23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 25 ŞUBAT 2001 PAZAR HABERLER DUNYADA BUGUN ALİ SİRMEN Yara Daha Sıcaktı .,-..•, Sevgili, Cuma günü öğlen üstü bir davetten aynlmıştım. Galatasaray Lisesi'nin orada "ne yapsam" diye düşünürken Taksim-Tüne! tramvayı önümde dur- du. "Biner miyim, binerim " dedim ve atladım... Bu tramvaylar benim çocukluğumun, gençliği- min tramvaylan ama yine de her görüşümde, "Bu kadar küçükler miydi" diye şaşırıyorum. Bir zamanlar vapurla birlikte Istanbul'un belli başlı ulaşım aracı olan tramvaylar benim belleğim- de daha başka boyırtlarda kalmışlar. Aynı şaşkınlığı 1976'da Paris'e yedi yıl aradan sonra ilk gidişimde de yaşamıştım. 1965-69 arasında üç buçuk yıl yaşadığım ken- te, uzun süre sonra dönüyordum. Içinde yıllanmı geçirdiğim sol kıyıdaki Quartier Latin'i gezerken heyecan ve şaşkınlık arasında gi- dip geliyordum. Boulevard Saint Michel belleğimdeki kadar ge- niş değildi. Hiyerogfifi okuyan, ünlü bilgin Cham- pollion un adını taşıyan, üzerinde ve köşesinde, sanatfilmleri oynatan, sinemalann bulunduğu dar sokak ise benim anımsadığım kadar dar değilmiş meğer. İlk kez o zaman anladım, belleğin koruyucu ol- duğu kadar değiştirici de olduğunu. Yıllar önce, biraz ötede, Sorbonne'da, Bergs- son belleğin kurallannı açıklarken onun aynı za- manda seçici ayıklayıcı olduğunu anlatmıştı. • • * Seksenli yıllann sonlarına doğru, yağmurta biten bir yaz pazar gunünde, bacanağım Yılmaz Tür- keri'nin sürat motoruyla Idealtepe'den başlayan bir gezide de benzeri duyguları yaşamıştım. Çocukluğumun ve gençliğimin Istanbul'u bir de- niz kenti idi. Kıyıda plajlar birbinni izlerdi. Bizim yola çıktığımız Idealtepe'den bir kilomet- re kadar ötedeki Süreyya Plajı çoktan kapanmış- tı, kirlenmesi hızlanan deniz yuzünden Idealtepe Plajı da can çekişiyordu. Hemen bir buçuk mil ötesindeki Bostancı Plajı kentleşme sırasında can vermişti. Suadiye Plajı, doldurularak yapılan sahil yolunun ardında kalmıştı, Caddebostan da hakeza... Fenerbahçe Plajı'nın yeri duruyordu, ama neye yarar! Moda'daki "Deniz Hamamı've "Kadınlarhama- mı" çoktan tarihe kanşmışlardı. Salacak Plajı yok olmuştu. Küçüksu'nun durumutıpkı Fenerbahçe gibiydi... Tarabya'nın modern plajının rıhtımında insanlar mayolannı giymiş, güneşleniyor, hüzün kanşık bir özlemle kirlenmiş suya bakıyorlardı. llerde Yenimahalle'deki plaj henüz can verme- mişti, eskiye oranla tenha olmakla birlikte, oradan su sesleri, denizin tadını çıkaran insan çığnşlan geliyordu. Bir saatten az süren bir yolculukta, çocukluğu- mun ve gençliğimin bütün plajlannın önünden kı- sa sürede geçmiştik. Geçmişte önlaıin her bînne ' gitmek için vapuriar, tramvaylar, dolmuşlarla uzun yolculuklar yapmak gerekirdi. O pazar gününe kadar anılanmda derinliğini ko- ruyan deniz kenti birden yamyassı oldu. ••• Tabelasındaki istikametin tersinden bindiğim Taksim-Tünel tramvayının belleğimdekine uyma- yan gerçek boyutlan bir anda bütün bunlan düşün- dürdü bana. Fransız Konsolosluğu'na doğru yaklaştrken ora- daki dil kurslanna yazılan bir yakınımın birkaç gün önce başından geçen ve bana sıcağı sıcağına an- lattığı olayı anımsadım. O orta yaşlarda, temiz giyiminden varsıl olma- dığı anlaşılan kadını hiç görmedim, ama sanki gör- müşumcesine gözlerimin önünde. Kursa kayıt olmaya gelmişti. Bir buçuk aylık hız- landırılmış kursun fiyatının 95 milyon olduğunu öğ- renince duralamıştı. Son bir umutla sordu: - Taksit yapıyor musunuz? Paranın peşin olarak kurs başlamadan ödenme- si gerektiğini oğrenince hüzünlendi, kınk adımlar- la dönüp ağır ağır uzaklaştı. Kurs devalüasyondan sonra, 135 milyon, adını bilmediğim, yüzünü görmediğim kadının orayagit- mesi artık daha da olanaksız. Taksim'e doğru yaklaşıyorduk, vatmanın hemen arkasında durmuş, nereden çıktıklannı kestireme- dtğim, ama dalgalar halinde Galatasaray'a doğru yürüyen insanlara bakıyordum; henüz yedikleri darbenin farkında değillerdi. Kimileri de döviz bürolarının önünde durmuş, yanmayan panolarda nafile kur anyorlardı. Yara daha sıcaktı, insanlar şaşkınlardı; vurul- muşlardı, ama acıyı henüz tam hissedemiyoriardı. "Aaaahhh!" diye bağırmalan için daha birkaç gün geçmesi, zamların yağmur gibi yağması, yoksul- laşmanın endişesinin yerini, somut yoksunluklann alması gerekiyordu. Öksüz ve Okuyan 'Hükümette değişikük kararım üdeder verir' tstanbul Haber Ser- visi-Uluslararası Nak- liyeciler Derneği'nin (UND) olağan kong- resine katılan ANAP'- lıveMHP'libakanlar, hükümette değişiklik konusunda genel baş- kanlann karar verece- ğini söylediler. Ulaştırma Bakaru Enis Öksüz, kurunun yanında yaşın da ya- kılmak istendiğini be- lirterek "Toplu iğne başı kadar kusurumu bulsunlar. istifa ede- rim" dedi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ba- kam YaşarOkuyan ise "Bir lasım medya yaz- dığma göre bizce yo- rum yapmak doğru değüdir" dedi. Uluslararası Nakli- yeciler Derneği 27. Olağan Genel Kurulu dün Polat Renaissan- ce Otel'de gerçekleşti- rildi. UND Genel Başka- nı Saffet Ulusoy'un açılışını yaptığı kong- rede, divan başkanlığı seçimi tartışmalara neden oldu. Ön sıra- larda bakanlann yer aldığı kongre salonun- da tartışmalann büyü- mesi üzerine Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Fuat Miras'ın divan başka- nı olması oybirliğiyle kararlaştınldı. Emek cephesinden hükümetin ekonomide aldığı kararlara yönelik tepkiler giderek büyüyor Kıızhı sorumhısuIMF• Hervatandaşa 600 dolar ek yük getiren ekonomik krizin sorumlulanmn halka hesap vermesi gerektiğine işaret e^en KESK Dönem Sözcüsü Hasan Karakaya, IMF anlaşmalannın iptal edilmesi gerektiğini söyledi. Prof. Kepenek: ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - KESK Ankara Şubeler Platformu Dö- nem Sözcüsü Hasan Karakaya, son ekonomik krizin hükümet eliyle uygu- lanan IMF politikalannın ortaya çıkar- dığı bir bunalım olduğunu vurguladı. Emekli-Sen Genel Başkanı İbrahim Şahin. IMF'in yaklaşık 3 yılı kapsayan ekonomik programının 14 ay doldur- madan îflas ettiğine işaret ederek, "Si- yasiler kendi beceriksizHklerini birileri- ne yüklemek amacı ile suni gündem ya- ratmaktadırlar" dedi. Emekçilerin, hükümetin ekonomide aldığı kararlara yönelik tepkileri gide- rek artıyor. KESK Ankara Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Hasan Ka- rakaya, düzenlediği basın toplantısın- da, programın iflas ettiğini belirterek, hükümetin bu iflasm nedenlerini ka- muoyuna açıklamasını istedi. Her va- tandaşa 600 dolar ek yük getiren eko- nomik krizin sorumlulanmn halka he- sap vermesi gerektiğine işaret eden Ka- rakaya, IMF anlaşmalannın iptal edil- mesi gerektiğini söyledi. Karakaya, "Emekçilerin hak kayıplan giderilme- Kdir. Krizin faturası yine emekçilere ve yoksul halka çıkaniacaknr. Türkiye yd- lardır ekonomik ve ahlaki bir skandal yaşamaktadır. Halka verikn sözler boş ve yalan çıkmıştır. Tûrkiye'yi 57. hükü- met değfl IMF ve VV'ashington iradesi yönetmektedir. Göstermelik hükümet derhal istifa etmeBdir" diye konuştu. Karakaya, emekçilerin yüzde 50'ye yaklaşan kaybının kamuoyuna açıklan- ması, "yalanveaJdatmacalara" son ve- rilmesi gerektiğini söyledi. Emekli-Sen Genel Başkanı ibrahim Şahin, siyasilerin beceriksizliklerini bi- rilerine yüklemek amacıyla suni gün- dem yarattığını kaydederek "Gelecek- te hem hükümet bem IMF tarafindan çok başanh olduğu sûrekü pompala- nan ekonomikprogramın başansızhğı, Başbakan Bülent Ecev it'in açıklamala- nyîa tescil edihniş oldu. 2001 yılı hedef- lerinin sil baştan olacağı bellidir. Bu de- mektir ki 14 aydır kemer sıkan haDa- mız yeni bir fatura ödemek durumun- da kalacaklanhr" dedi. Şahin, krizin ilk mağdurlannın emekliler olduğunu bildirerek "Emek- lilerimiz, sefalet maaşı olaraknitelendi- rflen maaşlannı alamamışlardır. Sebe- bi, bankalarda para yok. Bankalann içini boşaltanlara, bortumlayıp ülkeyi terk edenlere triryonlar var" diye ko- nuştu. Kemer sıkma " sürecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - ODTÜ'den Prof. Dr. Yakup Kepenek, dalga- lı döviz kuruna geçilmesi- nin sonucunda fiyat arhş- lannın hızlanacağını bil- dirdi. Programm en önem- li ayağının ortadan kaldı- nlmasına karşın, hüküme- tin çelişkili bir tutumla ma- liye politikasında değişik- lik yapılmayacağını açık- ladığma dikkat çeken Ke- penek, bunun kamu çalı- şanlannın maaşlannda iyi- leştirme beklenmemesi an- lamma geldiğini. fiyatlann düşmeyeceğini, ancak ke- mer sıkmanın süreceğini söyledi. Kepenek, faiz yükünün de katlanacağı uyansmda bulunurken "Haftanmilk4 işgüriünde hâkümetin eko- nomiye malryeti katrilyon- larca liradır ve her gün art- maktadn". Sorun, bunab- mın kaynağı olan hükü- mettir" dedi. Prof. Kepenek^şu uyan- lardabulundu: "Once,ma- üye politikasuıda bir deği- şiklik yapümayacağı vur- gulanryor. Bunun anlanu, kamu çahşanlaruun maaş ve ücretlerinde bir i>ileştir- menin beklenmemesidir. Bu dururoda, dar ve sabit gelirlileri enflasyona ezdir- meyeceğiz sözü, her zaman olduğu gibi içi boş bir süs- lemeden başka bir aniam taşunaz. Fîyatiar düşmeye- cek, ancakkemer sıkma sü- recektir. Ancak hükümetin borçlanmasmda faizlerin \uksehnesiyle, 2001 yıh için öngörûkn 16.68 katriryon ürahk faiz ödeneği kaüana- cakbr. Sonra, yapısal re- fonnlar, yani özeDeştirme, Telekom ve THY'nin sao- şryla hızlandınlacaknr. Türkiye, dış borç batağma bannbnakta, yabancı stcak paranın kıskacmda bırakıl- makta ve bu olumsuz ko- şullarda büyük kamu giri- şimlerini sudan ucuza saa- şa sunacaknr." IĞNELİ nRÇA ZAFERTEMOÇİN .5 ı ç E n n E c. AB Komisyonu Temsilcisi, Türkiye'ye adımlannı hızlandırmasını önerdi ;: Kriz işleri güçleı tstanbul Haber Servisi - Avrupa Birli- ği Komisyonu Türkiye Temsilcisi, Büyü- kelçi Karen Fogg, Türkiye'deki ekono- mik krizin işleri birkaç ay öncesine oran- la daha fazla güçleştirdiğini, Türkiye'nin artık daha fazla zamana gereksinim duy- duğunu söyledi. Bu krizin, Türkiye Av- rupa Birliği ilişkilerini (AB) siyasal ola- rak etkilemeyeceğinin altını çizen Fogg, "AB, ülkelerin iç politikalanyia ilgüen- mez, o ülkeler AB adayı olsalar bile" de- di. Marmara Üniversitesi'nce düzenlenen AB seminerinin üçüncü gunünde, öğren- cilerin konuğu olan Karen Fogg, Türki- ye'nin gündeminde yer alan Ulusal Prog- Demirel'i ziyaret eden DYP lideri, sorunları konuştuklarını söyledi Çiller istifa çağnsını yineledi Çfller, seçim hükümeti kurularak yeni bir prog- ram yapıhnasını istedL ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Eski Cumhurbaşkanı Süley- man Demirel'i ziyaret eden DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, "Ya- pıhnası gereken en acfl şey, hükü- metin istifa etmesidir" dedi. Çiller, Demirel'i dün sabah Ku- leli Sokak'taki çalışma ofisinde zi- yaret etti. Yaklaşık bir saat süren basına kapalı olarak gerçekleşen görüşmenin ardından Demirel, Çiller'i kapıya kadar çıkarak uğur- ladı. Çiller, çıkışta yaptığı açıklama- da, Demirel ile ûlkenin genel du- rumunu değerlendirdikJerini an- larh. Çiller, Demirel'e bir süre ön- ceki rahatsızlığından dolayı da geçmiş olsun dileklehni ilettiğini kaydetti. Çiller, milli mutabakat hükümeti önerisinin yanlış anla- şıldığını söyledi. Başbakan Bülent Ecevit'in istifa etmesi, devletin tepesinde banş ol- ması ve seçim tarihi belirlemesini önerdiğini kaydeden Çiller, bedel üstüne bedel ödenmemesi için bir seçim hükümeti kurularak yeni bir programla başlangıç yapılması ge- rektiğini dile getirdi. ram'ın da, ekonomik istikrann da önem- li olduklannı söyledi. Avrupa'da Hıristi- yan değerleri yüksek politikacılann ol- masının, AB'nin bir Hıristiyan Kulübü olduğu anlamına gelmeyeceğını savunan Fogg, "Bizler için çogukuhık, derookra- si, insan haklan daha önemiL Türkiye'nin dini değerleri ve Müshlman oluşu, üyefik konusunda çok da önemti değü" dedi. Türkiye'nin Ko- penhag Kriterleri'ni yaşama geçirmek için hızlı davranması ve bu konuda kendisine hedefler koyması ge- rektiğini ifade eden Fogg. "Tam üye»k,bu kritertere uymaktan geçer. Türkrye, öteid adaylara oranla, tam üyebk konusunda şana en az olan ülke. Türkiye, ekonomik, polhikve sosyaladnn- landaha hızhatmah. Bunu da sadece AB için yapmamah. Zira bu adnnlarTürkinsa- nını da rahadaar" di- ye konuştu. SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR Prof. Boratav: Türkiye şantaj , altında ANKARA (ANKA) - Prof. Korkut Boratav, programın tamamen çök- tüğunü belirtirken Türki- ye'nin ciddi bir finansal krize sürüklenmek üzere olduğu uyansında bulun- du ve bankacılık kesimin- de yaşanabilecek çöküntü- lere dikkat çekti. SBF Öğretim Oyesi Prof. Boratav, bankalann garanti altına alınan dış borçlannın Hazine ya da Merkez Bankası tarafin- dan karşılanmasının ise yalnızca krizin bankacılık ayağının kamufle edilme- si anlamına geleceğini vurguladı. Aralık ayında, IMF'nin zorlamasıyla bankalann dış borçlanmn da Hazine garaatisi.alüna* alındığını hatırlatan Bora-, tav, "Rezalet olarak nite- lendirilebilecek bu ödünün ciddi cezai sorumluhık ta- şjy abilecek bir özeflik taşı- d^uudüşünüyonun" diye konuştu. Arahk 1999'da IMF ile yapılan stand-by anlaşma- sının, tt dövizkuruçıpasına bağh antienflasyonist istik- rar programı" modeline dayandığmı hatırlatan Bo- ratav, bu uygulamanın dünyadaki örneklerinde de hızlı bir canlanma aşama- sını izleyen bir daralma sarkacım içerdiğini söyle- di. Boratav, daralma kon- jonktürünün büyük boyut- lu sermaye çıkışlart ile bir- leşmesiyle finansal krizle- rin gündeme geldiğini be- lirterek şöyle dedi: "Türkiye 1999 Arahk'ı Be2001 Şubat'ı arasında bu sarkaa, finansal bir kriz de rçererek aynen izlemiştir. Yapısal reformlar adı alhn- da, Türkiye'nin toplumsal yaptsmın temel parametre- leri, IMF bürokratlan ile yetkisizve sonunsuz iki ka- mu görevHsi arasmdabefir- lenmiş; hükümct, parla- mento ve Cumhurbaşkanı, dış krediler kesikcek şan- tajı aHmdadn:'' oralcalislar@yahoo.com Türkiye'nin acil olarak "dalgalı kur"a degil, demokrasiye gereksi- nimi var. Yurtdışından deneyimli ekonomi uzmanlannın getirileceği ve onlann ekonomik krize çözüm bulacakları söyteniyor. önceki gece TUSES Vakfı'nın geleneksel yemeğinde, ülkemizin dünya çapında ünlü bir ekonomi uzmanıyla sohbet ettim. Atilla Ka- raosmanoğlu'na, son gelişmeler konusundaki düşüncelerini sor- dum. Karaosmarroğlu ilginç ve uyancı açıklamalar yaptı: "Efendim, herkes benden eko- nomici olduğum için ekonomik ce- vaplar bekliyor. Türkiye'deki krizin cevabı ve çözümü ekonomik değil öncelikle siyasi. Türkiye, yaşadığı bu yapısal kri- zi, ancak katılımcı demokrasi mo- deliyle aşabilir. Katılımcı demokra- si olmadan krizin birisi biter diğeri başlar. Içeride ve dışanda güven veren bir demokratik süreç başla- madıkça bu sorunlardan kurtulmak mümkün değil." TÜSİAD da çözüm için siyasi adımlara öncelik verilmesi gerekti- ğine dikkat çekti. Işadamlan Hel- Acil Demokrasi Kuru sinki'de AB'ye aday üyeliğin kabu- lünden bu yana, gelişmiş demok- rasi konusunda hiçbir ciddi adım atılmadığına vurgu yaptılar. AB'ye sunulacak olan Ulusal Program'ın siyasi kriterlerinin Avru- pa ölçülerine uygunluğunun öne- minden söz eden işadamları, eko- nomik krizin de siyasi olduğu inan- cını dile getiriyorlar. Işadamlan, "gelişmiş demokrasi iradesi"ni neden öne çıkanyorlar? Konuştuğum işadamlarının söyle- diği şu: "Türkiye ıçeride ve dışan- da güven vermeyen bir siyasi ya- pıya sahip. Içeride sertfik yanlısı, dışanda 'kızgın adam' görünü- mündeki Türkiye'ye yabancılarya- tınm yapmaya korkuyohar. Her an ûlkedeki istikrarsızlığın yatırımlarını tehlikeye düşüreceği endişesini taşıyohar." Bazı işa- damları, yaptıkları birçok yatırım anlaşmasının, yabancı ülkelerie ya- şanan krizler sırasında iptal edildi- ğini anlatıyorlar. Görünen o ki, Avrupa'nın yanı başında ve geleceğini Batı'da gö- ren bir ülkenin, sertlik yanlısı iç ve dış siyaseti büyük bir belirsizliğe neden oluyor. Çünkü, bir karara va- nlmak zorunda, Türkiye bir Batı ül- kesi mi olacak, yoksa Doğu ülkesi mi? Batı ülkesi olmak, Batı'nın ölçüt- lerine yönelmek ve bu konuda adımlar atmak anlamına geliyor. Ömeğin en temel demokrasi ölçüt- leri konusunda bu ülkenin ileri adımlar atmaya niyeti var mı? • • • Bazılan, Türk milliyetçiliğini, Ba- tı karşıtlığı, daha cilalanmış haliyle anti-emperyalizm gibi sunuyor ve bu sunuşun sonunda, ''Demokra- si konusunda fazla zoharlarsa, biz de Avrasya seçeneğine yöneliriz" diyorlar. Bu bir tercihtir, ama ha- yatta hiçbir karşılığı yoktur. Tûrkiye'yi yönetenler ise Batı'ya gidip "Tamam" diyorlar, ama Tür- kiye'ye dönünce demokrasi düş- manı, özgürtük düşmanı, içe kapa- nık milliyetçiliği tercih ediyorlar. Ancak artık belirsizlik ve ayak sü- rüme dönemi bitiyor. Baskıcı bir rejimi, halkı sürekli yoksullaştımna ve muhalefeti sus- turmak temelinde ayakta tutmak zorlaşıyor. Demokrasi, Batıhlar istediği için gerekli değil, bizim kendi huzuru- muz, kendi geleceğimiz için önem- li. Aynca, Türkiye gibi değişim po- tansiyeli yüksek olan bir ülkeyi bas- kıcı bir rejimle yönetmenin bir sını- nnın olduğu da gün gibi aşikâr. Ekonomideki iflas, aslında 12 Ey- lül'den bu yana Türkiye'ye giydiril- mek istenen dar elbisenin patla- masıdır, yırtılmasıdır. Hele, Helsinki zirvesinden bu ya- na Avrupalı olmak isteyenlerin bu- nun gereği konusunda hiçbir ileri adım atmak istememeleri, artık bu yolun sonuna gelindiğini de kafa- lara vuruyor. Bugüne kadar bu ülkeyi yöne- tenler, herkesin susturulduğu, gü- venlik güçlerinin muhalefeti istedi- ği gibi ezdiği bir sistem kurdular. Meclis'in yerini MGK akjı, siyasi partiler sisteminin yerini IkJerler sul- tası aldı. Bu sistem, bir yağmacılık rejimiyie el ele yürüdü. Seçilenler ve bürokratlardan oluşan çekirdek kadro çaldı, yağmaladı ve Kirnsenin ses çıkaramayacağı bir baskı reji- mi kurdu. ••• Içerideki baskıcılık, dışarıda her- kesle kavgalı bir "öfkeyle" el ele yürüdü. Artık yolun sonın» gelin- di. "Dalgalı döviz kuru"nün ya da yurtdışından ithal edilen ekono- mistlerin sorunu çözeceğigibi ger- çekçi olmayan bir yol izlerıyor. So- runun esası gözlerden ka;ırılıyor. Türkiye'nin ihtiyacı acil oernokra- si. Hemen bugünden. Yurtdışından ekonomi bürokratı getirmek yeri- ne, demokratik yapılanrnaya yat- kın bir hükümet kuralım. Batı uygarlığının demokrasi de- ğerierini içine sindirmiş kşilerden oluşan, 1982 Anayasası'n sil baş- tan yeniden hazırlayacak b»ir yeni hükümet oluşturalım. Soğuk savaş artıklanya bugü- nün Türkiye'sine çözüm b»Jİuna- madığı ortada.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear