23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
27 OCAK 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Yok Bakanlar Kurulu toplantısı sürerken Fransa parlamentosundan Ermeni yasasının geçtiğine ilişkin haber ulaştı. • Başbakan Bülent Ecevit, masanın etrafındakilere şöyle bir göz gezdirdi: "Sayın Ismail Cem burada mı?" "Yok" karşılığını alan Ecevit sordu: "Sayın Cem'e kim vekâlet ediyor?" Vekâletin de söz konusu olmadığı anlaşıldı. Çünkü, Ismail Cem yurtdışında değil, yurtiçindeydi. Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu'nun Fransa parlamentosunun kararını ele aiacağı saatlerde Dışişleri Bakanımız, Istanbul'da yabancı basın mensuplarıyla görüşüyordu... ISIK KANSU Elde edilebilen 'gizli!' bilgiTemiz toplum" diye söze girenler, bilin ki sorumluluğu üstlerinden atan- lardır. Ne demek "temiz toptum'"? Toplumun nesi varmış ki? Çocuğu- nu okutmaktan, rahat rahat geçine- bilmekten başka derdi olmayan an- ne-babalardan; namuslu, dingin bir yaşam arzusundaki milyonlardan olu- şan bir toplumun neresi kirii olabilir ki? Asıl kendileri kirienmiş olan kurum- lar, kişiler, yöneticilergözlerimizin içi- ne baka baka "temiz toplum" istemi- yorlar mı, insan çileden çıkıyor. He- le hele kirliliğin soruşturulması yeri- ne, kirliliği kamuoyuna duyuranlar hakkında soruşturma açılmasını öne- renlere ne demeli? Geçen hafta Anadolu Ajansı, "Be- yaz Enerji operasyonu" nedeniyle tu- tuklanan kimi bürokratların yedek hâkimlikte verdikleri ifadeleri naber- leştirince bir bardak suda fırtına ko- partılmaya çalışıldı. Hazırlık soruş- turmasının "gizli" olduğu gerekçe- siyle, ifadeleri haberleştiren AA yet- kilileri hakkında soruşturma açılma- sını isteyenler çıktı.- "G/z//"lik, gazeteciliğin, halkın bil- gilenme hakkının önüne hep dikil- miştir zaten. Ankara Üniversitesi lletişim Fakül- tesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. As- ker Kartan, çok kısa, ama çok gü- zel açıklıyor bu "gizlilik" olgusunu: "Bir bilgi eğer elde edilebiliyorsa, gizli değildir. Gizli bilgi, elde edile- meyen bilgidir. Eğer Anadolu Ajansı muhabiri bilgiyi elde etmişse, yayım- laması da gayet doğaldır." Kartan, AAGenel Müdürü Mehmet Güler hakkında soruşturma açılmak istenmesini de yine çok kısa değer- lendirdi: "AA Genel Müdürü'nü o ma- kama 'Haber ver' diye getirdiyseniz eğer, onu 'N'ıye haber verdi' diyesuç- layamazsınız..." Bir de söylenti: AA Genel Müdürü hakkında soruşturma açılmadı, an- cak ajansın önümüzdeki aylarda ya- pılacak genel kuruiunda, iktidarın ANAP kanadının Mehmet Güler'in görevinden uzaklaştınlması için çaba göstereceği ileri sürülüyor. TÜBİTAK, bilgi ve iletişim tekno- lojisinin "elektrikdevrimi" kadar dö- nüştürücü olması beklentisinden ha- reketle bu alanda ulusal stratejileri belirleme hedefi öncesi bir araştır- ma yaptı. Tüm yurt çapında zortu bir tarama yapıldı. Türkiye'de bilgi ve iletişim tek- nolojilerinin yaygınlığı ve kullanım karakteristikleri saptandı. Sonuçlar çarpıcı. Geiir dağılımına bağlı olarak tıpkı eğitimde, sağlıkta olduğu gibi bilgi ve iletişim teknolojisinden yararlan- ma açısından ülkemizde önemli bir uçurum söz konusu. örneğin, alt gelir grubunda yal- nızca 27.4 hanede cep telefonu sa- Bilgi toplumu olduk mu? hibi varken, bu oran üst gelir grubun- da yüzde 98.1 'e ulaşıyor. Bilgisayar sahipliğinde, üst gelir grubu içinde sahiplik oranı yüzde 64.7 düzeyindeyken, aynı oran alt or- ta gelir grubunda yüzde 8.2'ye, alt gelir grubunda ise yüzde 2'ye düşü- yor. Internetsahipliginegelince... Bu- rada da durum şöyle: Toplamın yüzde 2.8'ini oluşturan üst gelir grubunda yüzde 51.92 olan sahiplik oranı, üst orta gelir grubun- da yüzde 27.87'ye iniyor. Toplamın yüzde 42'sini oluşturan alt gelir gru- bundaki sahiplik oranı ise yüzde 0.55. Açıkçası yukandaki rakamlar, nü- fusun çoğunluğunu oluşturan alt ve düşük gelirli kesimlerin hemen her alanda olduğu gibi bilgi ve iletişim teknolojisine ulaşma ve bunlan kul- lanma açısından da mağdur olduk- lannı belirliyor. Peki ne yapılmalı? TÜBlTAK'ın araştırmasının sonun- da, Türkiye Ulusal Enformasyon Alt- yapısı Anaplanı tasanmında yer alan önlemlerin yaşama geçirilmesi öne- riliyor: "Geleceğin haberleşme altyapısı- na erişim için önemli ölçü olan bil- gisayar sahipliğinin toplum içinde dağılımı dengesizdir. Geleceğin bilgi toplumunun ge- niş kesimleri dışlamaması için alım gücünü yükseltecek uygun ekono- mi ve toplum politikalan seçilmelidir. Topiumumuzda üst gelir gruplan dı- şındaki geniş kesimler, kırsal alanlar- dayaşayanlar, kentyoksutlan ve ken- te yeni göçenler için yaygın, adil eri- şim hakkı için gerekli düzenleyici me- kanizmalar oluşturulmalıdır." Oturduğu yerden "lletişim devrimi- ni yaşıyoruz, bilgi toplumuna geçtik artık" diye nutuk atanlaraTÜBİTAK'ın araştırmasını okumalannı salık veririz. ISSIZ ODA YAZILARI VEDAT ÖZDEMİROĞLU Bankada Unutulanlar Kimin Panaları? Kimi zenginlerimiz, yabancı bankalarda paralannı unutmuş- lar... Unutkanlık insan için... Doğada başka canlı, kolay ko- lay unutmaz!.. Köpek, sakladığı kemiği, sin- cap, sakladığı fındığı; yırtıcı hay- van, sakladığı leşi unutmaz, ye- rini bilir... ..•Çüoiai.doğal dengenin sert koşullannda yaşayabilmek zor- dur... Bu yüzden her hayvan, ayakta kalabilmek için bu den- genin ritmine uymakzorundadır... Unutamaz!.. Hayvan, hayvan gibi yaşar... İnsan da insan gibi... "Siyasal hayvan" olan insan da, doğanın bir parçası olan top- lumun içinde, kendi düzenini kurmak ve yaşamak için çalı- şır... Ahn teriyle kazanılmış para unutulurmu?.. Ki, o parada harcanan zaman vardır... Emek vardır... Yaşanamayan hayat vardır... Zenginlerimizin unuttuğu pa- ra, acaba kimin parasıdır?.. O hesaplar kimlerin alın terle- riyle birikip göl olmuştur?.. Unutulan paralar, halkın para- sıdır!.. Unutulan halkın, unutulan pa- raları!.. Fabrikadaki işçiye, tarladaki köylüye, dört duvar içine sıkışıp kalan memura çok görülen pa- ralar onlar... Kapitalist devletin, sermaye- ye aktardığı paralar... Hakedilmeden kazanılmıştır... Yoksa niye unutulsun?.. Çalışıp didinip hakkıyla kaza- nan niye unutsun parasını?.. Şaibeli servet için tezgâh çe- virmediysen, tezgâh çevirenle işbirliği yapmadıysan, kirli iliş- kilerle vurguna bulaşmadıysan kazandığın parayı unutamaz- sın!.. O para seni unutur, ayın onun- da on beşinde seni yalnız bıra- kır; ama sen o parayı unutamaz- sın... İnsan gibi yaşamak için ça- lışmak istersin ama, ne insan gi- bi çalışabilirsin ne de insan gibi yaşarsın... Yaşatmazlar... Sen ve senin gibi milyonlarca "sade vatandaşın" emek-ücret dengesi senın zaranna bozuktur hep, bilanço hep açık verir... Namuslu ve onurlu bir hayat için başka çaren var mı, çalışma- ya devam edeceksin... Bılançodakj açıklanakorkunç toplamı da, hortumların kayna- ğı olur... 'Şaıbe' denen kavramı, o açık besler... Emeğfyleyaşamayı reddeden, saygın ve etkıli çevrelere bınbır yolla aktanlan o açıktır... Artı değerin, sermayeyi bes- ler.. ûrgütsüzlüğün, karanlık para ilişkilerini... Ve bilinçsizliğin, çeteleri!.. Yabancı bankalarda unutulan dolar hesaplan, söyleyin, kimin- siniz siz?.. Toplamınız için tek bir isim ya- zıyor ama söyleyin, kiminsiniz siz?.. Her bir dolar da değil, her bir sent, bir 'sade vatandaşın' alın teri... Korkup çekindiği devletine, namusuyla ödediği vergi... Işsizlik korkusuyla razı oldu- ğu üç kuruşun haracı... O para, emeğin rantı... Bu yoksul halk, gücünü unut- tu... Bir silkinse sallayacağı, sağ- lı-sollu sermaye partilerini ken- di sırtında beslediğini unuttu... Göz kamaştıran servetlerin de, içler acısı sefaletın de en bü- yük sorumlusu olduğunu unut- tu... Istediğinde, akan sulan durdu- racağını unuttu... Unutulan halk, kendini unut- tu!.. Yabancı bankalarda var olan para senindir halkım... Haberin olsun!.. Senin paranı başkaları unut- tu!.. Senin bir türlü hatırlayamadı- ğın emeğini!.. Televizyon: Cennet ve Cehennem! Türkiye'de televizyon yayın- cılığı 33. yılına giriyor... 33 yıl sonra, çok kanallı ek- ranımızda karşılaştığımız du- rum ne?.. Halkın kültürel düzeyini bıra- kın yükseltmeyi, gün geçtikçe aşağılara çeken bir düzeysizlik ortalaması... Sığ, yoz, dandik programla- rı "Halk bunu istiyor" hazırcılı- ğının arkasına saklanarak yayın akışinatıkıştırmak... Popülerliği zekâya, sululuğu sanata, laubaliliği samimiyete yeğleyen bir görünüm... Oysa televizyon ne kadar önemli... Ciddiye alındığında ve kitle- ye saygı duyularak yapıldığın- da; o kitleyi aydınlatacak, bi- linçlendirecek, zekâ düzeyini yükseltecek ve aynı zamanda eğlendirecek bir alan... Eğitim kadar, belki eğitimden de önemli... Hatırlayalım, hiçbir seferber- liğin, kampanyanın, 'beden eği- timimüfredatının' yapamadığı- nı, bir televizyon dizisi, "Beyaz Gölge" yaptı bu ülkede... Tür- kiyeli gençler, basketbollatanış- tı, sokak aralanna el yapımı po- talar kuruldu... "Kökler" dizisiyle, zenci in- sanlann tarihsel dramını öğren- dik, başörtülü ninelerimiz top- rağından koparılan Kunta Kin- te için gözyaşı döktüler... Ve biraz abartılsa da, son dö- nemde "Ikinci Bahar" gibi, or- talamanın üzerinde bir ömek, in- sanlar arasındaki dayanışmayı ve sevgiyi işledi kolektrf bilinçal- tımıza... (Yeri gelmişken dizinin tüm ekibini ve özellikle "Safiye" tiplemesini canlandıran Gül Onat'ı kutlamak isterim.) Televizyon iyi kullanıldığında cennet... Kötü kullanıldığında cehen- nem... Televizyon sahipleri ve yöneticilerinin, paradan biraz fedakârlık edip ortak bir iradey- le çağımıza yakışan yayıncılık için atılım yapmalan çok mu zor?.. Siyasi manzara İktidarın FP'yi kurtarmaya, dolayısıyta olası bir erken se- çime set çekmeye dönük ana- yasadeğişikliğindeki ısran üze- rine Anayasa Mahkemesi'nin yaptığı açıklamadan sonray- dı. Siyaset kulislerini yokladık. Biri "Iktidar çarşafa dolandı" dedi. Bir başkasının yorumu şöyleydi: "Ekonomiyi IMF yönetiyor, hukuku, Anâyasa Mahkemesi ile Cumhurbaşkanı idare edi- yor. Eh, yolsuzluk soruşturma- lannı dajandarma üstlendi. Ik- tidara da ortalıkta do/aşmak kalıyor." Sorduk: "Siyasetin kartlan yeniden mi kanlıyor?" Karşılık geldi: "Yeni bir siyasi yapı oluşana değin, elinden yetkileri alınmış, zaman zaman üzerinde ayar yapılan bugünkü iktidar süre- cek. Seçeneği olmadığı için şu anda istese de düşemez. An- cak, iktidann kendi iradesine hâkim olamadığı çok açık." Enerji veTabii Kaynaklar Ba- kanı Cumhur Ersümer'e ve- rilen gensoru önergesi tartış- malanndan önce parlamento- dan bir kesit vermeyi de unut- mayalım: "DSPveMHPgrup- lannda çoğunluk, Enerji Ba- kanlığı ile ilgili iddialar konu- sunda rahatsızlıklannı dile ge- tiriyor. Birbiıieriyle dertleşip, kuşkulannı aktanyorlar. 'Haydi o zaman gensoruyu kabul ede- lim topluca, koşkularımız da giderilmiş olur" diyorsunuz, et- rafta bir kişi kalmıyor." Anlayacağınız siyasi man- zara resminin fonu pek bulanık. HAYVANLAR İSMAIL GÜLGEÇ igulgec@yahoo.com KİM KtME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net HARBİ SEMtH POROY semihporoyfâyahoo.com BULUT BEBEK NURAYÇtFTÇt bulutbebek(n hotmail.com &-U akşarr» baham hava?ara hoplaitı.. TARlHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 27Ocak "MAUSFRİN DÖRTATUSt m WA/ YAZARL fS23'P£ BU6ÜM, İSfHfiJYOL H4Z/Uer VtCEfi/TE SiASCO Ö û İ İ . YAŞAMI SOYI/AJG4, , MONAGŞİ 6i* Sc r y £ ç . 2O. rÛZYIUN İUC ÇB*££6İND£ f'Se, PRtMO P£R/I/EOA rÜZÜNDSN rtM&ÜNUA/ KACM/ÇTl.. ÖZELLJKL£, T. DÜMyA SAUAÇffJ( KOAIU ALAN "MAHÇE&N O6GT ATZJSt "CLOS CuAneO OE4. APOCAUPStS') APU ROMAfJtYLA SÜ- Üfif£ ULAŞAM IBANEZ, Kurs/U. KtTAPCAKDA YEtt AtAN ÇOK eSK/ 8t<H £K£4/V£rt^ LİPS) UMKLAMtfTt. ONUN PÖKT ATZJSt, SAVtif, *ertH AÇt«K VE ÖUJ/MÛ StMSELfYOROU GÖRÜŞ EMtN GÜRSES Karanlık Kıta f Prof. E. Hobsbawm, Sussex Üniversitesi'nden Mark Mazovver'in "Karanlık Kıta" adlı kitabını oku- yanlar, Avrupa'nın uygarlığın değil barbarlığın be- şiği olduğunu göreceklerdir, diyor. Mehmet Akifin "tek dişi kalmış canavar" dediği de Anadolu'yıı iş- gal eden ve uygarlık diye yutturulan Avrupa em- peryalizmidir. 20. yüzyılın ilk yansında açık ırkçılı- ğın yapıldığı Avrupa'da Yahudi mallannın yağma- lanıp belli başlı Avrupa başkentlerine trenlerle ta- şındığı bilinmektedir. 674 tren dolusu değerli eş- yanın Yahudilerden çalınıp Paris, Amsterdam gibi şehirlere taşınmasının bazı büyük şirketlerce orga- nize edildiği, Yahudilerden çalınan altın dişlerin 72 trenle bazı Alman şirketlerine ve Isviçre bankala- rına gittiği, bunlann eritilerek diğer ülkelere kredi açıldığı artık kanıtlanmıştır. Ikinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa'da Yahudilere saldınlar durmamış ve bu insanların Filistin'e göç etmeleri adeta zor- lanmış, fatura Filistinlilere havale edilmiştir. Fran- sız sömürgeciliğinin Cezayir'de Mayıs 1945 ayak- lanmasında 40 bin, 1947'de Madagaskar'da 100 bin kişiyi öldürdükleri unutulmamıştır. Isviçre'de parklarda "Köpekler ve Italyanlar gi- remez" levhalannın kaldırılmasının üzerinden çok bir zaman geçmemiştir. Ingiltere'de bazı pansi- yonlann kapısındaki "Siyahlar, Ihandalılarve köpek- ler giremez" yazısı kaldırılmıştır, fakat bu anlayışın etkilerinin sürdüğü, özellikle bu ülkeye gidenTürk- lertarafından bilinmektedir. Batı Almanya'da 1982'de 16 üniversite profesörünün "Avrupa da Batılı Hıris- tiyan değerlerin korunması" için bütün göçmen iş- çilerin ülkeden kovulmasını talep eden bir bildiri ya- yımladıklan unutulmamıştır. Chirac'ın Fransa'da- ki mültecilerden bahsederken "Kalabalık aileler, birkaç eş, yirmiden fazla çocuk, çalışmadan 5 bin frank ışsizlik maaşı alıyohar... Gürültü ve kokulan da cabası" dediği unutulmamıştır. François Mitter- rand'ın, gençliğinde, Fransa'nın sömürgesi Ceza- yir'den gelenlere karşı düzenlenen göçmen karşı- tı gösterilerde yer aldığı unutulmamıştır. Avrupalı sömürgecilerin kendi insanlanna karşı özgürlükçü, sömürgelerine karşı gaddar olduklannı söyler Al- bert Sarraut. Avrupa'dan Türkiye'ye karşı bir sıkıştırma poli- tikası sürmektedir. Türkiye'den bu çabalara karşı tepkilerin hükümet düzeyinde daha örgütlü yapıl- masının zorunlu olduğu açıktır. Sakarya Üniversi- tesi Rektörlüğü, Fransız Meclisi'ndeki tasan oylan- madan önce konunun araştırmacılara bırakılması- nın uygun olacağını hatırlatan bir mektubu Fran- sa'daki yetkililere göndermişti. Bu mektuba millet- vekili ve sosyalist grup başkanı Jean-Marc Ayra- utt'un bir cevabı gelmişti. Ayrault, bir grup siyasi- nin bu tasandan vazgeçilmesinden yana olduğu- nu, fakat kendilerinin buna karşı çıktığını belirte- rek Ermeni tasansının ilişkileri bozmayacağını, çün- kü ikili ilişkilerin iki tarafın da menfaatına olduğu- nu ifade ediyordu. Aliyev'in 24 Ocak'ta Paris'te gö- rüştüğü Chirac da tasan konusunda tepki göste- ren Aliyev'in tepkisini anladığını, fakat bunun ikili ilişkileri olumsuz yönde etkilemeyeceğini söyle- mişti. Demek ti<&ransa'da, Türkiye'nin, ne yapar^ J sak yapalım Fransa'ya sırt çeviremeyeceği, yolun-' da bir izlenim yaygın. Bunu yaratan Dışişleri'nin ye- tersizliği mi? Aliyev'in Brüksel'de Chirac'la görüşmesinde Ka- rabağ sorununun çözüm yolları görüşüldü. Aliyev burada görüşmeyi erteleseydi ülkesıne daha çok hizmet etmiş olurdu. Bu görüşme Koçaryan'ı da Ankara'ya yüklenmek için cesaretlendirmiştir. An- kara'nın Bakû ile dayanışmasının ne anlama gel- diğini henüz anlayamayan Aliyev'in bunu görmek için Bakû'daki muhalefetin sesine kulak vermesi ge- rekir. Ayrıca sorunun adil bir çözümünün Paris'ten değil Moskova'dan geçtiğini bilmiyor olamaz. Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'nün yayımladığı dış basın ve Türkiye bül- teninin 4 Ocak tarihli nüshasında, Le Figaro'dan tercüme edilen makalesinde (3.1.2001) eski Büyü- kelçi Edouard Braine, "yanılgıdan daha beterku— sur" olarak ifade etmektedir Fransa Pariamento- su'ndaki oylamayı. Fakat Fransa hükümetinin esas amacının Kafkasya'da bir ayak edinmek olduğu gör- mezlikten gelinmektedir. ABD Kongresi'nden geçmeden fasarıyı kabul eden ülke olarak Ermenistan'a ve Ermeni diyaspo- rasına mesaj veren Paris, bunun meyvelerini Eri- van üzerinden Kafkasya'ya ve bölgeye uzanarak alacağının hesaplannı yapıyor. Bu hesaplan göre- rek hareket etmek ve karanlık kıtanın her zaman- ki ayak oyunlanna karşı alternatif politikalan hazır- da bekletmek, Anadolu gibi bircoğrafyada yaşayan her ülke için şarttır. E-mail: emingurses@yahoo.com Fax:0212 513 85 95 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA: 1/ Yerkürenin iç ısıl olaylan- nınincelenme- 2 si. 2/ Eti lez- 3 zetlibirbaük... Kars yakınla- rındaki ünlü antik kent. 3/ 6 Yukandanaşa- ğıyadoğrugit- tikçe alçalan 8 eğimli yer... g Duman lekesi. 4/ Kusma. 5/ Küçük mağara... Yumurtave 1 irmikle yapılan bir 2 cins tatlı. 6/ Kısa ya- 3 zı... Bir konuyu geç- 4 mişi ve gelişimi için- 5 de inceleyen anlaü. 7/ Izgara...Eskidildepa- nltı. 8/ Iri ve tombul kucak çocuğu. 9/ Bir ay adı... Bir cins çörek. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kır, orman gibi yerlerde yapılan koşu sporu. 2/ Rütbesiz asker... Su geçirmez kumaştan yapılan bir çeşit spor ceket. 3/ Işyeri... Kar firtması. 4/ Foto- kopi makinesinde renk tonunu veren kimyasal mad- de... Mikroskop camı. 5/ Aşın güçlük ve sıkıntı. 6/ Aptal, sersem, budala. 7/ Fas'ınplaka işareti... Ka- ragöz oyununda kullanılan kamış düdûlc. 8/ Küçük erkek kardeş... Eski dilde yarım. 9/ Girişilecek bir işin hayırlı olup olmadığını rüyadan anlamak için aptes alıp dua okuyarak uyuma.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear