23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7 ŞUBAT 2001 ÇARŞAMBA 14 i l L J 1 \ kultur@cumhuriyet.com.tr Reha Akçakaya 'nın hzılötesi teknikle ürettiğifotoğrafları, um:ag Sanat Galerisi 'nde Lmacım teknikle içeriği bir araya getirmek. Kızılötesi tekniğin yarattığı gri fonlara, gren etkisine, gerçek hayattaki tonlan değiştiriyor olmasına, konunun ilginçliğini eklemeye çalışıyorum. Terk edilmiş mekânlar, hüzün, zamanın yarattığı yıpranma, kaybetme gibi birtakım duygularla çalışıyorum. Ama bunlan resimlerin altına yazmak pek hoşuma girmiyor. 0, izleyenlerin alması gereken bir mesaj.' IMnÇyÇarpıaveremtsd BURCUGtMlŞEN Reha Akçakaya kızılötesı teknikle çektiği fotoğraflannı, Türkiye'de fotoğraf üzerine yo- ğunlaşan az sayıda galeriden biri olan um:ag Sanat Galerisi'nde sergileyecek. Fotoğrafla kuramsal olarak da ilgilenen Akçakaya'nın iki çevirisi (Susan Sontag/Fotoğraf Üzerine, Ro- land Barthes/Camera Lucida), fotoğraf eleş- tirileri ve Hil Yayınlan'ndan çıkan 'Görün- mez lşıkla Yolculuk' adlı bir fotoğraf albümü bulunuyor. Uluslararası alanda pek çok sergı- ye katılan Reha Akçakaya, haziran ayında da Macaristan Fotoğraf Müzesi'nde bir kişisel sergj açmaya hazırlanıyor. - Önce biraz sergiden söz edelim istersenii.. REHA AKÇAKAYA - Sergide yer alan fo- toğraflann hepsi kızılötesı teknikle üretilmiş fotoğraflar. 28 tane fotoğraf var. Bunlar belli bir tema etrafında birleşiyorlar mı emin deği- lim. Ama izlendiği zaman hepsinin belli bir duy- gu bırakmasını ûmit ediyorum. Bunlann bir kıs- mı ilk kez sergileniyor, bir kısmı daha önce ser- gilenmişti. - - Kızılötesi teknik nedir? AKÇAKAYA- tnsan gözûnün duyarlı oldu- ğu radyasyon aralığı 400 ile 700 nanometre ara- sında. Bu film, 700'ün ötesinde 900'e kadar uzanan bir duyarlıhğa sahip. Yani insan gözü- nün görmediği birtakım ışıklara duyarlı. Onun için çok farklı bir efekt yararıyor. Yani cisim- lerin kızılötesi ışığı yansıtmalan, görünür ışı- ğı yansıtmalanndan aslında çok daha farklı oluyor. Ömeğin ağaçlar çok daha açık renk çı- karken gökyüzü ve su çok koyu renk çıkıyor. İnsan teni çok ışıltıh çıkıyor. Damarlar ön pla- na çıkıyor. Farklı bir film türü bu. Önce bilim- sel araştırmalar için geliştirilmiş, daha sonra sanat ortammageçmiş. Ben 1991 yılmdanbe- ri bu filmi kullanıyorum. Teknik olarak benim çok hoşuma giden etkiler yaratıyor. - Yarattığı atmosfer, romantik ve şürsel ola- rak yorumlanıyor. AKÇAKAYA - Evet o tür yorumlanabiliyor. Çok resimsel. Empresyonizme göndermede bulunuyor. Çağdaş sanatın içinde olduğu çiz- ginin belki biraz dışında olduğu söylenebilir. Benim amacım teknikle içeriği bir araya ge- tirmek. Sanatın çarpıcılığının hem "teknıkte hem de içerikte ortaya çıkması gerekli. Biri çok kötü biri çok iyi olursa belki idare eder. ama bunlann ikisi de vasatın üstünde olduğu zaman çok çarpıcı fotoğraflar ortaya çıkabiliyor. Ben de onu yapmaya çalışıyorum. Kızılötesi tek- niğin yarattığı gri fonlara, gren etkisine, ger- çek hayattaki tonlan değiştiriyor olmasına vb. konunun ilginçliğini eklemeye çalışıyorum. "Muüakgerçekle mutiak gerçek- dışı arasındaki skala üzerinde bir yere otunnak zorundadır fotoğraf. ÖzeUiği gerçeğin yeniden yorumlanmasıdır. Fotoğraf bir şeye yöneldiği anda onun değerini değiştirir" Görüyorsunuz, terk edilmiş mekânlar, hüzün, zamanın yarattığı yıpranma, kaybetme vb. gi- bi birtakım duygularla çalışıyorum ben. Ama bunlan resimlerin altına yazmak pek hoşuma gitmiyor. O, izleyenlerin alması gereken bir me- saj. 