23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 10 KASIM 2001 CUMARTESİ OLUMUNUIV 63. YILINDA ATATURK Etnoğrafya Müzesi'nin tamamlandığı gün görkemli binayı gezen Atatürk sanki geleceği görmüştü: Burasımezarabenzemis...ORHAN KARAVELİ 1920'lerin "başkentAnkara'"sında bir önem- li eksiklik de bir "Mflü Müze" binasıydı. Za- manın ünlü Macar Türkologlanndan Mezşa- ros'unönerisi ve Gazi'nin emriylegörkemli bir binanın yapımına gırişildi. Yıl 1925. Atatürk, tasanmın "Birinci l lusal Mimarhk Akunı"nın öncülerinden mımar Arif Hikmet Koyunoğ- hı"nun elinden çıkmasını ıstemişti. Bozkınn orta yerinde, uzaydan gelmişçesine adeta bir gecede yükseliveren diğer taş yapılar gibi ortaya çıkan Etnoğrafya Müzesi inşaatı da Atatürk ve arkadaşlannca sık sık ziyaret edili- yordu. Binanın özenle tamamlanıp çevresinin dü- zenlendıği bir gün, Saffet Ankan, Falih RıflaAtay. HasanReşitTankutve ŞemsettinGünaltay'ı ya- runa alarak görkemli bınaya bir kez daha gitti Atatürk. Müze müdürlüğüne atanan OsmanFe- rit Sağlam ve profesör Remzi Oğuz Ank kendi- sini heyecanla karşıladılar. Genç Cumhurbaşka- ru o gün nedense çok düşünceli idi. Merdiven- leri ağır ağır çıktı Tüm salonlan tek kelime söylemeden gezdı ve birden yerinde çakılır gi- bi durdu. Müze müdürüne dönerek: - Burası mezara benzemişL dedi. Herkes donup kalmış. kimse tek kelime söy- leyememişti. Sevgıli Atatürk geleceği sanki görmüş ve aziz naaşının bu tanhten 8 yıl sonra, kapalı ve kas- vetli bir 21 Kasım 1938 günü bu binanın mer- divenlerinden ceviz bir tabut içinde çıkanlaca- gını adetahissetmışti. Evet, "NerEyegömdHn?-", "Nasıl bir kabir yapürahm.." tartışmalan genç cumhuriyetin yöneticılerini uzun süre meşgul et- miş, bu amaçla komısyonlar oluşturulmuş, bun- lardan birinin üç üyesi (Falih Rıfkı Atay, Selâh Cimcoz ve Ferid Celal Güven) Çankaya üzerin- de dırenmiş ve bütün bunlar olup biterken onun aziznaaşı 10 Kasım 1953 tarihine kadar, 15 yıl süreyle Etnoğrafya Müzesi "ndekı "geçici kab- rinde" bekletilmıştir. Herhalde hatalı tahnıt so- nucu, buraya getirildikten 4 yıl sonra tabut ıçin- de bir de patlama olmuştur. Bilinen o kı, Profe- sör EnünOnat'laDoçentDr. OrhanArda'nın, açılan uluslararası yanşmada ilk sırayı alan 35 metre yükseklığindeki özgün projeleri, herhal- de işleri çabuklaştırmak ve tasarruf sağlamak amacıyla Demokrat Parti iktidan tarafından 20 metreye indirilmemiş olsaydı. aziz Atatürk va- tan toprağına kavuşmak için daha da uzun bir süre beklevecekti. sonla ilgili herhangi bir hazırlık yapmamıştı. Bir akşam sessizce ve alelacele getirildiği Dol- mabahçe Sarayı'nda hastalık hızla ılerledi. 8 Kasım Salı günü: - Saat kaç?.. dedi ve komaya girdi. Bu onun son sözlen idi. Fani dünyaya ait bu soruyu aca- ba neden sormuştu? O gece şu "resmi tebtiğ"le kamuoyu ilk kez durumun kötüye gittiğinden haberdar edildi: "tstanbul 9 (AA) - Riyaseticumhur Kâtibi l mumiliği'nden: Bugün saat 20'den itibaren dalguıhk artmış- talık belirtisi yoktu. Canlı ve parlaktılar. Ve bu anlamlı gözlerbir şey söylemeden, belki de söy- leyemeden, usulca ve huzurlu bir uykuya dalar- casına kapandı. Dolmabahçe Sarayı'nın gönderindeki dev at- las bayrağı görevliler yanya indırirken, Türk ulusu en büyük evladının arkasından hıçkırık- lara boğuluyor.. yeryüzü benzersiz bir insanın yasrnı tutmaya hazırlanıyordu. Nihayet "son rapor": "İstanbul 10 (AA) - Reisicumhur Atatürk'ün umumi haDerindeki vahamet dün gecesaat24'te AHastalık ilk kez 1937 Haziranf nda Yalova'da kendını bellı etmiş. ama kesin ve ölümcül "si- roz" tanısı tam 8 ay sonra gene Yalova'da konu- labilmişti. Bu tarihten sonra bir süre Ankara'da kalan Atatürk, tedavinin iyi sonuçlar verdığı inancıyla mayısta Istanbul'a döndü. Üstelik çok da sevinçli ve heyecanlı bir dönüştü bu. Kendi- si için satın alınan dünyanın en güzel gemisi Dol- mabahçe önlerine demirlemişti. Atatürk, temmuz ayına kadar içinde kalaca- ğı Savarona'ya çocuksu bir coşku ile çıktı. Ne ki, bir gün aniden gelen yüksek ateşle tehlike çanlan yeniden çalmaya başlamıştı. Bu sırada, heyecanla beklediği cumhunyetin 15. yıl kutla- malan için Ankara'ya dönmek istiyor fakat dok- torlan bırakmıyordu. Gene de, onun son yolcu- luğuna çıkmak üzere olduğunu en yetkililer bi- le düşünmek istemıyordu. Başbakan Celal Bayar hükümeti kaçınılmaz tatürk'ün ölümünü duyuran 'son rapor'la birlikte, "merkez üssü" Dolmabahçe Sarayı olan şiddetli bir deprem Türkiye'nin her yanına dalga dalga yayıldı. Yalnız Türkler değil, yeryüzünün tüm insanlan benzersiz bir hümanisti kaybetmiş olmanın acısıyla sarsıldı. ür. Umumi ahval vahamete doğru seyretmekte- dir_" "Beni emanet ediniz!-" dediği söylenen Türk doktorlan gece gündüz başından aynlmıyor, ama kahredici bir çaresızlik içinde çırpınmak- tan başka bir şey de yapamıyorlardı. 10 Kasım 1938 Perşembe sabahı yapılan mu- ayenede kalbinın sağlam olduğu ve düzenli bi- çimde attığı belirlendi. 10 dakika sonra yapılan yeni bir muayene ise ciddi zafiyet ışareti verdi. Işte tam bu sırada gözlerini açarak, etrafında- kilen. bir şeyler söylemek istercesıne derin de- rin süzdü. Hayret! Bu güzel gözlerde hiçbır has- neşredilen tebliğden sonra her an artarak. bu- gün, 10 İkinciteşrin 1938 Perşembe sabahı 9'u 5 geçe büyük şefımiz derin koma içinde terki ha- }yd etmişlerdir. Müdavi tabipler: Prof. Dr. Neşet Ömer Irdelp, Prof. Dr. Mım Kemal Öke.Dr. Ni- hat Reşat Belger." Bu "sonrapor"la birlikte. "merkezüssü" Dol- mabahçe Sarayı olan şiddetli bir deprem Türki- ye'nin her yanına dalga dalga yayıldı. Yalnız Türk- ler değil, yeryüzünün tüm ınsanlan benzersiz bir hümanisti kaybetmiş olmanın acısıyla sarsıldı. Genç cumhuriyetin "Atatürk" ve "öhım" kav- ramlannı bir araya getirmemış, getirememiş yö- netıcıleri bırden karşı karşıya kaldıklan zor bir sına\ı gene de başanyla geçtiler. Ikinci Dünya Savaşı öncesinin gergin ortamı ve sırurlı ulaşım ve iletişım olanaklan içinde Ankara'ya koşup gelen devlet adamlannı, general, amiral ve ma- reşalleri, çeşitli uluslara mensup ordu birlikle- rini, onbinlerce Türk insanını en iyi biçimde ağırlamaya çalıştılar. Atatürk'ün eller üzerinde Dolmabahçe Sara- yı'ndan alınarak top arabasına konuluşu ve Sa- raybumu'nda, Ya\-uz zırhlısına götürülmek üze- re zafer muhribine yerleştirilmesi sırasında res- mi protokolde bulunan 27 kişiden bugün sağ ka- lan tek kışi, bir zamanlann "Hâkimiyeti Milti- ye" gazetesi muhabiri tanhçı Cemal Kutay ba- na dedi kı: "- Atatûrk'ûn tek varisi ve krzkardeşi Makbu- le (Atadan) HanımefendL ağabeyinin hastahğı süresince yaıubaşındaydı. Dolmabahçe Sara- yı'ndaki özel dairesinde kahyor ve doktoriar ken- disine iyi haberlerverememenin çaresizliğini ya- şıyoriardı. Gene de. gelişmelerden dakikası da- kikasına haberdarediByordu. Başbakan Celal Ba- yar acı haber üzerine henıen Ankara'dan gele- rek bir süreAtatürk'ün yanında kalmışve Mak- bule Hanım'ın dairesine gitmişti. Metin görün- meye çahşan acılı kızkardeş birden sordu başba- kana: - Ağabeyimin cenaze namazı kıünacak rru? Kıhnacaksa nerede kıünacak? Kim kıldıracak? Kararverildimi? YARIN: ATATÜRK'ÜN CENAZE NAMAZI KILINDI Ml? Birbelgenin düşündürdükleriCÜNEYT AKALES lOKasım 1938'delstanbul'davefat eden Atatürk"ün naaşı 19 Kasım 1938 günü bir top arabasıvla Sarayburau'na göturülür, buradan Yavuz Zırhlısı'na konur, Yavuz'a Türk donanmasına mensup gemiler ve dost ülkelerden gelen 6 zırhlı eşlik eder. Atatürk'ün naaşını taşıyan özel tren, Izmit'ten hareket eder, saygı duruşuna olanak vermek için önemli istasyonlarda kı- sa sürelerle durduktan sonra 20 Ka- sım sabahı Ankara'ya ulaşır. Anka- ra'daki resmi cenaze töreni 21 Kasım 1938 günü yapılır. Bu törene resmi ma- kamlann yanı sıra ülkenin dört bir ya- nından gelen yüzbinlerce yurttaş ka- tılır. Atatürk'ün cenaze töreninde ABD'yi. Ankara Büyükelçisi Mac Murray temsil eder. Mac Murray, ABD Devlet Başkanı Rooseveh'ın ta- limatı üzerine bu görev ı yerine getı- rir. Türk hükümetine 17 Kasım 1938'de bildirilen Amerikan Heyeti'nde büyü- kelçınin yanı sıra Elçilik Müsteşan Robert Kelley, Askeri Ataşe Albay \\aterKuss. ficaret Ataşesi Juiian Gfl- lespie. Müsteşar Yardımcısı Joseph Brent de bulunur. Öteki heyetler ve ABD heyeti Atatürk'ün cenaze törenine katılım, o günkü Türkiye'nin dış ilişkilerinin bir aynası olarak kabul edilebilir. Tür- kiye'nin komşulan, ülkemizle sıcak ilişldler içinde olan ülkeler. Atatürk'ün cenaze törenine resmi heyetler ve sim- gesel bırlikler yollarlar. En üst düzeyde temsil edilen en ka- Elcilik celenk masraflarının dökümü (TL olarak) labalık heyet, komşu Yunanistan'dan gelir. Heyetin başında Bakanlar Ku- rulu Başkanı Metaksas bulunur. Fran- sa'yı Içişleri Bakanı Barraut, Alman- ya'yı Von Neurath. Ingiltere'yı Ma- reşal Lord Birdwood ve Amiral Dud- le\' Pound, îtalya'yı Baron Aloisi ve So\ r yetler Birliği'ni Dışişleri Bakan Yardımcısı Potemkin temsil ederler. Resmi heyetlere ek olarak, Bulgaris- tan 5 subay ve 72 askerden oluşan bir ihtiram birliğini, Fransa hafif zrrhlı Emfle Bertin i, Almanya Emdemzırh- hsını, Ingiltere Mala>a zırhlısını, 12 subay ve 120 askerden oluşan bir ih- Afganistan Kral. 200 Hukûmeı 150 Toplam 350 ArnaMitluk Kral. 400 Mısır Kral- 350 Hükümet 220 Toplam' 5"0 Almanya Cto let Başkanı 300 Göenng 200 Goebbels 2un Toplam 7 0u Iran Ş^hınsah. 400 Ordu. ifjO Toplam 7 0Û JapoD>a Imparator. 350 Velıahtprens 200 Ordu komutanı 250 Donanma kom: 250 Toplam 1.100 Italya Kral 300 Duçe 3ı/J Dişı^len Bakanı 250 Genelkuraıa) B: 250 Toplam 1 100 Hollanda Kralıçe 100 ls^eç: 100 tsviçre: 150 ABD: 2^0 SSCB SSCB Hukümetı 500 Dışışlen Bakanı 1 Moloıo\ 1 30 \ oroşşılov 3ûu Toplam SSO Vugoslana Kral 250' tiram birliğini, Yunanistan 4 subay ve 100 askerden oluşan bir ihtiram bir- liğinin yanı sıra Hydra desrroyerini, Iran 1 albay %e 52 askerden oluşan bir ihtiram birliğini, Romanya donanma bakanını, bir subay ve 60 askerden oluşan bir ihtiram birliğini ve Regine Maria desrroyerini, Sovyetler Birliği bir ihtiram birliğini ve Moskva dest- royerini, Yugosla\"ya 4 subay \e 80 as- kerden oluşan bir ihtiram birliğini An- kara'daki cenaze törenine yollar. Cenaze törenine katılan ilginç bir si- ma da o günkü uluslararası örgüt Mil- letler Cemiyeti'nin Genel Sekreteri Walters'dir Bu tablo içinde birkaç kişilik Ame- rikan heyetinin cılızlığı dikkat çek- miş, ılgisizlik olarak yorumlanan bu tavır, Ankara'da özellikle halk arasın- da pek hoş karşılanmamıştır. Anka- ra'daki Amerikan dıplomatik misyo- nu rahatsız olur, durumu Washing- ton'a rapor eder. Atatürk'ün ölümü üzerine Amerikan elçiliği maslahat- güzan cenazeye birkaç çelenk gönde- rilmesi için Washington'daki dışişle- ri bakanlığım uyanr ve talimat ister. Türkiye'de yaşayan, buranın ha\ası- nı soluyan Amerikah diplomatlar ola- yın öneminın farkındadır. Ancak Was- hington'daki bürokratlar talebı geçiş- tirirler. Çelenge fazla masraf edilme- mesi talimatı gelir Amerikan elçiliği- ne... ABD elçiliği cenazeye Başkan Roose\elt adına tek bir çelenk yollar. Bunun ederi 250 TL'dir. Washing- ton'dan gelen talimatı aynen uygula- yan v e törene sadece devlet başkanı Roosevelt adına bir çelenk yollanma- sını sağlayan elçilik işgüden, Was- hington'a içerlemış olacak ki, tören- den sonra, çıçeklen dolaşarak öteki ül- kelerin yaptıklan masrafları çıkanr ve bunlan rapor eder. Sürecek CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHKAMOĞLU 'Hayata Dönüş'e Devam... Devletımız geçen yılın sonlarında başlattığı •'Haya- ta Dönüş" operasyonlarını sürdünjyor. Son olarak 5 Kasım Salı günü Küçükarmutlu'daki "ba- rikatlan kaldırmak ıçın 'çevik kuvvet, çevık kuvvet özel arama-kurtarma timı, özel harekât tıml ve terör- le mücadele şubesi" ekıplerinin oluşturduğu yaklaşık bın kişilik bir güvenlik kuvvetleri ordusunca başlatılan operasyon, "levha, çöp bidonu, eskı ev eşyası. tahta parçalan, taşlar"dan oluşan barikatlann kaldınlmasıy- la ve hayata döndürülmek ıstenen dört kışının daha olu- müyle sonuçlandı. Yazıya hazııiandığım sırada haber merkezımizden Tekırdağ ve Kandıra cezaevlennde ıki siyasal tutuklunun daha bu son operasyonu protesto etmek amacıyla kendilennı yakarak öldürdüklerini öğ- rendım. Böylece geçen yıl sonlanndan bugüne "Ha- yata Dönüş" operasyonlarının bilançosu 79ölüyeyük- selmiş oluyor... ••• Son operasyonun "koku"so "Sabah"gazetesinin5 Kasım tarihlı sayısında yeralan "haber-röportaj"\adu- yulmuştu. "Sabah Haber Ajansı Genel Müdürû" srfa- tını taşıyan bir medya mensubu "Kurtanlmış bölge Kü- çü/can77u(/u"başlığıylayayımlanansözkonusu"haöer- raporta/"ında olacaklan sanki önceden bilıyormuşça- sına karnuyu aydınlatıyor, "Istanbul'un göbeğınde te- röreylemlerinin planlandığı ve bir kurtanlmış bölge gi- bı dırenen Küçükarmutlu'nun öyküsü"nü anlatıyor, boylece "göre/"inı yenne getırmış oluyordu... Yazıda, geçen yılın sonlarından bugüne olaylann "bilgilendiri- ci" dökümü de yer almaktaydı... Olağanüstü dönem- lerin sıyasal davalanndakı savcı iddıanamelennin üs- lubunu tanıyanlar ıçın "haber-röportaj" bıçımınde yu- muşatılmaya çalışılmış olsa da bu yazının arkasındakı üslubu tanımak guç degildi. Nrtekim "start"ın hemen ardından, operasyon baş- latıldı... Gazetenin ilk sayfasının üstbaşlığı gerçekleş- tı. Evet: "Burası Filıstın değil lstanbul"du... Bir başka çok satar gazetemizin bir gün sonraki haber başlığıy- la "Devlet Armutlu'da"ydı... ••• "Cumhuriyet"\n haberınde operasyon tımlerı ara- sında "karmaskeli keskın nişancılar" bulunduğu da bıl- dirilıyordu. Operasyon sonrasında açıklama yapan Is- tanbul Emniyet Müduriuğu yetkilileri ölümlenn çatışma sonucu değil "kendıniyakma" sonunda gerçekleştı- ğinı söytediler. 7 Kasım tanhlı "Radikal'de "Ölümlermer- mıyle" başlığı yer alıyor... "Kar maskelı keskın nişan- cılar"m mermileriyle mi? Kesın sonuç Adlı Tıp Kuru- mu'nun dort hafta sonra açıklanması beklenen rapo- ruyla belirlenecek... Raporun şöyle ya da boyle olma- sı herhangi bir sonuç doğuracak mı? Cezaevi operas- yonlan sırasındaki ölümlenn (güvenlik güçlerı arasın- dakı ıkı askerın ölümü de içınde oimak uzere) güven- lik güçlerınce açılan ateş sonucu olduğu, bu operas- yonlardan aylar sonra yapılan açıklamalarla anlaşıl- mıştı... Herhangi bir sonucunu anımsayan var mı? • • • Devletimız "Hayata Dönüş" operasyonlannı sürdü- rüyor ve sürdürmeye devam edeceği bellı... Cezaevi operasyonlan sırasında güvenlik guçlerimizce kullanı- lan ilginç silahlardan bırı "ıtfaiye çengelı"yd\... Küçü- karmutlu'daki "Hayata Donuş" operasyonu sırasında silah olarak "iş makinelen "n'\n de kullanıldığını öğreni- yoruz... "Ff/p/"cezaevlerını "IMFtipı cezaevlen" dıye adlandırmanın haklılığı bir kez daha anlaşılıyor. IMF buyruklan doğrultusunda ışsiz kalan yuz bınlerce emek- çınin artık kullanamadığı "ış makineleri"nin bir başka "iş"Xe kullanılmasında şaşılacak bir yan yok. Devlet "Hayata Dönüş" operasyonlannı surdürmekteyken in- san gibi yaşamak isteyen yüz binlerce emekçı "Işsiz- liğe, yoksulluğa, yolsuzluğa ve savaşa karşı 5 koldan Ankara yürûyüşü'nü başlatıyor... Ülkeölümegidişleger- çek anlamda hayata donüş arasmda bir sınavın geri- limınde yaşıyor... ataol b@cumhuriyet.com.tr. Atatürk'ün yadigârlarından andar İSTANBUL(AA)-Ya- şamında en yakınında olan 'yadigâr'lan Ata- türk'ü anlattılar. Türkıye Cumhunye- tı "nın kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün yadi- gârlarından, hayattaki tek manevi kızı, "küçük Ülkü" Clkü Adatepe, "Son yıllarda Atatürk hakkında yalan yanlış haberler çıkanyorlar. Ben de Atarürk'ün nıa- nevikıa olarak, okulokul gezerekO'nun insan yö- nünü anlatma>ı kendi- me göre\"edmdinı" dedi. Atatürk'ün Selanik'ten mahalle ve okul arkada- şı olan. öldüğü güne ka- dar da Başyaveri olarak yanından aynlmayan Sa- lih Bozok'un oğlu Mu- zaffer Bozok da, Ata- türk'ün her zaman ya- nında olan kişılerin ha- yatta kalan çocukların- dan biri... 81 yaşmdakı Muzaffer Bozok, Ata- türk'le ilgiE anılannı göz- leri dolarak dile getirir- ken, isim hikâyesini şöy- le anlattı: "1920>Tİında Istanbul'da annemkrin evinde doğmuşum. Ata- türk benim adımı önce Mustafa KemalkmTnuş. Sonra ordumuz üst üste zaferler kazanınca da admu Muzaffer Kemal olarak değiştirmiş." Daha okul yıllan sıra- sındayken bir gün Mus- tafa Kemal'in Salih Bo- zok'a dönerek "Senibaş- j'averimyapacağun" de- diğını kaydeden Bozok, babasının "Sen ne ola- caksın ki?" sorusu üze- rine de "Başyaveriolacak kişi olacağını" dedığini babasından dinlediğinı bildirdı. Atatürk'ün yadigârla- nndan biri de, 1925 yı- hndan ölene kadar ayak- kabılannı yapan "Amn Çizme"nin Rus ustası 98 yaşındakı Atanasi Elef- terhadis... Eleftenyadis, ilerleyen yaşuıa rağmen dinç belleğiyle Atatürk ile ılgilı anılannı gözle- ri dolarak anlatıyor. 1918 yılında ailesiyle beraber Bolşevik Devrimi'nden kaçarak Türkiye'ye sı- ğınan ve bir süre Eminö- nü'de çaycılık da yapan Eleftenyadis, Rum kö- kenlı Kayserili ustası OnofriKarkibdesüeu Al- tin Çizme" adlı kundu- racı dükkânmda uzun yıllar çahştığuıı söyle- yerek 1925 yılında 4 çift kundura yapıp Atatürk'e gönderdiklerini ve o ta- nhten sonra da ayakka- bılannı yaptıklanru an- lattı. Atatürk'ün kendi- sine 'kunduraa'diye hi- tap ettığını beürten Elef- tenyadis, Atatürk'ün çok ayakkabı eskitmediğini, ancak sürekli ayakkabı- lanrun kaybolduğunu an- latarak "Sonradan öğ- rendik ki, Atatürk'ten bir habra cdinmek iste- yen insanlar bu a>akka- bılan ahvormuş" dedi. Ikinci Cumhurbaşka- nı tsmet tnönü'nün kızı Özden Toker de. Ata- türk'ü her zaman aıle- mn büyüğü olarak evde gördüğünü belirterek "Biziın için hayaün bir parçasıvdıAtatürk" de- di.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear