Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
27 OCAK 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Yok
Bakanlar Kurulu toplantısı
sürerken Fransa
parlamentosundan Ermeni
yasasının geçtiğine ilişkin
haber ulaştı. •
Başbakan Bülent Ecevit,
masanın etrafındakilere şöyle
bir göz gezdirdi:
"Sayın Ismail Cem burada
mı?"
"Yok" karşılığını alan Ecevit
sordu:
"Sayın Cem'e kim vekâlet
ediyor?"
Vekâletin de söz konusu
olmadığı anlaşıldı. Çünkü,
Ismail Cem yurtdışında değil,
yurtiçindeydi. Türkiye
Cumhuriyeti Bakanlar
Kurulu'nun Fransa
parlamentosunun
kararını ele aiacağı saatlerde
Dışişleri Bakanımız,
Istanbul'da yabancı
basın mensuplarıyla
görüşüyordu...
ISIK KANSU
Elde edilebilen 'gizli!' bilgiTemiz toplum" diye söze girenler,
bilin ki sorumluluğu üstlerinden atan-
lardır. Ne demek "temiz toptum'"?
Toplumun nesi varmış ki? Çocuğu-
nu okutmaktan, rahat rahat geçine-
bilmekten başka derdi olmayan an-
ne-babalardan; namuslu, dingin bir
yaşam arzusundaki milyonlardan olu-
şan bir toplumun neresi kirii olabilir
ki?
Asıl kendileri kirienmiş olan kurum-
lar, kişiler, yöneticilergözlerimizin içi-
ne baka baka "temiz toplum" istemi-
yorlar mı, insan çileden çıkıyor. He-
le hele kirliliğin soruşturulması yeri-
ne, kirliliği kamuoyuna duyuranlar
hakkında soruşturma açılmasını öne-
renlere ne demeli?
Geçen hafta Anadolu Ajansı, "Be-
yaz Enerji operasyonu" nedeniyle tu-
tuklanan kimi bürokratların yedek
hâkimlikte verdikleri ifadeleri naber-
leştirince bir bardak suda fırtına ko-
partılmaya çalışıldı. Hazırlık soruş-
turmasının "gizli" olduğu gerekçe-
siyle, ifadeleri haberleştiren AA yet-
kilileri hakkında soruşturma açılma-
sını isteyenler çıktı.-
"G/z//"lik, gazeteciliğin, halkın bil-
gilenme hakkının önüne hep dikil-
miştir zaten.
Ankara Üniversitesi lletişim Fakül-
tesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. As-
ker Kartan, çok kısa, ama çok gü-
zel açıklıyor bu "gizlilik" olgusunu:
"Bir bilgi eğer elde edilebiliyorsa,
gizli değildir. Gizli bilgi, elde edile-
meyen bilgidir. Eğer Anadolu Ajansı
muhabiri bilgiyi elde etmişse, yayım-
laması da gayet doğaldır."
Kartan, AAGenel Müdürü Mehmet
Güler hakkında soruşturma açılmak
istenmesini de yine çok kısa değer-
lendirdi: "AA Genel Müdürü'nü o ma-
kama 'Haber ver' diye getirdiyseniz
eğer, onu 'N'ıye haber verdi' diyesuç-
layamazsınız..."
Bir de söylenti: AA Genel Müdürü
hakkında soruşturma açılmadı, an-
cak ajansın önümüzdeki aylarda ya-
pılacak genel kuruiunda, iktidarın
ANAP kanadının Mehmet Güler'in
görevinden uzaklaştınlması için çaba
göstereceği ileri sürülüyor.
TÜBİTAK, bilgi ve iletişim tekno-
lojisinin "elektrikdevrimi" kadar dö-
nüştürücü olması beklentisinden ha-
reketle bu alanda ulusal stratejileri
belirleme hedefi öncesi bir araştır-
ma yaptı.
Tüm yurt çapında zortu bir tarama
yapıldı. Türkiye'de bilgi ve iletişim tek-
nolojilerinin yaygınlığı ve kullanım
karakteristikleri saptandı. Sonuçlar
çarpıcı.
Geiir dağılımına bağlı olarak tıpkı
eğitimde, sağlıkta olduğu gibi bilgi
ve iletişim teknolojisinden yararlan-
ma açısından ülkemizde önemli bir
uçurum söz konusu.
örneğin, alt gelir grubunda yal-
nızca 27.4 hanede cep telefonu sa-
Bilgi toplumu olduk mu?
hibi varken, bu oran üst gelir grubun-
da yüzde 98.1 'e ulaşıyor.
Bilgisayar sahipliğinde, üst gelir
grubu içinde sahiplik oranı yüzde
64.7 düzeyindeyken, aynı oran alt or-
ta gelir grubunda yüzde 8.2'ye, alt
gelir grubunda ise yüzde 2'ye düşü-
yor.
Internetsahipliginegelince... Bu-
rada da durum şöyle:
Toplamın yüzde 2.8'ini oluşturan
üst gelir grubunda yüzde 51.92 olan
sahiplik oranı, üst orta gelir grubun-
da yüzde 27.87'ye iniyor. Toplamın
yüzde 42'sini oluşturan alt gelir gru-
bundaki sahiplik oranı ise yüzde
0.55.
Açıkçası yukandaki rakamlar, nü-
fusun çoğunluğunu oluşturan alt ve
düşük gelirli kesimlerin hemen her
alanda olduğu gibi bilgi ve iletişim
teknolojisine ulaşma ve bunlan kul-
lanma açısından da mağdur olduk-
lannı belirliyor.
Peki ne yapılmalı?
TÜBlTAK'ın araştırmasının sonun-
da, Türkiye Ulusal Enformasyon Alt-
yapısı Anaplanı tasanmında yer alan
önlemlerin yaşama geçirilmesi öne-
riliyor:
"Geleceğin haberleşme altyapısı-
na erişim için önemli ölçü olan bil-
gisayar sahipliğinin toplum içinde
dağılımı dengesizdir.
Geleceğin bilgi toplumunun ge-
niş kesimleri dışlamaması için alım
gücünü yükseltecek uygun ekono-
mi ve toplum politikalan seçilmelidir.
Topiumumuzda üst gelir gruplan dı-
şındaki geniş kesimler, kırsal alanlar-
dayaşayanlar, kentyoksutlan ve ken-
te yeni göçenler için yaygın, adil eri-
şim hakkı için gerekli düzenleyici me-
kanizmalar oluşturulmalıdır."
Oturduğu yerden "lletişim devrimi-
ni yaşıyoruz, bilgi toplumuna geçtik
artık" diye nutuk atanlaraTÜBİTAK'ın
araştırmasını okumalannı salık veririz.
ISSIZ ODA YAZILARI
VEDAT ÖZDEMİROĞLU
Bankada Unutulanlar Kimin Panaları?
Kimi zenginlerimiz, yabancı
bankalarda paralannı unutmuş-
lar...
Unutkanlık insan için...
Doğada başka canlı, kolay ko-
lay unutmaz!..
Köpek, sakladığı kemiği, sin-
cap, sakladığı fındığı; yırtıcı hay-
van, sakladığı leşi unutmaz, ye-
rini bilir...
..•Çüoiai.doğal dengenin sert
koşullannda yaşayabilmek zor-
dur... Bu yüzden her hayvan,
ayakta kalabilmek için bu den-
genin ritmine uymakzorundadır...
Unutamaz!..
Hayvan, hayvan gibi yaşar...
İnsan da insan gibi...
"Siyasal hayvan" olan insan
da, doğanın bir parçası olan top-
lumun içinde, kendi düzenini
kurmak ve yaşamak için çalı-
şır...
Ahn teriyle kazanılmış para
unutulurmu?..
Ki, o parada harcanan zaman
vardır...
Emek vardır...
Yaşanamayan hayat vardır...
Zenginlerimizin unuttuğu pa-
ra, acaba kimin parasıdır?..
O hesaplar kimlerin alın terle-
riyle birikip göl olmuştur?..
Unutulan paralar, halkın para-
sıdır!..
Unutulan halkın, unutulan pa-
raları!..
Fabrikadaki işçiye, tarladaki
köylüye, dört duvar içine sıkışıp
kalan memura çok görülen pa-
ralar onlar...
Kapitalist devletin, sermaye-
ye aktardığı paralar...
Hakedilmeden kazanılmıştır...
Yoksa niye unutulsun?..
Çalışıp didinip hakkıyla kaza-
nan niye unutsun parasını?..
Şaibeli servet için tezgâh çe-
virmediysen, tezgâh çevirenle
işbirliği yapmadıysan, kirli iliş-
kilerle vurguna bulaşmadıysan
kazandığın parayı unutamaz-
sın!..
O para seni unutur, ayın onun-
da on beşinde seni yalnız bıra-
kır; ama sen o parayı unutamaz-
sın...
İnsan gibi yaşamak için ça-
lışmak istersin ama, ne insan gi-
bi çalışabilirsin ne de insan gibi
yaşarsın...
Yaşatmazlar...
Sen ve senin gibi milyonlarca
"sade vatandaşın" emek-ücret
dengesi senın zaranna bozuktur
hep, bilanço hep açık verir...
Namuslu ve onurlu bir hayat
için başka çaren var mı, çalışma-
ya devam edeceksin...
Bılançodakj açıklanakorkunç
toplamı da, hortumların kayna-
ğı olur...
'Şaıbe' denen kavramı, o açık
besler...
Emeğfyleyaşamayı reddeden,
saygın ve etkıli çevrelere bınbır
yolla aktanlan o açıktır...
Artı değerin, sermayeyi bes-
ler..
ûrgütsüzlüğün, karanlık para
ilişkilerini...
Ve bilinçsizliğin, çeteleri!..
Yabancı bankalarda unutulan
dolar hesaplan, söyleyin, kimin-
siniz siz?..
Toplamınız için tek bir isim ya-
zıyor ama söyleyin, kiminsiniz
siz?..
Her bir dolar da değil, her bir
sent, bir 'sade vatandaşın' alın
teri...
Korkup çekindiği devletine,
namusuyla ödediği vergi...
Işsizlik korkusuyla razı oldu-
ğu üç kuruşun haracı...
O para, emeğin rantı...
Bu yoksul halk, gücünü unut-
tu...
Bir silkinse sallayacağı, sağ-
lı-sollu sermaye partilerini ken-
di sırtında beslediğini unuttu...
Göz kamaştıran servetlerin
de, içler acısı sefaletın de en bü-
yük sorumlusu olduğunu unut-
tu...
Istediğinde, akan sulan durdu-
racağını unuttu...
Unutulan halk, kendini unut-
tu!..
Yabancı bankalarda var olan
para senindir halkım...
Haberin olsun!..
Senin paranı başkaları unut-
tu!..
Senin bir türlü hatırlayamadı-
ğın emeğini!..
Televizyon: Cennet ve Cehennem!
Türkiye'de televizyon yayın-
cılığı 33. yılına giriyor...
33 yıl sonra, çok kanallı ek-
ranımızda karşılaştığımız du-
rum ne?..
Halkın kültürel düzeyini bıra-
kın yükseltmeyi, gün geçtikçe
aşağılara çeken bir düzeysizlik
ortalaması...
Sığ, yoz, dandik programla-
rı "Halk bunu istiyor" hazırcılı-
ğının arkasına saklanarak yayın
akışinatıkıştırmak...
Popülerliği zekâya, sululuğu
sanata, laubaliliği samimiyete
yeğleyen bir görünüm...
Oysa televizyon ne kadar
önemli...
Ciddiye alındığında ve kitle-
ye saygı duyularak yapıldığın-
da; o kitleyi aydınlatacak, bi-
linçlendirecek, zekâ düzeyini
yükseltecek ve aynı zamanda
eğlendirecek bir alan...
Eğitim kadar, belki eğitimden
de önemli...
Hatırlayalım, hiçbir seferber-
liğin, kampanyanın, 'beden eği-
timimüfredatının' yapamadığı-
nı, bir televizyon dizisi, "Beyaz
Gölge" yaptı bu ülkede... Tür-
kiyeli gençler, basketbollatanış-
tı, sokak aralanna el yapımı po-
talar kuruldu...
"Kökler" dizisiyle, zenci in-
sanlann tarihsel dramını öğren-
dik, başörtülü ninelerimiz top-
rağından koparılan Kunta Kin-
te için gözyaşı döktüler...
Ve biraz abartılsa da, son dö-
nemde "Ikinci Bahar" gibi, or-
talamanın üzerinde bir ömek, in-
sanlar arasındaki dayanışmayı
ve sevgiyi işledi kolektrf bilinçal-
tımıza... (Yeri gelmişken dizinin
tüm ekibini ve özellikle "Safiye"
tiplemesini canlandıran Gül
Onat'ı kutlamak isterim.)
Televizyon iyi kullanıldığında
cennet...
Kötü kullanıldığında cehen-
nem...
Televizyon sahipleri ve
yöneticilerinin, paradan biraz
fedakârlık edip ortak bir iradey-
le çağımıza yakışan yayıncılık
için atılım yapmalan çok mu
zor?..
Siyasi manzara
İktidarın FP'yi kurtarmaya,
dolayısıyta olası bir erken se-
çime set çekmeye dönük ana-
yasadeğişikliğindeki ısran üze-
rine Anayasa Mahkemesi'nin
yaptığı açıklamadan sonray-
dı. Siyaset kulislerini yokladık.
Biri "Iktidar çarşafa dolandı"
dedi. Bir başkasının yorumu
şöyleydi:
"Ekonomiyi IMF yönetiyor,
hukuku, Anâyasa Mahkemesi
ile Cumhurbaşkanı idare edi-
yor. Eh, yolsuzluk soruşturma-
lannı dajandarma üstlendi. Ik-
tidara da ortalıkta do/aşmak
kalıyor."
Sorduk:
"Siyasetin kartlan yeniden
mi kanlıyor?"
Karşılık geldi:
"Yeni bir siyasi yapı oluşana
değin, elinden yetkileri alınmış,
zaman zaman üzerinde ayar
yapılan bugünkü iktidar süre-
cek. Seçeneği olmadığı için şu
anda istese de düşemez. An-
cak, iktidann kendi iradesine
hâkim olamadığı çok açık."
Enerji veTabii Kaynaklar Ba-
kanı Cumhur Ersümer'e ve-
rilen gensoru önergesi tartış-
malanndan önce parlamento-
dan bir kesit vermeyi de unut-
mayalım: "DSPveMHPgrup-
lannda çoğunluk, Enerji Ba-
kanlığı ile ilgili iddialar konu-
sunda rahatsızlıklannı dile ge-
tiriyor. Birbiıieriyle dertleşip,
kuşkulannı aktanyorlar. 'Haydi
o zaman gensoruyu kabul ede-
lim topluca, koşkularımız da
giderilmiş olur" diyorsunuz, et-
rafta bir kişi kalmıyor."
Anlayacağınız siyasi man-
zara resminin fonu pek bulanık.
HAYVANLAR İSMAIL GÜLGEÇ igulgec@yahoo.com
KİM KtME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net
HARBİ SEMtH POROY semihporoyfâyahoo.com
BULUT BEBEK NURAYÇtFTÇt bulutbebek(n hotmail.com
&-U akşarr»
baham
hava?ara
hoplaitı..
TARlHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 27Ocak
"MAUSFRİN DÖRTATUSt
m
WA/ YAZARL
fS23'P£ BU6ÜM, İSfHfiJYOL H4Z/Uer VtCEfi/TE SiASCO
Ö û İ İ . YAŞAMI SOYI/AJG4,
, MONAGŞİ
6i* Sc r y £ ç
. 2O. rÛZYIUN İUC ÇB*££6İND£ f'Se,
PRtMO P£R/I/EOA rÜZÜNDSN rtM&ÜNUA/
KACM/ÇTl.. ÖZELLJKL£, T. DÜMyA SAUAÇffJ( KOAIU
ALAN "MAHÇE&N O6GT ATZJSt "CLOS CuAneO
OE4. APOCAUPStS') APU ROMAfJtYLA SÜ-
Üfif£ ULAŞAM IBANEZ, Kurs/U. KtTAPCAKDA
YEtt AtAN ÇOK eSK/ 8t<H £K£4/V£rt^
LİPS) UMKLAMtfTt. ONUN PÖKT ATZJSt, SAVtif,
*ertH AÇt«K VE ÖUJ/MÛ StMSELfYOROU
GÖRÜŞ
EMtN GÜRSES
Karanlık Kıta
f
Prof. E. Hobsbawm, Sussex Üniversitesi'nden
Mark Mazovver'in "Karanlık Kıta" adlı kitabını oku-
yanlar, Avrupa'nın uygarlığın değil barbarlığın be-
şiği olduğunu göreceklerdir, diyor. Mehmet Akifin
"tek dişi kalmış canavar" dediği de Anadolu'yıı iş-
gal eden ve uygarlık diye yutturulan Avrupa em-
peryalizmidir. 20. yüzyılın ilk yansında açık ırkçılı-
ğın yapıldığı Avrupa'da Yahudi mallannın yağma-
lanıp belli başlı Avrupa başkentlerine trenlerle ta-
şındığı bilinmektedir. 674 tren dolusu değerli eş-
yanın Yahudilerden çalınıp Paris, Amsterdam gibi
şehirlere taşınmasının bazı büyük şirketlerce orga-
nize edildiği, Yahudilerden çalınan altın dişlerin 72
trenle bazı Alman şirketlerine ve Isviçre bankala-
rına gittiği, bunlann eritilerek diğer ülkelere kredi
açıldığı artık kanıtlanmıştır. Ikinci Dünya Savaşı
sonrası Avrupa'da Yahudilere saldınlar durmamış
ve bu insanların Filistin'e göç etmeleri adeta zor-
lanmış, fatura Filistinlilere havale edilmiştir. Fran-
sız sömürgeciliğinin Cezayir'de Mayıs 1945 ayak-
lanmasında 40 bin, 1947'de Madagaskar'da 100
bin kişiyi öldürdükleri unutulmamıştır.
Isviçre'de parklarda "Köpekler ve Italyanlar gi-
remez" levhalannın kaldırılmasının üzerinden çok
bir zaman geçmemiştir. Ingiltere'de bazı pansi-
yonlann kapısındaki "Siyahlar, Ihandalılarve köpek-
ler giremez" yazısı kaldırılmıştır, fakat bu anlayışın
etkilerinin sürdüğü, özellikle bu ülkeye gidenTürk-
lertarafından bilinmektedir. Batı Almanya'da 1982'de
16 üniversite profesörünün "Avrupa da Batılı Hıris-
tiyan değerlerin korunması" için bütün göçmen iş-
çilerin ülkeden kovulmasını talep eden bir bildiri ya-
yımladıklan unutulmamıştır. Chirac'ın Fransa'da-
ki mültecilerden bahsederken "Kalabalık aileler,
birkaç eş, yirmiden fazla çocuk, çalışmadan 5 bin
frank ışsizlik maaşı alıyohar... Gürültü ve kokulan da
cabası" dediği unutulmamıştır. François Mitter-
rand'ın, gençliğinde, Fransa'nın sömürgesi Ceza-
yir'den gelenlere karşı düzenlenen göçmen karşı-
tı gösterilerde yer aldığı unutulmamıştır. Avrupalı
sömürgecilerin kendi insanlanna karşı özgürlükçü,
sömürgelerine karşı gaddar olduklannı söyler Al-
bert Sarraut.
Avrupa'dan Türkiye'ye karşı bir sıkıştırma poli-
tikası sürmektedir. Türkiye'den bu çabalara karşı
tepkilerin hükümet düzeyinde daha örgütlü yapıl-
masının zorunlu olduğu açıktır. Sakarya Üniversi-
tesi Rektörlüğü, Fransız Meclisi'ndeki tasan oylan-
madan önce konunun araştırmacılara bırakılması-
nın uygun olacağını hatırlatan bir mektubu Fran-
sa'daki yetkililere göndermişti. Bu mektuba millet-
vekili ve sosyalist grup başkanı Jean-Marc Ayra-
utt'un bir cevabı gelmişti. Ayrault, bir grup siyasi-
nin bu tasandan vazgeçilmesinden yana olduğu-
nu, fakat kendilerinin buna karşı çıktığını belirte-
rek Ermeni tasansının ilişkileri bozmayacağını, çün-
kü ikili ilişkilerin iki tarafın da menfaatına olduğu-
nu ifade ediyordu. Aliyev'in 24 Ocak'ta Paris'te gö-
rüştüğü Chirac da tasan konusunda tepki göste-
ren Aliyev'in tepkisini anladığını, fakat bunun ikili
ilişkileri olumsuz yönde etkilemeyeceğini söyle-
mişti. Demek ti<&ransa'da, Türkiye'nin, ne yapar^
J sak yapalım Fransa'ya sırt çeviremeyeceği, yolun-'
da bir izlenim yaygın. Bunu yaratan Dışişleri'nin ye-
tersizliği mi?
Aliyev'in Brüksel'de Chirac'la görüşmesinde Ka-
rabağ sorununun çözüm yolları görüşüldü. Aliyev
burada görüşmeyi erteleseydi ülkesıne daha çok
hizmet etmiş olurdu. Bu görüşme Koçaryan'ı da
Ankara'ya yüklenmek için cesaretlendirmiştir. An-
kara'nın Bakû ile dayanışmasının ne anlama gel-
diğini henüz anlayamayan Aliyev'in bunu görmek
için Bakû'daki muhalefetin sesine kulak vermesi ge-
rekir. Ayrıca sorunun adil bir çözümünün Paris'ten
değil Moskova'dan geçtiğini bilmiyor olamaz.
Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü'nün yayımladığı dış basın ve Türkiye bül-
teninin 4 Ocak tarihli nüshasında, Le Figaro'dan
tercüme edilen makalesinde (3.1.2001) eski Büyü-
kelçi Edouard Braine, "yanılgıdan daha beterku—
sur" olarak ifade etmektedir Fransa Pariamento-
su'ndaki oylamayı. Fakat Fransa hükümetinin esas
amacının Kafkasya'da bir ayak edinmek olduğu gör-
mezlikten gelinmektedir.
ABD Kongresi'nden geçmeden fasarıyı kabul
eden ülke olarak Ermenistan'a ve Ermeni diyaspo-
rasına mesaj veren Paris, bunun meyvelerini Eri-
van üzerinden Kafkasya'ya ve bölgeye uzanarak
alacağının hesaplannı yapıyor. Bu hesaplan göre-
rek hareket etmek ve karanlık kıtanın her zaman-
ki ayak oyunlanna karşı alternatif politikalan hazır-
da bekletmek, Anadolu gibi bircoğrafyada yaşayan
her ülke için şarttır.
E-mail: emingurses@yahoo.com
Fax:0212 513 85 95
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA:
1/ Yerkürenin
iç ısıl olaylan-
nınincelenme- 2
si. 2/ Eti lez- 3
zetlibirbaük...
Kars yakınla-
rındaki ünlü
antik kent. 3/ 6
Yukandanaşa-
ğıyadoğrugit-
tikçe alçalan 8
eğimli yer... g
Duman lekesi.
4/ Kusma. 5/ Küçük
mağara... Yumurtave 1
irmikle yapılan bir 2
cins tatlı. 6/ Kısa ya- 3
zı... Bir konuyu geç- 4
mişi ve gelişimi için- 5
de inceleyen anlaü. 7/
Izgara...Eskidildepa-
nltı. 8/ Iri ve tombul
kucak çocuğu. 9/ Bir
ay adı... Bir cins çörek.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Kır, orman gibi yerlerde yapılan koşu sporu. 2/
Rütbesiz asker... Su geçirmez kumaştan yapılan bir
çeşit spor ceket. 3/ Işyeri... Kar firtması. 4/ Foto-
kopi makinesinde renk tonunu veren kimyasal mad-
de... Mikroskop camı. 5/ Aşın güçlük ve sıkıntı. 6/
Aptal, sersem, budala. 7/ Fas'ınplaka işareti... Ka-
ragöz oyununda kullanılan kamış düdûlc. 8/ Küçük
erkek kardeş... Eski dilde yarım. 9/ Girişilecek bir
işin hayırlı olup olmadığını rüyadan anlamak için
aptes alıp dua okuyarak uyuma.