 1974 yılmda yeniden
açıhmşnr.
Laik eğitimin dinselleştirilmesi konusun-
da en büyük ödün, sözde "Atatürkçü" 12
Eylül askeri yönetimince verihniştir. Bun-
lann başhcalan şunlardır:
- İDc ve ortaöğretimde Din Kültürü ve Ah-
lak Bilgisi, anayasal olarak zorunlu bir ders
kabul edilmiştir. Hangi demokratik ülke
anayasasmda bir dersin zorunlu olduğu ya-
zılıdır?
-1983 yılmda Milli Eğitim Temel Yasa-
sı 'nın yükseköğretime giriş maddesi değiş-
tirilerek, İmam-Hatip lisesi mezunlannm
tüm yükseköğretim programlanna girişi
sağlanmıştır.
- Yine bu dönemde 2547 sayılı Yükseköğ-
retim Yasası kabul edilerek, üniversiteler-
de şeriatçı kadrolaşmaya yeşil ışık yakılmış,
tt
türban''daYÖKdöneminde(1981-2001)
Türkiye'nin en önemli sorunu durumuna
getirilmiştir.
Van'daki Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fa-
kültesi Dekanının öncülüğunde gerçeİdeş-
tirilen "türban zincirinde'', Malatya'daki
l
*türban" konusunda devlete karşı başkal-
dında, üniversitelerdeki şeriatçı kadrolaş-
manın etkisi ohnadığını kim savlayabilir?
Üniversitelerde 20 yıldır yaşanan şeriat-
çı kadrolaşmada ve "tûrban'' sonmunda;
Imam-Hatip lisesi mezunlanmn, tüm yük-
seköğretim programlanna girişlerinin sağ-
lanmasımn hiç etkisi yok mu? Bugün "tür-
ban'' sorunu diğer liselerden gelenlerle gö-
rüşülerek belli ölçüde çözümlenirken, tmam-
Hatip çıkışlı öğrencileri ikna etmek hemen
hiç olanaklı değildir. Bu gözlem, Marmara
Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi'ndeki geliş-
melerle doğrulanmadı mı?
Sonraki gelişmeler öz olarak şöyle:
1995 yılında yapılan genel seçirrüerin-
den RP, birinci parti olarak çıktı ve
TBMM'deki ilk grup toplantısını dua ile
açtı. Dahasonra Erbakan 54. hükümetin baş-
kanı oldu. Başbakan ilk resmi yurtdışı ge-
zisıni îran'a yaptı. Orada Iran yönetiminin,
PKK'yi sınırlannda banndırmadıklanna
ilışkin açıklamalanna güvendigini belirtti ve
MÎT'i başansızlıkla suçladı.
5 Ekim 1996 tarihinde Said-i Nursi'nin
ölüm yıldönümü nedeniyle Kocatepe Ca-
mii'nde okutulan mevlit çıkışında Acz-
mendiler Atatürk ve Cumhuriyet aleyhine,
Hizbullah ve şeriat lehine gösteriler yap-
tılar.
Başbakan Erbakan'm 7 Ekim 1996 tari-
hinde resmi ziyarette bulunduğu Libya'da,
Kaddafi "Bağımsız Kürdistan" istedi.
10 Kasmı 1996 tarihinde Kayseri Büyük-
şehir Belediye Başkanı Şükrü Karatepe,
a
lnancumza saygı duyulmadığı bir dönem-
de, içim kan ağiayarak bugünkü törenJere
ka&knm" dedi.
2 Şubat 1997 tarihinde RP'li Sincan Be-
lediye Başkanı Bekir Yıkbz'm Iran'ın An-
kara Büyükelçisinin de katılumyla düzen-
lediğı "kudüs gecesi", tam bir şeriatçı baş-
kaldınya dönüştü.
Sonra 28 Şubat süreci başladı. 54. hükü-
met istifa etti. Ancak 28 Şubat sürecinden
yeterince ders almamış olacaklar ki, 18 Ni-
san 1999 tarihinde yapılan Milletvekili se-
çimlerinden sonra, FP'li Amerikan vatan-
daşı, Istanbul milletvekih olarak türbanlı
Merve Kavakçı'yı TBMM genel kuruluna
getirdiler. Başbakan'm dediği gibi, bu dev-
lete karşı bir başkaldınydı.
1950'lerde Atatürk yontulannm kınlma-
sı olaylarmı, "Softa başkaldırmış!'' olarak
nitelendiren İsmayil Hakkı Baltacıoğlu, sağ
olsaydı, bugünkü antilaik girişimlere ne der-
di? Şeriatçılar Başkaldırmış!
Öyleyse şeriatçılann devlete başkaldır-
masmm nedenlerinin başmda, Öğretim Bir-
liği Yasası'm uygulamamak gehniyor mu?
Bu, bir Anayasayı ihlal suçu oluşturmuyor
mu?
(1) Bu alıntı, Müdafaa-i Hukuk Dergisi,
30 Ekim 2000, sayı 27'den alınmıştır.
DİKİIİASLtYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 1994/52 / Karar No: 1997/164
Davacı Dikili Mal Müdürlüğü tarafından davab Hürya Yorulmazer
aleyhine Dikili ilçesi, Bademh köyü, 1417 parsel sayılı taşınmazla ilgi-
ii olarak açılan kal davasının yapılan yargüaması sonucunda 3.7.1997 ta-
rihli kararla davamn reddine karar verilmiş, davacı vekilinin temyız iste-
mı üzerine, Yargıtay 1. H.D.'nin 14.02.2001 tarihli karan ile mahallinde
keşif yapılarak binanın yapım tarihinin kesin olarak saptanması, tanık
diolerunesi ve bundan sonra hüküm kurulması nedenleri ile bozularak
mahkememıze gönderilmiş olup işbu bozma karan davalı Hürya Yorul-
mazer'e üanen teblığ olunur. 13.03.2001 Basın: 18743
BAK1RKÖY 4ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2001/170 / Karar No: 2001/232
Trabzon Demekpazan üçesi, Günebakan köyü, cilt: 30, hane: 43'te
nûfusa kayıtlı bulunan Mehmet oğlu, llve'den olma 15.3.1331 doğum-
Iu Ahmet Hamdi Özmen'ın vesayet altına alınmasma, kendisine aynı
yerde nüfiısa kayıtlı oğlu 22.4.1941 doğumlu Dursun özdemir'in
MK'nin 355. maddesi gereğıncevasi olarak tayinine 5.4.2001 tanhinde
karar verilmiş olup, ilgililere ilanen tebliğ olunur. 5.4.2001
Basın: 18643
PENCERE
Kriz GoztePi
EHraz AçO mı?..
Kimi safoş soruyor
- Ate oldu bize?..
Ne mi oldu?..
Uzun yıllann birikimi kattana katlana geldi; so-
nunda patiamaya dönüştü.
12 Eylül marifetiyle geçerli kılınan 'özalizm'in
uzun süre katıksız uygulanması hastalıklı attyapı-
yı oluşturdu.
Birdenbire olmadı bu iş..
Uzun süre gerekti.
Turgut Özal cin gibrydi.
Ülke ekonomisine 1979'da el koydu, 1991 "de ölü-
müne dek yönetimde ağırlığını duyurdu.
Doğan Avcıodlu, Özal'a ad takmıştı:
"Ekonominin Çan!.."
Pek ünlü "24 Ocak kararlan" ile 1980 yılının ba-
şında özal, Türkiye'nin uzun sürede canına oku-
yacak kurallannı koyuyordu; ama, bunlann uygu-
lanması için "12 Eylül mûdahalesi"ne gerek var-
dı...
Neydi özal'ın programı?..
• Sürekli zam-sürekli devalüasyon..
• Parasalcılık..
• Depolitizasyon..
• Tûketimi körûklemek..
• Paradan para kazanmanın avantacılığını top-
lumabenimsetmek..
• Ûretime boş vermek..
• Dolarizasyon..
•
özal yaman adamdı..
"Anayasa bir kez delinmekle bir şey olmaz" di-
yecek kadar pervasızdı; programını yürütmek için
askeri güce gereksinmesi vardı; Kenan Evren'le
işbirliği yaptı; 12 Eylül, siyasal partileri kapatmıştı;
özal "cWrense<7ü/ba/)çes/"ndesaltanat]nı 1987'ye
dek sürdürdü; o yıl keyfine göre koşullannı sapta-
dığı bir seçim yaptı; zora gelince cumhurbaşkan-
lığına atladı; Amerika'dan "özal'ın prensleri" adı
verilen takımını getirdi; bu prenslerin çoğu deviet
yetkilerini kullanarak kirli işlerçevirdiler; dolarizas-
yon başanlı meyvelerini verdi, Türk Urası pul oldu...
Özal pervasızdı, devletin başındayken anaya-
sayı delip oğluyla birtikte özel televizyon kuracak
kadar devleti hiçe sayıyordu; ektiği tohumlar ze-
hirli ürünleri verdiler; bugünkü yapının temellerini
özal attı...
Depolitizasyon halkı siyasetten dışlamaktı; bu-
gün halk ne politikacıya inanıyor..
Ne de partilere güveniyor..
Kolay para kazanmak, köşeyi dönmek, devleti
hortumlamak, kirli işler çevirmek, deviet yaşamın-
da yirmi yıldan beri başattır; özal'ın tonumlannı ek-
tiği dünya görüşü bugün köküne kadar geçerli-
dir...
Yapısallaşmıştıri..
•
SonuçtaTürkiye yirmi yıldan bu yana günden gü-
ne bozuldu..
Kirlendi..
Kokuştu..
Çürüdü..
Ekonomi sanallaştı; üretime dayanan ekonomi-
den kopuşun bedelini ödeyecegiz. Bu bedel ne t)ir-
kaç ayda ne de birkaç yılda ödenebilir; hiç kimse
durup dururken yıllann olumsuz birikiminin kısa
sürede siiinebilecegini sanmasınL
Ancak yaşadığımız kriz gözlerimizi biraz açmış-
sa, kurtuluşun ilk şimşeği çakmış demektir...
Peki, çaktı mı o şimşek?..
AÇIK MEKTUP
'İnsan beyni var oldukça cözüm vardır'
Tutuklu ve hükümlüler...
Kimileri öldü, kimileri ölüm döşeğindelef,
kimileri ölmeseler de sakat kalacaklar
Yaşadıklan sürece aileleri, yakınlan onlan
"yan ölü" taşıyacaktar.
Birey ölümü seçebilir,
ölümü insanca yaşamanın koşulu olarak görebilir;
deviet ise asla! Çünkü deviet
bireyin yaşamının güvencesi olarak vardır
ve kutsal olan deviet değil, yaşamın ta kendisidir.
Ölümün önüne geçilebilir.
Tutuklu ve hükümlülerin gün boyunca,
tecrite yol açmayacak biçimde, makul sayıda
bir arada yaşamalannı,
ortak mekânlardan yararlanmalannı
sağlayarak;
hiçbir önkoşula, "tretman"a, "uyum'a, "eğrtim"e, vb
bağlamaksızın,
biriikte spor, kültür, rekreasyon faaliyetlerinde
bulunabilmeyi
"hak" kabul ederek;
yani,
tutuklu ve hükümlülerin maddi-manevi varlıklannı
geliştirebilmelerine yönelik,
insancıl ve demokratik infaz anlayışını
benimseyerek;
yani,
Terörle Mücadele Yasası'nın 16. maddesini
kaldıımayı,
gerekli mekânsal değişiklikleri yapmayı,
toplumun demokratik örgütlenmesine ağır darbe
vuran
3'lü Protokol'ü yürürlükten kaldıımayı
vaat ederek,
Ve vaatleri gerçekleştirme güvencesini vererek
Ölümün önüne geçilebilin
KUTSAL OLAN _ _ _
DEVLET DEĞİL,
YAŞAMIN TA KENDİSİDİR.
Av. Sadık Erdoğan
Ankara Barosu Başkanı
Av. Yücel Sayman
Istanbul Barosu Başkanı
Av. Noyan özkan
Izmir Barosu Başkanı
Muayene, Teşlıis, Tedavf
TÜRK KALP \AKFI
19 Mayıs Cad. No: 8 Şişli/Jstanbul
Td: (212) 212 07 07 (pbx) Faks: (212) 212 68 35
Intemet WtpV/www.tkv.ofg.tr
e-maN: geasekreter@tkv.org.tr koonSnator@tkv.org.tr