'Fotoğraf sanat olmak zorunda değü' - Sanat fotoğrafi kavramını nasd algüryorsu- nuz? Sizce böyle bir şey var mı? Gerçekfiğin de- forme edilmesi bunun bir ölçürü olabilir mi? AKÇAKAYA - Bu çok derin bir tartışma ko- nusu. Uzun yıllardır tartışılıyor. Fotoğrafla röntgen fılmi de vesikahk da çekiyoruz, fotoğ- raf polis arşivlerine de giriyor. Ama kullanım nesnesi olmayan fotoğraf da üretiliyor. Bun- lar daha çok sanat denen şeye yakın olan fo- toğraflar. Benim sanat tartışmalanndan izlediğim ka- danyla fotoğraf, sanatın birebir içinde olan bir şey değil. Sanat olmak zorunda değil fotoğraf. Başka bir şey, bazılanna göre daha iyi bir şey. Ama sanatla paylaştığı şeyler yok mu? Tabii ki var. Örneğuı, resimde gözün algılaması gi- bi görsel kurallann hepsi fotoğraf için de ge- çerli. O baknndan çok büyük ilişki içindeler. Sanatsal fotoğrafi tanımlayan şey nedir dersek onun sınınnı çizmek de biraz zor. Ama şunu diyebilirim: Mutiak gerçekle mutiak gerçek- dışı arasındaki skala üzerinde bir yere oturmak zorundadır fotoğraf. Yani yüzde yüz bana ait bir şey olursa size hiçbir şey anlatmaz, payla- şacağırmz bir şey kahnaz. Ama yüzde yüz ger- çeği yansıtırsa da -ki bu çok zor- o da ilgi çe- kici bir şey olmaz, çünkü gerçeğin ta kendisi- ni biz zaten yaşıyoruz. Fotoğrafm özelhğı ger- çeğin yeniden yorumlanmasıdır. Fotoğraf bir şeye yöneldiği anda onun değerini değiştirir. Şu sandalye gerçeklikken bir anda insanlann izlediği bir şeye dönüşür. - Kendinizi yakın bulduğunuz fotoğrafçılar varnu? AKÇAKAYA - Çok fazla fotoğrafçıdan et- kileniyorum. Beğeni yelpazem çok geniş. Me- sela teknik olarak Jan Saudek'in çok üstün bir noktaya geldiğinı düşünüyorum. Onun yani sıra basm fotoğrafçılığı çok ilgimi çekiyor. Hiç yapmamama karşın çok etkileniyorum ve bazı fotoğraflanma bu yansıyor. Ama tabii bir sergi açrığımzda ya da bir kitap çıkardığınız- da konu olarak birbirine yakın fotoğraflan koymanız gerek. Sanat dünyası öyle bir bek- lenti içinde. Üslup olarak bir birleştirici tema etrafinda toplanmasmı bekliyor. (RehaAkçakaya nınsergisi, Ankaraum.ag Sanat Galerisi 'nde 7 Şubat-14 Mart tarihle- ri arasında görülebilir.) OyuncularTlyatroCrubu. Kafka'nınöyküleriniSelmaKöksalınyönetmenliğlndeortakbirçalı$maylatiyatroyauyarladı Pencerenin ardındald yahuzbldar MELTEMKERRAR "Kim terk edilmiş bir hayat yaşar, ama yine de bazen insanlar arasına kanşmak isteğini duyarsa, Idm gfi- nün değişik zamanlaruu, havadald, iş durumundaki vb. değjşikBkkri dik- kate aiarak rutunabileceği bir insan kolu görmek isterse, sokağa bakan bir pencereohnadan uzunsüre yapa- maz." Karanlık, boş bir sokak. sokak lam- basının titrek ışığında, sessizliğe hiç dokunmadan kaybolan yalnız bir adam. Eskinin ve yeninin birbirine ka- nştığı tuhaf yapılara kanşan iç bunal- tıcı devlet daireleri, garip bir korku içinde kim olduğunu kestiremediği- niz tanıdık insanlar, yalnızlık, yal- nızlık... AlbertCamus'nün dediği gi- bi "Her şeyi sunmak ve hiçbir şeyi doğrulamamak"tadır Kafka'nın yaz- dıklan! Oyuncular Tiyatro Grubu 'Sokağa Bakan Pencere' adlı oyunla Franz Kafka'nın öykülerini tiyatro sahne- sine taşıyor. Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat VakfVnda sahnelenen oyunda, yazann 'Sokağa Bakan Pencere', 'Ta- pınan ile Sohbet', 'Kapı Önünde', 'Açlık Cambazı', 'Şarkıcı Josephine ya da Fare Ulusu', 'Cezablar Koloni- sinde' öyküleri bir araya geliyor. Oyunda Selma Köksal, Emrah Kolu- kısa, Gülsüm Soydan ve Cem Safran rol alıyorlar. Yönetmen Selma Köksal, öyküle- ri sahneye taşıma aşamasmda tüm kadro ortak bir çalışma gerçekleştir- diklerini söylüyor. Kafka'yı tercih etmelerinin sebebi ise 'birşeküdeöz- gün ve benzersiz olmak'. "Kafka gi- bi büyük bir yazann dünyası birçok açıdan bize çok \akın geldL Onun dünyasmıtiyatrodanasd yaratabiEriz? Böyle bir sürec, böyle bir soru işare- ti bizinı için heyecan vericiydL" Kafka âleminde uzun bir yolculuğa çıkmak elbette içinden kolay çıkılacak bir yol değil. Aylarca metinler üzeri- ne çalışmanın sonunda zaman zaman uzlaşamadıklan noktalar olmuş arala- rında. Uzun okumalar, dramaturgi ve oyunculuk çalışmalannın ardından Kafka'nın dünyasıyla koşut bir 'pay- iaşma' yoluna gıdilmiş. Bu paylaşım- da en büyük yol göstericiyse oyuncu- lannkendi 'biyografileri.' Çünkü "dört farkb insanın aynı noktada buhışma- sı çok zor" Köksal'a göre. 'Kafka'>ı yorumlamak tehlikeli' Oyunda hiçbir oyuncunun belırli bir rolü yok, bu anlamda ete kemiğe bü- rünen herhangi bir karakter oluşmu- yor. İlk öykünün tapman'ı son öy- künün 'riyaretçisi' olarak, bir başka öykünün 'açiıkcambazj'nı da 'şarkı- cı Josephine' olarak ızlıyoruz. "Kaf- ka'nın gerçeküstü öğeleri çok fazla olan fantastik bir dünyası ve kendine özgüçoközel bir ironisivar.Bütûn bun- larçokcazipveyeni birtiyatrodfli otaş- turînaya çabşıyorsanız size birçokola- nak sunuyor, fakat bunu sahne üstü- ne aktarma süreci tuzaklaria dolu, çünkü Kafka'yı yonunlamaya çahş- mak çok tehlikeli bir şey." Tıpkı Kafka'nın aynı anda pek çok kişi olabilen karakterleri karşısında çoğu zaman kafası kanşan okuyucu gibi, izleyici de oyun karşısında sez- gileriyle baş başa bırakılıyor. Kimi za- man zifiri karanlık, kimi zaman gö- zünüzün içine giren güçlü bir ışık arasındaöyküler birbirine bağlanıyor. Yan yana, arka arkaya ya da birbiri- nin içinde izliyoruz öyküleri. 'Soka- ğa Bakan Pencere', oyunu hem baş- latan hem de sonlandıran öykü olur- ken 'Kapı Önünde' öykülerin arala- nna girerek tekrar ediyor kendini. Bay K.'nin başka yüzlerini hatırla- tırcasına, her seferinde kapuıın ardı- na geçmek isteyen başka bir oyuncu başlayıp toplumsal bir noktaya doğru giden bir açılım var oyunda. Ama sonuçta hepsi 'sokağa bakan pencere' konseptinde, aralıkta, pencerenin bir arkasında, kapının bir ardında kalma, içeriye girememe ya da dışanya çıkamama gibi bir konumlandırmanın özeti.' oluyor. Hızla vurulan kapımn sesiy- le irkiliyoruz. Sahnenin ortasında ka- ranlığa açılan kapı aralanır ve her de- fasında 'yalnızca kendisine ait' oldu- ğunu bilmediği kapıdan girmek ister kapıyı vuran. Yanıt herkes için her se- fennde aynıdır, bekleyen hep dışar- da kalır. Bay K.'nin üzerinde bu ka- dar durulmasının sebebi, .Kafka'da en çok karşımıza çıkan figür olma- sının yani sıra hem Kafka'nın hem de dünyanın ortasında yalnız kalmış bi- reyin yabancıhğını taşıması. Sahneye taşman öyküler arasında bütünlüğü sağlamak için eldeki ma- teryal mümkün olduğunca 'az' kul- lanılmış. Metinlerin büyük bir kısmı- nı eleyip bazı şeylerden vazgeçmek zorunda kalmışlar. Vazgeçtiklerini bir kenara bıraktıklannda geriye Kaf- ka'nın kendisi kalmış zaten. "Kaf- ka'nın kendine özgü bir bütünlüğü var. Bir hikâyesini ş-a da romanını bitirip bir diğerine başladığuuzda sanki bir yerde öncekinin bitmediğini duyuru- yor. Bu belki bizim için en önemM ipu- cuydu. Kafka'nın daha fantastik, ger- çeküstü, sıra dışı ve sivasal, kendine özgü ironisi olan öykülerini seçtik. Bütün öykülerde bir var ohış proMe- mi ve kendi biyografisini, kendi özgün- lüğünü, özgürlüğünü ohışturamama 'Birçok ipucu ve çağnşun var' Öykülerin bütünlüğünde şüphesiz Kafka'nın 'zamansız' anlatısının pa- yı büyük. Açlığınm kırkıncı günün- deki 'açhkcambazmı' renkli sirk soy- tansı gururîa sunuyor sevgili halkı- na. Korkunç sesli Josephine'in şar- kılan karşısında hiç sesi çıkmadan al- kışlayan da aynı halk oluyor. Kaf- ka'nın 1910'lu ve 20'li yıllarda yaz- dığı bu öykülerin karşısında, sokağa bakan bir pencerenin tanıdıklığında sahnedeki oyunculardan farksız ka- lıyor izleyici de. "Bizim içhı en zor olan o atmosferi yaratabilmek veder- dimizi doğru aktarabilmckti" derken bunu anlatmak istıyorlar. çünkü bü- tün bu öyküler içinde hep arka arka- ya gelen karanlık ve ışığın arasında oyun, hayatını bir 'gölge' olarak ya- şamış Kafka'nın yazdıklanndan çok kendisini duyuruyor. 'Yoksabir Shakespeare oynardık' di- yor EmrahKohıkısa. "Kafka'yıoyna- mak istiyorsanız otomatikman söyle- yecek sözünüz var demektir. Çünkü yazdıklannın içinde o kadar çok ipu- cu ve o kadar çok çağnşun var kL- w Oyun, söyleyecek sözü olanlan Kafka'nın dünyasında dillendiriyor, ama klişe bir tanımlamayla 'Kaf- ka'nın bugüne uyarlaması' ya da 'bu- günden kafka'va bakmak' gibi bir amacı yok. Köksal,u Belki Kafka'nın penceresindeh bugüne bakmak diye- büiriz" derken bir ıtiraz geliyor Em- rah Kolukısa'dan: "O hep bugüne bakmış zaten!.." DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ 2002de Neler Olacak? Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Nâzım Şar- kılan adını taşıyan bir video CD yayımladı. Onun şiirierinden yapılmış şarkılardan bir seçme sunmak amacıyla yapılmış olsa da Nâzım Şarkıla- n'nın onun yaşamından kesitler aktaran, yapıtını açıklayıcı, bilgilendirici, özenli bir belgesel film tadı taşıdığını söyleyebilirim. Nâzım Hikmet'le ilgili görüntülerin yanında şar- kılan besteleyen, seslendiren sanatçılann konuşma- lan, Nâzım'ın yapıtını nasıl algıladıklan, nasıl yorum- ladıklannı anlatmalan Nâzım Şarkılan'nt daha da il- ginç kılıyor. Ote yandan Yapı Kredi Kültür Merkezi'nde açılan Nâzım Hikmet Portreler sergisi de ünlü şairimizin cezaevi yıllannda yaptığı resimlerin ilk kez sergilen- mesi nedeniyle özel bir ilgi görüyor. Sergide şairi, yaptığı resimlerin yanında tahta oy- maları, kimi şiirierin ilk kez not edildiği cep defterie- ri, bir şiirinde de yazdığı gibi, tımağıyla kayışına "Pi- raye" adını kazıdığı saati de sergileniyor. Bunlar, sanıyorum 2002'de yüzüncü doğum yılını kutlayacağımız büyük şairimizi anma etkinliklerinin bir başlangıcı. 2002'nin ülkemizde ve dünyada Nâzım Hikmet'in insanlarla yeniden buluşacağı; şiirieriyle, oyunlany- la onlarla yeniden konuşacağı; yeryüzünü, insanlı- ğın durumunu tartışacağı bir yıl olacağı görülüyor. Türkiye halkının, tarihinin en büyük haksızlıklann- dan birine uğramış, yine de ne kendine ne de ülke- sine küsmemiş, umutsuzluğa düşmemiş büyük şa- iriyle arasındaki engelleri kaldıracağını göreceğiz. Mart ayında toplanacak UNESCO Genel Kuru- lu'nun, 2002'in dünyada Nâzım Hikmet yılı olarak kut- lanması önerisini kabul ve itan etmesi bekleniyor. Ülkemizde de Nâzım Hikmet Küitür ve Sanat Vak- fı, bu yılın Nâzım Hikmet adına yakışan etkinliklerle kutlanması için hazıriıklar yapıyor. Bilimsel toplantılarda şairin ve yapıtlannın türlü yönleri tartışılacak. Yıllar boyu süren yasaklann oluş- turduğu önyargılar sarsılacak. Doğduğu kent Selanik, yaşadığı kent Istanbul, ce- zaevlerinde yattığı Hopa, Ankara, Çankın, Bursa; öl- düğü kent Moskova, üzerine şiirier yazdığı Paris, Roma, Havana, Varna, Leipzig, Hiroşima, Kahirevb. yerierde etkinlikler olacak, kitaplannın çeşitli diller- de yeniden basımlan yapılacak. Sahnelerimizde Nâzım Hikmet oyunlan sahnele- Iİ6CGK. Turizmciler, Nâzım'ın anılannı taşıyan kentlere kül- tür gezileri düzenleyecekler. Senaryosunu Nâzım Hikmet'in yazdığı fılmler, ya- şamı üstüne yapılmış belgeseller yeniden gösterim olanağı bulacak. Bütün dünyada gösterime girecek yeni bir Nâzım Hikmet filmi yapılacak. Ama en önemlisi, Türkçenin en büyük şairinin ders kitaplanna ve okullara girmesidir. Millı Eğitim Ba- kanlığı'nca gençlere yönelik şiirierin toplanacağı bir Seçme Şiirier kıtabı hazııianıp öğrencilere dağrtılma- sı büyük bir adım olacaktır. Ortaöğrenimdeki milyonlarca gencimiz Nâzım'ı tanımakla, geçici değil kalıcı bir degerle buluşma- nın mutluluğunu yaşayacaklar, yaşamlarmm anta- mının ve amacının degiştığini göreceklerdir. Bütün bunlar bir ulusun bir şairini anmasının öte- sinde, ulusun kendisiyle yüzleşmesini; çağdaş, ile- rici yanını görmesini, geleceğe ilişkin karariannda da- ha seçıci, gerçekçi davranmasının da yoliannı açıcı etken olacaktır. Nâzım Hikmet, Türk ulusunun yirminci yüzyıldaye- tiştirdiği en büyük değerlerden biridir. Bu değerle iliş- kisi toplumumuzun nasıl bir geleceğe doğru ilerte- diğinin de göstergesi olacaktır. Egttjm kaHkatüPleri sergisi bugün Istanbul'da açılıyor • Kültür Servisi - Anadolu Universitesi tarafından düzenlenen 'Yeni Bir Yüzyıla Girerken Eğitim Sorunlan' adlı uluslararası karikatür sergisi. bugün Schneıdertempel Sanat Merkezi'nde açılıyor. 28 Şubat tarihine kadar izlenebiLecek olan sergi, Anadolu Universitesi'nin yakın bir gelecekte yaşama geçirmeyi planladığı Eğitim Karikatürleri Müzesi'nin çekirdeğini oluşturuyor. Projeye 34 ülkeden 195 sanatçı, 485 yapıtla katıldı. Sergide, katılanlar arasından seçilen 180 karikatüristin 210 çalışması yer alıyor. Jodie Foster, Cannes'da jüri başkanlığından vazgeçti • PARtS (AA) - Ünlü Amerikalı oyuncu ve yönetmen Jodie Foster, bu yıl 54'üncüsü düzenlenecek '2001 Cannes Film Festivali' jürisine başkanlık etmekten vazgeçti. Jodie Foster, Nicole Kidman'ın dızinden yaralanması üzerine onun yerine, David Fincher'in 'The Panic Room' filminde başrol oynayacağı için jüri başkanlığı yapamayacak. Yeni jüri başkanının adı ise henüz açıklanmadı. R U L T U R ÇlZlK K A M İ L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear