Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 11 NİSAN 2001 ÇARŞAMB
14 T T J . R kultur@cumhuriyetcom.tr
Kadınve
kimlik
sonınlannın
irdetendiğj
sergide
SuzyHug
Levy, (solda,
önde), İnci
Eviner (solda,
duvarda)
Tomur
Atagök'ün
işfcri.
(sağda)
Türkiye'den kadın sanatçılann gerçekleştirdiği 'Ben Gördüğün Gibi Değilim' sergisi Almanya'da
Görünenm ardmdaki kadmAHUANTMEN
Türkiye'den bir grup kadın sanatçı-
nın son dönem yapıtlannı bir araya
getiren 'Ben Gördüğün Gibi Değilim'
başlıklı sergi, şu günlerde (11 Mart -
1 Mayıs arasında) Almanya'nın Bonn
kentindeki Frauen Mûzesi'nde sürü-
yor; yaz aylannda da Berlin'deki Ho-
henzollerndamm Belediye Sanat Ga-
lerisi 'nde gösterilecek. 1981 'de kuru-
lan Frauen Mûzesi'nde bugûne dek
dünyanın dört biryanından 2000'i aş-
kın kaduı sanatçının yapıtlan sergi-
lenmiş.
Küratörlüğünü, sergide yapıtlany-
Ia da yer alan Tomur Atagök üstlen-
miş; ötekı sanatçılar ise Canan Bey-
kaJ, İnciEviner, SuzyHug-Levy, Gül-
sün Karamustafa ve IVur Koçak. Bu
isimleri, kadın ve kimlik sorunsalının
irdelendiği bir sergide topluca değer-
lendirmek, aslında bizim burada, baş-
ka kadın sanatçılan da katarak yap-
mamız gereken bir iş diye düşünüyo-
rum; son 20-30 yılda Batı'da olduğu
kadar Türkiye'de de güncel sanatın
öncüleri kaduıJar çünkü. Kadına top-
lum düzeni içinde dayatılan kimlikle-
ri sorgulayan işleryapıyorlar, yeni bir
dil, anlatım arayışı ortaya koyuyorlar
ve farklı malzemeler kullanıyorlar.
Üstlenmek dururaunda kaldığı rol-
lere göre Idınlüdendirilen, o rolleri
reddedecek olsa çoğu zaman toplum-
sal ya da psıkolojik bir bedel ödemek
durumunda kalan kadın, 'Ben Gör-
düğün Gibi Değilim' başlıklı bu ser-
ginin ana temasını oluşturur gibi gö-
rûnse de sergide aslında kimükmese-
Jesini daha geniş boyutlanyla ele alan
işler de bulunuyor. Bu işlerin çoğunu
biz, Türkiye'de kimi kişisel ya da kar-
ma sergide gördük. Tomur Atagök'ün
1996 tarihli Anadolu Tannçalan;
Gülsün Karamustafa'nın 1995 tarih-
li Resimli Tarih'i ve 1999 tarihli Or-
yantal Fanteziler tçin Pekiştirme Seri-
leri; Canan Beykal'ın, ismini sergi-
den alan ya da sergiye ismini veren
BenGördüğün GibiDeğüim'in yanın-
da 1995 tarihli BanaGekhgin YeriAn-
latçalışması; İnci Eviner'in Yapı Kre-
di Kazım Taşkent Sanat Galerisi'nde
açtığı kişisel sergisinin bir kesitini
oluşhıran 2000 tarihli Hiçbir yer-göv-
de-burası dijital baskı fotoğraf serisi;
Suzy Hug-Levy'nin bir performans
videosu ve giysi heykellerinden olu-
gündeme geldiği yıllann 1960'lann
sonu-70'lerin başındaki ateşli döneme
rastladığını görüyoruz. Giderek sesi-
ni duyuran kadın hareketinin de etki-
siyle, kendilerine grydirilmiş kimJik-
lere başkaldıran, kendilerini yeniden
tanımlamak çabasına giren, erkekler-
le eşit haklar ve özgürlükler için mü-
cadele eden kadın sanatçılar için ben,
tüm kodlanmışhğıyla yerle bir edilip
yeniden kurgulanması gereken bir ol-
guya dönüşüyor.
CaroleeSchneeman,GinaPane, Fa-
ith VVildinggibi sanatçılann, kendile-
rini anlatmak için en kestirme yol ola-
rak seçtikleri performanslannda, fe-
minist ideolojinin o zamanki söyle-
mini görsel lalmaya çalıştıklannı iz-
larda kadınlann şiddet öğesini içeren
sunumlar, dikkat çekici başlıca özel-
Iikler. Sanat alanında o dönemde bir
tür savaş veren o ilk kuşak feminist-
lerinki gibi bir feminist sanatçılar ku-
şağı ya da meseleye o denli ideolojik
ve politik yaklaşan bir kadın sanatçı-
lar grubu, bizim yakın geçmişimızde
görülmedi. Bizde kadınlar, feminist
olarak adlandınlmayı sevmiyorlar,
kaduısanatçı aynmını da benımsemi-
yorlar.
Öte yandan, 'Ben Gördüğün Gibi
Değilim' başlıklı bu sergide, Türki-
ye'de günümüz sanatının kadın öncü-
lerinin hemen hepsinin işlerinde açık-
ça görüldüğü gibi, bir bakışın, o er-
kek-egemen bakışın reddinin okuna-
B
onn'daki Frauen Mûzesi'ndeki 'Ben Gördüğün Gibi Değilim-Günümüz
Türk Kadın Sanatçılan' sergisinde Tomur Atagök, Canan Beykal,
İnci Eviner, Suzy Hug-Levy, Gülsün Karamustafa ve Nur Koçak'ın
son dönem yapıtlan yer alıyor.
şan enstalasyonu Içindeki; Nur Ko-
çak'ın hem tuval hem fotoğrafla bel-
gelediği Ebrusan Vlrrini ışleri.
Her biri, Türkiye'de kadın sanatçı-
nın kendisini ilgilendiren konularda
ne denli düşündüğünü ortaya koyan
ve her birinın kendilerine özgü, yıllar
içinde olabıldiğine yetkinleşmiş sa-
nat dilini duyuran çalışmalar. Serginin
başlığı yerinde: Bütün bu işlerde or-
taya konan mesele, gördüğümüzün
ardındaki anlamlarla ilişkili. Tomur
Atagök'ün sorduğu gibi, 'Ben, onun
gördüğü müyüm?'.
Uluslararası sanat ortamına baktığı-
mızda, kaduı sanatçılann toplu halde
lerken kendi benliklerini nasıl sorgu-
ladıklanna tanık oluyoruz. Bu sorgu-
nun görselleştirilmesinin yolu gövde-
den geçiyor öncelikle.
Kadın kendi gövdesini, kendisini,
benini kendisi tanımlamak istiyor ar-
tık: Yaşam küitürünün her alanında
varlığtru sürdüren erkek-egemen bas-
kısını tanımını reddediyor. Izlenen ol-
nak istemiyor. O baskıyı tersine çe-
vırmek istiyor. Bu dönemde üretilen
pek çok yapıtta kadın gövdesine ait
simgelerin kullanılması, kadın göv-
desirun tabu kabul edılmış kimi doğal
hallerine göndermede bulunacak işle-
rin yapılması ve özellikle performans-
bileceği de ortada. Sergidekı hemen
tüm yapıtlarda, reddedilen o baskıyı
gözler önüne sermeye çalışan bir yak-
laşım var: Tomur Atagök, kadın sa-
natçılann çok sevdiği tannça olgu-
sundan hareket ederken, bu yapıtla-
nnda kimi zaman kadını pop öğeler-
le de görselleştiriyor; Suzy Hug-Levy,
kadın olarak üzerinde hissettiği bakı-
şm agırlığının içini boşaltırcasma ha-
yalet figürler yaranyor; Gülsün Kara-
mustafa oryantal fantezilerin nesnesi
olarak kadını gözler önüne seriyor;
Nur Koçak, kadın gövdesinin sunu-
muyla ilişkili erotik iç çamaşırlannı
büyüteç altına alıyor.
Hepsinde, kendileri dışında bir ba-
kışı görsellestirme çabası izlenirken,
sözünü ettiğim yabancı feminist sa-
natçılann işlerinde olduğu gibi kendi
gövdelerine yönelik açık bir agresyon
olmayışı, ancak içe dönük bir irdele-
menin varlığı da aynca ilginç bir or-
tak özellikleri. Sergide, benin görün-
düğü gibi olmadığına dair en doğru-
dan yaklaşımı ortaya koyan iş ise Ca-
nan Beykal'ın sergiyle aynı başlığı ta-
şıyan işi. Burada Beykal, kendisini
çoğaltmış ve dış bakış tarafından iz-
ienen olmak yerine, kendi kendini iz-
lemiş. Işin ironik yanı, bu eski fotoğ-
rafla onun yine, gördüğümüz gibi of-
mayışL
Sergide, dediğimizgibi, kimlik me-
selesini daha geniş boyutlanyla oku-
ma olanağı da var. Bir kere bu sanat-
çılann hepsinin işlerinde, kadm olma-
nın yanı sıra bir Doğulu kadm ya da
Doğu-Batı kıskacmda kadın, kent ve
kadın, tarih ve kadın gibi tırnak içi
meselelere göndermeler bulunuyor.
İnci Eviner'in Hiçbir yer-gövde-bura-
sı başlıklı fotoğraf serisi bu bağlam-
da ilginç bir örnek: Üzerinden zaman
geçtikten sonra yeniden görünce bu
işin, bir kadm olarak kimlikleştirümiş
Istanbul'un bilinçaltmın resmi gibi
okunabileceğini düşünüyorum. Ben
Gördüğün Gıbı Değilim, sonuçta, ger-
çekten ilginç bir sergi oluşturuyor.
Sergideki işteri ayn ayn görmüş olsak
bile, belli birbağlam içinde sunumla-
nn ve işlerin birbiriyle olan ilişkisin-
den doğan yeni anlamlarin zenginleş-
tirici etkisi yadsınamaz. Dolayısıyla
bu sergi, umanz, gezip gelir ve bura-
da da gösterilir.
Bill Clinton,
'Hay Festivali'nde
Küttür Servisi - Eski
Amerika Başkanı Bill
CBnton, Ingiltere'nin ta-
nınmış festivallerinden
Sunday Times Hay Fes-
tivaB'ndeki bir konfe-
ransa konuşmacı olarak
katılacak. 25 Mayıs'ta
başlayacak olan bu fes~
tival, Clinton'ın başkan-
ük görevi sona erdikten
sonra toplumun önüne
ilk çıkışı olacak.
Ingiltere'nin sponsor-
luğunu yaptığı ve 26
Mayıs'ta gerçekleşecek
ırkçıhkla mücadele ko-
nulu konferansta izleyi-
ciler Clinton'a soru yö-
neltebilecek ve fîkir
alışverişinde bulunabi-
lecekler.
Festival Sekreteri Pe-
ter Florence konuyia il-
gili duygulannı "Çok
heyecanlaiidım. İngffiz
kamuoyunun Bifl Cüo-
ton'a soru sorma şana
ofananuşb. Ointon geç-
mişSOjiliçerisindeger-
çekleförifcn en önemH
işbiriigi anlaşmalannın
başaktörüydü" sözle-
riyle ifade erti.
10 gün sürecek olan
fesrivale dünyanın her
yerinden gelen çok sa-
yıda izleyici (yaklaşık
50 bin civannda olması
bekleniyor), kitabevi sa-
hipleri, şair, yazar ve bi-
lim adamırun yanı sıra
yazar Margaret Atwo-
od, Lonis de Bernieres,
Nick Hornby, David
Baddiel ve Sir Paul
McCartney'ninde kaol-
ması bekleniyor.
Bir çıkolata da Gaııde ChabroFdan
• Bir zamanlar Fransız
sinemasında 'Yeni Dalga'
akımının öncülerinden olan
Claude Chabrol yeni filmi
"Merci pour le chocolat" ile bir
kez daha sinema afişlerinde.
GÜRHANUÇKAN
STOCKHOLM - 71 yaşındald usta yönet-
men Claude Chabrol, 52 filmlik geçmişiy-
le sinemanın en üretken yöneönenlerinden.
1950'li yıllarda Fransız sinemasuun yaşadı-
ğı "Yeni Dalga" akımının öncülerinden. Çe-
şitli Avrupa ülkekrinde yeni fflmi "Merci
pour le chocolat" (Çikolata için teşekkür-
İer) gösterilmeye başlandığında kendisini
Paris'te ziyaret eden gazetecilerin ısrarla bu-
nu anımsatmasından neredeyse pek hoşnut
değiL Bir Isveç gazetesine "Yeni Dalga"
hakkında şöyle konuştu.
- Sinema yaşantımda o devreye saplanıp
kalrmşdeğüim. Unutmayın ki "Yeni Dalga"
en çok 3 yıl sürdü. O kadar da önemli değil.
O zamandan kahna dostlarla karşılaştığım-
da kaldınm değiştirmiyorum, kuşkusuz. A-
ma ben o epok'u fazla anlamlı bulmuyo-
rum.
Ne var ki Chabrol'un unutmak istediği o
devirden kalma bir yanı aynen duruyor:
- Burjuva sınıfindan nefret ediyorum. O
smıfa dahil olup da çok çalışan kişilerden
değil -öyleleri de var-. Ama o yapay kişiler-
den, bütün yaşamı rol oynamakla geçenler-
den nefret ediyorum, diyor bu yanı söz ko-
nusu olunca.
Claude Chabrol, bunlan söylerken, Pa-
ris'in lüks restoranlannın daimi konuğu ol-
duğunu gizlemiyor. Eşi, Fransızsinemasnun
bir zamanlardaki "en olgun veseksj" artis-
ti Stephane Audran.
Anti-pofoiye bir film
"Merci pour le chocolat" bir bakuna po-
lisiye bir film. Filmlerinde kadm portre-
leriyle dikkat çeken Chabrol, bu filnun-
de de Isabell Huppert'i Mika rolündeön
planaçıkanyor. Jacques Dutrone, Andr-
e adlı tanınmış bir piyanıst rolünde. Ye-
ni evli bu çifti bir gün genç bir müzis-
yen ziyaret ediyor...
- Bu film, behrli bir noktaya kadar bir
polisiye, gerilim filmi, diyor Claude
ChabroL Ben filmi bir 'anti polisiye',
baş aşağı edihniş bir gerilim filmi ola-
rak da tanımlayabilirim. Polisiyeler ge-
nellikle bir komplo üzerine kuruludur.
Benim polisiyemde ise filmin temelini, çö-
ken bir komplo oluşturuyor. Bilgilerin çoğu
filmin başında değil, sonunda veriliyor.
Normal polisiyelerde bunun tam tersi söz
konusudur. Filmin başında sırlar ve gizli-
likler olur ve bunlara filmin sonunda açık-
lık getirilir. Bu filmimde ise bazı su"lar der-
hal açıklığa kavuşuyor ama.. en büyük su",
insan denilen varlığm sırn, ön plana çıka-
nlmadan yansıtılıyor ve birçözüm önerilmi-
yor. Insan denilen varlığm sam nasıl çözü-
lürki?
"Merci pour le chocolat" Cenevre Gö-
lü'ne bakan, ripik bir yüksek burjuva kona-
ğında çekilmiş. Oyunculann gardırobu
Yves SaintLaourentkoleksiyonundan. Çev-
re, gözden kaçmayacak bir şekilde Bunu-
el'in "Gündüz Güzeli" filminiçağnşünyor.
Bir tek Catherine Deneuve e
t
Yalan üzerine oluşan kimlik
Claude Chabrol, nefret ettiğini söy-
ledigi yüksek burjuvaziyle uğraş-
mayı seviyor. Her varlıklı ailenin
geçmişinde yolsuzluk var demi-
yor ama, "Gannrobun bir köşe-
sinde yine de unutulmuş bir iske-
let yatar" diyor. Çocukluğuna dö-
nerek ipucu veriyor.
- Ben küçükken etrafimda müt-
hiş yalanlar söyleniyordu. Herkes alabildi-
ğine yalan atıyordu. Sanınm böyle bir or-
tamda büyüyen tek çocuk ben değıldim. Ço-
cuğun kişiliği, yetişkinlerin anlattıklanyla
kendi algılamalanndan şekillenir. Bana ya-
lan attıklan sırada, yalan atmanm kötü bir
şey olduğunu söylüyorlardı. Bu da tamam-
layıcı, ekstra bir yalandı. Ben de filmlerim-
de bunu göstermeye çahşıyorum: Nasıl ola-
bileceğiyle, nasıl olduğu arasındaki farkı.
Ama bir başka amacını da hemen ekliyor:
- Başkalannm neden benim kadar mutlu
oünadıklannı anlayabilmek için! Ben ken-
di mutluluğumla ilgili fümler yapamam, ya-
kışık almaz. Başkalannm mutsuzluğu üze-
rine filmler yapıyorum. Bu daha semparik!
Usta yönetmen, son yıllarda filmlerinde
Isabelle Huppert'i yeğliyor.
- Böyle oldu, kendiliğinden. Ne istediği-
mi anlamak için ağzımdan söz çıkmasmı
bekJemiyor ve istediğimden fazlasmı veri-
yor. Birbirimizi anlamak için zaman harca-
mamıza gerek kalmıyor.
Claude Chabrol'un emekli olmaya niyeti
yok.
- Biraz sakinleştim ama, diyor. Birkaç yıl
öncesine kadar her 9 ayda 1 film yapıyor-
dum, şimdi bir buçuk yılda bir. Ama her an
kafamda üç proje birden gelişiyor, her za-
manki gibi.
DEFNE GOLGES]
TURGAY FtŞEKÇİ
Bir Antoloji Yapalım
Son yıllarda peş peşe çok sayıda şiir antolojis
(seçki, güldeste) yayımlandı, yayımlanıyor.
Ancak her yayımlanan antolojinin ardından da tar-
tışmaJar eksik olmuyor.
Genellikle antolojiyi hazırlayanlar ve yayımlayan-
laria şairier arasındaki tartışmalar iki noktada odak-
lanıyor:
Birinci nokta, antoloji hazırlayan ve yayımlayanla-
nn şairlerin şiirieri üzerinde istedikleri biçimde kul-
lanma özgürlükleri olabilir mi?
Yasaya göre antoloji hazırlamak, egitim amaçlı ve
emek verilen bir iş olarak nitelendiğinden antoloji ha-
zırlayıcısı seçeceği şiirieri dilediği gibi değerlendire-
bilir.
Şairier ise şiirieri üzerinde mutlak haklannın bulun-
duğu, kendilerinden izin alınmadıkça hiçbir biçimde
şiirlerinin kullanılmayacağını savunuyoriar. Bu ne-
denle kimi şairlerin, antoloji hazırlayanlara ve onlan
basan yayınevlerine karşı açtıklan davalar sürüyor.
Ikinci tartışma noktasını ise işin tecimsel yanı oluş-
turuyor. Antolojiler, tek tek şiir kitaplanna göre daha
fazla satılıyor. En çok ilgi gören aşk şiirierini içeren
antolojilerden hemen her yayınevi bir tane yayımla-
dı. Hatta yayınevlerinin dışında kendi adına antolo-
ji yapıp, bastınp satanlar da görülüyor.
Dolayısıyla antolojiyi hazırlayanlar da, yayımlayan-
lar da bundan para kazanıyorlar. Buna karşın anto-
lojilerde şiirieri yayımlanan şairlere telifhaklan ya hiç
ödenmiyor, ya da gülünç sayılar ortaya çıkryor. İlk ba-
sımda bir telif ödense bile sonraki basımlarda aynı
özenin gösterilmediği görülüyor. Bu da ortaya bir
"haksız kazanç" olgusu çıkanyor.
Şairlerin antolojilere itirazı iki noktada toplanryor.
İzin alınması ve telif ödenmesi.
• • •
Yayımlanan antolojilere genel bir değeriendirmey-
le baktığımızda antoloji hazifiayanlann bu işi yalnız-
ca bir toplu sunum olarak gördükleri anlaşılıyor. Var
olan ürünlerden seçmeler yapıp bir araya getiriyor-
lar. Elbet antoloji hazıriayıcıların beğenileri yapılan
seçmeleri belirliyor. Ancak herkesi kapsama kaygı-
sı, genellikle kişisel beğenilerin önüne geçiyor.
Oysa bir antoloji hazırlamak aynı zamanda bir
eleştiri ve değerlendirme çabasını da içerir. Yeni bir
bakış, yeni bir yaklaşım getırebilir. Antoloji hazıriayı-
cısı bir eleştirmen gibi alışılmadık degerlendirmele-
re gidebilir. Sözgelimi, son yirmi beş yılda şiir yazan
iki yüz şairi bir araya toplamak yerine bu şairier için-
den yirmisini seçip bunlann bu dönemin şairieri ol-
duğunu savunabilecek bir derleme çok darıa önem
taşryacaktır.
Belli bir temadaki şiirieri bir araya getiren an-
tolojilerde ise eleştırel bir seçme yapılıp aşk temalı
şiirierin en güzeli bunlardır ya da doga temalı şiirier
şu şu özellikleri taşıriar ama günümüzün çevre
sorunlan da yazılan şiiriere girememiştir gibi sap-
tamalar yapılabilmelidir.
Yapılan antoloji çalışmalannda bu özelliğin, an-
tolojinin görülmeyeni ortaya çıkanp gösterme, yeni
öiçütler getirebilme işlevinin önemsenmediği
görülüyor.
Böyfe olunca da antolojiyi hazırlayantenn ticari
kaygılaria davrandıklan yolundaki eleştiriler haklılık
kazanıyor.
Özgiü Anslan'dan Analoji'
• Küftür Servisi -1997 yılından bu yana grup
sergilerinde dikkati çeken Özgül Arslan, Beral
Madra'nın küratörlüğunde ilk kişisel sergisini
Galeri Dürer'de açtı. Özgül Arslan, kendi
kuşağının bireysel ve toplumsal sorunlarmı,
ilişkilerini ve yaşam biçimlerini hem
geleneksel sanat tekniklerini hem de bilgisayar
tekniklerinin olanaklanm kullanarak
görselleştiriyor. Arslan'm 'Analoji' başlıklı
yerleştirme sergisi 27 Nisan'a dek sürecek.
(249 20 09)
Kapsama Alanı'
• KüMr Servisi - Farklı sanat dallanyla uğraşan
bir grup genç, Asmalı Mescit Minare Sok. No:
15/A adresmdeki mekânda ortak bir yaratım
süreciyle 'Kapsama Alam' adlı bir sergi açtı.
lletişim alanmdaki değişimin hayatlanndaİci
rolünü ve yaşadıklan iletişim sorununu
sorgulayan grup; heykel, müzik, grafik, resim,
fotoğraf, sinema, tekstil, mimarlık dallannda
eğitimli 29 gençten oluşuyor. 6 Nisan'da açılan
sergi, 21 Nisan'a dek açık kalacak.
Hoflanda Türk liyatro Festival
• AMSTERDAM (AA) - Türkiye-Hollanda
Tiyatro Vakfi tarafmdan her yıl geleneksel olarak
düzenlenen Hollanda Türk Tiyatro Festivali, bu
yıl 17-23 Nisan arasında Amsterdam'da
yapılacak. Fesrivale, Türkiye'den 'Oyuncu', 'Her
Şey Şahane', 'Huysuz Ihtiyar', 'Zapt-u Rapt' ve
'Şen Şakrak Kabare' adlı oyunlar katılacak. Bu
oyunlarda Müşfik Kenter, Derya Alabora ve
Genco Erkal gibi tanınmış isimlerin yam sıra
Grup Gündoğarken ve Beş Taş Çocuk Tiyatrosu
da sahne alacak. Hollanda'da faaliyet gösteren
Türk tiyatro gruplan ise 'Kim Korkar Hain
Kurttan', 'Oyun Devam Ediyor', 'Chakra',
'Geçmişle Konuşmalar' ve 'Hasan'ın Melekleri'
adlı oyunlan sergileyecek. Bu oyunlardan 'Kim
Korkar Hain Kurttan' Maastricht Sanat
Akademisi Tiyatro Bölümü son sınıf öğrencileri
ile Anadolu Üniversitesi Tiyatro Bölümü
öğrencileri tarafından aynı seansta, peş peşe iki
ayn dilde sahnelenecek.
Grand Pnix Avusturya'mn oMu
• COGNAC (AFP) - Andrew Dominik
tarafmdan yönetilen ve Erik Bana'mn
başrolünde oynadığı 'Cpopper' adlı Avusturya
yapımı fihn, '19. Cognac Crime Film
Festivali'nde en büyük ödül olan the Grand
Prix'ye değer görüldü. Dominik'in 'en iyi
yönetmen', Bana'nm 'en iyi aktör' dalında ödül
kazandığı film, aynca 'eleştirmenler ödülü'nü
de kazandı. Gerçek bir yaşamöyküsünden yola
çıkılarak çekilen filmde Mark Read'in
(Chopper) absürd ve komik hikâyesi anlatıhyor.
The Cognac Film Festivali Jüri'sine Ingiliz fihn
pnetmeni John Badham başkanhk erti. 'Jüri
Özel Ödülü'ne de 'La Comunidad' (The
Community) adlı fihniyle yönetmen Alex de la
Iglesia değer görüldü.