23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7 ŞUBAT 2001 ÇARŞAMBA HABERLER Loğoğkı: Bustı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Dışişleri Bakanlığı Müsteşan Büyükelçi Faruk Loğoğlu. diplomasi muhabirlerine verdiği yemek sırasında yaptığı açıklamada, ABD Başkanı George W. Bush'un Başbakan Bülent Ecevit'e gönderdiği teşekkür mektubunda tartışma konusu yapılan ifadelere açıklık getirdi. Loğoğlu, Bush'un 'engel' demediğini, iki ülkenin birlikte karşılaşabileceklen bölgesel sorunlan dile getirdigini açıkJadı. Yaymcılar Ecevîne 9örüştü • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Televızyon Yayıncılan Derneği, Başbakan Bülent Ecevit'ten, Radyo ve Televizyonlann Kuruluş ve Yaymlan Hakkında Yasa'da acilen değişiklik yapılarak "sahipliğin şefFaflaştınlması"nı istedi. Nuri Çolakoğlu başkanlığındaki Televizyon Yayıncılan Derneği üyeleri, Başbakan Bülent Ecevit ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli ile görüşmenin ardından gazetecilere yaptıklan açıklamada, yasaidan kaynaklanan sorunlara dikkat çektilderini söyledi. Varti poTrtflotarı tarttşılmafı 7 • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - MHP grubunun basına kapalı bölümünde konuşan Yozgat Milletvekili Mesut Türker, af yasası olarak bilinen şartla sahverme yasasının oylamasında 'ret' oyu kullanan milletvekillennın 'muhalif olarak nitelendirilmesine tepki gösterdi. Parti pohtıkalannın tartışılması gerektiğiru anlatan Türker, "Ben dahil kimsenin ülkücülüğü tartışılamaz. Ama yöntem farklılıklan olabilir" dedi Mehmet Yasak serbest bipakıUı • ANKARA (AA)- 'Buffalo Operasyonu' soruşturması kapsamında gözaltına alınan 'Drej Ali' lakaplı Ali Yasak'ın , kardeşı Mehmet Yasak, savcılıkça serbest bırakıldı. 2 gün önce gözaltına alman Yasak, dün öğleden sonra Adliye Sarayı'na getinlerek adli tabiplikte sağlık kontrolünden geçirildı. Yasak, daha sonra ifadesini alan Savcı Kızılarslan tarafından serbest bırakıldı. AÇKLAMA Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Haşim Kıhç, gazetemizde yer alan 'Görüş' adlı köşede, 5 Şubat 2001 tanhinde yayımlanan, Dr. Engin Ünsal imzalı yazıyla ilgili bir açıklama yaptı. Kıhç, açıklamasında, "Hukukçu olmayan, iktisadi ve ticari ilimler akademesini bitirmiş binsinin Anayasa Mahkemesi üyesi seçilemeyeceğine ilişkin bir yasa çıkanldı ve bu yasaya dayanarak Sayın Haşim Kıhç Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildi" biçüninde devam eden yazının gerçeği yansıtmadığını ifade etti. Nizamettin Gökçe ile birlikte 24 örgüt üyesi, önceki gün Diyarbakır DGM'ye çıkanldı 5 tetikçi UıtııldaiKİıDtYARBAKIR/GA- ZtANTEP (Cumhuri- yet) - Istanbul'da teslim olan Hizbullah tetikçi- lerinden jNizamettin Gökçe, Diyarbakır DGM'ce tutuklandı. Öte yandan Gazian- tep'te Hizbullah'ın tlim kanaduıı yeniden yapı- landırmaya çalıştıklan açıklanan 12 kişi yaka- landı. Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5 polisin şehit edildi- ği saldınnın ardından Hizbullah tetikçileri lis- tesinde adı geçtiği ge- rekçesiyle Istanbul Zey- tinburnu'nda güvenlik güçlerine teslim olan Nizamettin Gökçe ile birlikte 24 örgüt üyesi, önceki gün Diyarbakır DGM'ye çıkanldı. G.ece geç saatlere ka- dar ifadeleri alman mi- litanlar. nöbetçi mahke- Ağca'nm afistemi reddedildi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Adalet Bakanlığı, Mehmet Ali Ağca'nın gazeteci Abdi İpekçi cinayeti nedeniyle af yasasından yararlanma başvurusunu kabul etmeyen mahkeme karannın "yazıh emir yoluyla bozulması" istemiyle Yargıtay'a gönderilmesi istemini reddetti. Bakanlık, Ağca'nın istemini reddeden Kartal 1. AğırCeza Mahkemesi'nin karannı yerinde bularak yazılı emir yoluna gitmedi. Ağca, bu kararla ipekçi cinayeti nedeniyle şartla salıvermeden yararlanamayacak. Gözaltına alınan HADEPIilerin kaybolması gerginlik yarattı Diyarbakır'da binlerce kişi yürüdü DİYARBAKIR(Cumhuriyet Bürosu)- Diyarbakır'da binler- ce HADEP'li Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5 polisin şe- hit edilmesi ile Şırnak Silopi'de 2 partilinin gözaltına alındık- tan sonra kaybolmasını protes- to için yürüdüler. Güvenlik güçlerinin copla müdahale etti- ği göstericilerden 16 kişi yara- landı, çok sayıda kişi gözaltına alındı. HADEP Diyarbakır îl Yöne- timi. GafFar Okkan ve 5 arka- daşrnın 24 Ocak'ta silahlı saldı- n sonucu şehit edilmesi ve he- men ertesi gün gözaltına alınan Silopi HADEP llçe Başkanı Serdar Taruş ile parti yönetici- si Ebubekir Deniz'den bir daha haber alınamamasına dikkat çekmek amacıyla basın açıkla- ması yapmak istedi. Polisten sert karşıhk Polisin açıklamaya izin ver- memesine karşrn yaklaşık 2 bin HADEP'li dün saat 12.30'da Ofis semtindeki Belediye Ko- nukevi önünde bir araya geldi. Polis yetkilileri de açık alanda bir basın açıkJaması yapılama- yacağını belirterek partilileri dağılmalan yönünde uyardı. Kitle, Ekinciler Caddesi'nde Tanış ve Deniz'in posterlerini de taşıyarak "Banşa uzananel- ler knîkııı" sloganlan eşliğin- de yürüyüşe geçti. Parti binası- na girmek isteyen HADEP'lile- re de polis izin vermedi. Bu ara- da kalabahğın arasına gıren ba- zı polisler, amirlerin "cop kul- lanmayın" uyanlarına karşın göstericileri dövdüler. meye sevk edildiler. Aralarında Gökçe'nin de bulunduğu 5 tetikçi tutuklandı. Diyarbakır'da Hizbul- lah aduıa bir polisin şe- hit edilmesi, bir polisin de yaralanması olayla- nndan sorumlu tutulan Cuma Güzel,LeylaGül- sever ve Remziye Sol- maz'ın yargılanmalan- na da dün Diyarbakır 4 No'lu DGM'de devam edildi. Duruşmaya tu- tuklu sanıklar Güzel ve Gülsever katılırken bir önceki duruşmada tahli- ye olan Solmaz gelme- di. Güzel, 1 polisin şehit edilmesi ve 1 polisin de yaralanması olayında silahla ateş ettiğini söy- lerken diğer sanık Gül- 1ĞNELİ FIRÇA ZAFERTEMOÇİN VtKOPtK sever, olayda silah kul- lanmadığmı belirterek suçlamalan kabul etme- di. Leyla Gülsever'in avukatı Bald Aksoy da tahliye isteminde bu- lundu. Mahkeme, tutuk- suz sanık Remziye Sol- maz'm duruşmalara ka- tılmmtn sağlanmasına karar vererek duruşma- yı erteledi. Diyarbakır'da 1999 yı- lındadüzenlenen operas- yonda yakalanan Hizbul- lah 'ın sorgucusu Meh- met Anca da dün Diyar- bakır 2 No'lu DGM'de hâkim önüne çıktı. Antep'te operasyon Gaziantep'te de 1 yıl- dan bu yana yapılan operasyonlarda büyük darbe alan Hızbullah'ın llim kanadını yeniden yapılandırmaya çalış- tıklan açıklanan 12 kişi yakalandı. Operaşyon- larda yakalanan Ömer Bala (camiler sorumlu- su), Mustafa Korkmaz, Mustafa Sezer, L Halfl Dflbal, Sedat Gören, Mehmet Karadağ, Ha- kan Karadağ, Ismail Aslan, Mustafa Sağır, FarukGöçer,Sinan Gö- çer, Hüseyin Sağır'ın Göllüce, Ocaklar ve Cumhuriyet mahallele- rinde bulunan camiler- de propaganda çalışma- sı yaptıklan tespit edil- di. Yakalanan militanla- nn ev ve işyerlerinde yapılan aramalarda 1 ruhsatsız tabanca, 1 ruhsatsız av tüfeği, fi- şekler, propaganda içe- rikli teyp ve video ka- setleri, örgütsel içenkli kitap ve dergi ele geçi- rildi. Örgüte adam ka- zandırmak ve gelir sağ- lamak için çalışma yap- tıklan belirtilen militan- lann "HizbuDah'ın Şe- hitfiğTnin bulunduğu Diyarbakır'ın Yolaç (Susa) Köyü'ne ziyaret turlan düzenledikleri belirtildi. Deli dana hastalığma yakalanan 3 kişinin kanının Türkiye'ye gönderildiği iddialan araştınlıyor Kızılay: Ingiltere iyî nîyetlî değilHaber Merkezi - Kızılay Genel Baş- kanı Ertan Gönen. Ingiliz gazetesi The Guardian'da yer alan 'deli dana hastab- ğuıa yakalanan 3 kişiden alınan kanın, aralannda Türkiye'nin de bulunduğu 11 ülkeye gönderildiği' habenyle ilgili olarak Ingiltere'nın söz konusu kanı Avnıpa Birliği dışındaki geri kalmış ül- kelere satmasının arkasında iyi niyet görmediğini söyledi. Sağlık Bakanı Os- man Durmuş, Ingiltere'de deli dana hastahğına yakalanan 3 kişinin kanının Türkiye'ye gönderildiği iddialannın araştınldığını söyledi. Gönen, dün Kızılay Genel Merke- zi'nde düzenlediği basın toplantısında, kan ürünlerinde deli danahastahğına ne- den olan proteinlerin tespit edilmesinin kolay olmadığını söyledi. Türkiye'nin kan ürünleri konusunu çok ciddiye aldı- ğını, Kızılay'ın, ihalesi son aşamaya ge- len Kansaş şirketiyle kan ürünleri imal edeceğini dıle getiren Gönen. Kansaş ıhalesinde, kan ürünlenni ımal eden ül- kenin bu ürünlen kendi ülkesınde kul- landığı gibi Avnıpa Topluluğu ülkele- rinde de ruhsatlı olarak kullanma şartı aranacağmı bildirdi. Gönen. "Görüyo- nızkiIngilterebuürünlerigeri kalmış ül- kelere saüyor. uıgiltere'nin bu davranışı bizim hakİılığımıa ortaya koyuyor. Diye- lim ki İngiltere bu hastahğı bir jerde tes- pitetti,buürünükendiülkesindehem ya- saklayabiiir hem kaldırabilir. Burada ib- mal edilen konu, ürünlerigeri kalmış ül- kelere satmasıdır" diye konuştu. Bilehilcmisattı? Gönen, bir gazetecinin, "Yani tngü- tere bile bile mi satü" sorusu üzerine, u Bfle bile değilse bile bunun ahında i>i niyeti pek görmüyorum. Çünkü Avru- pa Topluluğu ülkelerine satnuş okaydı çokağırmüevyideleriohırdu''dedi. Gö- nen, 'deli dana' hastahğına neden olan kanın Türkiye'ye geldiğinin ispat edil- mesi durumunda Türkiye'nin, resmi kurumlan vasıtasıyla yasal yollara baş- vurabileceğini söyledi. Sağlık Bakanlığı Müsteşan Haluk Tokoçoğhı da yaptığı açıklamada, Tür- kiye'ye ithal edilen kan ürünlerinin ti- tiz bir araştırmaya tabi tutulduğunu be- lirterek söz konusu kanlann resmi yol- larla Türkiye'ye girmesinin mümkün olmadığını söyledi. SlFIR NOKTAS1 /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com 1968 döneminin en tipik özellikierinden birisi tiyatrolann yaygınlığıydı. Genco Er- kal'dan Haldun Dormen'e, Lale Oraloğlu'ndan Müşfik Kenter'e, Erkan Yücel'den Yıldız Kenter'e, Muammer Karaca'dan Toto Karaca'ya, Ayberk Çölok'tan Asaf Çiğil- tepe'ye kadar birçok önemli ti- yatro yıldızını o dönemde tanı- mıştım. 1968 gençliğinin en büyük tercihlerinden birisiydi tiyatro. Orhan Kemal'in 72. Koğu- şu'nu oynayan dönemin Anka- ra Sanat Tiyatrosu'nun oyun- lan için biletleri kuyruğa girerek elde edebilirdik. Dormen Tiyat- rosu için de aynı ilgi söz konu- suydu. Muammer Karaca'nın "Cibali Karakolu" oyunu bir ti- yatro klasiği haline o dönemde geldi. Tiyatrolanmızdan gelen ha- betier iç açıcı değil. Genco Er- kal, "Özel tiyatro denilen şey yavaş yavaş bitiyor. Bu bayra- ğı bizden devralacak hiç kim- se kalmadı" diyerek endişesini dile getiriyor. Haldun Dor- men'in yakınmalan ise şöyle: "Meşrutiyet'ten beri Istanbul ilk kez tiyatrosuz kalacak. Pa- ralan cebimden ödüyorum." Bir Ulkede Tiyatrolar Kapanırsa... Tiyatromuzun çınarlanndan Müşfik Kenter, altı aydır maaş almadan oynadığını söylüyor ve şunlan ekliyor: "Devlet ve özel sektör destek olmayacak. Seyirci gelmeyecek. Peki biz nasıl perde açacağız?" Tevfık Gelenbe'nin tiyatro- sunu yaşatabilmek için evini sattığı söyleniyor. Hadi Ça- man, oyunculanna iki üç aylık çekler vererek idare edebildi- ğinden yakınıyor. Nedim Sa- ban, oyunculanna para vere- meyince kadrosunu dağıtıp tek kişilik oyunlara yönelmek zo- runda kaldı. Birçok özel tiyatro- nun ise ne büyük güçlüklerte ayakta durduğunu biliyorum. Özel tiyatrolann sorunu nedir diye hiç soran oluyor mu? On- ların dertlerinin en önemlileri- nin; biletlerden alınan vergiler, SSK primleri ve de en önemli- si Devlet veŞehirTiyatrolan'nın bakanlık ve belediye desteği nedeniyle uyguladıklan düşük fiyatlar olduğu söyleniyor. Gencay Gürün. "Tiyatro Is- tanbul"u sponsor desteğiyle ayakta tutabildiklerini belirtir- ken bu konudaki ilgisizliğin de- vam etmesi halinde perdeleri kapatmak zorunda kalacakla- nnı açıklıyor. Gürün, devletin ti- yatrolara verdiği yardımın da giderek azaldığına dikkat çe- kerekşunlan vurguluyor: "Pop- çulara gösterilen ilginin onda biribize gösterilse sorunlar çö- zülecek. Tiyatrosuz bir ülke herkese sorun yaratır. Devletin verdiği yardım bu yıl yanyarı- ya düştü. 9 milyar aldık. Ingil- tere, tiyatrolanna yılda 12 mil- yon pound yardım yapıyor." ••• Tiyatro, bir ülkenin kültürya- şamının önemli birsimgesi. Bir ülkede perdeler kapanıyorsa, kültür alanında bir çöküş ya- şanıyordemektir. Birçok tiyat- rocu masraflannı karşılayama- dığı için tek kişilikoyunlara yö- neliyor. Bazı tiyatrocular ise başka alanlarda para kazanıp tiyatroyu bir sevda olarak ya- pıyor. 1968'li yıllarda Beyoğlu'nun dört bir yanı tiyatroydu. Hatta Aksaray'da, Laleli'de tiyatrolar vardı. Şimdi bunlann yerinde yeller esiyor. Tıyatroya bir nos- talji olarak bakabilir miyiz? An- kara Sanat Tiyatrosu bir efsa- neydi birzamanlar. Dormenler, Kenterier de öyle. Şimdi bir ya- şama savaşı içinde olmalan ne acı! Tiyatro sorununu tartışma- lıyız. Tıyatroya olan ilginin azal- masının üzerinde durmalıyız. Kültür Bakanlığı bu konuyla il- gilenmeli. Iş dünyası kültür ya- tınmlan yaparken tiyatro konu- sunu daha ciddi ele almalı. Da- ha da önemlisi medya tiyatro- ya daha çok ilgi göstermeli. Şiddeti tartışıyoruz, hoşgö- rüsüzlüğü, kültürsüzlüğü, acı- masızlığı tartışıyoruz. Insanlığın en eski kültür etkinüklerinden birisi olan tiyatroyu es geçiyo- ruz. Üstelik ülkemizin dört bir yanı binlerce yıl önce yapılmış amfiteatrlarla dolu iken böyle bir dram yaşıyoruz. Tıyatrocu atalanmızın kemikleri sızlıyor- dur. Gelin tiyatroya gidelim. Ti- yatronun ölümüne seyirci kal- mayalım. • • • Not: Esenyurt Belediye Baş- kanı Gürbüz Çapan aradı. 6 yıl önce yaptığımız Ermenistan gezisinde Cumhurbaşkanı Le- von Ter Petrosyan ile görüş- menin detayiannı anımsattı. Petrosyan, diasporayı etkile- mek, anayasadaki soykınm maddesini çıkarmak yanında, aşın milliyetçi Taşnak Partisi'ni kapatmış, sorumlulannı tutuk- lamıştı. Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkileri geliştirmek, sınııiarı açarak sınır ticaretini başlatmak isteyen Petrosyan, "Biz Batı'yla ilişkimizi Türkiye ûzerinden geliştireceğimize inanıyoruz. Bu sınırtarkapablır- sa, ve Türkiye korkumuz sürer- se Rusya'ya bağımlı kalmaya devamederiz"demişti. Petros- yan, Azerbaycan'la savaş sıra- sında ele geçirdikleri sınırşehir- leri Zengezur, Ağdam, Suşa'yı terk edebileceklerini ve sınır geçişlerine açabileceklerini de söylemişti. Karabağ konusun- da ise kısa vadede bir şey ya- parnayacağını, ancak banş sü- reci içinde o konunun da çözü- lebileceğini belirtmişti. Neyazık ki, Türkiye'yi yönetenler Pet- rosyan'ın bu çağnsına cevap vemnediler. Karabağ'ın başın- daki Koçaryan ise Petros- yan'ın yerine Ermenistan'ın ba- şına geldi. Zamanında bu çağ- nlara kulak verilseydi, işler bel- ki de bu kadar kötü bir nokta- ya gelmeyecekti. GLOBAl>OlJTtKÜLTÜR ERGtN YILDIZOĞLU Banş Sürecinde Fantezi ve Gerçek Bu yazı yazılırken Israil halkı sandık başına gidiyordu. Eğer bütün yorumcular ve kamu- oyu yoklamalan yanılmadılarsa Likud Partisi li- deri, "Arap halkının en çok nefret ettiği Israil- li politikacı" Ariel Şaron, seçimleri büyük bir farkla kazanacak. Şaron, "banş sürecinin", Oslo Anlaşması da dahil bugüne kadarki "tüm kazanımlarına" karşı. "Kudüs'ün yönetimini paylaşmam, batıyakasının Ürdün vadisini, Go- lan Tepeleri'ni ve de 1967'de işgal edilen top- raklan geri vermem, Filistin yönetimi şiddete son vermezse görüşmelere başlamam" diyor. Işin aslına bakılırsa, "banş sürecinin " hemen hiçbir aşamada gerçek bir başarı şansı olma- dı. Ama Arafat, Israil liderleri ve Clinton yö- netimi, sürecin temelindeki gerçeğin üzerini hep örterek süreci bugüne kadar getirdiler. Bu arada, Likud lideri, eski komando subayı Ne- tanyahu büyük vaatlerle hükümete geldi ve banşı gerçekleştiremediği için seçimleri, Işçi Partisi'nden, başka eski komando subayı Ba- rak'a karşı kaybetti. Barak'ın seçilmesi, banş sürecinde büyük bir umut yarattı. Ancak, Şaron'un Tapınak Te- pesi'nde çaktığı kibritle tutuşan, 13 "Filistinli Israillinin" öldürülmesiyle devam eden ve bu- güne kadar toplam 380 Filistinliyle 47 Israilli- nin öldürüldüğü intifadayı durduramadığı için tarihe en kısa süreli Israil başbakanı olarak geç- mek üzere. Dün büyük bir istekle Barak'a oy veren Isra- il halkının büyük çoğunluğunun, bugün bir böl- gesel savaş olasılığını bile göze alarak aşırı sağcı, "savaş suçlusu", banş yapmaya hemen hiçbir şansı ve niyeti olmayan bir politikacıyı seçecek noktaya gelmesinin nedenleri, sanı- rım şurada yatıyor: Barış sürecini yaşatan fan- tezilerin hepsi yaşamlarını tamamladılar, so- nunda sürecin (G)erçeği geldi, kendini yeni- den dayattı. Burada analizi zorladığımı düşünebilirsiniz, ama banş sürecinin, sıra 1948'den bu yana topraklanndan sürülen Filistinlilerin geri dönme hakkına gelince çöktüğü de bir ger- çek. Banş sürecinin temeî zaafı, Filistin-lsrail çatışmasının tarihinin özgünlükleri görmezden gelinerek, yalnızca bu günden hareketle ilerle- tilmeye çalışılmasıydı. Üç fantezi (hayali se- naryo) buna olanak verdi diye düşünüyorum. Birinci fantezi: Geçen hafta Filistin Medya Merkezi'nin in- ternet sitesine konan, Arafat'a yönelık (ilk kez!) eleştirel bir dokümanın da saptadığı gibi, Ara- fat, ABD'nin kurumsal ve toplumsal özellik- lerini, bölgedeki dış politika geleneğini gör- mezden gelerek "0/7/ Clinton'ın Israil 'i Filis- tin hakları konusunda ikna etme becerisini ve niyetiniabarttı, umudunubuna bağladı". Ara- fat'ın bufantezinin oluşmasında, birtaraftan Fi- listin halkı içinde gittikçe popülaritesini kaybe- den iktidarının geleceğinin barış sürecinin sürmesine bağlı hale gelmesi, diğer taraftan da Israil karşısındaki iktidarsızlığının etkili oldu- ğu söylenebilir. Ikinci fantezi: Clinton yönetimi, özellikle seçim kaygıları gi- derek artar ve Clinton döneminin sonuna ge- linirken "banş görüşmeleri"r\i hızlandınmak için "yapıcı belirsizlik" olarak bilinen bir pazarlık yöntemi izledi. Bu yöntem, taraflara karşılıklı olarak henüz verilmemiş tavizleri verilmiş gibi gösterip yeni tavizler kopartarak süreci ilerletmeye dayanı- yordu. Böylece taraflar, aslında olmayan taviz- lere dayanarak yeni tavizler verdikçe, araların- daki farklarteorik olarak azalıyor, ama süreç de giderek iskambil kâğıdından inşa edilen bir ku- leye benzemeye başlıyordu. ABD hükümeti sü- re kısaldıkça, bu süreci ve getirdiği yapay si- yasi rahatlamayı, banş sürecinin yerine ikame etmeye başladı. Üçüncü fantezi: Tarihsel gerçeklerden kaynaklanan sorunla- n çözerek ilerlemek yerine, büyük bir adımla ni- hai çözüme ulaşılabileceğine inanan Barak, bu alanda Clinton'ın "yapıcı belirsizlik" taktiğinin de etkisiyle olacak, Israil halkının o andaki ruh haline uygun olmayan bir yönde adımlar atıp birbiri ardına önemli tavizler vermeye başladı. Burada Barak, eğer Arafat'ı bir barış antlaşma- sı imzalamaya ikna ederse bu tavizlerin Israil halkı tarafından eninde sonunda kabul edile- ceğini varsayıyordu. Ancak kendi siyasi coğrafyasında gittikçe zayıflayan Arafat, Barak'ın tüm önerilerini ka- bul etmesine rağmen tarihsel sürecin, geç- mişfn silinmesi anlamına gelen "göçmen/e- rin geri dönme hakkından vazgeçme" önerisi- ni kabul edemezdi. Aslında, Edvvard Said'in Al Ahram'da işa- ret ettiği gibi, Arafat bu tavizi de verebilirdi, a- ma intifada ve radikal hareketlerin giderek güç- lenmekte olması Arafat'ı sınırladı. Bu arada Ba- rak, Israil halkının hem barışa ilişkin beklenti- lerini yükseltti hem de verdiği tavizlerle onlan öfkelendirdi, üstelik bir intifadanın daha patlak vermesini ve sıcak çatışma ortamına geri dö- nülmesini de engefleyemedi. Şimdi, Israil halkı, bir lideri banşı sağlayama- dığı için görevinden alırken bölgesel bir sava- şa yol açma olasılığı yüksek bir lideri göreve getiriyor. Bu paradoksun temelinde tarihsel bir miras var: Israil, 1948'de büyük bir Filistin- li nüfusun topraklanndan sürülmesiyle ve Si- yonist, aynmcı bir devlet olarak kurjldu. Sü- rülenlerin, topraklarına geri dönmesi bu Siyo- nist devletin varlık nedeniyle çelişiycr. Diğer taraftan, bugün henüz bu tarhsel ger- çekliğin, Siyonizmin aşılmasına, çok kültürlü, demokratik ve laik bir Israil devletinin <urulma- sına olanak verecek koşullar yok. Garünen o ki Filistinliler ve Israilliler birlikte yaşamaya ha- zırdeğiller. Şaron'un seçilmesi bu koşullan da- ha da ağırlaştıracak, gerçek bir banşın elde edilmesini daha da geciktirecektir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear