26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 3 EKİM 2001 ÇARŞAMBA HABERLER Bozlak yeni anayasa istedi • MANİSA(AA)- Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) Genel Başkanı Murat Bozlak, Türkiye'nin anayasa değişüdığinden çok yeni bir anayasaya ihriyacı olduğunu söyledi. Bozlak, partisinin Manisa merkez ilçe binasında gazetecilere yaptığı açddamada, 1982 Anayasası'nın yerine başka bir anayasa koyulmasmın, her kesımden insanın talebı olduğunu öne sürdü. Bozlak, "Avrupa Konseyi'ne üye hiçbir ülkede idam cezası yoktur. Tûrkiye'de de olmamalıdır" dedi. Basm Konseyfnin uyan» • tstanbul Haber Servisi - Basın Konseyi, TBMM'deki yasak dil kavramının kaldınlması ve ifade özgürlüğünün geliştirilmesi yönündeki değişiklik görüşmelerini umut verici olarak tanımladı. Konsey buna karşm bazı gazete ve dergilere uygulanan kapatma ve toplatma kararlannın bu olumlu havaya gölge düşürdüğünü bildirdi. MUD iflfır kadrolaşması • ANKARA (ANKA)- Enerji-Yapı Yol Sen Genel Başkanı Cengiz Faydalı, hükümet ortağı MHP'yi partizanca kadrolasmaya gitmek, hükümetin diğer ortaldannı da buna sessiz kalmakla suçladı. Faydalı, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Personel Daire Başkanı Fethi Aksu'nun sendikal çahşmalan yüzünden MHP'nin partizan tutumuyla görevinden alınarak öğretmen olarak atandığını bildirdi. Faydalı, bu kadrolaşma faaliyetlerinin Genel Müdür Yardımcısı Behlül Aksoy tarafindan yönetildiğini iddia etti. Iki valiye dalıa dava • ANKARA (Cunıhuriyet Bûrosu) - Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Diyarbakır Valisi Cemil Serhadlı ile Içel Valisi Şenol Engin hakkında dava açtı. Kanadoğlu, Serhadlı'nın "görevini kötüye kullandığını", Engin'in ise il özel idaresine aktanlan ödeneğin faiz gelirini yasaya aykın jîharcadığını savladı. »*Kanadoğlu, Serhadlı ve |: Engin hakkındaki ı iddianameleri Yargıtay 4. ı CezaDairesi'ne [ gönderdi. Iddianamede ı her iki sanığın da 3 yıla ] kadar hapsi istendi. AİHM'de : 'dostane çözüm' ! • STRASBOURG(AA) ] - Türkiye, Avrupa Insan i Haklan Mahkemesi'nde i (AİHM) görülen bir i davada 'dostane çözümü' | kabul etti. Terör örgütü ı üyesi olduğu ve yasadışı ! işlere kanştığı | gerekçesiyle 12.5 yıl ı hapis cezasına çarptınlan ] Abdülbaki Akbay, 1996 1 yılında Türkiye aleyhine j AlHM'ye şikayet \ başvurusunda ı bulunmuştu. Türkiye'nin ! 'dostane çözümü' kabul | ettigi Akbay'a 250 bin i Fransız Frangı maddi | tazminat ödeyeceği ftildirildi. Değişiklik paketi 2. tur görüşmelerinin ilk gününde 21 madde kabul edildi Anayasada 'uzlaşma' hızıANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) - Anayasa pakerinin 2. tur görüşmeleri dün başlarken ilk günde 21 madde ka- bul edildi. Partiler arasında sağlanan uzlaşma nedeniyle maddeler hızla ve 400'ün üzerinde yüksek oylarla ge- çerken Kürtçe yayın yolunu açan ve "savaş, çok yakın savaş tehdidi ve te- rör suçları hafleri dışında öhım cezası verilemeyeceğini'' öngören maddeler- de kabul oylan diğer maddelere göre düşük oldu. TBMM Genel Kurulu, dün 37 mad- delik anayasa değişikliği paketinin ikinci tur görüşmelerine başladı. Ge- nel kurulda dün kabul edilen bazı maddelerin içeriği ve oylama sonuç- lan şöyle: • Anayasanın başlangıç bölümünde değişiklik yapılarak "hiçbir düşünce ve mülah&za" ibaresinin "hiçbir faali- yetin" biçiminde değiştirilmesini ön- gören madde 418 oyla kabul edildi. En az qy ölüm cezasına • Savaş, çok yakın savaş tehdidi ve terör suçlan halleri dışında ölüm ce- zası verilemeyeceğini hükme bağla- yan maddede 383 kabul, 74 ret oyu kullanıldı. • "Dûşünceierin açıklanması ve ya- yılmasında kanunla yasaklanmış oian herhangi bir dil kuilanılamaz" düzen- lemesinin yer aldığı fıkranın anayasa- dan çıkanknasını öngören madde, dün en düşük kabul oyu alan madde oldu. Bu maddeye 381 milletvekili ka- bul oyu verdi. • "Kanunla yasaklanmış olan bir dilde yayım yapıiamaz" düzenlemesi- nin anayasadan çıkanlmasını öngören madde 393 oyla kabul edildi. • "Temel hak ve hûrriyetler, özleri- ne dokunulmaksızın yamızca anaya- sanın ilgüi maddelerinde beMrtilen se- beplere bağb olarak ve ancak kanun- la sınırlanabilir. Bu sınırlamalar ana- yasanın özüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik cumhurrye- tin gereklerine ve ökjülûlük flkesine ay- km olamaz" düzenlemesini getiren madde 430 oyla kabul edildi. • Yakalanan veya tutuklanan kişi- nin, tutulma yerine en yakın mahke- meye gönderilmesi için gerekli süre hariç en geç 48 saat ve toplu olarak iş- lenen suçlarda en çok 4 gün içinde hâ- kim önüne çıkanhnasım öngören dü- zenleme 446 oyla kabul edildi. • Deraek kurma özgürlüğünün an- cak "milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önknmesi, genel sağkk ve genel ahlak ile başkalahnın hürrrvet- lerinin korunması sebepleriyle ve ka- nunla" smırlanabileceğini öngören madde 439 oyla kabul edildi. Toplan- tı ve gösteri yürüyüşü hakkuıın aynı durumlarda smırlanabileceğini hük- me bağlayan madde de, 444 oyla ka- bul edildi. • Hak arama hürriyetiyle ilgili mad- deye "adilyargüanma" hakkını ekle- yen düzenleme 439 oyla kabul edildi. • Ailenin "eşler arasında eşfttiğe" dayanacağı vurgulanan madde 410 oyla kabul edildi. YASAK SÜRESİ1 YIL K1SALIYOR Erbakaıı içiıı uzLastdar ANKARA (Cumhuri- yet Bûrosu) - TBMM Ge- nel Kurulu'nda 37 madde- lik anayasa değişikliği pa- keti görüşmeleri sürerken kapatılan RP'nin yasaklı genel başkanı Necmettin Erbakan'ın yasak süresi- nin bir yıl kısaltılması ko- nusunda uzlaşma noktası- na yaklaşıldı. DSP ve DYP dışındaki tüm parti grup başkanvekilleri ya- sak süresinin 4 yıla indiril- mesi konusunda uzlaşma metnine imza atarken DYP Grup Başkanvekili Turhan Güven. u Uzlaşma Komisyonu'ndan çıkma- yan dcğisiküklere destek vermeyiz" dedi. SP Genel Başkanı Re- cai Kutan, önceki gün Başbakan BülentEcevit'le görüşmesinde Erbakan'ın siyaset yasağının 5 yıldan 4 yıla indirilmesi ve böy- lece 2002 yılı şubat ayın- dan itibaren siyasete dön- mesi yolunu açan önerge- lerine destek istedi. Ece- vit'in "Diğer partikrin desteğini alırsanız biz de destek veririz'' demesi üzerine, SP'liler dün gün boyu çalışma yürüttü. Bu temaslar sonunda si- yasi partilerin kapanlma- sına neden olanlara 5 yıl süreyle siyaset yasağı ge- tiren düzenleme değiştiri- lerek yasağın 4 yıla indi- rilmesi konusunda uzlaş- ma noktasına yaklaşıldı. AKP'lı Mehmet AfiŞahin, ANAP'h NihatGökbulut, SP'li Yasin Hatipoğlu ve MHP'lı Mehmet Şandır, bu içerikteki bir uzlaşma metnine imza koydular. DYP Grup Başkanveki- li Turhan Güven ise "Uz- laşma Komisyonu'ndan gehneyen değişikliklere destek vermeyiz. Diğer partiler arasmda tam mu- tabakat sağianırsa değer- kndiririz 7 " dedi. DSP tem- silcileri de, "kendileri dı- şmdatfim parnlerin anbş- ması durumunda destek verecektermi" bildirdiler. İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN ittin fttve Ytııfimz 'XMiı£Ti/Etöc4ftfiN Anayasa Mahkemesi AKP karannı erteledi ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) - Anayasa Mahkemesi'nin, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile 6 türbanlı üyenin kurucu üyelikten çıkanlma istemini görüşmeyi erteledi. Mahkemenin bu karan Erdoğan'ı rahatlattı. TBMM Genel Kurulu'nda 2. rur oylaması süren anayasanın "miOetvekOi seçöme yeterlffiğr üst başlıklı 76. maddesinde yapılan değişikliğin Recep Tayyip Erdoğan'ın lehine olduğu dikkate alındığmda, erteleme karanyla düzenlemeden yararlanma şansı arttı. 'MecHs'i bekteme girişimr Yürürlükteki yasalar çerçevesinde karar verdiğini her firsatta açıklayan Anayasa Mahkemesi'nin Erdoğan'a ilişkin başvurunun görüşûlmesini "derinkmesine incekme" gerekçesiyle ertelemesi, mahkemenin, "Mecfiste görüşmeleri süren anayasa degişikligmi bekleme girişimi'* olarak yorumlandı. SlFIR îdris Naim Şahin, memurken partiye kurucu üye oldu AKP yasayı çîgnedi MİYASEtLKNUR AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan döneminde Is- tanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı olan İdris Naim Şahin, AKP'ye kuru- cu üye olurken memurluk göre- vinden istifa etmeyerek Siyasi PartilerYasası'na aykın davrandı. Erdoğan'nı ceza ahp hapse gir- mesinden sonra Büyükşehir Mec- lisi'nde Istanbul Büyükşehir Be- lediye Başkanı seçilen AK Mûfit Gûrruna, eski dönemden kalan kadroda revizyon başlattı. Bu sı- rada genel sekreter yardımcısı olan İdris Naim Şahin de görev- den ahndı. Şahin, bir süre Sakarya Beledi- ye Başkanlığı'nda danışman ola- rak çalıştıktan sonra tstanbul Bü- yükşehir Belediyesi Teftiş Kuru- lu BaşkanlığYna atandı. Tayyip Erdoğan'ın çekirdek kadrosunda yer alan Idris Naim Şahin, AKP kurulurken partiye kurucu üye oldu. Ancak yasa ge- reği kuruculann memuriyetle iliş- kisini kesmesi gerekiyordu. Emekliliğine az kaldığı için göre- vinden istifa etmeden AKP'ye kurucu üye olan Şahin, parti ku- rulduktan bir süre sonra emekli- liğinin dolduğunu düşenerek Tef- tiş Kurulu Başkanlığı'ndan istifa etti. Ancak istifa ettikten sonra emeklilik gününün dohnadığını gördü. O nedenle Gürtuna'nın göz yummasıyla Şahin'in istifası işleme konulmadı. Emekliliği ge- çen ayın 20'sinde dolan Şahin, bu tarihe kadar göreve gelmediği halde çalışıyormuş gibi gösteril- di. Uzun süre boş kalan Teftiş Ku- rulu Başkanlığı'nı Şahin'in emeklilik günü doluncaya kadar AbduDahAha vekâleten yürüttü. Alıcı'nm vekâlet yetkisi bulun- mamasına karşın resmen işgal et- tiği Teftiş Kurulu Başkanlığı'na dahaönce soruşturma geçiren Sü- leyman Kmlaslan atandı. Siyasi Partiler Yasası'na aykın davranan AKP kurucu üyesi ve eski Teftiş Kurulu Başkanı îdris Naim Şahin, göreve gelmediği günlerde kurul başkanına hizmet veren makam arabasını ve şofö- rünü kullanmayı sürdürdü. [email protected] New York'ta Dünya Ticaret Merkezi'ne ve VVashington'da Pentagon'a yapılan saldınnın ardından gelen açıklamalar, artık hiçbirşeyin eskisi gibi ol- mayacağı yönündeydi. ABD Başkanı Bush daha da ileri gi- derek "on yıllık bir savaş"a başladıklannı bile söyledi. Ar- dından, Batı dünyası bu "sa- vaş" çağnsının arkasında bir- leşti. Aradan 20 gün geçti, neler olup bittiğini tam anlamış de- ğiliz. Bildiğimiz ve gördüğü- müz, Batı metropollerinde "kahverengi den//"lerin işleri- nin zorlaştığı. Çünkü her kah- verengi derili, toplumun gö- zünde birer "terör şüphelisi." Ingiltere Başbakanı Tony Bla- ir, "Birsüreç içinde terörşüp- helilerini sınır dışı edeceğiz" dedi. Bunu da kendi halkının güvenliği için yapacaklarını belirtti. Benzer bir ruh halinin ABD'de de olduğunu biliyo- ruz. Oradada toplumun Müs- lümanlara ve kahverengi de- rililere yönelik öfkesini yatıştır- mak için çaba sarf ediyorlar. Dünya Yeni Bir Döneme mi Giriyor? Sonuç olarak 11 Eylül 2001 tarihinden bu yana gerçekle- şen ilk şey, Batı metropollerin- de göçmenlerin işinin zorlaş- masıydı. Birküçük örnek: Ba- tı ülkeleri için vize almanın da- ha da can sıkıcı hale gelece- ği belli oldu. ••• ~ 11 Eylül'den bu yana dikkat çekici başka ne gibi gelişme- ler oldu? ABD silahlı kuvvet- leri, en büyük müttefiki Ingil- tere silahlı kuvvetleriyle birlik- te, uzun zamandır yapamadı- ğı askeri harekâtları yapmaya girişti. Paslanan silahlar çıka- nldı, yağlandı ve harekâta ha- zır hale getirildi. ABD'nin Or- tadoğu ülkeleri üzerindeki as- keri vesayeti bir kez daha te- yit edildi, bu vesayet yeniden test edilme oianağı buldu. ABD'nin Asya'da kendisine karşı Çin'le biriikte bir denge oluşturma ihtimali bulunan Rusya, askeri bir harekât için ABD ile tam anlamıyla bir iş- biriiğine girişti. Bu ilişki, yeni süreç içinde artarak mı de- vam eder, yoksa gerginliklere mi neden olur, şimdiden kes- tirmek mümkün değil. Ancak ABD ile Rusya'nın böylesine bir konuda işbiriiği içinde ol- malan önemli. • • • ABD siyasetlerinde bundan sonra ne gibi değişikliklerola- bilir? ABD, Clinton dönemin- de, CIA'nın denizaşın ülkeler- de operasyon yapma alışkan- lıklannı frenlemişti. Ülke için- de de ajan yerieştirme konu- su dahil CIA'ya birçok sınıria- ma getirilmişti. Bir başka önemli etken de ABD ekonomisinin niteliğin- deki degişme idi. ABD eko- nomisi, son yıllara kadar pet- role ve silaha dayalı bir temel üzerine kurulmuştu. Clinton döneminde bilgi teknolojisin- deki büyük sıçrama, ekono- minin öncüllerini değiştirdi. Ülkenin en büyük zenginleri- nin adlan ve işleri değişti. ABD'nin en zengini, artık bir petrolcü değil, Microsoft'un sahibi Bill Gates'ti. Onu TV ve internet dünyasının patron- lan izliyordu. • • • Yıllardır petrole ve silaha dayalı ABD ekonomisindeki bir başka niteliksel degişim borsacılıktı. ABD'den başla- yıp tüm dünyayı saran bu sis- tem, dünyadaki herkesin ce- bindeki parayı kontrol eden birağ yarattı. Yüz milyonlarca insan, dünyanın her yerinde sabah kalkıp borsa haberleri- ni izliyor ve cebindeki paranın kendi iradesi dışında düşüp yükseldiğini heyecanlı bir şe- kilde seyrediyordu. Bu siste- min başında da ABD vardı. ABD kâğıt alışverişine dayalı bu sistemi, güçlü ekonomisi sayesinde kontrol ediyor ve yönlendiriyordu. Ülke ekono- milerini denetleyen ve rapor vererek o ülkelerin kaderini belirleyen ABD şirketleri, dün- yanın yeni egemenleriydi. 11 Eylül'den bu yana bu sistemde bir değişiklik olma- dı. Belki, silah şirketlerinin ve petrol şirketlerinin borsalar- daki hisseleri arttı o kadar. ABD'deki silah şirketleriyle, bilgi ve iletişim teknolojisine dayalı şirketlerin hegemonya alanları değişir mi, onu önü- müzdeki dönemde görece- Şu anda ABD merkezli dün- ya sisteminde bir değişiklik yok. Bu konuda yeni birseçe- nek de görünmüyor. "Terörle mücadele" için ortaya atıla- cak yeni siyasetlerin ne oldu- ğunu da henüz tam anlamış değiliz. Batılılar da bu konuda ne yapacaklanna karar vere- bilmiş değiller. Sonuç olarak, 11 Eylül 2001'den bu yana, henüz dünyada dikkat çekici ve den- geleri değiştirici yeni bir ge- lişme olmadı. Bundan sonrasına ilişkin tahmin yapmak da o kadar kolay görünmüyor. Bu açıdan bakarsak Türki- ye'nin durumunda bir değişik- lik olabilir mi? Bunu da başka bir yazıda tartışmak gerekiyor. GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGtN YILDIZOGLU Bir Zehirli 7eorir 11 Eylül saldınsıyla "Uygarlıklar Çatışması" safsa- tası medyanın günlük söylemine girdi. Bush, saldın- lann nedenini "Batı'nın yaşam tarzına, yüksek tekno- lojisineyönelik bir kıskançlığı" dayandırırken Berius- coni, "Batı uygariığının üstünlüğünü, savunulması gerektiğini" savundu. CNN'de de ABD'Iİ yorumcular sık sık söze "uygarlığımız" diye başlıyoriar. Council on Foreign Relations da S. P. Huntington'un "Uy- garlıklar Çatışması" makalesini, son durumun arka planını anlamamıza yardımcı olmak için sitesine koy- du. Bu "safsata" şimdi ABD'nin karşısına aldığı "şe- yi" belli bir yönde şekillenmeye zorlayarak işliyor. İlk çıktığında (1993) uluslararası akademik çevre- lerde şiddetle eleştirilmesine, tüm zaaflan gözler önü- ne serilmesine karşın bu "teori", "siyasal Islamın" sözcüleri, Ortadoğu ve Asya devletlerinin yönetici eli- ti arasında yaygın birtaraftar buldu. Burada birde iro- ni var "Batı" karşısında kullanacaklan bir kimlik sun- duğunu sandıkları bu "teoriye" dört elle sanlanlar, karşı olduklan şey tarafindan "molekülerdüzeyde asi- mile edilerek" (Gramsci) edilgen öznelere dönüştü- rülmekte olduklarının henüz farkında değiller. Sözde bir "Batı" uygarlığına karşı, eşit düzeyde ve üstelik de yükselen bir uygarlık olarak konuşlandıklarını sanan- lar, çoktan hegemonik devletin ideolojik etkisi altına girdiler bile... Sinsi bir paradigma "Uygarlıklar çatışması" çok uygartıklı bir dünyada yaşadığımızı söylüyor. Sonra, Batı'nın etkisinin göre- li olarak azaimasına karşılık, Müslüman uygariığının bir nüfus patlaması yoluyla, Asya medeniyetierinin de ekonomik, siyasi olarak yükselmekte olduğunu saptıyor. Böylece teori "Bak biz deyükseliyoruz işte" gibisinden bir şekerie kaplandıktan sonra, Hunting- ton, olası bir uygarlıklar savaşını önlemek için, Batı'ya kendi uygariığının özgün olduğunu kabul etmesini, onu korumasını, ama kendi normlannı evrensel dü- zeyde başkalanna dayatmamasını öneriyor. İlk ba- kışta makul ve herkesi memnun eden bir "feori" bu. Ama biraz daha yakından bakınca, bu "feori"nin yan- lışlığı bir yana, çok sinsi bir paradigma kurduğunu görüyoruz. Bu paradigma, dünyayı, kendilerini radi- kal olarak farklı gören (Huntington'a göre uygarlıklar temeldir) insan grupları temelinde kavramayı getiriyor. Gerçekte, eşitlik değil farklılık, özellikle de refah fark- lılığı söz konusu olduğu için de bu paradigma reka- bet ve düşmanlık ortamında kendilerini özgün bir uy- garlık olarak saptayan grupları, karşı karşrya (bu mo- del bir değişmeyi içermediği için de) kalıcı bir biçim- de konuşlandınyor. Böylece, barış ve ortak yaşam aradığını söyleyen bir teori, kalıcı düşmanlıklann pa- radigmasını kuruyor. Siyasal Islam da bu "Yükselen uygarlıksınız" gazından yeni bir enerji buluyor, daha da militanlaşıyor. Peki ya gerçek yaşam... Bu teoriye yönelik eleştirileri iki başlık altında top- layabiliriz (Manglano, P: 1996, L'Affaire Huntington). Birinci yaklaşım, özgün uygariıklarsaptamasını kabul etmekle biriikte, bunlann, yayıldıklan topraklaraçısın- dan uluslararası politikada, özgün amaçlan olan ak- törlere dönüşebilecek homojenliğe sahip olmadığına işaret eder, uluslararası alanda, ulus-devletlerin ege- men olduğunu, uygariıklann devletleri değil, devlet- lerin uygarlıklan kullandığını saptar. Buradan da bu te- orinin pratikte işlemediği sonucuna vanr. Huntington bu eleştirileri bu ölçüde kabul etti, ama "Ben soğuk savaş sonrasına uygulanacak bir paradigma anyo- rum" diyerek kendini savundu ve ekledi: "Peki, uy- garlıklar değilse ne?" Böylece gerçek yaşamda doğrulanamamakla bir- iikte, bu teori, paradigma düzeyinde, çoğu kez siya- si nedenlerden dolayı vartığını korudu. Neo-oryantalizm Bu "teonye" yönelik ikinci grup eleştiriler ise "öz- gün bir uygariık gerçekte var mıdır" sorusuyla başlı- yor, tarih boyunca her zaman birbirinden etkilenmiş uygariıklann aslında bağımsız bloklar değil, merkezi zaman zaman değişen tek bir insanlık uygariığı oluş- turduğunu savunuyor. Gerçekten de Huntington'un uygariıklan saptamakta zoriuk çektiği, kimini dine (Is- lam), kimini coğrafyaya (Latin Amerika), kimini etnik temele (Japon, Çin) göre tanımladığı görülüyor. Daha da önemlisi, "VVesf and the rest" (Batı ve geri kalanı) yaklaşımryla bir büyük aynm çizgisi çekiyor. Böylece de Robert Kaplan'ın işaret ettiği gibi "ırk, din, dilay- nmı temelinde karşı karşıya gelmiş muazzam ordu- lann romantik tablolannı" çağnştınyor. Biz bir adım da- ha atarak burada Hıristiyan teolojisinin "Armaged- don" kavramını, Isa'nın lideriiğinde, iyi ve kötü ara- sındaki nihai savaşı çağnştırdığını, ekonomik kaynak- lı çelişkileri gizlediğini söyleyebiliriz. Buradan da "so- ğu/(savas"sonrası döneme uygulanacak bir paradig- ma aradığını söyleyen Huntington'un aslında Batı'yı ABD hegemonyası altında, dünyanın geri kalanına karşı birieştirecek, dünyanın geri kalanını da Batı'ya karşı konuşlandıracak bir paradigmanın peşinde ol- duğunu saptayabiliriz. Şimdi bu teoriye bir de başka bir açıdan bakalım. Karşımızda, "Batı" kaynaklı diğer "uygarlıklan" onlar- dan daha iyi anlayan (Bu teori Batı'dan çıkmadı mı? Anlamak egemenliktir!) bir söylem var. Diğer "uygar- lıklar" bu söylemle ayn bir uygarlık olduklannı anlıyor ve kendilerini tanımlayan Batı "uygarlığına" karşı ko- nuşlanmaya başlıyorlar. Ama "Saf/"nın koyduğu pa- radigma içinde kalarak... Bu noktada artık kolaylıkla Edward Said'in, Batı'nın kendi emperyalist egemen- liğinin nesnesi (araştınlacak, modernleştirilecek, re- foımlaria dönüştürülecek edilgen bir nesne) olarak Doğu kavramını yarattığını saptayan Oryantalizm tezini hatıriayabilir, "uygarlıklar savaşı" safsatasının "bir neo-oryantalizm" ABD hegemonyasının bir ide- olojik egemenlik aracı olduğunu görebiliriz. Ideapolrtika toplatıldı • tstanbul Haber Servisi - Ideapolitika dergisinin, "Ordu Ne Işe Yarar" konusunu işleyen güz 2001 sayısı Genelkurmay Başkanlığı'nın başvurusu üzerine Adalet Bakanlığı tarafından 5680 sayılı Basın Yasası uyannca toplatıldı. "Ordu Ne Işe Yarar" kapak konulu sayıda, Erol Özkoray imzasıyla yazılan yazı için de Istanbul DGM'ce soruşturma başlatıldı. 9 kaymakam merkeze alındı • ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) - Içişleri Bakanlığı, bazı kaymakamlan merkeze alırken, bazılaruun görev yerini değiştirdi, vali yardımcılıklan ve il hukuk işleri müdürlüklerine de atamalar yaptı. Bu çerçevede 9 kaymakam merkeze alındı, 5 kaymakam vali yardımcılığına atandı. Merkezdeki 1 kaymakam bir ilçeye atanırken 1 vali yardımcısı merkeze alındı, 62 vali yardımcısının da görev yeri değiştirildi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear